Logo

Ceza Genel Kurulu2023/441 E. 2023/667 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığın mağdureye yönelik eyleminin basit cinsel saldırı suçunu mu yoksa teşebbüs aşamasında kalan nitelikli cinsel saldırı suçunu mu oluşturduğu uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın mağdureyi kanepeye yatırıp üzerine abanarak cinsel organını öpmeye çalışmasının cinsel ilişki boyutuna ulaşmadığı, vücuda organ veya cisim sokma fiilinin gerçekleşmediği ve bu nedenle eylemin nitelikli cinsel saldırı suçuna teşebbüs olarak değerlendirilemeyeceği, ancak cinsel davranışlarla mağdurun vücut dokunulmazlığını ihlal ettiği gözetilerek basit cinsel saldırı suçu oluştuğu kabul edilmiş ve yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

D İ R E N M E

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ağır Ceza

SAYISI : 305-20

vekili,

I. HUKUKİ SÜREÇ

Teşebbüs aşamasında kalan nitelikli cinsel saldırı suçundan sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 102/2, 35/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Ünye Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.10.2021 tarihli ve 158-252 sayılı hükmün, katılan mağdure vekili, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ve sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 18.01.2022 tarih ve 108-71 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bu hükmün de katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili, sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 04.10.2022 tarih ve 6439-8528 sayı ile; "Mağdurenin aşamalardaki anlatımları, savunma ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında olay günü sanığın, mağdureyi kanepeye yatırıp üzerine abandıktan sonra vajinasından öpmeye çalışmaktan ibaret eyleminin mevcut haliyle 5237 sayılı TCK'nın 102/1. maddesinde düzenlenen cinsel saldırı suçunu oluşturduğu dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi karşısında, söz konusu hükme yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine esastan reddedilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Ünye Ağır Ceza Mahkemesi ise 19.01.2023 tarih ve 305-20 sayı ile; "...Olay tarihinde sanığın katılanın konutunun zilini çalmasının ardından katılanın kapıyı açması üzerine pantolonunun kemeri çözülmüş vaziyette katılanın karşı koymasına rağmen rızası hilafına konuta girmek suretiyle katılanı odaya sürüklediği, katılanın ön cinsel bölgesini öpmeye çalıştığı, eylemleri esnasında katılanın kollarını sıkmak suretiyle katılanın yaralanmasına sebep olduğu, katılanın sanığa engel olmak için direndiği, sanığın katılana iftira atacağından bahisle katılanı cinsel ilişkiye zorlamaya çalıştığı, katılanın sanığın ısrarı üzerine sanığa ne istiyorsa yapacağını söyledikten sonra yatak odasına giderek getirdiği biber gazını sanığın yüzüne sıkmasını müteakip sanığın konuttan ayrıldığı," şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili, sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.03.2023 tarihli ve 21134 sayılı bozma istekli tebliğnamesiyle dosya, kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 31.05.2023 tarih ve 3428-3678 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU

Sanık hakkında katılan mağdureye yönelik şantaj suçundan verilen karar verilmesine yer olmadığına dair karar Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmek, konut dokunulmazlığının ihlali suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar ise merciince itirazın reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanık hakkında teşebbüs aşamasında kalan nitelikli cinsel saldırı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın katılan mağdureye yönelik eyleminin basit cinsel saldırı suçunu mu yoksa teşebbüs aşamasında kalan nitelikli cinsel saldırı suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

21.06.2021 tarihinde sanık hakkında düzenlenen genel adli muayene raporuna göre; sol omuz bölgesinde morluk, sağ kolda çizikler ve boyun bölgesinde 2 cm uzunluğunda çizik bulunduğu, mevcut yaralarının basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu,

21.06.2021 tarihinde katılan mağdure hakkında düzenlenen genel adli muayene raporuna göre; her iki kolda sıkılmaya bağlı kızarıklığın bulunduğu, mevcut yaralarının basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu,

21.06.2021 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen olay yeri inceleme raporunda; olayın 4 katlı binanın 2. katındaki katılan mağdurenin bulunduğu dairede meydana geldiğinin, sanığın ise aynı binanın giriş katında ikamet ettiğinin, evin içerisinde pencerelerin kapalı olduğunun ve biber gazı kokusunun bulunmadığının belirtildiği,

Anlaşılmaktadır.

Katılan mağdure kollukta; alt katlarındaki dairede ikamet eden sanığın aynı zamanda kiracıları olduğunu, öğle saatlerinde çocuklarının evin önünde oynadıkları sırada kapının çaldığını, kim olduğuna bakmadan kapıyı açtığında sanığın bir anda içeriye girerek kendisine saldırdığını eve girdiğinde sanığın pantolon kemerinin çözülmüş bir vaziyette olduğunu, sanığa karşı koymaya çalıştığını ancak gücünün yetmediğini, sanığın, kendisini oturma odasına doğru götürdüğünü, yaşadığı şok nedeniyle bağıramadığını, aralarında bir boğuşmanın yaşandığını ancak sanığa fazla direnemediğini, sanığın, kendisini kanepeye doğru yatırıp üzerine çullandığını, kollarından sıkıca tutup ayakları ile bacaklarını araladığını ve kafasını cinsel bölgesine götürüp öpmeye çalıştığını, bunun üzerine sanığın kafasına yumruk attığını ve kolunu ısırdığını, böylelikle sanığın, kendisini öpmesine ve başka eylemlerde bulunmasına engel olduğunu, bunun üzerine sanığın; "Eğer benimle ilişkiye girmezsen sana iftira atarım, adını kötüye çıkar, bu mahallede yaşayamazsın." şeklinde sözler söylediğini, kendisini bırakması için sanığa; "Tamam istediğini yapacağım. Üstümden kalk. Kıyafetlerimi çıkaracağım." dediğini, bunun üzerine kendisini bırakan sanığın yanından ayrılarak yatak odasına gidip biber gazı aldığını, o sırada sanığın evden ayrılarak kendi evine gittiğini, sanığın tekrar geri gelebileceğini düşünerek evden ayrıldığını ve polis ekiplerine olayı bildirdiğini, merdivenlerden aşağıya indiği sırada sanığın dairesinin kapısına geldiğinde sanığın elindeki Kur'an-ı Kerim üzerine el basarak; "Yemin ediyorum. Bir daha yapmayacağım." demesi üzerine sanığa, biber gazını göstererek; "Bana yaklaşma. Yoksa sıkarım. Zaten polise ihbarda bulundum." şeklinde karşılık verdiğini, sonrasında koşarak dışarıya çıkıp polis ekiplerini beklediğini, sanık ile daha öncesinde herhangi bir gönüllü birlikteliği veya ilişkisinin olmadığını, sanığın bu olaydan dolayı kendisine iftira atabileceğini düşündüğünü, mahkemede; evin içerisine girdiğinde sanığın kot pantolonunun kemerinin çözülmüş ve fermuarının açık vaziyette olduğunu, kendisini iki kolundan tutarak oturma odasına doğru attığını, o esnada sanığın kolunu ısırdığını ve bırakması için sanığa defalarca yalvardığını, buna rağmen sanığın kendisini bırakmadığını, "Ne istiyorsan yapacağım." demesi üzerine sanığın kendisini bıraktığını, fırsatını bulup yatak odasına giderek sanığın yüzüne biber gazı sıktığını, olay sırasında kendisini duymaları nedeniyle çocuklarının psikolojilerinin bozulması ihtimalini düşünerek bağıramadığını,

