Logo

Hukuk Genel Kurulu2015/3545 E. 2017/892 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sosyal güvenlik sözleşmesi kapsamında, Almanya'dan emekli aylığı alan ve Almanya'da ikamet eden davacının, Türkiye'de geçici ikamet ettiği dönemde yapılan sağlık harcamalarının geri ödenmesi talebiyle açtığı menfi tespit davasının reddine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Türkiye ile Almanya arasındaki sosyal güvenlik sözleşmesinin ilgili maddeleri uyarınca, her iki ülkeden de emekli aylığı alan kişilerin sağlık yardımları, daimi ikamet ettikleri ülke tarafından karşılanırken, geçici ikamet edilen ülkede sağlık yardımlarından yararlanma hakkının sağlık yardımı hak sahipliği formülleri ile düzenlendiği ve davacının bu formüller yerine sağlık karnesi kullanarak yersiz sağlık harcaması yaptığı gözetilerek, yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla)

Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Niğde 1. Asliye Hukuk (İş Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 05.11.2013 gün ve 2013/521 E., 2013/625 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 06.11.2014 gün ve 2014/1942 E., 2014/22902 K. sayılı kararı ile,

"…1993 yılından itibaren Almanya’dan, 01.01.2007 tarihinden itibaren Türkiye’den yaşlılık aylığı almakta olan ve Almanya’da daimi ikamet etmekte olan davacı ve hak sahibi eşi, geçici süre ile Türkiye’de bulundukları dönemde, sözleşmeli ülke sigorta kurumlarınca düzenlenmiş T/A 9 ve T/A 11 denilen sağlık yardımı hak sahipliği formüleriyle sağlık yardımlarından yararlanmış; ancak 2005-2010 arası geriye dönük yapılan inceleme sonucu, bazı yıl ve dönemlerde, anılan hak sahipliği formüleriyle sağlık yardımlarından yararlanılması gerekirken, sağlık karnesi alınması suretiyle yararlanıldığından bahisle çıkarılan 5.015 TL’lik yersiz sağlık harcamasının tahsili amacıyla başlatılan takip üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacı, aksi kurum işleminin iptalini ve borçlu olmadığının tespitini istemiş, Mahkemece, Medeni Kanun 2.maddesinden hareketle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davalı Kurum ise, Türkiye Cumhuriyeti ile Alman Federal Cumhuriyeti arasındaki sosyal güvenlik sözleşmesinin konuya ilişkin 14’üncü maddesinin 3’üncü fıkrası, aynı sözleşmenin 12’inci maddesinin atıfta bulunduğu 4a maddesi uyarınca, ikametin daimi olarak Türkiye’ye nakledilmeği sürece sağlık karnesi verilmesi suretiyle sağlık yardımlarından yararlandırmanın mümkün olmadığı, geçici olarak Türkiye’de bulunulan zamanlarda ise, sağlık yardımı hak sahipliği formüleri denilen belgelerle her zaman sağlık hizmetlerinden yararlanmanın mümkün olduğunu beyan etmiştir.

5510 sayılı Yasanın konuya ilişkin Genel Sağlık Sigortalısı sayılanları düzenleyen 60 ve devamı maddelerinde, Türkiye’de ikamet etme şartı, genel sağlık sigortalısı sayılma şartları arasında sayılmıştır. Dolayısıyla anılan yasa kapsamındaki bir sigortalının, Yasa kapsamında Genel Sağlık sigortasından yararlanabilmesi, öncelikle Türkiye’de daimi ikameti halinde mümkündür.

Öte yandan,Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Hastalık Sigortasını düzenleyen konuya ilişkin 12.maddesi ;

“(1) 4a maddesi,

a) İkametgahını, sigorta vak’asının zuhurundan sonra diğer akit taraf ülkesine nakleden, ancak ikametgahını nakletmesine yetkili sigorta mercii tarafından daha önce muvafakat edilmiş bulunan,

b) Sigorta vak’ası, geçici olarak diğer akit taraf ülkesinde ikamet ettiği sırada vuku bulan ve durumu itibariyle kendisine derhal yardım yapılması gereken,

c) Sigorta vak’ası, sigortadan ayrıldıktan sonra vuku bulan ve kendisine teklif edilen bir işe başlamak üzere diğer akit taraf ülkesine giden, bir kimse için geçerlidir.

(2) 1’inci fıkranın a bendi gereği muvafakat, ilgili kimsenin, kendisine ait olmayan sebeplerden ötürü muvafakati daha önceden alamamış olması halinde, sonradan verilebilir.

(3) Madde 4a, ülkesinde ikamet ettiği akit taraf mevzuatına göre yardım hakkına sahip bulunan bir kimse hakkında uygulanmaz.

(4) 1’nci fıkranın a ve b bentleri ile 2’inci fıkra hükümleri, analık nedeni ile yapılacak yardımlar için geçerli değildir.”hükmünü; 14.Maddesi ise, “...(3) Her iki akit tarafın mevzuatına göre aylık veya gelir alan veya aylık veya gelir bağlanması için başvuruda bulunmuş olan bir kimse hakkında, ülkesinde ikamet ettiği akit tarafın hastalık sigortasına ilişkin mevzuatı uygulanır. Bu kimsenin geçici olarak diğer akit taraf ülkesinde ikameti sırasında 12’nci madde hükümleri aynen geçerlidir.” Hükmünü içerir.

Yukarıda bahsedilen ikili sözleşmenin konuya ilişkin 4a, 12.maddesi ile 14.maddenin 3. 3 no’lu bendi ve sair hüküm içerikleri birlikte gözetildiğinde; her iki akit ülke mevzuatına gore ayrı ayrı aylık almakta olan aylık sahipleri ile bunların bakmakla yükümlü oldukları hak sahiplerinin sağlık yardımları, sürekli olarak ikamet edilen akit tarafın yükümlülüğünda olup, bunların geçici olarak diğer akit taraf ülkesinde bulunmaları halinde sağlık yardımı, sağlık yardımı hak sahipliği formüleri denilen belgeler kapsamında sağlanması gerekeceğinden,iş bu davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar tesisi isabetli bulunmamıştır

Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. …"

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03.05 .2017 gününde oybirliği ile karar verildi.