"İçtihat Metni"
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dava, davacı tarafın paydaş bulunduğu ve ortaklığın giderilmesi davasına konu edilen taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatları meydana getirenin tespiti istemine ilişkindir.
Makemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.
Toplanan delillerden, dava konusu muhdesatların üzerinde bulunduğu 346 parsel sayılı taşınmazın 1/5 payının 11.10.2002 tarihinde dahili davacıların miras bırakanı davacı E... S... adına intikal ettiği, geriye kalan 4/5 payın ise 22.09.2006 tarihinde davalı N... S...'e satıldığı, tarafların taşınmazda bu suretle paydaş oldukları, davacının taşınmaz üzerinde bulunan ilave ev ve ağaç niteliğindeki muhdesatın kendisine ait olduğunu öne sürerek dava açtığı, muhdesatların davalı tarafça satın alınan 4/5 payın satış tarihinden önce (bir adet incir ağacının dava tarihinden sonra) davacı tarafından meydana getirildiği anlaşılmaktadır.
Duraksamadan belirtmek gerekir ki; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre bütünleyici parça niteliğindeki muhtesatların mülkiyeti kural olarak arzın mukadderatına tabidir. Taşınmazın arzının maliki olan paydaşlar tapu payları oranında taşınmaz üzerindeki muhtesatların da maliki sayılırlar.
Somut olayda davalı taraf taşınmaz üzerindeki muhdesat meydana getirildikten sonra satın alma yolu ile taşınmazda paydaş olduğuna göre bu satın alma ile üzerindeki muhdesatın da bedelini ödeyerek taşınmaza sahip olduğu tartışmasızdır. Bu halde sebepsiz zenginleşen tarafın taşınmazdaki paylarını davalıya satan kişiler olduğu, davacı tarafın ise ancak o kişilere karşı B.K.'nun 60/1. maddesinde öngörülen haksız zenginleşme hükümlerine göre alacak davası açma hakkının doğduğu kuşkusuzdur. Bu nitelikteki dava ise eda davası niteliğindedir. Öğretide ve uygulamada eda davası açılmasının mümkün bulunduğu hallerde tespit davasının açılmasına yasal olanak bulunmamaktadır.
O halde, mahkemece bu olgular dikkate alınarak davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek ve yasal düzenlemeler göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı Nazif Serin'in temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin ödenen 201,75 TL harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, 21.09.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.