"İçtihat Metni"
İTİRAZ
HÜKÜMLÜ
İtirazname No : 2022/161930
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 171-180
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 103/1-a delaletiyle 103/2, 103/3-c, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 30 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Artvin Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.04.2020 tarihli ve 150-63 sayılı, resen istinafa tabi hükmün, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafii tarafından da istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince 13.07.2020 tarih ve 1109-1098 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Hükmün, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 21.03.2022 tarih ve 16295-2689 sayı ile; "...Mağdurenin olaya ilişkin savcılıkta alınan ilk beyanı ile olayın intikali sırasında rehber öğretmen ve müdür yardımcısı tarafından düzenlenen tutanak içeriğinde nitelikli bir eylemden bahsetmemiş olması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, istismar eyleminin organ veya sair cisim sokulması suretiyle gerçekleştirildiği hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayıp, mevcut haliyle eylemin çocuğun cinsel istismarı suçunu oluşturduğu gözetilerek 5237 sayılı TCK’nın 103/1. maddesinin birinci cümlesi uyarınca karar verilmesi gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan mahkumiyet hükmü kurulması karşısında istinaf başvurusunun kabulü yerine esastan reddedilmesi,
" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyan Artvin Ağır Ceza Mahkemesince devam olunan yargılama sonucunda 16.09.2022 tarih ve 171-180 sayı ile sanığın çocuğun cinsel istismarı suçundan TCK'nın 103/1-a delaletiyle 103/1-1. cümlesi, 103/3-c, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 16 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.
Bu kararın da katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili, katılan mağdure vekili ile sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 05.04.2023 tarih ve 748-2028 sayı ve oy çokluğu ile onanmasına hükmedilmiştir.
Daire Üyeleri T. Kök ve M. Artuç; "Her ne kadar intikal şekli doğal ise de, intikal zamanı ilk olaydan 5 yıl son olaydan ise 2 yıl sonradır.
Mağdur olayı önce bir okul arkadaşına anlatmış, ayrıca kardeşi de sanığın mağdure ile yalnız kalmaya çalıştığını bildirmişlerdir.
Bununla beraber, mağdur aşamalarda beyanlarını değiştirmiş, hatta beyanlarının bir kısmında sanığın, vajinasına parmağını soktuğunu bildirmesine rağmen, bu husus vajinal raporla doğrulanmadığından nitelikli istismardan verilen karar, Dairemizce bozulmuştur.
Yine mağdure, 3 yıl boyunca sanığın eylemine devam etmesine rağmen, sanığın evine gitmeye neden devam ettiğini açıklayamamaktadır. Mağdure, sanığın eylemlerinden bazılarını gerçekleştirirken, sanığın eşinin de kapı önünde olduğunu bildirmesine rağmen bu husus tecrübe kuralları ile çelişmekte, olay yerinin mağdure bağırsa herkesin duyacağı bir yer olmasına rağmen, bağırmamaktadır ve bu durumu korktum diye açıklamaktadır.
Mahkemenin dayandığı hususlar, olayın bizzat açıklığa kavuşturulması ile ilgili deliller değildir, dolaylı delillerdir, delilerde gösterilen tüm hususlar doğru olsa bile, sanığın istismar olayını gerçekleştirdiği sonucuna ulaşmak mümkün değildir, çünkü bu konuda 2-5 yıl sonra intikal eden çelişkili mağdur beyanından başka bir delil mevcut değildir.
Sonuç olarak, sanığın mağdureye atılı suçu işlediğine dair, soyut, tam bir tarih ve ayrıntı içermeyen çelişkili beyan dışında herhangi bir delil olmadığından, sanığın beraatine karar vermek gerekirken hükümlülüğe dair mahkeme kararının bozulması gerektiği," düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 08.12.2023 tarih ve 161930 sayı ile;
