Logo

Ceza Genel Kurulu2023/424 E. 2023/571 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığın, Cumhuriyet savcısı sıfatıyla gerçekleştirdiği bazı eylemlerin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturup oluşturmadığı ve şikayetçilerin davaya katılma taleplerinin reddi hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın eylemlerinin göreviyle ilgili olmadığı ve görevinin gereklerine aykırı hareket unsurunun oluşmadığı, başka bir suçu oluşturma ihtimalinin de bulunmadığı değerlendirilerek yerel mahkemenin beraat kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

.

YARGITAY DAİRESİ : Ceza Genel Kurulu

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 39-50

.

I. HUKUKİ SÜREÇ

Sanık ...'ın görevi kötüye kullanma suçundan beraatine ilişkin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince verilen 30.05.2023 tarihli ve 39-50 sayılı hükümlerin, katılma istemi reddolunan şikâyetçi ... vekili ve katılma istemi reddolunan şikâyetçi ... tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının red istemli 20.09.2023 tarihli ve 96626 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Katılma istemi reddolunan şikâyetçi ... vekili ve katılma istemi reddolunan şikâyetçi ..., sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği, atılı suçun sabit olduğu gerekçesiyle temyiz başvurusunda bulunmuşlardır.

III. İNCELEME KONUSU

Şikâyetçilerin katılma istemlerinin Özel Dairece reddine karar verilmesinin isabetli olup olmadığı; sanık hakkında açılan kamu davasına katılma ve kurulan hükmü temyiz etme haklarının bulunduğu sonucuna ulaşılması hâlinde, sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan verilen beraat hükümlerinin isabetli olup olmadığına ilişkin temyiz incelemesi yapılacaktır.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Ceyhan 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.01.2022 tarihli ve 294-18 sayılı son soruşturmanın açılması kararı ile; İstanbul’da ticaretle uğraşan ve Ankara’nın Yenimahalle ilçesinde müteahhitliğini ...’in yaptığı inşaat projesine dâhil olan şikâyetçi...’in, Yalçın’ın mirasçısı... ile birlikte yaptıkları işten kaynaklanan alacak yüzünden sorun yaşadığı, ...’nın arsa sahipleri ve şikâyetçi... tarafından inşaata sokulmadığını ve tehdit edildiğini iddia ederek şikâyetçi olduğu, harici olarak da olayı Osmaniye Cumhuriyet savcısı olan sanık ...’a anlattığı, ayrıca arsa sahipleri ile... arasında hukuk davasının olduğu, sanığın iki kişi ile söz konusu inşaat şantiyesine gittiği, Cumhuriyet savcısı olduğunu söyleyip mesleğinin verdiği manevi baskıyı kullanarak yargıya intikal etmiş olan ve kendisiyle de ilgisi bulunmayan olayda tarafmış gibi hareket ettiği, ayrıca İstanbul'da faaliyet gösteren ... İnşaat Turz. San. AŞ tarafından İstanbul ili, Pendik ilçesi, Yayalar Mahallesinde yapımına başlanan siteden haricen bir konut satın alan sanığın, adı geçen şirketin maddi açıdan zor duruma düşmesi nedeniyle üzerinde ipotek ve haciz şerhi bulunan dairelerin muvazaalı olarak 06.02.2018 tarihinde ...'e devredilmesi ve ...'in 18.02.2018 tarihinde vefat etmesi sonrasında söz konusu siteden gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile daire satın alan şikâyetçi Meryem'in, İstanbul Anadolu 4. Tüketici Mahkemesine muvazaalı olarak yapılan satışın iptali için dava açması üzerine ...'in mirasçılarından vekâlet alarak toplam 30 adet daireyi tapuda ... Besli adındaki şahsa 31.08.2018 tarihinde devrettiği, bir adet daireyi de 26.950 TL bedelle eşi ...'a devrettiği, daha sonra şikâyetçi Meryem ile birlikte aynı siteden haricen daire satın aldığı hâlde tapularını alamayan diğer şahıslarla ... Besli'nin de katıldığı bir toplantı yapıp katılımcılardan tapuların devri için ödenen intikal vergisi ve harç ile diğer masrafları talep ettiği, kişi başına 70.000-80.000 TL olarak ifade edilen bu masrafın karşılanması hâlinde tapu devirlerinin yapılacağını söylediği, toplantıya katılanların bu meblağı yüksek bularak ödemek istemediklerinden toplantının sonuçsuz kaldığı, sanığın böylece görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevi kötüye kullandığının iddia edildiği,

Sanığın görevi kötüye kullanma suçundan her iki olaya ilişkin ayrı ayrı cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, yargılama sırasında şikâyetçiler ... ve ...’ın katılma talebinde bulunmaları üzerine Özel Dairece suçtan doğrudan zarar görmedikleri gerekçesi ile katılma taleplerinin reddedildiği, yapılan yargılama sonunda sanık hakkında verilen beraat hükümlerinin katılma istemi reddolunan şikâyetçi ... vekili ve şikâyetçi ... tarafından temyiz edildiği,

Hâkimler ve Savcılar Kurulu 1. Dairesinin 05.03.2020 tarihli ve 3179 sayılı, 05.03.2020 tarihli ve 3180 sayılı kararları ile sanık ... hakkında soruşturma izni verilmesi teklifi ile Hâkimler ve Savcılar Kurulu Başkanının 12.03.2020 tarihli olurunun bulunduğu, Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2. Dairesinin 16.09.2021 tarihli ve 626 sayılı, 16.09.2021 tarihli ve 627 sayılı kararları ile kovuşturma izni verildiği,

Anlaşılmaktadır.

