Logo

Hukuk Genel Kurulu2019/488 E. 2022/321 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İş kazasından kaynaklı tazminat davasında davalı Organize Sanayi Bölgesi Yönetimi yönünden adli yargı mı yoksa idari yargı mı görevli olduğunun tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: Organize Sanayi Bölgelerinin özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olması ve İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında "idare" olarak nitelendirilemeyeceği gözetilerek, Organize Sanayi Bölgesi Yönetimi aleyhine açılan davanın adli yargıda görülmesi gerektiği gerekçesiyle yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “Maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 2. İş Mahkemesince verilen idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine ilişkin karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin murisi ...'nın işvereni olan ... Çelik Döküm San. Tic. A.Ş tarafından 03.02.2011 tarihinde döküm malzemesi götürmesi için görevlendirilmesi üzerine işverene ait araçla ... ... Organize Sanayi Bölgesi ... Caddesi üzerinde bulunan ... Hidrolik İmalat San. Tic. Ltd. Şti. adlı işyerine geldiği sırada meydana gelen patlama neticesinde hayatını kaybettiğini, olay nedeniyle ... Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada ... Hidrolik İmalat San. Tic. Ltd. Şti’nin yanı sıra patlayan tüpleri tedarik eden ... San. Tic. A. Ş. ve ... Ltd. Şti. yetkililerinin ağır kusurlu olduğunun tespit edildiğini, haklarında ... 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/256 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, işverenin işçiyi gözetme borcu bulunduğunu, davalı Bakanlıkların, Belediyelerin ve İvedik ...’nin (... ...) denetim ve kontrol görevlerini yerine getirmemek, yapı ruhsatsız binada işyeri açma ve çalıştırma izni olmadan faaliyette bulunulmasına göz yummak suretiyle hizmet kusuru işlediklerini, davalı ... Bakanlığının 2007 yılında yaptığı denetimden sonra kaza tarihine kadar iş sağlığı ve güvenliği yönünden denetim yapmadığını, işçi sağlığı ve iş güvenliğini sağlayacak tedbirleri uygulamadığını, yangın ve patlamaların meydana geldiği davalı ... Hidrolik İmalat San. Tic. Ltd. Şti'ye ait gaz tüplerini temin eden ... Gaz San.Tic. A.Ş. ve ... Ltd. Şti. işçilerine iş sağlığı ve iş güvenliği konularında eğitim verilmediğini, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca gerekli denetim ve kontrollerin yapılmadığını, ... Büyükşehir Belediyesi ve ... Belediyesinin denetleme görevlerini yerine getirmediklerinden kusurlarının bulunduğunu, ... Organize Sanayi Bölgesi yönetiminin de Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği gereği görevini yerine getirmediğini, patlamanın meydana geldiği işyerinin yanında bulunan tesisin kaçak ve ruhsatsız olduğunu, yönetmeliğe göre tesislerin yan yana açılmasının mümkün olmadığını, binlerce gayri sıhhi müessesenin bulunduğu alanda itfaiye teşkilatı ve acil müdahaleler için ambulans bulundurulmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik davacılardan ... için 2.000TL maddi, 70.000TL manevi, ... için 2.000TL maddi, 70.000TL manevi, ... için ise 40.000TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 3. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini bu nedenle idari yargının görevli olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkili idarenin hizmet kusuru ve sorumluluğunun bulunmadığını, hakkındaki davanın taraf sıfatı yokluğundan reddi gerektiğini, talep edilen tazminatların da fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

6. Davalı ... Belediyesi vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ile davacıların murisi arasında işçi-işveren veya işveren vekilliği ilişkisi bulunmadığını, müvekkilinin taraf sıfatının olmadığını, meydana gelen zarardan müvekkili idarenin sorumlu tutulamayacağını, kazanın meydana geldiği işyerinin belediye tarafından denetlenmediğini, asliye hukuk mahkemeleri nezdinde davanın görülmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

7. Davalı ... Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü (... ...) vekili cevap dilekçesinde; müvekkili aleyhine açılan davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, davacıların murisinin bölge müdürlüğü çalışanı olmadığını, ceza davalarının bekletici mesele yapılması gerektiğini, müvekkiline denetim yapılmadığı gerekçesiyle kusur yüklenemeyeceğini, yargılaması devam eden ceza davasında patlamanın tüpün dolumundan veya kullanımından meydana geldiğine yönelik beyanlar bulunduğunu, patlamının meydana geldiği işyerine ait bina yönünden yönetmeliğe aykırı bir durum bulunmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

8. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; organize sanayi bölgelerindeki işyerlerini denetleme yetkisinin belediyelere ait olmadığını, işyeri açma ve çalışma ruhsatlarının ... tarafından verildiğini, yangına süresinde ve en iyi şekilde müdahale edildiğini, müvekkili idarenin sorumluluğu bulunmadığını, sorumluluğun ... ve işveren şirkete ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

9. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; yargı yolunun caiz olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkili idarenin hizmet kusuru ve sorumluluğunun bulunmadığını, Bakanlığın mevzuat gereği üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

10. ... 2. İş Mahkemesinin 06.07.2012 tarihli ve 2012/150 E., 2012/555 K. sayılı kararı ile; davacıların murisinin işvereni ve kusuru bulunduğu iddia edilen diğer şirketler bakımından ihtiyarî dava arkadaşlığının söz konusu olduğu, aleyhine dava açılan şirketler yönünden mahkeme görevli ise de, diğer davalılar yönünden davanın hizmet kusuruna dayandırıldığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK'nın 114/b, 115/2 maddeleri gereğince davalılar ..., ..., ... Organize Sanayi Bölgesi, ... ve ... Belediye Başkanlığına aleyhine açılan davada idare mahkemesi görevli olduğundan usulden reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Bozma Kararı:

11. ... 2. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

12. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 12.09.2012 tarihli ve 2012/16920 E., 2012/14356 K. sayılı kararı ile; “..Dava, iş kazası sonucu ölen işçinin yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın idari yargıda görülmesi gerektiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Görev konusu, kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemelerce, yargılamanın her aşamasında resen ele alınması gereken bir husustur.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1.maddesine göre " İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur."

2577 sayılı İYUK'un 2/1-b bendine göre " İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları " idari yargıda görülür.

Somut olayda, davacının, davalılardan ... Belediye Başkanlığı, ..., ... ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına yönelttiği maddi ve manevi tazminat davasının "hizmet kusuruna" dayalı olması ve bu davalıların 2577 sayılı İYUK'un 2.maddesinde belirtilen "idare" niteliğinde olması nedeniyle bu davalılar aleyhine açılan davanın İYUK'un 2/1-b bendine göre "tam yargı davası" olarak idare mahkemelerinde görülmesi gerektiğine yönelik mahkemenin kabulü yerinde ise de 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu'nun 5.maddesine göre Organize Sanayi Bölgesi "özel hukuk tüzelkişiliği" olup davalılardan ...'in (... Organize Sanayi Bölgesi) 2577 sayılı Yasa kapsamında "idare" olarak nitelendirilmesi mümkün bulunmadığından bu davalı aleyhine açılan davanın "adli yargıda" görülmesi gerektiği halde mahkemece yerinde olmayan gerekçe ile davalılardan ... aleyhine açılan davanın da idari yargıda görülmesi gerektiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

13. ... 2. İş Mahkemesinin 10.05.2013 tarihli ve 2012/1174 E., 2013/597 K. sayılı kararı ile; gayri sıhhi müesseseler ile umuma açık istirahat ve eğlence yerlerini ruhsatlandırma ve denetleme görevinin 13.07.2005 tarihine kadar belediyelerde iken 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 85/h maddesinde ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 4. maddesinin 6. fıkrasında 03.07.2005 gün ve 5393 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile yapılan değişiklikle bu görevin belediyelerden alınarak Organize Sanayi Bölgelerine verildiği, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ve Organize Sanayi Bölgeleri Yönetmeliği dikkate alındığında Organize Sanayi Bölgelerince verilen hizmetlerin bir kısmının kamusal nitelik taşıdığı ve idare hukuku ilke ve kurallarına göre idari işlem ve eylem niteliğinde olduğu, Danıştay 10. Dairesinin 16.12.2009 tarihli ve 2009/5590 E., 2009/10533 K. sayılı kararında da Organize Sanayi Bölgelerince verilen hizmetlerin bir kısmının kamusal nitelik taşıdığına değinildiği, bir işlemin idari işlem niteliğinde olup olmadığının belirlenmesinde işlemi gerçekleştiren tüzel kişiliğin yanında tek taraflı olarak kamusal gücün kullanılmak suretiyle gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine de bakılması gerektiği, dava konusu somut olayda davacı tarafın davasını hizmet kusuruna dayandırdığı, Organize Sanayi Bölgesi bakımından tek taraflı ve kamusal güç kullanılmak suretiyle yapılması gerekli işlem ve denetimlerin yapılmadığının iddia edildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

14. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

15. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; iş kazasından kaynaklı tazminat istemli eldeki davada, davalı ... Organize Sanayi Bölgesi Yönetimi yönünden adli yargı mı idari yargının mı görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

16. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

17. Ülkemizde yargı yolları anayasa yargısı, idari yargı ve adli yargı şeklinde üç ana grupta sınıflandırılmış olup idari yargı; idarenin, idare hukuku alanındaki idari faaliyetlerinden doğan uyuşmazlıkların çözümü ile ilgili karar veren veya bireyler ile idare arasındaki hukukî anlaşmazlıkları çözmeye çalışan yargı birimi olarak tanımlanabilir.

18. 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun ile 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda (İYUK), bölge idare mahkemesi, idare mahkemesi ve vergi mahkemelerinin işleyişi ile ilgili genel hükümler düzenlenmiş, idari dava türleri, idari yargı yetkisinin sınırı ile idare mahkemesinin görevlerinin ne olduğu açıkça belirlenmiştir. İYUK'un “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesi;

"İdari dava türleri şunlardır:

a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.

2. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler.

3. (Mülga: 2/7/2018 - KHK-703/185 md.) " şeklinde düzenlenmiştir.

19. Diğer taraftan mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllere dava şartları denir.

20. Dava şartlarının amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır (Kuru, Baki : İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s. 190).

21. Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 1. maddesine göre mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. Anılan Kanun’un 114. maddesinin 1. bendinin (b) alt bendi gereğince yargı yolunun caiz olması dava şartı olup 115. maddesine göre ise mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.

22. Adli yargı kolu kapsamına girip hukuk mahkemelerinde görülmesi gerekli olan davalarda görev, genel olarak HMK ve 5235 sayılı Kanun’da düzenlenmiş, ticaret mahkemelerinin görevine ise 6102 sayılı Kanun’da yer verilmiştir. Özel mahkemelerin görev ve yetkisi ise ilgili özel kanunlarında yer almıştır. Yargı yolu gibi görev de kamu düzenine ilişkin bir husus olup res'en araştırılır.

23. Gelinen bu noktada iş mahkemelerinin görevine kısaca değinilmelidir. Dava tarihinde yürürlükte olan mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun (5521 sayılı Kanun) 1. maddesine göre;

“İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.

Bu mahkemeler:

A) (Mülga: 18/10/2012-6356/81 md.)

B) İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakarlar”.

24. Diğer taraftan 25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 5. maddesinde iş mahkemelerinin görevi;

“İş mahkemeleri;

a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,

b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4'üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya ... İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,

c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.

25. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Ölüm veya vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan zararların tazmini davalarında görev” başlıklı 3. maddesi Anayasa Mahkemesinin 16.02.2012 tarihli ve 2011/35 E., 2012/23 K. sayılı kararı ile; “…Dava konusu kuralla, sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararların ve ölüm nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmini konusu kapsama alınmakta ve bu tazminat davalarına bakma görevi asliye hukuk mahkemelerine verilmektedir. Buna göre, aynı idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlar kapsama alınmadığından, sorumluluk sebebi aynı olsa da bu zararların tazmini davaları idari yargıda görülmeye devam edecek, bu durumda, idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesi yargılamanın bütünlüğünü bozacaktır. Ayrıca iki ayrı yargı kolunda görülen davalarda, idarenin sorumluluğu, bu sorumluluğun kapsamı, idarenin tazmin yükümlülüğü konularında farklı sonuçlara ulaşılabilecektir. Esasen idare hukukunda var olan hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kavramları, kişilerin gördüğü zararların tazmininde kullanılan ve kişilerin idare karşısında korunma kapsamını genişleten kavramlardır. İdare hukukunda, idarenin hiçbir kusuru olmasa da sosyal risk, terör eylemleri, fedakârlığın denkleştirilmesi gibi kusursuz sorumluluğa ilişkin kavramlara dayanılarak kişilerin uğradığı zararların tazmin edilmesi mümkündür. Özel hukuk alanındaki kusursuz sorumluluk halleri ise belirli konular için düzenlenmiş olup sınırlıdır. İdarenin idare hukuku esaslarına dayanarak tesis ettiği tartışmasız bulunan eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlara ilişkin davaların idari yargı yerlerinde görülmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu nedenle, yukarıda belirtildiği gibi aynı idari eylem, işlem veya sorumluluk sebebinden kaynaklanan zararların tazminine ilişkin davaların farklı yargı yerlerinde görülmesinde kamu yararı ve haklı neden olduğu söylenemez…” gerekçeleriyle Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiştir.

26. Konuyla ilgisi bakımından Organize Sanayi Bölgeleri Yönetiminin hukukî statüsü irdelenmelidir.

27. 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu'nun amacının düzenlendiği 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacı organize sanayi bölgelerinin kuruluş, yapım ve işletilmesi esaslarını düzenlemektir.” kapsamının düzenlendiği 2. maddesinde ise “ Bu Kanun, organize sanayi bölgelerinin ve ... Üst Kuruluşunun oluşumunu, organlarını, işleyişini, yönetim ve denetimini düzenleyen hükümler ile bunlarla ilgili kişi ve kuruluşların görev, yetki ve sorumluluklarını belirleyen hükümleri kapsar.” düzenlemesi mevcuttur.

28. Yine aynı Kanun'un “nitelikleri” başlıklı 5. maddesi; “..., müteşebbis heyetin veya genel kurulun vereceği karar üzerine yönetim kurulunun başvurusu üzerine Bakanlıkça verilen kamu yararı kararı ve sınırları belirlenmiş yetki çerçevesinde kamulaştırma işlemleri (…) yaptırabilen bir özel hukuk tüzel kişiliğidir. ...” hükmünü içermektedir. Bu düzenleme nedeniyle ... Organize Sanayi Bölgesi Yönetiminin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında "idare" olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.

29. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 09.04.2014 tarihli ve 2013/21-765 E., 2014/510 K. sayılı kararıda da aynı yönde olup, Uyuşmazlık Mahkemesinin 26.01.2015 tarih 2014/1089 E., 2015/4 K. ile 08.07.2019 tarihli ve 2019/399 E., 2019/442 K. sayılı kararlarında da Organize Sanayi Bölgesi Yönetiminin taraf olduğu uyuşmazlıkların çözümünün adli yargının görev alanında bulunduğu belirtilmiştir.

30. Somut olayda; davacılar murisinin ... Organize Sanayi Bölgesinde bulunan dava dışı ... Hidrolik İmalat San. Tic. Ltd. Şti. adlı işyerinde meydana gelen patlama neticesinde hayatını kaybetmesi nedeniyle eldeki iş kazasından kaynaklanan maddi manevi tazminat istemli dava açılmıştır.

31. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı ... Organize Sanayi Bölgesi Yönetiminin "özel hukuk tüzel kişiliği" olduğu İYUK kapsamında "idare" olarak nitelendirilmesinin mümkün bulunmadığı bu nedenle aleyhine açılan davanın "adli yargıda" görülmesi gerektiği açık olup davalı Yönetimin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle davada idari yargının görevli olduğunun kabulüne olanak bulunmamaktadır.

32. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

33. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.03.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.