"Aile içi cinsel istismar eylemlerinde mağdur küçüklerin olayın intikalinde gecikme yaşamasının normal, intikal şeklinin de benzer olaylarda gözlemlendiği gibi olduğu, mağdurun sanığa suç atfında bulunması için bir neden bulunmadığı kabul edilse de, mağdurun beyanlarını destekleyen diğer beyanların görgüye dayalı olmayıp dolaylı bilgilere dayanması, mağdurun beyanı dışında olayın başkaca doğrudan bir delilinin olmadığı gözetildiğinde sanığa atılı suçun sübutunun şüpheli kaldığı, şüpheden sanığın yararlandırılması gerektiği," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 15.02.2024 tarih, 13873-1247 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında çocuğun cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa isnat edilen çocuğun cinsel istismarı suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
12.03.2003 doğumlu olan katılan mağdurenin, 22.05.2019 tarihinde öğrenim gördüğü okulda görev yapan sınıf öğretmenine, öz amcası olan sanığın, 12-13 yaşlarından itibaren kendisine yönelik cinsel eylemlerde bulunduğunu aktarması üzerine rehber öğretmen ve müdür yardımcısı tarafından katılan mağdureyle yapılan sözlü görüşme neticesinde tutanak düzenlendiği ve durumun adli mercilere intikalinin sağlandığı,
22.05.2019 tarihinde rehber öğretmen ve müdür yardımcısı tarafından düzenlenen tutanakta; katılan mağdurenin, sınıf öğretmeninden yaz aylarında çalışmak üzere kendisine iş bulmasını talep ettiğinin, sınıf öğretmeninin kabul etmemesi üzerine ısrarcı davrandığının ve eve gitmek istemediğini söylediğinin, sınıf öğretmeninin sebebini sorması üzerine sanığın davranışlarından rahatsız olduğunu bildirdiğinin ve bu beyan doğrultusunda rehberlik servisine yönlendirildiğinin, katılan mağdureyle yapılan ilk görüşmede sanığın kendisine dokunmak istediğini ancak dokunamadığını, yalnız kalmaya çalıştığını anlattığının, katılan mağdureye sanık hakkında şikâyette bulunabileceğinin aktarılması üzerine ailesinin dağılmasından ve kötü şeyler yaşanabileceğinden korktuğunu söyleyerek şikâyet yolunu tercih etmediğini belirttiğinin, sanığın suç teşkil edebilecek davranışları olabileceği ve bu konuda karar yerinin okul olmadığı, bu nedenle daha açık konuşması gerektiği söylendiğinde ise katılan mağdurenin; sanığın kendisine karısı gibi davranmaya çalıştığını, telefonla aradığını, yaklaşık üç yıl önce davet etmesi üzerine evine gittiğinde sanığın kapıyı kilitlediğini, kıyafetlerini soyduğunu ve kendisine dokunduğunu, o esnada kardeşinin evin kapısına gelmesi nedeniyle sanığın eylemine son vermek zorunda kaldığını, ailesinin zarar görmesinden korkarak bu olayı kimseyle paylaşmadığını ifade ettiğinin, katılan mağdurenin görüşme sırasında kendini ifade etmekte güçlük yaşadığının belirtildiği,
29.05.2019 tarihli adli görüşme değerlendirme raporuna göre; fiziksel gelişimi yaşıyla uyumlu bulunan katılan mağdurenin sorulara açık ve anlaşılır cevaplar verdiği, kendinden emin bir tavırda olduğu, kendisini iyi ifade edebildiği, cinsel istismarın yaşandığı yer ve oluş şekline ilişkin detaylı ve spontan bilgiler aktardığı, özellikle ifadesinde yer alan bir kısım detaylı anlatımların iddia edilen olayların yaşanmış olabileceği yönünde bir kanı oluşturduğu,
Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 10.01.2020 tarihli adli kurul raporu ve benzer mahiyetteki Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi Başhekimliğinin 03.09.2019 tarihli sağlık kurulu raporunda; katılan mağdurede akıl zayıflığı bulunmadığının, maruz kaldığı fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olmadığının, iddia olunan eyleme ilişkin fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamadığının, görüşme esnasındaki ifadelerinin dosyadaki beyanıyla tutarlı olması ve psikiyatrik görüşmedeki aktarımı göz önünde bulundurulduğunda beyanına itibar edilebileceğinin, travma sonrası stres bozukluğu belirtilerinin devam ettiğinin ve ruh sağlığının bozulduğunun bildirildiği,
16.09.2019 tarihli celsede mahkemece yapılan gözlemde; katılan mağdurenin sorulara tutarlı ve mantıklı cevaplar verdiğinin, sanık tarafından gerçekleştirildiğini iddia ettiği eylemlerden fazlaca etkilendiğinin, beyanlarına ana hatlarıyla itibar edilebilineceğinin, ancak uzman görüşü ve sağlık kurulu raporunun bu konuda yol gösterici olacağı kanaatine varıldığının belirtildiği,
