"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “ maddi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davacılar vekili ile davalılar Mahir ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Kapatılan (17.) Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigorta şirketi olan araçta yolcu olarak bulunan davacıların desteğinin meydana gelen tek taraflı trafik kazasında vefat ettiğini, kazanın davalı sürücünün kusurundan kaynaklandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacılar için 4.000’er TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; ıslah dilekçesi ile talebini anne için 6.585,08TL, baba için 5.340,86TL’ye yükseltmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalılar ... ve ... vekili cevap dilekçesinde; ölüm ile kaza arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, ölenin davacılara fiili olarak destek olmadığından tazminat talebinin yersiz olduğunu, aksinin kabulü hâlinde îse olay nedeniyle mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 43 ve 44. maddeleri uyarınca indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı ...Ş. vekili; müvekkili şirket tarafından yaptırılan aktüerya incelemesine göre tespit edilen toplam 16.612,92TL tazminatın davacı tarafça kabul edilmediğini, müvekkili şirketin davanın açılmasına sebebiyet vermediğini belirterek davanın reddini savunmuştur
Mahkeme Kararı:
7. Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.02.2012 tarihli ve 2010/314 E., 2012/77 K. sayılı kararı ile; murisin alkollü sürücünün aracına binmesi nedeniyle %35 oranında müterafik kusur indirimi ile %30 oranında hatır taşıması indirimi uygulanarak davanın kabulüne anne için 6.585TL, baba için 5.340,86TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ile davalılar Mahir ve ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 11.12.2013 tarihli ve 2013/14716 E., 2013/17528 K. sayılı kararı ile;
“…1- Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre davalılar Mahir ve Taylan vekilinin tüm, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2- Mahkemece hükme esas alınan kusur raporuna göre ölenin alkollü sürücünün aracına binmesi nedeniyle %35 müterafik kusurlu olduğu belirtilmiş, hesaplanan tazminat miktarından bu oranda indirim yapılmıştır. Diğer yandan hatır taşıması nedeniyle de %30 indirim yapılmışsa da, yapılan indirim oranları fazla bulunmakla yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, daha düşük oranlarda müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapılmak üzere kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.06.2014 tarihli ve 2014/282 E., 2014/322 K. sayılı kararı ile; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ve (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin emsal kararlarına göre hükmedilen indirim oranlarının makul olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece hükmedilen %35 oranında müterafik kusur indirimi ile %30 oranında hatır taşıması indirimin somut olay bakımından fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) “Genel hükümlerin uygulanması” başlıklı 87. maddesinin 1. fıkrasında; “ Yaralanan veya ölen kişi, hatır için karşılıksız taşınmakta ise veya motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır için karşılıksız verilmiş bulunuyorsa, işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğu ve motorlu aracın maliki ile işleteni arasındaki ilişkide araca gelen zararlardan dolayı sorumluluk, genel hükümlere tabidir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
14. Hatır için taşıma veya aracın hatır için verilmesinin söz konusu olması için, işleten ya da teşebbüs sahibinin, taşımak için araca aldığı yolcudan ya da arabasını verdiği kişiden ya hiçbir karşı edim almamış olması ya da alsa bile bunun önemsiz olması gerekir. Araçta hatır için taşıma veya aracın hatır için verilmesi, başkasına kolaylık gösterme, iyilik etme düşüncesine dayanmaktadır. Araçta hatır için taşıma veya aracı hatır için verme, münhasıran ya da büyük oranda taşınan ya da verilen kişinin menfaatine olmalıdır. Hatır taşımasının veya aracın hatır için verilmesinin tazminattan indirim sebebi sayılmasının nedeni, hakkaniyet düşüncesine dayandığından, böyle bir durumda işleteni zararın tamamından sorumlu tutmak, adalet duygusuna aykırı düşecektir (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2018, s. 733 vd.).
15. Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 87. maddesinde genel hükümlere atıf yapıldığından tazminat miktarının tayini kazanın meydana geldiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunup somut olayda uygulanması gereken BK’ya göre belirlenecektir. Kanun’un 43. maddesinin 1. fıkrası ile hâkimin, hâl ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şumulünün derecesini tayin edeceği hükme bağlanmıştır. Aynı düzenlemeye 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 51. maddesinde yer verilerek; hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği belirtilmiştir.
16. Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen BK’nın 44. maddesinde ( TBK m. 52) öngörülen sebepler ise daha çok zarar görenle ilgilidir. "Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı" yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır. Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer birtakım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Bu duruma yargısal kararlarda en sık rastlanılan örnek eldeki davada da olduğu gibi; alkollü sürücünün arabasına onun bu durumunu bilerek binen bir kişinin meydana gelebilecek zarara önceden, kapalı bir şekilde razı olduğunun kabulü yönündedir. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması da, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir.
17. Hâkim tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de, bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir. Ayrıca hem hatır taşıması, hem de müterafik kusur hâllerinde, bu hususun tazminatın bilirkişi tarafından hesabında dikkate alınması mümkün olmayıp, hâkim gerekçesini kararında tartışmak ve hangisi için hangi oranda indirim yaptığını belirtmek suretiyle tazminattan kendisi hakkaniyet gereği indirim yapabilir.
18. Somut olayda hükme esas alınan kusur raporuna göre ölenin alkollü sürücünün aracına binmesi nedeniyle %35 müterafik kusurlu olduğu belirtilmiş, hesaplanan tazminat miktarından bu oranda indirim yapılmıştır. Diğer yandan hatır taşıması nedeniyle de %30 indirim yapılmıştır. Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında hatır taşıması ve müterafik kusur nedeniyle indirim yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. İhtilaf, uygulanan indirim oranlarının makul olup olmadığı noktasında toplanmakta olup, inceleme de bu kapsamda yapılmıştır. Mahkemece yapılan indirim oranları makul görülmemiş, uygulanan indirim oranlarının somut olayın özelliklerine göre fazla olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece; somut olayın özelliği de dikkate alınarak, daha düşük (makul) oranlarda müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapılması gerekmektedir.
19. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; müterafik kusur ve hatır taşıması nedeniyle yapılacak indirim oranın bilirkişi raporuyla tespit edilmesinin mümkün olmadığı, somut olayda destek araç içinde yolcu konumunda olup kural olarak yolcuya kusur atfedilemeyeceği, KTK’da yer alan sürücü kusuru ile müterafik kusur kavramlarının birbirinden farklı kavramlar olduğu, taraf vekillerinin hazır olduğu celsede mahkemece “ alkollü sürücünün aracına bilerek binme hususu göz önüne alınarak kusur oranı konusunda ” bilirkişi raporu alınmasının istenildiği, aynı celse kurulan ikinci ara kararda da “kusur raporu alındıktan sonra hatır taşıması için %30 oranında indirim de değerlendirilmek suretiyle maddi tazminat yönünden bilirkişi raporu alınmasına” karar verildiği, bilirkişi tarafından desteğin bilerek alkollü kişinin aracına bindiği gerekçesiyle %35 oranında müterafik kusur indirimi uygulandığı, anılan bilirkişi raporunun taraf vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davacı vekilinin mahkemece kurulan ara karara ve indirim oranlarına itiraz etmediği gibi duruşmada da bilirkişi raporuna bir diyeceğinin olmadığını beyan ettiği, davasını bilirkişi raporuna göre de tazminat miktarlarının hesaplandığı belirtilerek ıslah ettiği gözetildiğinde uygulanan indirim oranları bakımından karşı taraf yararına usulî kazanılmış hak doğduğu, hiçbir aşamada uygulanan indirim oranlarına itiraz etmeyen davacının bu oranları zımnen benimsediğinin kabul edilmesi gerektiği, yapılan indirim miktarları fazla olmasına rağmen usulî kazanılmış hak ilkesi uyarınca oranlarda indirim yapılamayacağından mahkeme kararının bu değişik gerekçe ile onanması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; müterafik kusur ve hatır taşıması yönünde yapılacak indirim oranlarının bilirkişi raporu ile tespit edilemeyeceği, mahkemece bu yönde ara karar kurulmuş ise de, hakimin hukukî bilgisi ile çözmesi gereken bir konuda bilirkişi raporu alınması mümkün olmadığından anılan ara kararların hüküm ifade etmediği, HMK 266 vd. maddelerinde düzenlenen kuralların uygulanma imkanının bulunmadığı, mahkemece kurulan bu usulsüz karara uyulmayarak gerçek zarar miktarından hem hatır taşıması hem de müterafik kusur nedeniyle makul oranlarda indirim yapılabileceği gibi hatır taşıması ve müterafik kusur indiriminin olayın özelliklerine göre ancak nihai kararla birlikte ve hakim tarafından uygulanması gereken kararlar olduğundan, bilirkişi raporuna itiraz edilmemesinin sonuca etkili olmadığı, davacının nihai kararla birlikte temyiz hakkının bulunduğundan bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
20. Diğer yandan “05.07.2010” olan dava tarihi, direnme kararına ilişkin gerekçeli karar başlığında “20.05.2014” olarak gösterilmiş ise de; bu yanılgı mahallinde düzeltilebilecek maddi hata olarak değerlendirilerek bozma nedeni yapılmamıştır.
21. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
22. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1 maddesi karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.11.2021 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.