"İçtihat Metni"
DİRENME
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 8. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 1179-261
I. HUKUKİ SÜREÇ
Katılanlara yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Niğde 2. Asliye Ceza Mahkemesince 17.01.2017 tarih ve 3-11 sayı ile; sanıkların anılan suçtan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 37/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 109/2, 109/3-a-b, 43/2-1, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanıklar ...... hakkında hak yoksunluğuna, sanık ...'in cezasının aynı Kanun'un 58/6. maddesi uyarıca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine; sanıklar ..... hakkında kurulan hükümlerin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi uyarınca açıklanmalarının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine; katılan ...'ye yönelik basit kasten yaralama suçundan sanık ...'in TCK'nın 86/2, 29, 62, 52/2 ve 52/4. maddeleri uyarınca kesin nitelikte 660 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye; katılan ...'ye yönelik basit kasten yaralama suçundan sanıklar .....'in ise 223/2-e maddesi uyarınca beraatlerine karar verilmiştir.
Katılanlar ....ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanıklar ..... hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin Cumhuriyet savcısı ile sanıklar müdafii ve katılanlar vekili tarafından; katılan ...'ye yönelik basit kasten yaralama suçundan sanıklar .... ... hakkında verilen beraat hükümlerinin ise katılan vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda 01.06.2018 tarih ve 648-983 sayı ile; katılanlar ......'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanıklar ....hakkında ilk derece mahkemesince kurulan mahkûmiyet hükümlerinin kaldırılmasına, anılan sanıkların TCK'nın 109/2, 109/3-a-b, 43/2-1, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna, sanık ...'in cezasının aynı Kanun'un 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine; katılan ...'ye yönelik basit kasten yaralama suçundan sanıklar ..... hakkında ilk derece mahkemesince verilen beraat hükümlerinin kaldırılmasına ve "...mağdur ...'ye karşı basit kasten yaralama eylemlerinin mahkûmiyet hükmü kurulan hürriyeti tahdit suçunun unsuru olduğu anlaşıldığından açılan bu davalar yönünden ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına," karar verilmiştir.
Hüküm kurulmasına yer olmadığına dair kararların katılanlar vekili, mahkûmiyet hükümlerinin ise sanıklar .... ve müdafiileri ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 26.09.2022 tarih ve 16529-12956 sayı ile;
"... 5- Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında mağdur ...'ye yönelik yaralama suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;
Sanıklar ... ve kardeşi...., katılan ... ve...yi katılan ....'nın kocasından özür dilemeleri için bağ evine götürdükleri, burada darbedip alıkoyma eylemi gerçekleştirdikten sonra mağdurları cezalandırmak amacıyla dövmeye devam ettikleri olayda, mevcut dövme eyleminin ayrıca kasten yaralama suçunu oluşturduğu gözetilmeden, kasten yaralama eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsuru olduğundan bahisle atılı suçtan hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi,
...
6- Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;
Sanıkların mağdura yönelik hürriyetten alıkoyma eylemlerini, katılan ...'nın olay günü sanık ...'ın kızı ve ...'in de eşi olan ....'yı telefonla arayıp rahatsız etmesi ve evli olduğunu söylemesine rağmen HTS kayıtlarına göre aynı gün içinde birden fazla kez arayıp rahatsız etmeye devam etmesinden kaynaklanan hiddetin etkisiyle gerçekleştirdikleri anlaşılmakla haklarında TCK'nın 29. maddesi gereğince haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince 17. Ceza Dairesi ise 15.02.2023 tarih ve 1179-261 sayı ile;
"Sanıklardan .....ye karşı yaralama suçundan cezalandırılması hem Yargıtay Yüksek 8. Ceza Dairesinin hem ... Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrarlı uygulamalarına aykırı hem dosya kapsamına ve hukuka aykırı olduğundan bu husustaki bozma ilamına eylemin birden çok mağdura karşı tek fiille gerçekleştirilen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temadi ettiği sırada işlenmesi nedeniyle müstakil kasten yaralama suçu oluşturmayacağı kabul edildiğinden direnilmiştir.
...
Yargıtay 8. Ceza Dairesinin sanıklar hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına ilişkin bozma nedeni incelendiğinde mağdurlardan ...nın ....ın kızı ve....'in eşi olan ....'yı arayıp rahatsız ettiği, mağdurlardan ....'den sanıklara yönelen herhangi bir haksız tahrik oluşturacak eylem bulunmadığı, sanıkların TCK'nın 43/2. maddesi uygulanarak birden çok mağdura karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan cezalandırılmalarına karar verildiği, iki kez cezalandırılmaları gerekirken zincirleme suç (aynı neviden fikri içtima) kuralları uygulanarak bir kez cezalandırıldıkları, zincirleme suçun sonuçları dikkate alındığında cezası daha ağır olan mağdur ...'ye yönelik haksız tahrik içermeyen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyet kararı verilip TCK'nın 43/2. madde yoluyla TCK'nın 43/1. madde uyarınca cezalarında artırım yapılması gerektiği ayrıca TCK'nın 29/1. maddesi uyarınca artırım yapılması durumunda sanıklar lehine 43/2. maddenin yanında TCK'nın 29/1. maddesinin uygulanmasının ikinci kez atıfet sonucu doğuracağı dikkate alınarak Dairemiz kararı dosya kapsamına ve hukuka uygun olduğu," gerekçesiyle direnilerek, sanıklar ....'in katılanlar .....'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan önceki hüküm gibi mahkûmiyetlerine, sanıklar .... ve ...in katılan ...'ye yönelik kasten yaralama eylemleri bakımından ise önceki karar gibi hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Direnme kararına konu bu hüküm ve kararların da katılanlar vekili ile sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22.05.2023 tarihli ve 51198 sayılı onama-bozma istekli tebliğnamesiyle dosya CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 01.11.2023 tarih ve 1621-8384 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
Sanıklar ... ve ... hakkında katılanlar ... ve ...'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve hakaret, katılan ...'ya yönelik eziyet, sanıklar ..., ... ve ... hakkında ise katılan ...'ya yönelik neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar mercilerince itirazın reddine karar verilmesi, sanık ... hakkında katılan ...'ya yönelik özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan verilen hüküm kurulmasına yer olmadığına dair karar ile sanık ... hakkında katılan ...'ya yönelik neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan verilen mahkûmiyet kararı ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş, sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında katılanlar ... ve ...'ye yönelik hakaret, sanık ... hakkında ise katılan ...'ye yönelik basit kasten yaralama suçundan kesin nitelikte adli para cezaları verilmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında katılanlar ... ve ...'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında katılan ...’ye yönelik basit kasten yaralama suçundan verilen hüküm kurulmasına yer olmadığına ilişkin kararlar ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...’in katılan ...’ye yönelik kasten yaralama eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun yanında ayrıca basit kasten yaralama suçunu oluşturup oluşturmadığı,
2- Katılanlar ... ve ...'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu tek bir fiil ile işledikleri kabul edilen ve haklarında TCK'nın 43/2. maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümleri uygulanan sanıklar ..., ..., ... ve ...'e yönelik katılan ...'nin haksız tahrik oluşturacak herhangi bir eyleminin bulunmadığı anlaşılmakla, anılan sanıklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından haksız tahrik hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı,
Hususlarının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında "…mağdur ...'ye karşı basit kasten yaralama eylemlerinin mahkûmiyet hükmü kurulan hürriyeti tahdit suçunun unsuru olduğu anlaşıldığından açılan bu davalar yönünden ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına" şeklinde verilen kararın temyiz edilebilir nitelikte olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Niğde Cumhuriyet Başsavcılığının 20.12.2015 tarihli ve 2552-2357 sayılı iddianamesi ile; sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında katılanlar ... ve ...'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK'nın 37. maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 109/2, 109/3-a-b, 43, 29/1 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açıldığı, anılan iddianamede katılan ...'ye yönelik gerçekleştirilen kasten yaralama eyleminin TCK'nın 109/2. maddesinde düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsuru olarak nitelendirilip ayrıca cezalandırılmasının istenilmediği,
