"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “kurum zararı nedeniyle alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; ... Anaokulu müdürü olan davalının okulda sertifikasız aşçı çalıştırdığını, sağlıksız ortamlardan süt aldığını, kulüp ücretlerinin alınmasında ve hak sahiplerine dağıtılmasında yasal mevzuata aykırı davrandığını, ... Yayımcılık Dağıtım Şirketiyle okul adına öğrencilerin eğitiminde kullanılacak kitap seti sözleşmesi yaparak velileri ... Kırtasiyeden kitap almaya zorladığını, ücretli öğretmen ...'a 16.04.2012 tarihinde yapılan veli toplantısında velileri şikâyetlerinden vazgeçirmemesi durumunda görevine son verileceği yönünde baskı yaptığını, 2011-2012 öğretim yılında öğrenci aidatlarının bir kısmını tahsil etmediğini, gelir-gider bilgilerinde görülen tutarsızlıkları açıklayamadığını, bu durumların 10.06.2013 tarihli soruşturma raporundan da anlaşılacağını, rapor içeriğinde netleştirilen okulun gelir hanesine dâhil edilmeyen ancak tahsil edildiği sonucuna varılan toplam 45.093,08TL kamu zararı oluştuğunu ileri sürerek 45.093,08TL'nin davalıdan yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; mahkemenin yetkisiz olduğunu, bu davanın bütün usul işlemlerinin ... ilinde gerçekleştiğini, yetkili mahkemenin ... mahkemeleri olduğunu, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davanın esası yönünden de reddi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.11.2014 tarihli ve 2014/185 E., 2014/495 K. sayılı kararı ile; ... Anaokulu müdürü olarak görev yapan davalının usulsüz işlem ve eylemleri nedeniyle davacı kuruma verdiği zararın tahsili amacıyla eldeki davanın açıldığı, davanın Milli Eğitim Bakanlığı veya Milli Eğitim Bakanlığına izafeten ... Muhakemat Müdürlüğü tarafından açılması gerekirken tüzel kişiliği olmayan ... tarafından açıldığı, davacının dava açmakta aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Birinci Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 16.04.2015 tarihli ve 2015/3537 E., 2015/4842 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, kurum zararının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece; davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Kurum zararının tahsili istemine ilişkin dava, ... tarafından açılmış olup, hazine vekili tarafından da takip edilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı adına İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nce dava açılması temsilcide hata olarak düşünülse bile dava hazine vekili tarafından takip edilmekle anılan bu eksiklik tamamlanmıştır. İşin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmadığından kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
9. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.02.2016 tarihli ve 2015/540 E., 2016/32 K. sayılı kararı ile; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalının ... ili, ... ilçesi ... Anaokulu müdürü olarak görev yaptığı sırada usulsüz işlem ve eylemleri nedeniyle davacı kuruma verdiği zararın tahsili amacıyla eldeki davanın açıldığı, davalı hakkında ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/144 E. sayılı dosyası ile görevi kötüye kullanma suçundan yapılan yargılama neticesinde beraatine karar verildiği, ceza dosyasında hükme esas alınan raporda kurum zararının söz konusu olmadığının tespit edildiği, her ne kadar ceza dosyası kesinleşmemiş ise de hukuk mahkemesi ceza mahkemesinde tespit edilen maddi vakıa ile bağlı olup, ceza dosyası kesinleşmesinin beklenilmesinin yargılamanın makul sürede bitirilmesi ilkesini zedeleyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire İkinci Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 04.10.2016 tarihli ve 2016/6768 E., 2016/9382 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, kurum zararının tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; davalı hakkında davaya konu olay nedeniyle ceza davası açıldığı, ... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 28.01.2015 tarih ve 2014/144 Esas, 2015/109 Karar sayılı kararı ile davalının üzerine atılı görevi kötüye kullanma suçundan beraatine karar verildiği, kararın temyiz edildiği, dosyanın halen Yargıtay'da temyiz incelemesinde olup henüz kesinleşmediği ve bu haliyle ceza yargılamasının henüz sonuçlanmadığı anlaşılmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 53. (6098 sayılı TBK’nın 74.) maddesi gereğince hukuk hâkimi ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değilse de; ceza mahkemesince belirlenecek maddi olgular hukuk hâkimi yönünden de bağlayıcıdır. Dava konusu olayın özelliği nedeniyle; ... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 28.01.2015 tarih ve 2014/144 Esas, 2015/109 Karar sayılı dosyasının sonucu araştırılıp kesinleşmesi beklenmeli ve ondan sonra tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Yerel mahkemece açıklanan bu yön gözetilmeden karar verilmiş olması, usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.03.2017 tarihli ve 2016/747 E., 2017/138 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının dava konusu eylemle ilgili yargılandığı ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/144 E., 2015/109 K. sayılı ceza dosyası sonucunun kesinleşmesinin beklenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “bekletici sorun” ve “ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesi için bağlayıcı olup olmadığı” hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Bekletici sorun” başlıklı 165. maddesinde;
“ (1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.
(2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
17. Bu düzenleme gereğince bir davada hüküm verilmesi, başka bir davada incelenmekte ve kesin olarak karara bağlanacak olan bir hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise, o davanın sonuçlanması beklenmek üzere yargılama ertelenebilir. Hâkim, o davanın sonuçlanmasını kendi bakmakta olduğu dava için bekletici sorun yapabilir.
18. Bilindiği üzere ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesinde görülmekte olan davaya etkisi, dava ve olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 53. maddesinde düzenlenmiş olup; hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
19. Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
20. Borçlar Kanunu’nun “Ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesi;
“Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hâkimini takyit etmez.” hükmünü içermektedir.
21. Aynı düzenleme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 74. maddesinde de;
“Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde yer almaktadır.
22. Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararının kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği ve illiyet gibi esaslarının hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
23. Hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
24. Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusunda kesinleşmiş kabul bulunması hâlinde, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir.
25. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı okul müdürü hakkında dava konusu olayla ilgili olarak görevi kötüye kullanma suçundan ... Asliye Ceza Mahkemesinin 28.01.2015 tarihli ve 2014/144 E., 2015/109 K. kararı ile beraat kararı verildiği, dosyanın Yargıtayda temyiz incelemesinde olup henüz kesinleşmediği, yargılaması devam eden ceza davasında sübuta eren maddi olguların BK’nın 53. (TBK’nın 74. maddesi) maddesi uyarınca hukuk mahkemesini bağlayıcı mahiyette olduğu ve ceza davasının sonucunun beklenmesinde hukukî yarar bulunduğu gözetilerek mahkemece HMK’nın 165. maddesine göre ceza davası bekletici sorun yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davalı okul müdürü hakkında beraat kararı verildiği, mahkûmiyet hükmü verilmiş olsaydı hukuk davasında önem arz edeceği, bu nedenle ceza dosyasının sonucunun bekletici mesele yapılmasına gerek olmadığı gerekçesi ile direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
27. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki belge ve delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
28. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.02.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.