Logo

Ceza Genel Kurulu2023/440 E. 2024/333 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığın çocuğun cinsel istismarı suçundan mahkumiyetine ilişkin verilen hükmün bozulmasına direnilmesi üzerine, direnme kararının yerinde olup olmadığı ve sanığın ölümünün kamu davasına etkisinin ne olacağı noktasında oluşan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın direnme kararından sonra öldüğünün UYAP kayıtlarından tespit edilmesi ve TCK'nın 64. maddesi hükmü gereğince sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürülmesi gerektiği gözetilerek, direnme kararının bozulmasına ve kamu davasının düşmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

DİRENME

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ağır Ceza

SAYISI : 176-243

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanığın çocuğun cinsel istismarı suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 103/1-1 ve 3.cümleler, 43, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.10.2020 tarihli ve 128-274 sayılı resen istinafa tabi hükmün katılan ... vekili ve sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesince 21.09.2021 tarih ve 1168-1268 sayı ile; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bu kararın da katılan ... vekili ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 09.05.2022 tarih ve 27024-4202 sayı ile; "...Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalarda başka delille desteklenmeyen soyut beyanları, tanık anlatımları, savunma ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, ilk derece mahkemesinin kabulünde yer alan sübuta ilişkin delillerin dosya içeriğiyle çelişmesi nedeniyle mahkumiyet kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından, söz konusu hükme yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine esastan reddedilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 24.11.2022 tarih ve 176-243 sayı ile; "...Katılanların yaşı, aşamalardaki tutarlı beyanları ile dosya kapsamında toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde, katılanların sanığa iftira atmasını gerektirir bir sebep, husumet olmayışı, olayın cereyan ettiği tarih sonrasında şikayetin kısa sürede yapılması karşısında sanığın suçtan kurtulmuyu yönelik savunmasına itibar edilmeyerek üzerine atılı suçu işlediği," şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de katılan ... vekili, Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.02.2023 tarihli ve 9514 sayılı onama istekli tebliğnamesiyle dosya, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 13.06.2023 tarih ve 2042-4216 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI, KONUSU VE ÖN SORUN

Sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince inceleme dışı mağdure ...'e yönelik sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf istemi Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmek suretiyle kesinleşmiş olup Direnmenin kapsamına göre inceleme sanık hakkında katılan mağdure ...'e yönelik çocuğun cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın katılan mağdureye yönelik çocuğun cinsel istismarı suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi gereğince sanığın, Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, direnme kararından sonra 21.09.2024 tarihinde öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında sanık hakkındaki kamu davasında TCK'nın 64 ve CMK'nın 223. maddeleri uyarınca düşme kararı verilmesi gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

III. ÖN SORUNA İLİŞKİN BİLGİLER

İncelenen dosya kapsamından;

Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılarak çıkartılan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanığın direnme kararından sonra 21.09.2024 tarihinde öldüğü,

Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesince Yargıtay Ceza Genel Kuruluna 07.10.2024 tarih ve 176 sayı ile; "...Hükümlü ... hakkındaki ölüm nedeniyle düşme kararı verildiğine ilişkin üst yazısı ilişikte gönderilmiş olup dosyasına konulması," şeklinde yazı gönderildiği, UYAP üzerinden yapılan incelemede Nazilli İnfaz Hâkimliğince 01.10.2024 tarih ve 4117-4066 sayı ile; "Hükümlü ...'ın 21.09.2024 tarihinde vefat ettiği anlaşılmakla, hükümlü hakkında Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/128 esas 2020/274 karar sayılı kararı ile cinsel istismar suçundan verilen 3 yıl 6 ay hapis cezasına ilişkin ilamın TCK nun 64 maddesi gereğince düşürülmesine," karar verildiği,

Anlaşılmaktadır.

IV. GEREKÇE

A. Ön Soruna İlişkin Açıklamalar

TCK'nın, "Sanığın ve hükümlünün ölümü" başlıklı 64. maddesi şöyledir;

"Sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibariyle müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.

(2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur."

Dava veya cezanın düşmesinin etkisi ise aynı Kanun'un 74. maddesinde düzenlenmiştir.

TCK’nın 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tabi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında yargılamaya devam olunacağı, hükümlünün ölümü hâlinde ise hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının ortadan kalkacağı ancak müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hükmün infaz olunacağı belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar bağlanmıştır. Bu nedenledir ki, hükümden sonra ve fakat hüküm kesinleşmeden kanun yolu safhasında sanığın ölmesi hâlinde hükmün kesinleşmesinin önlenmesi gerekir.

Kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi durumunda kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına, kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise derece mahkemesince davanın düşmesine karar verilecektir. Ölü şahıs hakkında yargılama yapılamayacağından esas itibarıyla dava, ölüm gününde düşmüş sayılır. Ölüm nedeniyle davanın düşürülmesine dair verilecek karar da nitelik olarak beyani/ihbari bir karardır. Ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirmesi nedeniyle iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecektir.

Sanığın ölümü, niteliği itibarıyla müsadereye tabi olan, yani üretilmesi, bulundurulması, kullanılması, taşınması ve ticareti suç teşkil eden eşya (TCK madde 54/4) ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmaz. Fakat sanığın ölümünden sonra suç ile ilgili eşyanın (TCK madde 54/1-2) müsaderesine karar verilemez.

Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.

Hükümden sonra ve fakat kanun yolu aşamasında sanığın ölmesi durumunda, Yargıtayın, UYAP ortamından temin edilecek nüfus kayıt örneğine dayanarak kamu davasının düşürülmesine karar vermesinin mümkün olup olmadığı hususunda Yüksek Genel Kurulun tarihî süreç içerisinde farklı uygulamalar ortaya koyduğu söylenmelidir.

Şöyle ki; Ceza Genel Kurulu hükümden sonra ve fakat temyiz aşamasında sanığın ölmesi durumunda, özellikle müsadereye tabi eşya ve/veya maddi menfaatler hakkında da bir karar verilmesi gerekmeyen hâllerde genel olarak kamu davasının sanığın ölümü nedeniyle düşürülmesine karar vermiştir (CGK'nın 21.12.2004 tarihli ve 191-220 sayılı, 03.40.2012 tarihli ve 2011/422 E. - 2012/132 K. sayılı, 07.04.2012 tarihli ve 2011/563 E. - 2012/161 K. sayılı kararları). Fakat Genel Kurulun aynı durumda düşme kararının yerel mahkemece araştırma yapılarak verilmesi gerekçesi ile hükmü bozduğu da görülmektedir (CGK'nın 06.05.2008 tarihli ve 2008/97 E. - 2008/101 K. sayılı, 24.05.2023 tarihli ve 2019/521 E. - 2023/292 K. sayılı kararları). Genel Kurul, düşme kararı ile birlikte müsadereye tabi eşya ve/veya maddi menfaatler hakkında da bir karar verilmesi gerekiyor ise bu kez kural olarak mahallinde gerekli araştırmanın yapılarak müsadereyi de kapsayacak biçimde düşme kararı verilmek üzere hükmü bozma temayülü göstermiştir (CGK'nın 13.3.2012 tarihli ve 2011/360 E. - 2012/95 K. sayılı, 30.04.2013 tarihli ve 189-162 sayılı, 05.03.2013 tarihli ve 1560-81 sayılı, 05.03.2013 tarihli ve 131-75 sayılı kararları).

Öncelikle CMK'nın 303/1-a maddesi gereğince, hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden davanın düşmesine hükmolunması gerekirse, Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir. Kanun metni yoruma muhtaç olmayacak sarahatte bulunmakla Yargıtayın ölüm nedeniyle de davanın düşürülmesine karar verebileceğinde kuşku yoktur.

Yüksek Kurulun 11.06.1984 tarihli ve 201/220 karar sayılı ilamı ile, doğurduğu sonuçlar itibarıyla "ölüm" vakıasına müstenidat teşkil eden belgenin hiçbir tereddüte mahal bırakmayacak açıklık ve kesinlikte olması gereğine işaret edildiği müşahede olunmaktadır.

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun "Bildirim Süresi ve Yükümlü Olanlar" başlıklı 31. maddesinde ölüm olayının bildirim süresi ve meydana geldiği yer ile olaya ilişkin koşullara bağlı olarak ölümün kimler tarafından bildirilmesi gerektiği hususlarına yer verilmiştir. Dolayısıyla gerçekleşme biçimine göre otopsi tutanakları, mahkeme kararları, doktor raporları vb. belgelere dayalı olarak ölümün nüfusa tescili sağlanacaktır.

5490 sayılı Kanun'un 44. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde adli makamların nüfus kayıt örneklerini doğrudan alma yetkisi olduğu vurgulanmış, "Kimlik Paylaşımı Sisteminin Kullanılması" başlıklı 45. maddesinin 1. fıkrasında ise İçişleri Bakanlığının merkezî veri tabanında tutulan verileri bu Kanun'da belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kurumlarla paylaşabileceği belirtilerek bu bilgilerin kullanılması düzenleme altına alınmıştır.

Keza İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü ile Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı arasında 26.09.2006 tarihinde imzalanan protokole göre, Uyap'ı kullanan tüm yargı birimlerinin nüfus bilgilerine ulaşabilmesi olanağı sağlanmış olup hâlen Yargıtay dâhil olmak üzere tüm adli makamlardaki yetkili birimler, ilgili kişilerin nüfus kayıtlarına erişebilmektedir.

Yargıtay Özel Dairelerince verilen birçok kararda UYAP sistemi kullanılarak çıkartılan nüfus kayıt örneklerine dayanılarak eksiklikler temyiz aşamasında tamamlanmakta, bu belgelerin temin edilmiş olması nedeniyle yerel mahkeme hükümlerinin bozulması yoluna gidilmemekte ve bazı durumlarda düşme kararları verilmektedir. Bu bağlamda; UYAP sistemi kullanılarak çıkartılan nüfus kayıt örneğine dayanılarak öldüğü anlaşılan sanıklar hakkındaki kamu davalarının TCK'nın 64. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesi, dosyada bulunmayan ve suç vasfının belirlenmesi açısından önem taşıyan mağdurlar ile sanıkların nüfus kayıt örneklerinin UYAP'tan çıkartılması nedeniyle bu eksikliğin bozma nedeni yapılmaması sürdürülen bir uygulamadır.

Yukarıda zikrolunun mevzuata göre UYAP sisteminden diğer adli makamların olduğu gibi Yargıtay Dairelerinin de gerek nüfus kayıt bilgilerini gerekse diğer bilgileri çıkartarak kullanmasında ve kararlarına dayanak yapmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, usul ekonomisi de gözetilmek suretiyle yargılamaların süratle sonuçlandırılabilmesi için gerektiğinde temyiz aşamasında UYAP sistemi kullanılarak nüfus kayıt örneği ve adli sicil kaydı çıkarılmalı ve inceleme sırasında göz önüne alınmalıdır. Böylece yargılamaların gereksiz yere uzamasının önüne geçilebilecektir. Anayasa'mızın 141 ve AİHS’nin 6. maddeleri de yargılamanın makul sürede ve en az masrafla icra ve tamamlanmasını amirdir.

Şu hâle göre, mer'i mevzuat, süregelen uygulamalar ve yapılan açıklamalara istinaden şu sonuçlara ulaşmak mümkündür:

Hükümden sonra ve fakat temyiz aşamasında sanığın ölmesi durumunda,Yüksek Genel Kurulun "ahvali şahsiyenin tespitinde ancak nüfus kayıtlarının esas olabileceği" (CGK'nın 16.06.1952 tarihli ve 98/88 sayılı kararı) yönündeki kabulü ve nüfus kütüğünün delil niteliği gözetilerek;

a. Müsadereye tabi eşya ve/veya maddi menfaatler hakkında da bir karar verilmesi gerekmeyen hâllerde, özellikle sanığın ölmediğine dair somut olgulara dayanan iddia ya da makul şüphe yoksa ve yargılama aşamasında temin edilerek duruşmada sanığa vicahen okunan nüfus kaydı ile aynı bilgileri taşıyan, UYAP ortamından temin edeceği nüfus kayıt örneğine dayanarak Yüksek Ceza Genel Kurulunun ya da Özel Dairelerin kamu davasının düşürülmesine karar vermesi gerektiğinin,

b. Düşme kararı ile birlikte müsadereye tabi eşya ve/veya maddi menfaatler hakkında da bir karar verilmesi gereken hâllerde, olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden davanın düşmesine hükmolunmasının mümkün olması ve özellikle sanığın ölmediğine dair somut olgulara dayanan iddia ya da makul şüphenin bulunmaması hâllerinde, yargılama aşamasında temin edilerek duruşmada sanığa vicahen okunan nüfus kaydı ile aynı bilgileri taşıyan, UYAP ortamından temin edeceği nüfus kayıt örneğine dayanarak Yüksek Ceza Genel Kurulunun ya da Özel Dairelerin kamu davasının düşürülmesine karar vermesine yasal bir engelin bulunmadığının,

c. Davanın düşmesine hükmolunması, sanığın ölmediğine dair somut olgulara dayanan iddia ya da makul şüphenin ortadan kaldırılması ya da müsadere yönünden olayın daha ziyade aydınlanmasının gerektiği durumlarda mahallinde gerekli araştırma yapılarak müsadereyi de kapsayacak biçimde düşme kararı verilmek üzere hükmün bozulmasına karar verilmesinin zorunlu olduğunun,

Kabulü gerekir.

2. Ön Soruna İlişkin Hukuki Değerlendirme

UYAP sistemi kullanılarak alınan güncel nüfus kayıt örneğinde; sanık ...'ın 21.09.2024 tarihinde öldüğü bilgisinin yer alması Nazilli 1.Ağır Ceza Mahkemesinin CGK'ya gönderdiği 07.10.2024 tarihli ve 176 sayılı yazısı ile Nazilli İnfaz Hakimliğinin 01.10.2024 tarihli ve 4117-4066 sayılı kararı da dikkate alındığında, olayın daha ziyade aydınlanmasını gerekli kılan müsadereye tabi eşya ve/veya maddi menfaatler hakkında da bir karar verilmesinin gerekmemesi, sanığın ölmediğine dair somut olgulara dayanan iddia ya da makul şüphenin bulunmaması, UYAP ortamından temin edilen nüfus kayıt örneğinin, yargılama aşamasında temin edilerek duruşmada sanığa vicahen okunan nüfus kaydı ile aynı bilgileri taşıması hususları birlikte değerlendirildiğinde; ölümle ilgili ayrıca mahallinde araştırma yapılmasına gerek olmaksızın sanık hakkındaki kamu davasının ölüm nedeniyle düşürülmesine karar verilmelidir.

Bu itibarla İlk Derece Mahkemesinin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına ve sanık hakkındaki kamu davasının TCK'nın 64 ile CMK'nın 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.

V. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.11.2022 tarihli ve 176-243 sayılı direnme kararına konu hükmünün, güncel nüfus kayıt örneğinde sanığın, direnme kararından sonra 21.09.2024 tarihinde öldüğü bilgisinin yer alması karşısında, sanığın ölmüş olması nedeniyle BOZULMASINA,

2- 21.09.2024 tarihinde öldüğü anlaşılan sanık hakkındaki kamu davasının TCK'nın 64 ve CMK'nın 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,

3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.11.2024 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.