Logo

Hukuk Genel Kurulu2018/124 E. 2021/1490 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında takdir edilen iştirak ve yoksulluk nafakası miktarlarının fazla olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları ve hakkaniyet kuralları gözetilerek takdir edilen iştirak ve yoksulluk nafakası miktarlarının yerinde olduğu değerlendirilerek direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen "boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gaziantep 5. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 19.12.2013 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 21.09.2012 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının olduğunu, davalının davacıya sürekli küfür ettiğini, şiddet uyguladığını, ziynet eşyaları yüzünden boğazına sarılarak öldürmeye teşebbüs ettiğini, polis yardımı ile kurtulduğunu ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 1.000TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 1.000TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 200.000TL maddi, 200.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili 20.01.2014 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, müvekkilinin de boşanmayı istediğini, ancak boşanmaya sebep olan olaylarda davacının kusurlu olduğunu, davacının davalıya hakaret ettiğini, küçük düşürdüğünü, aşağılayıcı davrandığını ileri sürerek müvekkili yararına 50.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. Gaziantep 5. Aile Mahkemesinin 29.01.2015 tarihli ve 2013/952 E., 2015/77 K. sayılı kararı ile; erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, tehdit ettiği, baba evine bırakarak arayıp sormadığı, buna karşılık kadının da evlilik birliği içerisinde eşini aşağıladığı, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu ve kadın eşin boşanmayla yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 350TL tedbir-500TL iştirak, kadın yararına 500TL tedbir-650TL yoksulluk nafakası ile 30.000TL maddi ve 25.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 17.12.2015 tarihli ve 2015/9368 E., 2015/24401 K. sayılı kararı ile;

‘’… Hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşüldü:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre küçüğün ihtiyaçlarına nazaran küçük için takdir edilen iştirak nafakası ve davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası fazladır. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

3-Davalı erkeğin maddi ve manevi tazminat talebi olduğu halde, bu talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması doğru olmamıştır,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

8. Gaziantep 5. Aile Mahkemesinin 05.04.2016 tarihli ve 2016/122 E., 2016/303 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; davalının tazminat talepleri hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olmasının sonuca bir etkisi bulunmasa da usulü bir eksiklik olması dolayısıyla bu yönden yapılan bozmaya uyularak davalı erkek eşin tazminat taleplerinin reddine, ancak duruşmada tarafların bizzat görülmesi üzerine takdir edilen iştirak ve yoksulluk nafaka miktarlarının hakkaniyete uygun olduğu, ülkedeki asgari ücret ve yaşam standartları dikkate alındığında takdir edilen nafakaların fazla olmadığı, erkek eşin ailesine ait nakliye şirketinde çalıştığı, kadının ise çalışmadığı gerekçesiyle iştirak ve yoksulluk nafaka miktarları yönünden direnme karar verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

9. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile nafakanın niteliği de gözetildiğinde takdir edilen iştirak ve yoksulluk nafaka miktarlarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların incelenmesinde yarar görülmektedir.

12. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Geçici önlemler” başlıklı 169. maddesi “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır” hükmünü içermektedir. Bu madde gereğince alınacak geçici önlemlerden birisi de nafaka olup, hâkim yargılama sırasında talebe bağlı olmaksızın eş ve çocuk için uygun miktarda tedbir nafakasına hükmeder. Boşanma kararının kesinleşmesi ile bu nafakalar koşulları var ise eş için yoksulluk, çocuk için ise iştirak nafakası olarak devam eder.

13. Türk Medeni Kanunu’nun “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175. maddesi ile “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 1998/688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 2007/275 K.; 20.06.2019 tarihli ve 2017/2-2424 E., 2019/751 K. sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi malî kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.

14. Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, sosyal ve ahlâki düşünceler yer almaktadır. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk, T./Ateş, D., Aile Hukuku, C. 2, İstanbul 2019, s. 302).

15. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünüldüğünden, yoksulluk nafakasının amacı hiçbir zaman nafaka alacaklısını zenginleştirmek olamaz. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve ahlaki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini göstermektedir. Dolayısıyla boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacını taşıyan yoksulluk nafakası, hiçbir surette nafaka yükümlüsüne yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmamalıdır.

16. Uyuşmazlığa konu iştirak nafakası kavramını açıklamadan önce belirtmek gerekir ki; TMK'nın 185. maddesinin 2. fıkrası uyarınca eşler; birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. İşte iştirak nafakası, boşanma, ayrılık veya evlenmenin butlanına karar verildikten sonra velâyet hakkı kendisine bırakılmayan eşin velâyet hakkı verilen eşe, çocuğun bakımı ve eğitim giderleri için malî gücü oranında yaptığı katkıdır. Nitekim bu husus, Kanun’un 182. maddesinin 2. fıkrasında “…Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır” şeklinde ifade edilmiştir.

17. İştirak nafakası ile ilgili diğer yasal düzenlemelerin incelenmesine gelince; TMK'nın 330. maddesine göre, iştirak nafakası çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri; diğer bir ifade ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları gözetilerek belirlenir. Bunun yanında iştirak nafakası miktarının her zaman yeniden belirlenmesi de mümkündür. Nitekim TMK'nun “Durumun değişmesi” başlıklı 331. maddesi “Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır” hükmünü içermektedir. Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere çocuğun korunmasını amaçlayan iştirak nafakası davalarında hâkim; ana baba veya çocuğun durumlarının değişmesine bağlı olarak iştirak nafakasının miktarını somut olayın özelliklerine göre her zaman miktarın artırılmasına, azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.

18. Eldeki davaya gelince; tarafların 21.09.2012 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten 31.07.2013 tarihli Öykü isimli bir çocuklarının bulunduğu, kadının ev hanımı olduğu, ailesi ile yaşadığı ve geçimini ailesinin sağladığı, erkeğin ise 11.02.2014 tarihli sosyal ve ekonomik durum tahkikat tutanağında aylık gelirinin tespit edilemediği ancak “Şahade Nakliyat aile şirketinde” çalıştığının belirtildiği, konu hakkında davalı tanığı Bilal Egin’in “davalı şu an tır garajında muhasebeye bakıyor” şeklinde beyanda bulunduğu, mahkemece şirket unvanı ve ortakları yönünden yapılan araştırma sonucunda dosya içerisine alınan Gaziantep Ticaret Sicil Müdürlüğünün 19.08.2014 tarihli yazısına göre unvanın “Şahade Uluslararası Taşımacılık Ticaret Limited Şirketi” olarak belirtildiği, hissedarlarının ise aile nüfus kayıt örneği üzerinde davalının erkek kardeşleri olan Ahmet Şahade, Mesut Şahade ve Yusuf Şahade oldukları dolayısıyla direnme kararında da isabetle değinildiği üzere erkeğin ailesine ait uluslararası nakliye şirketinde çalıştığı anlaşılmıştır.

19. Üzerinde önemle vurgulanması gereken bir diğer husus da; maddi olayın tespitine ilişkin temyiz denetiminin “duruşmada tarafların durumunu gören” derece mahkemelerinin “sözlülük, doğrudan doğruyalık ve yüzyüzelik ilkeleri” uyarınca elde ettikleri delilleri vicdani kanaatleri ile serbestçe takdir ederek, varılan sonucun hangi nedenlerle hukuk kurallarına, akla, mantığa, genel hayat tecrübelerine ve hayatın olağan akışına uygun olduğuyla ilgili yaptığı maddi vakıa değerlendirmelerinin de, somut olayda adaleti gerçekleştirme ve doğru bir hüküm oluşturma ile yükümlü olan Yargıtayca dikkate alınmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekmektedir.

20. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflara ait malî ve sosyal durum araştırma tutanakları, tanık ifadeleri, taraf beyanları, yerel mahkemece yapıldığı belirtilen taraflara ilişkin gözlemler dikkate alındığında, erkeğin malî durumunun eşine oranla çok iyi olduğu, ortak çocuğun hem annesi hem de babasının malî durumunun gerektirdiği yaşamı sürdürmesinin hakkaniyet kuralları gereği olduğu, aynı şekilde yoksulluk nafakasının niteliği, günün ekonomik koşulları ve ölçülülük ilkeleri gözetildiğinde yoksulluk ve iştirak nafaka miktarları yerindedir.

21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, erkeğin gelirinin tespit edilememesi nedeniyle nafaka miktarlarının fazla olduğu dolayısıyla Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle hükmün bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

22. Diğer yandan mahkemece direnme kararı öncesi verilen ilk hüküm, davalı vekili tarafından kusur belirlemesi ve tazminatlar bakımından da temyiz edilmiş ise de bu yönler Özel Dairenin onama kararı ile kesinleşmiştir. Böyle olunca davalının kesinleşen bu yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenmemiştir.

23. O hâlde, usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.11.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

.