"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “cezai şart” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 44. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 20.08.2010 tarihinde “Site/Apartman Aidatları Tahsilat Protokolü” imzalandığını, davalı tarafından bu protokol ile yıllık ortalama 1073 adet konut ve 14 dükkânın site aidatının protokolün yürürlük tarihinden itibaren iki yıl boyunca müvekkili bankaya yatırılmasının taahhüt edildiğini, ancak taahhüt edilen miktarda konut aidatının bankada toplanmasını sağlayamadığını, ayrıca protokol gereğince site sakinlerinin müvekkili banka nezdinde vadesiz mevduat hesabı açmaları yönündeki taahhüdün de gerçekleşmediğini, bu nedenle protokolün müvekkili tarafından haklı nedenle feshedildiğini, protokolün 8. maddesine göre davalının taahhütlerini yerine getirmediği takdirde 35.000TL cezai şart ödemeyi kabul ettiğini, taahhütlerini yerine getirmeyen davalının cezai şarttan sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında talebini 35.000TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; taraflar arasındaki protokole konu konutların 2010 yılı Temmuz ayından itibaren teslimine başlanıldığını, 2010 yılı Ağustos ayından itibaren sitede oturulmaya başlandığını, sitedeki doluluk oranının %40-50 civarında olduğunu, protokolün davacı banka tarafından hazırlandığını, protokolün içeriği ile ilgili herhangi bir katkıları ve taleplerinin olmadığını, davaya konu konutlarda insanların yavaş yavaş oturmaya başladığını, davacı bankanın bu durumu bilmesine rağmen sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. İstanbul 44. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.11.2012 tarihli ve 2011/370 E., 2012/213 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin iki yıl süreli olduğu ve sözleşmenin 7/5 maddesinde yıllık ortalama 1073 konut ve 14 dükkânın aidatlarının banka aracılığı ile ödenmesinin düzenlendiği, sözleşmede davalıya yüklenen edimin açıkça yıllık ortalama olarak belirtildiği, sözleşme süresinin bir yıldan fazla olması sebebi ile bu düzenlemede yıllık ortalamanın kastedildiği, açıkça yıllık ortalama olarak yapılmış bir düzenlemenin aylık ortalama şeklinde algılanamayacağı, zira davacı bankanın Türkiye'nin önde gelen büyük bankalarından biri olduğu, imzaladığı sözleşmenin içeriğini ve sözleşme şartlarını basiretli bir tacir olarak düzgün bir şekilde kayda alması gerektiği, henüz sözleşmedeki bir yıllık süre dahi dolmadan ilk altı aylık süre içerisinde davalı tarafından 1516 adet aidatın davacı bankaya yatırılmış olduğu, bu itibarla davacı tarafından sözleşmenin feshinin haksız olduğu ve cezai şart talebinin uygun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.09.2014 tarihli ve 2013/6756 E., 2014/13501 K. sayılı kararı ile; “…Dava, sözleşmenin haklı feshi nedeniyle, sözleşmede kararlaştırılan cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davacı, davalı Site Yönetimi'nin taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 7/5. maddesine göre taahhüt ettiği tutarda aidat miktarının davacı bankaya yatırılmadığını iddia etmiş, mahkemece de sözleşmenin anılan maddesinde, davalının yıllık ortalama 1073 konut ve 14 dükkânın aidatının davacı bankaya yatırılmasını taahhüt ettiği, sözleşmenin 1 yıl dolmadan 6. ayda feshedildiği, 6 ayda kararlaştırılan miktardan daha fazla paranın yatırıldığı, bu nedenle davacının sözleşmeyi feshinde haksız olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen “Site/Apartman Aidatları Tahsilat Protokolü” başlıklı sözleşmenin 2. maddesinde anılan sözleşmenin, site/apartman sakinlerinin davalıya ödeyecekleri “aidat” tutarlarının site/apartman sakinlerinin verdiği düzenli ödeme talimatına istinaden davacı bankanın belirleyeceği koşullarda ödenmesi amacıyla düzenlendiği, 10. maddesinde de işbu sözleşmenin iki yıl süreyle yürürlükte kalacağı ve protokolün bir sonraki yıl için de yürürlükte kalabilmesi için taraflar arasında anlaşmaya varılarak yenilenmesi gerektiği düzenlenmiştir. Sözleşmenin, anılan bu maddeleri birlikte yorumlandığında, davalı site yönetiminin, sözleşmenin 7/5. maddesine göre bir yılda her ay ortalama 1073 konut ve 14 dükkânın aidatlarının davacı bankaya yatırılmasını taahhüt ettiğinin kabulü gerekir. Dava konusu sözleşmede aidatların yılda bir sefer ödeneceğine dair bir hüküm bulunmadığı gibi davalı da bu yönde bir savunmada bulunmamıştır. Bu itibarla, mahkemece anılan sözleşme hükmünün yıllık ödenen aidat olarak yorumlanması suretiyle davacı bankanın sözleşmenin feshinde haksız olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış kararın bu nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.04.2016 tarihli ve 2015/918 E., 2016/241 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 7/5 maddesinin gayet açık olması karşısında sözleşmenin yorumlanması yoluna gidilmesinin uygun olmadığı, yorum yoluna gidilse dahi sözleşmeyi bizzat düzenleyen davacı banka aleyhine yorum yoluna gidilerek sözleşmedeki ibarenin "aylık ortalama" değil "yıllık ortalama" olarak yorumlanması gerektiği, kaldı ki davalının yöneticisi olduğu sitede zaten toplam 1073 konut ve 14 dükkân bulunduğu, şayet amacın aylık bu kadar aidatın yatması olsaydı ortalama şeklinde ibare kurulmaksızın tümünün aidatlarının bankaya yatırılması şeklinde bir ibare konulabileceği, bu husus dahi göz önüne alındığında sözleşmedeki "yıllık ortalama" ibaresinden bir yılda ödenmesi gereken toplam aidat bedelinin anlaşılması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının yönetimini üstlendiği sitede toplam 1073 konut ve 14 dükkânın bulunması karşısında taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 7/5 maddesinde yer alan “yıllık ortalama 1073 konut ve 14 dükkânın aidatlarının banka aracılığıyla ödenmesinin sağlanması” ibaresindeki “yıllık ortalama” kavramının “aylık ortalama” olarak yorumlanmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “sözleşmenin yorumlanması” kavramı üzerinde durulmasında fayda vardır.
13. Sözleşme ve dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 18/1 maddesi; “Bir akdin şekil ve şartlarını tayininde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmıyarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır” hükmünü haizdir. Buna göre bir sözleşmenin gerek şekil gerek içerik yönünden değerlendirilmesinde kullanılan söz ve deyimler değil, tarafların birbirine uygun gerçek iradeleri esas alınmalıdır. Sözleşmede yer alan kayıtların gerçek anlamını tarafların gerçek iradeleri bağlamında belirlemeye ve bu kayıtların hangi hukukî sonuçlara yöneldiğini tayin etmeye sözleşmenin yorumlanması denilmektedir. Dolayısıyla sözleşmenin yorumlanması, geçerli olarak kurulan, fakat uyuşmazlık konusu olan bir sözleşmenin veya bir maddesinin içeriğinin hâkimin, tarafların birbirine uygun sözleşme iradelerine göre tespit etmesi ve belirlemesidir.
14. Sözleşmenin yorumlanmasının gündeme gelebilmesi için öncelikle tarafların geçerli olarak kurulmuş bulunan sözleşmenin içeriğini birbirinden farklı anlamaları ve bu konuda aralarında uyuşmazlığın bulunması gerekir. Hâkim yapacağı incelemeler sonunda tarafların sözleşmenin objektif ve subjektif esaslı noktalarını farklı anladıkları kanısına varırsa irade beyanlarının birbirine uygun olmaması nedeniyle sözleşmenin kurulmadığına karar verebilir. Buna karşılık tarafların irade beyanları birbirine uygunsa (gerçek ve farazi uygunluk) sözleşme kurulmuş olacağından hâkim, sözleşmenin veya bir kaydının içeriğini tarafların gerçek veya farazi sözleşme iradelerine göre belirler. Zira yorumun amacı, tarafların birbirine uygun gerçek veya farazi sözleşme iradelerinin tespiti ve bu tespite göre sözleşmenin içeriğinin belirlenmesidir.
15. Sözleşme bir bütün olduğundan sözleşmenin bireysel maddeleri bütünden ayrı olarak tek başlarına yorumlanamaz. Başka bir deyişle sözleşmenin bireysel kısımları, sözleşmenin bütünü içinde ele alınarak yorumlanmalıdır. Ayrıca hâkim yorum yaparken kullanılan söz ve deyimlerin lafzi anlamları ile bağlı kalmamalı, tarafların gerçek ve farazi iradeleri araştırılmalıdır. Özellikle kullanılan söz ve deyimler sözleşmenin bütününe göre açık ve kesin değilse, muğlak ve birden çok anlama geliyorsa hâkim lafzı arka plana atmalıdır.
16. Sözleşmenin yorumlanmasında özellikle sözleşme metninde yer alan söz ve deyimlerin muğlak ve müphem olması hâlinde, sözleşme metnine yansımamakla birlikte, tarafların iradelerini belirlemeye imkân veren olgulara da başvurulmalıdır. Bu kapsamda sözleşmenin kurulması sırasında, özellikle sözleşmenin müzakeresi esnasında veya sözleşmenin kurulmasından sonra mevcut olan durumlar dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla sözleşmenin kurulduğu yer ve zaman, sözleşme görüşmeleri, tarafların bu esnada ya da sözleşme kurulduktan sonra birbirine karşı takındıkları tutum ve davranışlar, ifa hazırlıkları, sözleşmenin kurulduğu andaki menfaat durumları ve özellikle ilgili iş çevresindeki örf, adet ve teamüller sözleşmenin yorumlanmasında göz önünde tutulmalıdır.
17. Sözleşmenin yorumlanması sonrasında hâkim, olumlu ya da olumsuz bir sonuca ulaşarak taraflar arasındaki uyuşmazlık hakkında karar verir. Olumlu sonuçta hâkim, sözleşmenin veya bir maddesinin içeriğiyle ilgili uyuşmazlıkta tarafların birbirine uygun gerçek veya farazi sözleşme iradesine sahip olduklarını tespit eder ve uyuşmazlığı bu doğrultuda çözer. Buna karşılık olumsuz sonuçta hâkim, incelemeleri sonucunda tarafların birbirine uygun sözleşme iradesi bulunmadığını tespit ederse bu durumda sözleşmede boşluk olabilir ve bu boşluk şartları varsa sözleşmenin tamamlanması yoluyla doldurulur.
18. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında 20.08.2010 tarihli “Site/Apartman Aidatları Tahsilat Protokolü” düzenlendiği, anılan protokol gereğince davalı site yönetimi tarafından site sakinlerinin davacı banka nezdinde vadesiz mevduat hesabı açacakları hususunun taahhüt edildiği ve bu hesaptan otomatik ödeme talimatı verilerek aidatların davacı banka nezdindeki site yönetimi hesabına aktarılacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
19. Taraflar arasında düzenlenen protokolün 7.5. maddesi gereğince protokolün imzalanmasını müteakip davalı site yönetimi tarafından taahhütlerin zamanında ve tam olarak yerine getirilmesi ve site yönetimi tarafından protokolün yürürlüğü süresince yıllık ortalama 1073 konut ve 14 dükkânın aidatlarının banka aracılığıyla ödenmesi kayıt ve şartıyla banka tarafından site yönetimine 35.000TL ödeneceği belirtilmiş ve davalı banka tarafından site yönetimine protokol gereğince 35.000TL ödenmiştir.
20. Anılan protokolün 8. maddesinde ise cezai şart düzenlenmiş; site yönetiminin protokolde belirtilen taahhütlerinden herhangi birini tam olarak yerine getirmemesi hâlinde site yönetimi tarafından davalı bankaya 35.000TL ödeme yapılacağı kararlaştırılmıştır. Özel Daire ile mahkeme arasındaki uyuşmazlık sözleşmede yer alan cezai şarttan ziyade davalı site yönetiminin taahhütlerini yerine getirip getirmediği ve bu kapsamda protokolün 7.5. maddesinin yorumlanması noktasındadır.
21. Dosya kapsamından davalının yönetimini üstlendiği sitede toplam 1073 adet konut ve 14 dükkânın yer aldığı, sözleşmenin imzalandığı tarihte sitede oturulan 533 adet konutun bulunduğu, yine sözleşmenin davalı banka tarafından feshedildiği tarihte sitede oturulan konut sayısının 665 adet olduğu, sözleşmenin yürürlükte kaldığı altı aylık süreçte sitede oturanların yaklaşık yarısının aidatlarını davacı banka aracılığıyla ödediği anlaşılmaktadır. Davalı site yönetimi tarafından protokolün 2. maddesi gereğince site sakinlerinin davacı banka nezdinde vadesiz mevduat hesabı açacakları ve bu hesaptan otomatik ödeme talimatı verilerek aidatların davacı banka nezdindeki site yönetimi hesabına aktarılacağı taahhüt edilmiş; protokolün 7.5. maddesinde de davalı site yönetiminin bu taahhüdü “site yönetimi işbu protokolün yürürlüğü süresinde yıllık ortalama 1073 konut ve 14 dükkânın aidatlarının banka aracılığıyla ödenmesinin sağlanması” şeklinde somutlaştırılmıştır. Anılan protokolün süresinin iki yıl olduğu gözetildiğinde protokolün 7.5. maddesinde geçen “yıllık ortalama” ibaresinden neyin anlaşılması gerektiği yoruma muhtaç bir durumdur.
22. Bu itibarla yukarıda da bahsedildiği üzere sözleşmenin bir maddesinin yorumu yapılırken sözleşme metninde yer alan söz ve deyimlerin muğlak ve müphem olması hâlinde sözleşmenin bütünü göz önünde tutulmalı ve sözleşme metninin lafzından ziyade tarafların gerçek ve farazi iradeleri araştırılarak sonuca gidilmelidir. Bu kapsamda protokolün “Amaç” başlıklı 2. maddesinde site/apartman sakinlerinin yönetime ödeyecekleri aidat tutarlarının bankaya ödeneceği, “Uygulama Esasları” başlıklı 4. maddesinde de, yönetimin belirleyeceği aidat tutarlarının site/apartman sakinleri tarafından banka aracılığıyla yönetime ödeneceğinin ve bu protokol kapsamında açılmış olan hesaplardan ödemelerin gerçekleşeceğinin, müşterinin ödemesi gereken tutarları belirlenen tarihte herhangi bir ihbara gerek olmadan bankadaki hesaba yatırılacağının taahhüt edildiği ve bu kayıt ve şartla 35.000TL’nin davacı banka tarafından davalıya verildiği, site aidatlarının aylık olarak ödendiği ve protokolde aidatların yılda bir sefer ödeneceğine dair bir hüküm de bulunmadığı, 1073 konut ve 14 dükkânın aylık aidatlarını ödemeleri hâlinde protokolde “yıllık ortalama 1073 konut ve 14 dükkânın aidatlarının banka aracılığıyla ödenmesinin sağlanması” şartının gerçekleşebileceği gözetildiğinde sözleşmenin tamamı bir bütün hâlinde dikkate alınarak protokolün 7.5. maddesinde yer alan “yıllık ortalama” ibaresi “bir yılda her ay ortalama” şeklinde anlaşılmalıdır. Dolayısıyla davalı site yönetiminin taahhüdünün “bir yılda her ay ortalama 1073 konut ve 14 dükkânın aidatlarının davacı bankaya yatırılmasını taahhüt ettiği” şeklinde somutlaştırıldığı kabul edilmelidir.
23. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; taraflar arasındaki protokolün 7.5. maddesinde yer alan “yıllık ortalama” ibaresinden her yılın anlaşılması gerektiği, bu nedenle sözleşmeyi bir yıldan önce fesheden davacı bankanın cezai şart talep edemeyeceği, zira sözleşmenin feshine kadar davalı site yönetiminin taahhüdünü yerine getirmesinin imkânsız olduğu, bu itibarla direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
24. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.12.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.