Katılma talebi reddedilen şikâyetçi ...; 2015 yılında ... İnşaat Turz. San. AŞ ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yaptığını, sözleşme gereğince tüm ödemeleri anılan şirkete yaptığını, satın aldığı dairenin tapusunun 2016 yılında devredileceği söylenmesine rağmen yerine getirilmediğini, adı geçen şirketin yetkilisi ... ile tapunun devri konusunda görüşmeye başladıklarını, sadece kendisine değil başka daireleri satın alan diğer hak sahiplerine de tapunun verilmediğini öğrendiğini, mali durumu bozulan ...’in şirketi hakkında icra takibi yapılmaması için bu dairelerin anlaşmalı olarak Ankara'da bulunan Yalçın’a devredildiğini, devirden kısa süre sonra Yalçın’ın vefat ettiğini, Yalçın’ın mirasçılarınca bir avukata vekâlet vermeleri hâlinde tapuların taraflarına devrinin sağlanacağı ve tüm masrafların karşılanacağı söylenince Ankara'da ... isimli avukata vekâlet verdiğini, sanığın bu avukata ulaşıp Cumhuriyet savcısı olduğunu söyleyerek sorunu çözebileceğini dile getirdiğini, daha sonra sanığın arayıp kendisini Osmaniye Cumhuriyet savcısı olarak tanıttığını, almak istediği 2+1 dairenin masraflarını ödemesi hâlinde tapuyu alabileceğini söylediğini, bu daire ile alakasının ne olduğunu sorduğunda, şahısları tanıdığını ve bu işi hâlledebileceğini söylediğini, ödeme yapmayacağını ifade ettiğini, sanığın bir kez daha telefon ederek para istediğini, yine kabul etmediğini, İstanbul Kartal Mavi Kafe'de sanık, taşeron firma yetkilisi Yaşar, arsa sahibi Hakkı, avukatı ... ve ismini orada öğrendiği tapu kaydı adına geçirilen ... ve diğer kat malikleri ile birlikte toplandıklarını, sanığın toplantıda ipotek ve hacizleri kaldırabileceğini, yaptıkları masrafları ödedikleri takdirde tapuyu ...’ten kendilerine geçirebileceğini söylediğini, sonradan öğrendiği kadarıyla sanığın 2 daireyi annesi ve eşi üzerine, geri kalan 30 daireyi de ...’in üzerine tapuda geçirdiğini, kendisine net bir rakamın ödenmek istenmediği için söylenmediğini ancak diğer kat maliklerinden 50.000 - 100.000 TL arası masraf adı altında para istendiğini, toplantıda tartışma çıkınca dağıldıklarını, taşınmaz satış vaadi yaptığı firmanın daireleri devrettiği Yalçın’ın mirasçılarından evini geri almak amacıyla avukatı Gencer'e vekâlet verdiğini, sanık bu işe dahil olmayıp tapuyu tanıdıkları üzerine geçirmese Yalçın’ın mirasçılarıyla avukatı aracılığıyla anlaşarak, aksi durumda dahi dava yoluyla evinin tapusunu alabileceğini, söz konusu daire için 2015 tarihinden itibaren toplamda 276.000 TL ödediğini, mağdur olduğunu, sonrasında CİMER'e başvuruda bulunduğunu,

Katılma talebi reddedilen şikâyetçi ...; Yalçın ile ortak inşaat şirketi kurarak Ankara'da birlikte inşaat yaptıklarını, Yalçın ölünce mirasçılarıyla anlaşamadığını, ortak inşaatın tamamlanması için Yalçın’ın mirasçılarına para göndermesine rağmen bu para inşaatta kullanılmadığından aralarında husumet oluştuğunu, bu kişileri tanıyan sanığın onlardan yana tavır aldığını, sanığın kendisini soruşturduğunu öğrenince ... İnşaat Turz. San. AŞ’nin yetkilisi tanık Gazi’den sanığın telefon numarasını aldığını, sanığı aradığında sanığın "Başlattığın icra takibinde haklı değilsin, takibi geri çek, ... isimli kişiyle görüşebilirsin." dediğini, bunu kabul etmediğini, Yalçın’ın mirasçılarına karşı açtığı ve kazandığı alacak davasını sanığın nüfuzunu kullanarak bozdurduğunu, yine alacak hakkından kaynaklı olarak yaptıkları 35 adet haczi aynı şekilde kaldırdığını, görevi olmadığı hâlde 2-3 defa inşaat alanına gelerek ve o bölgeden müteahhit getirerek inşaatları satmaya çalıştığını, bu şekilde davranmaması için sanıkla iki-üç defa telefonla görüştüğünü, sanığın eylemlerine devam ettiğini, toplamda 22 milyon TL zararına yol açtığını,

Tanık ...; Yaşar’a ait Sakarya İnşaat isimli şantiyede güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, aynı zamanda arsa sahibi olduğunu, Yalçın’ın gayri resmî ortağının şikâyetçi... olduğunu, Yalçın ölünce işleri kızı olan tanık...’nın yürüttüğünü, akşamüstü inşaata geldiği bir gün sanığı gördüğünü, ortamda bulunan birinin sanığa kim olduğunu sorduğunda Cumhuriyet savcısı olduğunu söylediğini, sanığın yanındaki kişilerin de müteahhit olduğunu öğrendiklerini, ne için geldiklerini söylemediklerini, arkadaşlarının "Bizim inşaatımızda Cumhuriyet savcısının ne işi var, bizim kavgamız yok, dövüşümüz yok." dediğini, bu şahıslara güvenmedikleri için polisi aradıklarını, sanığın "Tamam." dediğini, polisi aradıklarında sanığın gittiğini,

Tanık ...; Sakarya İnşaat’ın Yenimahalle’de yaptığı inşaatta arsa sahibi ve aynı zamanda arsa sahiplerinin de temsilcisi olduğunu, olay günü inşaatın bekçisinin telefon ederek inşaat sahasına müteahhitlerle birlikte Cumhuriyet savcısı olduğunu söyleyen bir kişinin geldiğini ifade edince oraya gittiğini, gelen müteahhitleri tanıdığını, sanığa kim olduğunu sorduğunda "Ben Cumhuriyet savcısıyım." dediğini, "Ne işiniz var?" diye sorunca, "Az sonra görürsün sen." dediğini, polise ve avukatlarına telefon ettiğini, bu arada sanığın inşaat sahasını terk ettiğini,