Niğde 2. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 17.01.2017 tarih ve 3-11 sayı ile; sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'in katılanlar ... ve ...'a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK'nın 37/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 109/2, 109/3-a-b, 43/2-1, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına; sanıklar ... ve ... hakkında kurulan hükümlerin CMK'nın 231/5. maddesi uyarınca açıklanmalarının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine; sanık ...'in katılan ...'ye yönelik basit kasten yaralama suçundan TCK'nın 86/2, 29, 62, 52/2 ve 52/4. maddeleri uyarınca kesin nitelikte 660 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye; sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...'in katılan ...'ye yönelik basit kasten yaralama suçundan CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatlerine karar verildiği,
Sanıklar ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlara Cumhuriyet savcısı ile sanıklar müdafii tarafından itiraz edilmesi üzerine Niğde 1. Ağır Ceza Mahkemesince 17.02.2017 tarih ve 2017/156 değişik iş sayı ile itirazın reddine; sanık ... hakkında katılan ...'ye yönelik basit kasten yaralama suçundan kurulan hükmün, sanık müdafii ve katılan vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine ise Niğde 2. Asliye Ceza Mahkemesince 28.02.2017 tarih ve 3-11 sayı ile bahse konu adli para cezasının kesin nitelikte olması nedeniyle istinaf talebinin reddine karar verildiği,
Katılanlar ... ve ...'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, Cumhuriyet savcısı, sanıklar müdafii ve katılanlar vekili tarafından; katılan ...'ye yönelik basit kasten yaralama suçundan sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında verilen beraat hükümlerinin ise katılan vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda 01.06.2018 tarih ve 648-983 sayı ile; katılanlar ... ve ...'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında ilk derece mahkemesince kurulan mahkûmiyet hükümlerinin kaldırılmasına, anılan sanıkların TCK'nın 109/2, 109/3-a-b, 43/2-1, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna, sanık ...'in cezasının aynı Kanun'un 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine; katılan ...'ye yönelik basit kasten yaralama suçundan sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında ilk derece mahkemesince verilen beraat hükümlerinin kaldırılmasına, anılan sanıklar hakkında "...mağdur ...'ye karşı basit kasten yaralama eylemlerinin mahkûmiyet hükmü kurulan hürriyeti tahdit suçunun unsuru olduğu anlaşıldığından açılan bu davalar yönünden ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına," karar verildiği,
Hüküm kurulmasına yer olmadığı kararının katılanlar vekili, mahkûmiyet hükümlerinin ise sanıklar ..., ..., ..., ... ve müdafiileri ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 26.09.2022 tarih ve 16529-12956 sayı ile; sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında katılan ...'ye yönelik kasten yaralama eyleminden verilen hüküm kurulmasına yer olmadığı dair kararın anılan sanıkların darp eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun yanında ayrıca kasten yaralama suçunu oluşturduğunun; sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin ise anılan sanıklar hakkında TCK'nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliklerinden bozulmasına karar verildiği,
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin ise 15.02.2023 tarih ve 1179-261 sayı ile bozma kararına direndiği,
Katılan ... hakkında Niğde Devlet Hastanesince 22.08.2015 tarihinde düzenlenen rapora göre; alkolsüz olan katılanın sağ yanağında kulak ön kısmında ... ve kızarıklık bulunduğu, yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde olduğu,
Katılan ... hakkında Niğde Devlet Hastanesince 22.08.2015 tarihinde düzenlenen rapora göre; alkolsüz olan katılanın burun üst kısmında şişlik, morluk, her iki dudak iç kısmında laserasyon ve morluk bulunduğu, burun kemiğinde kırık olduğu, şişeye oturtulması iddiası ile ilgili bir bulguya rastlanılmadığı,
Katılan ... hakkında Niğde Devlet Hastanesince düzenlenen 24.08.2015 tarihli ve 1604-15 sayılı raporda; katılanın sol göz altında 3x2 cm'lik ekimoz, alt dudak iç yüzde 1 cm'lik abrazyon, burun sırtında ödem saptandığı, katılana ilişkin düzenlenen olay tarihli 1 adet radyogramın incelenmesinde burun kemiği ucunda ayrıksız kırık saptandığı, söz konusu yaralanmanın katılanın yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek nitelikte hafif olmadığı, burun kemiği ucundaki ayrıksız kırığın kişinin yaşam fonksiyonlarını 1 (Hafif) derecede etkileyeceği, yüzünde sabit iz bulunmadığı,
Kolluk tarafından düzenlenen 23.08.2015 tarihli tutanağa göre; sanık ...'nin kullanmakta olduğu cep telefonu üzerinde yapılan incelemede katılan ...'ya ilişkin görüntüye rastlanılmadığı,
Kolluk tarafından düzenlenen CD izleme ve çözümleme tutanağına göre; Yenice Mahallesi, Kemali Ümmiye Caddesi üzerinde bulunan Kömürcülük isimli iş yerine ait güvenlik kamera görüntülerinin incelenmesinde, kamera saatinin güncel saate göre bir saat ileri olduğu, 22.08.2015 tarihinde sanıklar ... ve ...'ın ... Antika isimli iş yerinin önünde oturdukları esnada saat 20.02.14 sıralarında katılanlar ... ve ... ile tanık ...'in yanlarına geldikleri, söz konusu şahısların hep birlikte saat 20.02.35 sıralarında bahse konu iş yerine girip kamera görüş açısından çıktıkları, aynı gün saat 20.04.06 sıralarında iş yerinden çıkan şahısların hep birlikte Bankalar Caddesi istikametine doğru yürüyerek kamera görüş açısından çıktıkları, bir daha da dönmedikleri,
Kolluk tarafından düzenlenen 23.08.2015 tarihli telefon inceleme tutanağına göre; sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...'in cep telefonları üzerinde yapılan incelemede katılan ...'ya ait görüntüye rastlanılmadığı,
Kolluk tarafından düzenlenen 23.08.2015 tarihli tutanağa göre; katılan ... ile birlikte olay yerinin tespiti amacıyla Gümüşler kasabasına gidildiği, katılan ...'nın kolluk görevlilerine Eski Gümüş Mahallesi, Özyurt Caddesi, Göl Mevki bila sayılı yerdeki bağ evini göstererek bu evin bahçesinde söz konusu olayın gerçekleştiğini, bahçeye açık olan yeşillik alandan girdiklerini, bahçe içerisinde bulunan ikamete ise hiçbir şekilde girilmediğini söylediği, olay yerinde yapılan araştırmada bahse konu bahçenin içerisinde bulunan evin kilitli olduğu ve bu eve girilebilecek açık bir yerin bulunmadığı, bahçe ön tarafında bir adet demir kapı bulunduğu ancak bahçenin diğer cephelerinin açık olduğu, herhangi bir tel örgü veya duvarla örtülü olmadığı, bahçenin açık olan yerlerinden bahçeye girilmek suretiyle olay yeri ve çevresinde yapılan araştırmalarda olaya konu olan cam şişe veya başkaca herhangi bir suç ve suç unsuruna rastlanılmadığı, bahçe içerisinde bulunan ikametin dış cephesinde güvenlik kamerası bulunduğu görülerek mahalle muhtarı vasıtasıyla ikamet sahibi olduğu tespit edilen ... isimli şahsın arandığı, yapılan görüşmede güvenlik kamerasının çalışmadığının, sadece caydırıcı amaçla takılı olduğunun öğrenildiği,
Anlaşılmıştır.
Katılan ... kollukta; oğlu olan katılan ... ile birlikte inşaat işleri yaptıklarını, 22.08.2015 tarihinde saat 15.25 sıralarında uzaktan akrabası olan sanık ...'ın kendisini telefonla arayıp dükkânına çağırdığını, saat 15.30 sıralarında söz konusu dükkâna gittiğini, orada sanıklar ... ve ...'i gördüğünü, kendisinden bir süre sonra ise kaynı olan tanık ...'in de aynı dükkâna geldiğini, sanık ...'ın; "Kızıma senin oğlun ... telefon açmış." dediğini, hemen katılan ...'yı telefonla arayıp telefonun sesini de dışarıya vererek sanık ... ile görüştürdüğünü, oğlunun sanık ...'a bir arkadaşının söz konusu numarayı verdiğini, art niyeti olmadığını söylediğini, bunun üzerine sanık ...'ın katılan ...'dan yanına gelip özür dilemesini istediğini, daha sonra dükkândan ayrıldığını, saat 19.00 sıralarında oğlunu alıp sanık ...'ın dükkânına gittiklerini, bahse konu iş yerinde sanık ... ve ...'in bulunduğunu, sanık ...'ın bağda olduğunu belirttiği sanık ...'ten katılan ...'nın özür dilemesini istediğini, bunun üzerine katılan ... ve sanıklar ... ve ... ile birlikte plakasını bilmediği bir araçla Gümüşler kasabasında bulunan yerini bilmediği fakat gösterebileceği bağ evine gittiklerini, söz konusu yerde sanıklar ..., ..., ... ve ...'in alkol aldıklarını gördüğünü, kendilerini bağ evinin girişinde sanık ...'in karşıladığını, sonrasında sanıklar ..., ... ve ...'in de yanlarına geldiklerini, katılan ...'nın özür dilemek için sanık ...'in yanına gittiğini, ardından sanık ...'in doğrudan katılan ...'nın suratına kafası ile vurduğunu, daha sonra sanık ...'in yumrukla katılan ...'nın yüzüne vurup katılan ...'ya küfür ettiğini, sanık ...'ın kendisini tuttuğunu, sanık ...'in de yüzüne yumrukla vurduğunu, sanık ...'den küfür etmemesini istediğinde kendisine hitaben sinkaflı küfür ettiğini, "Özür dilemek için geldik, niye vuruyorsunuz?" dediğinde sanık ...'in; "Daha dur, ne yapacağımızı sandın." şeklinde cevap verdiğini, sanık ...'in sanık ...'den şişe getirmesini istediğini, sanıklara ne yapacaklarını sorduğunda sanıklar ... ve ...'in kendisini kollarından tutup bahçe içerisinde ıssız bir yere götürdüklerini, ancak bulunduğu yerden katılan ... ile sanıkların aralarında geçen konuşmaları duyduğunu, sanık ...'in katılan ...'ya; "Kafana mı sıkayım şişeye mi oturtalım avradını s....ğim, çıkar lan pantolonunu a.... koduğumun çocuğu." dediğini, katılan ...'nın ise; "Yapmayın." dediğini duyduğunu, fakat katılan ...'ya ne yaptıklarını görmediğini, sanık ...'in sanık ...'den telefonunu getirmesini isteyip; "Resimlerini çekelim, internete verelim." dediğini duyduğunu, kendisini götürdükleri bahçe içinde ...'in kendisini darbettiğini, bu sırada sanık ...'in katılan ...'ya; "Giy lan elbiseni p...venk." dediğini, sonrasında sanıklar ... ve ...'in kendisini oğlunun yanına götürdüklerini, bu sırada katılan ...'nın pantolonunu çektiğini gördüğünü, bağ evine gittiklerinde üzerinde bulunan telefonu kimseyi aramaması için sanık ...'ın elinden alıp kapattığını, sonrasında ise telefonunu kendisine geri verdiğini, ardından sanık ...'in kendilerine hitaben; "S..tir olun gidin." dediğini, katılan ... ile birlikte yaya olarak Niğde merkeze doğru giderken 3 araçla arkalarından gelen sanıklardan ...'in kendisine hitaben; "Daha bu yetmez, görüşeceğiz, şimdi git, emniyete şikâyet et." dediğini, yaya olarak gelirken kaynı olan tanık ...'ı arayıp kendilerini almasını istediğini, onun da aracı ile kendilerini alıp hastaneye götürdüğünü, 17.03.2016 tarihli oturumda kolluk ifadesine ek olarak; sanık ...'in elinde silah olduğunu, 17.11.2016 tarihli oturumda önceki ifadelerine ek olarak; olay tarihinde kendisine silah doğrultan kişinin sanık ... olduğunu, silah zoruyla kendisini katılan ...'nın yanında biraz uzağa götürdüklerini; yine aynı tarihte önceki ifadelerinden farklı olarak; biraz uzakta olsa da oğluna yapılanları da gördüğünü, oğluna sanık ...'in silah doğrulttuğunu,
Katılan ... aşamalarda benzer şekilde; babası olan katılan ... ile birlikte inşaat işleri yaptığını, sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'in uzaktan akrabaları olduğunu, 22.08.2015 tarihinde saat 12.30 sıralarında çalışmış olduğu inşaatta arkadaşı olan ... isimli şahsın hatırlamadığı ve telefon arama kaydından da sildiği bir numara verip bu numaranın ... isimli birine ait olduğunu belirterek; "Ara konuş arkadaşlık et." dediğini, bunun üzerine 0 541 *** 27 78 numaralı telefonundan arkadaşının verdiği numarayı aradığını, telefonu açan tanık ...'ne; "Merhaba ben ... konuşabilir miyiz?" dediğini, tanık ...'nın evli olduğunu kendisini aramamasını söyleyerek telefonu kapattığını, sonrasında ise bu kişinin kendisine numarasını kimden aldığına yönelik daha sonradan sildiği bir mesaj gönderdiğini, bunun üzerine tanık ...'yı tekrar aradığını ve "Kimden aldığımı boş ver." dediğini, tanık ...'nın kendisine küfür etmesi üzerine bir daha aramayacağını belirtip telefonu kapattığını, aynı gün saat 14.00 sıralarında katılan ...'nin kendisini telefonla aradığını; "Oğlum sen kimi aradığını farkında mısın?" demesi üzerine bilmediğini söylediğini, aradığı kişinin sanık ...'ın kızı olduğunu söyleyen babasının akşam gelip özür dilemesini istediğini, sonrasında sanık ...'in kendisini telefonla arayıp dükkâna çağırarak orada görüşmek istediğini belirttiğini, saat 19.00 sıralarında katılan ... ile birlikte bahse konu dükkâna gittiklerini, orada sanıklar ... ve ...'in bulunduğunu, her ikisinden de özür dilediğini, sanık ...'ın kendisinden sanık ...'ten de özür dilemesini istediğini, ardından katılan ... ve sanıklar ... ve ... ile birlikte sanık ...'ın kullandığı plakasını bilmediği bir araçla Gümüşler kasabasına doğru gittiklerini, Gümüşler barajını geçtikten sonra ıssız bir yerde bulunan bağ evine ulaştıklarında kendilerini sanık ...'in karşıladığını, onun yanına giderek özür dilediğini, sanık ...'in ise kendisine küfür ederek kafa attığını, bunun üzerine yere düştüğünü, bu sırada yanlarına sanıklar ..., ... ve ...'nin de geldiğini, sanık ...'in kendisine sinkaflı küfürler ederek yüzüne yumrukla vurduğunu, babasının; "Neden vuruyorsunuz?" demesi üzerine sanık ...'in katılan ...'ye yumrukla vurduğunu, sanık ...'in; "Bunu cezalandıralım." dediğini, sanıklar ... ve ...'in katılan ...'nin kollarından tutup bahçe içinde başka bir yere götürdüklerini, katılan ...'nin polisi arayacağını söylemesi üzerine elinde bulunan telefonunu sanık ...'ın aldığını, sanıklar ..., ..., ... ve ...'in kendisini hırpaladıklarını, sanık ...'in diğer sanık ...'ye; "Silahı getirin." dediğini, sanık ...'in yanına gelip belinden çıkardığı siyah renkli markasını bilmediği bir tabancayı kafasına dayadığını, diğerlerine; "Şişeyi getirin." dediğini, sanık ...'nin siyah renkli bir şarap şişesi getirip yere dik bir şekilde koyduğunu, sanık ...'in kendisine; "Ya kafana sıkayım ya da şişenin üzerine oturacaksın." demesi üzerine; "Yapmayın bizler akrabayız." dediğini, sanık ...'in; "Boş verin şişeyi, vurun öldürün şerefsizi." dediğini, sanık ...'in kafasına silah dayayıp şişenin üzerine oturmasını istediğini, bunun üzerine pantolonunun kemerini çözdüğünü, iç çamaşırlarını ayak ucuna kadar indirdiğini, söz konusu şişenin bacak arasına gelecek şekilde oturduğunu, şişenin kalçasına temas ettiğini ancak anüsüne girmediğini, bu sırada sanık ...'nin cep telefonu ile fotoğraflarını çektiğini, bu fotoğrafları internete vereceğini, kendisini rezil edeceğini söylediğini, ayağa kalkıp pantolonunu giyerken babasını yanına getirdiklerini, ardından kendilerini hitaben; "S..tirin gidin." dediklerini, daha sonra katılan ... ile birlikte yaya olarak Niğde merkeze doğru yürüdüklerini, bu sırada sanıkların; "Anca gidersiniz." diyerek yanlarından peş peşe araçlarla geçtiklerini, akabinde katılan ...'nin cep telefonu ile tanık ...'ı aradığını, tanık ...'ın gelip kendilerini hastaneye götürdüğünü,
Tanık ...aşamalarda benzer şekilde; akrabası olan sanık ...'ın 22.08.2015 tarihinde saat 15.30 sıralarında kendisini arayıp işlemekte olduğu antika dükkânına çağırdığını, bunun üzerine saat 16.00 sıralarında söz konusu iş yerine gittiğini, bahse konu dükkânda sanık ...'ın dışında katılan ... ile diğer sanık ...'in bulunduğunu, sanık ...'ın kendisine katılan ...'nin oğlu olan diğer katılan ...'yı kastederek; "Vurayım mı, öldüreyim mi, ne yapayım." dediğini, sanık ...'a ne olduğunu sorduğunda katılan ...'nın telefon numarasını göstererek; "... benim kızımı bu numaradan arayarak rahatsız etmiş, bu konu namus işi oldu." dediğini, bir yanlışlık olduğunu, akraba olduklarını ve büyütmeye gerek olmadığını söylediğini, gerekirse ... ile konuşup özür dileteceğini belirttiğini, kendisinin yanında yeğeni olan katılan ...'yı aradığını, katılan ...'nın kendisine; "Dayı ...'ın kızı olduğunu bilmiyordum, bana kızın numarasını bizim köylü olan ... ... verdi, ben kıza kesinlikle hiçbir şekilde kötü söz söylemedim ve sarkıntılık etmedim, ben ... abinin kızı olduğunu bilseydim kesinlikle böyle bir şey yapmazdım, gerekirse gelir elini öper özür dilerim." dediğini, sonra sanık ...'dan olayı büyütmemelerini istediğini, ardından katılan ... ile dükkândan ayrıldıklarını, aynı gün saat 18.00 sıralarında sanık ...'ın kendisini arayıp; "... benim telefonuma bakmıyor, oğlu ... ile benim dükkânıma gelsinler, damadım olan ... ile kendilerini barıştırayım." dediğini, akabinde katılanlar ... ve ...'yı arayarak durumu kendilerine anlattığını, onları sanık ...'ın dükkânına gönderdiğini, aradan biraz zaman geçtikten sonra aynı gün 19.30 sıralarında katılan ...'nın kendisini telefonla arayarak imam hatip okulunun yanına çağırdığını, oraya vardığında katılanlar ... ve ...'yi gördüğünü, katılan ...'nın ağlayarak; "Dayı bana pusu kurmuşlar, ..., ..., ..., ... ve ... beni ve babamı Gümüşler tarafında ıssız bir yere götürdüler, bunlar benim kafama silah dayadılar, babamı benim yanımdan uzaklaştırdılar ve beni şişeye oturttular." dediğini, kendilerine; "Bu akrabalığa sığmaz, oturup düşünün gerekirse polise şikâyetçi olun." diyerek onları evlerine bıraktığını, katılanların ne zaman, ne şekilde hangi araç ile nereye götürdüklerini görmediğini, bu şahıslarda silah olup olmadığını bilmediğini,
Tanık ... aşamalarda benzer şekilde; isminin ... olmasına rağmen etrafında Sair ismi ile bilindiğini, 22.08.2015 tarihinde saat 21.30 sıralarında 0 537 *** 01 63 numaralı telefonunu 0 532 *** 74 52 numaralı hattan arayan bir erkek şahsın kendisine hitaben; "Sair abi, olanları duydun mu, haberin var mı?” dediği, telefondaki şahsa kim olduğunu sorduğunda kendisinin sanık ... olduğunu söylediğini, bu şekilde şahsı tanıdığını, sanık ...'e ne olduğunu sorduğunda kendisine; "... gelinimi telefonda rahatsız etmiş, ben de ... ve babası ...'yi silah zoruyla aldım, eski Gümüşlerdeki bahçeye götürdüm, kafasına silah dayadım. ...'yı öldüresiye dövdüm ve şişeye oturttum, hatta fotoğrafını çektim yarın internete yayınlayacağım." dediğini, katılan ...'nın böyle bir şey yapmayacağını, eğer böyle bir şey yapmış ise şerefsiz olduğunu, ancak katılan ... böyle bir şey yapmamış ise kendisinin şerefsiz olduğunu söyleyip telefonu kapattığını, katılanların ne zaman, ne şekilde, hangi araç ile nereye götürdüklerini görmediğini, bu şahıslarda silah olup olmadığını bilmediğini, olaydan sanık ...'in kendisini araması üzerine haberdar olduğunu,
Tanık ... aşamalarda benzer şekilde; 22.08.2015 tarihinde saat 13.00 sıralarında çalışmış olduğu inşaatta öğle yemeği yedikleri esnada amcasının oğlu olan katılan ...'nın ismini ... olarak bildiği şahsı telefonla aradığını, bu sırada katılan ...'nın telefonuna bir numara yazdığını gördüğünü, sonrasında katılan ...'nın 2 ya da 3 kez telefonuna yazdığı numarayı aradığını, telefonu açan şahsa; "Sesin çok tatlı." dediğini, telefonu açan kişinin; "Sen salak mısın?" diyerek telefonu kapattığını, 5 dakika sonra katılan ...'nın telefonunun çaldığını, arayan şahsın katılan ...'nın kim olduğunu sorması üzerine katılan ...'nın kendisini tanıtıp telefondaki kişiye evli olup olmadığını sorduğunu, telefondaki şahsın evli olduğunu söylemesi üzerine katılan ...'nın özür dileyerek telefonu kapattığını, bir süre sonra katılan ...'nin katılan ...'yı arayarak; "Lan çocuk senin aradığın kız kimdi biliyor musun? ... amcanın kızını aramışsın." dediğini, yine telefonda sanık ...'ın katılan ...'ye; "...'nın kalemini kırdım" dediğini duyduğunu, saat 16.00 sıralarında tanık ...'ın katılan ...'yı arayıp ona bir yanlışlık yaptığını, özür dilemesi için sanık ...'ın kendisini dükkânında beklediğini ve sanık ... ile damadından özür dilemesi gerektiğini söylediğini, aynı gün saat 18.00 sıralarında işlerinin bittiğini, katılan ...'nin yanlarına gelip kendilerini aldığını, doğruca sanık ...'ın işletmiş olduğu antika dükkânına gittikleri, katılan ...'nın orada bulunan sanık ...'dan özür dilediğini, daha sonra sanık ...'ten özür dilemek için sanıklar ... ve ...'in katılanlar ... ve ... ile birlikte araçla yanından ayrıldıklarını,
Tanık ... savcılıkta; sanık ... ile 20 gündür evli olduğunu, olay tarihinde öğle saatlerinde 0 531 *** 75 85 numaralı telefonunun 0 541 *** 27 78 hattan arandığını, o sırada Ankara ilinde bulunduğunu, kendisini ... olarak tanıtan şahsın tanışmak istediğini söylediğini, evli olduğunu belirtip; "Beni ne yüzle arıyorsunuz." dediğini, bu kişinin; "Evliysen bile konuşalım, beni kocandan daha çok seversin." diyerek kendisini taciz ettiğini, söz konusu şahsı tersleyip telefonu kapattığını, ardından yine arayan şahsın evli olduğunu bilmediğini belirtip özür dilediğini, ancak yine de; "Rica ediyorum benimle konuş." dediğini, bu şahsa bir daha ararsa kendisini babasına şikâyet edeceğini söylemesi üzerine şahsın; "Beni ailene söylersen ben de senin annen ve babanla konuşurum, aileni senin üzerine kışkırtırım, seni öldürttürüm." diyerek kendisini tehdit ettiğini, bunun üzerine telefonu kapattığını, bir süre sonra yanındaki şahıslar aracılığıyla yakınlarının kendisine ulaşması üzerine telefonunu açtığını, ardından söz konusu kişinin 3-4 kez daha aradığını ancak telefonu açmadığını, bu arada Niğde ilindeki annesini telefonla arayıp kendisini arayan numarayı verdiğini, bahse konu numaranın kendisini rahatsız ettiğini, bu nedenle telefonu kapattığını söylediğini, ailesinin numarayı sorgulamaları üzerine uzaktan akrabaları olan katılan ...'ya ait olduğunu öğrendiklerini, bu aşamadan sonra gerçekleşen olaylardan bilgisi olmadığını, mahkemede savcılık ifadesine ek olarak; telefonla rahatsız edildiğini olay sonrası annesine anlattığını, annesinin de babasına söylediğini, ayrıca eşine de haber verdiğini, eşinin ise arayan kişinin akrabaları olduğunu belirtip konuyu halledeceklerini söylediğini,
Tanık ... aşamalarda benzer şekilde; eşi olan tanık ... ile birlikte 22.08.2015 tarihinde saat 17.30 sıralarında sanıklar ... ve ...'in evlerine akşam yemeğine geldiklerini, beraber yemek yediklerini, ardından tanık ... ile sanıklar ... ve ...'in alkol almaya başladıklarını, kendisinin saat 21.00 sıralarında çocuğunu alarak dışarıya yürüyüşüye çıktığını, saat 22.30 sıralarında tekrar evine döndüğünü, söz konusu kişilerin o sırada hâlen evlerinde bulunduklarını, kendilerine kahve yapıp birlikte içtiklerini, saat 23.30'a kadar birlikte oturduklarını, daha sonra ise sanıklar ... ve ...'in evlerinden ayrıldıklarını, suça konu olayla ilgili bilgisinin bulunmadığını,
Tanık ... kollukta; komşuları olan sanıklar ... ve ...'i 22.08.2015 tarihinde saat 17.30 sıralarında akşam yemeği için evine davet ettiğini, birlikte oturup yemek yediklerini, alkol aldıklarını, saat 23.30'a kadar sohbet ettiklerini, bu süre zarfında sanıklar ... ve ...'in hiç yanından ayrılmadıklarını, bu sırada tanık ...'nin de yanlarında olduğunu, ancak saat 21.00 sıralarında çocuklarını alarak çarşıya gittiğini, saat 22.30 sıralarında ise eve döndüğünü, suça konu olayla ilgili bilgisinin bulunmadığını, mahkemede kolluk ifadesinden farklı olarak; olay tarihinde sanık ... ve eşi ile kendisi ve eşinin saat 20.00 sıralarında mangal yaptıklarını, takriben 1,5 saat oturduklarını, alkol aldıklarını, daha sonra bu kişilerin evlerinden ayrıldıklarını, çelişki üzerine sorulunca; mahkeme huzurundaki beyanının esas alınmasını istediğini, bu olayın hatırladığı kadarıyla saat 20.00 sıralarında gerçekleştiğini, sanık ...'in de yanlarında olduğunu ifade sırasında hatırladığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... kollukta; antika eşya üzerine iş yeri bulunduğunu, tanık ...'nın kızı, sanık ...'in damadı, sanık ...'in dünürü, sanıklar ... ve ...'in kardeşleri, sanık ...'nin ise oğlu olduğunu, katılanlar ... ve ...'nın uzaktan akrabaları olsa da fazla bir samimiyetleri olmadığını, zaman zaman görüştüklerini ancak aralarında husumet bulunmadığını, 22.08.2015 tarihinde saat 10.00 sıralarında iş yerini açtığını, aynı gün saat 15.00 sıralarında sanık ...'nin dükkânına gelmesi üzerine bir süre oturduklarını, bu sırada kendisine sanık ...'i sorduğunu, bunun üzerine aralarında bir sorun varsa kendisini karıştırmamalarını ve aralarında hâlletmelerini istediğini, sonrasında katılan ...'nin dükkândan ayrıldığını, nereye gittiğini bilmediğini, gün içerisinde katılan ... ile ne yüz yüze ne de telefonda görüştüğünü, saat 16.30 sıralarında katılanlar ... ve ...'nın dükkânının önünden geçtiklerini ancak içeri girmediklerini, asabi tavırları olduğunu, ardından oradan ayrıldıklarını, aynı gün saat 18.30 sıralarında evine gittiğini, suçlamaları kabul etmediğini, ruhsatlı veya ruhsatsız silahı olmadığını, sulh ceza sorgusunda ve mahkemede kolluk ifadesinden farklı olarak; 22.08.2015 tarihinde katılan ...'nın tanık ...'yı birkaç kere cep telefonu ile arayarak taciz ettiğini öğrendiğini, bunun üzerine akrabası olan tanık ...ile konuyu konuştuğunu, olayı tatlıya bağlamaya karar verdiklerini, katılanlar ile ... Antika isimli iş yerinde buluştuklarını, katılan ...'nın kendisinden özür dilediğini, ancak kızının ve annesinin içlerinin rahat etmesi amacıyla Gümüşler kasabasında oturan diğer kişilerin de yanına giderek özür dilemesi gerektiğini katılan ...'ya söylediğini, bunu üzerine saat 19.00 sıralarında kendi kullandığı araçla katılanlar ..., ... ve sanık ... ile birlikte Gümüşler kasabasına doğru yola çıktıklarını, yolda katılan ...'nın ileri geri konuşması üzerine sinirlenip ani fren yaptığını, bunun üzerine katılan ...'nın başını camı açık olan kapıya çarptığını, ardından Gümüşler sapağında katılanları aracından indirip Gümüşler kasabasındaki evlerine gittiklerini, sanıklar ... ile ...'in katılanlar ... ve ... ile buluşmadan önce iş yerine geldiklerini, onlarla bu konuyu konuştuklarını, onlara olayı tatlıya bağlayacağını söyleyerek evlerine gönderdiğini, sanıklar ... ve ...'in de diğer sanıklar ... ve ...'den önce iş yerine uğradıklarını, onları da aynı şekilde iş yerinden gönderdiğini,
Sanık ... kollukta; Mersin ilinde tır şoförü alarak çalıştığını, Niğde ilinde bulunan ve ağabeyi olan sanık ...'ın yanına ziyaret amaçlı olarak geldiğini, yaklaşık bir aydır Niğde ilinde bulunduğunu, bu süre içerisinde küçük kardeşi olan sanık ...'in Gümüşler kasabasında bulunan bağ evinde kaldığını, katılanlar ... ve ...'nın akrabaları olduğunu, ancak bu şahıslarla görüşmediğini, 22.08.2015 tarihinde saat 12.30-13.00 sıralarında sanık ...'ın işletmiş olduğu Niğde merkezde bulunan antika dükkânına gittiğini, akşama doğru dükkân önünde oturduğu esnada katılan ...'nin geldiğini, selamlaştıktan sonra dükkân içinde bulunan sanık ...'ın yanına gittiğini, kendisinin ise dışarıda oturmaya devam ettiğini, bir süre sonra da oradan ayrılıp çarşı merkezine gittiğini, sanık ... ile katılan ...'nin aralarında ne konuştuklarını bilmediğini, sanık ...'ın gün içinde kendisine herhangi bir olaydan bahsetmediğini, aralarında ne geçtiğini bilmediğini, çarşıda işi bittikten sonra saat 20.00 sıralarında kendi kullandığı aracı ile tek başına Gümüşler kasabasında bulunan bağ evine gitttiğini, evde yeğenleri ile gelinin bulunduğunu, katılan ...'yi dükkân dışında başka bir yerde görmediğini, katılan ...'yı ise hiç görmediğini, suçlamaları kabul etmediğini, sanık ... ile dünürü olan diğer sanık ...'in katılanları bağ evine getirmediklerini, ruhsatlı veya ruhsatsız bir silahı bulunmadığını, sulh ceza sorgusunda kolluk ifadesinden farklı olarak; 22.08.2015 tarihinde akşam saatlerinde katılanlar ..., ... ve sanık ... ile birlikte konuşmak amacıyla sanık ...'ın Gümüşler beldesindeki evine giderken aracın arka koltuğunda oturan katılan ...'nın ileri geri sözler söylemesi üzerine aracı kullanan sanık ...'ın bu sözlere sinirlenip ani fren yaptığını, bu fren nedeniyle katılan ...'nın başını arabanın kapısına çarptığını, aynı şekilde konuşmaya devam etmesi üzerine ise Eski Gümüşler sapağını geçer geçmez araçtan katılanlar ... ve ...'yi indirip Niğde merkeze döndüklerini, istinabe olunan mahkemede sulh ceza sorgusuna ek olarak; olay tarihinde katılan ...'nın tanık ...'yı telefon ile rahatsız ettiğini öğrendiklerini, kendisi akrabaları olduğundan sanık ...'ın iş yerine çağırdıklarını, katılanlar ... ve ... ile bu konuda görüştüklerini hatta bu konuşmalarla ilgili kamera görüntülerinin dosya da mevcut olduğunu,
Sanık ... kollukta; katılanlar ... ve ...'nın uzaktan akrabaları olduğunu, aralarında geçmişten gelen bir husumet bulunduğunu, bu nedenle katılanlar ile konuşmadığını, kendi eşi ile oğlunun eşi olan tanık ...'nın Ankara ilinde olmaları nedeniyle oğlu olan sanık ...'in geçici olarak yanında kaldığını, 22.08.2015 tarihinde saat 08.00 sıralarında sanık ... ile birlikte eski sanayide bulunan iş yerine gittiklerini, saat 17.00'ye kadar da orada bulunduklarını, sonrasında sanık ... ile birlikte evlerine gittiklerini, saat 17.30 sıralarında oğlu ile birlikte soy ismini bilmediği ... isimli komşularına gittiklerini, bu kişinin evinin bahçesinde akşam saat 21.00 ya da 22.00'ye kadar beraber alkol aldıklarını, ardından oğlu ile birlikte evlerine döndüklerini, gece saat 02.40 sıralarında kapı çalındığını ve kapıyı açtığında karşısında polisleri gördüğünü, sanık ...'ın gelininin babası ve aynı zamanda uzaktan akrabaları olduğunu, diğer sanıklar ile 22.08.2015 tarihinde yüz yüze görüşmediğini, fakat sanık ... ile telefonda araba alım satımı ile ilgili olarak görüştüğünü, hiç kimsenin kendisine ne telefonda ne de yüz yüze katılan ...'nın tanık ...'yı telefonda rahatsız ettiğini söylemediğini, bu olaydan haberi olmadığını, katılanları kimin nerede darbettiklerini bilmediğini, suçlamaları kabul etmediğini, kendisinin veya oğlunun ruhsatlı ya da ruhsatsız silahı olmadığını, sulh ceza sorgusunda ve mahkemede kolluk ifadesinden farklı olarak; 22.08.2015 tarihinde iş yerinde çalışırken sanık ...'in eşi olan tanık ...'nın taciz edildiğini söylediğini, bu konuyu konuşmak için dünürü olan sanık ...'ın iş yerine akşam saatlerinde gittiklerini, yaklaşık yarım saat kadar iş yerinde oturduklarını, sanık ...'ın; "Ben ...'ya özür dilettireceğim, siz bu işe karışmayın." dediğini, ardından oğlu ile birlikte evlerine gittiklerini, katılanlar ... ve ...'nin uzaktan akrabaları olduklarını, bu olaydan önce aralarında husumet oluşturacak herhangi bir olay yaşanmadığını, olay günü evlerine gittikten sonra evden çıkmadıklarını,
Sanık ... kollukta ve mahkemede; tanık ...'nın eşi olduğunu, katılanlar ... ve ... ile uzaktan akraba olduklarını, katılan ... ile babası olan sanık ... arasında bilmediği meselelerden dolayı daha öncesinde husumet bulunduğunu, bu şahıslarla hiçbir şekilde görüşmediklerini, organize sanayide bulunan Pozitif Makine isimli iş yerinde çalıştığını, 22.08.2015 tarihinde kendisine araba alacağı için izin isteyerek işe gitmediğini, gün içerisinde sabah saatlerinde Galericiler Sitesine gittiğini, ancak kendisine uygun araba bulamadığı için araba alamadan döndüğünü, babası ile birlikte babasının eski sanayi içerisindeki demirci dükkânına gittiklerini, babasının hazırladığı demirleri araca yükleyip aynı gün saat 11.00-12.00 sıralarında Toprak Mahsulleri Ofisi karşısında yer alan bir adrese gittiklerini, orada çalışırken saat 12.30 sıralarında tanık ...'nın kendisini arayarak 0 541 *** 28 78 numaralı telefon hattının kendisini arayıp; "Ben senin kim olduğunu biliyorum, tanışalım, görüşelim." diyerek rahatsız ettiğini, kendisinin de tersleyerek telefonu kapattığını, ancak aynı numaranın yarım saat sonra tekrardan aradığını ve "Ben senin kim olduğunu biliyorum, seni tanıyorum, benim ... Kurt isimli facebook adresim var istersen gir bak." dediğini, bunun üzerine eşinin tekrardan telefonu kapattığını, eşinin vermiş olduğu bu numarayı kendi cep telefonundan aradığını, telefona çıkan erkek şahsa kim olduğunu sorduğunu ancak bu kişinin kendisini tanıtmadığını, bunun üzerine şahsa rahatsız ettiği kadının eşi olduğunu belirtip bir daha rahatsız etmesini istediğini, bu şahsa ayrıca küfür edip telefonu kapattığını, eşinin babası olan sanık ...'ın daha sonra eşini rahatsız eden kişinin katılan ... olduğunu öğrendiğini, bu olayla ilgili telefon ile görüştüğü kayınbabasının kendisine; "Sen bu konunun üzerine düşme, bu olaya karışma." dediğini, işleri bittikten sonra babası ile birlikte eski sanayideki dükkâna gittiklerini, babasının orada tekrardan galericiler sitesine arabaya bakmaya gittiğini, plakasını hatırlayamadığı beyaz renkli Tempra marka bir araç alıp geldiğini, birlikte saat 17.00 sıralarında iş yerini kapatarak ikametlerine gittiklerini, annesi ve eşinin Ankara ilinde bulunduklarını, karşı komşuları olan tanık ...'nin kendilerini akşam yemeğine davet ettiğini, babası ile birlikte akşam 18.00 sıralarınla komşularına yemeğe gittiklerini, aynı evde babası ile birlikte saat 22.00 ya da 23.00'e kadar oturduklarını, buradan başka hiçbir yere gitmediklerini, suçlamaları kabul etmediğini, kendisine ait ruhsatlı veya ruhsatsız bir silahı olmadığını, sulh ceza sorgusunda kolluk ve mahkeme ifadesinden farklı olarak; eşinin katılan ... tarafından rahatsız edildiğini öğrendikten sonra aynı gün saat 17.00-17.30 sıralarında babası ile birlikte sanık ...'ın sahibi olduğu ... Antika isimli iş yerine gittiklerini, burada sanık ...'ın, eşini taciz eden kişinin katılan ... olduğunu, olayı tatlıya bağlayacağını söyleyip kendilerinden bir şey yapmamalarını istediğini, uzaktan akrabaları olan katılanlar ... ve ... ile aralarında hiçbir sorun bulunmadığını,
Sanık ... kollukta; inşaat işleri ile uğraştığını, sanıklar ... ve ...'ın kardeşleri, tanık ...'nın sanık ...'ın kızı, sanıklar ... ve ... ile katılanlar ... ve ...'nın ise uzaktan akrabaları olduğunu, 22.08.2015 tarihinde 06.00 sıralarında inşaat işlerini takip etmek için evden çıkıp Altunhisar ilçesinde bulunan inşaatına işçileri ile birlikte gittiğini, bu sırada sanık ...'nin de yanında bulunduğunu, aynı gün saat 18.00-19.00 sıralarında Niğde il merkezine geldiklerini, işçilerini evlerine bıraktıklarını, saat 20.00'ye kadar bürosundaki işleri hallettiğini, ardından sanık ... ile birlikte Gümüşler kasabasında bulunan evlerine gittiklerini, sanık ...'yi evine bıraktığını, daha sonra kendi evine geçtiğini, gece boyunca evinden dışarı hiç çıkmadığını, Gümüşlerde ikamet eden sanık ...'ın evine sadece sanık ...'yi bıraktığını sonrasında ise hiç gitmediğini, katılanlar ... ve ... ile aralarında herhangi bir husumet olmadığını, suçlamaları kabul etmediğini, ruhsatlı veya ruhsatsız bir silahı olmadığını, sulh ceza sorgusunda kolluk ifadesinden farklı olarak; 22.08.2015 tarihinde sanık ... ile birlikte Altunhisar ilçesindeki inşaatlarında çalışırken uzaktan akrabası olan katılan ...'nın sanık ...'ın kızı olan tanık ...'yı arayarak taciz ettiğini öğrendiğini, saat 17.30'a kadar çalıştıktan sonra sanık ... ile birlikte Niğde merkeze döndüklerini, sanık ...'ın yanına giderek konuyu konuştuklarını, sanık ...'ın; "Ben gerekeni yaparım, siz bir şey yapmayın" dediğini, sanık ... ile birlikte kendi iş yerine uğrayıp bir süre orada çalıştıklarını, ardından sanık ...'yi Gümüşler beldesindeki evine bıraktığını, kendisinin de aynı yerde bulunan yazlık evine gittiğini, bir daha o gece dışarı çıkmadığını, mahkemede sulh ceza sorgusuna ek olarak; katılan ...'ya silah dayamadığını, ondan şişeye oturmasını istemediğini,
Sanık ... kollukta; amcası olan sanık ...'in Altunhisar ilçesi, Akçaören köyünde almış olduğu inşaata çalıştığını, sanık ...'in de aynı köyde temel kazdırdığını, 22.08.2015 tarihinde saat 06.30 sıralarında sanık ...'e ait araçla, işçiler ile birlikte çalışmak üzere Akçaören köyüne gittiklerini, gün boyu inşaatta amcası ile birlikte çalıştıklarını, saat 17.30 sıralarında işten ayrılarak aynı araç ile amcası ile birliktte Niğde merkezden geçerek, ikametlerinin bulunduğu Eski Gümüşler'e gittiklerini, sanık ...'in Niğde merkezde de evi bulunduğunu ancak yaz aylarında genelde Gümüşler'de kaldıklarını, araçtan indikten sonra amcasının kendi evine gittiğini, evden hiç dışarı çıkmadığını, katılanlar ... ve ...'yi tanıdığını, ancak fazla bir samimiyetleri olmadığını, suçlamaları kabul etmediğini, ruhsatlı veya ruhsatsız tabancası olmadığını, sulh ceza sorgusunda ve mahkemede kolluk ifadesinden farklı ve ek olarak; olay tarihinde saat 17.30'da Akçaören köyündeki işi bırakarak sanık ... ile birlikte yola çıkıp saat 18.00 civarında Niğde il merkezine geldiklerini, burada sanık ... ile konuyu görüştüklerini, ardından hiçbir şey yapmadan Gümüşler kasabasındaki evlerine sanık ... ile birlikte gittiklerini, katılanlar ... ve ...'nin uzaktan akrabası olduklarını, aralarında herhangi bir sorun bulunmadığını,
Savunmuşlardır.
IV. GEREKÇE
A- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında "…mağdur ...'ye karşı basit kasten yaralama eylemlerinin mahkûmiyet hükmü kurulan hürriyeti tahdit suçunun unsuru olduğu anlaşıldığından açılan bu davalar yönünden ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına" şeklinde verilen kararın temyiz edilebilir nitelikte olup olmadığı
1. İlgili Mevzuat ve Ön Soruna İlişkin Açıklamalar
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli yargı sistemine geçilmiştir. İstinaf, ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş hükümlerinin hem maddi hem de hukuki yönden denetlenmesi için kabul edilmiş olan olağan bir kanun yolu olup ikinci derecedir. 5235 sayılı Kanun'un 3. maddesinde de istinaf incelemesi yapacak olan bölge adliye mahkemelerinin adli yargı ikinci derece mahkemeleri olduğu açıkça belirtilmiştir. İstinaf kanun yolunda ilk derece mahkemesinin hükmü, hem delillerin tespiti, değerlendirilmesi ve sübut konusundaki hatalar yönünden hem de sabit kabul edilen olaylara hukuk normları uygulanırken hata yapılıp yapılmadığı yönünden incelenir.
Maddi sorunun incelenmesinin kapsamına göre istinaf geniş anlamda istinaf ve dar anlamda istinaf olarak ikiye ayrılmaktadır. Klasik istinaf da denilen geniş anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmakta iken dar anlamda istinafta muhakeme baştan sona tekrarlanmaz, yalnızca gerekli görülen hususlarda öğrenme muhakemesi yapılmak suretiyle ilk derece mahkemesi tarafından yapılan tespitler kontrol edilir. Günümüzde genel eğilimin dar anlamda istinaftan yana olduğu görülmektedir. CMK'nın 282. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi, gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenmesine ve keşfin yapılmasına karar vereceğinden, CMK'nın dar anlamda istinafı kabul ettiği söylenebilir.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararları düzenleyen CMK'nın 280. maddesine değinilmesi gerekmektedir.
CMK'nın uygulama tarihi itibarıyla yürürlükte olan "Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma" başlıklı 280. maddesi;
"(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
b) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
c) Başka bir araştırmaya ihtiyaç duyulmadan cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ya da şahsî cezasızlık sebeplerine bağlı olarak daha az ceza verilmesini veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini gerektiren hâllerde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
d) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
e) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
f) Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
g) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
Karar verir.
(2) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar.
(3) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar." şeklindedir.
Görüldüğü üzere; CMK'nın 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar; istinaf başvurusunun esastan reddine, düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine, hükmün bozulmasına ve davanın yeniden görülmesine olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir.
Hükümler ise CMK'nın 223. maddesinde; "beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi, davanın düşmesi kararı" olarak sınırlı şeklinde sayılmıştır. Buna göre; davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesince duruşma sonunda ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasına karar verilmesi hâlinde anılan maddede sınırlı olarak sayılan hükümlerden birisinin kurulması gerekmektedir.
Öte yandan, CMK'nın "Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir." şeklinde hüküm altına alınan 225. maddesi uyarınca, hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak bir karar verilebilecek, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil ya da olaydan dolayı yargılama yapılıp açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık teşkil edecektir. İddianamede anlatılan aynı fiilin farklı hukuki nitelendirilmesi nedeniyle hem mahkûmiyet hem de beraat ya da ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi de usul ve kanuna aykırı olacaktır. Yine iddianamede iki ayrı suç şeklinde vasıflandırılan eylemlerin bir bütün olarak tek bir suçu oluşturduğunun kabulü hâlinde de iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail ile bağlı olmasına karşın hukuki nitelendirmeyle bağlı olmayan mahkemece CMK'nın 223. maddesinde sayılan ve yargılamayı sonlandıran hükümlerden birisi kurulacaktır.
2. Ön Soruna İlişkin Hukuki Nitelendirme
Katılan ...'ye yönelik basit kasten yaralama suçundan sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında ilk derece mahkemesince verilen beraat hükümlerinin katılan vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda 01.06.2018 tarih ve 648-983 sayı ile; katılan ...'ye yönelik basit kasten yaralama suçundan sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında ilk derece mahkemesince verilen beraat hükümlerinin kaldırılmasına, anılan sanıklar hakkında; "...mağdur ...'ye karşı basit kasten yaralama eylemlerinin mahkûmiyet hükmü kurulan hürriyeti tahdit suçunun unsuru olduğu anlaşıldığından açılan bu davalar yönünden ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına," karar verildiği, hüküm kurulmasına yer olmadığı kararının katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 26.09.2022 tarih ve 16529-12956 sayı ile; sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında katılan ...'ye yönelik kasten yaralama eyleminden verilen hüküm kurulmasına yer olmadığına dair kararın anılan sanıkların darp eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun yanında ayrıca kasten yaralama suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin ise 15.02.2023 tarih ve 1179-261 sayı ile bozma kararına direndiği anlaşılan olayda;
Gerek ilk derece mahkemesi gerekse Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... tarafından katılan ...'ye yönelik gerçekleştirilen kasten yaralama eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cebir unsurunu oluşturduğunun kabul edildiği, bu kabul doğrultusunda da anılan her bir sanık hakkında sadece TCK'nın 109/2. maddesinde düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması gerektiği, ancak usul ve kanuna aykırı olarak ilk derece mahkemesince fiil nitelik yönünden ikiye bölünüp aynı fiilden dolayı hem mahkûmiyet hem de beraat kararı verildiği, kaldı ki iddianamede katılan ...'ye yönelik olarak gerçekleştirildiği belirtilen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve kasten yaralama eylemlerinin iki ayrı suç olarak dahi nitelendirilmediği, söz konusu beraat kararlarının katılan vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine de davanın yeniden görülmesi kararını veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince söz konusu aykırılık nedeniyle kasten yaralama eyleminden ayrıca hüküm kurulmadığının belirtilmesi amacıyla; "...hüküm kurulmasına yer olmadığına" dair karar verildiği ve bu kararın da CMK'nın 223. maddesinde sayılan bir hüküm çeşidi olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmakla, sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında; "…mağdur ...'ye karşı basit kasten yaralama eylemlerinin mahkûmiyet hükmü kurulan hürriyeti tahdit suçunun unsuru olduğu anlaşıldığından açılan bu davalar yönünden ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına" şeklinde verilen kararın temyiz incelemesine konu edilemeyeceği kabul edilmelidir.
Ulaşılan sonuç itibarıyla sanıklar ... ve ... hakkında temyiz incelemesine konu olabilecek bir hüküm bulunmadığından inceleme, sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında katılanlar ... ve ...'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmış, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince verilen hüküm kurulmasına yer olmadığına dair kararların temyiz incelemesine konu edilemeyeceği göz önüne alındığında da Özel Dairenin 26.09.2022 tarihli kararında yer alan sanıklar ..., ... ve ...'in katılan ...'ye yönelik darp eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsuru olmadığına, bu suçun yanında ayrıca kasten yaralama suçunun oluştuğuna ilişkin bozma gerekçesinin anılan sanıklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik olduğu kabul edilmiştir.
Bu aşamada bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince, sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında katılanlar ... ve ...'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından TCK'nın 43/2. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine bu husus diğer uyuşmazlık konularından önce değerlendirilmiştir.
B- Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında katılanlar ... ve ...'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından TCK'nın 43/2. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı
1. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
TCK'da hâkim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak; kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu Raporu'nda da; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, 'Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır.' şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır." şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise TCK’nın "Suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44 (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
TCK'nın 43. maddesinin ilk fıkrasında; "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır." biçiminde zincirleme suç düzenlemesine yer verilmiş, ikinci fıkrasında; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır." denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise; "Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz." düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.
Bu aşamada uyuşmazlık konusu ile ilgisi bakımından öğretide aynı neviden fikri içtima olarak tanımlanan TCK'nın 43. maddesinin ikinci fıkrasının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anılan fıkra; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da birinci fıkra hükmü uygulanır." hükmünü içermekte olup zincirleme suçtan farklı bir müessese olan ve aynı neviden fikri içtima olarak kabul edilen bu durumda, fiil, yani hareket tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Burada, hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın birinci fıkraya göre artırılacağı öngörülmüştür.
Ancak burada kastedilen, fiil ya da hareketin doğal anlamda değil hukuki anlamda tekliğidir. Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı üzere, bir fiilin hukuki anlamda tekliği ile doğal anlamda tekliği kavramlarının aynı olmadığı göz ardı edilmemelidir. Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de hukuki manada hareketin tek olması ile ifade edilmek istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabulüdür. Bir kısım suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de ortaya konulan bu davranışlar, suçun kanuni tanımında yer alan hukuki anlamdaki tek bir fiili oluşturmaktadır (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2016, s. 492). Örneğin; failin mağduru birden fazla yumruk ve tekme vurmak suretiyle yaralaması, yalan tanıklık yapan failin birden fazla beyanda bulunması, kasten öldürme fiilinin her biri tek başına öldürücü nitelikte beş bıçak darbesi ile işlenmesi vb. gibi.
TCK’da bazı suçlarda özel olarak aynı neviden fikri içtima hükmüne de yer verilmiştir. Örneğin; belirsiz sayıda kişilerin sağlığını bozmak amacıyla ve bu amacı gerçekleştirmeye elverişli olacak surette, radyasyona tabi tutulması hâlinde, radyasyon yayma suçunun temel şekline nazaran daha ağır ceza öngörülmüştür (TCK’nın 172/2. maddesi). Bu suçlar için özel bir aynı neviden fikri içtima kuralı öngörülmüş olduğundan, ayrıca TCK’nın 43/2. maddesi uyarınca cezanın arttırılması yoluna gidilmeyecektir.
Aynı neviden fikri içtimadan söz edilebilmesi için;
1- Fiilin hukuki anlamda tek olması,
2- Birden fazla suçun işlenmiş olması,
3- İşlenen birden fazla suçun aynı suç olması,
4- Bu suçların mağdurlarının farklı olması gerekmektedir.
Bu dört şart birlikte gerçekleştiğinde, faile tek ceza verilecek, ancak bu ceza artırılacaktır. Örneğin; bir sözle birden çok kişiye karşı cinsel tacizde bulunulması, bir mektupla birden çok kişiye hakaret edilmesi, bir odada bulunan çok sayıda kişinin üzerine kapının kilitlenmesi suretiyle hürriyetlerinden yoksun kılınmaları, içerisinde beş kişiye ait cüzdanların bulunduğu çantanın çalınması hâllerinde aynı neviden fikri içtima söz konusu olup TCK'nın 43/2. maddesi uyarınca uygulama yapılması gerekmektedir.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
22.08.2015 tarihinde katılan ...'nın tanık ...'nın cep telefonunu tanışmak amacıyla aradığı, tanık ...'nın evli olduğunu belirtip tekrar aramamasını istediği hâlde katılan ...'nın bu konuda ısrarcı olduğu; "Evliysen bile konuşalım, beni kocandan daha çok seversin." şeklinde sözler söylediği, bu durumdan rahatsız olan tanık ...'nın olayı annesine ve sanık ...'e anlattığı, ayrıca annesinin sanık ...'a haber verdiği, sanık ...'in bilinmeyen numaralar servisinden yaptığı araştırma sonucunda arayan kişinin akrabaları olan katılan ... olduğunu öğrendiği, bunun üzerine sanık ...'ın olayı görüşmek için katılan ...'nın babası olan katılan ...'yi Niğde Merkezde bulunan dükkânına çağırdığı, aynı gün saat 15.00 sıralarında katılan ...'nin dükkânda inceleme dışı sanık ... de olduğu hâlde sanık ... ile görüştüğü, sanık ...'ın katılan ...'nın bizzat gelerek kendisinden özür dilemesini istediği, aynı gün saat 19.00 sıralarında katılan ... ile katılan ...'nın sanık ...'ın dükkânına gittikleri, o sırada inceleme dışı sanık ...'in de dükkânda bulunduğu, katılan ...'nın sanık ... ile inceleme dışı sanık ...'den özür dilediği, ancak sanık ...'ın katılan ...'dan sanıklar ... ve ...'ten de özür dilemesini istediği, katılan ...'nın bunu kabul etmesi üzerine sanık ...'ın kullandığı araçla katılanlar ... ve ... ile inceleme dışı sanık ...'in ... isimli şahsa ait olan, Eski Gümüş Mahallesi, Özyurt Caddesi, Göl Mevki, bila sayılı yerde bulunan, kilitli vaziyette olup bahçesinin ön cephesi dışında diğer cepleri açık olan bağ evine gittikleri, söz konusu bağ evinin bahçesinde o sırada sanıklar ..., ... ve ... ile inceleme dışı sanık ...'nin de bulunduğu, gelen kişilerin sanık ... tarafından karşılandıkları, katılan ...'nın sanık ...'ten özür dilediği, ancak sanık ...'in sinkaflı sözlerle söverek katılan ...'nın yüzüne kafası ile vurduğu, bu olay sonucunda katılan ...'nın hayat fonksiyonlarını 1. derecede etkileyen kemik kırığına sebep olacak şekilde burnundan yaralandığı, katılan ...'nin; "Neden vuruyorsunuz?" demesi üzerine sanık ...'ın onu tuttuğu, o sırada sanık ...'in katılan ...'ya sinkaflı sözlerle söverek yüzüne yumruk attığı, itiraz etmesi nedeniyle sanık ...'in katılan ...'ye sinkaflı sözlerle sövdüğü, sanık ...'in ise katılan ...'nin yüzüne yumruğu ile vurduğu, katılan ...'nin; "Biz özür dilemek için geldik, neden vuruyorsunuz." demesi üzerine sanık ...'in; "Ne yapacağımızı sandın." diye karşılık verip inceleme dışı sanık ...'den şişe getirmesini istediği, katılan ...'nin ne yapacaklarını sorması üzerine sanıklar ... ve ...'in katılan ...'yi kollarından tutarak bulundukları bağ evinin bahçesinde ıssız bir bölgeye götürdükleri, katılan ...'nin bulunduğu yerden katılan ...'yı göremediği ancak katılan ...'nın bulunduğu yerdeki konuşmaları duyabildiği, katılan ...'nin götürüldüğü yerde de ayrıca sanık ... tarafından darbedildiği, ardından sanıkların katılan ...'nın kafasına niteliği tespit edilemeyen tabanca dayayıp soyunmasını ve getirdikleri şişeye oturmasını istedikleri, bu eylemleri yaparken de sinkaflı sözlerle hakaret ettikleri, katılan ...'nın pantolonunu ve iç çamaşırını ayaklarına kadar indirip şişenin kalçasına temas edeceği şekilde oturduğu, daha sonra inceleme dışı sanık ...'nin cep telefonu ile fotoğraf çekiyor gibi yapıp çektiği fotoğrafları internette yayınlayacağını söylediği, akabinde hakaret ederek katılan ...'dan elbisesini giyinmesini istedikleri, bu sırada katılan ...'yi katılan ...'nın yanına getiren sanıklar ve inceleme dışı sanıkların katılanlar ... ve ...'ya; "S..tir olun gidin!" diyerek söz konusu bağ evinden kovdukları, ardından katılanlar ... ve ...'nın yürüyerek Niğde il merkezine doğru gittikleri, bu olay sonucunda katılan ...'nin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı anlaşılan olayda;
Zincirleme suçtan farklı bir müessese olan ve aynı neviden fikri içtima olarak kabul edilen TCK'nın 43. maddesinin ikinci fıkrasının uygulanabilmesi için fiilin yani hareketin tek olması ve bu fiille aynı suçun birden fazla kişiye karşı işlenmesi gerektiği cihetle, hile kullanılarak suça konu bağ evine getirilen katılanlar ... ve ...'nin darbedilmelerinden sonra katılan ...'nın çıplak fotoğraflarının çekileceğinden bahisle katılan ...'nin söz konusu bağ evinin bahçesinde ıssız bir bölgeye götürülüp katılan ...'dan ayrı bir yerde bir süre tutulması, bu yerde ayrıca sanık ... tarafından tekrar darbedilmesi, bu sırada da katılan ...'ya yönelik olarak ayrıca silah kullanılması fiillerinin gerek doğal anlamda gerekse hukuki anlamda tek olmadığı, dolayısıyla inceleme dışı sanıklar ... ve ... ile fikir ve eylem birliği içinde hareket eden sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında katılanlar ... ve ...'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından TCK'nın 43/2. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunmadığı, anılan sanıkların her bir katılana yönelik eylemleri nedeniyle ayrı ayrı cezalandırılmaları gerektiği kabul edilmelidir.
Ulaşılan sonuç karşısında katılanlar ... ve ...'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu tek bir fiil ile işledikleri kabul edilen ve haklarında TCK'nın 43/2. maddesi delaletiyle aynı Kanun'un 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümleri uygulanan sanıklar ..., ..., ... ve ...'e yönelik katılan ...'nin haksız tahrik oluşturacak herhangi bir eyleminin bulunmadığı anlaşılmakla, anılan sanıklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından haksız tahrik hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
C- Sanıklar ..., ... ve ...’in katılan ...’ye yönelik kasten yaralama eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun yanında ayrıca basit kasten yaralama suçunu oluşturup oluşturmadığı
1. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
TCK’nın "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" başlıklı 109. maddesi;
"(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır." şeklinde düzenlenmiş iken 14.07.2021 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren 7331 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 9. maddesiyle anılan maddenin 3. fıkrasının (e) bendine "eşe" ibaresinden sonra gelmek üzere "ya da boşandığı eşe" ibaresi eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bent hâlinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli hâller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış hâline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibarıyla ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi hâlinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu suç tipi ile bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması veya sınırlanması eylemleri cezalandırılmak istenmiştir. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; "Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir." şeklinde belirtilmiştir. Suçun maddi unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebilir. Sonuç ise mağdurun hareket etme ya da yer değiştirme özgürlüğünün kaldırılması biçiminde kendini gösterir.
Fail, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına yönelik fiili, doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanarak gerçekleştirebilir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilecektir. Maddede sadece "bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakmak"tan söz edilmiş, fiilin işleniş şekli, yeri, zamanı ve süresi konusunda bir sınırlama yapılmamıştır. Bu nedenle suç mağdurun bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün ihlal edilmesi sonucunun doğması kaydıyla, her zaman her yerde işlenebilir. Fiilin herkesin girebileceği bir yerde, özel, kapalı veya açık alanda gerçekleştirilmesinin yahut uzun veya kısa süreli olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Suçun oluşması için mutlaka mağdurun bir yere kapatılmış olması gerekmeyip aleni bir yerde tutma veya böyle bir yere götürme hâlinde dahi diğer unsurlar da var ise kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşacaktır. Kesintisiz bir suç olması sebebiyle suçun tamamlanma ve bitme zamanları farklı olabilmektedir. Mağdurun hürriyetinin kısıtlanması ile suç tamamlanır, ancak sona ermez. Mağdurun tekrar hürriyetine kavuştuğu an suçun sona erme zamanıdır. Suç tamamlandıktan sonra kısa sürede sona erdirilebileceği gibi günlerce de sürdürülebilir. Öte yandan özgürlükten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, suçun tamamlanması için fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesi gerekmektedir. Sürenin çok kısa olup olmadığı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma niteliği taşıyıp taşımadığı, hareketin ağırlığı, önemi ve ciddiyeti ile birlikte hâkim tarafından değerlendirilip belirlenecektir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Suçun manevi unsuru; failin, mağduru şahsi özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi bilmesi ve istemesi, yani genel kasttır. Kanun'un metni ve ruhundan anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Nitekim bu görüş öğretide (Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Çetin Özek-Sahir Erman, İstanbul 1994, s. 130; Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ayhan Önder, 4. Bası, İstanbul 1994, s. 31; Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-... Önok, Ankara 2008, s. 363; Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Emin Artuk-Ahmet Gökcen, Ankara 2018, Adalet Yayınevi, 17. Baskı, s. 368) ve yargısal kararlarda da (Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 tarihli ve 110-161, 23.01.2007 tarihli ve 275-9, 03.12.2002 tarihli ve 288-419 sayılı ile bu güne kadar süreklilik arz eden çok sayıdaki kararları) benimsenmiştir. Hürriyetten yoksun kılma suçu genel kastla işlendiğinden, bir kişinin yaralama suçu işlenmesi maksadıyla da olsa hile veya tehditle bir yere götürülmesi, tutulması ya da gitmesine engel olunması suretiyle dövülmesi biçimindeki olaylarda eylem anılan maddenin ikinci fıkrası kapsamında değerlendirilmeli, ancak kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda ise ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanması gerekmektedir (Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Şerhi, 1. Baskı, Ankara-2021, Cilt: 3, s. 4294).
Bu aşamada anılan maddenin ikinci fıkrasında nitelikli hâl olarak sayılan cebir, tehdit ve hile kavramlarına değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü'ne göre, "zor, zorlayış" anlamlarına gelen cebir ; suç olarak düzenlendiği TCK'nın 108. maddesinin gerekçesinde; "kişiye karşı fiziki güç kullanmak suretiyle, onun veya bir üçüncü kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zecrî bir etki meydana getirilmesidir." şeklinde tanımlanmıştır.
Cebre maruz kalan kişi, bu fiziki gücün meydana getirdiği acının etkisiyle belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır. Cebrin oluşması için mağdurun irade oluşturma ve iradi hareket serbestisini ihlale elverişli bir fiziki kuvvet kullanımı yeterlidir (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, s. 387).
Tehdit, Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, "gözdağı verme" anlamına gelmekte olup bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu nedenle tehdit suçu, söz, yazı veya herhangi bir işaretle işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır (M. Emin Artuk-A.Gökcen-M.Emin Alşahin-Kerim Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Kitabevi, Ankara 2019, 18. Bası, s. 405).
Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için de mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya mağdurun bundan korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili korkutmak amacıyla yapmış olmasıdır (MAJNO, C.II, s.127; A.Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C.II, s. 517 ve 873).
Hile ise, söz, hareket veya diğer davranışlarla bir kişinin bilerek aldatılması ve yanıltılmasıdır. Hile ile kendisinde yanlış düşünce uyandırılan kişi belli bir davranışa sürüklenmekte ve buna zorlanmaktadır. Hilenin alıkoyma veya kaçırmaya yönelik olması gerekir. Ayrıca hile aldatıcı nitelikte de olmalıdır. Vaad ile hile birbirine karıştırılmamalıdır. Ancak mağdurun yaşı, tecrübesizliği, içinde bulunduğu korku ve endişe hâli gibi nedenlerle esasen hür iradesi ile kabul etmeyeceği bir hususun vaad edilerek iradesinin kırılması durumunda hilenin varlığı kabul edilmelidir. Bu nedenle bir şeyin hile olup olmadığı her somut olaydaki koşullara göre değerlendirilmeli ve mağdurun kandırılarak direncinin kırılıp kırılmadığı belirlenip sonuca ulaşılmalıdır.
Öğretide; "Hile, kişiyi kandırmak için kullanılan bir yöntemdir. Hile, gerçek olmayanı gerçekmiş gibi göstererek failin kandırılmasını sağlar. Kandırılmış olan kişi de, gerçeği bilseydi yapmayacağı bir davranışı yapar. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda kullanılan hileyle kandırılan kişi, bir yerden diğer bir yere kendi iradesiyle gider veya gitmez. Ancak, bu irade, kandırılmış olduğundan özgür irade değildir." şeklinde görüşlere yer verilmiştir (Serap Keskin Kiziroğlu, Özel Ceza Hukuku, 3. Cilt, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskı, 2018, s. 86-87).
Cebir, tehdit veya hilenin kişiyi hürriyetten yoksun kılma suçunu işlemek için veya bu suçun işlendiği sırada, en geç temadinin sona erdiği zamana kadar gerçekleştirilmesi gerekir. Suçtan önce veya suçun tamamlanmasından veya diğer bir deyişle failin serbest kalmasından sonra cebir veya tehdit kullanılması kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan bağımsız yaralama veya tehdit suçlarını oluşturacaktır.
Öte yandan "Kasten yaralama" suçu TCK’nın 86. maddesinde;
"(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silâhla,
İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.” şeklinde düzenlenmiş, 15.04.2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 11. maddesiyle anılan maddenin üçüncü fıkrasına "canavarca hisle" şeklinde (f) bendi eklenmiş ve canavarca hisle işlenen kasten yaralama suçunda verilecek cezanın bir kat artırılacağı hüküm altına alınmış, 14.07.2021 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7331 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle söz konusu maddenin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan "eşe" ibaresi "eşe, boşandığı eşe" şeklinde değiştirilmiş, 27.05.2022 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7406 sayılı Kanun'un 3. maddesiyle de bahse konu maddenin ikinci fıkrasına "Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz." ibaresi eklenmiş ve anılan madde son şeklini almıştır.
Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılmış, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde bu husus açıkça vurgulanmıştır.
Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp bu sonuçları doğurmaya elverişli her türlü hareketle kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
(2) numaralı uyuşmazlık konusunda anlatıldığı şekilde gerçekleşen olayda;
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun genel kast ile işlenebilen ve temadi eden bir suç olduğu, bir kişinin kasten yaralama suçunun işlenmesi maksadıyla da olsa hile ile bir yere götürülmesinin ardından temadinin devam ettiği süre içinde basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde darbedilmesi hâlinde söz konusu yaralama eyleminin TCK'nın 109. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurunu oluşturacağı ve aynı Kanun'un; "Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz." şeklinde düzenlenen 42. maddesi uyarınca da unsur olan bu suçtan faile ayrıca ceza verilemeyeceği cihetle, sanık ... ve inceleme dışı sanıklar ... ve ... ile TCK'nın 37. maddesi kapsamında birlikte hareket eden ve başta hile kullanarak bahse konu bağ evine getirmek suretiyle hürriyetinden yoksun bıraktıkları katılan ...'ye yönelik temadinin devam ettiği süre içinde cebir kullanılıp onun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına neden olan sanıklar ..., ... ve ...'in bu eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun yanında ayrıca basit kasten yaralama suçunu oluşturmayacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin bu uyuşmazlık konusu bakımından isabetli olduğuna karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; sanıklar ..., ... ve ...’in katılan ...’ye yönelik kasten yaralama eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun yanında ayrıca basit kasten yaralama suçunu oluşturduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Bu aşamada bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyesince, sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında katılanlar ... ve ...'ye yönelik eylemlerin nedeniyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından haksız tahrik hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine bu husus da ayrıca değerlendirilmiştir.
D- Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında katılanlar ... ve ...'ye yönelik eylemleri nedeniyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından haksız tahrik hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı;
1. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
TCK'nın 29. maddesinde haksız tahrik; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Kanun'da yer alan ağır – hafif tahrik ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından makul bir indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun yek diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
(2) numaralı uyuşmazlık konusunda anlatıldığı şekilde gerçekleşen olayda;
Katılan ...'den kaynaklanan ve sanıklara yönelen haksız fiil oluşturabilecek herhangi bir söz ve eylem bulunmadığından sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında katılan ...'ye yönelik eylemleri nedeniyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından haksız tahrik hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunmadığı ancak katılan ...'nın aralarında yakın hısımlık ilişkisi bulunan tanık ...'ya yönelik gerçekleştirdiği cinsel taciz eyleminin oluşturduğu hiddetin etkisi altında söz konusu suçu işledikleri anlaşılan sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında katılan ...'ya yönelik eylemleri nedeniyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; katılan ...'ya yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından sanıklar ..., ... ve ... hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunmadığı düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında "…mağdur ...'ye karşı basit kasten yaralama eylemlerinin mahkûmiyet hükmü kurulan hürriyeti tahdit suçunun unsuru olduğu anlaşıldığından açılan bu davalar yönünden ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına" şeklinde verilen kararın TEMYİZ İNCELEMESİNE KONU EDİLEMEYECEĞİNE, sanıklar ... ve ... hakkında temyiz incelemesine konu olabilecek bir hüküm bulunmadığından incelemenin sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında katılanlar ... ve ...'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile SINIRLI OLARAK YAPILMASINA,
2- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin, sanıklar ..., ... ve ...’in katılan ...’ye yönelik kasten yaralama eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun yanında ayrıca basit kasten yaralama suçunu oluşturmayacağına ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
3- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 15.02.2023 tarihli ve 1179-261 sayılı direme kararına konu olan ve sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında katılanlar ... ve ...'ye yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, TCK'nın 43/2. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunmadığının, anılan sanıkların her bir katılana yönelik eylemleri nedeniyle ayrı ayrı cezalandırılmaları ve katılan ...'ya yönelik eylemleri nedeniyle de haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, CMK'nın 304. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.02.2024 tarihinde yapılan müzakerede, sanıklar ..., ... ve ...’in katılan ...’ye yönelik kasten yaralama eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun yanında ayrıca basit kasten yaralama suçunu oluşturup oluşturmadığı ile katılan ...'ya yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından sanıklar ..., ... ve ... hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığına yönelik uyuşmazlık konuları bakımından oy çokluğuyla, ön sorun ve diğer uyuşmazlık konuları bakımından ise oy birliğiyle karar verildi.