"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Sakarya İş Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin 2. fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davacı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 2000 yılının Nisan ayından itibaren davalı Belediyeye ait işyerinde iş sözleşmesi ile çalıştığını, bu çalışmasını hâlen Ulaşım Daire Başkanlığı bünyesinde sürdürdüğünü, işveren tarafından müvekkilinin konumu ve yaptığı işler dikkate alınarak Personel ve Eğitim Daire Başkanlığının 22.04.2004 tarih ve 344 sayılı onayı ile tayin ve tespit olunan yevmiye üzerinden ücret ödenmesine karar verildiğini, bir süre bu yevmiye üzerinden ücret ödendiğini, bu karardan sonra imzalanan toplu iş sözleşmesi hükümlerinde de müvekkili açısından bu yevmiyenin muhafaza edildiğini, ancak davalı işverenin müvekkilinin yazılı muvafakati olmaksızın müktesep hak hâline gelen ve toplu iş sözleşmesi hükümleriyle de taraflar arasında sözleşme hâlini almış yevmiyesinin ekonomik sebepler ve unvan değişikliği gerekçesiyle 26.06.2009 tarih ve 1559 sayılı onay ile tek taraflı işlemle toplu iş sözleşmesi farkı dâhil olmak üzere düşürüldüğünü, 15.06.2009 tarihinden dava tarihine kadar her türlü aylık, fazla çalışma, hafta tatili ile dini ve milli bayramlardaki çalışma ücretlerinin eksik yevmiye üzerinden ödendiğini, 26.06.2009 tarih ve 1559 sayılı tek yanlı karar ile müvekkili ile birlikte birçok işçinin unvanlarının kaldırıldığını ancak unvanlar kaldırılmış olsa bile yapılan işin aynı şekilde devam ettiğini ileri sürerek yevmiye düşürülmesi nedeniyle ödenmeyen ücret farkı alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... (Belediye) vekili cevap dilekçesinde; Belediye başkanlığı makamının 12.05.2003 tarih ve 232 sayılı onayı ile 22.04.2004 tarih ve 344 sayılı onayında listede adı geçen işçilerin yevmiyelerinin toplu iş sözleşmesi ile belirlenen miktarların çok üstünde artış yapılarak belirlendiğini ve bu kişilere ödemelerin başkanlık oluru ile belirlenen miktarlar üzerinden yapıldığını, davacının da listedeki kişilerden olduğunu, Sayıştay tarafından 2006, 2007, 2008 ve 2009 yıllarında yapılan denetimlerde müvekkili idare yetkililerine kamu zararı ve zimmet çıkartıldığını, zorunlu sebeplerden dolayı sürekli ve geçici işçilerden bazılarının koordinatör, koordinatör yardımcısı olarak görevlendirilmesinin çeşitli teftiş ve denetimlerde tekit konusu yapıldığından, ayrıca İçişleri Bakanlığının 2002 ve 2005 yılı teftiş raporlarında işçi statüsünde bulunan kimselere sorumluluk verildiği, birim koordinatörü veya koordinatör yardımcısı şeklinde yapılan görevlendirmelerin mevzuata uygun olmadığı belirtildiğinden ve yine aynı teftiş raporlarında T.C. Anayasası’nın 128. maddesi ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4. maddesinde asli ve sürekli hizmetlerin devlet memurları vasıtasıyla yapılmasının zorunlu olduğunu belirttiğinden, Büyükşehir Belediyesinde sürekli ve geçici işçi personelden koordinatör, koordinatör yardımcıları şeklinde yapılan görevlendirilmelerin 13.04.2007 tarih ve 718 sayılı yazı ile iptal edildiğini, görevlendirmeler iptal edildikten sonra 26.06.2009 tarih ve 1559 sayılı yazı ile hukuka aykırı olarak bir kısım işçilere tanınan bu hakkın kaldırıldığını ve bu işçilere yapılan ödemelerin toplu iş sözleşmesi çerçevesinde belirlenen emsal personel seviyesine ödenen tutara göre yeniden düzenlendiğini, koordinatör ve koordinatör yardımcılığı sıfatları yüklenerek işçilerin fazla ücret almalarının sağlanmasının Anayasa’da yer alan ücrette adalet ilkesine de aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Sakarya İş Mahkemesinin 18.11.2014 tarihli ve 2012/581 E., 2014/1158 K. sayılı kararı ile; davacının 2004 yılında Başkanlık onayı ile koordinatör olarak görevlendirildiği ve bu unvana karşılık olarak ücretinin arttırıldığı, ancak işverenin işçinin koordinatör olarak görevlendirilmesi işleminin asli ve sürekli hizmetlerin devlet memurları vasıtasıyla yapılmasının zorunlu olduğundan bahisle hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptal ederek 2009 yılında pozisyon değişikliğine bağlı olarak ücretini de yeniden belirlediği, bu durumun 4857 sayılı İş Kanunu'nun 62. maddesinin ihlâli anlamına gelmediği, önceki iptal edilen pozisyon ile sağlanan ücretin kazanılmış hak olarak yorumlanması ve ileriye yönelik kabulünün mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Sakarya İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 12.05.2016 tarihli ve 2015/2019 E., 2016/12065 K. sayılı kararı ile, “…Dosya içeriğine göre mühendis olan davacı iş sözleşmesi ve Toplu İş sözleşmesi kapsamında davalıya ait işyerinde Ulaşım Daire Başkanlığı işyerinde çalışırken Başkanlığın 12.05.2003 tarihli kararı ile memur statüsünde personel bulunmadığından imar ve ruhsat denetim müdürlüğünde koordinatör yardımcısı olarak görevlendirilmiş, ücreti de 1.000,00 Tl olarak saptanmıştır. 22.04.2004 tarihli 32-344 sayılı Başkanlık kararı ile Koordinatör, Koordinatör yardımcısı olarak görev yapan personelin ücret dengesizliğinin giderilmesi için aldıkları ücretler belirlemiş ise de bu karardaki listede davacı adı bulunmamaktadır. Davacının 2003 yılında belirlenen ücret üzerinde çalışmaya devam ettiği ve bu temel ücretine Toplu İş Sözleşmesi ile zamların uygulandığı ve 26.06.2009 gün ve 1559 sayılı karar ile davalı tarafından Sayıştay Mali Raporlarındaki bu işçilere emsali işçilere göre daha fazla ücret ödendiği, bunun 4857 sayılı İş Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş sözleşmesi Kanun hükümlerine uymadığı ve İç İşleri Bakanlığı’nın koordinatör ve yardımcı koordinatör görevlerinde görevlendirmelerinin yasal olmadığı yönündeki yazıları üzerine günlük TİS hükmü ile belirlenen günlük 61,39 TL ücretin 48,84 TL ye düşürüldüğü anlaşılmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta davalı işveren tarafından ücretin düşürülmesine ilişkin dayanak yapılan İç İşleri Bakanlığı yazısı ile Sayıştay Mali Raporları 2005 ve 2007 yılına aittir. Ancak alınan ücret düşürme kararı 2009 yılında yapılmıştır.
Somut bu maddi ve hukuki olgulara göre öncelikle davacıya belirlenen ücretin Koordinatör görevi nedeni ile verildiği açık değildir. Keza 22.04.2004 tarihli karar da davacının adı bulunmadığı gibi bu koordinatör görev nedeni ilave yevmiye verildiği de belirtilmemiş, bu unvanı nedeni ile ek ödeme verildiği de açıklanmamıştır. Davacının temel ücreti olarak belirlenen bu ücret Toplu İş sözleşmesi hükümleri uyarınca gerçekleşen ücret zamları uygulanmış, koordinatör görevi nedeni ile ayrı bir ücret hak kazandığı vurgulanmamıştır. Diğer taraftan davacının ücret düşürülse de aynı görevi yerine getirdiği, ücretin düşürülmesinden önceki görevine devam ettiği de anlaşılmaktadır. Sonuç olarak davacının düşürülen ücreti temel ücrettir. Toplu İş Sözleşmesi kapsamında kabul edilmiştir. Koordinatör ilave görevi nedeni ile ayrı bir ek ödeme öngörülmemiştir. Davacının bu temel ücretinin düşürülmesi Ücretin Korunmasına Dair 95 Sayılı ILO Sözleşmesi’nin 8 inci ve 9 uncu, Anayasa’nın 54 üncü ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22 ve 62 inci maddelerine aykırıdır. Davacının fark işçilik alacaklarına ait hesap raporu bir değerlendirmeye tabi tutularak hüküm altına alınması gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi hatalıdır…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Bozma sonrası dosyanın tevzi edildiği Sakarya 3. İş Mahkemesinin 08.12.2016 tarihli ve 2016/588 E., 2016/95 K. sayılı kararı ile; bozma kararında davacı için belirlenen ücretin koordinatör görevi nedeni ile verildiğinin açık olmadığı belirtilmiş ise de, davalı Belediyenin 12.05.2003 tarihli kararı ile davacının koordinatör yardımcısı olarak görevlendirildiği ve ücretinin de 1.000TL olarak saptandığı, ayrıca Sayıştay raporlarında da davacının ücretinin toplu iş sözleşmesine aykırı olarak arttırıldığının tespit edildiği, dosyadaki ücret bordroları ve belgeler ile de bu durumun sabit olduğu, davalı Belediyenin 22.04.2004 tarihli kararında isimleri belirtilen işçilerin yevmiyelerinin belirlenmesine ilişkin listede davacının adı bulunmadığı belirtilmiş ise de, davacıya ait hizmet döküm cetvelinde davacının 14.12.2003 tarihinde işyerinden ayrıldığı ve 28.05.2004 tarihinde yeniden işe başladığının görüldüğü, davacı bu tarihler arasında askerde olduğundan davalı Belediyenin 22.04.2004 tarihli kararında isminin olmamasının doğal olduğu, bozma kararında davacının ücreti düşürülse de aynı görevi yerine getirdiği belirtilmiş ise de, davacıya yapılan ücret artışının memur statüsünde personel bulunmadığından İmar ve Ruhsat Denetim Müdürlüğünde koordinatör yardımcısı olarak görevlendirilmesi nedeniyle yapıldığı ve denetim raporları ile de sabit olduğu üzere yasal mevzuata aykırı olması nedeniyle görevlendirmenin iptal edildiği, tanık beyanları ile de anlaşıldığı üzere davacının 2009 yılının Haziran ayında Ulaşım Daire Başkanlığına atandığı, burada müdür ve müdür yardımcısı bulunduğundan davacının koordinatör yardımcılığı görevinin sona erdiği, Ulaşım Daire Başkanlığına atanıncaya kadar koordinatör yardımcısı olarak ücret aldığı, Ulaşım Daire Başkanlığında ise inşaat mühendisi görevini sürdürdüğünden bu yöndeki bozma gerekçesinin de yerinde olmadığı, koordinatör görevine getirilen diğer işçilerin davalı ... aleyhine ücret farkı alacağına ilişkin açtıkları davaların reddine karar verildiği ve red kararlarının yüksek mahkeme tarafından onandığı, davacının ücretinin yeniden belirlenmesinin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 62. maddesinin ihlâli anlamına gelmediği, iptal edilen pozisyon ile sağlanan ücretin kazanılmış hak olarak yorumlanması ve ileriye yönelik kabulünün mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ücret farkı alacağının tahsili istemiyle açılan eldeki davada, davacı için belirlenen ücretin koordinatör görevi nedeni ile verilen ücret mi olduğu, yoksa koordinatör görevi nedeniyle ayrı bir ek ödeme öngörülmeyen temel ücret niteliğinde mi olduğu; buradan varılacak sonuca göre ücretin düşürülmesinin kazanılmış hak ilkesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. ve 62. maddelerine aykırı olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Ücret ödeme borcu, işçinin iş görme borcu karşısında yer alan ve işverenin iş sözleşmesinden doğan temel borcudur. Ücret, iş sözleşmesinin kurucu unsuru olduğundan, ücret olmaksızın bu sözleşmenin varlığından söz edilemez. Ücretin işçinin ve ailesinin tek geçim kaynağını oluşturması onu sözleşmeden doğan herhangi bir alacak olmaktan çıkarmış, bu hakka “sosyal” bir nitelik kazandırmıştır. İşçiler için taşıdığı yaşamsal önem nedeniyle ücret anayasal güvenceye kavuşturulmuş ve sosyal haklar arasında yer almıştır.
13. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) “Ücrette adalet sağlanması” başlığını taşıyan 55. maddesi;
“Ücret emeğin karşılığıdır.
Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır.
(Değişik fıkra: 3/10/2001-4709/21 md.) Asgarî ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da gözönünde bulundurulur.” hükmünü içermektedir.
14. Anayasanın buyruğuna uygun olarak devlet, ücretin korunması için emredici hukuk kuralları koymak sureti ile işverenin bu borcuna geniş ölçüde müdahale etmiştir. İş mevzuatında ücreti düzenleyen hükümler bu hakkı sadece işverene karşı değil, aynı zamanda üçüncü kişilere, hatta işçinin bizzat kendisine karşı koruma amacını gütmektedir (Süzek, Sarper: İş Hukuku, Yenilenmiş 14. Baskı, İstanbul 2017, s.375).
15. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesi, genel anlamda ücreti bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olduğunu açıklamıştır.
16. 4857 sayılı İş Kanunu’nun asıl ücret olarak nitelendirdiği işçiye ödenen temel (çıplak) ücret, para ile ödenen tutardır. Temel ücret ayni (eşya) olarak kararlaştırılamaz ve ödenemez. Nitekim 32. maddede, “…Emre muharrer senetle (bono ile), kuponla veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği iddia olunan bir senetle veya diğer herhangi bir şekilde ücret ödemesi yapılamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
17. İşveren, işçi ile aralarında yapılan iş sözleşmesindeki veya işyerinde uygulanmakta olan bir toplu iş sözleşmesi varsa bu toplu iş sözleşmesi ile kararlaştırılan ücreti, iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesi ile belirlenmiş bir ücret yoksa asgari ücretin altında kalmamak kaydı ile rayice göre ücreti ödemekle yükümlüdür.
18. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 62. maddesine göre ise “Her türlü işte uygulanmakta olan çalışma sürelerinin yasal olarak daha aşağı sınırlara indirilmesi veya işverene düşen yasal bir yükümlülüğün yerine getirilmesi nedeniyle ya da bu Kanun hükümlerinden herhangi birinin uygulanması sonucuna dayanılarak işçi ücretlerinden her ne şekilde olursa olsun eksiltme yapılamaz”.
19. Yukarıda yer verilen 62. maddeye göre, yasayla çalışma sürelerinin azaltılması veya yasa gereğince işverene düşen bir yükümlülüğün yerine getirilmesi ya da işverence İş Kanunu hükümlerinin herhangi birinin uygulanması nedeniyle işçinin ücretinde bir indirime gidilemeyecektir. O hâlde, hukukumuzda azami 45 saat olan haftalık çalışma süresi (İş Kanunu 63. madde) yasayla örneğin 42 saate indirilse, işveren bu değişikliğe dayanarak işçi ücretlerini daha aşağı çekemez. Bunun gibi, işveren İş Kanununda yer alan örneğin yıllık ücretli izin hakkını işçilere tanıması (İş Kanunu 53. madde) gerekçesiyle işçi ücretlerini azaltamaz (Süzek, s.414.).
20. Öte yandan, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesine göre de;
“İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir.
Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir. Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz”.
21. Bu kanun hükmü kapsamında değerlendirilme yapıldığında, işverenin herhangi bir nedenle tek taraflı olarak işçinin ücretinde indirime gitmesi mümkün değildir. Aksi hâlde, yani işveren tek taraflı olarak işçinin yazılı rızasını almadan ücretinde indirime gitmiş ise, işçinin iş sözleşmesini haklı nedenle feshetmesi mümkün olacaktır. İşveren ise esaslı değişikliği kabul etmeyen işçi açısından ya bu değişikliği yapmayacak ya da iş sözleşmesinin işverence feshedilmesi durumunda işçi kıdem ve ihbar tazminatları dâhil feshe bağlı tüm haklardan yararlanacaktır.
22. Belirtmek gerekir ki; işçiye yetkilendirildiği bir görev karşılığında salt bu görev nedeni ile temel ücret dışında ilave ek bir ödeme verilmişse, kural olarak atandığı görevin sona ermesiyle bu göreve bağlı olarak verilen ek ödeme işçi açısından temel ücret olmadığı için kazanılmış hak oluşturmaz ve görevin sona ermesi üzerine bu ödemenin kaldırılması da ücretin düşürüldüğü anlamına gelmez. Ancak ödenen ücret, temel ücret ve verilen görev de devam ediyorsa, ücrette indirim ancak işçinin muvafakati ile yapılmalıdır. Aksi durum, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca geçersiz olacaktır.
23. Yukarıda yapılan genel açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde; davalı ... hem 12.05.2003 tarih ve 232 sayılı onay ile hem de 22.04.2004 tarih ve 344 sayılı onay ile görevlendirmeler yaparak, listede adı geçen işçilerin yevmiyelerinin toplu iş sözleşmesi ile belirlenen miktarların çok üstünde artış yapılarak belirlendiğini ve bu kişilere ödemelerin Başkanlık oluru ile belirlenen miktarlar üzerinden yapıldığını, davacının da listedeki işçiler arasında olduğunu savunmuş, davacının inşaat mühendisi olarak çalışmaktayken Büyükşehir Belediyesi bünyesinde aranılan nitelikleri haiz memur statüsünde personel bulunmadığından 12.05.2003 tarih ve 232 sayılı görevlendirme yazısı ile “İmar ve Ruhsat Denetim Müdürlüğü Birimi Koordinatör Yardımcığı” görevine atandığı ve ücretinin 1.000TL olarak belirlendiği anlaşılmıştır.
24. Davacı vekili, müvekkilinin yazılı muvafakati olmaksızın, müktesep hak hâline gelen ve toplu iş sözleşmesi hükümleriyle de taraflar arasında sözleşme hâlini almış yevmiyenin ekonomik sebepler ve unvan değişikliği gerekçesiyle davalı işverenin tek taraflı 26.06.2009 tarih ve 1559 sayılı onay ile toplu iş sözleşmesi farkı dâhil olmak üzere 61,39TL’den 48,84TL’ye düşürüldüğünü, 15.06.2009 tarihinden dava tarihine kadar işçilik alacaklarının eksik yevmiye üzerinden ödendiğini, 26.06.2009 tarih ve 1559 sayılı tek yanlı karar ile davalının müvekkili ile birlikte birçok işçinin unvanlarını kaldırdığını ancak unvanlar kaldırılmış olsa da yapılan işlerin aynı şekilde devam ettiğini ileri sürerek yevmiye düşürülmesi nedeniyle ödenmeyen ücret farkının tahsilini talep etmiştir.
25. Davacı vekili, 26.06.2009 tarih ve 1559 sayılı karar ile 22.04.2004 tarihindeki listeyle koordinatör ve koordinatör yardımcısı şeklinde yapılan görevlendirmelerin iptal edildiğini, ancak müvekkilinin 22.04.2004 tarihindeki listede yer almadığı hâlde bu listede ismi varmış gibi işlem yapılarak yevmiyesinin düşürüldüğünü ileri sürmüşse de, davacının 2004 yılında askerde olduğu anlaşıldığından 22.04.2004 tarihli kararda davacının o dönem askerde olması nedeniyle isminin bulunmamasının doğal olduğu, zaten davacının da 2004 yılından da evvel, davalı Belediyenin 12.05.2003 tarihli kararı ile koordinatör yardımcısı olarak görevlendirildiği ve ücretinin de bu unvana göre belirlendiği dosya kapsamında yer alan Başkanlık Makamına hitaben yazılmış 12.05.2003 tarih ve 232 sayılı görevlendirme yazısından anlaşılmıştır.
26. Esasen uyuşmazlığın çözümü bakımından önemli olan husus, davacının ücret farkı talep ettiği 2009 yılı ile dava tarihi arasındaki dönemde fiilen yaptığı iş ile ödenen ücretin yapılan işin ücreti olup olmadığının tespit edilmesi noktasındadır. Diğer bir anlatımla ihtilâf, davacının müktesep hakkının oluşup oluşmadığı noktasında çıkmaktadır.
27. Davacı, unvanı kaldırılmış olsa da yapılan işin aynı şekilde devam ettiğini ileri sürerek ücret farkını talep ettiğinden, fiilen aynı işi yapmaya devam ettiğini ispat etmekle yükümlüdür.
28. Davacı inşaat mühendisi olarak çalışmaktayken 12.05.2003 tarihinde koordinatör yardımcısı olarak atanmış, fakat bu görevlendirme denetim raporları ile tespit edildiği üzere yasal mevzuata aykırı olduğundan iptal edilmiş, sunulan puantaj kaydına göre de 06.07.2009 tarihi itibariyle Ulaşım Dairesi Başkanlığı Müdürlüğünde göreve başlamıştır.
29. Davacı, ücretinin düşürülmesine rızasının bulunmadığı ve kesilen ücretlerin ödenmesini talep ettiği 05.10.2009 tarihli dilekçesinde; unvan kalksa bile fiilen aynı işi yapmaya devam ettiğini ileri sürmediği gibi, 2009 yılı ve sonrasına ilişkin görevlendirme yazılarının da davacının fiilen koordinatör yardımcısı olarak çalıştığını ispat etmeye elverişli olmadığı görülmüştür.
30. Davacı tanığı ...’ın 2004 yılında askere gitmesi ve askerlik dönüşü davalı Belediyede çalışmadığı dikkate alındığında 2009 yılı ve sonrası dönem bakımından bilgisinin olmadığı, diğer tanıkların anlatımlarından ise; davacının önce inşaat mühendisi olarak çalıştığı, sonrasında koordinatör yardımcısı görevinin verildiği ve 2009 yılına kadar koordinatör yardımcısı olarak görev yaptığı, 2009 yılında birim değişikliği yapılarak davacının Ulaşım Daire Başkanlığına atandığı ve koordinatör yardımcılığı görevi sonlanarak yeniden inşaat mühendisi olarak görevine devam ettiği anlaşılmaktadır.
31. Sonuç itibariyle, 2009 yılında pozisyon değişikliğine bağlı olarak davacının ücreti yeniden belirlenmiştir. Davacının söz konusu görevden alınarak asli işine dönmesi ile aslında yüksek ücret almasının dayanağı kalkmış olduğundan, bu durum 4857 sayılı İş Kanunu'nun 22. ve 62. maddelerinin ihlâli anlamına gelmediği gibi, önceki iptal edilen pozisyon ile sağlanan ücretin kazanılmış hak olarak yorumlanması ve ileriye yönelik kabulü mümkün değildir.
32. Hâl böyle olunca, direnme kararı onanmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme uygun bulunduğundan davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.10.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.