"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili banka ile dava dışı ... Un Tarım Ürün. San ve Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanmış olan genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesine her iki davalının müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imza attıklarını, kredinin geri ödemesinin yapılmaması üzerine kredi sözleşmesinin kat edilerek asıl borçlu ve davalılara ihtarname ile bildirildiğini ve tahsilde mükerrer ödemeye yol açmamak kaydıyla kefiller hakkında 1.023.725,90TL asıl alacak, işlemiş faiz ve fer’îleri üzerinden başlatılan icra takibine davalıların süresinde itirazda bulunmaları nedeniyle icra takibinin durduğunu, kredi sözleşmesi ve mevzuat gereği istenen faiz oranın yerinde olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile asıl alacağın %20’si oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5. Davalılar davaya cevap vermemiş, ancak davalılar vekili duruşmadaki beyanlarında kredi sözleşmesindeki imzaların müvekkillerine ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.11.2015 tarihli ve 2014/129 E., 2015/692 K. sayılı kararı ile; dava dışı şirketin kullandığı genel ticari kredi sözleşmesine davalıların müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imza attıkları, kredi sözleşmesindeki imzaların davalıların eli ürünü olduğu konusunda ve asıl borçlunun 09.07.2013, davalı kefillerin ise 15.07.2013 tarihinde temerrüde düştükleri hususunda çekişme bulunmadığı, anlaşmazlığın borcun miktarı ve fer’îleri hakkında olduğu, icra takip talebinde davacı bankanın yıllık %54 oranında işlemiş faiz karşılığı 240.868,39TL ile bu faizin %5’i oranı olan 12.043,42TL BSMV ve ayrıca takip tarihinden sonra asıl alacağa yıllık %54 oranında temerrüt faizi talep ettiği, takip talebinde geçen yıllık %54 oranındaki faizin hangi faiz çeşidi olduğunun belirtilmediği, bu durumda davacının yasal faiz istediğinin kabulü gerektiği, faiz işletilen tüm dönem için de yasal faiz oranının yıllık %9 olarak kabul edilmesi ve bu yönde uygulama yapılması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen iptali ile icra takibinin 1.022.760,94TL asıl alacak, 39.732,29TL işlemiş yasal faiz, 1.986,61TL %5 BSMV olmak üzere toplam 1.064.479,84TL üzerinden devamına ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9 ve ileride değişmesi hâlinde değişen oranlarda yasal faiz ve faizin %5’i oranında BSMV uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 09.05.2016 tarihli ve 2016/1290 E., 2016/8528 K. sayılı kararı ile;
“…1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, "Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesinden" kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İcra takip talebinde işlemiş faizin yıllık % 54 ve asıl alacağa da takip tarihinden itibaren yıllık % 54 olarak temerrüt faizi uygulanması talep edilmiştir. Mahkeme gerekçesinde takip talebinde geçen yıllık % 54 oranındaki faizin hangi faiz çeşidi olduğunun belirtilmemesi nedeni ile yasal faiz (% 9) istendiği kabul edilmişse de takip talebinde açıkça işlemiş faiz ve asıl alacağa uygulanacak faiz oranı belirtildiğinden bilirkişi kök raporunda da belirtildiği üzere taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 71. maddesinde akdi ve temerrüt faizinin oranlarının nasıl belirleneceği açıklanmış, bilirkişi tarafından da akdi faiz oranı yıllık % 27, temerrüt faiz oranı da yıllık % 54 olarak belirlenmiş olup, mahkemece sözleşmede kararlaştırılan faiz oranları dikkate alınarak akreditif kredisinin tazmin tarihinden temerrüt tarihine kadar akdi faizi,temerrüt tarihinden icra takibine kadar ise temerrüt faizi uygulanması gerektiği gözetilmeden yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.11.2016 tarihli ve 2016/571 E., 2016/791 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, takip talebinde geçen yıllık %54 oranındaki faizin hangi faiz çeşidi olduğunun belirtilmediği, bu durum karşısında davacının yasal faiz istediğinin kabulünün gerektiği, takip talebinde alacaklının işlemiş ve işleyecek faiz yönünden faiz çeşidini ve cinsini belirtmeyip sadece oran belirtmesi hâlinde borçlunun en lehine olan talebin yasal faiz olduğunun kabulünün gerektiği şeklinde Yargıtayın kökleşmiş içtihatları olduğu, buna göre alacaklı, icra takip talebinde hem faiz çeşidini ve cinsini hem de faiz oranını yüksek veya düşük olarak belirtmiş ise, yüksek oran belirtmesi hâlinde faiz cinsine göre faiz oranı kendi cinsinin oranına çekileceği, düşük oran belirtmesi hâlinde ise faiz cinsine göre faiz oranı yükseltilmeksizin borçlunun lehine olan talepteki düşük orana itibar edileceği, bir kısım alacaklılara ve özellikle kredi müşterileri karşısında çok güçlü olan bankalara pozitif ayrımcılık yapılamayacağı, alacaklının takip talebinde faiz cinsini ve oranını açık ve net olarak belirleyerek ne istediğini açıkça ortaya koyması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesinde müşterek ve müteselsil kefil olarak yer alan davalılar hakkında, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı banka tarafından başlatılan icra takibinde, sözleşmenin 71. maddesi uyarınca belirlenecek akdi ve temerrüt faiz oranları dikkate alınarak mı yoksa yasal faiz oranı uyarınca mı alacak miktarının tespit edilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
13. İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
14. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2021 tarihli ve 2017/(19)11-1663 E., 2021/1070 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
15. Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince ispat yükü, Kanun’da özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
16. Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
17. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Konya 9. İcra Müdürlüğünün 2013/8305 E. sayılı takip dosyasında; davacı tarafından davalılar aleyhine genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmelerine dayalı olarak ilamsız icra takibi başlatılmıştır. Ödeme emri borçlulara 09.09.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, borçlular vekili tarafından 11.09.2013 tarihinde takibe itiraz edilmiş ve takibin durduğu anlaşılmıştır.
18. Davacı ile dava dışı ... Un Tarım Ürün. San ve Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan 01.07.2008 tarihli 7.500.000TL bedelli ve 20.03.2010 tarihli 7.500.000TL bedelli “Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşme”lerinde davalılar kefil olarak yer almış, sözleşmenin 70. maddesinde, kefalete ilişkin hükümler düzenlenmiş olup, sözleşmede imzası bulunan kefillerin, bankanın merkez ve şubelerinden herhangi birine müşterinin borcu olması hâlinde müteselsil kefil olarak sorumlu oldukları belirtilmiş, sözleşmenin 71. maddesinde de, sözleşmenin feshi veya gayri nakdi krediden dolayı bankaca ödeme yapıldığı tarihte borçlu cari hesap şeklinde çalıştırılan kredilere uygulanan en yüksek cari faiz oranının 2 katı oranında gecikme faizi uygulanacağı düzenlenmiştir.
19. Davacı banka tarafından başlatılan icra takibinde, işlemiş faizin yıllık %54 olarak ve asıl alacağa da takip tarihinden itibaren yıllık %54 oranında temerrüt faizi uygulanması talep edilmiştir.
20. Her ne kadar mahkeme kararının gerekçesinde, takip talebinde geçen yıllık %54 oranındaki faizin hangi faiz çeşidi olduğunun belirtilmemesi nedeni ile yasal faizin talep edildiği kabul edilmiş ise de, takip talebinde açıkça işlemiş faiz ve asıl alacağa uygulanacak faiz oranı belirtilmiştir.
21. Davacı ile dava dışı şirket arasında imzalanan sözleşmelerin 71. maddesinde akdi faiz ve temerrüt faizi oranlarının nasıl belirleneceği açıklanmış, alınan 20.11.2014 tarihli bilirkişi raporunda da, akdi faiz oranı yıllık %27, temerrüt faiz oranı da yıllık %54 olarak belirlenmiştir.
22. Mahkemece, sözleşmede kararlaştırılan faiz oranlarına göre temerrüt tarihine kadar akdi faiz, temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar ise temerrüt faizi uygulanması gerektiği dikkate alınarak alacak miktarının tespiti gerekirken, talep edilen akdi ve temerrüt faiz oranının yasal faiz olduğu kabul edilerek, bu orana göre belirlenen alacak miktarı üzerinden hüküm kurulması yerinde değildir.
23. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
24. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.