Sanık kollukta; altı senedir katılan mağdureyle aynı apartmanda oturduğunu, eşiyle yaşadığı sorunlar nedeniyle yaklaşık beş senedir tek başına ikamet etmekte olduğunu, katılan mağdure ve eşinin aynı apartmanda bir üst kattaki dairede oturduklarını, katılan mağdurenin kiracısı olduğunu, olay günü üst kattan çığlık ve gülme sesleri duyduğunu, bunun üzerine üst kata çıktığında daire kapısının yarı açık vaziyette bulunduğunu, katılan mağdurenin yatak odasında yatağına uzanmış ve çıplak bir hâlde bir eliyle cinsel organına dokunurken diğer eliyle telefonla görüntülü konuştuğunu gördüğünü, katılan mağdurenin, kendisini fark etmesi üzerine toparlandığını, katılan mağdureye; "Seni eşine söyleyeceğim." dediğini, katılan mağdurenin ise; "Kimseye söyleme. Eşimden intikam almak için bunu yaptım." şeklinde karşılık verdiğini, hatta kendisinin Kur'an-ı Kerim getirerek katılan mağdureye el bastırıp bir daha yapmayacağı hususunda yemin etmesini istediğini, ancak yine de katılan mağdureye güvenemediğini, katılan mağdurenin; "Benim yaptıklarım seni ilgilendirmez. Birine söylersen sana öyle bir iftira atarım ki! Sana üç gün mühlet, buradan taşınmazsan seni öldürürüm!" şeklinde sözler söyleyerek kendisine saldırdığını, boynunu tırmaladığını, kollarından tuttuğunu ve yüzüne biber gazı sıktığını, bu olayın bina merdivenlerinde yaşandığını, sonrasında kendisinin ikametine geri döndüğünü, yaşanan bu olaydan dolayı katılan mağdurenin, kendisine iftira attığını, suçlamaları kabul etmediğini, sulh ceza hâkimliğinde; çıplak vaziyette telefonla görüntülü olarak konuştuğunu gördüğü katılan mağdureye; "Seni eşine söyleyeceğim!" diyerek ikametgâhına indiğini, birkaç dakika sonra katılan mağdurenin, kendisinin evinin önüne gelerek; "Kimseye bir şey söyleme." dediğini ve makas ya da bıçak ile saldırıp kendisini kolundan yaraladığını, bunun üzerine oradan gittiğini, katılan mağdurenin psikolojik destek aldığını, suçlamaları kabul etmediğini, mahkemede; katılan mağdureyle suç tarihinden önce 4 yıl süreyle gönül ilişkisi olduğunu ve cinsel ilişkiye de girdiklerini, olay günü apartman merdivenlerinin ve bahçesinin temizliğini yaptığını, o esnada katılan mağdurenin oturduğu kata geldiğinde sesler duyduğunu, katılan mağdurenin daire kapısına kulağını dayadığında; "Ben seni çok sevdim. Çok seviyorum. Ben senin ne istediğini biliyorum. Görüyor musun? Ohhh!" şeklinde sesler duyması üzerine kapıyı çaldığını, kapıyı açtığında üzerinde tişört ve eteğin bulunan katılan mağdureye; "Görüntülü olarak telefonda kiminle konuşuyordun?" şeklinde soru sorduğunu, bunun üzerine katılan mağdurenin makas ile koluna vurduğunu, kendisini içeriye çekerek oturma odasına götürdüğünü, mağdurenin o sırada yatak odasına giderek biber gazı alıp yüzüne sıktığını, bu sebeple ikametgâhına döndüğünü, yaklaşık 10 dakika sonra katılan mağdurenin geldiğini ve "Cengiz bir daha yapmayacağım. Kur'an getir el basacağım." dediğini, olayın bu şekilde kapanmasından 30 dakika sonra katılan mağdurenin eşinin kendisini arayarak; "Sen ne yaptın?" şeklinde sorduğunu, kendisinin de durumu katılan mağdurenin eşine anlattığını, suçlamaları kabul etmediğini savunmuştur.

IV. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler

TCK'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında; "Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur." şeklinde tanımlanan teşebbüsün varlığından söz edilebilmesi için;

1- Kasıtlı bir suç işleme kararı olmalı,

2- Elverişli hareketlerle suçun doğrudan doğruya icrasına başlanmalı,

3- Failin elinde bulunmayan nedenlerle suç tamamlanamamalı ya da amaçlanan sonuç gerçekleşmemelidir.

Suça teşebbüste fail, suçu tamamlamak amacıyla hareket etmesine karşın, elinde olmayan nedenlerden dolayı fiilini gerçekleştirememekte, bu durumda kişiye tamamlanmış suça oranla daha az ceza verilmektedir.

Sanığın fiilinin basit cinsel saldırı suçunu mu yoksa nitelikli cinsel saldırı suçuna teşebbüsü mü oluşturacağının belirlenmesi açısından elverişli hareketlerle suçun doğrudan doğruya icrasına başlama şartının değerlendirilmesi gereklidir.

