Logo

Hukuk Genel Kurulu2017/2189 E. 2021/1480 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Borsaya kayıtlı malların ticaretinden kaynaklanan tescil ücretinin ödenmemesi nedeniyle başlatılan icra takibine karşı açılan menfi tespit davasında görevli mahkemenin adli yargı mı yoksa idari yargı mı olduğunun tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı borsanın kamu tüzel kişiliğine sahip olması ve tescil ücretine ilişkin kararının idari işlem niteliğinde olsa da davanın, idari işlemin iptaline değil, İİK’nın 72. maddesine dayalı olarak borcun olmadığının tespitine ilişkin bir menfi tespit davası olması ve idari yargıda İİK'ya dayalı menfi tespit davası açılamayacağı gözetilerek, uyuşmazlığın çözümünün adli yargı yerinde olması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın yargı yolu nedeniyle reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; ... Yönetim Kurulunun 19.04.2012 tarihli ve 141/109 sayılı kararına istinaden düzenlenen mazbata ve eki faturalar dayanak gösterilmek suretiyle, davalı tarafından müvekkili şirketin İstanbul Şubesi aleyhine icra takibi başlatıldığını, icra emrinin müvekkili şirketin Mersin’de bulunan merkez adresine gönderilmesi ile takipten haberdar olunduğunu, 5174 sayılı Kanun gereğince, borsaya tabi malların ticaretini yapan müvekkilinin İstanbul değil, Mersin Ticaret Borsasının denetimi altında olduğunu, merkezi Mersin'de bulunan müvekkili şirket ile merkezi İstanbul'da bulunan dava dışı şirketler arasındaki ticari alışverişler ile ilgili kesilen faturalardan kaynaklı tescil ücretinin davalı tarafından müvekkiline yüklenilmeye çalışılmasının hukuka aykırı ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek davalı tarafından tek taraflı ve hukuka aykırı olarak alınıp ilam niteliğinde olduğundan bahisle İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2012/15717 E. sayılı dosyasında icra takibine konu edilen meblağ bakımından, müvekkilinin davalıya karşı borçlu olmadığının tespiti ile, haksız ve kötü niyetli icra takibi nedeni ile davalının 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72/5. maddesi uyarınca takip konusu miktarın % 20'sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkeme Kararı:

5. İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesince, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 14.10.2013 tarihli ve 2013/268 E., 2013/269 K. sayılı kararı ile; davanın, davacı şirketin alım-satım muamelelerinden dolayı davalıya tescille ilgili borcunun bulunmadığına dair menfi tespit davası olduğu ve ihtilafın 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’ndan kaynaklandığı, davalının 5174 sayılı Kanun ile kurulan ve borsaya dahil maddelerin alım-satım ve fiyatlarının tespit ve ilanı ile ilgilenen kamu tüzel kişiliğine sahip bir kurum niteliğinde bulunduğu, alacakların tahsilinin 6183 sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda yapıldığı, kararlara itirazın 5174 sayılı Kanun’un 93/son maddesi gereğince idare mahkemesine itiraz şeklinde olacağı gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

6. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

7. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 17.11.2014 tarihli ve 2014/5292 E., 2014/16449 K. sayılı kararı ile;

“…Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının, davalıya buğday, pirinç gibi malların alım satımı nedeniyle %0,2 oranında tescil ücreti ödemediğinden bahisle yönetim kurulu kararı alarak davacı aleyhine icra takibi yapıldığını ileri sürerek icra takibine konu meblağ bakımından davacının davalıya herhangi bir borcunun olmadığının tespitini istemiş, mahkemece uyuşmazlığın çözümü idari yargının görevine girdiği gerekçesiyle davada görevsizlik kararı verilmişitir.

5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 28. maddesinde; "Ticaret borsaları, bu Kanunda yazılı esaslar çerçevesinde borsaya dahil maddelerin alım satımı ve borsada oluşan fiyatlarının tespit, tescil ve ilânı işleriyle meşgul olmak üzere kurulan kamu tüzel kişiliğine sahip kurumlardır." 32. maddesinde; "Ticaret borsası kotasyonuna dahil maddelerin alım veya satımı ile uğraşanlar, bulundukları yerin borsasına kaydolmak zorundadırlar. Buna uymayanların kayıtları, borsaca re'sen yapılır ve kendilerine tebliğ edilir. Meslek gruplarına göre yapılacak bu üye kayıtları, elektronik ortamda Bakanlık ve Birlik bünyesinde düzenlenen ortak veri tabanında güncel olarak tutulur." 46. maddesinde ise; "Borsaya tâbi maddelerin en az miktarları üzerinde yapılan alım satım muamelelerinin borsalara tescili zorunludur. ...Tescil yükümlülüğü aşağıdaki şekilde yerine getirilir: a) Alıcı ve satıcının aynı borsanın çalışma alanı içinde bulunmaları halinde, işlem borsa örf ve adetlerine göre tespit olunan tarafça o borsaya tescil ettirilir ve tescil ücreti ödenir. Tescil ile yükümlü olan tarafın yokluğu halinde, diğer taraf tescili yaptırmak ve ücretini ödemekle yükümlüdür. b) Alıcı ve satıcıdan birinin borsanın çalışma alanı içinde, diğerinin dışında olması halinde; 1) İki tarafın bulunduğu yerde borsa mevcut ve mal her iki borsaya tâbi ise ve işlem de yazışma, telgraf, telefon, teleks ile yapılmış veya elektronik ortamda gerçekleştirilmişse, sözleşmenin kabul ile tamam olduğu yerdeki tarafça o yer borsasına tescil ettirilir ve ücreti ödenir. Sözleşmenin nerede kabul ile tamam olduğu tespit edilemediği takdirde, işlem satıcının merkezinin bulunduğu yerdeki borsaya, satıcı tarafından tescil ettirilir ve ücreti ödenir.... Tescil ücretinin oranı, malın alım satım değeri üzerinden azamî binde ikidir ve bu oranı borsa meclisi belirler. İşlem başına alınacak toplam tescil ücreti tavanı, yıllık aidat tavanının yüzde onundan az ve tamamından fazla olamaz. Ürün senedi tescil ücreti oranı ise alım satım değeri üzerinden en çok onbinde beştir. İhracatın tescilinden ücret alınmaz. Borsalar, üyelerinin alım satımlarının tamamını tescil ettirip ettirmediklerini denetlemeye yetkilidirler." 77. maddesinde; "Süresinde ödenmeyen kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hâsılatından alınacak oda payları, borsa tescil ücreti ve Birlik aidatına 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca günlük gecikme zammı tahakkuk ettirilir. Kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hasılatından alınacak oda payları ve Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait kesinleşen gecikme zamları ile para cezalarının tahsiline ilişkin olarak oda, borsa ve Birlik Yönetim Kurulunca verilen kararlar ilâm hükmünde olup, icra dairelerince yerine getirilir. Kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hasılatından alınacak oda payları ve Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait kesinleşen gecikme zamları ile para cezalarının tahsil zamanaşımı süresi beş yıldır." hükümleri yer almaktadır.

2004 sayılı İcra İflas Kanununun 72. maddesinde; "Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir....Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir..." düzenlemesi mevcuttur.

Somut olayda dava, 5174 sayılı Kanundan kaynaklanan tescil ücretinin ödenmemesi nedeniyle ... yönetim kurulu kararı ile davacı aleyhine icra takibi yapılması üzerine icra takibine konu meblağ bakımından davacının davalıya herhangi bir borcunun olmadığının tespiti istemine ilişkin İİK'nun 72. maddesine dayalı olarak açılmış menfi tesbit davasıdır. Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler de dikkate alındığında uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı yeri olduğu açıktır. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulu Yasası'nın 2/I-b maddesine göre, idari işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar, idare aleyhine, idari yargı yerinde tam yargı davası veya idari işlemin iptali davası açabilirler. İdare Mahkemesinde İİK'na dayalı olarak menfi tesbit davası açılamaz. Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek taraf delilleri toplanıp birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

8. İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.12.2015 tarihli ve 2015/337 E., 2015/799 K. sayılı kararı ile; davalı ... Borsasının kamu tüzel kişiliği görevini ifa ederken yerine getirdiği işlem ilam niteliğinde olduğundan idari işlem ve itiraz ile tartışma konusu edilmesinin gerektiği, yargı yetkisinin idari işlem ve eylemin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu, yürütme görevinin kanunlarda belirlenen şekilde ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak idari eylem ve işlem niteliğinde, takdir yetkisini kaldıracak şekilde yargı kararı olamayacağı, borsanın özel hukuk tüzel kişisi olmadığı, idari nitelikte görevi olan kamu kurumları olduğu, nasıl kesinleşen bir mahkeme kararının menfi tespit davası ile iptali mümkün olamayacak ise ilam niteliğinde bulunan ve yasalar ile bu niteliği belirlemiş kararın da takibe konu edilmesi sonrası menfi tespit davası ile bertaraf edilmesinin mümkün olmadığı, yasalar ile belirlenmiş hükümlerin ve niteliklerin uyulması gereken kararlar olduğundan uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

9. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davanın adli yargı da mı yoksa idari yargıda mı görülmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

11. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili yasal mevzuatın ve kavramların irdelenmesi gerekmektedir.