16.09.2019 tarihli celsede katılan mağdurenin beyanının alınması sırasında hazır bulunan psikolog bilirkişinin; katılan mağdurenin fiziksel ve zihinsel gelişiminin yaşıtlarına uygun olduğunu, stresli ve gergin olup zaman zaman ağlayan katılan mağdurenin depresyon tedavisi gördüğünü ve kontrollerine düzenli olarak gittiğini, beyanlarının kendi içinde tutarlı olduğunu ifade ettiği,
Katılan mağdurenin kullandığı 05xx 2xx0xx0 numaralı telefon hattı ile sanığın kullandığı 05xx 6xx0xx3 numaralı hat arasında 16.03.2017 ile 26.05.2019 tarihleri arasında gerçekleşen görüşme ve mesajlaşmalara ilişkin HTS kayıtlarının incelenmesinde; sözü edilen tarih aralığında karşılıklı çok sayıda arama ve mesajlaşmaların bulunduğu, özellikle 20.06.2017 tarihinde saat 22.42'de başlayıp 21.06.2017 tarihinde saat 00.27'de sona eren karşılıklı 172 adet mesaj kaydığının olduğu, görüşmelerin bir bölümünün de 217, 279, 942, 500, 632 saniye sürdüğü, son görüşmenin 26.05.2019 tarihinde saat 16.48'de gerçekleştiği ve sanık tarafından yapılan bu aramanın 132 saniye süreyle devam ettiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan mağdure aşamalarda özetle; öz amcası olan sanık ile yaşadığı ilk olayın 12-13 yaşlarında iken gerçekleştiğini, o dönemde Ortaköy Ortaokuluna gittiğini, sanığın da yaz mevsimi olduğu için köye geldiğini, işi olduğunu söyleyerek kendisini evine çağırdığını, yengesinin evde olmadığını, evin üst katına çıktığında yanına gelen sanığın "Üstünü çıkar." dediğini, "Çıkarmayacağım." diyerek cevap vermesine rağmen sanığın, kıyafetlerini çıkarmaya başladığını, üzerinde sadece iç çamaşırlarının kaldığını, daha sonra sanığın kendisine dokunmaya başladığını, atletinin üzerinden dokunduğu göğsünü sıktığını, bu esnada kendisine "Korkma, bağırma, bir şey olmayacak." şeklinde sözler söylediğini, yanından ayrılmaya çalıştığını ancak sanığın kendisini sıkı sıkı tuttuğunu, akabinde kardeşi tanık ...'nin evin kapısına gelerek sanığı çağırdığını, sanığın balkona çıkarak "Geliyorum, iki dakika bekle." dediği sırada giyinip evden kaçtığını ve kendi evine döndüğünü, olayı gören kimsenin olmadığını, bu olaydan 2-3 gün sonra sanığın "İneklere ot indirelim." diyerek kendisini alt katı ahır olan ambara çağırdığını, ambara gittiğinde sanığın yine kendisine dokunmaya başladığını, arka tarafında olan sanığın, kendisini kolları ile sararak göğüslerine ve özel bölgelerine kıyafetinin üzerinden dokunduğunu, elini eteğinin içinden sokarak cinsel organına ve sonra göğsüne dokunduğunu, bu dokunmalar esnasında sanığın "Korkma, sana zarar vermeyeceğim." dediğini, bağırsa ambarın yan tarafında bulunan yengesinin duyabileceğini ama bağıramadığını, ambarda yaklaşık beş dakika kaldıklarını, bu süreçte sanığın, kendi cinsel organına dokunmasını istediğini ve elini, cinsel organına götürmeye çalıştığını ama kendisinin kabul etmediğini, sanığın İstanbul'da olduğu zamanlarda annesini telefonla arayıp kendisiyle de konuşmak istediğini, ilk başlarda normal konuşup sonrasında "Yanında kimse var mı? Varsa uzaklaş." diyerek yalnız kalmasını sağlayarak "Benimkiler nasıl? Göğüslerine nasıl bakıyorsun?" şeklinde sorular sorduğunu, haftada üç dört defa telefonla kendisini aradığını, bir yıl sonra yaz tatilinde Ortaköy'e geldiği zaman sanığın kendisine "Gel benimle kal." dediğini, kabul etmemesi üzerine sanığın, babasını telefonla arayarak onu ikna ettiğini ve bu nedenle sanığın evine gitmek zorunda kaldığını, son olayın üzerinden yaklaşık bir yıl geçtiği için bu defa sanığın böyle bir şey yapmayacağını düşündüğünü, yatağa yatarak yüzünü duvara doğru döndüğünü, üzerinde sadece atleti kalan sanığın yanına gelerek yattığını, kendisine sarıldığını, yanağından, omzundan ve göğsünden öpmeye başladığını, eliyle cinsel organına bastırarak dokunduğunu, sanığın cinsel organının kalça kısmına temas ettiğini, sanığın evden ayrılırken kendisine "Kimseye söyleme, söylersen kötü olur." dediğini, yaklaşık on on beş dakika devam eden bu olayı korktuğu için kimseyle paylaşmadığını, bu olaydan bir ya da iki hafta sonra sanığın kendisini yine evine çağırdığını, istememesine karşın sanığın "Gel seninle işim var." diyerek ısrar ettiğini, alzheimer hastası ve çok yaşlı olan yengesinin annesinin de o sırada evin önündeki bankta oturduğunu, yengesinin ise kendi evlerinde annesinin yanında olduğunu, önce sanığın çağırmasına rağmen eve girmek istemediğini ancak yengesinin annesinin "Kırma, üzme amcanı." şeklinde sözler söylemesi üzerine içeri geçtiğini, eve girdiğinde sanığın, kendisini evin tuvalet bölümüne götürdüğünü, burada göğüs bölgesine kıyafetlerinin üzerinden yaklaşık bir iki dakika süreyle dokunduğunu, yengesinin annesi kendisini çağırınca dışarı çıktığını, bu olayı kimseye anlatmadığını, bu olaydan bir ay sonra yengesinin İstanbul'da olduğu bir tarihte yine sanığın evinde kaldığını, sanığın bu defa kıyafetlerini çıkarmadan dokunmaya ve kendisini öpmeye başladığını, kıyafetlerinin üzerinden elini cinsel organına bastırarak sürttüğünü, eteğinin içinden tenine temas edecek şekilde cinsel organına eliyle bastırdığını, sanığın kendi cinsel organına dokunmasını istediğini ama dokunmadığını, sanığın bileğinden tutup "Elini getir." demesine karşın bunu kabul etmediğini, yaklaşık beş altı dakika süren bu olaydan sonra sanığın "Yengen duyarsa kötü olur, kimseye söyleme." dediğini, en son yaşadığı olayın yaklaşık bir yıl önce yaz tatilinde gerçekleştiğini, kendisini yine ambara çağıran sanığın "Kimseye dokundurdun mu? Kimseye bir şey söyledin mi? Bu iş sen evlenene kadar devam edecek. Ben senden nasıl ayrı kalırım?" şeklinde sözler söyleyerek göğüs bölgesine dokunduğunu, yanağından ve boynundan kendisini öptüğünü, dudağından da öpmeye çalışan sanığa izin vermediğini, lisede yatılı öğrenci olarak okumaya başladıktan sonra köye eskisi kadar sık gitmediği için sanığın dokunmalarının sonlandığını, bu olaylardan sonra sanığın kendisine "Emeğinin karşılığı." diyerek para verdiğini, bazen almadığını bazen de sanığın parayı zorla cebine soktuğunu, ayrıca eylemler sırasında erkek arkadaşı ya da kendisini seven birinin olup olmadığını sorduğunu, kendisini çok sık telefonla araması nedeniyle arkadaşlarının "Amcan seni çok mu seviyor ki o kadar arıyor?" diye sorduklarını, anne ve babasının, onların yanında normal amca yeğen ilişkisi çerçevesinde davranan sanığın eylemlerini duymalarından korktuğunu, insanların kendisine inanmayacaklarını düşündüğü ve bağırması hâlinde sanığın daha kötü şeyler yapmasından korktuğu için cinsel eylemler sırasında bağıramadığını, sanığın kendisini korkutması nedeniyle tekrar yanına gitmek zorunda kaldığını, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Katılan ... savcılıkta; katılan mağdurenin annesi olduğunu, olay ile ilgili herhangi bir bilgi ve görgüsünün olmadığını, sanık ile aralarında bir husumet bulunmadığını, sanığın katılan mağdurenin iddia ettiği şeyleri yaptığına inanmadığı için bir şikâyetinin olmadığını,
Mahkemede; olayları sanığın jandarmalar tarafından köyden götürülmesinden sonra aynı köyde ikamet eden ... isimli bir şahıstan duyduğunu, katılan mağdurenin köye geldiğinde evde durmak istemediğini, "Ben bu mahalleyi istemiyorum." diyerek dedesinin evine gittiğini, sanıkla evlerinin arasında yaklaşık 50 metre mesafe bulunduğunu ve katılan mağdurenin sanığın evine gittiğini, ancak ne sebeple gittiğini bilmediğini, sanığın İstanbul'da olduğu dönemde katılan mağdureyi telefonla aradığını, kendisinin yanında sanıkla konuşmayan katılan mağdurenin konuştuktan sonra da olumsuz bir tavır sergilemediğini, olaylar ortaya çıktıktan sonra bu yaşananları neden daha önce anlatmadığını sorduğu katılan mağdurenin korktuğunu, sanığın kendisini ve ailesini öldürmekle tehdit ettiğini söylediğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Katılan ... savcılıkta; katılan mağdurenin babası olduğunu, iddia edilen olaylara şahit olmadığını ve inanmak istemediğini, katılan mağdurenin hafta sonu köye gelmemek için etüdünün olduğunu söylemek dışında bir yalan söylemediğini ve sanıkla çok sık yalnız kalmadığını, sanığın katılan mağdureye cinsel eylemlerde bulunacağını düşünmediğini, şikâyetçi olmadığını,
Mahkemede; adli makamlara intikalden sonra olaylardan haberdar olduğunu, sanığın tutuklanmasından sonra durumu sorduğu katılan mağdurenin, kendisine "Gerekeni yaptım. Ne söylediysem doğrudur." dediğini, katılan mağdurenin yalan söyleyen bir kimse olmadığını, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Tanık ... ... aşamalarda; katılan mağdureyle kardeş olduklarını, öz amcası olan sanıkla babasının yaklaşık bir yıldır konuşmadıklarını, sanığa bir kırgınlık duymadığını, zaman zaman katılan mağdureyle birlikte sanığın evine gittiklerini, sanığın kendisine "Sen git. ... gelsin. Bana ... yardım etsin. ... ile özel konuşacağım. ... biraz daha otursun." gibi sözler söylediğini, hafta sonları okul tatil olduğu için köye gittiğinde sanığın sürekli "... nerede? Niye gelmedi?" şeklinde sorular sorduğunu, sanığın İstanbul'dan bazen yalnız başına bazen eşiyle birlikte köye geldiğini, yalnız geldiğinde eşya yerleştirme gibi işler için katılan mağdureyi yardıma çağırdığını, sanığın evinin yanında samanlık diye tabir edilen iki katlı bir kulübenin olduğunu, sanığın genelde alet koymak için oraya girdiğini, katılan mağdurenin de bu kulübeye birkaç kere sanığa yardım etmek için girdiğini gördüğünü, sanığın katılan mağdureye farklı bir davranış sergilediğine şahitlik etmediğini, sanığın yaklaşık üç dört yıl önce okutmak için katılan mağdureyi İstanbul'a götürmek istediğini, sanığın İstanbul'dan hâl hatır sormak için telefonla aradığında "... nerede? Benimle niye konuşmuyor?" diye sorduğunu, bir hafta sonu katılan mağdurenin, babasını telefonla arayarak "Amcam beni rahatsız ediyor!" dediğini, bu konuşmadan sonra babasının evin önünde oturan sanığın da duyacağı şekilde "Bazı kişiler kızımı rahatsız ediyor, uzak dursun!" şeklinde sözler söylediğini,
Tanık ... aşamalarda; katılan mağdureyle aynı yurtta kaldıklarını ve yakın arkadaş olduklarını, müracaattan yaklaşık bir hafta önce sohbet ettikleri sırada katılan mağdureye moralinin neden bozuk olduğunu sorduğunu, katılan mağdurenin de öz amcası olan sanığın kendisine yakınlaşmaya çalıştığını söylediğini, ancak detaylı bir anlatımda bulunmadığını, bir gün sonra katılan mağdurenin "Hani ben sana demiştim ya amcam beni ellemedi diye aslında ellemeye çalıştı da ben uzaklaştım... Hatta 12 yaşımdan beri bunu yapıyor..." şeklinde ifadelerin yazılı olduğu bir kâğıt parçasını kendisine verdiğini, yazılanları okuduktan sonra katılan mağdureye bunların basit şeyler olmadığını söyleyerek okul idaresine bildirmesi gerektiğini ifade ettiğini, katılan mağdurenin de bu durumu rehberlik öğretmeni ve okul müdürüne anlattığını, bir gün sonra savcılığa giderek ifade vereceği için korkan katılan mağdureye korkmamasını, bir şey olmayacağını söylediğini, bu olayları neden daha önce anlatmadığını sorduğunda ise katılan mağdurenin sanıktan korktuğunu belirttiğini,
Tanık... mahkemede; sanığın eşi olduğunu, 1986-2016 yılları arasında sanıkla beraber yaz tatillerinde köye gittiklerini, 2016 yılının Temmuz ayında oğlunu evlendirdiklerini, bu düğünden önce 2016 yılı Mart ayında sanığın bir defa tek başına köye gelip iki üç gün kaldığını, o dönemde köyde yapılı bir evlerinin olmadığını, zaten sanığın da evin inşaatını bitirmek için köye geldiğini ve bu dönemde babasının evinde kaldığını, katılan mağdureyle sohbet ettiklerini ve ona okuması hususunda telkinlerde bulunduğunu, katılan mağdurenin de "Okumazsam kendimi yurda atmayı bilirim." şeklinde sözler söylediğini, sanığın katılan mağdureye yönelik davranışlarından şüphelenmediğini, bir iki yıldır katılan ... ile arazi meselesi nedeniyle konuşmadıklarını, ramazan ayının sonunda sanığın tutuklandığını, öncesinde katılan mağdurenin evlerine geldiğini ve sanığa selam da söylediğini, aralarında herhangi bir husumetin bulunmadığını, katılan mağdureye okuması için baskı yaptıklarını ve onun da bu nedenle iftira attığını, sanığın böyle bir suç işleyebileceğine inanmadığını, katılan mağdurenin "Siz benim anneme iftira atıyorsunuz, ben de size iftira atayım, gününüzü görürsünüz!" şeklinde sözler de söylediğini, katılan ...'nın komşuları bir erkeğin geneleve gittiğini kendisine söylediğini anlatması üzerine katılan mağdureyle katılan ...'yı uyardıklarını, tepki olarak katılan mağdurenin sanığa böyle bir suçlamada bulunduğunu düşündüğünü,
Beyan etmişlerdir.
Sanık savcılıkta; emekli olduğu ve eşi rahatsızlandığı için yaklaşık bir buçuk yıl önce Artvin Ortaköy'e yerleştiğini, daha öncesinde yaz aylarında yaklaşık on gün süreyle köye izne geldiğini, Ortaköy'de babasının evinde kaldığını, elli metre yakınında miras meselesi nedeniyle husumetli olduğu kardeşi katılan ... ve ailesinin ikamet ettiğini, katılan ...'la husumeti bulunsa dahi çocuklar ile arasında bir kırgınlık olmadığını, kendisini sevdiklerini, yeğeni tanık ... ile bazı hafta sonları balık tutmaya gittiklerini, çocukların çok sık olmasa da evine gelip gittiklerini, dört kız yeğeninin daha olduğunu, hiçbirisine bu şekilde davranmadığını, evlerinin yanındaki altı ahır olarak kullanılan iki katlı ambarda da hiçbir zaman katılan mağdureyle yalnız kalmadıklarını, katılan mağdurenin yalnız başına hiç evine gelmediğini, her zaman yanlarında eşinin de bulunduğunu, eşi rahatsız olduğu için İstanbul'a her defasında birlikte gidip geldiklerini, evde havaların sıcak olması nedeniyle zaman zaman atletle gezdiğini, komşularının da bu durumu gördüklerini, katılan mağdureyi öptüğünü ancak cinsel bir amacının olmadığını, diğer yeğenlerine nasıl davranıyorsa katılan mağdureye de öyle davrandığını, en son 26.05.2019 tarihinde katılan mağdureyi telefonla arayarak sadece hâl hatır sorduğunu, okul servisinde şoförün yan tarafına oturduğu için uyarılarda bulunduğu katılan mağdurenin bu olay nedeniyle kendisine iftira attığını, ayrıca katılan ... ile aralarındaki husumetten de etkilenmiş olabileceğini, suçlamayı kabul etmediğini,
Sorguda; yedi yeğeninin olduğunu, hepsini sevdiğini, kucağına aldığını, katılan mağdurenin kıskançlık nedeni ile bu şekilde suçlamalarda bulunduğunu düşündüğünü, çünkü yeğenlerinin bir kısmını çok, bir kısmını ise daha az sevdiğini, savcılıkta okul servisinde şoförün yanında oturduğu için uyarması dolayısıyla katılan mağdurenin bu şekilde beyanda bulunmuş olabileceğine dair savunmasının da doğru olduğunu, katılan mağdureye "Benimkilere nasıl bakıyorsun? İyiler mi? Sakın kimseye bir şey söyleme. Seni öldürürüm!" şeklinde sözler de söylemediğini,
Mahkemede; katılan mağdureyi yeğeni olduğu için gözettiğini, ona sahip çıktığını, katılan mağdurenin okulda iyi olması, evde olup dışarıda kalmaması için ona yönelik sözlü baskılarının olduğunu, katılan mağdurenin anne ve babasının göremediklerini gördüğü için baskı uyguladığını, katılan mağdureye telefonda sarf ettiği "Benimkiler nasıl?" şeklindeki sözlerinden kastının katılan mağdureyle birlikte okuyan kardeşi ve diğer yeğenlerinin durumlarını sormak olduğunu, diğer yeğenlerini bazen daha fazla sevdiği için katılan mağdurenin kendisine bu şekilde iftira atmış olabileceğini, katılan mağdureyi servis şoförünün yanında oturduğu için de uyardığını, şoförün yanında oturmasını istemediğini, katılan ...'a yardım kolisi gelmesini kaldıramadığını ve bu koliyi çöpe attığını, aldıkları yardımı kullanmadıklarını, ihtiyaçlarının olmadığını birkaç yere söyleyince yardımın da kesildiğini, katılan ... ile arasındaki tartışmanın buradan başladığını, çocukların okula gitmemesi nedeniyle de aileye baskı yaptığını, ancak bunların aile kavgaları olduğunu, bu aile kavgaları nedeniyle kendisine iftira attıklarını, ayrıca katılan mağdureyle evde yalnız kalabilmelerinin de mümkün olmadığını, zira köye gelir gelmez kayınvalidesinin kendisinin evinde kaldığını, evinde sürekli insan olduğunu,
Savunmuştur.
V. GEREKÇE
Anayasa’nın 138/1. ve CMK’nın 217/1. maddeleri ile Anayasa’nın 38. ve İHAS’nin 6/2. maddeleri sarahatine göre ispat hukuku bakımından vicdani kanaat esasını benimseyen Ceza muhakememizin amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmaktır. Geçmişte yaşanan ya da yaşandığı iddia olunan bu vakıayı/maddi gerçekliği, olay mahkemesi yapacağı öğrenme yargılaması ile taraflar ve delillerle doğrudan muhatap olup muhakeme hukukuna ilişkin normlar doğrultusunda, gerektiğinde mantık ilminden ve tecrübe kurallarından da faydalanarak sonradan mahkeme önünde temsil etmeye çalışacak, böylece sezgileriyle değil akıl yoluyla vicdani kanaate ulaşarak (M. Feyzioğlu, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınevi, s. 139) maddi sorunu çözecektir. Bu yetki münhasıran olay mahkemesine aittir.
Vicdani kanaate ulaşılması, isnat olunan fiilin ispatlandığı anlamına gelir. Bu nedenle, vicdani kanaat hukuki sorunla değil, maddi sorunla ilgili bir kavramdır ve vicdani kanaate ulaşacak makam da maddi uyuşmazlığı çözmeye yetkili derece mahkemeleridir. Hukuki sorunun çözümünde vicdani kanaat ölçütü kullanılamaz. Çünkü; hukuki sorunun doğru çözümü, maddi olaya uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru bulunması ve doğru yorumlanması ile ilgilidir.
Vicdani ispat sisteminde hâkimler, hür vicdanlarına göre hüküm verirler. Her türlü delil aracı, kural olarak kullanılabilir ve bunlar serbestçe değerlendirilir. Ancak bu serbestliğin sınırını yine hukuk belirler. Nitekim, Anayasa’nın 138/1. maddesine göre hâkim, vicdani kanaatini oluştururken, Anayasa’nın, kanunların ve hukukun çizdiği çerçevede kalmak zorundadır. Delil araçlarının ne zaman ve kimler tarafından ikame edilebileceği, bunların muhakemede tabi tutulacakları işlemler, delil aracı ikame taleplerinin hangi şartlarda ret olunabileceği, çelişme yönteminin nasıl hayata geçirileceği, delil aracı yasaklarının neler olduğu gibi konular hukuk tarafından düzenlenir (M. Feyzioğlu, s. 357).
Kural olarak delillerle doğrudan temas kurmayan ve öğrenme yargılaması yapamayan Yargıtayın, hukuka uygun olarak elde edilen delilleri takdir etme ve bu suretle ilk derece mahkemelerinin vicdani kanaatini denetleme, aslında olayın nasıl cereyan ettiğini ortaya koyma imkanı bulunmamaktadır. Ancak hükmün gerekçesini esas alarak, bu delillerle varılan sonucun/kabul edilen maddi vakıanın, akıl yürütme/mantık kurallarına, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel kaidelere uygun olup olmadığını denetleyebileceğinde de kuşku yoktur. 288. maddenin Hükûmet Tasarısı'ndaki gerekçesinde bu duruma: "Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde elbetteki hukuka aykırılık oluşturur." denilerek işaret edilmiştir. Uygulama da bu şekilde istikrar kazanmıştır. Doktrinde Yenisey aynı düşünceyi; "Bir hukuk normu olmayan fizik ve mantık kuralları ve tecrübe kaidesi, bir hukuk normu gibi ele alınarak bunlara aykırı olan vicdani kanaatin denetlenmesine imkan sağlamaktadır." (Prof. Dr. Feridun Yenisey, İstinafta Maddi Ve Hukuki Mesele Denetimi, Dr. Dr. Silvia Tellenbach'a Armağan, Seçkin Yayınları, s. 1282) diyerek benimsendiğini ifade etmiştir. Çünkü; sağlıklı bir hukuki denetimin ön şartı, maddi vakıanın usulüne uygun, tam ve doğru olarak belirlenmiş olmasıdır.
Ceza yargılamasında kanıt serbestliği ilkesi başlığı altında toplayabileceğimiz temel prensiplere göre; a) Herşeyin kanıt olabileceği (hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş), b) İlgililerin kanıt ileri sürebilecekleri, c) Hâkimin kendiliğinden kanıt araştırabileceği, (hatta zorunlu olarak araştırması gerektiği), d) Kanıt ileri sürmede zaman kısıtlaması olamayacağı, e) Kanıtlama külfetinin sanığa yüklenemeyeceği, f) Kanıt değerlendirmede hâkimi bağlayan üstün kanıtın söz konusu olmayıp hâkimin tüm kanıtları serbestçe değerlendirebileceği, (vicdani kanaat) ceza yargılamasının temel ilkeleridir. Bu ilkelerin birinden dahi vazgeçmek, ceza yargılamasının temel ilke ve yapısına aykırı davranmak anlamını taşır (YCGK., 08.04.1991 tarihli ve 81-111 sayılı).
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adeleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılabilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Toplanan delillerin bir kısmına gözetilip diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaat üzerinden yüksek de olsa bir ihtimale sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir (YCGK., 11.6.2013 tarihli ve 36-294 sayılı).
Şu hâlde, sanığa isnat edilen fiilin sanık tarafından icra edildiğinin kabulü için, gerekçeli ve muhtemel şüphenin tamamen yenilmesi gerekir. Zira kabili te'lif olmayan şüphe ile gerçeğin yan yana mevcudiyeti ile vicdani kanaate ulaşılmasının, mantık ve hukuk kuralları bakımından mümkün olduğu söylenemez.
Katılan mağdurenin öz amcası olan sanık tarafından 2015-2016 yıllarında başlayıp 2017 yılı yaz aylarına kadar devam edecek şekilde birden fazla defa çocuğun cinsel istismarı suçuna maruz kaldığının İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince kabul edildiği olayda;
Katılan mağdurenin yaşadıklarını önce yakın arkadaşı tanık ...'e, devamında tanık ...'in de yönlendirmesiyle rehber öğretmenine anlatıp olayın adli makamlara intikalini sağlaması, rehber öğretmen ve okul müdür yardımcısı tarafından düzenlenen tutanağa göre; katılan mağdurenin, ailesinin dağılmasından ve kötü şeyler yaşanmasından korkarak ilk önce sanıktan şikâyetçi olmak istememesi, çocuk izlem merkezindeki beyanı sırasında hazır bulunan sosyal hizmet uzmanının; katılan mağdurenin cinsel istismarların yaşandığı yer ve oluş şekline ilişkin detaylı ve spontan bilgiler aktardığını, özellikle ifadesinde yer alan bazı detaylı anlatımların iddia edilen olayların yaşanmış olabileceği yönünde bir kanı oluşturduğunu bildirmesi, katılan mağdure hakkında düzenlenen adli kurul ve sağlık kurulu raporlarında; görüşmedeki anlatımlarının dosyada yer alan beyanlarıyla uyumlu olması ve psikiyatrik görüşmedeki aktarımı göz önünde bulundurulduğunda sınır mental kapasite zekâ düzeyi bulunan katılan mağdurenin beyanlarına itibar edilebileceğinin belirtilmesi, 16.09.2019 tarihli celsede mahkemece yapılan gözlemde; katılan mağdurenin sanık tarafından gerçekleştirildiğini iddia ettiği eylemlerden fazlaca etkilendiğine, beyanlarına ana hatlarıyla itibar edilebilineceğine dair tespitlere yer verilmesi, aynı celse hazır bulunan psikolog bilirkişinin de stresli ve gergin olan, zaman zaman da ağlayan katılan mağdurenin beyanlarının kendi içinde tutarlı olduğunu ifade etmesi, katılan mağdurenin tüm aşamalarda öz amcası olan sanığın kendisine yönelik cinsel davranışlarda bulunduğuna ilişkin beyanlarının ana hatlarıyla birbiriyle uyumlu olması, katılan ... ile sanık arasında arazi meselesi nedeniyle bir husumet bulunduğu kabul edilmekle birlikte katılan ... ile sanık dışındaki aile üyelerinin birbirleriyle görüşmeye devam ettiklerinin taraflarca açıkça dile getirilmesi, katılanlar ... ve ...'nın da katılan mağdurenin iddialarından olayın adli mercilere intikalinden sonra haberdar olup savcılıkta alınan beyanlarında isnat edilen suçu işleyeceğine ihtimal vermediklerini belirterek sanıktan şikâyetçi olmamaları, kovuşturma safhasında ise yalan söylemeye meyilli bir kişiliği bulunmayan katılan mağdureye inandıklarını ve sanıktan şikâyetçi olduklarını bildirmeleri, olaya dair doğrudan görgüsü bulunmamakla beraber katılan mağdurenin kardeşi tanık ...'nin aşamalarda; katılan mağdureyle birlikte evine gittiklerinde sanığın; "Sen git. ... gelsin. Bana ... yardım etsin. ... ile özel konuşacağım. ... biraz daha otursun." gibi sözler söylediğini, hafta sonları okul tatil olduğu için köye gittiğinde sanığın sürekli katılan mağdurenin nerede olduğunu, neden köye gelmediğini sorduğunu, yaklaşık 3-4 yıl önce okutmak için katılan mağdureyi İstanbul'a götürmek istediğini, bir hafta sonu katılan mağdurenin, babasını telefonla arayarak "Amcam beni rahatsız ediyor?" dediğini, bu konuşmadan sonra babasının evin önünde sanığın da duyacağı şekilde "Bazı kişiler kızımı rahatsız ediyor, uzak dursun!" şeklinde sözler söylediğini aktararak sanığın katılan mağdureye yönelik amca-yeğen ilişkisi kapsamında değerlendirilemeyecek boyutta olan ilgisini ve katılan mağdurenin bu durumdan duyduğu rahatsızlığı ortaya koyması, suçlamaları kabul etmeyerek savcılıkta okul servis aracında şoförün yanına oturması nedeniyle uyarılarda bulunduğu katılan mağdurenin, katılan ... ile aralarındaki husumetten de etkilenerek böyle bir iddiada bulunduğunu savunan sanığın sorguda; katılan mağdurenin, diğer yeğenlerine olan sevgisini kıskanmış olabileceğini, mahkemede ise; katılan mağdurenin anne ve babasının göremediklerini fark edip katılan mağdure üzerinde baskı kurduğunu, ayrıca katılanların evine yardım kolisi gelmesini sindiremeyerek bu kolileri çöpe attığını, katılanların yardıma ihtiyacı olmadığı hususunu gerekli yerlere bildirince yardımın da kesildiğini, bütün bu nedenlerle katılan mağdurenin kendisine iftirada bulunmuş olabileceğini bildirmesi, aşamalarda telefon görüşmeleri sırasında katılan mağdureye cinsel organlarını kast ederek "Benimkiler nasıl?" şeklinde sorular sormadığını savunan sanığın mahkemede ise bu soruyu katılan mağdurenin kardeşi ve köyde yaşayan diğer yeğenlerinin durumlarını öğrenmek için sorduğunu ileri sürmesi, böylelikle katılan mağdurenin kendisine iftira attığına ilişkin aşamalarda değişen, birbiriyle çelişen ve hayatın normal işleyişine uygun düşmeyen savunmalarının kendisini suçtan kurtarmaya yönelik olduğu hususları bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; sanığa isnat edilen çocuğun cinsel istismarı suçunun sabit olduğu kabul edilmelidir.
Bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.