Tanık ...; 2015 yılının sonuna doğru Pendik'de bulunan ... İnşaat Turz. San. AŞ’den daire aldıklarını, bu dairenin teslim edilmesi gereken sürenin geciktiğini, o sırada inşaat firması ile görüşmeleri üzerine kendilerine satılacağı vaadedilen dairelerin başka bir şahsın üzerine muvazaalı olarak geçirildiğini öğrendiklerini, bu işlemin iptali için dava açtıklarında sanığın, "Ben de sizinle aynı sıkıntıdayım, ben de oradan daire almıştım, bu işi çözeceğim." dediğini, sanığa Cumhuriyet savcısı olduğu için güvendiklerini, ... İnşaat Turz. San. AŞ’nin yetkilisi olan ...’in dairelerin Yalçın’ın üzerine korumak amacıyla geçirildiğini söylediğini, sanığın defalarca arayarak daireleri kendi üzerlerine alabilmeleri için para istediğini, toplantı yapmayı talep ettiklerini ve yaklaşık 20 kişi ile Mavi Kafe'de toplantı yaptıklarını, toplantıda sanığın ve ...'in de olduklarını, herkesten dairesine göre 70-90-100 bin TL istendiğini, o sitede bulunan büyük daire için sanığın arayarak bu dairenin üzerinde ipotek olmadığını, eşi ve çocukları olduğu için bu daireyi vermeyi teklif ettiğini, karşılığında da dairesini almak istediğini, daha sonra inşaat firmasına gidip Gazi ile görüştüğünde inşaat firmasına gelen bütün ipotek ve hacizlerin ...’in adına kayıtlı olan o daire üzerinde olduğunu, sanığın bu şekilde kendisini kandırmaya çalıştığını anladığını,

Tanık ...; sanığı çok fazla tanımadığını, sadece Kartal'da Mavi Kafe'de oturup konuştuklarını, ... İnşaat Turz. San. AŞ’nin Pendik'deki projesinden 2015 yılında daire aldıklarını, bu dairelerin Yalçın’a devredildiğini, ondan daireleri geri almak için uğraşırken dairelerin ... isimli bir şahsın üzerine devredildiğini ve sanığın kendisinin de mağdur olduğunu, evleri alıp hak sahiplerine vereceğini söylediğini, avukatları Gencer’in ise evleri alacaklarını, duruşmanın uzamayacağını ifade ettiğini, evlerin ...’e geçtiğini öğrendiklerini ve ... ile sanığın birbirlerini tanıdığını, aracıların "... tarafından dairelerin teslim edilmesini istiyorsanız para verin." dediklerini, sanığın "Bu kişinin parasını vermelisiniz, bu da masraf yaptı, parayı verirseniz tapularınızı hemen veririz." dediğini, sanığa "Bizim yanımızda mısınız, tapularla ilgisi olmayan adamın yanında neden oturuyorsunuz?" deyince, sanığın "Ben de sizin gibi mağdurum, ben de evimi almaya çalışıyorum" dediğini, sanığa "O zaman gelin bizim yanımızda oturun, beraber savaş verelim, beraber alalım." dediğini, sonradan öğrendiği kadarıyla dairelerin ...’in üzerine geçmesini sağlayan kişinin sanık olduğunu, ...'in avukatı ile sanığın bir kafede oturup çekilmiş fotoğraflarının sosyal medyadan paylaşılması üzerine aralarındaki ilişkiyi anladığını, söz konusu daireyi 440.000 TL’ye aldığını, 380.000 TL’sini ödediğini, tapu konusunda sıkıntı çıkınca kalan parayı vermediğini,

Tanık ...; 2015 yılında bu projeden daire aldığını, 2018 yılına kadar senet ve borçlarını ödediğini, yaklaşık 380.000 TL ödediğini, inşaat firmasından tapusunu sorduklarında Yalçın’ın ailesine devredildiğini öğrendiklerini, tapu iptal ve tescil davası açtığını, 31.08.2018'de tapuların kaydının ...’e geçirildiğini ve bu devrin sanık tarafından yapıldığını öğrendiklerini, diğer mağdurlarla beraber Mavi Kafe'de buluştuklarında ... ve sanığın da olduğunu, tapuların kendilerinde olduğunu söylediklerini, dairenin üzerindeki ipotek ve haciz durumuna göre daire başına 80.000 TL ila 100.000 TL gibi meblağları pazarlık yaparak istediklerinden anlaşamadıklarını, görülen dava neticesinde tapusunu aldığını, sanığın yetkisini ve makamını kullanarak tapuları ...'in üzerine geçirdiğini, ...'in avukatı ile sanığın avukatının ... olduğunu, bu olay nedeniyle aldığı evi 4 yıl kullanamadığından mağdur edildiğini, evin üzerinde hâlen ipotek ve haciz olduğunu,

Tanık ...; ... İnşaat Turz. San. AŞ’nin yetkilisinin kardeşi ... olduğunu, İstanbul Pendik’te Hakkı Gedik’e ait arsa üzerinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince daire yaptıklarını, sözleşmeyle bazı vatandaşlara daire sattıklarını, ekonomik açıdan zor duruma düşünce tapusu ... İnşaat Turz. San. AŞ’ye ait olan ve üzerinde ipotek bulunan daireleri başka ipotekler konulmasın diye Yalçın’a devrettiklerini, böylece ipotekleri kaldırıp daireleri sahiplerine vermeyi amaçladıklarını, daireleri haricen alan kişilere dairelerin teslim edilmesi amacıyla Yalçın'dan vekâlet de alındığını ancak 10-15 gün sonra Yalçın’ın vefat ettiğini, daireleri alamayacaklarını düşünürken yaptıkları aynı projeden daire satın alan sanığın Cumhuriyet savcısı olduğunu, kendisine yetki verilirse daireleri alabileceğini söylediğini ve bu şekilde 35 adet daireyi tanıdıklarının üzerine geçirdiğini, bunlardan birinin de ... olup sanığın emirlerini yerine getirdiğini, daireleri geri almak isteyince ... ve sanığın olay tarihlerinde 1,5-2 milyon TL isteyip zorluk çıkardıklarını,

