"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “asıl davada itirazın iptali, birleşen davada tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Antalya 8. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne ilişkin karar davacı-birleşen dosyada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı-birleşen dosyada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl Dosyada Davacı İstemi:
4. Davacı ... vekili asıl dava dilekçesinde; Antalya ili Döşemealtı ilçesi Yeşilbayır Mahallesi 1919 parselin müvekkiline ait iken üzerine nar ağacı diktiğini ve su arkı açtırdığını, daha sonra buradan imar geçtiğini, imarda dava konusu Yeşilbayır Mahallesi 2017 ada 3 parselin oluşturulup dava dışı ... adına tescil edildiğini, ...’ın bu yeri davalıya sattığını, davalının müvekkiline ait ve onun kullanımında olan nar ağaçlarının bedelini ödemeden bir kısmını kestiğini, su arkını bozduğunu, müvekkilinin tespit yaptırdığını ve sonrasında 76 adet nar ağacının değerinin 32.680TL olarak belirlendiğini, ağaç bedelini ödemesi için davalı aleyhine icra takibi yaptıklarını, davalının takibe itiraz edip durdurduğunu ileri sürerek İmar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl Dosyada Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davalının taşınmazı tapuya güvenerek ve üzerindeki nar ağaçları ile birlikte ... isimli tapu malikinden satın aldığını, davanın taşınmazın ilk malikleri olan ... ve ...’a karşı açılması gerektiğini, bu sebeple davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini, ayrıca İmar Kanunu’nun 18. maddesinde ağaçlardan söz edilmediğini, yapıdan bahsedildiğini, TMK’nın 685. maddesine göre bir şeyin maliki olan onun üzerindeki ürünlerin de maliki olacağını, dava konusu ağaçların müvekkiline ait olduğunu, davacının belki ağaçların odun değerini isteyebileceğini, onun da tespit raporunda gösterilen miktar kadar olmadığını, bunun da kendilerinden talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleşen Dosyada Davacı İstemi:
6. Birleşen dava dosyasında davacı ... vekili; davalı ...’ın kendisine ait Yeşilbayır Mahallesi 2017 ada 3 parselde bulunan 76 adet nar ağacının meyvelerini topladığı için zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 2.000TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir.
Birleşen Dosyada Davalı Cevabı:
7. Birleşen dava dosyasında davalı olan ... vekili; imar uygulamasından önce müvekkilinin kendisine ait 1919 parsel içine nar ağaçları diktiğini, 10-15 yıldan beri ağaçların meyvelerinin müvekkilinin hasat ettiğini, dava konusu yerden imar geçince ağaçların davacının taşınmazında kaldığını, İmar Kanunu’na göre ekonomik ömürlerini tamamlayıncaya kadar müvekkilinin bunları kullanabileceğini veya davacının ağaç bedellerini müvekkiline ödemesi gerektiğini belirterek birleşen davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
8. Antalya 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.03.2013 tarihli ve 2011/360 E. 2013/78 K. sayılı kararı ile; davacı İmar Kanunu’nun 18. maddesine dayanarak muhtesat bedelini talep etmiş ise de, İmar Kanunu’nun 18. maddesinde yapı bedelinin istenebileceği, 18. maddenin ağaçlar için kabul edilmediği, bu sebeple dava konusu edilen ve davalının satın aldığı imar parseli olan 2017 ada 3 parsel içinde kalan ağaçların tümünün yerin mülkiyetine bağlı olarak ve “taşınmaz kime ait ise üzerindeki muhtesatlarda ona ait olur” genel kuralı çerçevesinde davalının mülkiyetine geçtiği, davacı taraf davalının haksız zenginleştiğini bildirmişse de davalının taşınmazı tapuda ... isimli dava dışı 3. kişiden üzerindeki muhtesatlarla birlikte satın aldığı, bu sebeple davacının söz konusu ağaç bedellerini, taşınmaz üzerinden imar geçtikten sonra taşınmazı imar yoluyla edinen ve 3. kişilere üzerindeki muhtesatlarla birlikte satan belediyeden isteyebileceği, bu sebeple asıl dava dosyasında davacının davalı aleyhine açtığı alacak davasının reddine karar verilmesinin gerektiği, birleşen dosyada ise davalının 2010 yılında nar ağaçlarının ürününü davacının kestiğini ve bu sebeple gelir elde edemediğini ileri sürerek bu davayı açtığı, davalının taşınmazı tapudan 24.05.2010 tarihinde edindiği ve sözü geçen 2010 yılındaki nar ağaçlarının hasatının davacı ... tarafından yapıldığının davacı tarafça da bildirildiği, bu durumda bilirkişi raporu da esas alınarak birleşen dosya davacısı ...'nın birleşen dosya davalısından alacaklı olduğu gerekçesiyle; asıl dava dosyasında davacının davalı aleyhine açtığı davanın reddine, birleşen dosyada açılan davanın 1.775,90TL üzerinden kabulü ile bu miktarın dava tarihinden (29.07.2011) itibaren davalı ...'dan yasal faizi ile alınıp birleşen dosya davacısına verilmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-birleşen dosyada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 5. Hukuk Dairesince 10.06.2014 tarihli ve 2014/1939 E. 2014/16633 K. sayılı kararı ile; ''...Dava, imar uygulaması sonucu davalı adına tescil edilen taşınmazda kalan ağaçlardan, davacının yararlanmasının engellenmesi nedeniyle, bu ağaçların bedelinin tahsili nedeniyle yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali; karşı dava ise, kendi taşınmazı üzerindeki ağaçların meyvesinin toplanması nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemlerine ilişkindir.