TCK'nın 35. maddesinin gerekçesinde; 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'ndaki eksik - tam teşebbüs ayrımına son verildiği, bu ayırımın objektif bir ölçütünün bulunmadığı ve uygulamada bir takım tereddütlere yol açtığı belirtildikten sonra, getirilen diğer bir yeniliğin icra hareketlerinin başlangıcına ilişkin olduğu, failin kastının şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkmasıyla icranın başlayacağı yolundaki sübjektif ölçütün kabul edilmesi durumunda kişinin düşüncesi ve yaşam tarzı dolayısıyla cezalandırılmasına varabilecek bir uygulamaya yol açılacağı, çünkü hazırlık hareketleri aşamasında da kastın varlığının şüpheye yer vermeyecek biçimde tespit edilebilmesinin mümkün bulunduğu, suçun icrasıyla ilgisiz davranışların dahi suç kastını ortaya koyduğu gerekçesiyle cezalandırılabileceği, o nedenle Tasarı'daki; "kastı şüpheye yer bırakmayacak" kriterinin madde metninden çıkartılarak; "doğrudan doğruya icraya başlama" ölçütünün kabul edildiği, böylece işlenmek istenen suç tipiyle belirli bir yakınlık ve bağlantı içindeki hareketlerin yapılması hâlinde suçun icrasına başlanılmış sayılacağı açıklanmış; ayrıca kullanılan aracın suçun kanuni tanımında öngörülen fiili meydana getirmeye elverişli olması gerektiği ancak elverişliliğin sadece kullanılan araç bakımından değil, suçun konusu da dâhil olmak üzere bütün fiil yönünden bulunması gerektiği, bu nedenle maddeye, suça teşebbüsün bu unsurunu tam anlamıyla ifade eden uygun hareketler kavramının dâhil edildiği belirtilmiştir.

Görüldüğü gibi 765 sayılı TCK’da icra hareketlerinin başlangıcı konusunda açık bir ifadeye yer verilmezken, 5237 sayılı TCK'da doğrudan doğruya icraya başlama ölçütü kabul edilmiştir. Ancak soyut olan bu kavramın nasıl anlaşılması gerektiği konusu açık olmayıp cezalandırılabilen davranışın ne zaman başladığını belirlemek her zaman kolay değildir.

Genel olarak suçun dış dünyada oluşmaya başladığı süreç; hazırlık hareketleri ve icra hareketleri olmak üzere birbirinden farklı iki aşamaya ayrılmaktadır. Suçu işlemek için kullanılacak âletlerin üretilmesi ya da temin edilmesi, eylem yerinin araştırılması veya gözetlenmesi gibi fiiller hazırlık hareketleri olup suç tipini oluşturan icra hareketlerinden önce gerçekleştirilen ve cezalandırılmayan davranışlardır.

Teşebbüs ise suçun tamamlanmasından önce, fakat hazırlık hareketleri aşamasından sonra gelen, başlanmış ancak bitirilememiş bir eylemli aşamayı ifade eder. Bu kapsamda cezalandırılabilir davranışların, yani suça teşebbüsün sınırlarının saptanması, diğer bir ifadeyle suç yolunda ilerleyen sanıkla ilgili olarak hangi andan itibaren ceza hukukunun devreye gireceği sorununun çözülmesi gerekmektedir.

Öğretide; TCK'nın 35. maddesinde teşebbüs açısından, doğrudan doğruya icraya başlama ölçütünün kabul edilmesiyle objektif teorinin benimsendiği, suçun kanuni tanımında unsur veya nitelikli hâl olarak belirtilmiş hareketlerin gerçekleştirilmesi hâlinde icra hareketlerinin başladığının kabul edilmesi, örneğin öldürmek için silahını hasmına doğrultarak nişan alınmasının icra hareketleri sayılması gerektiği, ancak öldürmek için silah veya zehir satın alınmasının belirleyici bir niteliğe sahip bulunmaması nedeniyle hazırlık hareketi sayılabileceği belirtilmiştir (Mahmut Koca–İlhan Üzülmez; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2013, Seçkin Yayınları, 6. Baskı, s. 393).

Özetle; bir kimsenin suça teşebbüsten dolayı cezalandırılabilmesi için, yapılan hareketlerin objektif olarak suçun kanuni tanımında öngörülen sonucu meydana getirmeye elverişli olmasıyla birlikte, aracın fail tarafından bu sonucu gerçekleştirmeye uygun biçimde kullanılması, ancak failin elinde olmayan nedenlerle icra hareketlerinin tamamlanamaması ya da tamamlanmasına karşın sonucun gerçekleşmemesi gerekir.

Öğretide; cinsel saldırı suçunun nitelikli şeklinin tamamlanması için organ veya cismin az da olsa mağdurun vücuduna girmesinin yeterli olup tamamının girmesine gerek olmadığı, failin elinde olmayan nedenlerle fiili tamamlayamaması durumlarında nitelikli cinsel saldırı suçuna teşebbüsün kural olarak mümkün olacağı belirtilmiştir (Fahri Gökçen Taner, Türk Ceza Hukukunda Cinsel Özgürlüğe Karşı Suçlar, Seçkin Yayınları, 2. Baskı, s. 235; Durmuş Tezcan–Mustafa Ruhan Erdem-Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Ankara 2019, Seçkin Yayınları, 17. Baskı, s. 414; Pınar Memiş Kartal, Özel Ceza Hukuku, 3. Cilt, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskı, 2018, s. 476.).

