"İçtihat Metni"
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 3. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2792-1154
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık ...'in silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314/3 ve 220/7. maddeleri delaletiyle aynı Kanun'un 314/2, 220/7, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5/1, TCK'nın 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 13 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.05.2018 tarihli ve 137-232 sayılı hükme yönelik sanık ve müdafii tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 27.06.2019 tarih ve 2792-1154 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bu kararın da 7188 sayılı Kanun'la temyiz kanun yolunun açılması sonrasında sanık ve müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 04.04.2023 tarih, 15780-1875 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiştir.
Daire Üyeleri .... ve ...; "İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesi kabulüne göre; örgütsel hiyerarşiye girdiği sabit olmayan sanığın örgütle iltisaklı Bankasya isimli bankaya daha önceden herhangi bir hesap hareketi olmamasına rağmen 04.02.2014 tarihinde 5.000 TL para yatırmak suretiyle katılım hesabı açması örgüte yardım suçunun delili olarak kabul edilmiş ve sanığın cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızdaki uyumazlığın temeli sanığın bu şekildeki eyleminin örgüte yardım suçunu oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır.
Sanığın hesap hareketleri incelendiğinde 04.02.2014 tarihinde açmış olduğu katılım hesabını 08.02.2016 tarihinde kapattığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla sanığın, bankanın yönetiminin TMSF'ye devrinden çok sonraki tarihe kadar hesabını kapatmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere örgüte yardım suçlarında sanığın bilerek ve isteyerek bu eylemi gerçekleştirmesi gerekmektedir. Somut olayda sanığın savunmalarının aksine örgüt liderinin talimatı üzerine bu katılım hesabını açtığını gösterir, bu anlamda sanığın kastını ortaya koyan yeterli delil bulunmamaktadır. Talimatla para yatıran diğer örgüt üyelerinin yaptığı gibi banka yönetiminin TMSF'ye geçmesinden sonra da hesabını kapatmaması nazara alındığında sadece talimat tarihlerine uygun şekilde para yatırma eylemi, örgüte yardım suçunun oluştuğunu gösteren bir husus kabul edilmemelidir.
Sanığın örgüt liderinin talimatından habersiz ve örgüte yardım kastı olmaksızın başka saiklerle, gerek savunmasında belirttiği husus gerek ise başka bir şahsın ricası üzerine bu katılım hesabını açma durumu da her zaman mümkündür.
Bu itibarla sanığın örgüt liderinin talimatı ile bilerek ve isteyerek Bank Asya'ya para yatırma eyleminin dosya kapsamındaki delillerle ortaya konulamadığı, bu nedenle 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi gereğince atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne iştirak etmiyoruz." düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 17.05.2023 tarih ve 121480 sayı ile;
"...1- İtirazın konusu, sanığın sübut bulan eyleminde örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçunun yasal unsurlarının bulunup bulunmadığına dairdir.
2- Terör örgütlerinin faaliyetlerini devam ettirebilmek için ihtiyaç duydukları finansal kaynağı sağlamak için legal görünümlü ekonomik getirisi olan ticari işletmeler kurulabildiği gibi uyuşturucu veya silah ticareti, kara para aklamak şeklinde yasa dışı faaliyetler ile ya da mensupları ile sempatizanlarından bağış, himmet adı altında para toplayarak ekonomik kaynak sağlayabildikleri bilinmektedir. FETÖ/PDY'nin de finansal gücünün en önemli ayaklarından biri olan Asya Katılım Bankası A.Ş.'nin esasen ekonomik prensipler ve ticari hükümler çerçevesinde faaliyet göstermesi beklenmekte iken, kuruluş tarihinden itibaren örgütün yurt dışı ve yurt içi kurumlarının finansmanı amacıyla kullanıldığı, 2008 yılından itibaren başlayan birtakım mali ve kurumsal sıkıntıların yoğunlaştığı Aralık 2013-Ocak 2014 döneminde bankanın 29.05.2015 tarihinde fona devrine kadarki süreçte kamu oyu ve ekonomik çevrelerde kaybettiği itibar nedeniyle yaşadığı finansal krizi aşabilmek adına; rasyonel ekonomik gerekçelere ve kurumsal yönetim ilkelerine aykırı bir şekilde örgüt liderinin ve örgütün yönlendirmesiyle mevduat toplama kampanyaları düzenlediği BDDK'nın 28.05.2015 tarihli mali analiz raporundan anlaşılmaktadır. Bankanın bahse konu finansal krizin aşılabilmesi için örgüt lideri ... ... tarafından 25.12.2013 tarihinde Bank Asya'ya para yatırılması yönünde talimat verildiği, söz konusu talimatın banka yönetimi tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformunda tekzip edilmediği gibi bankanın Genel Müdürü ...'dan Yönetim Kurulu Başkanı ... ve Yönetim Kurulu Üyeleri ..., ..., ... .. ve ... ...'e 06.01.2014'te iletilen 05.01.2014 tarihinde banka çalışanı ...'in ...'a gönderdiği 'Affınıza mahçuben' konulu elektronik posta mesajının içeriğinde '....Bizim iklimimizden bir ağabeyim .... Bankamız için seferberlik ilan ettik, aynen 2001'de olduğu gibi, neyimiz varsa namusumuz bildiğimiz bankamız için yarından tezi yok getireceğiz .... Arkadaşlar evini arabasını satacak, gerekirse başka bankalardan kredi çekecek bankamıza mevduat koyacağız...' ifadeleri yer almaktadır. Bu doğrultuda talimat kapsamındaki ekonomik ve rasyonel saike dayanmayan bir şekilde hesabı olmayan kişilerin bankada hesap açtıkları, hesabı olan kişilerin ise cari ve katılım hesaplarında bulunan mevduatlarında artışa gittikleri veya muhtelif bankacılık işlemleriyle bankaya likitide sağladıkları anlaşılmaktadır.
İkinci talimat ise 28.08.2014 tarihi olup bu talimat sonrasında da Eylül-Ekim aylarında para yatırılmasına ilişkin yoğun bir kampanya gerçekleştirildiği görülmektedir.
Bank Asya'ya para yatırılması talimatlarından üçüncüsü BDDK'nın bir kısım banka imtiyazlı pay sahibine tedbir uyguladığı ve akabinde fon yönetimi tarafından banka yönetiminin değiştirildiği tarih olan 04.02.2015'dir. Bu tarihte sosyal medya paylaşımları ve banka şubeleri önünde yapılan eylemlerle kişilerin bankaya para yatırılmaya yönlendirildiği ve sembolik (50-100 TL) olsa dahi yeni hesap açma ve para yatırma işlemlerinin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.03.2022 tarih ve 2020/295 Esas, 2022/159 Karar sayılı kararı)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 29.05.2015 tarihli kararı ile temüttü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi TMSF'ye devredilen ve 22.07.2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 107 inci maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün finansman kaynağı Asya Katılım Bankası A.Ş.'de (Bank Asya) gerçekleştirilen rutin hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etme kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin, örgüte üye olma suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etme olarak kabul edilebileceği Yargıtay 16. Ceza Dairesinin ve 3. Ceza Dairesinin müteaddit kararlarında belirtilmiştir. Bu ilkeler doğrultusunda, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 17.01.2023 tarihli ve 2021/8597 Esas, 2023/79 karar sayılı kararında 'Örgütün finansal kaynağı olarak kabul edilen Bank Asya'daki hesap hareketlerinin incelenmesinden 30.10.2014 tarihinde 174.51 gr altın alımı yaptığı ancak bankanın TMSF'ye devrinden sonra da bankadaki bakiyesini devam ettirdiği, diğer talimat dönemleri ile uyumlu işlemlerinin de bulunmadığı dikkate alındığında, para yatırma işlemlerinin örgüt liderinin talimatı ile olmayıp rutin olarak değerlendirildiği, sanığın sendika üyeliği, Zaman Gazetesi aboneliği ile çocuklarını örgüte müzahir dershaneye gönderme eylemlerinin ise sanığın konum ve kişisel özellikleri de nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşan ve örgüte yardım etme kastıyla hareket ettiğini gösteren faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek
örgüte yardım suçundan mahkûmiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak delil bulunmayan sanığın atılı suçtan beraati yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi' gerekçesiyle mahkûmiyet hükmünün bozulduğu, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 21.02.2023 tarih ve 2021/13337 Esas 2023/631 Karar sayılı, 17.01.2023 tarih ve 2021/13834 Esas 2023/77 Karar sayılı karalarının da aynı yönde olduğu anlaşılmaktadır.
3- Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık ...'in Bank Asya'da 04.11.2011 tarihinde mevduat hesabı açtığı, bu hesabının bankanın kapatılmasına kadar açık kaldığı, bu hesapta hareket bulunmadığı, 04.02.2014'te ilk talimat dönemi içinde 5.000 TL tutarlı katılım hesabı açtığı, diğer talimat dönemlerinde herhangi bir bakiye arttırımının bulunmadığı, bankanın TMSF'ye devrinden sonra da bakiyesinin devam ettirdiği ve 08.02.2016 tarihinde neması ile tüm bakiyesini hesaptan çekerek katılım hesabını kapattığı, savunmasının aksine örgüte yardım kastı ile hareket ettiğine dair bir delil elde edilemediği gözetilerek sanık hakkında mahkûmiyet hükmü verilmesinin hukuka aykırı olduğu" görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 20.06.2023 tarih, 10197-4454 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU VE ÖN SORUN
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de yapılan müzakere esnasında Ceza Genel Kurulu Başkanı ve bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyesince, eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine bu hususun Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmiştir.
IV. GEREKÇE
A. Eksik Araştırma İle Hüküm Kurulup Kurulmadığı
1. Ön Soruna İlişkin Hukuki Açıklamalar
Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu gerekse CMK adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir değişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
2. Ön Soruna İlişkin Hukuki Nitelendirme
Senirkent İlçe Müftülüğünde cami imam hatibi olarak görev yapmakta iken 672 sayılı KHK ile görevinden ihraç edildiğinin bildirilmesi üzerine başlatılan soruşturma neticesinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle açılan davanın yapılan yargılamasında sanığın silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan mahkûmiyetine karar verildiği anlaşılan olayda;
Özel Dairece sanığın örgütün bazı toplantılarına katıldığı ve imam hatip olarak görevli olmasına rağmen örgütle iltisaklı yurdun inşaatında çalıştığı şeklinde ulaşılan kabule beyanları dayanak alınan ve örgüt mensubu olmadıkları anlaşılan tanıklara sanık hakkında dile getirdikleri sohbetlere katılma hususu da dahil olmak üzere bilgi ve görgülerini ne suretle edindiklerinin açıklattırılması ve ayrıca örgütün gerçek yüzünün kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hâle gelip paralel yapı veya terör örgütü olduğuna ilişkin tespitler ile uyarıların yapıldığı ve Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin mahiyeti itibarıyla silahlı terör örgütünün amacına hizmet ettiğinin somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceği nazara alınarak örgüte ait söz konusu yurt inşaatının hangi tarihlerde gerçekleştiğinin tespit edilmesi amacıyla tanıkların yeniden dinlenmesinin gerekli olmadığı, zira dosyada mevcut tanık beyanlarının ve diğer delillerin vicdani kanaat oluşturmaya yeterli olduğu gözetildiğinde araştırılacak başka bir husus bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından eksik araştırma ile hüküm kurulmadığı kabul edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; eksik araştırma ile hüküm kurulduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
B- Silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığı
1. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Genel Kurulun istikrar bulunan ve süregelen birçok kararında belirtildiği üzere örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyip örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği; örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hâkim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ; canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemedeki ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir. Örgüt üyesinin TCK'nın 314/2. maddesi uyarınca cezalandırılabilmesi için örgüt faaliyeti kapsamında ve amacı doğrultusunda bir suç işlemesi gerekmez ise de örgütün varlığına veya güçlendirilmesine nedensel bir bağ taşıyan maddi ya da manevi somut bir katkısının bulunması gerekir. Üyelik mütemadi bir suç olduğu için failin eylemlerinde süreklilik, yoğunluk ve çeşitlilik özelliklerinin bulunması da aranır.
Öte yandan, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek barındırma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt mensuplarının araştırılmasını ve yakalanmasını engellemeye yönelik imkân sağlama gibi örgütün faaliyetlerini kolaylaştırıcı ancak suç teşkil etmeyen faaliyetlerde bulunanlar ise TCK'nın 314/3 ve 220/7. maddeleri yollamasıyla aynı Kanun'un 314/2. maddesi kapsamında örgüte yardım eden olarak değerlendirilecektir.
Diğer taraftan, amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Ön soruna ilişkin hukuki nitelendirme kısmında anlatıldığı şekilde gerçekleşen somut olayda;
FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle iltisaklı Bank Asya AŞ'de 04.11.2010 açılış tarihli hesabı bulunan ve 2013 yılının Aralık ayı ile 2014 yılının Ocak ayında hesap bakiyesi sıfır iken örgüt liderinin talimatından sonraya denk gelecek şekilde anılan hesaba 04.02.2014 tarihinde 5.000 TL yatırıp katılım hesabı açtıran sanığın, adı geçen bankanın TMSF'ye devrinden sonra da hesap bakiyesini devam ettirdiği ve ayrıca diğer talimat dönemleriyle uyumlu işlemlerinin bulunmadığı nazara alınıp tanık beyanlarının başka delillerle desteklenmediği ve soyut nitelik arz ettiği gözetildiğinde aşamalardaki istikrarlı savunmasının aksine örgüte yardım etme kastıyla hareket ettiğine dair her türlü şüpheden uzak ve kesin delil bulunmadığı anlaşılmakla unsurları itibarıyla oluşmayan atılı suçtan verilen mahkûmiyet hükmünün onanmasına dair Özel Daire kararının isabetli olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; Özel Dairenin onama kararı isabetli olduğundan itirazın reddi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Sanık hakkında eksik araştırma ile HÜKÜM KURULMADIĞINA,
2- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
3- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 04.04.2023 tarihli ve 15780-1875 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
4- Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince verilen 27.06.2019 tarihli ve 2792-1154 sayılı hükmün, sanığa atılı silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun unsurları itibarıyla sabit olmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
5- Dosyanın, bozulan kararın istinaf isteminin esastan reddine dair bir karar olması nedeniyle, CMK'nın 304/2-a maddesi uyarınca gereği için kararı veren Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin ise Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.12.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.