Logo

Hukuk Genel Kurulu2017/1385 E. 2021/1651 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı idarenin müteselsil sorumlu sıfatıyla ödediği tazminatın davalıdan rücuen tahsilinde, hüküm altına alınan tazminat miktarının icra giderleri ile hükmün kesinleşmesinden sonra geçen sürede işleyecek faizi kapsayıp kapsamadığı hususunda ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının icra giderleri ve hükmün kesinleşmesinden sonra işlemiş faiz bakımından bir talebinin bulunmaması ve bozma kararına konu edilen ilk hükmün kapsamında da icra gideri ve işlemiş faizin yer almaması gözetilerek direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gürpınar Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı ...'a ait 375 adet koyuna menşei şahadetnamesi bulunmadığı için 10.06.1999 tarihinde Cumhuriyet savcısının talimatı ile Gürpınar Güzelsu Jandarma Karakol Komutanlığı tarafından el konulduğunu, koyunların yediemin sıfatıyla davalıya teslim edildiğini, Van 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 1999/180 E. sayılı dosyasıyla yapılan yargılama sonucunda dava dışı ...’ın beraatine ve el konulan koyunların kendisine iadesine karar verildiğini, ancak davalı yedieminin koyunların öldüğünü söyleyerek sahibine teslim edemediğini, bunun üzerine dava dışı ... tarafından İçişleri Bakanlığı ile Van Gümrük Müdürlüğü aleyhine alacak davası açıldığını, Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.05.2008 tarihli ve 2005/112 E., 2008/197 K. sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verildiğini ileri sürerek ödenen toplam 5.113,45TL’nin 01.11.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkiline yediemin sıfatıyla teslim edilen koyunların hastalık nedeniyle telef olduğunu, olayda müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, idarenin yediemin olma yeterliliğine sahip olmayan müvekkiline koyunları teslim etmekle zararın meydana gelmesinde birinci derece de kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. Gürpınar Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.01.2015 tarihli ve 2012/102 E., 2015/13 K. sayılı kararı ile; davalıya yediemin sıfatıyla teslim edilen koyunların ceza yargılaması sonucunda sahibine iade edilmesine karar verilmesine rağmen davalının koyunları ölmelerinden

dolayı iade edemediği, koyunların sahibinin açtığı davada Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/112 E., 2008/197 K. sayılı kararı ile davacı idarenin 5.113,42TL ödemek zorunda kaldığı, dava konusu olayın davalının kusurundan kaynaklandığı, davacının zararın meydana gelmesine sebebiyet veren davalıdan ödenen bedeli talep etmekte haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 5.113,45TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 16.11.2015 tarihli ve 2015/5578 E., 2015/13023 K. sayılı kararı ile;

“...1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;

Dava, rücuen alacak istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz olunmuştur.

Davacı, dava dışı Osman Akbaş'a ait koyunlara kaçak olduğu iddiası ile el konulduğunu ve yediemin olarak davalıya teslim edildiğini, Van 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 1999/180 esas sayılı kararı ile Süleyman Gürbüz hakkında beraat ve el konulan hayvanların sahibine iadesine karar verildiğini ancak davalının muhafaza görevini yerine getirmediğinden telef olan hayvanların iade edilemediğini ve idarenin tazminat ödemek zorunda kaldığını iddia ederek, ödenen tazminatın davalıdan tahsili isteminde bulunmuştur.

Davalı, bir kusuru olmadığını beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davalının yediemin olarak teslim edilen koyunları talebe rağmen teslim etmediği, kendisine atfedilmeyecek bir sebepten dolayı telef olduğunu ispat edemediği gerekçesiyle istemin kabulüne karar verilmiştir.

Davacı, müteselsil sorumlu sıfatı ile üçüncü kişiye ödediği paranın halefiyet esasınca rücuen tahsilini istediğine ve davalı önceki davada davalı olarak yer almadığına göre iadenin kapsamı, davacının mahkûm olup ödediği para, bu paranın kendisi hakkındaki davada verilen hükmün kesinleşmesine kadar işleyecek faizi, önceki davada hükmedilen avukatlık ücreti ve yargılama giderleri toplamından davalının payına düşen kısmıdır. Kendi kusurlu davranışı ile ödemeyi geciktiren ve icra takibi de mevcut ise; işin icraya düşmesine yol açan davacı, bu ihmali nedeniyle yapılmış olan icra giderlerini ve hükmün kesinleşmesinden sonra geçen sürede işleyecek faizi isteyemez. Çünkü sözü edilen giderlerle davalının eylemi arasında uygun sebep sonuç bağı yoktur. Mahkemece yapılacak iş, icra giderleri ile hükmün kesinleşmesinden sonra işlemiş olan faize ilişkin istek bölümünün hesaplanıp reddine karar vermekten ibarettir. Bu ilkelere aykırı düşüncelerle istemin tümünün hüküm altına alınmış olması doğru görülmemiş kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir’’ gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Gürpınar Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.03.2016 tarihli ve 2016/26 E., 2016/81 K. sayılı kararı ile; davacının icra giderleri ile hükmün kesinleşmesinden sonra işleyen faiz bakımından bir talebinin bulunmadığı, bu nedenle bozma öncesi kararda tam da bozma kararında açıklanan şekilde tazminatın hüküm altına alındığı, reddi gereken bir alacak tutarının bulunmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı idarenin müteselsil sorumlu sıfatı ile zarar gören üçüncü kişiye ödediği tazminatın rücuen tahsiline ilişkin eldeki davada, mahkemece hüküm altına alınan tazminat miktarının icra giderleri ile hükmün kesinleşmesinden sonra geçen sürede işleyecek faizi kapsayıp kapsamadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Öncelikle eldeki davada sorumluluğun kaynağını oluşturan haksız fiil ile ilgili yasal düzenlemelerin ve ilkelerin irdelenmesinde yarar vardır.

13. Haksız fiilden doğan borçlar; 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41 ilâ 60., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun ise 49 ilâ 76. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

14. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK);

“Mesuliyet şeraiti” başlıklı 41. maddesinde;

“Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.

Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur.”

hükmü yer almaktadır.

15. Haksız fiil, kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. Bir haksız fiil sonucu zarara uğrayan kimse, uğradığı zararın tazminini bu haksız fiilden sorumlu olan kimseden veya kimselerden talep edebilir.

16. Haksız fiilden söz edilebilmesi için BK'nın 41. maddesine göre şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur: Öncelikle hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, bu fiili işleyen kusurlu olmalı, kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalı ve sonuçta doğan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda haksız fiilin varlığından söz edilemez.

17. Bilindiği üzere müteselsil borçluluk; alacaklının, borcun tamamının ifasını birden çok borçludan ve dilediğinden isteyebildiği, borcun tamamı ifa edilinceye kadar borçluların hepsinin sorumlu olduğu bir borç ilişkisidir.

18. Bir zarardan bir kimsenin sorumlu tutulmasını mümkün kılan birden çok sebep bulunabileceği gibi, bir zararı tazmin etmekle birden çok kimse de sorumlu olabilir.

19. Birden çok kişinin zararı tazmin yükümlülüğü, ya bunların zarar doğuran haksız fiilin işlenmesine katılmalarından ya da zarardan her birinin ayrı sebeplerden dolayı sorumlu tutulmasından ileri gelir.

20. Olay tarihinde yürürlükte olan Borçlar Kanunu’nda, birden fazla kişinin aynı zarardan sorumluluğu, iki ayrı maddede iki ayrı teselsül türü olarak düzenlenmiştir. BK 50. maddesinde “tam teselsül” denilen ve birden fazla kişinin aynı haksız fiilin işlenmesine katılarak zarar vermeleri hâlinde zarar verenlerin durumu, 51. maddesinde ise “eksik teselsül” denilen ve aynı zarardan birden fazla (farklı) sebeplerle sorumlu olan kişilerin durumu düzenlenmiştir (Oğuzman, Kemal/ Öz,Turgut: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt:II, 15. Bası, İstanbul 2020, s.299).

21. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun:

50. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde; “Birden ziyade kimseler birlikte bir zarar ika ettikleri takdirde… müteselsilen mesul olurlar.” hükmü getirilerek haksız fiile katılanların zarara farklı katkılarının olabileceği açıklanmış ve devamında mağdura karşı sorumluluklarının değişmeyeceği vurgulanmıştır.

51. maddesinde ise; “Muhtelif sebeplerin içtimaı halinde” başlığı altında;

“Müteaddit kimseler muhtelif sebeplere (haksız muamele, akit, kanun) binaen mesul oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarar vukuuna sebebiyet veren kimseler hakkındaki hükümlere göre muamele olunur.

Kaideten haksız bir fiili ile zarara sebebiyet vermiş olan kimse en evvel, tarafından hata vaki olmamış ve üzerine borç alınmamış olduğu halde kanunen mesul olan kimse en sonra, zaman ile mükellef olur.” düzenlemesi yer almaktadır.

22. Söz konusu düzenlemede birinci fıkrada birden çok kişinin değişik nedenlerle sorumluluğunun 50. maddedeki esasa tabi olacağı, rücu aşamasında ise ikinci fıkra uyarınca kural olarak önce haksız fiil işleyenin, sonra sözleşmeden kaynaklı sorumlu olanın ve son olarak da kanunen kusursuz sorumlu tutulanın ödenen tazminatı üstleneceği belirtilmiştir.

23. Diğer bir ifadeyle, haksız fiil nedeniyle sorumlu kişi zararı tazmin etmişse kimseye rücu edemeyecektir. Sözleşme nedeniyle sorumlu kişi zararı tazmin etmişse, haksız fiil sorumlusuna rücu edebilecek ancak kanundan dolayı sorumlu olan kişiye rücu edemeyecektir. Kanundan dolayı sorumlu kişi zararı tazmin etmişse, sözleşme nedeniyle sorumlu kişi ile haksız fiil sorumlusuna rücu edebilecektir.

24. Gelinen noktada rücu hakkı ve rücunun kapsamı üzerinde durmakta da yarar vardır.

25. Rücu hakkı, başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen, tazminat niteliğinde bir talep hakkıdır. Alacaklıyı tatmin eden kişi, alacaklının hakkından bağımsız kendi şahsında doğan bir hak elde etmektedir. Rücunun amacı, birlikte sorumlular arasında hakkaniyete göre denge kurmaktır.

26. Rücunun kapsamının ne şekilde olduğuna ilişkin yasal düzenleme mevcut değildir. Ancak Yargıtayın yerleşik uygulamalarına göre davalı önceki davada davalı olarak yer almamışsa davacı, müteselsil sorumlu sıfatı ile üçüncü kişiye ödediği paranın halefiyet esasınca rücuen tahsilini istediğinde iadenin (rücunun) kapsamı; davacının mahkûm olup ödediği para, bu paranın kendisi hakkındaki davada verilen hükmün kesinleşmesine kadar işleyecek faizi, önceki davada hükmedilen avukatlık ücreti ve yargılama giderleri toplamından davalının payına düşen kısmıdır.

27. Kendi kusurlu davranışı ile ödemeyi geciktiren ve icra takibi de mevcut ise işin icraya düşmesine yol açan davacı, bu ihmali nedeniyle yapılmış olan icra giderlerini ve hükmün kesinleşmesinden sonra geçen sürede işleyecek faizi isteyemez.

28. Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde; dava dışı ... tarafından davacı idare ile Van Gümrük Müdürlüğü aleyhine tazminat davası açıldığı, Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.05.2008 tarihli ve 2005/112 E., 2008/197 K. sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile 5.100YTL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline ve 612YTL vekâlet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine karar verildiği, ilamlı icra takibi yapıldığı, davacı idareye gönderilen icra emrinde 5.100TL tazminat, işlemiş faiz, vekâlet ücreti ve yargılama gideri olarak toplam 8.315,92TL talep edildiği, davacı idarenin 10.379,35TL ödeme yaparak icra dosyasını kapattığı, eldeki davada ise ödediği 5.113,45TL’yi rücuen talep ettiği ve mahkemece davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.

29. Davacı idarenin, ödediği tazminatın haksız fiil faili olan davalıdan rücuen tazminini isteme hakkına sahip olduğu hususunda yerel mahkeme ile Özel Daire arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak, direnme kararında belirtildiği gibi rücuen tazminat talebinde bulunan davacının icra giderleri ile ödemeye esas hükmün kesinleşmesinden sonra geçen süreye ilişkin olarak işlemiş faiz bakımından bir talebi bulunmadığı gibi bozma kararına konu edilen ilk hükmün kapsamında da icra gideri ve işlemiş faiz bulunmamaktadır. Böyle olunca direnme kararı usul ve yasa hükümlerine uygun olup yerindedir.

30. Diğer taraftan, dava tarihi “14.09.2012” olmasına rağmen direnmeye ilişkin karar başlığında “29.02.2016” olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak değerlendirilmiş ve bozma nedeni yapılmamıştır.

31. Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Aşağıda dökümü yazılı (261,00TL) harcın temyiz edenden alınmasına,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09.12.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.