Logo

Ceza Genel Kurulu2023/387 E. 2024/217 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan beraatine ilişkin yerel mahkeme kararına Yargıtay tarafından bozma kararı verilmesine karşın yerel mahkemenin direnmesi üzerine, sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti mi yoksa kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu mu olduğunun belirlenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın yakalanma şekli, üzerinde ve evinde ele geçirilen satışa hazır haldeki ve çeşitli uyuşturucu madde miktarı ile paketlenme şekilleri, idrarında uyuşturucu madde bulunması, savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu değerlendirilerek uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olduğu gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

DİRENME

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 10. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ağır Ceza

SAYISI : 393-342

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanığın, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223. maddesinin 2. fıkrasının (e) bendi uyarınca beraatine ilişkin Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.11.2014 tarihli ve 175-234 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 27.04.2021 tarih ve 6688-5148 sayı ile; "Olay tutanağı içeriği, sanığın yakalanış şekli, ele geçen uyuşturucu maddenin çeşitliliği ve adeti ile tüm dosya kapsamına göre, sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işlediği sabit olduğu hâlde, yerinde olmayan ve dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle beraatine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesince 03.11.2021 tarih ve 135-232 sayı ile bozmaya direnilerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar verilmiş, hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 21.06.2022 tarih ve 6689-8116 sayı ile; "...Direnme kararında bozma nedenlerinin tartışılmış olması, ilk kararda yer almayan daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurulması karşısında, karar, şeklen direnme gibi görünse de özde ilk karar mahiyetinde olduğundan, direnme kararının bozmaya eylemli uyma olarak kabulü ile temyizen inceleme görevinin Dairemize ait olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;" şeklindeki açıklama ile; "Olay tutanağı içeriği, sanığın yakalanış şekli, ele geçen uyuşturucu maddenin çeşitliliği ve adeti ile tüm dosya kapsamına göre, sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işlediği sabit olduğu halde, yerinde olmayan ve dosya kapsamına uygun düşmeyen genişletilen gerekçe ile sanığın beraatine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise 11.11.2022 tarih ve 393-342 sayı ile; "...Sanığın olay günü yakalandığı metruk mahalde sanığın üzerinde atılı suçu işlediğine ve uyuşturucu ticareti yapıldığına ilişkin herhangi bir ihbar ve şikayetin bulunmaması, sanık hakkında üzerine atılı suçu işlediğine dair herhangi bir teknik veya fiziki takibin bulunmaması, sanığa ait adli sicil kaydının incelenmesinde daha önce hakkında uyuşturucu ticareti suçundan açılan herhangi bir soruşturma ve kovuşturmanın bulunmadığı, soruşturma aşamasında yapılan sanığın idrar tahlili sonuçlarında sanığın olay anında üzerinde bulunan sentetik karabinoid-bonzai uyuşturucu maddesine rastlanılması, sanığın idrar tahlili sonucunun soruşturma aşamasında kolluk birimleri önünde olayın sıcağı sıcağıyla verdiği 'Zafer Mahallesinde bulunan kırık harabe bir yerde daha önceden uyuşturucu madde kullandığım için bu harabe yerde üç fişek bonzai uyuşturucusunu kullandım. Daha sonra polisler geldi ve bende cebimde bulunan yedi adet kağıtlara sarılı bonzai maddesini harabe yerde bulunan koltukların üzerinde attım.' şeklindeki ifadesiyle uyumlu olması, yine sanığın evinde ve olay yerinde bulunan uyuşturucu maddelerin kağıtlara sarılı paketçikler halinde bulunması yönündeki eylemin sanığın soruşturma aşamasında kolluk birimleri önünde verdiği 'Ben daha önceki tarihlerde doz aşımı olduğu için bonzai fazla kullanıp ölümden döndüğüm için kağıtlara ayırdım. Satmak gibi bir herhangi bir niyetim yoktu.' şeklindeki ifadesinden anlaşıldığı üzere sanığın olay yerinde ve evinde yapılan aramada fişekler halinde ele geçirilen bonzai isimli uyuşturucuyu daha öncesinde çok fazla kullandığı için tek kullanımlık olarak küçük kağıt parçalarına ayırdığını beyan etmesi, sanığın bu yöndeki savunmalarının aksinin başkaca herhangi bir delille desteklenmediği, sanığın evinde yapılan aramada bulunan uyuşturucu maddelerin satışa hazır olacak şekilde paketlendiğine yönelik hassas terazi vb. ölçüm aletlerinin bulunmaması, sanığın evinde ve olay yerinde bulunan farklı nitelikteki uyuşturucu maddelerinin yüksek mahkeme içtihatları ile belirlenen kullanım sınırlarını aşmaması, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre sanık savunmalarının aksini kanıtlar mahiyette başkaca bir delil elde edilememesi, sanığın olay yerinde ve evinde yapılan aramalarda ele geçen uyuşturucu maddeyi kullanmak maksadıyla buldurduğuna yönelik mahkememizde kanaat oluşması, Yargıtay'ın istikrar kazanmış uygulamalarında belirtilen uyuşturucu maddenin paketler halinde kısım kısım bulundurma eyleminin yan delillerle desteklenmediği sürece tek başına mahkememizce yapılan yargılamaya konu somut olaya özgü olarak uygulanamayacağı, Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda sanığın üzerine atılı uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediğine dair mahkememizce kesin bir kanaat oluşmadığı..." gerekçeleriyle bozma kararına direnerek sanığın önceki hüküm gibi beraatine karar verilmiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.03.2023 tarihli ve 160482 sayılı bozma istekli tebliğnamesiyle dosya kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 16.05.2023 tarih ve 6093-4430 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIK KONUSU

Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

23.06.2014 tarihli olay ve yakalama tutanağı ile aynı tarihli ev arama tutanağına göre; Aydın İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Amirliği görevlilerince, 23.06.2014 tarihinde saat 13.00 sıralarında Zafer Mahallesi, 139. Sokakta gerçekleştirilen devriye görevi esnasında, sokak üzerinde bulunan metruk bir binanın içerisindeki sanığın fark edilerek içeriye girildiğinde sanığın elindeki beyaz kâğıtlara sarılı olan paketleri yakınında bulunan koltuğun altına attığının görüldüğü, sanığın yakalanmasından sonra olay mahallinde yapılan araştırma sonucunda yerde bulunan yedi adet (7) paketin muhafaza altına alınıp incelenmesinde; toplam daralı ağırlıkları 0,17 gram gelen sentetik kannabinoid türevi uyuşturucu maddeler olduklarının anlaşıldığı, sanığın kimlik kontrolünden sonra yapılan üst yoklamasında herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı, konu ve gerçekleştirilen işlemler hakkında bilgilendirilen Cumhuriyet savcısının talimatı ve yazılı arama emrine istinaden, sanığın Sinan Mahallesi, 2320 Sokak, No. 9 sayılı adreste bulunan ikametinde aynı gün saat 15.30 sıralarında narkotik köpeği eşliğinde gerçekleştirilen aramada; girişe göre sol tarafta bulunan odadaki çocuk çantasının içinde, şeffaf poşete sarılı olan toplam beş (5) adet mavi renkli suç konusu uyarıcı tabletler ile beyaz kâğıtlara sarılmış, toplam daralı ağırlıkları 1,85 gram gelen yetmiş yedi (77) paket suç konusu sentetik kannabinoid türevi uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği, oda içinde yapılan kontroller neticesinde ayrıca, içi boş iki adet paket ile çantada gizlenen suç konusu uyuşturucu maddelerin paketlenmesinde kullanılan kâğıtlarla aynı özelliklere sahip bir miktar kâğıdın daha ele geçirildiği, konuyla ilgili Cumhuriyet savcısına bilgi verildiğinde sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan işlem yapılması talimatının alındığı,

İzmir Polis Kriminal Laboratuvarının 18.07.2014 tarihli raporuna göre; yedi (7) paket hâlindeki net 0,18 gram ve yetmiş yedi (77) paket hâlinde net 1,87 gram ağırlığındaki sarı ve yeşil renkli bitki kırıntılarının AKB-48 etken maddesi içeren ve uyuşturucu maddelerden sentetik kannabinoid olduğu, beş (5) adet mavi renkli tabletin ise amfetamin türevi olan MDMA etken maddesi içerdiği,

Aydın Devlet Hastanesinin 23.06.2014 tarihli uzmanlık raporunda; sanığın idrar örneğinde uyuşturucu maddelerden sentetik kannabinoid tespit edildiğinin belirtildiği,

Aydın Cumhuriyet Başsavcılığınca 05.08.2014 tarih ve 9394-234 sayı ile sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ayırma kararı verilerek 09.08.2014 tarih ve 11360-18 sayı ile bahse konu suçtan kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verildiği,

Anlaşılmaktadır.

Sanık soruşturma evresinde; on iki yıldır esrar, bonzai ve tablet kullandığını, söz konusu maddeleri açık kimlik bilgilerini bilmediği farklı kişilerden temin ettiğini, olay günü saat 11.00 sıralarında alışveriş merkezine gitmek amacıyla kullanmak için yanına aldığı on paket uyuşturucu madde ile birlikte evden çıktığını, yürüyerek söz konusu yere gittiği esnada Zafer Mahallesinde bulunan ve daha önceki bir tarihte de içerisinde uyuşturucu madde kullandığı metruk binaya girip üç paket bonzai içtiğini, kısa bir süre sonra içeri giren polisleri görüp elindeki yedi paket hâlindeki uyuşturucu maddeleri yakındaki koltukların üzerine fırlattığını, kendisini yakalayan polislerin suç konusu uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıklarını, ikametinde ele geçirilen uyuşturucu maddelerin kendisine ait olduğunu, suç konusu tablet ve uyuşturucu maddeleri olay tarihinden iki gün önce açık kimlik bilgilerini bilmediği sokak satıcılarından, kullanmak amacıyla 150 TL karşılığında satın aldığını, tabletlere 50, diğerlerine ise 100 TL ödediğini, geçmişte yüksek miktarda bonzai kullanması nedeniyle ölüm tehlikesi atlattığı için suç konusu uyuşturucu maddeleri bir içimlik olacak şekilde küçük kâğıtlar hâlinde bölüştürdüğünü, kesinlikle uyuşturucu madde satmak gibi bir niyetinin bulunmadığını, evinde ele geçirilen kâğıtlar ile boş paketlerin de kendisine ait olduğunu, söz konusu kâğıtları satın aldığı uyuşturucu maddeleri küçük miktarlarda içebilmek amacıyla paketlemede kullandığını, iki adet boş paketin ise daha önce kullandığı uyuşturucu maddelere ait olduğunu,

Kovuşturma evresinde; on iki yıldır esrar kullandığını, olay tarihinden yaklaşık altı ay önce ise bonzai içmeye başladığını, büyük paketlere sarılı vaziyette satın aldığı uyuşturucu maddeleri, tek seferde ve az miktarda kullanabilmek amacıyla küçük paketler hâlinde bölüştürdüğünü, olay günü metruk binada ele geçirilen uyuşturucu maddeleri de evdeki kullanmak amacıyla bulundurduğu uyuşturucu maddelerin içinden aldığını, günde ortalama yirmi beş ya da otuz adet uyuşturucu madde kullandığını, uyuşturucu maddeleri genelde ikametinde kullandığını, olay günü metruk binada içmek amacıyla yanına on paket uyuşturucu madde aldığını, üç tanesini kullandıktan sonra polisler tarafından yakalandığını,

Savunmuştur.

IV. GEREKÇE

Anayası’nın 138/1. ve CMK’nın 217/1. maddeleri ile Anayasa’nın 38. ve İHAS’nin 6/2. maddeleri sarahatine göre ispat hukuku bakımından vicdani kanaat esasını benimseyen Ceza muhakememizin amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmaktır. Geçmişte yaşanan ya da yaşandığı iddia olunan bu vakıayı/maddi gerçekliği, olay mahkemesi yapacağı öğrenme yargılaması ile taraflar ve delillerle doğrudan muhatap olup muhakeme hukukuna ilişkin normlar doğrultusunda, gerektiğinde mantık ilminden ve tecrübe kurallarından da faydalanarak sonradan mahkeme önünde temsil etmeye çalışacak, böylece sezgileriyle değil akıl yoluyla vicdani kanaate ulaşarak (M. Feyzioğlu, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınevi, Syf. 139) maddi sorunu çözecektir. Bu yetki münhasıran olay mahkemesine aittir.

Vicdani kanaate ulaşılması, isnat olunan fiilin ispatlandığı anlamına gelir. Bu nedenle, vicdani kanaat hukuki sorunla değil, maddi sorunla ilgili bir kavramdır ve vicdani kanaate ulaşacak makam da maddi uyuşmazlığı çözmeye yetkili derece mahkemeleridir. Hukuki sorunun çözümünde vicdani kanaat ölçütü kullanılamaz. Çünkü; hukuki sorunun doğru çözümü, maddi olaya uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru bulunması ve doğru yorumlanması ile ilgilidir.

Vicdani ispat sisteminde hâkimler, hür vicdanlarına göre hüküm verirler. Her türlü delil aracı, kural olarak kullanılabilir ve bunlar serbestçe değerlendirilir. Ancak bu serbestliğin sınırını yine hukuk belirler. Nitekim, Anayasa’nın 138/1. maddesine göre hâkim, vicdani kanaatini oluştururken, Anayasa’nın, kanunların ve hukukun çizdiği çerçevede kalmak zorundadır. Delil araçlarının ne zaman ve kimler tarafından ikame edilebileceği, bunların muhakemede tabi tutulacakları işlemler, delil aracı ikame taleplerinin hangi şartlarda ret olunabileceği, çelişme yönteminin nasıl hayata geçirileceği, delil aracı yasaklarının neler olduğu gibi konular hukuk tarafından düzenlenir (M. Feyzioğlu, Syf. 357).

Kural olarak delillerle doğrudan temas kurmayan ve öğrenme yargılaması yapamayan Yargıtayın, hukuka uygun olarak elde edilen delilleri takdir etme ve bu suretle ilk derece mahkemelerinin vicdani kanaatini denetleme, aslında olayın nasıl cereyan ettiğini ortaya koyma imkanı bulunmamaktadır. Ancak hükmün gerekçesini esas alarak, bu delillerle varılan sonucun/kabul edilen maddi vakıanın, akıl yürütme/mantık kurallarına, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel kaidelere uygun olup olmadığını denetleyebileceğinde de kuşku yoktur. 288. maddenin Hükûmet Tasarısı'ndaki gerekçesinde bu duruma: "Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde elbetteki hukuka aykırılık oluşturur." denilerek işaret edilmiştir. Uygulama da bu şekilde istikrar kazanmıştır. Doktrinde Yenisey aynı düşünceyi; "Bir hukuk normu olmayan fizik ve mantık kuralları ve tecrübe kaidesi, bir hukuk normu gibi ele alınarak bunlara aykırı olan vicdani kanaatin denetlenmesine imkan sağlamaktadır." (Prof. Dr. Feridun Yenisey, İstinafta Maddi Ve Hukuki Mesele Denetimi, Dr. Dr. Silvia Tellenbach'a Armağan, Seçkin Yayınları, Syf. 1282) diyerek benimsendiğini ifade etmiştir. Çünkü; sağlıklı bir hukuki denetimin ön şartı, maddi vakıanın usulüne uygun, tam ve doğru olarak belirlenmiş olmasıdır.

Ceza yargılamasında kanıt serbestliği ilkesi başlığı altında toplayabileceğimiz temel prensiplere göre; a) Herşeyin kanıt olabileceği (hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş), b) İlgililerin kanıt ileri sürebilecekleri, c) Hâkimin kendiliğinden kanıt araştırabileceği, (hatta zorunlu olarak araştırması gerektiği), d) Kanıt ileri sürmede zaman kısıtlaması olamayacağı, e) Kanıtlama külfetinin sanığa yüklenemeyeceği, f) Kanıt değerlendirmede hâkimi bağlayan üstün kanıtın söz konusu olmayıp hâkimin tüm kanıtları serbestçe değerlendirebileceği, (vicdani kanaat) ceza yargılamasının temel ilkeleridir. Bu ilkelerin birinden dahi vazgeçmek, ceza yargılamasının temel ilke ve yapısına aykırı davranmak anlamını taşır (YCGK., 08.04.1991 tarihli ve 81-111 sayılı).

Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adeleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılabilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Toplanan delillerin bir kısmına gözetilip diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaat üzerinden yüksek de olsa bir ihtimale sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir (Y CGK., 11.6.2013 tarihli ve36-294 sayılı).

Şu hâlde, sanığa isnat edilen fiilin sanık tarafından icra edildiğinin kabulü için, gerekçeli ve muhtemel şüphenin tamamen yenilmesi gerekir. Zira kabili te'lif olmayan şüphe ile gerçeğin yan yana mevcudiyeti ile vicdani kanaate ulaşılmasının, mantık ve hukuk kuralları bakımından mümkün olduğu söylenemez.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:

Aydın İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Amirliği görevlilerince, 23.06.2014 tarihinde saat 13.00 sıralarında Zafer Mahallesi, 139. Sokakta gerçekleştirilen devriye görevi esnasında, sokak üzerinde bulunan metruk bir binanın içerisindeki sanığın fark edilerek içeriye girildiğinde sanığın elindeki beyaz kâğıtlara sarılı olan paketleri yakınında bulunan koltuğun altına attığının görüldüğü, olay mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın yakalanmasından sonra yerdeki yedi (7) adet paketin muhafaza altına alınıp incelenmesinde, suç konusu sentetik kannabinoid türevi uyuşturucu maddeler olduklarının anlaşıldığı, sanığın yapılan üst yoklamasında herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı, konu ve gerçekleştirilen işlemler hakkında bilgilendirilen Cumhuriyet savcısının talimatı ve yazılı arama emrine istinaden, sanığın Sinan Mahallesi, 2320 Sokak, No. 9 sayılı adreste bulunan ikametinde aynı gün saat 15.30 sıralarında narkotik köpeği eşliğinde gerçekleştirilen aramada; girişe göre sol tarafta bulunan odadaki çocuk çantasının içinde, şeffaf poşete sarılı olan toplam beş (5) adet mavi renkli suç konusu uyarıcı tabletler ile beyaz kâğıtlara sarılmış yetmiş yedi (77) paket suç konusu sentetik kannabinoid türevi uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği, oda içinde yapılan kontroller neticesinde ayrıca, içi boş iki adet paket ile çantada gizlenen suç konusu uyuşturucu maddelerin paketlenmesinde kullanılan kâğıtlarla aynı özelliklere sahip bir miktar kâğıdın daha ele geçirildiği olayda;

Aşamalardaki savunmalarında; uyuşturucu madde ticareti yapmadığını, madde bağımlısı olduğunu, temin ettiği uyuşturucu maddeleri evinde kullandığını belirten sanığın, olay günü evden çıkarken yanına aldığı satışa hazır hâle getirilmiş, yedi (7) paket suç konusu uyuşturucu maddeler ile birlikte ikametinin bulunduğu adresin dışında, farklı bir mahallede bulunan metruk bir binanın içinde yakalanmış olması, sanığın evinde yapılan aramada da beş (5) adet tablet ile satışa sunulmak üzere hazırlanmış şekilde yetmiş yedi (77) paket uyuşturucu maddelerin yanında ayrıca, suç konusu uyuşturucu maddelerin sarılı olduğu kâğıtlarla aynı renk ve boyutlarda olan, bu hâliyle satışa arz edilecek uyuşturucu maddelerin paketlenmesinde kullanılmak üzere hazırlandığı anlaşılan kâğıtların ele geçirilmesi, olay tutanağı ile kriminal raporundan; ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddelerin sentetik kannabinoid ve MDMA gibi değişik nitelikte ve farklı etkilere sahip maddeler olduğunun, bu bağlamda somut olayda madde çeşitliliğinin bulunduğunun anlaşılması hususları birlikte değerlendirildiğinde; yakalanış biçimi ile suç konusu uyuşturucu maddelerin satışa hazırlanmış toplam seksen dört (84) paket hâlinde ele geçirilmiş olması ve çeşitliliği itibarıyla sanığa müsnet uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olduğunda kuşku bulunmamakla, idrar örneklerinde sentetik kannabinoid tespit edilen sanığın uyuşturucu madde kullanıcısı olduğuna, bu bağlamda suç konusu maddeleri kullanmak için bulundurduğuna ilişkin, uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu gizlemeye yönelik savunmalarına itibar edilemeyeceği kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin sanığa atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olmadığına ilişkin direnme gerekçesinin isabetli olmadığına, sanık hakkında kurulan beraat hükmünün, sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olduğu gözetilmeden mahkûmiyeti yerine beraatine hükmedilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; direnme gerekçesinin isabetli olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

V. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.11.2022 tarihli ve 393-342 sayılı direnme kararına konu hükmünün gerekçesinin İSABETLİ OLMADIĞINA, söz konusu hükmün sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olduğu gözetilmeden mahkûmiyeti yerine beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

2-Dosyanın, mahalline gönderilmesi üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2024 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.