Logo

Hukuk Genel Kurulu2017/2677 E. 2021/1627 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırılan ancak sonradan geri alınan taşınmazlar için, kamulaştırma tarihinden geri alım kararının kesinleştiği tarihe kadar geçen süreye ilişkin tazminat talebinin yerinde olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Kamulaştırma tarihinden itibaren taşınmaz mülkiyetinin idareye geçtiği ve idarenin TMK m.683 uyarınca tasarruf yetkisine sahip olduğu gözetilerek, haksız el atmanın söz konusu olmadığı ve bu süreye ilişkin tazminat talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; Dalaman ilçesi, Taşlıburun Mahallesi 117 ada 52 parsel sayılı taşınmazın müvekkile ait 1/4 hissesi ile Dalaman ilçesi, Taşlıburun Mahallesi 125 ada 91 parsel sayılı taşınmazın Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırıldığını, taşınmazlardan 117 ada 52 parselin 17.12.2002 tarihinde, 125 ada 91 parselin 20.11.2003 tarihinde DSİ Genel Müdürlüğü adına tescil edildiğini, daha sonra 5018 sayılı Kanun’un 01.06.2006 tarihinde yürürlüğe girmesi ile Maliye Hazinesi adına tahsisen tesis edildiğini, kamulaştırma işleminin 117 ada 52 parsel sayılı taşınmaz yönünden 17.12.2002 tarihinde, 125 ada 91 parsel sayılı taşınmazda ise 20.11.2003 tarihinde kesinleştiğini, idarenin kamulaştırmadan vazgeçmesi nedeniyle taşınmazların geri alınması için Dalaman Asliye Hukuk Mahkemesine açılan davaların kabul ile sonuçlandığını, kararların kesinleştiğini ve davacı adına tapuya tescil edildiğini, karar doğrultusunda ödenen kamulaştırma bedellinin yasal faizi ile birlikte idareye iade edildiğini, 117 ada 52 parsel sayılı taşınmazın davacının elinden çıktığı tarih olan 17.12.2002 tarihinden mahkeme kararının kesinleştiği tarih olan 01.03.2011 tarihine, 125 ada 91 parsel sayılı taşınmaz ise 20.11.2003 tarihinden mahkeme kararının kesinleştiği 03.02.2011 tarihine kadar müvekkilinin taşınmazları kullanamadığından zararı oluştuğunu bildirerek 10.000TL tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep etmiş, 26.03.2012 harç tarihli ıslah dilekçesi ile talebini artırmıştır.

Davalı Cevabı:

5. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, 6200 sayılı DSİ Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri hakkındaki Kanun’un 1. maddesi ile DSİ Genel Müdürlüğünün yeniden eski statüsüne döndüğünü, bu nedenle de kendilerine dava açılamayacağını, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddini savunmuştur.

Mahkemenin Kararı:

6. Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.11.2012 tarihli ve 2012/412 E. 2012/383 K. sayılı kararı ile; kamulaştırmanın yapıldığı tarihten mahkeme kararının kesinleştiği tarihe kadar davacının taşınmazları kullanamadığı, ürün bedellerinden mahrum kaldığı bilirkişi raporlarıyla sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 38.326,94TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 18.06.2013 tarihli ve 2013/7016 E. 2013/10644 K. sayılı kararı ile; “…Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; dava konusu 117 ada 52 parselin davacıya ait 1/4 hissesinin ve 125 ada 91 parselin tamamının Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırıldığı, bedellerinin davacıya ödendiği, 117 ada 52 parselin 17.12.2002 tarihinde, 125 ada 91 parselin de 20.11.2003 tarihinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü adına, 5018 sayılı Yasa gereğince de Hazine adına tescil edildiği, davacı tarafından 2942 sayılı Yasanın 23. maddesi gereğince açılan geri alım davaları sonucunda Dalaman Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen kararlar ile davacı adına tesciline karar verildiği ve kararların kesinleştiği, dava konusu taşınmazlardan 117 ada 52 parsel sayılı olanının 17.12.2002 ve 25.01.2011, 125 ada 91 parsel sayılı olanının ise 20.11.2003 ve 03.02.2011 tarihleri arasında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Hazine adına kayıtlı olup adı geçen idarelerin tasarrufunda bulundukları anlaşıldığından, davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemenin Birinci Direnme Kararı:

9. Ortaca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.11.2013 tarihli ve 2013/571 E. 2013/902 K. sayılı kararı ile; önceki karardaki gerekçe ile direnme kararı verilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu Kararı:

10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

11. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.09.2015 tarihli ve 2015/18-1326 E. 2015/2245 K. sayılı kararı ile; mahkemece kısa kararda sadece "önceki kararda direnilmesine'' denilerek yetinildiği, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmadığı gerekçesiyle usulden bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemenin İkinci Direnme Kararı:

12. Ortaca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.06.2016 tarihli ve 2016/245 E. 2016/297 K. sayılı kararı ile; önceki karardaki gerekçe ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kamulaştırmanın yapıldığı tarihten taşınmazların geri alımı için açılan mahkeme kararlarının kesinleştiği tarihe kadar geçen süre içinde davacının taşınmazları kullanamadığı iddiasına dayalı tazminat isteminin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle ilgili yasal düzenlemelerin kısaca açıklanmasında yarar vardır.

16. Bilindiği üzere Kamulaştırma Kanunu, kamu yararının gerektirdiği hâllerde gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların, Devlet ve kamu tüzel kişilerince kamulaştırılmasında yapılacak işlemleri, kamulaştırma bedelinin hesaplanmasını, taşınmaz malın ve irtifak hakkının idare adına tescilini, kullanılmayan taşınmaz malın geri alınmasını, idareler arasında taşınmaz malların devir işlemlerini, karşılıklı hak ve yükümlülükler ile bunlara dayalı uyuşmazlıkların çözüm usul ve yöntemlerini düzenler (2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu m. 1).

17. İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya kanunda belirtilen hâllerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırabilirler.

18. İdarelerin, Kamulaştırma Kanunu’na göre tapuda kayıtlı olan taşınmaz mallar hakkında yapacağı kamulaştırmalarda satın alma usulünü öncelikle uygulamaları esastır. Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması hâlinde ise idare, Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesi uyarınca taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat ederek taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin ödenmesi karşılığında idare adına tesciline ya da terkinine karar verilmesini ister. Bu maddeye göre mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına veya hak sahibinin tespit edilemediği durumlarda, ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere bloke edildiğine dair makbuzun ibrazı hâlinde ise taşınmaz malın idare adına tescili/terkini ile kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir.

19. Bu durumda, Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesinde açıkça düzenlendiği üzere mahkemece verilen tescil hükmü kesin olup, tarafların bedele ilişkin temyiz hakları saklıdır.

20. Kamulaştırma hâlinde mülkiyetin idareye ne zaman geçeceği hususuna gelince 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 705. maddesinin 2. fıkrasında tescilden önce mülkiyetin kazanılacağı durumlar gösterilmiş olup, bunlardan birisi de kamulaştırmadır. Ayrıca bu konuda 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun ile değişik Kamulaştırma Kanunu’nun "Hakların sınırlandırılması ve mülkiyetin idareye geçmesi" başlıklı 25. maddesinde 1 ve 2. fıkralarında özel bir düzenlenmeye yer verilerek;

"Hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi, mal sahibi için 10 uncu madde uyarınca mahkemece yapılan tebligatla başlar. Mülkiyetin idareye geçmesi, mahkemece verilen tescil kararı ile olur.

Mahkemece verilen tescil kararı tarihinden itibaren taşınmaz mal sahibinin, kamulaştırılması kararlaştırılan taşınmaz malda yeni inşaat veya ekim yapmak veya mevcut inşaatta esaslı değişiklikler meydana getirmek gibi kullanma hakları kalkar. Bundan sonra yapılanların değeri dikkate alınmaz." şeklindeki hüküm ile tescil kararı ile birlikte kamulaştırılan taşınmazın mülkiyetinin idareye geçeceği öngörülmüştür. Tescil kararı kesin olduğundan mülkiyetin idareye geçmesi için tescil kararının tapuya işlenmesi şart değildir.

21. Mülkiyetin idareye geçmesinin önemli sonuçlarından biri ise tescil kararından sonra mal sahibinin taşınmazı her ne suretle olursa olsun kullanma hakkının sona ermesidir.

22. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde, dava konusu 117 ada 52 parsel sayılı taşınmazın davacıya ait ¼ payı ile 125 ada 91 parsel sayılı taşınmazın tamamı DSİ Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılmış, bedelleri de davacıya ödenmiştir. 117 ada 52 parsel sayılı taşınmaz 17.12.2002 tarihinde, 125 ada 91 parsel sayılı taşınmaz ise 20.11.2003 tarihinde DSİ Genel Müdürlüğü adına tescil edilmiş ve sonrasında 5018 sayılı Kanun uyarınca Hazine adına tescili sağlanmıştır. İdarenin kamulaştırmadan vazgeçmesi nedeniyle davacı tarafından Kamulaştırma Kanunu’nun 23. maddesi uyarınca açılan geri alım davaları sonucunda ise dava konusu taşınmazların (117 ada 52 parselin ¼ payı, 125 ada 91 parselin tamamı) davacı adına tesciline, kamulaştırma bedelinin idareye iadesine karar verilmiştir.

23. Davacı eldeki davada 117 ada 52 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırıldığı 17.12.2002 tarihinden geri alım davasında mahkemece verilen kararın kesinleşme tarihi olan 01.03.2011 tarihine, yine 125 ada 91 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırıldığı 20.11.2003 tarihinden geri alım davasında mahkemece verilen kararın kesinleşme tarihi olan 03.02.2011 tarihine kadar taşınmazları kullanamadığı iddiasına dayalı tazminat isteminde bulunmuş olup, anılan tarihler arasında davalı idarenin TMK’nın 683. maddesine dayalı olarak tasarrufta bulunması nedeniyle idarenin bu tarihler arasında taşınmazda haksız el atmasından söz edilemez.

24. Hâl böyle olunca, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

25. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.