Logo

Ceza Genel Kurulu2023/551 E. 2025/3 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 1095-1430

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, çocuğun basit cinsel istismarı suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 103/1-1. cümlesi, 43, 53/1-2-3 ve 63. maddeleri uyarınca 13 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve mahsuba ilişkin Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.01.2020 tarihli ve 32-5 sayılı hükme yönelik sanık müdafii ve katılan mağdure vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince 30.06.2020 tarih ve 266-966 sayı ile davanın yeniden görülmesine karar verilerek duruşmalı yapılan yargılama sonucunda; İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 280/2. maddesi uyarınca kaldırılarak, çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK'nın 103/1-3-1. cümlesi, 103/3-d, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cinsel taciz suçundan da aynı Kanun'un 105/1-2. cümlesi, 105/2-a, 43/1 ve 53/1-2-3. maddeleri uyarınca 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve mahsuba karar verilmiştir.

Bu hükümlerin de sanık müdafii, katılan ... (Kök), katılan mağdure vekili ve katılan Bakanlık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 05.07.2022 tarih ve 17456-7506 sayı ile çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün onanmasına, cinsel taciz suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ise; "5271 sayılı CMK'nın 225/1. maddesinde yer alan 'Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir' şeklindeki düzenleme nazara alınarak yapılan değerlendirmede hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemden ibaret olduğu, açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulmasının kanuna aykırı olduğu gözetildiğinde, Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim edilen 18.01.2019 günlü iddianame ile sanık hakkında... usulüne uygun açılmış kamu davası bulunmadığı hâlde ayrıca bu suçtan da karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesi ise 09.11.2022 tarih ve 1095-1430 sayı ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.

Direnme kararına konu hükmün de sanık ... müdafii, katılan mağdure vekili ve katılan Bakanlık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.03.2023 tarihli ve 21951 sayılı red-bozma istekli tebliğnamesi ile dosya, CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 30.05.2023 tarih, 3949-3640 sayı ve oy çokluğu ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU

Direnmenin kapsamına göre inceleme sanık hakkında cinsel taciz suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire çoğunluğu ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında cinsel taciz suçundan açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığının 18.01.2019 tarihli ve 160-21 sayılı iddianamesi ile "... Şüphelinin eylemlerinin hukuki nitelendirilmesine gelince ise; şüphelinin mağdurelerden N.'in henüz 12 yaşını doldurmadığı bir dönemde N.'in beyanına göre mağdureyi bir gün cinsel saikle baraka tarzı bir yere götürmesi, mağdureyi minibüs tarzı bir aracın arkasına bindirip kendisine 'Ben sana aşığım, karımdan boşanırım.' deyip, aracın içinde pantolonunu ve iç çamaşırını çıkardıktan sonra zorla mağdurenin tişörtünü yukarı sıyırıp pantolonunu ve külotunu zorla çıkararak cinsel organını mağdurenin cinsel organına sürtmeye başlaması, sonra şüpheli ...’nın mağdurenin vajinası üzerine boşalması, şüphelinin bu olaydan bir gün sonraki gün de yine mağdureye 'Slime yapmak için tekrar cinsel birliktelik yaşamamız gerekiyor.' demesi, mağdurenin tuvalette iken şüphelinin mağdureyi sıkıştırıp 'Çiçeğini yıka mikrop kalmasın, yoksa hasta olursun.' demesi ve mağdurenin cinsel organını temizlerken izlemesi, ertesi hafta da mağdureyi tekrar alarak köye götürüp orada kendisine 'Geçen hafta yaptıklarımızı tekrar yapalım mı?' demesi ve mağdurenin bu olaylar sonrasında annesinin beyanına göre kan işemesi ve kızlık zarında yırtık olduğunun anlaşılması karşısında, şüphelinin farklı zamanlardaki bazı eylemleri basit istismar boyutunda kalmış ise de aynı neviden fikri içtima kuralları gereğince şüphelinin eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nın 103/2-2.cümle de düzenlenen çocuğun nitelikli cinsel istismar suçunu oluşturacağı , şüphelinin bu eylemleri aynı suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla kez gerçekleştirmesi nedeniyle eylemlerin zincirleme şekilde olduğunun kabülü de gerekeceği; şüphelinin ayrıca yukarıdaki eylemleri mağdurenin hukuken rıza açıklama ehliyeti bulunmadığı 15 yaşını doldurmadığı anlaşılan bir dönemde ve cinsel saikle gerçekleştirmesi nedeniyle mağdureye karşı 5237 sayılı TCK'nın 109/1,103/3-f ve 109/5 maddelerinde düzenlenen cinsel amaçla çocuğu hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediği, yine şüphelinin bu eylemleri aynı suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla kez gerçekleştirmesi nedeniyle eylemlerin zincirleme şekilde olduğunun kabülü de gerekeceği,'' açıklamasıyla kamu davası açıldığı, sanığın katılan mağdureye yönelik eylemi nedeni ile sevk maddelerinin; "5237 sayılı TCK'nın 103/2-2.cümle, 43/1, 53/1, 63'' olarak gösterildiği, suçun ''Çocuğun Nitelikli Cinsel İstismarı'' olarak belirtildiği, sonuç kısmında ise açıkça "yukarıda yazılı sevk maddeleri gereğince cezalandırılmasına'' karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.

IV. GEREKÇE

Konu ile ilgili düzenlemeler şöyledir:

Anayasa:

"A. Hak arama hürriyeti

Madde 36 – Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.",

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi:

"Adil Yargılanma hakkı

...

3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden

en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek,...",

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu:

"Hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi

Madde 225- (1) "Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.

(2) - Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.",

"Kamu davasını açma görevi

Madde 170- (1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.

(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.

(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;

a) Şüphelinin kimliği,

b) Müdafii,

c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,

d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,

e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği,

f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,

g) Şikâyetin yapıldığı tarih,

h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri,

i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,

j) Suçun delilleri,

k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,

Gösterilir.

(4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır; yüklenen suçu oluşturan olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi bulunmayan bilgilere yer verilmez.

(5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.

(6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.",

"Suçun niteliğinin değişmesi

Madde 226 - (1) "Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.

(2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.

(3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.

(4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.",

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

"Cinsel taciz

Madde 105- (1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) (Değişik: 18/6/2014-6545/61 md.) Suçun;

a) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin ya da aile içi ilişkinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

b) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,

c) Aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

d) Posta veya elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

e) Teşhir suretiyle,

işlenmesi hâlinde yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz.''

Çocukların cinsel istismarı

Madde 103- (Değişik: 18/6/2014-6545/59 md.)

(1) (Yeniden düzenlenen birinci ve ikinci cümle: 24/11/2016-6763/13 md.) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/13 md.) Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;

a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,

b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,

anlaşılır.

(2) (Yeniden düzenleme: 24/11/2016-6763/13 md.) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.

(3) Suçun;

a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,

d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,

e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.''

Ceza kovuşturmasının başlaması ve yargılamanın icrası, usulüne uygun olarak düzenlenmiş bir iddianame ya da iddianame yerine geçen belgenin varlığına, yani açılmış bir kamu davasının mevcudiyetine bağlıdır. Zira davasız yargılama olmaz. Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir (CMK madde 170/1). Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa, Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler (CMK Madde 170/2). İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır (CMK Madde 170/4). Yasanın öngördüğü şartlara uygun olarak düzenlenmiş bir iddianame/dava açan belge, davayı hem açar hem de sınırlarını tayin eder. Yargılama ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında icra edilir. Hüküm de iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir (CMK Madde 225).

Anılan düzenlemeler, bir yönüyle yargılamanın konu ve sınırlarını belirlerken diğer yandan da adil yargılanma hakkı (Anayasa madde 36, İHAS madde 6/3-a) bağlamında savunma hakkının etkin kullanılabilmesinin teminatlarını oluşturur.

Şöyle ki; herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir (Anayasa madde 36). Bir suç ile itham edilen herkes kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek (İHAS madde 6/3-a) hakkına sahiptir. Savunma hakkı, öncelikle ithamın öğrenilmesi ile mümkün olur ve etkili biçimde kullanılabilir. Bu durumda Sözleşmenin, ithamı öğrenmenin asgari standardını, yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinin, ayrıntılı ve anlaşılabilir bir dille açıklanması olarak belirlediği söylenmelidir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin istikrar kazanmış uygulamalarına göre ve tartışma konusu bağlamında iddianamede eylemle ilgili olarak açılmış bir davanın varlığından bahsedebilmek için; isnat edilen fiil (suç), fiilin dayandığı maddi olgular (İnceoğlu Sibel Adil Yargılanma Hakkı s.315 Ofner and Hopfinger/Austria, Appl. No 524/59 617/59 23.11.1962) ile bu maddi olguların hukuki nitelendirilmesine (İnceoğlu age s.315 Brozicek/Italy) açıkça ve anlaşılır biçimde (CGK 06.11.2007 tarihli ve 213-224, 16.4.2013 tarihli ve 49-146 sayılı) yer verilmesi gerekir. Hukuki nitelendirme/vasıflandırma; isnat edilen fiilin (suçun), maddi olgularla birlikte açıkça ve anlaşılır biçimde anlatılmak ön şartıyla, suç adının ve/veya sevk maddesinin gösterilmiş olmasını da zorunlu kılar (CGK 10.5.2022 tarihli ve 495-317).

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararlarına (CGK 13.5.1997 tarihli ve 76-114, 13.3.2018 tarihli ve 902-97, 24.3.2022 tarihli ve 527-208 sayılı) göre, bir olayın açıklanması sırasında bir başka olaydan dolaylı olarak söz edilmesi, o olay hakkında dava açıldığını göstermez. İddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olay bağlamında değil doğrudan ve bağımsız olarak açıklanması gerekir.

Mamafih, fiille bağlı olan mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir (CMK madde 225). Davaya konu edilen ve sabit görülen fiilin hukuki vasıflandırılması mahkemeye ait bir yetkidir. Ancak sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez (CMK madde 226). Bu nedenle mahkeme, sübut bulan fiilin, iddianamede anlatılan suçu değil ve fakat bir başka suçu oluşturduğu düşüncesinde ise CMK'nın 226. maddesi gereğince durumdan sanığı haberdar edip (ek) savunmasını sormalıdır. Her halûkârda, hukuki vasfı değiştiği kabul edilen fiilin, öncelikle yukarıda yer verilen usule uygun biçimde iddianamede anlatılmış olması gerekir. Aksi hâlde iddianamede usulünce anlatılmayan bir fiille ilgili olarak CMK'nın 226. maddesi gereğince sanığa (ek) savunmasının sorulması suretiyle hüküm kurulamaz (CGK 09.10.2007 tarihli ve 44-200, 20.01.2004 tarihli ve 313-6 sayılı).

Diğer taraftan, kamu davasını açma görevi doğrudan doğruya Cumhuriyet savcısına verilmiş olup, mahkemelerin ve yargıçların Cumhuriyet savcılarının bir kişi hakkında kamu davası açma hususundaki takdirlerini zorlamaları olanaklı değildir. Öğreti ve yerleşmiş yargısal kararlarda da bir kişi ile ilgili dava açılmasının sağlanmasının mahkemenin görevi olmadığı, bu noktada mahkemenin rolünün yalnızca suç duyurusunda bulunmak olabileceği görüşü benimsenmiştir. Açılmış bir dava nedeniyle devam eden bir yargılama sırasında başka bir suç şüphesi ya da şüpheli kimliğine ulaşmaları halinde mahkemece suç duyurusunda bulunulacak, görülmekte olan bir dava ile ilgili bağlantılı olabilecek ve derdest yargılamayı da etkileyebilecek bir hâl var ise suç duyurusu sonucunda dava açılması hâlinde görülmekte olan dava ile birleştirilmek suretiyle sonucuna göre tüm delillerin birlikte tartışılması yoluna gidilecektir (CGK 02.10.2012 tarihli ve 1020-1799 sayılı).

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde:

Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim edilen iddianamede,sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK'nın 103/2-2. cümlesi, 43/1, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca "yazılı sevk maddeleri gereğince cezalandırılmasının'' istenmesi, anlatım bölümünde basit cinsel istismar boyutunda kalan sürtme eylemi ile birlikte temas içermeyen eylemlerden de bahsedilerek "sanığın farklı zamanlardaki bazı eylemlerinin basit istismarı boyutunda kaldığı ancak aynı neviden fikri içtima kuralları gereğince çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan iddianame tanzim edildiğinin" belirtilmesi ve cinsel istismara konu bir olayın açıklanması sırasında cinsel tacize konu başkaca olaylardan da söz edilmesinin o olay hakkında dava açıldığını göstermeyecek olması karşısında, cinsel taciz suçundan usule uygun şekilde açılan bir kamu davasının bulunmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık hakkında cinsel taciz suçundan usule uygun şekilde açılmış bir kamu davasının bulunması sebebiyle direnme gerekçesinin isabetli olduğu görüşü ile karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün gerekçesinin İSABETLİ OLMADIĞINA,

2- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 09.11.2022 tarihli ve 1095-1430 sayılı direnme kararına konu mahkumiyet hükmünün, sanık hakkında cinsel taciz suçundan usulüne uygun şekilde açılmış bir kamu davasının bulunmadığı gözetilmeden CMK'nın 225. maddesine muhalefet edilerek karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

3- Dosyanın, Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.01.2025 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğu ile karar verildi.