12. 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar ve Borsalar Kanunu’nun (5174 sayılı Kanun);

“ Ticaret borsaları” başlıklı 28. maddesi;

“Ticaret borsaları, bu Kanunda yazılı esaslar çerçevesinde borsaya dahil maddelerin alım satımı ve borsada oluşan fiyatlarının tespit, tescil ve ilânı işleriyle meşgul olmak üzere kurulan kamu tüzel kişiliğine sahip kurumlardır.

Kambiyo ve kıymetli madenlerle ilgili borsalar bu Kanun kapsamı dışındadır.”

“Borsaya kayıt zorunluluğu” başlıklı 32. maddesinin 1. fıkrası;

“Ticaret borsası kotasyonuna dahil maddelerin alım veya satımı ile uğraşanlar, bulundukları yerin borsasına kaydolmak zorundadırlar. Buna uymayanların kayıtları, borsaca re’sen yapılır ve kendilerine tebliğ edilir. Meslek gruplarına göre yapılacak bu üye kayıtları, elektronik ortamda Bakanlık ve Birlik bünyesinde düzenlenen ortak veri tabanında güncel olarak tutulur...”

“Borsa işlemlerinin tescili” başlıklı 46. maddesi;

“ Borsaya tâbi maddelerin en az miktarları üzerinde yapılan alım satım muamelelerinin borsalara tescili zorunludur. Elektronik ticaret yoluyla yapılan satışlar da bu madde kapsamındadır.

Tescil yükümlülüğü aşağıdaki şekilde yerine getirilir:

a) Alıcı ve satıcının aynı borsanın çalışma alanı içinde bulunmaları halinde, işlem borsa örf ve adetlerine göre tespit olunan tarafça o borsaya tescil ettirilir ve tescil ücreti ödenir. Tescil ile yükümlü olan tarafın yokluğu halinde, diğer taraf tescili yaptırmak ve ücretini ödemekle yükümlüdür.

b) Alıcı ve satıcıdan birinin borsanın çalışma alanı içinde, diğerinin dışında olması halinde;

1) İki tarafın bulunduğu yerde borsa mevcut ve mal her iki borsaya tâbi ise ve işlem de yazışma, telgraf, telefon, teleks ile yapılmış veya elektronik ortamda gerçekleştirilmişse, sözleşmenin kabul ile tamam olduğu yerdeki tarafça o yer borsasına tescil ettirilir ve ücreti ödenir. Sözleşmenin nerede kabul ile tamam olduğu tespit edilemediği takdirde, işlem satıcının merkezinin bulunduğu yerdeki borsaya, satıcı tarafından tescil ettirilir ve ücreti ödenir.

Tescil ücretinin oranı, malın alım satım değeri üzerinden azamî binde ikidir ve bu oranı borsa meclisi belirler. İşlem başına alınacak toplam tescil ücreti tavanı, yıllık aidat tavanının yüzde onundan az ve tamamından fazla olamaz. Ürün senedi tescil ücreti oranı ise alım satım değeri üzerinden en çok onbinde beştir.

İhracatın tescilinden ücret alınmaz.

Borsalar, üyelerinin alım satımlarının tamamını tescil ettirip ettirmediklerini denetlemeye yetkilidirler…”

“Tahsilat” başlıklı 77. maddesi;

“Süresinde ödenmeyen kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hâsılatından alınacak oda payları, borsa tescil ücreti ve Birlik aidatına 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca günlük gecikme zammı tahakkuk ettirilir.

Kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hasılatından alınacak oda payları ve Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait kesinleşen gecikme zamları ile para cezalarının tahsiline ilişkin olarak oda, borsa ve Birlik Yönetim Kurulunca verilen kararlar ilâm hükmünde olup, icra dairelerince yerine getirilir.

Kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hasılatından alınacak oda payları ve Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait kesinleşen gecikme zamları ile para cezalarının tahsil zamanaşımı süresi beş yıldır.”

“Para cezaları” başlıklı 93. maddesi;

“Oda ve borsa üyelerinden;

a) Mevzuata uygun olarak kayıt ve tescil muamelelerini yaptırmayanlara veya tescil ve ilânı gereken değişiklikleri bildirmeyenlere yıllık aidatlarının iki katı,

Tutarında idarî para cezası verilir.

Bu eylem ve davranışlara ilişkin idarî para cezaları, disiplin kurulunun teklifi ve meclisin kararıyla verilir. Bu maddede belirtilen idarî para cezaları aynı fiilin bir yıl içinde her tekrarı için iki kat olarak uygulanır.

Bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları, oda ve borsalar tarafından gelir kaydedilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, verilen idarî para cezasının yerine getirilmesini durdurmaz. Bu Kanunda öngörülen idarî para cezalarına ilişkin zamanaşımı süresi yetkili kuruluşça ihlâlin öğrenildiği tarihten itibaren altmış gün ve her halde ihlâlin vuku bulduğu tarihten itibaren iki yıldır.

Para cezası verilmesi ayrıca disiplin cezası verilmesini engellemez.”

Hükümlerini içermektedir.

13. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK);

“Para borcu ve teminat için takip” başlıklı 42. maddesinin 1. fıkrasında;

“Bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine dair olan cebri icralar takip talebiyle başlar ve haciz yoliyle veya rehnin paraya çevrilmesi yahut iflas suretiyle cereyan eder.”

“Menfi tesbit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesinde;

“Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.

İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.

İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.

….

Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.”

“Alacağın veya rehnin ilamla tesbit edilmiş olması” başlıklı 150/h maddesinde;

“Alacağın veya rehin hakkının yahut her ikisinin bir ilamda veya ilam mahiyetini haiz belgelerde tesbit edilmiş olması halinde, ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanır.”

Şeklinde düzenlemeler mevcuttur.

14. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesi ise;

“ İdari dava türleri şunlardır:

a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.

2. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler.”

Hükmünü düzenlemektedir.

15. Somut olayda dava, 5174 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tescil işleminin yaptırılmamış olması nedeniyle ... Yönetim Kurulu Kararı ile belirlenen tescil ücreti ve gecikme cezasının davacı tarafça ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibine konu meblağ bakımından davacının davalıya herhangi bir borcunun olmadığının tespiti istemine ilişkin olarak İİK'nın 72. maddesi gereğince açılmış menfi tespit davasıdır.

16. Menfi tespit davası, davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davadır. Borçlu icra takibinden önce veya sonra borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açabilir. İİK’da düzenlenen menfi tespit davası gerek maddi hukuk, gerekse usul hukuku bakımından genel hükümlere tabîdir. Görevli mahkeme ise, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 2. maddesine göre, takip konusu alacağın miktarına bakılmaksızın asliye hukuk mahkemeleridir. Yalnız kira ilişkisinden doğan alacaklar için açılan menfi tespit davasında görevli mahkeme HMK’nın 4/a maddesi gereğince sulh hukuk mahkemesidir. Ticarî dava niteliğinde olan menfi tespit davaları ise asliye ticaret mahkemelerinde görülür. Bundan başka menfi tespit davasının konusu borç (alacak davası) bir özel mahkemenin görevine girmekte ise, menfi tespit davası da o özel mahkemede görülür (Kuru, Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Kanunu, Ankara, 2017, s. 136 vd.).

17. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/I-b maddesine göre, idari işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar, idare aleyhine, idari yargı yerinde tam yargı davası veya idari işlemin iptali davası açabilirler. 5174 sayılı Kanun’un 28. maddesi uyarınca davalı Borsa, kamu tüzel kişiliğine sahip bir kurumdur. Yasal organları tarafından alınan idari nitelikteki kararların iptalinde idari yargının görevli olduğu tartışmasızdır. Ancak eldeki davada talep “idari nitelikte bir karar ya da işleminin” iptaline ilişkin değildir. Davacı, davalıya herhangi bir borcunun olmadığının tespiti istemiyle İİK'nın 72. maddesine dayalı olarak menfi tespit davası açmıştır. İdari yargıda İcra ve İflas Kanunu’na dayalı olarak açılan menfi tespit davasının görülmesi mümkün değildir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 05.05.2010 tarihli ve 2010/3-238 E., 2010/253 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.

18. O hâlde, somut uyuşmazlığın çözüm yeri adli yargı olduğundan mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.

19. Öte yandan, dava tarihi “29.08.2013” olmasına rağmen direnmeye ilişkin karar başlığında “30.03.2015” olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak değerlendirilmiş ve bozma nedeni yapılmamıştır.

20. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

21. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23.11.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.