Ancak öğretide; "Cinsel saldırının vücuda organ veya sair cisim sokularak işlenmesi, daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâl olduğu için, 'sokma' fiilinin gerçekleşmediği durumlarda fail suçun temel şekline göre cezalandırılacaktır. Örneğin fail zorla kıyafetlerini çıkardığı mağdura cinsel organını sokmaya çalışmasına rağmen, mağdurun direnmesi ya da üçüncü birinin gelmesi üzerine fiilin yarıda kalması hâlinde cinsel saldırı suçunun temel şekli oluşacaktır." ( M. Emin Artuk-Ahmet Gökcen, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara-2019, s.374), "Cinsel saldırının vücuda organ veya cisim sokularak işlenmesi nitelikli hal olarak değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Bu nedenle, bu nitelikli hâl gerçekleşmedikçe, failin bundan dolayı sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğini düşünmekteyiz. Örneğin failin cinsel organını sokmaya çalışmasına rağmen mağdurun direnç göstermesi veya etraftan gelenlerin müdahalesi nedeniyle başarılı olamaması gibi hallerde, hakim bu durumu suçun temel şekline ilişkin cezanın belirlenmesinde dikkate almalıdır." şeklinde aksi yönde görüşler de ileri sürülmüştür (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 6. Baskı, Ankara, 2019, s. 344-345).

Ceza Genel Kurulunun 24.09.2013 tarihli ve 1239-384, 05.02.2014 tarihli ve 496-97 ile 28.11.2019 tarihli ve 36-675 sayılı kararlar başta olmak üzere birçok kararında nitelikli cinsel saldırı suçuna teşebbüsün mümkün olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Nitekim Özel Ceza Dairelerinin istikrarlı uygulamaları da bu doğrultudadır.

Öte yandan, nitelikli cinsel saldırı suçuna teşebbüsün şüpheye yer bırakmayacak şekilde gerçekleşmiş olması ile nitelikli cinsel saldırı suçuna teşebbüsün mümkün olmaması hususlarının birbirinden farklı kavramlar olduğu göz önüne alınmalıdır.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Eylemin sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya kapsamı itibarıyla da isabetsizlik bulunmayan somut olayda; olay günü sanığın pantolon kemeri çözülmüş bir vaziyette apartman komşusu olan katılan mağdurenin evine geldiği, katılan mağdure kapıyı açar açmaz sanığın içeri girerek katılan mağdureyi oturma odasına doğru sürüklediği, kanepeye doğru yatırıp üzerine çullandığı, kollarından sıkıca tutup ayakları ile bacaklarını araladığı ve kafasını katılanın cinsel bölgesine götürüp öpmeye çalıştığı, buna karşılık katılan mağdurenin de sanığın kafasına yumruk attığı ve onu kolundan ısırdığı, böylelikle eylemini gerçekleştiremeyen sanığın, katılan mağdurenin karşı koyması nedeniyle olay yerinden ayrıldığı anlaşılan olayda; sanığın, katılan mağdureyi kanepeye yatırıp üzerine abandıktan sonra cinsel organını öpmeye çalışmaktan ibaret eyleminin cinsel ilişki boyutuna ulaşmaması, eylemin vücuda organ veya sair bir cisim sokmaya yönelik olmaması, bu kapsamda nitelikli cinsel saldırı suçuna yönelen icrai bir hareketi de bulunmayan sanığın, amacı ve davranışlarının cinsel duygularını tatmine yönelik olduğunun kabul edilmesinin gerekmesi, hususları birlikte değerlendirildiğinde; cinsel davranışlarla mağdurun vücut dokunulmazlığını ihlal eden, sanığın eyleminin basit cinsel saldırı suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, direnme gerekçesi isabetli olmayan Yerel Mahkeme hükmünün, sanığın katılan mağdureye yönelik eyleminin basit cinsel saldırı suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

V. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Ünye Ağır Ceza Mahkemesinin 19.01.2023 tarihli ve 305-20 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın katılan mağdureye yönelik eyleminin basit cinsel saldırı suçunu oluşturduğunun gözeltilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

2-Sanığın tutukluluk hâlinin DEVAMINA,

3-Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.12.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliği ile karar verildi.