Mahkemece asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı/karşı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca, başkasına ait taşınmaz üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 19/son maddesi uyarınca da, başkası adına tapulu, sahipsiz ve/veya zilyedi tarafından iktisap edilmemiş yerin kamulaştırmasında binaların asgarî levazım bedeli, ağaçların ise 11. madde çerçevesinde takdir olunan bedeli zilyedine ödenir.
Bu itibarla davacı/karşı davalı tarafından yetiştirilen ağaçların bu hukuki düzenlemeler uyarınca ve davalı/karşı davacı açısından sebepsiz zenginleşmeye neden olacağı nazara alınarak bedeline hükmedilmeden ağaçlardan istifadesine engel olunamaz.
Tüm bu nedenlerle, davacı tarafından açılan itirazın iptali davasının kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir,...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Antalya 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.09.2015 tarihli ve 2015/113 E. 2015/277 K. sayılı kararı ile; önceki karardaki gerekçe ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davacı-birleşen dosyada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK:
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı-birleşen dosyada davalı tarafından yetiştirilen ağaçların karşı taraf açısından sebepsiz zenginleşmeye neden olup olmayacağı, davacı tarafından muhdesat bedelinin talep edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE:
14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.
15. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun(TMK) 684. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur.
Bütünleyici parça, yerel adetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır…” şeklinde, 718. madde ise “Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar.
Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer…” şeklinde düzenlenmiş olup, TMK’nın 684 ve 718. maddeleri gereğince, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Ancak kanunlarla bu kuralın aksi kararlaştırılabilir.
16. Nitekim 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesinin 9. fıkrasında bu kurala bir istisna getirilmiş bulunmaktadır.
17. Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan anılan fıkra “...Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan ve mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülemeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur.” şeklindedir.
18. Getirilen bu düzenlemede, bazı özel durumların varlığı hâlinde yapı ile zemin arasındaki hukukî ilişki kesilerek, yapının, üzerinde bulunduğu taşınmazın malikinden başkasına bırakılması suretiyle imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkânı sağlanmış ve zemin malikinin tasarruf hakkı da kısıtlanmıştır.
19. 3194 sayılı İmar Kanunu’nda yer alan hükümler kamu düzeniyle ilgili olup, kanun koyucu imar planlarının bozulmaması için taşınmazların tevhit ve ifraz işlemlerini kişinin veya kişilerin insiyatifine bırakmamıştır. Ancak bir kimse kendi taşınmazı üzerine mütemmim cüz (ayrılmaz parça) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer üçüncü kişiye ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılmayarak imar parseli malikine karşı yapı sahibi korunmuştur.
20. Hukuk Genel Kurulunun 01.04.1992 tarihli ve 1992/1-137 E. 1992/214 K. sayılı kararında, söğüt ve kavak ağaçlarının normal ömrünü tamamlayıncaya kadar kalmak üzere dikilen ağaç türlerinden olmadığı, belirli bir gelişmeye ulaştıktan sonra sanayi alanında veya günlük ihtiyaçlarda kullanılmak için kesilerek taşınmazdan ayrılacakları, bu nitelikleri itibariyle arzın mütemmim cüzü, ayrılmaz parçası sayılmayacakları belirtilmiş olup, sanayi ve günlük ihtiyaçlar için kullanılmayan, kalıcı nitelikte olan ağaçların da İmar Kanunu’nun 18. maddesinin 9. fıkrası kapsamında değerlendirilmesi amaca uygun düşmektedir. Uyuşmazlığa konu olan nar ağaçları da uzun yıllar meyve veren, kalıcı ağaç türleri arasındadır.