Tanık ...; Pendik'deki ... İnşaat Turz. San. AŞ’nin mobilyalarını yaptığını, şirket zarar ettiği için anılan firmanın hak sahipleri zarara uğramasın diye daireleri Ankara'daki eski ortağının üzerine devrettiğini, eski ortak kısa bir süre sonra ölünce hak sahiplerinin dairelerini geri istediklerini, sanığın yanında üç kişi ile gelmesi üzerine ...’in daireleri geri almalarına yardımcı olup olmayacağını sorduğunu, sanığın da kabul ettiğini, ...’in, kat maliklerinin dairelerini alabilmesi için sanığın gösterdiği kişilere yetki verdiğini, sanığın Ankara'da tanıdığı bir hâkimin ve Avukat Gencer isimli kişinin, daireleri ... Besli'nin üzerine geçirdiklerini, sonrasında Kartal sahilde Mavi Kafe'de kat malikleriyle birlikte bir toplantı düzenlendiğini, toplantı sonunda sanığın "600.000 TL masrafım var, bu parayı ödeyin, daireleri iade edeyim." dediğini, orada ...’in de olduğunu, o gün anlaşma sağlanamadan ayrıldıklarını, daha sonra sanığın bu daireleri kiraya verdiğini ve hâlen de vermeye devam ettiğini, aynı projede ...’in kendisine vermesi gereken 3 daire olduğunu, bu daireler sanığın üzerine olduğu için alamadığını,

Tanık ...; şikâyetçi...’in ağabeyi olup ... İnşaat Turz. San. AŞ'den daire alacağının olduğunu, anılan şirketin Pendik'de bulunan 35 adet daireyi ... isimli şahsa devrettiğini, bu nedenle ağabeyinin alacaklarını Yalçın'dan talep ettiğini, ancak bu süreçte Yalçın’ın vefat ettiğini, sanığın Yalçın’ın geride kalan çocuklarını yönlendirerek ellerinde bulunan daireleri satmalarını istediğinden daireleri Yalçın’ın çocuklarının sattığını, şikâyetçi... ile sanık arasında geçtiği iddia olunan görüşmelerle ve Ankara Yenimahalle ilçesindeki şantiyede yaşandığı belirtilen olaylarla ilgili bilgi sahibi olmadığını, daireler Yalçın’ın uhdesinden çıktığı için aleyhine başlattıkları icra takiplerinin sonuçsuz kaldığını, alacağını alamadıklarını,

Tanık ...; galerici olduğu Osmaniye'de Cumhuriyet savcısı olarak görev yapan Bahri Yalçınöz'ün araç ile ilgili bir konuda yanına gelmesi nedeni ile sanıkla tanıştığını, Ankara'da ağabeyinin kaza geçirdiğini söyleyerek onunla gelip gelemeyeceğini sorduğunu, sanığın teklifini kabul ettiğini, sanığın işlerini hâllettikten sonra Çukurambar'da bir kafede oturduklarını, daha sonra halasının oğlu tanık ...’nın gelip aracı ile kendilerini aldığını, araçta seyir hâlindeyken sanığın telefonda konuştuğu bir kadının tehdit edildiğini söyleyince bir şantiyeye gittiklerini, önce sanığın araçtan indiğini, şantiyeye doğru giderken bekçinin bağırdığını, bunun üzerine kendisinin de araçtan indiğini, tanık ...’nın ise araçta kaldığını, bekçinin neden geldiklerini sorunca sanığın "Kübra için geldik." dediğini, bekçinin bağırarak gitmelerini istediğini, gitmezlerse polis çağıracağını söylediğini, şantiye içerisinde iki kişinin daha olduğunu, sanığın bu kişilerin yanına giderek konuştuğunu, ne konuştuklarını duymadığını, sonrasında sanığın, bu kişilerin şantiyede sorumlu olduklarını, bu kişilere Kübra Cengiz'in tehdit edilip edilmediğini sorduğunu söylediğini, sanığın eşinin araması üzerine şantiyeden ayrıldıklarını, sorulması üzerine, daha önceki beyanında her ne kadar sanığın şantiyede muhasebeciler ile konuştuğuna bizzat şahit olduğu yer alsa da söz konusu konuşmayı duymadığını, sanığın konuşmayı yaptıktan sonra yanlarına gelmesi ve kendisine ne olduğunu sorması üzerine konuşmadan haberdar olduğunu,

Tanık ...; İstanbul Pendik, Yayalar Mahallesi, 1265 parselde bulunan bir arsayla ilgili arsa sahibi Hakkı Gedik'in avukatlığını yaptığını, şikâyetçi Meryem’in söz konusu yerden daire satın alanlardan biri olduğunu, Kartal ilçesinde bulunan Mavi Kafe’de yapılan toplantıya kendisinin ve mağdur olan 12-13 kişinin katıldığını, toplantıya arsa sahibinin vekili sıfatı ile davet edildiğini, daha önceden tanımadığı ve kendisini Cumhuriyet savcısı olarak tanıtan sanığın ve yanında olan arkadaşı ...’in toplantıya geldiklerini, mağdurların harici sözleşme ile satın aldıkları dairelerin hile ile ...’in üzerine geçirilmiş olduğunu söylediklerini, sanık ve ...’in mağdurlara "İntikal işlemleri, tapu devirleri için para harcadık, bir milyon üç yüz doksan yedi bin TL olan bu masraflarımızı bize ödeyin, ondan sonra tapu devrini konuşuruz, mağduriyeti gideririz." dediklerini, hukuki açıdan tapu devrinin mümkün olmadığını, tapular üzerinde ipotek bulunduğunu ve arsa sahibinin açmış olduğu akdin feshi ve tapu iptal tescil davası bulunduğunu belirttiğini, bu esnada mağdurlar ile sanık ve ... arasında tartışma yaşandığını, ...’in "Tapular nasıl olsa benim üzerimde, ister veririm ister vermem." dediğini, sanığın da de bunu tasdik eder tarzda konuştuğunu, ... İnşaat Turz. San. AŞ’nin müteahhiti ...’den öğrendiğine göre şirketi adına kayıtlı 35 adet daireyi alacaklılarından kaçırmak amacıyla ...’in Yalçın’a devrettiğini, kısa bir süre sonra Yalçın vefat edince bu daireleri mirasçılarından geri almak için sanıktan yardım talep edilince kısa bir süre sonra sanığın ...’in haberi olmadan dairelerin ...'in mirasçılarına intikalini sağladığını, sonrasında ise bu yerlerin düşük bir bedelle ... adına devrini sağladığını, hatta bu dairelerden birinin ... Aslan, birisinin de Fatma Aslan adına devredildiğini, bu kişilerin sanığın akrabaları olduğunu,

Tanık ...; babası ...’in Sakarya İnşaat isimli şahıs şirketinin olduğunu, babası vefat etmeden önce İstanbul'da faaliyet gösteren ... İnşaat Turz. San. AŞ’nin yetkilisi olan Gazi ve kardeşi ... ile Ankara Yenimahalle’de birlikte yapılacak 26 katlı bina için anlaştıklarını, bu anlaşma çerçevesinde babasının bu şahıslara 7,5 milyon TL ödediğini, ... ve kardeşinin şirketlerinin maddi durumu bozulduğu için anlaşmanın gereklerini yerine getiremeyip babasının parasını iade etmediklerini, bunun yerine İstanbul'da bulunan 33 ya da 35 adet daireyi kendilerine vermeyi teklif ettiklerini, bu daireleri babasına verdiklerini, babası bu devirden kısa bir süre sonra vefat edince Gazi'nin "Sen öğrencisin, babana devrettiğimiz daireler üzerinde ipotekler var, bu işlerle uğraşamazsınız, ipoteklerin kaldırılması ve dairelerin satılması için size yardımcı olacağız." dediğini, ayrıca daire alımı için sözleşmeyi Cumhuriyet savcısı olan sanığın yaptığını ve daireleri satarak ipotekleri kaldıracağını, kendilerine hiçbir vergi borcu kalmayacağını, paralarının da ödeneceği söylediğini, Gazi'ye güvendiğinden annesi İnci ile birlikte Ankara'da bir notere giderek vekâletname çıkardıklarını, vekâletname verdikleri kişilerin isimlerini hatırlayamadığını, sonrasında paralarını Gazi'den alamadıklarını, onunla görüştüğünde sanığın kendilerini dolandırdığını, tapuları vermediğini söylediğini, söz konusu 33 ya da 35 adet dairenin haricen başka kişilere satıldığını bilmediğini, bunu tebligat gelmesi üzerine öğrendiğini, babası vefat ettikten sonra inşaat işleriyle fiilen kendisinin ilgilendiğini, şikâyetçi...’in, Gazi'nin babasıyla tanıştırdığı ticaretle uğraşan bir kişi olduğunu, Gazi'nin sözleşmenin gereği yerine getirilmeyince bu işleri yapabilecek şikâyetçi...’i babasına tavsiye ettiğini, şikâyetçi...’in Ankara'da Yenimahalle'de yapılacak bina işlerinde yardımcı olarak maddi açıdan destek olacağını söylediğini, babası vefat ettikten bir süre sonra belirttiği işlere devam ettiklerini, fakat bir süre sonra şikâyetçi...’in telefonlarına çıkmayarak verdiği parayı faizi ile geri isteyerek haklarında icra takibi başlattığını, icra takibinin kaldırılması için sanığa danışınca kendisini avukat ...'ye yönlendirdiğini, bu avukata vekâletname vererek icra takibinin iptali için itiraz ve dava yollarına başvurduğunu, sanığın şikâyetçi...’i telefonla arayıp aramadığı hususunda bir bilgisinin olmadığını, Ankara Yenimahalle'de bulunan inşaatı tamamlayamadıklarını, şikâyetçi..., arsa sahipleri ... ve ...’nın inşaata girmemesi konusunda tehdit edince bu konuyu danıştığı sanığın şikâyetçi olmasını söylemesi üzerine şikâyette bulunduğunu, sanığın şantiyeye gidip kendisini tehdit eden kişilerle görüşerek hukuki açıdan haklı olduğunu, zorluk çıkarmamalarını söyleyeceğini belirttiğini, bu kişilerin bir Cumhuriyet savcısını görmelerinin iyi olacağını, hukuki olarak bilinçlenebileceklerini düşündüğünü sanığın söylediğini, şantiyeye giden sanığın bu kişilerin çok tekin olmadığını ifade ettiğini, şirkette Gökhan ve ... isimli muhasebecilerin bulunmadığını, bir kısım arsa sahibi ve şikâyetçi... ile bazı hukuk ve ceza davalarının devam ettiğini, kendisine içeriği okunan satıcı muris ..., alıcı ... Besli yazılı 24.08.2018 tarihli, taşınmaz ön satım sözleşmesi ve protokol başlıklı olan belgeyi hiçbir zaman imzalamadığını, içeriğinin doğru olmadığını,

Tanık ...; avukat olduğunu, fakülteden tanıdığı sanığın arayarak avukat Gencer'i tanıyıp tanımadığını sorunca arkadaşı olduğunu söylediğini, onunla bir konuda görüşmek istediğini, bu hususta yardımcı olup olamayacağını sorunca kabul ettiğini, Ankara'da Taurus AVM'de bulunan Liva Pastanesinde onları görüştürdüğü sırada uzakta durup konuşmaları dinlemediğini, bir süre sonra sanığın oradan ayrılarak gittiğini,

Tanık ...; PM Yüksek İnşaat isimli firmanın babası adına olup birlikte çalıştıklarını, Osmaniye’de oto galerici olan yeğeni ...’in arayarak Ankara'ya geldiğini ve bir kafede olduğunu, kendisini araç ile bir adrese götürüp götüremeyeceğini sorunca kabul ederek kafeye gittiğini, yanında tanımadığı bir şahsın daha olduğunu, tanık ...’i ve yanındaki şahsı istekleri üzerine Ankara Yenimahalle'de bulunan bir şantiyeye götürdüğünü, orada 3-4 kişinin olduğunu, uzakta bir yerde beklediğinden ... ve yanındaki şahsın oradaki kişilerle ne konuştuğunu duymadığını, 10-15 dakika sonra yeğeni ve yanındaki şahsın geldiğini ve şantiyeden ayrıldıklarını, tanık ...’in yanındaki şahsın Osmaniye Cumhuriyet savcısı olduğunu sonradan öğrendiğini, olayın yaşandığı esnada söz konusu yere polisin geldiğini hatırlamadığını,

Tanık ...; Ankara Yenimahalle’de bulunan Sakarya İnşaat isimli şantiyede bekçi olarak çalıştığını, aynı zamanda arsa sahibi olduğunu, çalıştığı şantiyenin Yalçın’a ait olduğunu, şikâyetçi...’in Yalçın’ın gayri resmî ortağı olup onun ölümü üzerine inşaatın işlerini tanık...’nın yürüttüğünü, hatırlamadığı bir tarihte şantiyeye daha önceden tanımadığı üç kişinin geldiğini, yanında arsa sahiplerinden ... ... ve ...’nın da olduğunu, ... ...’nin bu kişilere kim olduklarını sorduğunda birinin Cumhuriyet savcısı, yanındaki kişilerin ise müteahhit olduklarını söylediklerini, bu şahıslara güvenmedikleri için polis çağırdıklarını, ne için geldiklerini söylemediklerini, şikâyetçi olmamaları üzerine gelen polisler ve bu şahısların şantiyeden ayrıldıklarını,

Tanık ...; şikâyetçi Meryem’in 2018 yılı yaz aylarında vekâletname verdiği yaklaşık 12 kişiden biri olduğunu, İstanbul Anadolu Adliyesi 4. Tüketici Mahkemesinde açılan davada şikâyetçi Meryem ve diğer müvekkillerinin bir süre sonra kendisini azlettiklerini, dava sürecinde sanığın, avukat ... Kürşad vasıtayla dava hakkında görüşme talep ettiğini, 2018 yılı Temmuz ayı sonlarında sanık ve avukat ... Kürşad ile Ankara'da Taurus AVM'de Liva Pastanesinde görüştüğünü, sanığın davaya konu binada kendisinin de dairesinin bulunduğunu ve mağdur olduğunu ifade ettiğini, ...'in murislerinin kendisine vekâletname vermesi durumunda herkesin mağduriyetini gidereceğini söylediğini, kendisinin ise müvekkillerinin tapularının verilmesini istediğini söylediğini, sonrasında yüz yüze görüşmediklerini, mesajlaştıklarını, ... İnşaat Turz. San. AŞ’nin ortağı Gazi’nin, ...'in yakın arkadaşı olduğunu, sanığın anılan şirket ile ilişkisini bilmediğini, ... isimli şahsı tanımadığını, bu şahsın muvazaa davasında davalı konumunda olduğunu,

İfade etmişlerdir.

Sanık ...; aldığı vekâletname uyarınca tüm yetkileri kullanarak ve vekil edenlerin hak ve menfaatlerini koruyarak onların iradelerine uygun bir şekilde veraset ve intikal işlemlerini, sonrasında da satış işlemlerini yaptığını, bu süreçte göreve ilişkin bir yetkinin ve durumun kullanılmadığını, bu işlemlerin Cumhuriyet savcılığı makamı ile bir ilgisi olmadığını, her bireyin vekâletname ile yapacağı işlemler olduğunu, cezai herhangi bir boyutu olmadığını savunmuştur.

V. GEREKÇE

1- Şikâyetçilerin katılma istemlerinin Özel Dairece reddine karar verilmesinin isabetli olup olmadığına ilişkin olarak;

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar

CMK’nın "Kamu davasına katılma" başlıklı 237. maddesinde;

"(1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.

(2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır." düzenlemesine yer verilmiştir.

Aynı Kanun'un "Katılma usulü" başlıklı 238. maddesi ise;

"(1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.

(2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.

3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir." şeklinde hükümler içermektedir.

Yukarıda belirtilen düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemelerinde kovuşturma aşamasında hüküm verilinceye kadar, suçtan zarar gören, mağdur veya malen sorumlu olanların, mahkemesine bir dilekçe vermek veya katılma istemini içeren sözlü başvurularının tutanağa geçirilmesi suretiyle kamu davasına katılabilecekleri hüküm altına alınmıştır.

Kanun yolu yargılamasında katılma isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı kural olarak benimsenmiş olmakla birlikte 5271 sayılı CMK’nın 260. maddesinde, katılma isteği reddedilmiş veya karara bağlanmamış olanların kanun yollarına başvuru hakkı bulunduğu belirtilerek böyle bir başvuru hâlinde, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmesi hâlinde inceleme mercisince incelenip karara bağlanacağı kabul edilmiştir.

TBMM’ye sunulan tasarıda, ilk derece mahkemesince reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin istinaf yolu başvurusunda açıkça belirtilmek şartıyla karara bağlanacağı belirtilmiş ise de tasarının 249. maddesinin 2. fıkrasındaki, "Bölge Adliye Mahkemesi" ve "İstinaf" ibareleri "Kanun yolu" şeklinde değiştirilerek 237. madde bütünlüğü altında kabul edilmiş bulunduğundan, kanun yolu ibaresinin temyiz incelemesini de kapsadığı kabul edilmelidir.

B. Hukuki Nitelendirme

İstanbul’da ticaretle uğraşan ve Ankara’nın Yenimahalle ilçesinde müteahhitliğini ...’in yaptığı inşaat projesine dâhil olan ve birlikte iş yaptığı şikâyetçi...’in, Yalçın’ın mirasçısı... ile alacak yüzünden sorun yaşadığı, inşaatın tamamlanamadığı, ... arsa sahipleri ve şikâyetçi... tarafından inşaata sokulmadığını ve tehdit edildiğini iddia ederek Cumhuriyet savcılığına başvurduğu, bu durumu harici olarak da Osmaniye Cumhuriyet savcısı olan sanık ...’a anlattığı, arsa sahipleri ile... arasında hukuk davasının olduğu, sanığın yanında iki şahısla söz konusu inşaat şantiyesine gidip Cumhuriyet savcısı olduğunu söyleyerek mesleğinin verdiği manevi baskıyı kullanarak yargıya intikal eden ve kendisiyle ilgili olmayan olayda tarafmış gibi hareket ettiği, ayrıca İstanbul'da faaliyet gösteren ... İnşaat Turz. San. AŞ tarafından İstanbul ili, Pendik ilçesi, Yayalar Mahallesinde yapımına başlanan siteden adı geçen şirketin maddi açıdan zor duruma düşmesi nedeniyle üzerinde ipotek ve haciz şerhi bulunan taşınmazların muvazaalı olarak sonradan iade edilmek üzere Ankara'da inşaat işlerinde faaliyet gösteren ...'e devredildiği, devirden kısa bir süre sonra ...'in vefat ettiği, söz konusu siteden gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile konut satın alan şikâyetçi Meryem’in muvazaalı olarak yapılan satışın iptali için dava açması üzerine, haricen bu projeden konut satın alan sanığın dava konusu taşınmazı muvazaalı olarak üzerine alan ...'in mirasçılarından vekâlet alarak toplam 30 bağımsız bölümü tapuda ... Besli'ye devrettiği, bir adet konutu da eşi ...'a devrettiği, daha sonra şikâyetçi Meryem ile birlikte aynı siteden haricen konut satın aldığı hâlde tapularını alamayan diğer şahıslarla ... Besli'nin de katıldığı bir toplantı yapıp katılımcılardan tapuların devri için ödenen intikal vergisi ve harç ile diğer masrafları talep ettiği, bu masrafların karşılanması hâlinde tapu devirlerinin yapılacağını söylediği, toplantıya katılanların bu meblağı yüksek bularak ödemek istememeleri üzerine toplantının sonuçsuz kaldığının iddia edildiği olayda; sanık hakkında TCK'nın 257. maddesi uyarınca görevi kötüye kullanma suçundan kamu davası açıldığı, yargılama sırasında Özel Dairece kamu davasına katılma isteminde bulunan şikâyetçiler Meryem ve...’in katılma taleplerinin suçtan doğrudan zarar görmedikleri gerekçesi ile reddedildiği, yapılan yargılama sonunda sanığın atılı suçtan ayrı ayrı beraatine karar verildiği, verilen hükümlerin katılma istemi reddolunan şikâyetçi Meryem vekili ve şikâyetçi... tarafından temyiz edildiği anlaşılmakla; katılma talebinde bulunan şikâyetçiler Meryem ve...’in, sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılması talep edilen iddianame yerine geçen son soruşturmanın açılması kararında şikâyetçi sıfatıyla yer almaları, sanığın atılı eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu iddia edilerek bu suçtan cezalandırılmasının talep edilmesi, iddiaya konu olayda şikâyetçiler Meryem ve...’in, doğrudan zarar görmeleri karşısında; davaya katılma ve kurulan hükümleri temyiz etme haklarının bulunduğunun kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla Özel Dairenin katılma talebinin reddine dair kararının kaldırılmasına, CMK'nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette sanığa atılı eylemlerden zarar görmüş olan şikâyetçiler Meryem ve...’in kanun yoluna başvurma haklarının bulunması ve hükümlerin adı geçen şikâyetçi Meryem vekili ile şikâyetçi... tarafından temyiz edilmesi karşısında, CMK’nın 237/2. maddesine dayanarak şikâyetçiler Meryem ve...’in sanık hakkında açılan kamu davasına katılanlar olarak kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; şikâyetçiler Meryem ve...’in, davaya katılma ve kurulan hükümleri temyiz etme haklarının bulunmadığı görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

2- Sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan verilen beraat hükümlerinin isabetli olup olmadığına ilişkin olarak;

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar

Türk Ceza Kanunu'nun ikinci kitabının "Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler"e yer veren dördüncü kısmının "Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar" başlıklı birinci bölümünde düzenlenen "Görevi kötüye kullanma" başlıklı 257. maddesi;

"(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde düzenlenmiştir.

Maddenin, birinci fıkrasında düzenlenen icrai davranışlarla görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız menfaat sağlanması ile oluşmaktadır.

Buna göre ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanundan veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevinin gereklerine aykırı davranmasıdır. Suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte, fiil nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da suç tarihi itibarıyla kişilere haksız kazanç sağlanması gerekmektedir.

Anılan maddenin gerekçesinde suçun oluşmasına ilişkin genel koşullar;

"Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetiyle sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir." şeklinde vurgulanmış, gerekçede yer verilen kazanç ifadesi 6086 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle sonradan menfaat olarak değiştirilmiştir.

Öğretide de TCK’nın 257. maddesindeki suçun oluşmasının, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi sonucunda kişilerin mağdur olması veya kamunun zarar görmesi ya da kişilere haksız menfaat sağlanması şartlarına bağlı olduğu, bu sonuçları doğurmayan norma aykırı davranışların, suç kapsamında değerlendirilemeyeceği açıklanmıştır (... Emin Artuk - Ahmet Gökçen - Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, Ankara, 2011, s. 913 vd; Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 769; Veli Özer Özbek - ... Nihat Kanbur - Koray Doğan - Pınar Bacaksız - İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2011, s. 974.).

Görevin gereklerine aykırı hareket etmekten, kamu görevlisinin görevini kanun, idari düzenlemeler veya talimatların öngördüğü usul ve esaslardan başka surette ifa etmesi anlaşılmaktadır. Bu anlamda kamu görevlisinin herhangi bir şekilde kanuni yetkisini aşması, kanunun aradığı şekil şartlarına uymaması, takdir yetkisini amacı dışında kullanması, kanunun emir ve müsaade ettiği hareketinin gerektirdiği ön şartlara aykırı hareket etmesi, kendisine teslim edilen ve görevi sebebiyle kullanması gerekli eşyayı usulsüz kullanması gibi fiiller görevin gereklerine aykırılık kapsamında kalmaktadır.

Norma aykırı davranışın maddede belirtilen sonuçları doğurup doğurmadığının saptanabilmesi için öncelikle mağduriyet, kamunun zarara uğraması ve haksız menfaat kavramlarının açıklanması ve somut olayda bunların gerçekleşip gerçekleşmediklerinin belirlenmesi gerekmektedir.

Mağduriyet kavramının, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade ettiği kabul edilmelidir. Bu husus madde gerekçesinde; "Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir." şeklinde vurgulanmış, öğretide de mağduriyetin sadece ekonomik bakımdan ortaya çıkan zararı ifade etmeyip daha geniş bir anlama sahip olduğu, bireyin, sosyal, siyasi, medeni her türlü haklarının ihlali sonucunu doğuran hareketlerin ve herhangi bir çıkarının zedelenmesine neden olmanın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmiştir (... Emin Artuk - Ahmet Gökçen - Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, Ankara, 2011, s. 911 vd.; Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 772; Veli Özer Özbek - ... Nihat Kanbur - Koray Doğan - Pınar Bacaksız - İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2011, s. 974.).

Kişilere haksız menfaat sağlanması, bir başkasına hukuka aykırı şekilde her türlü maddi ya da manevi yarar sağlanması anlamına gelmektedir.

Kamunun zarara uğraması hususuna gelince; madde gerekçesinde ekonomik bir zarar olduğu vurgulanan anılan kavramla ilgili olarak kanuni düzenleme içeren 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 71. maddesinde; kamu görevlilerinin kast, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanan kamu zararı, her olayda hâkim tarafından, iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp miktarı saptanamasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması hâlinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir. Ancak bu belirleme yapılırken, norma aykırı her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla, kamu zararına yol açtığı veya zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir düşünceyle de hareket edilmemelidir.

B. Hukuki Nitelendirme

Cumhuriyet savcısı olan sanık ...’in, şikâyetçi...’in, ... ve onun ölümünden sonra mirasçılarıyla ... İnşaat Turz. San. AŞ aleyhine hukuki anlaşmazlıklardan dolayı başlattığı icra takipleri nedeniyle şikâyetçi...’e attığı mesajlarda söz konusu icra takiplerinin usul ve yasaya uygun olmadığı için itirazda bulunulduğunu ve takiplerin neticede kaldırılacağını söylediği, daha sonra da söyleyeceklerini iletmesi için ... isimli kişiyle görüşebileceğini belirttiği, böylece göreviyle bağdaşmayan şekilde sözü edilen borçlu şirketlerin icra dosyalarını takip ettiği kanaati uyandırdığı, sonrasında da şikâyetçi...’in gayri resmî ortağı olduğu Ankara'nın Yenimahalle ilçesindeki inşaat şantiyesine yanında iki kişi ile birlikte giderek çalışanlarla görüştüğü, mesleğini kullanarak tarafmış gibi hareket ettiği, bu suretle yargı erkinin nüfuz ve itibarına zarar verdiği,

İstanbul'da faaliyet gösteren ... İnşaat Turz. San. AŞ tarafından İstanbul ili, Pendik ilçesi, Yayalar Mahallesinde bulunan inşaatın yapımı sırasında adı geçen şirketin maddi açıdan zor duruma düştüğü, üzerinde ipotek ve haciz şerhi bulunan taşınmazların muvazaalı olarak sonradan iade edilmesi için Ankara'da inşaat işlerinde faaliyet gösteren ...'e devredildiği, devirden kısa bir süre sonra ...'in vefat etmesi üzerine gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile konut satın alan şikâyetçi Meryem’in satışın muvazaalı olarak yapıldığından bahisle satışın iptali için dava açması üzerine, söz konusu siteden haricen bir konut satın alan sanığın, dava konusu taşınmazı muvazaalı şekilde üzerine aldığı iddia edilen ...'in mirasçılarından vekâletname alarak toplam 30 bağımsız bölümü ... Besli'ye devrettiği, bir adet konutu da eşi ...'a devrettiği, daha sonra sanığın şikâyetçi Meryem ile birlikte aynı siteden haricen konut satın aldığı hâlde tapularını alamayan diğer şahıslarla ... Besli'nin de katıldığı bir toplantı yaparak katılımcılardan ödenen intikal vergisi ve harç masraflarıyla diğer masrafların karşılanması hâlinde tapu devirlerinin kendilerine yapılacağını söylediği, toplantıya katılanların bu meblağları yüksek bularak ödemek istemedikleri ve toplantının sonuçsuz kaldığı, sanığın bu şekilde göreviyle bağdaşmayan harekette bulunduğu iddia edilmiş ise de;

Atılı suçun oluşabilmesi için kamu görevlisi olan sanığın yaptığı işle ilgili olarak kanun veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması, bu görevi dolayısıyla yetkili bulunması ve bu görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi koşulunun bulunması gerekirken sanığa isnat edilen eylemlerin göreviyle bir ilgisi olmadığından görevinin gereklerine aykırı hareket etme unsurunun oluşmadığı, başka bir suçu oluşturma ihtimali de bulunmayan olayda sanığa isnat edilen eylemlerin disiplin soruşturmasına konu edilebileceği kabul edilmelidir.

Bu itibarla usul ve kanuna uygun Özel Daire kararının onanmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında mahkûmiyet yerine beraat kararı verilmesi isabetsizliğinden hükmün bozulması gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmıştır.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin katılma istemleri reddolunan şikâyetçi ... ve şikâyetçi ...'ın katılma taleplerinin reddine dair kararının KALDIRILMASINA,

2- CMK'nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette görevi kötüye kullanma suçundan zarar görmüş olan katılma istemi reddolunan şikâyetçi ... vekili ve katılma istemi reddolunan şikâyetçi ... tarafından hükümlerin temyiz edilmesi karşısında, CMK’nın 237/2. maddesine dayanarak şikâyetçiler ... ve ...'ın sanık hakkında açılan kamu davasına katılan olarak KABULÜNE,

3- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin usul ve kanuna uygun 30.05.2023 tarihli ve 39-50 sayılı kararının ONANMASINA,

4- Dosyanın, Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.11.2023 tarihinde yapılan müzakerede her iki inceleme konusu yönünden de oy çokluğuyla karar verildi.

.