Logo

Ceza Genel Kurulu2024/37 E. 2025/82 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Marka hakkına tecavüz suçundan verilen hükmün bozulmasının ardından, Bölge Adliye Mahkemesinin sanığı dinlemeden beraat kararı vererek direnmesinin hukuka uygun olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın aleyhine olan bozma kararına karşı savunma hakkını kullanmasına imkan tanınmadan, Bölge Adliye Mahkemesince bozma sonrası yapılan yargılamada sanık yokluğunda yargılamaya devam edilerek beraat hükmünde direnilmesi, CMK’nın 307/2. maddesine aykırı olması ve savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 7. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 715-2478

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanığın marka hakkına tecavüz suçundan 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 5833 sayılı Kanun ile değişik 61/A-1, TCK'nın 43/2, 62, 52/2-4 ve 54/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis ve 100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, müsadereye, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve beş yıl denetim süresi belirlenmesine ilişkin İstanbul 2. Fikrî ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesince verilen 12.05.2011 tarihli ve 312-506 sayılı kararın kesinleşmesinden sonra, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı ele alan İstanbul 2. Fikrî ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesince 15.03.2022 tarih ve 2-67 sayı ile hükmün açıklanmasına ve sanığın 556 sayılı KHK'nın 5833 sayılı Kanun ile değişik 61/A-1, TCK'nın 43/2, 62, 52/2-4, 53 ve 54/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis ve 100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye karar verilmiştir.

Bu hükmün, sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesince 10.06.2022 tarih ve 2137-3116 sayı ile İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ve mahkûmiyet hükmünün kaldırılarak sanığın CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine ve TCK'nın 54/4. maddesi gereğince müsadereye denilmek suretiyle istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine karar verilmiş, anılan kararın, katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 10.01.2023 tarih ve 15422-164 sayı ile; "...somut olayda şikâyetçi ... ve ... Limited firmalarının suçtan doğrudan zarar gören konumunda oldukları ve soruşturma aşamasında İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen 16.07.2010 tarihli arama talebinin reddine dair karara karşı itiraz hakkı bulunduğu, dolayısıyla İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesine itiraz üzerine verilen 20.07.2010 tarihli arama ve el koyma kararının hukuka uygun olduğu gözetilerek, dosya kapsamı ile toplanan delillere göre sanığın sübut bulan suçtan mahkûmiyeti yerine, dosya kapsamına uygun olmayan yetersiz gerekçe ile beraatine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesi ise 13.06.2023 tarih ve 715-2478 sayı ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine ve müsadereye karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.09.2023 tarihli ve 90441 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile dosya CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 07.11.2023 tarih ve 17294-9919 sayı ile direnme kararı yerinde görülmeyerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIK KONUSU VE ÖN SORUN

Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; arama talebinin reddine dair karara şikâyetçinin itiraz hakkının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan hüküm kurulmasının savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

III. ÖN SORUNA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR

İncelenen dosya kapsamından;

İlk Derece Mahkemesince sanığın 1 yıl 15 gün hapis ve 100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye hükmedildiği, bu hükmün, sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Bölge Adliye Mahkemesince; önceki kararlar kaldırılarak sanığın CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine ve müsadereye karar verilmek suretiyle istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddedildiği, anılan kararın, katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince "...sanığın sübut bulan suçtan mahkûmiyeti yerine dosya kapsamına uygun olmayan yetersiz gerekçe ile beraatine karar verilmesi..." isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, bozmadan sonra yapılan yargılamada, 13.06.2023 tarihli oturumda bozma ilamının okunduğu, sanık adına çıkarılan tebligatın iade edildiği ve tarafların duruşmaya gelmedikleri, duruşma gününü kendisine yapılan e-tebligat ile öğrenen sanık müdafiinin ise mazeret dilekçesi sunup duruşmaya katılmadığı, sonuç olarak bozma sonrası yapılan yargılama sırasında duruşmadan haberdar edilmeyen sanığın, aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

IV. GEREKÇE

Ön sorun ile ilgili CMK'da yer alan yasal düzenlemeler şöyledir:

"Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri

Madde 307 – (1) Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.

(2) Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin dosyada varolan adreslerine de davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları saptanmamış olsa da duruşmaya devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, her hâlde dinlenmesi gerekir.