21. Somut olayda dava konusu Yeşilbayır Mahallesi 1919 parsel sayılı taşınmaz, davacı-birleşen dosyada davalı ... adına 06.06.1991 tarihinde hükmen tescil edilmiş, daha sonra imar uygulaması ile kayıt kapatılmak suretiyle 1919 parsel sayılı taşınmaz; 1893 ada 1, 2011 ada 2, 2015 ada 1, 2, 3, 2019 ada 1, 2020 ada 4, 2021 ada 1, 2022 ada 1, 2028 ada 1, 2047 ada 1 sayılı imar parsellerine dağıtılmıştır.
22. Davalı-birleşen dosyada davacı adına kayıtlı 2017 ada 3 parselin geldi kayıtları incelendiğinde; Yeşilbayır Mahallesi 708 parsel öncesinde Hazineye ait iken 10.02.2006 tarihinde satış yoluyla Yeşilbayır Belediyesi adına tescil edilmiş, belediye tarafından yapılan imar uygulamasından sonra 2017 ada 1 parsel olarak 07.03.2008 tarihinde...’a satılmış, onun tarafından da 10.02.2010 tarihinde Ali Karaçin’e satış suretiyle devredilmiş, ondan sonra da taşınmaz ifraz edilerek oluşan parsellerden 2017 ada 3 sayılı parsel de 30.04.2010 tarihinde ...’a satılmış olup, davalı ...’nın bu taşınmazı ...’dan 24.05.2010 tarihinde satın aldığı görülmüştür.
23. Fen bilirkişisinin 13.06.2012 tarihli raporunda 2017 ada 3 parselin doğusunda kalan 379,87 m2'lik (A harfi ile gösterilen) yerin 1919 sayılı kadastro parseli ile iç içe geçtiği, krokide (A) harfi ile gösterilen alanda ziraat bilirkişi ile yapılan sayım sonucunda 26 adet nar ağacının bulunduğu ve bunlardan 2 tanesinin yeni dikilmiş ağaçlar olduğu bildirilmiş ve ağaçların konumları ve sayıları krokide gösterilmiştir. Aynı raporda krokide (B) harfi ile gösterilen 870,13 m2’lik kısmın ise 1919 sayılı kadastro parseli ile çakışmadığı ve bu alanda da 41 ağacın bulunduğu belirtilmiştir.
24. Bu nedenle dava konusu taşınmazların tapu kayıtları, bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, davacı-birleşen davalı tarafından açılan itirazın iptali davasında 2017 ada 3 parselin (A) harfi ile gösterilen ve 1919 sayılı kadastro parseli ile çakışan kısmı yönünden davacının imar uygulaması öncesinde kendi taşınmazına diktiği ancak imar düzenlemesi ile davalı taşınmazında kalan ağaçları bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekmekte olup, Özel Daire bozma kararında bu hususa yönelik bir ayrım yapılmamıştır.
25. Diğer taraftan zilyetliğin iyi niyetli ve kötü niyetli olmasına göre sorumluluk hükümlerine de değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
26. Türk Medeni Kanunu’nun 993. maddesi; “İyiniyetle zilyedi bulunduğu şeyi, karineyle mevcut hakkına uygun şekilde kullanan veya ondan yararlanan zilyet, o şeyi geri vermekle yükümlü olduğu kimseye karşı bu yüzden herhangi bir tazminat ödemek zorunda değildir.
İyi niyetli zilyet, şeyin kaybedilmesinden, yok olmasından veya hasara uğramasından sorumlu olmaz” şeklinde,
Aynı Kanun’un 994. maddesi “İyiniyetli zilyet, geri vermeyi isteyen kimseden şey için yapmış olduğu zorunlu ve yararlı giderleri tazmin etmesini isteyebilir ve bu tazminat ödeninceye kadar şeyi geri vermekten kaçınabilir.
İyiniyetli zilyet, diğer giderler için tazminat isteyemez. Ancak, şeyin geri verilmesinden önce kendisine bu giderler için bir tazminat önerilmezse, kendisi tarafından o şeyle birleştirilen ve zararsızca ayrılması mümkün bulunan eklemeleri o şeyi geri vermeden önce ayırıp alabilir.
Zilyedin elde ettiği ürünler, yaptığı giderler sebebiyle doğan alacaklarına mahsup edilir.” şeklinde,
Yine aynı Kanun’un 995. maddesi de “İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır.
İyiniyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu olanların tazmin edilmesini isteyebilir.
İyi niyetli olmayan zilyet, şeyi kime geri vereceğini bilmediği sürece ancak kusuruyla verdiği zararlardan sorumlu olur.” şeklinde düzenleme içermektedir.
27. Eldeki davada, davacı 76 adet nar ağacı bakımından dava açmış olup, davalı-birleşen dosyada davacısı tarafından da ürün bedelinin tazmini davası açılmış, yapılan keşif sonucu davacının kendi malik olduğu taşınmaza diktiği ağaçların imar uygulaması ile davalı taşınmazında kalanı 26 adet nar ağacı olup, bunlardan 2 adedinin yeni dikildiği belirlenmiş ise de, 2017 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 1919 sayılı parselle çakışmayan kısmında kalan 41 adet ağacın imar uygulaması öncesi hangi parselde kaldığı, davacının anılan ağaçları diktiği tarihte malik olup olmadığı, iyi niyetli mi yoksa kötü niyetli mi zilyet olduğu, anılan alandaki ağaçların ürünlerini toplamasının haklı ve geçerli bir nedene dayanıp dayanmadığı belirlenmeden ve bu konudaki yasal düzenlemeler değerlendirilmeden karar verilmiş olması da usul ve yasaya aykırıdır.
28. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında nar ağaçlarının bulunduğu parselin idari karar ile dava dışı belediye adına aktarıldığı, taşınmaz üzerindeki ağaçlarla birlikte belediyenin mal varlığına geçtiği, belediyenin nar ağaçları ile birlikte taşınmazı üçüncü kişileri sattığı, dava dışı belediyenin zenginleşmesi nedeniyle davacının davasını belediyeye yöneltebileceği, bu nedenle direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
29. Hâl böyle olunca direnme kararı açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı-birleşen dosyada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıdaki değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.11.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık davacı-birleşen dosyada davalı tarafından yetiştirilen ağaçların karşı taraf açısından sebepsiz zenginleşmeye neden olup olmayacağı, davacı tarafından muhtesat bedelinin talep edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
TMK 684. maddesi hükmüne göre bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütün mütemmim cüz’ülerine de malik olur. Taşınmaz kime ait ise onların mülkiyeti de ona ait olur. İmar Kanunu’nun 18. maddesi bu kuralın aksine bir düzenleme ile üzerinde bina bulunan hisseli parsellerde şuyuulandırma sadece zemine ait olup, şuyuun giderilmesinde bina bedelinin ayrıca nazara alınacağı, bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe veya şuyuu giderilmedikçe, bu yapıların eski maliklerince kullanılmasına devam olunacağı hükmünü getirmiştir. Bu hükümle TMK’nın getirdiği kuralın aksine hamur hâline getirilen taşınmazdan yeniden imar parselleri oluşturulmasında binalar üzerinde bulundukları yerin mülkiyetine sahip olanlardan başkasına bırakılabilmektedir. Ancak kanun, yalnız taşınmaz üzerinde bulunan binalardan söz etmiş, ağaçlarla ilgili bir açıklama getirmemiştir. İmar Kanunu’nun 18. maddesindeki bu hüküm sadece binalar yönünden konulmuş olup, benzetme yolu ile bu hükmü ağaçlar yönünden genişletmek mümkün değildir. İmar uygulaması sırasında dava konusu ağaçların değerlerinin dikkate alınmadığı, şuyuulandırma cetveli ve dosyadaki diğer delillerden anlaşılmaktadır.
Sebepsiz zenginleşme kurumunun en önemli temel özelliği olan şahsilik prensibi gereğince kime karşı zenginleşme oluştuysa ona karşı talepte bulunulması gerekir.
TBK’nın 77. maddesi hükmüne göre haksız zenginleşmenin iadesinden söz edebilmek için, zenginleşmenin haklı bir nedene dayanmamış olması gerekir. Olayımızda nar ağaçlarının bulunduğu parsel idari bir kararla dava dışı Belediye adına aktarılmış ve taşınmaz üzerindeki ağaçlarla birlikte Belediyenin mal varlığına geçmiştir. Belediyenin bu yeri üzerindeki nar ağaçları ile 3. şahıslara satışının ardından taşınmaz en son ...’ya satış yoluyla intikal etmiştir. Hâl böyle olunca, davacının mal varlığında olan nar ağaçları karşılığı verilmeden idari bir kararla dava dışı Belediyenin mal varlığına geçtiği, Belediyenin de davacıya ait ağaçları benimseyerek, üzerindeki ağaçlarla birlikte taşınmazı sattığı ve böylelikle dava dışı Belediyenin zenginleştiği tüm dosya kapsamı ile sabit olduğundan, davacının davasını Belediyeye yönlendirebileceği gerekçesiyle mahkemece verilen direnme kararının yerinde olduğu düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz.