"İçtihat Metni"
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Nitelikli cinsel saldırı suçundan sanık ...’nun TCK'nın 102/2, 102/3-c, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... 8. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.11.2020 tarihli ve 51-370 sayılı resen de istinafa tabi olan hükmün, sanık müdafisi ile katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesince 12.01.2021 tarih ve 1810-14 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bu kararın sanık müdafisi ile katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 16.03.2022 tarih, 20063-2339 sayı ve oy çokluğu ile onanmasına karar verilmiştir.
Daire Başkan Vekili M. C. Korkarer ve Daire Üyesi ...; "Dairemizin sayın çoğunluğu ile aramızdaki anlaşmazlık mahkemece kabul edilen ve mahkûmiyete konu olan eylemin gerçekleşip gerçekleşmediği ve olayda mağdurenin rızasının bulunup bulunmadığına yöneliktir.
Mağdur sanığın baldızıdır ve suç tarihinde yirmi sekiz yaşındadır. Mahkûmiyete konu olay sanığın karısı yani mağdurun kardeşinin evden kaçarak eski kocasının yanına gitmesi ve evden kaçarken anne ve babasına bıraktığı mektubun okunmasından sonra gelişen olaylara ilişkindir. Bu dava nedeniyle mağdurun ailesiyle sanık arasında sanığın evden kaçan karısının sanığı suçlaması nedeniyle husumet oluşmuş ve ailenin fertlerinin tüm ifadeleri bu husumet üzerinden şekillenmiştir. İfadelerin içeriği ve birbirleriyle çelişmesinden bu husus açıkca anlaşılmaktadır. Mağdurun abisi ... Tekercioğlu beyanında, mağdur ...’ye olayı sorduklarını, mağdurun inkar ettiğini, ancak sanığın tutuklanmasını istediklerini beyan ederek husumeti açıkça yansıtmıştır. Dolayısıyla mağdur ile sanık arasında yoğun bir husumet bulunmaktadır. Mağdur beyanlarındaki çelişkilerden bu durum ve ailesinin baskısı altında olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Mağdurun beyanları kendi için tutarlı olmadığı gibi farklı tarihlerdeki beyanları birbirleriyle çelişkili, yine mağdur beyanı ile tanık beyanları da birbirleriyle çelişmektedir şöyle ki;
Mağdurun ilk alınan beyanında kendisinin isteyerek sanığın yanına gittiğini, konuştuğunu, eve döndüğünü, daha sonra evden kaçarak tekrar sanığın yanına gittiğini ardından sanığın kendisini araçla eve bıraktığını söylemiş yani dava konusu eylemlerden bahsetmemiştir. Sonraki ifadelerinde ise sanığın kendisini zorla götürdüğünü ve eylemleri gerçekleştirdiğini beyan etmiştir. Bu çelişki mağdurdan sorulduğunda ise sanığın kendisini tehdit ettiğini beyan ederek izah etmeye çalışmıştır. Oysa mağdur anne ve babasının evine gittikten sonra ilk beyanını vermiştir. İfadesini verirken sanığın üzerinde herhangi bir hâkimiyeti yoktur aksine ailesi tarafından evden kaçmış olması nedeniyle baskı görmektedir. Bu nedenle mağdurun tehdit altındaydım ya da etkisindeydim beyanının kabul edilmesi mümkün değildir.
Mağdur ilk beyanlarında abisinin de kendisine tecavüz ettiğini beyan etmiştir. Bu nedenle abi hakkında cinsel saldırıdan dava açılmıştır. Ancak mağdurun mahkemedeki ifadesini değiştirdiği için mağdurun abisi beraat etmiştir. Yani mağdur abisine iftira attığını kabul etmiştir.
Mağdur ilk ifadesinde olaydan bahsetmemiştir. Sonraki beyanında olay ... içerisinde oldu demiştir. Daha sonraki beyanında ise olay evde oldu demiştir. Mağdurenin olay yerine ilişkin beyanları dahi farklı ve istikrarsızdır.
Mağdur; sanığın kendisini tanıklar ... ve ... ...’ün evine götürüp bıraktığından bahsetmemiştir. Oysa her iki tanıkta mağdurun sanık tarafından eve bırakıldığını, mağdurun bir süre evlerinde kaldığını, ... ...’e abisinin kendisine tecavüz ettiğini söylediğini ve saçma sapan konuştuğunu beyan etmişlerdir. Mağdur beyanları bu tanık beyanlarıyla tamamen çelişmektedir. Tanık ... mağdurun evden gitmek istemediğini ve rızasıyla eve gelip kaldığını beyan etmiştir.
Mağdur beyanı ile mağdurun ablasının beyanları da birbiriyle çelişkilidir. Aynı olay hakkında mağdure, sanık bana dokundu demesine rağmen tanık abla sanığın mağdurenin üzerine abandığını zoraki sanığı mağdurenin üzerinden aldığını beyan etmiştir. Yine aynı olayda mağdure sanığın evden kaçtığını beyan etmiş oysa tanık abla sanığın evde kaldığını beyan etmiştir. Her iki ifade de hem kendi içerisinde tutarsız hem birbiriyle çelişkilidir.
Mağdur yine ilk beyanında silahtan bahsetmemiştir. Sonraki beyanında beni silahla tehdit etti demiştir.
Olaydan sonra alınan rapor sanığın DNA’sına rastlanmadı şeklindedir.
Olaydan sonra 28.03.2010 günlü hekim raporunda mağdurda herhangi bir travmatik lezyon bulunmadığı ve fiziki muayenesinin normal olduğu tespit edilmiştir.
27.03.2010 tarihli raporda hymenin intakt olduğu tespit edilmiştir. Yani mağdurenin bakire olduğu anlaşılmış ki bu rapordan sonra mağdur, sanığın sürekli kendisiyle anal bölgeden ilişkiye girdiğini söylemiştir. Ancak mağdurda sürekli ters ilişkiye girdiğine yönelik fiziki bir bulgu tespit edilememiştir. Oysa mağdur 14 yaşından itibaren sanığın kendisine anal ilişkiye zorladığını ve zorla anal ilişkiye girdiğini ifade etmektedir.
Olaydan sonra sanığın mağduru arabasıyla katılanın anne babasının evinin önüne getirdiği sabittir. Oysa mağdur ifadesinde kendisinin arabadan atladığını beyan etmiş mağdurda herhangi bir yaralanma tespit edilmemiştir.
Mahkeme 28 yaşındaki mağduru sanığın 14 yaşından sonra sürekli istismara uğradığına yönelik beyanlarına, bu konudaki tanık abla beyanlarına itibar etmemiştir. Yani mağdur ve tanık beyanlarının soyut ve inandırıcı olmadığını kabul etmiştir. Mahkûmiyete konu eylemde de cinsel eylemin gerçekleştiğine ve mağdurun sanığın yanında rızasıyla bulunmadığına yönelik mağdur beyanı dışında delil bulunmamasına rağmen mağdur beyanına itibar ederek gerekçesi kendi içinde çelişmiştir.
Yukarıda ayrıntılı olarak nedenleri belirtildiği gibi sanığın mahkûmiyete konu eylemi gerçekleştirdiğine dair; ifadeleri tutarsız ve çelişkili, abisine iftira atabilen bir ruh hâline sahip olan ablasının evden kaçması ve kocası sanığı suçlayan mektup bırakması nedeniyle mağdur ve ailesi tarafından cezalandırılması gerektiğine inanılan ve ailesi nedeniyle sanıkla aralarında husumet bulunan, tüm tanık beyanlarıyla ifadeleri çelişen yine ifadeleri doktor raporlarıyla çelişen mağdur beyanı dışında delil bulunmamaktadır. Mağdurun bu beyanlarına itibar edilerek mahkûmiyet kararı verilmesi şüpheden sanık yararlanır ilkesine aykırıdır. Neredeyse eylemin gerçekleştiğine dair hiç bir delil bulunmadığı hâlde mahkûmiyet kararı verilmiştir.
Bu nedenlerle istismar eyleminin gerçekleştiğine dair yeterli delil bulunmaması nedeniyle kararın bozulması gerektiği," düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 10.09.2022 tarih ve 32274 sayı ile; "...Mağdurun ve olayı intikal ettiren ağabeyi ...'in anlatımlarından mağdurun sanıkla arasında bir olayın vuku bulduğunu inkar ettiği, bilahare hem sanık hem de ağabeyi ... hakkında livata yoluyla ve sanık hakkında ayrıca oral yönden ilişki tarif eden iddialarda bulunduğu, ağabeyi hakkında açılan davada bu iddialarından vazgeçtiği, sanık hakkında ise soruşturma beyanında anlattığı oluşla kısmen çelişir şekilde iddiasında sebat ettiği, soruşturma aşamasında ilk ilişkiyi anal ilişki olarak tarif ederken duruşmada oral ilişki olarak tarif ettiği, son ilişkide sanığın cinsel organını ağzına sokunca midesi bulanıp kafasını çekince sanığın ters ilişki yoluyla cinsel saldırıda bulunduğunu iddia ettiği hâlde duruşmada hem oral hem de livata yoluyla tamamlanan ilişkilerden bahsettiği, keza ilk ve son ilişikler arasında gerçekleşen eylemlerin somut olarak ortaya konmadan geçiştirildiği, anlatımların soyut ve çelişkili olduğu,
Mağdurun ablası ...'nın evden kaçarken yazdığı mektuptaki '...'ye (mağdur) dikkat edin, ona sorun, sığınakta ikisi yapıyorlarmış, ...’ta arabada da yapıyorlarmış, ikisi de bunları yüzüme söylediler. Ben bunlara dayanacak gücüm kalmadı... ...'yi istedi, ...'nin bekâreti için 2.000 lira teklif etti.' şeklindeki ifadelerle ...'nın duruşmadaki 'Ben 2018 yılı 6 Mart'ta eski eşime kaçtım. Eski eşime kaçmadan bir ay önce... hazırlandı ve işe gideceğini söyledi. Evden çıkıp gitti. İlk eşinden olan küçük oğluna arabayı vermişti. Binanın önünde arabayı bekleyeceğini söyledi. Küçük oğlu geldi ve 'Abla babam yok nerede biliyor musun?' dedi. Ben de binanın önünde olması lazım dedim. Ben de bakmak için çıktım. Ev sahibinin oğluna binanın girişinde sordum. Dedim ki 'Gazi... abini gördün mü?' dedim. O da '... abla parka doğru giderken gördüm.' dedi. Küçük oğlu ... gitti. O çıktıktan sonra ben binaya geri döndüm. Bizim binanın ... katında ışık yanıp sönüyor ve fısır fısır ses geliyordu. Merak ettim ve orada beklemeye başladım. Aradan 5 dakika geçti geçmedi bir de baktım. ... pantolonunun fermuarını çekerek önünü kapatarak duvar dibinden kimse görmesin diye yukarıya doğru çıktı. Ben de merdivenin başında bekledim ve 'Ne yapıyorsun sen? Ben her şeyi gördüm.' dedim. O da 'Biz ... ile aşağıda konuşuyorduk.' dedi. Ben de 'Konuşacak başka bir yer mi yok?' dedim. Daha sonra ... çıktı, ... çok kötüydü. Benimle hiç konuşmadan direk eve gitti. Daha sonra ... ile konuştum ancak ... benimle hiçbir şey konuşmadı. Neden konuşmadığını bilmiyorum.' şeklindeki beyanının sanık ile mağdur arasında bir ilişki varsa bile bu ilişkinin karşılıklı rızaya dayandığına delalet ettiği,
İddiaların tanık ...'nın sanığı bırakıp eski eşine kaçmasından sonra intikal ettirildiği ve tanığın sanık tutuklanmadan ortaya çıkmayacağına dair ağabeyi ...'e beyanda bulunduğunun ... tarafından ifade edildiği,
Olaydan hemen sonra yapılan genel muayenesinde ve cinsel saldırı muayenesinde darp cebir izine rastlanmamış olduğu, fiile mukavemete muktedir olan 28 yaşındaki mağdurun zorla cinsel saldırıya uğradığının bu nedenle de şüpheli olduğu,
Anal muayenede akut fissür düşündüren bulgunun livata yoluyla cinsel saldırının kesin delili olduğuna dair tıbbi bir saptamanın yapılmamış olduğu,
Mahkemece mağdurun beyanına önemli oranda itibar edilmediği hâlde bir olay yönünden itibar edilerek çelişkiye düşüldüğü,
Hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, sanığın 27.03.2018 tarihinde mağdurun rızası hilafına onunla livata ve oral yoldan cinsel ilişkiye girdiğine dair her türlü şüpheden uzak delilin dosya kapsamında bulunmadığı, mevcut delillerin takdirinde ve böylece mahkûmiyet gerekçesinde hataya düşüldüğü" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 09.11.2022 tarih, 12090-10153 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
Yerel Mahkemece sanık hakkında tehdit suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair karar, bu karara yönelik istinaf isteminin Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmek; çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik istinaf istemlerinin esastan reddine ilişkin karar ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında Yerel Mahkemece nitelikli cinsel saldırı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf istemlerinin esastan reddine ilişkin karar ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı nitelikli cinsel saldırı suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan ...’nun suç tarihi itibarıyla 27 yaşında ve bekâr olduğu, ... ili, Keçiören ilçesinde ailesiyle birlikte ikamet ettiği, katılanın ..., Arzu, ..., ..., Sinan, ... ve ... isimli kardeşleri bulunduğu, suç tarihi itibarıyla 51 yaşında olan sanık ...’nun 2004 yılında boşandığı eski eşinden 4 çocuğu olduğu, katılanın ablası olan 1977 doğumlu tanık ... ile sanığın 2004 yılında imam nikâhı kıydıkları, 09.03.2011 tarihinde ise resmî olarak evlendikleri, müşterek çocukları olmadığı, sanık tarafından 30.03.2018 tarihinde açılan boşanma davası sonucunda ... 14. Aile Mahkemesince 13.02.2019 tarih ve 501-107 sayı ile; tanık (davalı) ...'nın eski eşiyle bir araya geldiği, bu nedenle müşterek konuttan ayrıldığı, "Ben burada mutluyum." diye haber gönderdiği, tanık ...'nın boşanmaya neden olan olaylarda tam ve ağır kusurlu olduğu anlaşıldığından sanık ve tanık ...'nın boşanmasına karar verildiği, kararın istinaf edilmeden 30.04.2019 tarihinde kesinleştiği,
Tanık ... Tekercioğlu’nun 09.03.2018 tarihinde ... Cumhuriyet Başsavcılığına ibraz ettiği şikâyet dilekçesinde; "Yukarıda bahsettiğim şahıs benim eniştemdir. Eniştemin ablamı dövmesiyle aralarında sorun çıkmış ve eniştem ablamı bilinmeyen bir yere götürmüş, orada kendisine işkence ve dayak atmış elini kolunu bağlayıp sabaha kadar toprağa sokmuş, biz bunları bilmiyorduk, ablamın bir mektubu şu an elimizde bunların bir kısmını burada belirttim. Ama okuduğumda çok iğrenç ve sapık bir eniştem olan adamla karşılaştım. Başım belaya girmesin diye suç duyurusunda bulunuyorum. Çünkü eniştem denen şahıs benim kardeşlerimin de namusuna göz dikmiş ve olaylar ablamın evi terk etmesi ve şu an kayıp olmasına neden olmuştur. Ablam şeker ve sara hastasıdır. Hayatından endişe duyuyorum. Belki de eniştem olacak şahıs bir yere kapattı ulaşamıyoruz. Şikâyetçiyim. Benim daha bir şey yazmama gerek yok elimdeki mektubu incelediğinizde ablamın bıraktığı mektupta her şey ortadadır. Çünkü çok iğrenç şeyler yazılıdır. Şikâyetçiyim, tüm gerçekler ortaya çıktığında eniştemin en ağır cezayı da almasını istiyorum." şeklinde ifadelere yer verildiği,
Katılanın ağabeyi tanık ...'in şikâyet dilekçesi ekinde ibraz ettiği ve tanık ... tarafından kaleme alındığı belirtilen mektupta; "Canım annem ve babam. Biliyorum belki bana kızacaksınız. Belki istemeyeceksiniz. Ama buna mecburdum. Ben sizin yanınızda bal şerbeti içtim. Anlamadınız. İçeride kan şerbeti içtim. Yanlış bir evlilik yaptım. Bunun bedelini sağlığımla ve ağır ödedim. Olaylar bildiğiniz gibi değil. Kocam olacak bu insan, senin kızlarının namusuna göz koydu. Benden '...’le birlikte olmama izin ver, 1.000 lira vereceğim.' dedi. ...’yi istedi. ...’nin bekâretini almak 2.000 lira teklif etti. Ben hayır dedikçe ...’yle buluştular. Ve bana 'Bunları söylersem sizi rezil ederim.' dedi. Benden ahlaksız teklifler istedi. Birlikte olurken resmini çekeyim telefonda dursun dedi. Ben itiraz edince 'Bunun bedelini ağır ödersin.' dedi. Yediklerimi saydı. İftirada bulundu. Paramı aldın mı diye sürekli hırsız tuttu. Hakaretler devam etti. Oğlu Ömer’i sürekli üstüme saldı. Bunları size söyleyemedim. Ben bu namussuzluğa daha fazla göz yumamadım. Seni, annemi, kardeşlerimi düşündüm. Böyle yaşamaktansa gitmeye karar verdim. Siz zarar görmeyin diye ben kendimden geçtim. Namus neydi? Böyle şerefsizler gelsin, parasını versin, namusumuzu alsın diye mi? Babam sen bize 'Aç kalın namusunuzu koruyun.' dedin. Ama şunu bilin ki ben ...’da kimseyle görüşmedim. Buna Allah şahit. O 'Sizi ben anneni, babanı kandırırım.' dedi. Bu son zamanlarda bana dediği '...’in evine giderim. Kocasına parayı veririm. ...’le yatacağım.' dedi. Bacımın yuvası yıkılmasın diye ben gidiyorum. Bir insan kendi yengesine tacizde bulunur mu? ... yengeme tacizde bulundu. Abim evde yokken telefonla arayarak iğrençlikler söyledi. Yengeme sorabilirsiniz. Benimle hep ters ilişki yaşadı zorla, ben bunlara dayanamadım ve beni arkadaşlarına sundu, ben bunu reddedince dayak yedim. Bunlardan haberiniz yoktu. Söyleyemedim. Çırpındım. ...’ye dikkat edin, ona sorun, sığınakta ikisi ne yapıyormuş, ...’ta arabada ne yapıyorlarmış? İkisi de bunları yüzüme söylediler. Ben bunlara dayanacak gücüm kalmadı. Midem almıyor. Yoruldum. Tükendim. Bittim. Babam bittim, bittim. Annem ezildim. Batağa battım, çıkamadım. Beni affedin, hakkınızı helal edin. Gün gelir, döner miyim bilmem. Ama gittiğim yerde iyiyim. Merak etmeyin." şeklinde anlatım olduğu,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca 2018/54039 soruşturma sayılı dosyada katılan ...’nin iddiaları sebebiyle ayırma kararları verilerek sanık ... ve tanık ... hakkında 2018/98649 ve 2018/100808 numaralı dosyalar üzerinden ayrı ayrı soruşturma yürütüldüğü, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 22.05.2018 tarih ve 54039-60255 sayı ile tanık ... Tekercioğlu’nun dilekçesinde ileri sürdüğü sanığın tanık ...'ya yönelik iddialarla ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca 03.07.2018 tarih ve 34484-9716 sayı ile katılan ...’nin ağabeyi tanık ... hakkında 2009-2015 yılları arasında kendisine anal yoldan tecavüz ettiğine ilişkin iddiaları sebebiyle nitelikli cinsel saldırı suçundan kamu davası açıldığı, tanık ...’in Mahkemece alınan savunmasında; sanık ...’in katılan ...’yi tehdit ederek "Ağabeyine iftira atacaksın, ağabeyin cezaevine girince seni sığınma evine alacaklar, ben de seni oradan alacağım ve seninle evleneceğim." dediğini, kardeşinin de bu tehdit ve zorlamayla kendisine iftira attığını, suçu kabul etmediğini savunduğu, katılan ...’nin ise; tarihini hatırlamadığı bir gün ablasının kaçmasından sonra hava kararmak üzereyken markete gittiği sırada sanığın arkasından araçla gelip kolundan tutarak kendisini aracın içine attığını, iki saat araçla gezdirdiğini, ağabeyine iftira atmasını, aksi takdirde anne, baba ve ağabeyini yani hepsini gözünün önüne getirmesini söylediğini, bu nedenle ağabeyine iftira atmak zorunda kaldığını, 14 yaşından 28 yaşına gelene kadar sanığın kendisini arkadan kullandığını, kimseye söylemeyeceksin diye baskı yaptığını, bu yüzden kimseye söyleyemediğini, ablasının bu olayları sanığın kendisini arabayla gezdirmesinden sonra öğrendiğini, ondan önce bilmediğini, korkuyorsa neden sanık ... hakkında da şikâyette bulunduğu sorusu üzerine korkuyla ikisinden de şikâyetçi olduğunu beyan ettiği, Mahkemece katılanın soruları ilk seferde anlamadığının, soruları tekrar ettirdiğinin belirtildiği, ... 8. Ağır Ceza Mahkemesince 09.10.2018 tarih ve 404-473 sayı ile; katılanın sanık ...’in tehdidi üzerine ağabeyine iftira attığı yönündeki beyanı ve samimi görülmeyen anlatımları karşısında delil yetersizliğinden tanık ... hakkında beraat kararı verildiği, bu kararın istinaf edilmeden 16.11.2018 tarihinde kesinleştiği,
... Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.10.2018 tarih ve 145715-107000 sayı ile; katılan ...'nin 27.03.2018 tarihinde hiçbir şey söylemeden ikametinden ayrıldığı ve kendisinden haber alınamadığı şeklindeki ihbar üzerine katılan ...’nin 28.03.2018 tarihinde alınan beyanında kayıp olmadığını ve kimseden şikâyeti bulunmadığını beyan etmesi sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,
... Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 28.03.2018 tarihinde katılanın yapılan muayenesi sonucu düzenlenen raporlarda; hymen intakt izlendiği, genital ve uyluk bölgesi ile bacaklarda hiperemi, ödem, ekimoz veya laserasyona rastlanmadığının, anal muayenesinde "fiili livata (?)" ifadesine yer verilerek eksternal hemoroid pakelerinin mevcut olduğunun, anal girim minimal ekimotik görünümde olduğunun, diz dirsek pozisyonunda saat 12 yönünde akut anal fissür düşündüren muayene bulgusunun bulunduğunun ve haricen patoloji düşünülmediğinin bildirildiği,
... Mesleki ve Çevresel Hastalıklar Hastanesinin 28.03.2018 tarihli raporunda; katılanın fizik muayenesinin normal olduğunun ve haricen yeni travmatik lezyon bulunmadığının bildirildiği,
... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 20.04.2018 tarihli uzmanlık raporunda; katılandan alınan külot üzerinden elde edilen DNA örneklerinin kadın genotipik özelliklerine sahip olduğunun, üzerinde meni bulunamadığının bildirildiği,
Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 08.08.2019 tarihli rapora göre; katılanın uykusuzluk, yaşadığı olayları sürekli düşünme, korku, kabuslar görme, evde yalnız kalamama, yalnız dışarı çıkamama şikâyetlerinin başlaması üzerine bir yıl önce Mevki Hastanesine iki kez başvurduğu, hâlen essitalopram (15 mg) kullandığının anlaşıldığı, katılana travma sonrası stres bozukluğu tanısı koyulduğu, katılanın aylık psikiyatri kontrollerinin sağlanmasının önerildiği, ... Şehir Hastanesi ... Kurulunca düzenlenen 11.12.2019 tarihli raporda; ruh sağlığının bozulup bozulmadığına ilişkin rapor düzenlenebilmesi için dava dosyası ile geçmiş psikiyatri tıbbi kayıtlarıyla bizzat başvurması gerektiğinin belirtildiği, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 12.02.2020 tarihli yazısına göre; katılanın müteaddit defalar ayaktan hasta olarak psikiyatri polikliniğine başvurduğu, ekte yer alan ekran görüntüsünde katılanın 11.08.2017-21.11.2019 tarihleri arasında 7 kere psikiyatri bölümünde muayene olduğunun tespit edildiği,
Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun 20.07.2020 tarihli raporuna göre; 06.07.2020 tarihinde katılanla yapılan görüşmede; ailesiyle ...’da yaşadığını, bekâr, yedi kardeşin altıncısı ve ortaokul mezunu olduğunu, özel eğitime gittiğini, işitme güçlüğü olduğunu, şu anda çalışmadığını, olaydan sonra psikiyatrik tedavisinin bulunduğunu, secita (15 mg, 1x1) kullandığını, psikiyatri servisinde yattığını, intihar girişiminin olmadığını, alkol, sigara ve diğer alışkanlıklarının olmadığını ifade ettiği, olay sorulduğunda, "Ablam eniştemden boşandıktan sonra şikâyetçi oldum. 14 yıl beni istismar etti. 2 yıl önce ablamla eniştem boşandılar. Ablamın yüzüne bakamıyorum. Ablamın o zaman haberi yoktu. Söyleyemedim. Korktum. Abim bana bir şey yapmadı. Fikret beni tehdit ettiği için abime iftira attım. O ifadeyi baskı altında verdim. Hiç bu zamana kadar erkek arkadaşım olmadı. Ailem, abilerim bu konuda çok baskı yapar. Ailemle aram çok iyidir. İlerde evlilik düşünüyorum. Bu mahkeme bittikten sonra düşünüyorum. Bakireyim, hep arkadan ilişkiye girdi." şeklinde anlatımda bulunduğu, ruhsal durum muayenesinde; kendine bakımının iyi, davranış ve psikomotor aktivitesinin normal, görüşmeye istekli olduğu, göz kontağı kurduğu, konuşmasının spontan, duygulanımının uygun ve düşünce sürecinin normal olduğu, düşünce içeriğinde; depresif, anksiyete temalı düşünceler bulunduğu, bilişsel yetilerinin değerlendirilmesinde; bilincinin açık olduğu, Cumhurbaşkanının kim olduğunu bildiği, 3+5=8 işlemini yapabildiği, 8+7=? işlemini yapamadığı, çarpmayı bilmediği, parmak hesabında zorlandığı, ana ve ara renkleri bildiği, atasözlerini açıklayabildiği, soyut düşüncenin gelişmiş olduğu, yemek tariflerini anlatabildiği, iç görüsünün bulunduğu, yargısının, impuls kontrol ve frustrasyon toleransının, uyku ve iştahının normal olduğu, travma sonrası stres bozukluğu tespit edildiği, zekasının sınır zekâ kapasitesi olarak değerlendirildiği, sonuç olarak mağduru bulunduğu olaydan kaynaklanmış ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olan ve travma sonrası stres bozukluğu denilen psikiyatrik bozukluğun tespit edildiği, sonuç olarak katılanın 2004-2018 yılları arasında mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunun mütalaa edildiği,
Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun 21.09.2020 tarihli raporuna göre; sınır zekâ kapasitesinin mağduru bulunduğu olayda, fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olmasına engel teşkil edecek mahiyet ve derecede olmadığı, dolayısıyla katılanın beyanına itibar edilebileceği ve fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... 28.03.2018 tarihinde kollukta; ev hanımı olduğunu, ablası tanık ... ile eniştesi sanık ...’in 14 yıldır evli olduklarını ancak evliliklerinin başından beri aralarının bozuk olduğunu, ablasının yaklaşık dört yıl önce ve on beş gün önce iki kez evden kaçtığını, ablasının sanığı eşi olarak görmediğini, çocukları olmadığını, sanığın ablasının evden kaçmasından ailesini sorumlu tuttuğunu, yaklaşık 15 gün önce sanığın eve gelerek ailesini rahatsız ettiğini, bu konuda annesi ve babasının şikâyetçi olduğunu, sanığın ablasının kaçıp gittiğinden beri zaman zaman kendisini telefonla arayarak ablasını sorduğunu, sanığın cep telefonuyla sürekli kendisini aradığını, ablasıyla evlendiklerinden bu zamana kadar yani 14 yıl boyunca sanığın kendisini eve çağırıp kendisiyle anal yoldan ilişkiye girdiğini, ilk ilişkinin 14 yıl önce sanıkla ablasının ...’taki evlerinde olduğunu, son ilişkinin ise dün öğlen saatlerinde ... içerisinde olduğunu, sanığın öğlen saatlerinde kendisini arayarak ses kaydı dinlettireceğini söylediğini, hemen ardından aracıyla kendisinin bulunduğu Mevlana İlkokulunun oraya geldiğini, sanığın aracına girdiğinde sanıkla ablasının eski kocası arasında geçen ses kaydını dinlettirdiğini, sonra aracın içindeyken sanığın pantolonunu indirdiğini ve başından tutup yüzünü cinsel organına bastırdığını, ağzına aldırmaya zorladığını, bir müddet zorla sanığın cinsel organını ağzına aldığını, olaydan rahatsız olduğunu ve midesinin bulanması nedeniyle kafasını çektiğini, ardından sanığın kendisiyle anal yoldan cinsel ilişkiye girdiğini, sonrasında araçtan inerek eve geldiğini, ailesine anlatamayıp evden kaçtığını, ne yapacağını bilemediği için sanığı aradığını, sanığın akşam saatlerinde arabasıyla alıp dışarı çıkardığını, araçta bacaklarına dokunduğunu, sonrasında evine bıraktığını, eve gelince babasının kendisine kızdığını, sanığın yaşananları anlatırsa kendisine ve ailesine zarar vereceğini söyleyerek tehdit ettiği için polis merkezinde başına bir şey gelmediği yönünde beyanda bulunduğunu, kendisiyle zorla ilişkiye giren sanıktan şikâyetçi olduğunu, ayrıca yaklaşık on sene önce gecekonduda ikamet ettikleri dönemde yani 2009-2010 yılları arasında ağabeyi tanık ...’in kendisiyle anal yoldan ilişkiye girdiğini, bu olayın 2015 yılına yani yeni dairelerine taşınana kadar devam ettiğini, bu durumu annesine anlattığını ancak annesinin kendisine inanmadığını, ağabeyinden şikâyetçi olmadığını, kadın sığınma evine gitmek istediğini,
28.03.2018 tarihinde bilgi veren sıfatıyla kollukta; ablası ...'nın yaklaşık 1 aydır kayıp olduğunu, ablasının gitmeden önce diğer ablası tanık ... ...’un posta kutusuna bir mektup bıraktığını, ablasının mektupta söylediklerinin doğru olduğunu, eniştesi sanık ...'in yaklaşık 14 yıldır kendisine fiili livata yoluyla tecavüz ettiğini, yaşananları korktuğu için kimseye anlatmadığını, sanığın kendisini ailesiyle tehdit ettiğini, en son bir gün önce yani 27.03.2018 tarihinde saat 12.00’de Keçiören ...'ta bulunan Mevlana İlkokulunun ara sokağında fiili livata yoluyla sanığın kendisine tecavüz ettiğini, bu olaylar yüzünden bugün yani 28.03.2018 tarihinde polis merkezine giderek şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede; 14 yaşındayken sanığın kendisini okula bırakmak bahanesiyle ...’taki evine götürdüğünü, orada cinsel organını kafasını tutarak yalattırdığını ve ağzına boşaldığını, üstüne de su içirdiğini, sanığın bunu kimseye söylememesini ve susmasını, eğer bunu birine söylerse gözünün önünde ailesini öldüreceğini söylediğini, korktuğu için kimseye söylemediğini, ondan sonra tecavüzlerine devam ettiğini, yine 25-26 yaşındayken bir gün evde bulunduğu sırada sanığın telefonla aradığını, evde yalnız olduğunu söyleyip kendisini evine çağırdığını ancak gitmediğini, telefonunu açmadığı zaman ablasına sitem ettiğini, sanığın ablasına "... neden benimle konuşmuyor? Telefonlarımı açmıyor." dediğini, ablasının da sanığa "Sen ...'yi neden rahatsız ediyorsun? Senin onunla ne işin var?" şeklinde cevap verdiğini ablasından duyduğunu, korkusundan ablasına anlatamadığını, daha sonra sanığın sürekli telefonla rahatsız ettiğini, bir türlü kurtulamadığını, sanığın evine hiç gitmediğini, evinde herhangi bir tacizde bulunmadığını, ablası kaçmadan bir ay kadar önce ablasının rahatsızlandığını, sara ve şeker hastası olan ablasının kendisinden yardım istediği için evlerine gittiğini, yataktan kalkan sanığın ablasının yanında sağını solunu ellemeye başladığını, ablasının bunu görüp sanığa "Sen nasıl bir insansın, o senin kardeşin gibi onun oralarını buralarını elliyorsun. Sen nasıl bir adamsın." dedikten sonra bir şeyler fırlattığını, sanığın kaçarak dışarıya çıktığını, anne ve babasından utandığı için söyleyemediğini, ablasının şekeri ve tansiyonunun yükseldiğini, ablasını ayıltmaya çalıştığını, bunun üzerine sanığın tekrar içeriye gelerek özür dilediğini, sanığın sürekli oralarını buralarını ellemeye çalıştığını, arabanın içinde olan olayın ablası kaçmadan 2-3 ay önce olduğunu, sanığın kendisine bir gün "Gel ben sana ses kaydı dinleteceğim. Bir gel çok önemli." dediğini, kendisiyle ilgili olduğunu zannettiği için gittiğini, saat 12.00 sularında yeğenini okula bıraktıktan sonra kendisine ses kaydını dinletirken sanığın pantolonunu indirip kafasını bastırdığını, yine ağzına boşalıp su içirdiğini, kendisiyle ters ilişkide de bulunduğunu, bu ilişkiyi ...’taki evinde yaptığını, hem ağzına boşaldığını hem de arkadan ilişkide bulunduğunu, bunu iki kez yaptığını, ondan sonra da kendisini okula bıraktığını, arabada bunları yaptıktan sonra kendisini bıraktığını, ("Bu zamana kadar korkup yardım istemedin, şimdi neden anlattın?" diye sorulduğunda) hayatının mahvolduğunu, korktuğu için söyleyemediğini, dava açtığı gün sanığın oğlunu göndererek şikâyetini geri çekmesi için para teklif ettiğini, namusunu para için satmayacağını, daha önceden başka kimse ile birliktelik yaşamadığını, bekâretini sanığın bozduğunu, 3 çocuklu başka bir ablası, ... ablası ve kendisiyle aynı anda ilişkiye girmeyi teklif ettiğini, bunun için para da verebileceğini söylediğini, sanığın o ablasını da rahatsız ettiğini, kapısına gidip telefon açtığını, ... ablasına "Ben Ayten'i istemiyorum. Ben seninle evleneceğim." dediğini öğrendiğini, (sorulması üzerine) sanığın cinsel gücü olduğunu, kolluktaki ifadesinin sanıkla ilgili bölümünün doğru olduğunu ancak ağabeyiyle ilgili olan kısmını sanığın zorlamasıyla söylediğini, bu kısmın doğru olmadığını, sanığın kendisini kaçırdığı gün bacağına silah doğrulttuğunu ve kendisini tehdit ettiğini, kimseye anlatmamasını söylediğini, (sorulması üzerine) gerçekten de bu tanığın evine sanığın kendisini götürdüğünü, sanığın kendisine "Gel karnını doyuralım. Araba ile gezeriz." dediğini, tanığı daha önce ablasının evinde gördüğünü, tanığın evinde hiçbir şey konuşmadığını, tanığa bir şey anlatmadığını, (sorulması üzerine) hayatında ilk kez 2018 yılı içerisinde Mevki Hastanesine psikiyatri tedavisi için gittiğini, ilaç kullandığını, daha sonra psikiyatri tedavisi için bir yere gitmediğini, (sorulması üzerine) sanığın kendisini kaçırdığı gün karakolda bulundukları sırada ağabeyi hakkında kendisini taciz ettiğine yönelik beyanda bulunmazsa kendisine ve ailesine zarar vereceğini, ablasını öldüreceğini söylediği için korkup ağabeyi hakkında tecavüz ettiğine yönelik beyanda bulunduğunu, sanık dışında hiçbir erkekle cinsel anlamda birliktelik yaşamadığını, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Tanık ... Tekercioğlu müşteki sıfatıyla 09.03.2008 tarihinde Savcılıkta; 09.03.2018 tarihli dilekçeyi aynen tekrar ettiğini, sanık ve ablası ...’nın evli olup kendisinin annesi ve babasıyla yaşadığı Yayla Mahallesi'nde ikamet ettiklerini, evlerinin birbirine yakın olduğunu, dört gün kadar önce ablasının ortadan kaybolduğunu, ablasının şeker ve sara hastası olduğu için akıbetini merak ettiklerini, ablasını ararken posta kutusunda ablasının el yazısı ile yazılmış iki sayfalık mektubu gördüklerini, dosyaya sunduğu mektup içeriğinden sanığın diğer kardeşleriyle cinsel birliktelik yaşama konusunda ablasına baskı yaptığını, ablasını ters ilişkiye zorladığını öğrendiğini, dün ablası ...’nın babasını telefonla arayarak sanık hakkında suç duyurusunda bulunmalarını, sanığın hapse girmediği sürece ortaya çıkmayacağını babasına söylediğini, aynı ikamette yaşadığı katılan ...’ye sanıkla sıklıkla buluşup buluşmadığını sorduğunu, katılanı sıkıştırdığını, katılanın kesinlikle böyle bir şeyin olmadığını, ablası ...'nın mektupta bahsettiği olaylara tanık olmadığını, para karşılığı cinsel birliktelik yaşama konusunda sanığın bir teklifinin bulunmadığını söylediğini, ablasının bulunmasını ve mektuptaki eylemlerin soruşturulmasını talep ettiğini, ayrıca mektupta ablasının bahsettiği ... isimli kişinin sanığın ağabeyi Ayhan'ın karısı olduğunu, bu şahsa sorduğunda sanığın kendisine cinsel tacizde bulunduğunu söylediğini, sanığın mektup içeriğini bilmediğini, bu durum ortaya çıktığında sanığın kendilerine zarar verebileceğini, 6284 sayılı Kanun uyarınca lehine tedbire hükmedilmesini istediğini,
Tanık ... ... Mahkemede; yaklaşık 5-6 ay önce katılanın evlerine geldiğini, annesi ve babasının kendisine baskı yaptığını, büyük ve küçük ağabeyi ile ablası ...’nın ilk eşinin kendisine tecavüz ettiğini, evden kaçtığını söylediğini, katılanı şikâyetçi olması konusunda uyardığını, katılanı evlerine sanığın getirdiğini, sanığın eve girmediğini, daha sonra da evlerinden gittiğini,
Tanık ... ... Mahkemede; sanıkla aynı ... yerinde çalıştığını, katılanın Akdere'ye gelerek sanığı aradığını, sanığın da yardım etmek için katılanı evlerine getirdiğini, eşi ...’nın kendisini arayarak sanığın katılanı eve getirdiğini, katılanın evde yemek yediğini söylediğini, eşinin tekrar kendisini arayarak "Bu kadın saçma sapan konuşuyor. Benim büyük abim bana tecavüz etti, küçük abim askerden geldikten sonra aynısını yaptı. Büyük abimin yuvasını yıkmak istemiyorum. Küçük abimden şikâyetçi olacağım." dediğini, kendisinin katılanın eve geldiğini bizzat görmediğini, eşinden duyduklarını aktardığını,
Tanık Mahi Tekercioğlu Mahkemede; akşam saat 17.00 sularında kızı olan katılan ...'yi markete yolladığını, katılanın önceden evden hiç kaçmadığını, kızının marketten döndüğü sırada sanığın kızını arabaya atıp götürdüğünü, 7 saat gezdirdiğini, Esertepe'yi aramalarına rağmen kızını bulamadıklarını, daha sonra sanığın kızını getirip binanın önüne bıraktığını, kızına nerede olduğunu sorduğunda sanığın çay içmeye götürdüğünü, oradan geldiklerini söylediğini, oğlu ...’in şüphelenip sanığa saldırdığını, sanığın arabasıyla gittiğini, evde kızına sanığın bir şey yapıp yapmadığını sorduğunu, kızının yapmadığını söylediğini, ondan sonra kızının odasından çıkmamaya ve ağlamaya başladığını, 2-3 ay boyunca kızından ne olduğunu söylemesini istediğini, ancak kızının kendisine korkudan söylemediğini, kızını sıkıştırması üzerine sanığın kendisini gezdirdiğini, zorla tecavüz edip getirip eve bıraktığını, daha önceden de aynılarını yaptığını söylediğini, şikâyetten sonra sanığın oğlu ve gelinini yollayıp şikâyetini geri almaları için para teklif ettiklerini ancak kabul etmediğini,
Tanık ... ... Mahkemede; kız kardeşi olan katılan ...’nin 14 veya 15 yaşlarındayken sanık ve ablası ...’nın evlerine temizliğe gittiklerini, temizlik yaparken sanığın eve gelip eliyle kalçalarını avuçladığını, ablasının yuvasının yıkılmasını istemediği için bir şey demediğini, katılan yere eğilmiş vaziyette halıyı düzeltirken sanığın onun da kalçasını avuçladığını, sanığa sorduklarında sanığın yanlışlıkla olduğunu söylediğini, ablasının olayları görmeyip anlayamadığını, bundan tahminen 4-5 sene önce yine kız kardeşi ...'nin evlerine geldiği bir gün ...'yi sanığın telefonla arayarak "Ablan markete gitti. Eve gelmezsen olacaklardan ben sorumlu değilim." dediğini, sanığa "Sen ne demek istiyorsun." dediğini, kız kardeşini sanığın yanına göndermediğini, durumu da ailesine bildirdiğini, sanığın kendisine telefonda "Seninle beraber olmak istiyorum. Bunun karşılığında sana ve eşine para vermek istiyorum." dediğini, sanığa "Bana nasıl böyle bir teklifte bulunuyorsun." dediğini, sanığın eğer bunu yapmazsa kız çocuğunu dağa kaldırmakla tehdit ettiğini, bu nedenle çocuğunu bir müddet okula gönderemediğini, sanığın para karşılığı beraber olma teklifinde bulunduğunu, sanığa eşine bunu söyleyeceğini dediğin de sanığın "Söylersen senin de yuvan yıkılır, benim de yuvam yıkılır, ben seni istiyorum. Sen eşinden boşan gel." dediğini, sanığın kendisini aramaya devam ettiğini, eşinin eski hükümlü olduğu için onun ceza almasından korkup ve eşine yaşananları anlatamadığını, (sorulması üzerine) mektubun hazırlanmasında katkısının olmadığını, kendisine ait posta kutusuna bu mektubu kimin koyduğunu bilmediğini, ablasının yazısı olduğundan %99 emin olduğunu, (sorulması üzerine) katılanın kardeşi ... ile ilişkisi olmasının söz konusu olmadığını,
Tanık ... Semiz Mahkemede; komşusu olan katılanın o gün kaçırıldığını öğrendikleri için ailesinin yanına gittiklerini, annesinin ağladığını, katılanı kimin götürdüğünü merak ettiklerini, bu esnada katılanın babasının kalp spazmı geçirdiğini, dışarıdan bağırma sesleri duyunca cama çıkıp baktıklarında sanığın katılanı arabadan attığını, katılanın ağabeylerinin koştuğunu ancak sanığın kaçarak gittiğini, daha sonra katılanı eve getirdiklerini, kimse vurmasın diye katılanı odaya alıp kapıyı kilitlediğini, sakinleştirmeye çalıştığını, katılanın ağladığını, katılana ne olduğunu sorduğunda kaçırıldığını ve kendisine ters ilişkide bulunulduğunu söylediğini, (sorulması üzerine) bu olayın 2018 yılı Haziran ayı sonlarında olduğunu hatırladığını, yaz olduğunu ve tişört giydiğini ancak şu anda net bir şey söyleyemeyeceğini, (mektubun tanık ...'in posta kutusuna koyulduğundan bilgisi olup olmadığı sorulduğunda) mahkeme sürecini takip etmediğini, yakın komşusu olduğu için o gün yardımcı olduğunu, diğer konularda detaylı bilgisi olmadığını,
Tanık ... Mahkemede; sanıkla 13.02.2019 tarihinde boşandıklarını, sanığın iktidarsız olmadığını, yanında katılanı taciz ettiğini, hatırladığı kadarıyla 2017 yılı Ağustos aylarında katılanın evlerine geldiğini, katılanla müzik dinleyip dans ederken sanığın eve gelerek kanepenin üzerinde oturan katılanın üzerine yattığını, katılanın kendisini kurtarmaya çalıştığını, sanığı katılanın üzerinden çekmeye çalıştığını, katılanı sırtüstü yatırıp abandığını ve sarılmaya çalıştığını, sanığı zorla katılanın üzerinden kaldırdığını, sanığa ne yapmaya çalıştığını sorup şikâyet edeceğini söylediğinde sanığın "Ben de derim ki kız kardeşi beni ayarttı. İstedi ben de yaptım. Derim." dediğini, katılanın bekâreti karşılığında 2.000 TL teklif ettiğini, kardeşi ... ... hakkında da onunla evde baş başa kalması karşılığında 3.000 TL vermeyi teklif ettiğini, bilezik de alacağını söylediğini, sanığın "Onlarla birlikte olmam konusunda bana yardımcı ol. Hatta seninle birlikte olduğumuz zaman ...'yi de çağır üçümüz aynı yatakta birlikte olalım. ...'yi ben evlenene kadar idare ederim." dediğini, sanığa "Bu nasıl teklif? Senden boşanacağım." dediğinde dışarıya çıkmasına izin vermediğini, baskılara dayanamayıp 06.03.2018 tarihinde eski eşine kaçtığını, (sorulması üzerine) tanık ...'in posta kutusuna konulmuş mektubu kendisinin yazdığını, kardeşi ...’e "Ben gidiyorum, posta kutuna mektubu bıraktım. Bunu aileme ilet." dediğini, (sorulması üzerine) eski eşine kaçmadan bir ay önce sanığın işe gitmek üzere evden çıktığını, sanığın küçük oğluna arabayı verdiğini, binanın önünde arabayı almak için bekleyeceğini söylediğini, sanığın küçük oğlunun eve gelip babasının nerede olduğunu sorduğunu, sanığa bakmak için dışarı çıktığını, binaya geri dönerken binanın ... katında ışığın yanıp söndüğünü gördüğünü ve fısır fısır ses geldiğini duyduğunu, merak edip beklemeye başladığını, yaklaşık 5 dakika sonra sanığın pantolonunun fermuarını çekip önünü kapatarak duvar dibinden kimse görmesin diye yukarıya doğru çıktığını, sanığa "Ne yapıyorsun? Ben her şeyi gördüm." dediğini, sanığın katılanla aşağıda konuştuklarını söylediğini, sanığa "Konuşacak başka bir yer mi yok." dediğini, daha sonra katılanın yukarı çıktığını ve hiç konuşmadan direkt eve gittiğini, katılanın çok kötü olduğunu, daha sonra katılanla konuştuğunda kendisine bir şey anlatmadığını, (sorulması üzerine) arada bir kız kardeşlerinin evlerine temizliğe geldiğini, ancak hiçbir şeyin farkında olmadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... müdafi hazır olmaksızın kollukta; eşi ...’nın 06.03.2018 tarihinde evden kaçtığını, eşinin Karabük’te eski eşinin yanına gittiğini ailesinden duyduğunu, ailesinin kayıp başvurusunda bulunduğunu bildiği için kendisinin ihbarda bulunmadığını, eşinin kardeşi olan katılan ... ile kesinlikle ilişki yaşamadığını, katılanın birçok kez evden kaçtığını, ağabeyi Ayhan’ın eşi ...’le de birlikte olmadıklarını, eşinin 2009 yılında da ... isimli birisiyle ...’a kaçtığını, kendisinin cinsel yönden biraz zayıf olduğunu, 15 günde bir ilişki yaşayabildiğini, eşinin bu nedenle kendisini terk ettiğini düşündüğünü, ailecek kendisine cephe aldıkları için asılsız iddialarda bulunduklarını, suçu kabul etmediğini, Mahkemede ise; eski eşi tanık ...’nın evden kaçması sebebiyle katılanın telefonla arayarak bilgi verdiğini, katılana abi kardeş gibi yardım ettiğini, eşinin evi terk etmesinden sonra katılanın evine hiç gelmediğini, arabada ilişki yaşanmasının söz konusu olmadığını, gündüzleyin okulun ara sokağında böyle bir şeyin olmasının mümkün olmadığını, ablası ...’nın katılanı yönlendirdiğini, eski eşinin kendisini kastederek "O cezaevine girmeden ben ...'ya gelmem." dediğini, eşini tehdit etmediğini, katılanın kendisini neden suçladığını bilmediğini, iftira attığını, suçu kabul etmediğini, katılanın eşinin evden kaçmasından sonra bir gün akşam kendisini kırtasiyeden arayarak ailesinin kendisini sıkıştırdığını, evden kaçtığını söylediğini, katılanın kendisine eve döneceğini söylediğini, akşam saat 21.30’da katılanın marketten tekrar kendisini aradığını, ailesinin kendisini sıkıştırdığını, bu yüzden evden kaçtığını söylediğini, katılanı marketten alıp ... ortağının evine götürdüğünü, ... ortağının eşine katılanın karnını doyurmasını, sabah nereye isterse gidebileceğini söylediğini, 15 dakika sonra katılanın tekrar kendisini arayarak ağlamaya başladığını, "Ben gideceğim, gel beni götür." dediğini, katılanı bıraktığı evden aldığını, katılanın kendisine "Enişte abim beni kullandı. Kimseye söylemedim. Annem ve babama söyledim. Bana inanmadılar. Beni kadın sığınma evine götür." diyerek ağlamaya başladığını, katılanı bir yere sapmadan evine götürdüğünü, katılanın da eve götürüldüğünü anlaması üzerine arabadan inmeye çalıştığını, evin önünde ailesinin dışarı çıktığını, Sinan isimli kaynının kendisine vurduğunu, oradan ayrıldığını, eşinin ailesinin hakkında suç duyurusunda bulunup kendisine uzaklaştırma kararı çıkarttıklarını, katılanı tehdit etmediğini, tanık ...’nın mektubun bir sayfasını kendisinin yazdığını, diğer kısmını kimin yazdığını bilmediğini söylediğini, tanıklar ... ve ...’in mektubu birlikte yazdıklarını, (sorulması üzerine) tanık ... ile 2004 yılında imam nikâhı kıyıp birlikte yaşamaya başladıklarını, 09.03.2011 tarihinde ise evlendiklerini, suçlamaları kabul etmediğini savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "Şüpheden sanık yararlanır." ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Katılan ...'nun; ablası tanık ...'nın eski eşi olan sanığın, ablası ile evlenmelerinden şikâyetçi olduğu tarihe kadar yaklaşık 14 yıl boyunca kendisine cinsel istismarda bulunduğunu, bu kapsamda sanığın ters ilişkiye girmek ve oral seks yapmak suretiyle kendisine tecavüz ettiğini, tehditlerinden korkması nedeniyle bu zamana kadar şikâyetçi olamadığını, 27.03.2018 tarihinde yaşadığı fiili livata ve oral seks sonrasında şikâyetçi olmaya karar verip sanık hakkında şikâyette bulunduğunu iddia ettiği, sanığın ise; boşandığı eşi tanık ...'nın 06.03.2018 tarihinde evden kaçıp eski eşinin yanına gittiğini, eşinin ailesinden duyduğunu, bu nedenle boşanma davası açtığını, eski eşi tanık ...'nın ve ailesinin yönlendirmesi nedeniyle katılanın kendisi hakkında söz konusu iddialarda bulunarak iftira attığını, hakkındaki iddiaların doğru olmadığını ve suçlamaları kabul etmediğini savunduğu olayda;
Katılan ...’nin ablası tanık ... ile sanık ... arasında mevcut olan şiddetli geçimsizlik sebebiyle tanık ...’nın 06.03.2018 tarihinde eski eşine kaçması üzerine sanık tarafından açılan dava sonucunda Mahkemece tanık ...’nın tam ve ağır kusurlu olduğu kabul edilerek boşanmaya karar verildiği dikkate alındığında; katılan ...’nin ailesiyle sanık arasında tanık ...’nın evden kaçması ve boşanma sürecine dayalı husumet bulunduğunun anlaşılması, tanık ...’nın mektup bırakarak evden kaçması sonucunda katılan ...’nin ağabeyi tanık ... tarafından şikâyette bulunularak olayların adli makamlara intikal ettirilmesi, tanık ...’nın mektubunda "...'yi istedi. ...'nin bekâretini almak için 2.000 lira teklif etti. Ben hayır dedikçe ...'yle buluştular... ...’ye dikkat edin, ona sorun, sığınakta ikisi ne yapıyormuş, ...’ta arabada ne yapıyorlarmış? İkisi de bunları yüzüme söylediler. Benim bunlara dayanacak gücüm kalmadı." şeklindeki anlatım ile tanık ...’nın eski eşine kaçmadan bir ay önce sanık ve katılanı ikamet ettikleri binanın ... katından çıkarken gördüğüne yönelik beyanının, katılanla sanık arasında rızaya dayalı bir ilişki bulunduğunu ve bu durumun da tanık ... tarafından bilindiğini göstermesi, tanık ...’in 09.03.2018 tarihli savcılıktaki beyanında tanık ...’nın babasını arayarak sanık ... hakkında suç duyurusunda bulunmalarını istediğini ve sanığın hapse girmediği sürece geri dönmeyeceğini ifade ettiği, böylece tanık ...’nın geri dönmesi için şarta bağladığı sanık hakkında şikâyette bulunulmasının tanık ...’nın ailesi tarafından yerine getirilmesi, tanık ...’nın mektubu üzerine katılanın ailesi tarafından baskı altına alınarak yaşananları anlatmasının istenildiği ancak tanık ...’in savcılıktaki beyanına göre katılanın sanıkla ilişki yaşadığı hususunu reddetmesi, katılanın 27.03.2018 tarihinde evden kaçması sonucunda ailesinin ihbarda bulunması üzerine yapılan soruşturma sırasında katılanın 28.03.2018 tarihinde kayıp olmadığını ve kimseden şikâyeti bulunmadığını beyan etmesi sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi, böylece katılanın zorla kaçırılmadığının hukuken de kabul edilmesi, katılanın ailesinin baskısıyla aynı gün kollukta; 14 yıldır sanığın kendisini eve çağırıp anal yoldan ilişkiye girdiğini, son olarak 27.03.2018 tarihinde sanığın kendisini telefonla arayarak ses kaydı dinleteceğini söylediğini, kendisinin buluşmayı kabul edip sanığın aracına bindiğini, sanıkla tanık ...’nın eski eşi arasındaki ses kaydını dinlediğini, ... içerisindeyken sanığın kendisini oral ilişkiye zorladığını, sanığın cinsel organını ağzına soktuğunu, midesi bulandığı için kafasını çektiğini, sonrasında da anal yoldan ilişkiye girdiğini, araçtan inip eve gittiğini, ailesine anlatamadığını ve evden kaçtığını, sanığı aradığını, sanığın akşam saatlerinde arabasıyla kendisini aldığını, araçta bacaklarına dokunduğunu, sanığın kendisini evine bıraktığını, babasının evde kendisine kızdığını, sanığın tehdit etmesi sebebiyle olanları anlatamadığını, ilişkinin zorla olduğunu ifade etmesine rağmen Mahkemede; arabanın içindeki olayın tanık ...’nın kaçmasından 2-3 ay önce olduğunu, sanığın ağzına boşaldığını ve anal yoldan ilişkiye girdiğini, bu ilişkiyi ...’taki evinde yaptığını, bunun iki kez olduğunu, arabada bunları yaptıktan sonra kendisini bıraktığını, bekâretini bozduğunu, kendisini kaçırdığı gün bacağına silah doğrultup tehdit ettiğini söylediği hususları dikkate alındığında; katılanın aşamalarda ilişkinin şekli, zamanı, yeri, tehdit yöntemi (silahla tehdit) hakkında açık bir şekilde çelişkili beyanlarda bulunması, ses kaydının katılanla ilgili olmaması ve kayıtta yer alan konuşmaların şantaj için kullanıldığının ileri sürülmemesi, katılanın yaşı ve sanıkla olan akrabalık durumu dikkate alındığında, sanığın kendisine yönelik kullandığı iddia edilen cebrin ve tehdidin varlığının, kabul edilemeyecek nitelikte ve gerçeklikten uzak olması, katılanın aynı zamanda ağabeyi tanık ...’e yönelik de cinsel saldırı iddiasında bulunması ve yargılama sırasında ağabeyine iftira attığını kabul etmesi, bu yargılama sırasında tanık ...’in sanığın katılana "Ağabeyine iftira atacaksın, ağabeyin cezaevine girince seni kadın sığınma evine alacaklar, ben de seni oradan alacağım ve seninle evleneceğim." dediği için katılanın böyle bir iddiada bulunduğunu beyan ederek sınırlı zekâ kapasitesine sahip olan katılanın hem sanığın söylediklerini, hem de ailesinin isteğini yerine getirerek hangi sonuca ulaşmak istediği anlaşılmayacak şekilde hem sanık hem de ağabeyi hakkında şikâyetçi olması, 27.03.2018 tarihinde gerçekleştiği iddia edilen olayla ilgili olarak bir gün sonra katılanın sanık hakkında cinsel saldırı iddiasında bulunmasına rağmen tanık Mahi’nin katılanın 2-3 ay boyunca yaşananları anlatmadığına, ancak katılanın komşusu olan tanık ...’in, aynı gün yaşananları kendisine anlattığına ilişkin beyanların birbiriyle çelişkili ve tutarsız olması, katılana karşı sanık tarafından tanık ...’nın yanında gerçekleştiği iddia edilen eylemlerin tanık ve katılan tarafından farklı şekilde anlatılması, katılanın ablaları tanık ... ve ... ile annesi tanık Mahi’nin beyanlarının hem birbiriyle hem de kendi içinde çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı bulunması, olay günü katılanın sanık tarafından ... arkadaşının evine götürüldüğünün tanık ... ...’ün beyanıyla doğrulanması üzerine bu hususun katılan tarafından da kabul edilmesi, katılanın tanık ...’in yargılandığı dosyada sanığın markete gittiği sırada sanığın araçla gelip zorla kolundan tutarak kendisini araca bindirdiği yönünde incelemeye konu dosyadaki anlatımlarla çelişkili şekilde hürriyeti tahdit iddiasında bulunması, katılanın sanığın kendisiyle zorla ilişkiye girdiğini beyan etmesine rağmen yine sanığı arayarak yanına gitmesi ve sanığın ... arkadaşının evine sığınması hususlarının, var olduğu ileri sürülen ilişkinin rızaya dayalı gerçekleştiğini göstermesi, tanık Mahi ve ...’in beyanıyla katılanın beyanlarının bu bakımdan da birbiriyle çelişmesi, katılanın tanık ...’ya ailesinden baskı gördüğünü anlatması, katılanın Adli Tıp Kurumunda hiç erkek arkadaşı olmadığını, ailesinin bu konuda kendisine çok baskı yaptığını beyan etmesi, yine mağduru bulunduğu olayda fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olması, katılanın vücudunda darp ve cebir izine rastlanılmaması, katılanın külotunda sanığa ait DNA örneği bulunmaması, 14 yıl boyunca sanık tarafından cinsel istismara ve saldırıya uğradığını ileri sürmesine, katılanın ablaları olan tanıklar tarafından hem kendilerine hem de katılana karşı sanık tarafından cinsel eylemlerde bulunulduğunun bilinmesine rağmen olayın tanık ...’nın evden kaçması üzerine taraflar arasında husumet doğduktan sonra adli makamlara intikal ettirilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanık ile katılan arasındaki ilişkinin rızaya dayalı olarak gerçekleştiği, mağdurun iradesini etkileyen cebir ve tehditin gerçekleştirdiğini gösteren kesin ve inandırıcı kanıt bulunmayıp katılanın iddiasının şüphede kalması ve bu şüphenin de sanık lehine yorumlanması gerektiğinden, sanığa atılı nitelikli cinsel saldırı suçunun sabit olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 16.03.2022 tarihli ve 20063-2339 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- ... Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesinin 12.01.2021 tarihli ve 1810-14 sayılı kararının, sanığa atılı nitelikli cinsel saldırı suçunun sabit olmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilerek, Özel Daire onama kararının kaldırılıp Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması nedeniyle, sanık hakkındaki cezanın İNFAZININ DURDURULMASINA ve atılı suçtan sanığın TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmeleri için YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın, CMK'nın 304/2-a maddesi uyarınca ... 8. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.02.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.