(3) (Ek:20/2/2019-7165/9 md.) Yargıtaydan verilen bozma kararına uyulması hâlinde ilk derece mahkemesi tarafından verilen karara karşı, istinaf veya temyiz sınırlarına bakılmaksızın sadece temyiz yoluna başvurulabilir.

(4) Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. (Değişik ikinci cümle: 24/11/2016-6763/36 md.) Direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir. (Ek iki cümle: 24/11/2016-6763/36 md.) Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir. Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez..."

"Hukuka kesin aykırılık hâlleri

Madde 289 – (1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:

[...]

h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması..."

1412 sayılı CMUK'un 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması hâlinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafinin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala CMK'nın 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.

Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi hâlinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup hükmün bozulması mümkündür. CMK'nın 307. maddesinin üçüncü fıkrasına göre ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı, sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması CMK'nın 289. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.

Bu açıklamalar ışığında ön sorunlar değerlendirildiğinde;

Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesince, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanığın yokluğunda yargılamaya devam edilerek aleyhe olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan duruşma sonlandırılarak hükmün tesis ve tefhim edilmesi kanuna açıkça aykırılık oluşturmaktadır.

Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararına konu hükmünün, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "CMK'nın 280/1-a. maddesi; '(1) Bölge adliye mahkemesi, (…) dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra; a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine...', aynı Kanun'un 303/1-a. maddesi ise; '(1) Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir: a) Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse...' şeklinde düzenlenmiştir.

CMK'nın 280/1-a maddesi ile 303/1-a maddelerine göre bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra; ilk derece mahkemesinin hükmünde usule ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu tespit etmekle birlikte, hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hükmün bozulması, bu cümleden olarak 'olayın daha ziyade aydınlanması lazım gelmeden beraate hükmolunması gerektiği' düşüncesinde ise duruşma açmadan davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir. Şu hâle göre; ilk derece mahkemelerince kabul edilen maddi mesele değiştirilmeden ve yeni bir delil araştırmasına gidilmeden, bölge adliye mahkemesince duruşma açılmaksızın beraat kararı verilmek suretiyle istinaf isteminin düzeltilerek esastan reddine karar verilebileceğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Adalete hızlı erişimin sağlanması amacı da bunu gerekli kılar.

Öte yandan CMK'nın 307/2. maddesindeki; 'Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin dosyada varolan adreslerine de davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları saptanmamış olsa da duruşmaya devam edilerek dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, her hâlde dinlenmesi gerekir.' şeklindeki düzenlemeye göre sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır değilse dava sanığın yokluğunda bitirilebilecektir.

Somut dosyada bozma içeriğine göre CMK'nın 304/2-b maddesi uyarınca dosyanın Özel Daire tarafından Bölge Adliye Mahkemesine gönderildikten sonra duruşmalı yapılan yargılama sonucunda Bölge Adliye Mahkemesi direnme kararı vererek sanığın beraatine hükmetmiştir. CMK'nın 280/1-a ve 303/1-a maddeleri CMK'nın 307. maddesindeki duruşma açmadan direnilemez zorunluluğunu ortadan kaldırmaktadır. CMK'nın 280/1-a maddesi ile 307/2. maddesi birlikte değerlendirildiğinde Bölge Adliye Mahkemelerinin bozma kararına dosya üzerinden duruşma açmadan da direnebileceği kabul edilmelidir. Aksi hâlde Bölge Adliye Mahkemelerince duruşma açılmaksızın karar verilebildiği durumlarda da Cumhuriyet savcısından esas hakkında görüş alınması gerekeceği sonucuna ulaşılacaktır. Direnirken duruşma açmasına gerek olmadığı hâlde duruşma açıp yargılama yapan Bölge Adliye Mahkemesinden aleyhe bozma üzerine sanığın savunmasının alması ve Cumhuriyet savcısından esas hakkındaki görüşünü sorması beklenemeyecektir.

Belirtilen nedenlerle Bölge Adliye Mahkemelerince direnme kararı verilirken aleyhe bozma üzerine sanığın savunmasının alınmasına ve Cumhuriyet savcısından esas hakkındaki görüşünü sormaya gerek olmadığı, uyuşmazlığın esasına geçilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmek mümkün olmamıştır." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

V. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesinin 13.06.2023 tarihli ve 715-2478 sayılı direnme kararına konu hükmünün; aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,

2- Dosyanın, Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.02.2025 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.