"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 10-21
Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık hakkında İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 29.04.2019 tarih ve 18-68 sayı ile; sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5/1, TCK'nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verilmiştir.
Hükmün, sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 30.03.2022 tarih ve 634-218 sayı ile; ''...Tanık beyanları, dosya kapsamındaki diğer bilgi ve belgeler ile sanık savunmasına göre; sanığın, 2011 yılında yapılan Danıştay üyeliği seçimlerinde örgüt mensubu olduğu belirtilen HSYK üyelerince hazırlanıp HSYK Genel Sekreteri ...'nın evindeki toplantıda görüşülen ve içinde örgüt mensubu olmayanların da bulunduğu listede yer aldığına ve bu görüşmelerde ısrarla seçilmesinin istendiğine, tanık ... ve başka dosya sanığı ... tarafından 2013 yılında düzenlenen yemekli toplantılara Danıştaydaki örgütsel tavır ve ilişkileri ile seçilme şekli itibarıyla çağrılmadığına ve ayrıca örgüt hiyerarşisinde yer aldığını ortaya koyan biçimde faaliyetlerde bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve net delil bulunmadığı nazara alınıp, herhangi bir çalışma kaydı olmayan 18.04.1996 doğumlu oğlu adına FETÖ/PDY silahlı terör örgütü elebaşısının çağrısından sonra 07.07.2014 tarihinde Bank Asya'da katılım hesabı açması ve Milli Eğitim Bakanlığınca dershanelere ilişkin olarak çıkarılan genelgelere karşı örgüte müzahir eğitim şirketleri tarafından açılan davalarda örgüt lehine kararların çıkmasında etkili olması şeklinde sübut bulan eylemlerinin, örgüt hiyerarşisine dahil olduğunu gösterir biçimde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluk içermemesi nedeniyle silahlı terör örgütü üyesi olarak kabul edilmesine yeter nitelikte bulunmadığı gözetilerek, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün amaçlarını gerçekleştirmeye hizmet eden ve örgütün maddi-manevi yararları için gerçekleştirdiği eylemleri nedeniyle ancak TCK'nın 220/7. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken suç vasfında düşülen yanılgı sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Birinci Başkanlar Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı ile dosyanın devredildiği Yargıtay 3. Ceza Dairesince yapılan yargılama neticesinde 07.03.2023 tarih ve 30-4 sayı ile bozmaya direnilerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 14.09.2023 tarih ve 296-441 sayı ile; ''...Sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, güncel nüfus kayıt örneğinde sanığın, Özel Daire kararından sonra 08.07.2023 tarihinde öldüğü bilgisinin yer alması karşısında bu konuda gerekli araştırmanın mahallinde yapılarak sonucuna göre 5237 sayılı TCK'nın 64 ve 5271 sayılı CMK'nın 223. maddeleri uyarınca gereken hükmün verilmesinin temini için diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına," karar verilmiştir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesince bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde 12.12.2023 tarih ve 10-21 sayı ile kamu davasının ölüm nedeniyle düşürülmesine karar verilmiştir.
Hükmün, sanığın mirasçıları ... Güngör, ... Güngör ve... Güngör vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ret ve onama istemli 09.02.2024 tarihli ve 16658 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Temyiz incelemesi yapan Ceza Genel Kurulunca dosya incelenip görüşülerek gereği düşünüldü:
Ceza Genel Kurulunca, sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılma istemiyle açılan davada, İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 3. Ceza Dairesinde yapılan yargılama sonunda, ölüm nedeniyle TCK'nın 64/1 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/8. maddeleri gereğince verilen düşme kararının mahiyeti ve bu kararın sanığın mirasçıları tarafından temyiz edilebilmesinin mümkün olup olmadığı hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bir suçun işlenmesi durumunda faille devlet arasında tesis olunan ve sınırları kanunlarla belirlenen ceza ilişkisi üzerine devletin cezalandırma hakkı doğmakta ise de bu ilişki, bazı hâllerde kesilebilmektedir. Kanun koyucu tarafından belirlenen bu fiili ve hukuki hâllerden biri de sanığın ölümüdür. Nitekim davayı ve cezayı düşüren sebepler, TCK'nın Birinci Kitabının Üçüncü Kısmının Dördüncü Bölümünde düzenlenmiş olup "Sanığın veya hükümlünün ölümü" başlıklı 64. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir." şeklindeki hüküm bu durumun açık bir tezahürüdür.
Sanık veya hükümlünün ölümü, ceza ve infaz ilişkisini sona erdiren doğal bir sebeptir. Çağdaş ceza hukuklarında suç faili olabilmek için iki şarta ihtiyaç vardır, bunlardan birisi insan olmak, diğeri ise hayatta bulunmak yani sağ olmaktır. Ölüm, ikinci şartı ortadan kaldırdığından ölen kimsenin suçun faili sayılmasına ve dolayısıyla ölen kişi ile devlet arasında ceza ve infaz ilişkisi kurulmasına, kurulmuş ise sürdürülmesine imkân yoktur (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Cilt 2, Adalet Yayınları, Ankara, 2010, s. 2184).
Yukarıda belirtilen maddedeki amir hüküm uyarınca düşme kararı verilmesinin gerekli olduğu, CMK'nın 223. maddesinin sekizinci fıkrasında; "Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hâllerinde, davanın düşmesine karar verilir." denilmek suretiyle hüküm altına alınmıştır.
Hâl böyleyken, ölen bir sanık hakkında yargılamayı sürdürmek veya derhal beraat kararı verilebileceğinden bahisle davanın düşürülemeyeceğinden söz etmek mümkün değildir.
Sanığın yokluğunda yapılacak yargılama sonunda beraat etme ihtimali bulunsa dahi düşme kararı verilmesi konusundaki hüküm kesindir. Bu nedenle, CMK'nın 223. maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki "Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez." şeklindeki hükmü ölüm dışındaki hâllere yönelik olarak anlamak gerekmektedir (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2017, 10. Baskı, s. 691).
Sanığın ölümü nedeniyle davanın düştüğüne ilişkin verilecek karar beyani bir karardır. Bu nedenle ölümden sonra yapılmış usul işlemlerinin hükümsüz sayılması gerekir. Ölüm meydana geldikten sonra her ne sebeple olursa olsun davaya devam olunamaz (Faruk Erem-Ahmet Danışman-Mehmet Emin Artuk, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, s. 929).
Ölüm nedeniyle verilen düşme kararının sanığın mirasçıları tarafından temyiz edilebilmesinin mümkün olup olmadığı hususuna gelince;
Bir karara karşı kanun yollarına başvurma hakkına kimlerin sahip olduğu, CMK'nın 260. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır." biçiminde düzenlenmiş olup sanığın mirasçılarına böyle bir hak tanınmamıştır. Aynı Kanun'un 243. maddesinde; "Katılan, vazgeçerse veya ölürse katılma hükümsüz kalır. Mirasçılar, katılanın haklarını takip etmek üzere davaya katılabilirler." denilmek suretiyle katılanın ölümü hâlinde mirasçılarına imkân sağlanırken sanık mirasçıları açısından buna ilişkin açık bir düzenlemenin bulunmaması önem arz etmektedir.
Adı geçen Kanun'un 262. maddesinde sanığın eşinin kanun yollarına başvurabileceğinin düzenlendiği bir an için göz önüne alınacak olsa da söz konusu madde metninde geçen eş tabirinden sanığın hayatta olması gerektiği anlaşılmaktadır. Zira eşlerden birinin ölümü hâlinde evlilik birliği kendiliğinden sona ermektedir. Bu durumda ise artık eş değil mirasçı sıfatı gündeme gelecek ve ancak mirasçıya tanınan haklar kullanılabilecektir.
İzah olunan bu yaklaşım, Özel Daireler tarafından da benimsenmiştir. Nitekim, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 14.01.2014 tarihli ve 20943-277 sayılı kararı ile, İlk Derece Mahkemesinde yargılama devam ederken ölen bir sanık hakkında verilen düşme kararını, CMK'nın 260/1. maddesi uyarınca sanık mirasçısının temyiz hakkı bulunmadığından sanık mirasçısı vekilinin temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararın onanmasına karar verilmiştir.
Öte yandan, TCK'nın 64. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde sanığın ölümü hâlinde dahi müsadereye tabi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunacağı açık bir şekilde düzenlendiğinden, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 25.04.2022 tarihli ve 23753-6210 sayılı kararı ile ölen sanığın eşinin müsadere kararını temyiz etme hakkının bulunduğu kabul edilerek temyiz incelemesi gerçekleştirilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında mevcut temyiz istemi değerlendirildiğinde;
Yargıtay 3. Ceza Dairesince İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla gerçekleştirilen yargılama devam ederken 08.07.2023 tarihinde ölen sanık hakkında TCK'nın 64/1 ve CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca verilen kamu davasının düşmesine dair kararı, sanığın mirasçıları olan eşi ... ile çocukları ... ve...'in CMK'nın 260/1. maddesinde sayılan kişilerden olmadıkları için temyiz etmeye haklarının bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, sanığın mirasçıları vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın mirasçıları olan çocukları ... ve...'in; çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi de; sanığın mirasçısı olan eşi ...'ın kararı temyiz etmeye haklarının olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1) Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 12.12.2023 tarihli ve 10-21 sayılı; sanık ... hakkındaki düşme kararına yönelik sanığın mirasçıları vekilinin temyiz isteminin CMK'nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE,
2) Dosyanın, Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, sanığın çocukları yönünden 13.03.2024 tarihinde yapılan birinci müzakerede, sanığın eşi bakımından ise birinci müzakerede yasal ve yeterli çoğunluk sağlanamadığından 27.03.2024 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi