"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1 Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438/2 maddesi gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı vekilinin duruşma isteminin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında düzenlenen 11.02.2013 tarihli Gelir Koruma Sigortası Sözleşmesi gereğince müvekkilinin 30.000TL istek dışı işsizlik ve geçici iş görmezlik teminatları kapsamında sigorta himayesi altına alındığını, müvekkilinin ...Yapı Malzemeleri A.Ş.’ye ait işyerinde çalıştığı sırada anılan şirketin iflasına karar verilmesi neticesinde işyerinin 18.07.2013 tarihinde kapanması üzerine iş akdinin feshedildiğini ve bu tarihten itibaren müvekkilinin işsiz kaldığını, müvekkili tarafından sigorta sözleşmesi kapsamında davalı nezdinde yapılan başvuruya "sigorta sözleşmesi yapılırken sigortalı tarafından bilinen veya bilinmesi gereken nedenlere bağlı işsizlik" gerekçe gösterilerek tazminat talebinin reddedildiğini, davalının tazminat talebini reddetmesinin hiçbir hukukî geçerliliğinin bulunmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000TL tutarındaki tazminat alacağının 22.07.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; davacının çalıştığı işyerinin durumunu bildiği hâlde bu durum hakkında beyan vermeyerek ve gizleyerek müvekkilini yanılttığını, bu nedenle davacının sözleşme öncesi beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını, zira davacının çalıştığı işyeri tarafından şirketin malî açıdan zor durumda olduğunun çalışanlara bildirildiğini, bu bildirimin yapıldığı gün taraflar arasında sigorta sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşmeden kaynaklı bir yükümlülüğün sigortalı tarafından ihlâli nedeniyle müvekkilinin tazminat ödeme yükümlülüğünün ortadan kalktığını, sigorta ettireninin kast derecesinde kusurunun bulunduğunu ve beyan yükümlülüğünün ihlâli ile gerçekleşen riziko arasındaki bağlantının ortada olduğunu, ayrıca müvekkilinin sözleşme öncesi sigortalının çalıştığı işyerinin durumunu araştırma yükümlülüğünün bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.11.2014 tarihli ve 2014/377 E., 2014/360 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında 11.02.2013 tarihli Gelir Koruma Sigortası Sözleşmesi düzenlendiği, sözleşme gereğince 30.000TL limitli istek dışı işsizlik ve geçici iş göremezlik teminatı verildiği, ayrıca sözleşme kapsamına 30.000TL’lik kaza sonucu vefat ile 30.000TL’lik tam ve daimi maluliyet teminatının eklendiği, İstanbul Anadolu 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.07.2013 tarihli ve 2013/21 E. sayılı dosyası ile davacının çalışmış olduğu Pratiker Yapı Marketleri A.Ş.'nin iflasına karar verildiği, davacının iş sözleşmesinin bu nedenle sigorta süresi içerisinde feshedildiği, bu husus dikkate alındığında iş sözleşmesinin iş verence davacının isteği dışında sonlandırıldığı, böyle olunca davacının işsizliğinin sigorta teminatı kapsamında kaldığı, her ne kadar davalı tarafça davacının işsiz kalacağını bilebileceği belirtilerek bazı haberler delil olarak gösterilmiş ise de, aynı haberlerin bizzat davalı için de geçerli olduğu, davalının da bu haberleri bildiği ve bilebilecek durumda olduğu hâlde davacı ile söz konusu poliçeyi imzaladığı, kaldı ki bir mahkeme tarafından bir şirketin iflasına karar verilmesinin davacının uhdesinde ya da bilgisinde gerçekleşmesinin mümkün olmadığı, sigorta sözleşmesi öncesinde davacıya ileride şirketin iflas etme ihtimali bulunduğu şeklinde bir beyan yükümlülüğünün yüklenemeyeceği, ayrıca bunlara rağmen sözleşmenin davalı tarafça iptal edilmemiş olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 30.000TL’nin 22.07.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuş; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17.06.2015 tarihli ve 2015/3221 E., 2015/8449 K. sayılı kararı ile kararın onanmasına karar verilmiş, bunun üzerine süresi içinde davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.01.2017 tarihli ve 2015/14773 E., 2017/217 K. sayılı kararı ile; “…1- Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve HUMK 440 maddesinde sayılan hâllerden hiçbirisini ihtiva etmeyen sair karar düzeltme istemlerinin reddi gerekmiştir.
2- Dava, Gelir Koruma Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan Tazminat istemine ilişkindir.
Taraflar arasında 11.02.2013 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli Gelir Koruma Sigorta Poliçesi düzenlenmiş olup, Poliçe Özel Şartlarının 5.3.2. d. maddesinde "sigorta sözleşmesi yapılırken sigortalı tarafından bilinen veya bilinmesi gereken nedenlere bağlı işsizlik" teminat dışında bırakılmıştır.
Dosya içeriğinden, davacının "Kurumsal Kontrat ve Sözleşme Müdürü" olduğu ...isimli işvereni tarafından 07.02.2013 tarihinde İstanbul Anadolu 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/21 esas sayılı dosyasında iflas erteleme talebinde bulundukları, şirketin ekonomik buhran yaşadığı, zarar eden mağazalarının kapatılmasının zorunlu olduğu, zararların telafi edilebilecek düzeylerin çok üzerinde bulunduğu konularında 11.02.2013 tarihinde şirket çalışanlarına bildirimde bulunulduğu, keza "www.milliyet.com.tr." ve "sondakika.com.tr." isimli internet sitelerinde de 12.02.2013 tarihinde yayımlanan haberlerle, işverenin Türkiye’deki 9 mağazasını kapatarak ülkeden çıkacağı, iflas erteleme isteminde bulunulduğu haberleri yayımlanmıştır.
Davacının çalıştığı, ...isimli şirketteki pozisyonuna göre, poliçe tanzim tarihi itibari ile işveren şirketin durumunu ve kendisinin işsiz kalacağını bildiği, bu hususun poliçe düzenlenmesi sırasında davalı sigorta şirketinden saklandığı dosya kapsamı ile anlaşılmakta olup, bu hâl Poliçe Özel Şartlarının 5.3.2. d. maddesi gereğince teminat dışında kaldığından davalının temyizi isteminin kabulü ile kararın davalı yararına bozulması gerekirken yazılı şekilde onanmış olduğundan, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 17.06.2015 gün 2015/3221-8449 sayılı onama kararının kaldırılarak yukarıda açıklanan nedenle davalı yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01.06.2017 tarihli ve 2017/323 E., 2017/477 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, davacının iş akdinin iflas nedeniyle feshedildiği, poliçe tanzimi sırasında ise davacının çalıştığı şirket için iflas kararı verilmediği, aksine iflas erteleme talebinde bulunulduğu, bu itibarla poliçe tanzim edilirken iflas kararı verilip verilmeyeceği hususunun belli olmadığı, davacının talebinin teminat dışı olması için işsizliğin nedeninin sözleşme yapılırken bilinmesinin veya bilinmesi gerekmesinin şart olması gerektiği, bu hususun davalı tarafından kanıtlanamadığı, poliçede istek dışı işsizlik, istem dışı ve herhangi bir kasıt ve kusuru olmaksızın işsiz kalma olarak tanımlandığı, davacının da kasıt ve ihmâli olmaksızın istek dışı işsiz kaldığının sabit olduğu, işverenin iflas etmesi nedeniyle iş sözleşmesinin işveren tarafından ilgili mevzuata veya iş sözleşmesine göre haklı ve geçerli nedenlerle feshedilmesinin işçinin kusuru veya kastına dayalı bir fesih olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının çalıştığı şirketin 07.02.2013 tarihinde iflas erteleme talebinde bulunması ve tarafların 11.02.2013 tarihinde Gelir Koruma Sigortası Sözleşmesi’ni akdetmesi karşısında davacının çalıştığı pozisyon da gözetildiğinde sözleşmenin akdedildiği tarih itibariyle davacının çalıştığı şirketin malî durumunu bilebilecek durumda olup olmadığı, şirketin malî durumunu bilse dahi bu hususun sözleşme kurulurken beyan edilmemesinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1439. maddesi kapsamında beyan yükümlülüğüne aykırılık olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle TTK’nin sigorta ettirenin beyan yükümlülüğüne ilişkin düzenlemesinin ortaya konulmasında yarar vardır.
13. Sigorta sözleşmesi, kendine özgü yapısı ve niteliği gereğince hem sigortacı hem de sigorta ettiren bakımından birçok bilinmeyeni bünyesinde taşıyan bir sözleşmedir. Karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanı ile kurulan sigorta sözleşmesi, bilhassa kurulmasından önce, her iki tarafın karşılıklı bilgilendirilmeye ihtiyaç duyduğu bir sözleşme türüdür. Zira sigorta sözleşmesine ilişkin müzakerelerin başladığı andan itibaren taraflar arasında oldukça karmaşık hak ve yükümlülüklerden teşekkül eden bir borç ilişkisi doğmaktadır. Karşılıklı güven ilişkisine dayanan ve dürüstlük kuralının özel bir önemi haiz olduğu sigorta sözleşmelerinde, tarafların birbirlerini bilgilendirme yükümlülüğü sözleşmenin kurulması safhasında o kadar esaslı bir role sahiptir ki kanun koyucu her iki taraf için de bu yükümlülüğün ifasını özel düzenlemelere tabi tutmuştur. Bu kapsamda TTK’nin 1423. maddesi ile sigortacının sözleşme öncesi “aydınlatma yükümlülüğü” düzenlenmiş iken; TTK’nin 1435 ilâ 1442. maddelerinde sigorta ettirenin sözleşme öncesi “beyan yükümlülüğü” detaylı bir şekilde yer almıştır.
14. Sigorta ettirenin sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünün genel olarak düzenlendiği TTK’nin 1435. maddesi; “Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır.” hükmünü haizdir. Buna göre sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünün kapsamı “Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususlar” olarak belirlenmiş; bu kapsamda “sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikteki” tüm hususlar önemli kabul edilmiştir. Zira sigortacının, önemli hususlar hakkında bilgi alması, primin miktarını belirlemesi ve sözleşmeyi yapma iradesi açısından fevkalade önem taşımaktadır. Sigortacının sözleşmeyi yapma iradesi sözleşmeyi hiç yapmayacak olma ya da daha ağır koşullarda yapma şeklinde karşımıza çıkabilir.
15. Sigorta ettirenin sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünü ihlâl etmesi hâlinde sigortacının sahip olacağı haklar TTK’nin 1439. maddesinde ihlâlin rizikonun gerçekleşmesinden önce veya sonra öğrenilmesine göre ikili ayrım yapılarak düzenlenmiştir. TTK’nin 1439. maddesi; “(1) Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440 ıncı maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez. (2) Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder.” hükmünü haizdir. Buna göre sigortacı sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünün ihlâlini rizikonun gerçekleşmesinden önce öğrenmişse, sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. Buna karşılık sigortacı beyan yükümlülüğünün ihlâlini riziko gerçekleştikten sonra öğrenmişse sigorta ettirenin kusurunun derecesine ve aradaki illiyet bağına (bağlantı) göre sigorta tazminatından veya bedelinden indirim, tazminat veya bedel ödeme borcunun tamamen ortadan kalkması ya da ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oran dikkate alınarak sigorta tazminatının veya bedelinin ödenmesi söz konusu olacaktır.
16. Görüldüğü üzere beyan yükümlülüğünün ihlâlinin rizikonun gerçekleşmesinden önce öğrenilmesi durumunda sigorta ettirenin kusurunun ve illiyet bağının bir rolü bulunmaz iken; beyan yükümlülüğünün ihlâlinin rizikonun gerçekleşmesinden sonra öğrenilmesi durumunda ise sigorta ettirenin kusuruna ve illiyet bağına göre belirleme yapılacaktır. Başka bir deyişle beyan yükümlülüğünün ihlâlinin rizikonun gerçekleşmesinden sonra öğrenilmesi durumunda sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünün yerine getirilmemesinde kusuru bulunmuyorsa sigortacı sigorta tazminatını veya bedelini herhangi bir indirim yapmaksızın ödemek zorundadır.
17. Sigorta ettirenin önemli de olsa bilmediği bir hususu beyan etmemesi sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünün ihlâli olarak değerlendirilmemelidir. Buna karşılık sigorta ettirenin bildiği veya “bilmesi gereken”, başka bir deyişle “gerekli özeni göstermiş olması hâlinde öğrenebileceği” önemli hususları bildirmemesi ise somut olayın özelliklerine göre beyan yükümlülüğünün kasten ya da ihmâli bir davranış ile ihlâl edildiği anlamına gelmelidir. Özellikle beyan yükümlülüğünün ihmâli bir davranışla ihlâl edilmesi, sigorta ettirenin beyan yükümlülüğü altında olduğunu bilmediği veya sigortacının aydınlatma yükümlülüğü kapsamında sigorta ettireni beyan yükümlülüğünün mevcudiyeti ve bu yükümlülüğe uymaması hâlinde doğacak sonuçlarla ilgili olarak bilgilendirmemiş olduğu durumlarda söz konusu olmaktadır.
18. Bilindiği üzere aynı şartlar altında bulunan makul her insanın alması gerekli en basit önlem alınmamış veya göstermesi gereken özen gösterilmemiş ise ağır ihmâl; dikkatli kişilerin gösterebileceği özen gösterilmemiş ise hafif ihmâl söz konusudur (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 17. Baskı, Ankara 2014, s. 580). Sözleşme öncesi beyan yükümlülüğü açısından ise aynı koşullar altındaki makul sigorta ettirenlerin, bir hususu sigortacıya bildirmeleri (beyan yükümlülüğü konusunda bilgilendirilmemiş bile olsalar) kendilerinden beklenebiliyorsa ve buna rağmen ilgili husus sigortacıya bildirilmemişse beyan yükümlülüğünün ağır ihmâl ile ihlâl edildiği sonucuna varılabilecektir. Ortalama ve makul bir sigorta ettirenin bir hususu kendiliğinden sigortacıya bildirmesi ise ancak dürüstlük kuralı gereğince ilgili hususun sigortacı açısından rizikoyla ilgili önemli bir husus olduğunu, sigortacı bu hususu bilseydi sözleşmeyi yapmayacağını ya da değişik şartlarda yapacağını öngörebildiği hâllerde kendisinden beklenebilir. Sadece çok dikkatli bir sigorta ettirenin bir hususun önemli olabileceğini öngörebileceği hâllerde ise bu hususun bildirilmemesi hafif ihmâldir (Erbaş Açıkel, Aslıhan: Sigorta Ettirenin Sözleşme Öncesi Beyan Yükümlülüğünün İhlaline İlişkin Türk Ticaret Kanunu Hükümlerinin Alman Sigorta Sözleşmeleri Kanunu’nda ve Avrupa Sigorta Sözleşmesi Hukuku Prensipleri’nde Yer Alan Düzenlemeler Açısından Değerlendirilmesi, İstanbul Hukuk Mecmuası, 79(3), s. 913.)
19. Beyan yükümlülüğünün kasten ihlâl edilmesi ise sigorta ettirenin bilerek ve isteyerek sigortacı için önemli olan bir hususu bildirmemesi veya bu konuda yanlış ya da eksik bilgi vermesidir. Sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünü kasten ihlâl ettiğinin kabul edilebilmesi için, onun beyan edilmesi gereken hususu bilmesi ya da bilmesinin gerekmesi yanında bu hususun sigortacıya bildirilmesi gerektiğinin de bilincinde olması ve bu bilince rağmen bildirmemesi gerekir. Sigorta ettirenin beyan yükümlülüğü altında olduğunun farkında olması, sigortacının aydınlatma yükümlülüğü kapsamında bu konuda sigorta ettireni bilgilendirmiş olmasından ya da böyle bir bilgilendirme yapılmamış olsa bile somut olayın özelliklerinden kaynaklanabilir. Sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünün farkında olarak bir hususu bildirmemesi genellikle bu hususun önemsiz olduğunu düşünmesinden ya da utanmasından veyahut da önemli olduğunu bildiği bir hususu bildirmesi hâlinde sigortacının sözleşmeyi yapmayacağı ya da daha yüksek prim ile yapacağı endişesinden kaynaklanmaktadır.
20. Beyan yükümlülüğünün ihlâlinin rizikonun gerçekleşmesinden sonra öğrenilmesi durumunda sigorta ettirenin kusurunun yanında illiyet bağının da incelenmesi gereklidir. Bu kapsamda TTK’nin 1439/2 maddesi gereğince illiyet bağı ya “ihlalin sigorta tazminatının veya bedelinin miktarına” ya da “ihlalin rizikonun gerçekleşmesine” etki etmiş olmasında söz konusu olmaktadır. Belirtmek gerekir ki “İhlalin sigorta tazminatını veya bedelinin miktarına” etkisi, beyan edilmeyen ya da eksik yahut yanlış beyan edilen bilgiler nedeniyle sigortacının daha yüksek bir sigorta tazminatı veya bedeli ödemeyi üstlenmiş olmasında karşımıza çıkarken; “ihlalin rizikonun gerçekleşmesine” etkisi, gerçekleşen rizikonun beyan edilmeyen ya da eksik yahut yanlış bildirilen hususa ilişkin olarak karşımıza çıkmaktadır.
21. Netice olarak beyan yükümlülüğünün ihlâlinin rizikonun gerçekleşmesinden sonra öğrenilmesi durumunda TTK’nin 1439/2 maddesi gereğince sigorta ettiren kusuru kast derecesinde değilse ağır ya da hafif ihmâli ile sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünü ihlâl etmişse ve ayrıca illiyet bağı mevcutsa ihmâlin derecesine göre sigorta tazminatından veya bedelinden indirim yapılacaktır. Buna karşılık sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise ve ayrıca illiyet bağı mevcutsa sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkacak; illiyet bağı yoksa sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini ödeyecektir. Böylece uyuşmazlık hâlinde hâkim tarafından öncelikle sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünü ihlâl edip etmediği, ihlâl etmişse bu ihlâlin sigortacı tarafından rizikonun gerçekleşmesinden önce mi yoksa sonra mı öğrenildiği, sonra öğrenilmiş ise sigorta ettirenin kusurunun derecesi ve bu ihlâlin sigorta tazminatının veya bedelinin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edip etmediği (illiyet bağı) araştırılarak sonucuna göre karar verilecektir.
22. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında 11.02.2013 tarihli ve bir yıl süreli Gelir Koruma Sigortası Sözleşmesi yapıldığı, sözleşme yapıldığı sırada davacının ...Yapı Malzemeleri A.Ş.’ye ait işyerinde Kurumsal Risk ve Kontrat Yönetim Müdürü olarak çalıştığı, davacının iş sözleşmesinin 17.07.2013 tarihinde iflas nedeniyle feshedildiği, davacının sigorta sözleşmesi kapsamında tazminat talebinin ise sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünün kasten ihlâl edildiğinden bahisle reddedildiği anlaşılmaktadır.
23. Sözleşmenin yapıldığı 11.02.2013 tarihinde davacının ...Yapı Malzemeleri A.Ş.’ye ait işyerinde Kurumsal Risk ve Kontrat Yönetim Müdürü olarak çalıştığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dosya kapsamından ...Yapı Malzemeleri A.Ş. tarafından 07.02.2013 tarihinde İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/21 E. sayılı dosyası ile iflasın ertelenmesi davası açıldığı, anılan şirket hakkında 16.07.2013 tarihinde iflas kararı verildiği anlaşılmaktadır. ...Grubunun yönetim kurulu başkanı tarafından 11.02.2013 tarihinde saat 21.45’te Türkiye’de finansal zorluk içinde oldukları, yeniden yapılanma içerisine girmeleri gerektiği açıklanmış; 12.02.2013 tarihinde saat 18.58’de ise Türkiye’deki tüm çalışanlarına şirketin ekonomik buhran yaşadığı, zarar eden mağazalarının kapatılmasının zorunlu olduğu, zararların telafi edilebilecek düzeylerin çok üzerinde bulunduğu konularında ve iflas erteleme talebi hakkında e-mail aracılığıyla bilgilendirme yapılmıştır. Yine 12.02.2013 tarihli “www.sondakika.com.tr” ile “www.milliyet.com.tr” isimli haber sitelerinde ...Yapı Malzemeleri A.Ş.’nin iflas erteleme davası açtığına ve ...AG’nin Türkiye’deki mağazalarını kapatarak ülkeden çekileceğine ilişkin haberler yer almıştır.
24. Davacının dosya kapsamında yer alan görev tanımında; hukukî işlemlerin şirket hedeflerini destekleyecek şekilde iş odaklı olarak yürütülmesi, şirketin hukukî danışmanlık gerektiren tüm faaliyetlerinde destek sağlanması, tüm davaların takibi ve hükümlerin muhasebe yönetimine rapor edilmesi, şirketin finansal ve itibari zararlara karşı korunması için önleyici tedbirlerin alınması ve uygulanması, sağlık sigortaları da dâhil olmak üzere tüm sigorta ile ilgili süreçlerin anlaşmalı broker aracılığıyla yönetilmesi, aylık olarak risk raporlarının izlenmesi, genel müdürlük ve mağazalar için dışarıdan alınan tüm hizmetlerin takibinin yapılması, tüm şirketin filo araç kiralama sözleşmeleri ve destek hizmet sözleşmelerinin yönetilmesi, tüm şirket varlığı kullanıcılarını yasal değişiklikler hakkında bilgilendirilmesi, genel müdürlük binasının genel koşullarının kontrol edilmesi gibi görevler yer almaktadır. Bu kapsamda davacının sözleşme tarihi itibariyle şirketin malî durumunun kötü olduğunu, iflas erteleme davası açıldığını, şirketin Türkiye’deki mağazalarını kapatmak istediğini işyerinde çalıştığı pozisyon gözetildiğinde bilmemesi mümkün değildir.
25. Bu itibarla her ne kadar davacının sözleşme öncesinde beyan yükümlülüğü konusunda aydınlatıldığı hususu davalı tarafından ispat edilememiş ise de davacının çalıştığı pozisyon gözetildiğinde sözleşmenin yapılması sırasında çalıştığı şirketin ekonomik olarak zor durumda olduğunu ve ileride işsiz kalabileceğini bildiği, bu hususu sözleşmeden önce kasıtlı olarak sigortacıya bildirmeyerek beyan yükümlülüğünü ihlâl ettiği, bu hususun beyan edilmesi hâlinde sigortacının sözleşmeyi yapmayacağı veya başka koşullarda yapacağı, dolayısıyla ihlâlin rizikonun gerçekleşmesinde etkili olduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla TTK’nin 1439/2 maddesi gereğince sigortacının tazminat ödeme borcunun ortadan kalktığı gözetilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; sözleşmenin iflas erteleme davası derdestken düzenlendiği, henüz iflas kararı yokken ve iflas erteleme davası sonucunda iflas kararı verilip verilmeyeceği bilinmezken davacının işsiz kalacağını bildiğinden veya bilmesi gerektiğinden bahsedilemeyeceği, kaldı ki sözleşmenin yapılmasından sonra davacının çalıştığı şirket tarafından çalışanlara yapılan bilgilendirmede iş sözleşmelerinin feshedilebileceğine yönelik hiçbir açıklamanın yer almadığı, iş akdinin işverenin iflası nedeniyle feshedilmesinin teminata kapsamında olduğu, bu itibarla davacının beyan yükümlülüğünü ihlâl etmesinin söz konusu olmadığı, dolayısıyla direnme kararının uygun olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
27. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.11.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava, gelir koruma sigorta poliçesine dayalı tazminat davasıdır.
Taraflar arasında 11.02.2013 başlangıç, 11.02.2014 bitiş tarihli, istek dışı işsizlik ve geçici iş göremezlik teminatı da bulunan Gelir Koruma Sigorta Poliçesi düzenlenmiş özel şartlar 3.3.1 maddesinde istek dışı işsizlik teminatı verilmiş, işyerinde çalışırken istem dışı olarak, herhangi bir kasıt ve kusur olmaksızın işsiz kalma hâlinin güvence altına alındığı belirtilmiştir. 5.3.2/e maddesinde sigortalının iş sözleşmesinin işveren tarafından ilgili mevzuatı veya iş sözleşmesine göre haklı veya geçerli nedenlerle feshedilmesi hâli istek dışı işsizlik teminatı kapsamı dışında sayılmıştır.
Mahkemece, davacının çalıştığı şirketin iflasına karar verilmesi nedeniyle iş akdinin feshedildiği ve sigorta teminatı kapsamında olduğu kabul edilerek, davanın kabulü ile 30.000TL tazminatın faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece onanan karar, karar düzelme istemi sonucu oyçokluğuyla bozulmuş, direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiş, Hukuk Genel Kurulunun bozma kararına aşağıdaki gerekçelerle katılınmamıştır.
Gelir koruma Sigorta Poliçesi 11.02.2013 tarihinde düzenlenmiş, başlangıç saati öğlen 12.00’dir. Davacının, iflas eden ...Yapı Malzemeleri A.Ş.’nin işyerinde finans müdürü olup, hizmet sözleşmesinde görev tanımında, kurumsal risk-kontrat yönetim müdürü olduğu, kurumsal rolü, sorumluluk alanları belirlenmiştir. 19.07.2013 tarihinde ihtirazi kayıtla tebliğ alan davacıya, Anadolu 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/21 E. Sayılı dosyasında 16.07.2013 tarihinde şirketin iflasına karar verildiğinden, iş sözleşmesinin zorunlu nedenle feshedildiği yazılı bildirimi yapılmıştır. 18.07.2013 tarihli çalışanlara gönderilen bilgilendirme yazısında “Şirketin Almanya’daki yönetim kurulu başkanının 11.02.2013 tarihinde Türkiye saati ile 21:45’de Türkiye’de finansal zorluk içinde oldukları ve yeniden yapılanma içerisine girmeleri gerektiğini açıkladığı, 12 Şubat 2013 tarihinde saat 18:58’de Türkiye’deki çalışanlarımıza bu yeniden yapılandırma sürecini ve iflas erteleme talebinde bulunduğumuzu açıkladık, Yönetim Kurulu Başkanının açıklaması ektedir.” şeklinde bilgilendirme yapılmış, 12 Şubat 2013 tarihinde 18:58’de çalışanlara bilgilendirme olarak gönderilen yazıda şirketin hızlı bir değişim sürecinden geçtiği, Türk Ticaret ve İflas Kanunları uyarınca iflas erteleme talebinde bulunulduğu, bu talebin kabul edilerek koruma altına alındıkları, şirketin operasyonel anlamda mutad ticari faaliyetine devam edeceği, bu süreçte iş modelinde bir kısım değişiklikler olacağı ve özellikle stratejik olarak bayii ağı ve büyüme ve şirketin eski günlerine dönmesi hedefleneceği duyurulmuştur.
Pratiker Yapı Malzemeleri A.Ş. ile ilgili www.sondakika.com.tr adresinde ve www.milliyet.com.tr adresinde yer alan haberlerin 12.02.2013 10:54 ve 09:58 tarih ve saatlerinde olduğu ve Pratiker’in Türkiye’deki mağazalarını kapatarak ülkeden çıkacağı haberlerine yer verildiği görülmüştür.
İflas erteleme davasının 07.02.2013 tarihinde açıldığı, Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/21 E. sayılı dosyasında 16.07.2013 tarih, saat 12:27 itibariyle iflasın açılmasına karar verildiği 30.07.2013 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davacı iş akdinin feshinden sonra işsizlik sigorta tazminatı talep etmiş, 22.07.2013 tarihli yazılı cevapta, sigorta sözleşmesi yapılırken sigortalı tarafından bilinen veya bilinmesi gereken nedenlerle işsizliğin gerçekleştiği ve teminat dışı hâl bulunduğu gerekçesiyle talebi reddedilmiştir.
Poliçe 11.02.2013 tarih, saat 12:00’de düzenlenmiş, 18.07.2013 tarihinde ilgili makamlara yapılan açıklamada, yönetim kurulu başkanının 11.02.2013 tarihinde Türkiye saatiyle 21.45’de Türkiye’de finansal zorluk içinde olunduğu ve yeniden yapılanma sürecine girdiğini açıkladığı, 12.02.2013 tarih, 18:58’de de yeniden yapılandırma süreci ve iflas erteleme talebinde bulunduklarının açıklandığı belirtilmiştir. 12.02.2013 tarih, 18:58’deki çalışanlara yapılan açıklamada da iflas erteleme talebinde bulunulduğu, büyüme ve eski günlere dönmenin hedeflendiği belirtilmiştir. Gelir Koruma Sigorta Poliçesinin düzenlendiği tarihi ve saat, bu açıklamalardan daha öncedir. Poliçenin, iflas erteleme davası derdestken düzenlendiği, henüz iflas kararı yokken ve iflas erteleme davası sonucunda iflas kararı verilip verilmeyeceği bilinmezken düzenlendiğinden, sigortalının poliçe tanzim edilirken bildiği veya bilmesi gereken nedenlere bağlı işsizliğin söz konusu olduğu, bu nedenle poliçenin özel şartlar 5.3.2.d. maddesindeki teminat dışı hâlin bulunduğu söylenemez. Davalı Sigorta Şirketince, davacının teminat tazmin talebinin reddi gerekçesi yerinde değildir. Davacının iş akdinin 16.07.2013 tarihinde şirketin iflasına karar verildiğinden zorunlu nedenle feshedildiği bildirilmiştir. Poliçenin özel şartlar 5.3.2.d maddesine göre, işsizlik ve gelir kaybının nedeninin poliçe tanzimi sırasında sigortalıca bilinmesi veya bilinmesi gerekmesi gerçekleşmelidir. İşsizlik, şirketin iflası nedeniyle iş akdinin feshiyle gerçekleştiğine göre, iflas hususunun poliçe tanzimi sırasında bilinmesi gerekmektedir. Davacının iş tanımına göre şirketin ekonomik durumunu bildiği veya bilebilecek durumda olduğu ileri sürülmekte ise de, davacı iflas erteleme davası olduğunu bilmek durumunda olup, şirket çalışanlarına yapılan açıklama aynı gün poliçe tanzimi saatinden çok sonra 21:45’dedir. Kaldı ki, bu açıklamada, yeniden yapılanma süreci anlatılmış ve iflas erteleme talebinde bulunulduğu açıklanmıştır. Ertesi günkü 12 Şubat 2013 18:58’deki açıklama da, iflas erteleme talebi bilgisini veren ve şirketin büyüme ve eski günlerine dönmesinin hedeflendiğine dair bir açıklama olup, çalışanlara, iş akitlerinin feshedilebileceği, işsiz kalabilecekleri zannı veren açıklamalar değildir. Bu nedenlerle, poliçe tanzim edilirken, iflas erteleme talebi sonucunda mahkemenin iflas kararı vereceği belli olmadığı gibi, bilinmesi de mümkün değildir. Poliçe tanzim edilirken, daha sonra iş akdi feshedilerek işsiz kalınacağının bilindiği, bilinmesi gerektiği ispat edilmemiştir. İstek dışı işsizlik, istem dışı ve herhangi bir kasıt veya kusur olmaksızın işsiz kalma olarak tanımlandığına göre, davacı sigortalının kast ve kusuru olmaksızın işsiz kaldığı sabit olmuştur. Özel şartlar 5.3.2.e maddesinde sigortalının iş sözleşmesinin işveren tarafından ilgili mevzuata veya iş sözleşmesine göre haklı ve geçerli nedenlerle feshedilmesi hâli de teminat dışı olup, buradaki haklı ve geçerli neden işçinin kusuru veya kastına dayalı fesih nedenidir. İşverenin iflası, bu madde kapsamına girmemektedir. Aksi düşünülürse, poliçe yürürlükte iken meydana gelen iflas hâlinde hiçbir şekilde işsizlik teminatı verilemeyecektir. İş Hukukuna göre işverenin iflası, iş sözleşmesinin feshi için geçerli haklı neden sayılabilir. Ancak poliçe özel şartları bakımından işverenin iflası, haklı ve geçerli bir nedenle iş sözleşmesinin feshi ve teminat dışı hâl olmayıp, istek dışı işsizlik tanımı ve teminatı kapsamındadır. 6102 sayılı TTK 1435. madde şartları gerçekleşmemiş, ayrıca Sigorta Şirketi 1439 ve 1440 maddeleri uyarınca cayma hakkını kullanmamış, primleri tahsil etmiştir.
Tüm bu nedenlerle, direnme kararı uygun olup, dosyanın miktar yönünden temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesi görüşünde olduğumuzdan Sayın Çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyoruz.