"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki "kullanım kadastrosuna itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Beykoz Kadastro Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı asıl dava dilekçesinde; ... ili, ... ilçesi, ... köyü yapılan 106 ada 1 parsel, 115 ada 4 ve 5 parsel, 106 ada 4 parselin kendi fiili kullanımında olduğunu, tespit tutanağında edinme sebebi ve beyanlar hanesinde başka kişilerin isimlerinin yazıldığını ileri sürerek mevcut şerhlerin iptali ile lehine kullanıcı şerhi verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi uyarınca davaya konu taşınmazlar Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığını, Hazine adına tescil edileceğini, bu nedenle açılan davayı kabul etmediklerini ve davanın reddini savunmuştur.
6. Davalılar ... ve ... ’a dava dilekçesi usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen cevap dilekçesi sunmamışlar, yargılama aşamasında; dava konusu yerlerin babalarına ait olduğunu, şu anda da yerlerin mirasçılar tarafından kullanıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
7. Dahili davalılar ..., ..., ... ve ... ’a dava dilekçesi usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen cevap dilekçesi sunmamışlar, yargılama aşamasında; dava konusu yerlerin ... kaldığını, ... üç oğlu ile iki kızının olduğunu ve 1979 yılında öldüğünü, mallarının paylaşıldığını, 2/B arazilerinin de paylaşıldığını, davacıya da yer yazıldığını beyan etmişlerdir.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:
8. Beykoz Kadastro Mahkemesinin 22.12.2015 tarihli ve 2010/136 E., 2015/169 K. sayılı kararı ile; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 5831 sayılı Kanun ile değişik Ek-4. maddesi uyarınca yapılan kullanıcı belirleme kadastro çalışmaları sırasında oluşturulan Beykoz ilçesi, ... Köyü, 115 ada 4 ve 5 parsel, 106 ada 1 ve 3 parsel ve 105 ada 13 parsel sayılı taşınmazların davacı ve davalıların ortak murisi olan ...'dan kaldığı, davacının üzerine sadece 106 ada 1 parsel sayılı hissenin yazıldığı, her ne kadar bir kısım tanıklarca paylaşımdan bahsedilmiş ise de bu paylaşıma ait herhangi bir yazılı belgeye ulaşılamadığı, taraflar arasında geçerli bir paylaşım yapılmadığı, bu paylaşıma uygun fiili bir kullanımın da bulunmadığı gerekçesiyle davacının davasının miras hisseleri oranında kabulüne, çekişmeli 106 ada 1 parsel yönünden davanın reddine, çekişmeli taşınmazın tespit gibi tesciline, beyanlar hanesinin aynen bırakılmasına, çekişmeli 115 ada 4 ve 5, 106 ada 3 ve 105 ada 13 parseller yönünden ise davanın muris ... Aslan'dan gelen miras payı oranında kabulüne, fazlaya ilişkin isteminin reddine, 106 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi 2/B vasfı ile Hazine adına tapuya tespit ve tesciline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.06.2017 tarihli ve 2017/2803 E., 2017/3918 K. sayılı kararı ile;
“…1- Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı ... vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle çekişmeli 106 ada 1 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına,
2- Çekişmeli 106 ada 3, 115 ada 4 ve 5 parsellere ilişkin hükme yönelik temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede;
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekili ile davalı Hazine'nin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 1. maddesi uyarınca Kadastro Hakimi, doğru, infazı kabil, infaz sırasında tereddüt oluşturmayacak şekilde ve çekişmeli taşınmaz hakkında sicil oluşturmaya elverişli bir karar vermek zorundadır. Mahkemece, çekişmeli taşınmazda davacı ile kadastro sırasında lehine şerh verilen kişiler adına iştirak halinde zilyetlik şerhi oluşturulmasına karar verilmesinden sonra "(tamamı 5 hisse itibariyle 1/5 hissesi )" şeklinde açıklama yazılması hükmün infazı sırasında tereddüt yaratacak nitelikte olup bu husus bozma nedeni ise de; hatanın düzeltilmesi yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden hükmün 3, 4 ve 5 numaralı fıkralarında yer alan " ... evlatları ... ve ... ve ... (tamamı 5 hisse itibariyle 1/5 hissesi )'ın iştiraken " ibaresinin hükümden çıkarılarak yerine “ 2/5 hissesi ... evladı ..., 2/5 hissesi ... ve 1/5 hissesi ise ...'ın " ibaresinin eklenerek hükmün temyiz edenlerin sıfatına göre düzeltilmiş bu şekli ile onanmasına,
3- Çekişmeli 105 ada 13 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükme yönelik temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede;
a- Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı ... vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddine;
b- Davalı Hazine vekilinin temyizine gelince; Mahkemece, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan değerlendirme ve varılan sonuç hatalı olmuştur. 3402 sayılı Kanun'un Ek-4. maddesi ve 6292 sayılı Kanun'un amacı göz önüne alındığında, beyanlar hanesine kullanıcı şerhi verilmesi istemli davaların, Hazinenin tapu maliki olduğu taşınmazlar hakkında açılabileceğinin kabulü gerekir. Ne var ki, dava açıldıktan sonraki tarihte, yargılamanın devamı sırasında davaya konu 105 ada 13 parsel sayılı taşınmazın 6292 sayılı Yasa uyarınca satılarak Hazine'nin mülkiyetinden çıktığı ve davalılardan Mustafa oğlu ... adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Taşınmazın satılmasından sonra davaya zilyetlik şerhi verilmesi olarak devam edilemez ise de, davacının taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin tespiti yönünden hüküm kurulmasına engel yasal bir düzenleme mevcut olmadığı gibi davacının zilyetliğinin tespiti isteminde bulunmasında da, sonrasında ileri sürülecek hak talepleri açısından hukuki yararı mevcuttur. Bu nedenle, yargılama sırasında taşınmaz malikinin değiştiğinin anlaşılması karşısında dava, kullanım kadastrosu sonucu oluşan tespit ve tescile itiraz davası olmaktan çıkmış, zilyetliğin tespiti davasına dönüşmüştür. Hal böyle olunca; davacının taşınmazdaki zilyetliğinin tespitine karar verilmesi gerekirken zilyetlik şerhi verilmesi yönünde hüküm tesisi hatalı olmuştur …” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Beykoz Kadastro Mahkemesinin 25.04.2018 tarihli ve 2018/1 E., 2018/45 K. sayılı kararı ile; Kadastro Mahkemesinde davalı olan taşınmazlara ait kadastro tutanak asıllarının dosya içerisinde bulunması zorunlu olup, kural olarak dava konusu olan taşınmazlara ait tapu sicilinin mahkemece oluşmamış ve tapu sayfasının boş olması gerektiği, dava konusu 105 ada 13 parsele ait tutanak aslının davacının 14.03.2012 tarihli dilekçesinden yaklaşık bir buçuk yıl sonra istendiği, ancak tapu müdürlüğünce tutanak aslının gönderilmediği ve herhangi bir davalı şerhinin de konulmadığı, yargılamanın devamı sırasında davalılardan ...’ın dava konusu taşınmazı davalı olduğunu bile bile 03.06.2013 tarihinde 6292 sayılı Kanuna göre satın aldığı, Kadastro Mahkemesinde davalı olan taşınmazların tapuda tescil edilmemesi, eğer tescil edilmiş ise bu işlemin yolsuz tescil kabul edilmesi gerektiği, davalı taşınmazın yargılaması sırasında 6292 sayılı Kanuna göre satış işleminin yapılmasının açıkça kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı yasal süresi içerisinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Ek 4. maddesi gereğince yapılan kullanım kadastrosuna itiraz niteliğine ilişkin eldeki davada, davacının iddiasına konu alanda bulunan 105 ada 13 parsel sayılı taşınmazın yargılama aşamasında 6292 sayılı Kanun gereğince davalı ...’a devredilmesi karşısında kabul hükmü kurulurken zilyetlik tespiti ile yetinilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “taleple bağlılık ilkesi” ile ilgili kısa bir açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
15. Medeni hukuk yargılamasına hâkim olan ilkelerden biri de taleple bağlılık ilkesidir. Tasarruf ilkesi ve taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin, tarafların bildirdiği vakıalarla bağlı olmasını ve onların talepleri doğrultusunda hareket etmesini ifade ederken taleple bağlılık ilkesi ise hâkimin hüküm fıkrasında tarafların talep sonucuyla bağlı olduğunu; ondan fazlasına veya başka bir şeye hükmedemeyeceğini ifade etmektedir.
16. Taleple bağlılık ilkesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 26. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrası; “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir” hükmünü içermektedir. Buna göre hâkim tarafların talepleri ile bağlı olup, kanunlarda gösterilen sınırlı sayıdaki istisnalar bir kenara bırakılacak olursa, talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Fakat hâkimin duruma göre talep sonucundan daha azına karar vermesi mümkündür.
17. Taleple bağlılık ilkesi özü itibariyle hâkimin tarafların talebiyle bağlı olduğunu ifade etmektedir. Başka bir ifadeyle hâkim, tarafın talep etmediği bir husus hakkında karar veremeyecektir. Hâkim tarafın neyi talep edip etmediğini ise dava dilekçesine bakarak tespit edecektir. Dava dilekçesinde talep sonucunun yeteri kadar açık olmadığı hâllerde hâkim, davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde davacıya talep sonucunu açıklattırmalıdır (HMK m. 31).
18. Öte yandan taleple bağlılık ilkesi, kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda geçerli değildir. Buna karşılık taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalarda da kimi zaman hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri nedeniyle bu ilke uygulanmaz. Örneğin davada yargılama giderleri talep edilmemiş olsa bile, hâkim, kendiliğinden davada haksız çıkan tarafı yargılama giderlerine mahkûm eder (HMK m. 332/1).
19. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının dava dilekçesinde, ... ili, Beykoz ilçesi, Kaynarca köyünde yapılan kullanıcı belirleme kadastro çalışmaları sırasında 106 ada 1 parsel, 115 ada 4 ve 5 parsel, 106 ada 4 parselin kendi fiili kullanımında olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı, mahkemece dava konusu parsellerin yanında 105 ada 13 parsel yönünden de hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
20. Kadastro tespitine itiraz davalarında parsel numarasının belirtilerek dava açılması gerekmekte olup 105 ada 13 parsel yönünden usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı anlaşıldığından davacının talebi aşılarak hüküm kurulmasının doğru olmadığı sonucuna varılmıştır.
21. Hâl böyle olunca; direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.