"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : 1-Maliye Hazinesi vekili Av. ... Altay Karabağ
2-... Büyükşehir Belediyesi vekili Av. ...
3-... Belediye Başkanlığı vekili Av. ...
1. Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda önce temyiz isteminin reddine karar verilmiş, davalı ... vekili ile ... Belediye Başkanlığı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunmaları üzerine karar bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; ... ili, ... ilçesi, ... köyünde 06.08.1979 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları ile dava konusu taşınmazın 367 nolu parsel olarak mera vasfında tespit ve tescil edildiğini, tespitin ... köyü sınırları içerisinde ilân edilip kesinleştiğini, ... köyü ile ... hudutnamesine göre taşınmazın ... sınırları içerisinde kaldığını, ... köyü sınırları içerisinde tespit gören dava konusu 367 nolu parselin ... köyü sınırları dışında olmasına rağmen, ... sınırları içerisinde ilân edilmediği gibi kadastro tespit tutanaklarının da müvekkiline tebliğ edilmediğini, bu nedenle müvekkili için on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmayacağını, müvekkiline ait 03.11.1989 tarihli ve 2895 yevmiye, 236 cilt, 48 sayfa, 35 sıra nolu tapu kaydının mera olarak tespit edilen 367 nolu parselin bir kısmına uyduğunu, müvekkili ve önceki malikleri tarafından nizasız ve fasılasız olarak yaklaşık seksen yıldan beri kullanıldığını, taşınmazın bu kısmının mera, orman ve hazine ile ilgisinin bulunmadığını, müvekkilinin taşınmazı önce tarla olarak daha sonra da kavaklık olarak kullandığını ileri sürerek ... köyü sınırları içerisinde tespit gören 367 nolu parselin zeminde müvekkili tarafından kullanılan kısmının mera kaydının iptali ile müvekkili adına tescil edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın mera olduğunu, ... köyü kadastro çalışmalarında tespit edilip aynı tarihte kesinleştiğini ve mera özel kütüğüne de tescil edildiğini, dava konusu taşınmazın mera olarak kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, meraların kamu tüzel kişilerinin yararlanmalarına sunulan taşınmazlar olduğunu, meralarda özel şahısların zilyetliklerinin dikkate alınamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.06.2014 tarihli ve 2002/247 E., 2014/198 K. sayılı kararı ile; dava konusu 367 nolu parselin, ... köyünde 1980 yılında yapılan ilk tesis kadastro çalışmaları sırasında 26.03.1980 tarihinde mera olarak sınırlandırmasının yapıldığı ve mera siciline kaydedildiği, bu parselin her ne kadar kadastro çalışmalarında ... köyü sınırları içinde tespit ve tahdit görmüş ise de, 27.06.1933 tarihli hudutnameye göre ... sınırları içinde kaldığı, davacının ise ...'de ikamet edip dayandığı tapu kaydının da ...'e ait olduğu ve bu kayıtların dava konusu parselin tespiti yapılırken değerlendirilmediği anlaşıldığından 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) 12/3 ve geçici maddelerindeki hak düşürücü sürelerin uygulanmayacağı, davacının dayandığı 23.11.1989 tarihli tapunun davacı ... adına kayıtlı olduğu, yapılan keşifte mahalli bilirkişi ve tanıkların beyanı alınarak dayanak tapu kaydının sınırlarının tespit edildiği ve bilirkişi incelemeleri sonunda, davacının dayandığı tapu kaydının toplam 4136 m2 olup bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 594.05 m2’lik kısmın dava konusu ... köyü 367 nolu parselde kaldığı, dayanak kaydın kalan kısmının ise ... sınırları içinde 125 ada 16 parsel numarası ile davacı adına tespit gördüğü, ayrıca dava konusu olan ... köyü 367 nolu parselde krokide (B) harfi ile gösterilen 1962.14 m2’lik kısmın da davacının zilyetliğinde olduğunun belirlendiği, keşifte dinlenen mahalli bilirkişilerin beyanları ve bilirkişi raporlarına göre; dava konusu 367 nolu parselin nolu taşınmazın krokide (A) ve (B) harfleri ile gösterilen bölümlerinin kavaklık olarak davacı ve önceki malikleri tarafından elli yıldan fazla süredir aralıksız ve nizasız olarak malik sıfatı ile kullanıldığı, bu kısmın davacı ... adına tespit gören ve dayanak tapu kapsamında kalan ... 125 ada 16 nolu parsel ile toprak yapısı bakımından aynı karakteristik özellikleri taşıdığı ve ikinci sınıf tarım arazisi vasfında olduğu, her iki alanın da bitki örtüsü varlığı ile mera özelliği taşımadığı, bu nedenlerle davacı adına tescil koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen 22.11.2013 tarihli rapor ve ekindeki krokide (A) harfi ve sarı renkle gösterilen 594,05 m2’lik yer ile (B) harfi ve pembe renkle gösterilen 1962,14 m2’lik yerin mera olan kaydının iptali ile davacı adına tarla ve kavaklık vasfı ile tapuya tesciline karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin Ek Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı ... vekilinin temyizi üzerine, 06.11.2014 tarihli 2002/247 E., 2014/198 K. sayılı ek kararı ile davalı ... vekilinin temyiz talebinin süre yönünden reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili ile ... Belediye Başkanlığı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 24.04.2017 tarihli ve 2015/7218 E., 2017/2718 K. sayılı kararı ile; davalı ... vekilinin temyiz isteminin ve ek karar tebliğ olunan ... Belediye Başkanlığı vekilinin de katılma yoluyla temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Karar Düzeltme Talebi Üzerine Özel Dairenin Bozma Kararı:
10. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili ile ... Belediye Başkanlığı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine, Özel Dairenin 06.12.2018 tarihli ve 2018/360 E., 2018/7493 K. sayılı kararı ile;
“…1- Davalı Hazine vekilinin karar düzeltme isteminin incelenmesinde; Dosya içeriğine, mahkeme kararında belirtilip, Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE
2- ... Belediye Başkanlığı vekilinin karar düzeltme itirazlarının incelenmesine gelince; Çekişmeli 367 parsel sayılı taşınmaz mera vasfıyla sınırlandırılarak özel siciline kaydedilmiş olup mahkemece, somut uyuşmazlık hakkında 24.06.2014 tarihinde karar verilmiştir. Hükümden önce yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun'un 1. maddesi gereğince büyükşehir belediyelerinin mülki sınırları ilin idari sınırları haline gelmiş olup, bu illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişilikleri kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır. 6360 sayılı Yasa'nın Geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası uyarınca tüzel kişiliği kaldırılan köylerin taraf olarak yer aldıkları davalarda yerlerine katıldıkları ilçe belediyesinin taraf olacağı kuşkusuzdur. Mahkemece çekişmeli taşınmazın bulunduğu köyün bağlı olduğu ... Belediye Başkanlığı’nın yöntemince davaya katılımı sağlanmadığı gibi, gerekçeli karar başlığında karar tarihi itibariyle tüzel kişiliği kaldırılmış olması nedeniyle taraf sıfatı kalmayan ... Köyü Tüzel Kişiliği davalı olarak yer almış ve gerekçeli kararda yine ... Köyü Muhtarlığına tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla gerekçeli karar, kanuni halef durumunda bulunan ... Belediyesi Başkanlığına tebliğ edilmemiş, Hazine vekilinin temyiz talebinin reddine dair ek kararın temyizine ilişkin 27.11.2014 tarihli dilekçesinin tebliği üzerine ... Belediye Başkanlığı vekili süresi içerisinde 22.12.2014 tarihinde verdiği dilekçesiyle, mahkemece verilen 24.06.2014 tarihli karardan müvekkili belediyenin haberdar olmadığını, zira gerekçeli kararın kanunen taraf sıfatı ve tüzel kişiliği kalmayan köye yapıldığını, bahse konu karardan davalı Hazine vekilinin ek kararı temyiz etmesi ve bu temyiz dilekçesinin kendilerine tebliği üzerine haberdar olduklarını belirterek asıl kararı temyiz etmiştir. Kanuni halefiyet ilkesi gereğince, ... Belediye Başkanlığı'nın hükmü temyizde hukuki yararı bulunduğundan ve süresi içerisinde de hükmü temyiz ettiğinden, temyiz talebinin “katılma yoluyla temyiz” olarak değerlendirilmesi hukuken mümkün değildir. Bu durum karşısında Dairemizin 24.04.2017 tarih ve 2015/7218-2017/2718 Esas-Karar sayılı ilamında “...dava dışı ... Belediye Başkanlığı vekilinin katılma yoluyla temyizinin açıklanan nedenlerle reddine” dair kısmının maddi hataya dayalı olarak yazıldığı ve ... Belediye Başkanlığı'nın temyiz itirazlarının sehven incelenmemiş olduğu anlaşıldığından karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin ... Belediye Başkanlığı yönünden temyiz inceleme isteminin reddine ilişkin kararının kaldırılmasına ve ... Belediye Başkanlığı vekilinin 24.06.2014 tarihli hükme yönelik süresinde yaptığı temyiz itirazlarının incelenmesine karar verilmekle yapılan temyiz incelemesinde;
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kadastro çalışmalarında ... Köyü sınırları içinde tespit ve tahdit görmüş ise de 27.06.1933 tarihli hudutnameye göre komşu ... sınırları içinde kaldığı, dava konusu 367 nolu parselin kadastro tespitinin ... Köyü'nde yapılıp ilan edildiği, davacının ise ...'de olup dayandığı tapu kaydının da ...'e ait olduğu ve bu kayıtların dava konusu parselin tespiti yapılırken değerlendirilmediği anlaşıldığından 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. ve Geçici maddelerindeki hak düşürücü sürelerin davacının iddiası bakımından söz konusu olamayacağı gerekçesiyle işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ancak çekişmeli taşınmaz 1979 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında mera olarak sınırlandırılmış olup bu sınırlandırma 26.03.1980 tarihinde kesinleşmekle, taşınmaz aynı tarihte özel siciline tescil edilmiştir. Eldeki dava ise 18.07.2002 tarihinde açılmıştır. Çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş bulunduğu ve çekişmeli taşınmazın idari yönden başka köy hudutları içerisinde kalmasının da bu hak düşürücü süreyi bertaraf etmeyeceği göz önünde bulundurularak, davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmesi gerekirken, yasal düzenlemelere uygun düşmeyen gerekçe ile işin esasına girilerek hüküm kurulmuş olması isabetsiz ve ... Belediye Başkanlığı’nın temyiz itirazları da açıklanan bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA,...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.06.2019 tarihli ve 2019/97 E., 2019/260 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, davacı adına kayıtlı tapunun ...’e ait olup itiraz edilen kadastronun ise ... köyünde yapılıp ilân edildiği, ilgili kadastro çalışmalarında davacıya ait tapu kaydının uygulanmadığı, bu nedenle geçerli bir kadastro yapılmadığı, hak düşürücü sürenin bu davada uygulanamayacağı, aksi hâlde, yapılan hata davacıdan kaynaklanmamakla birlikte tapulu taşınmaz sahibi olan her malike hudut değişiklikleri ve komşu köylere ait kadastro çalışmalarını takip etme yükümlülüğünü yükleme anlamına geleceği, davacının kendisine ait tapulu taşınmazı olduğunu düşünürken idari değişiklikler sonucu mülkiyet hakkını kaybetmiş olacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı ... vekili, ... Belediye Başkanlığı vekili ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davacının tescil talebi hakkında 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesi uyarınca hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.
15. Genel kadastro işlemleri, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünce, 3402 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 09.10.1987 tarihine kadar 2613 ve 766 sayılı Kanun'lara göre yürütülmüştür. 2613 sayılı Kanun'da, şehir ve kasaba belediyeleri kapsamında kalan arazilerin, 766 sayılı Tapulama Kanunu'nda ise bu sınırların dışında kalan arazilerin kadastrosu düzenlemiştir.
16. Kadastro Kanunu’nun “Kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ve hak düşürücü süre” başlıklı 12. maddesinin 3. fıkrası şöyledir:
“Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.”
17. 5841 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 3402 sayılı Kanun'un 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen cümle:
“Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.”
5841 sayılı Kanun'un 3. maddesi ile 3402 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde:
“Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır” şeklindedir.
18. Bilindiği üzere, 25.02.2009 tarihinde kabul edilen 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’un 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen cümle ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesindeki hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmuş ve Anayasa Mahkemesince 12.05.2011 tarihli ve 2009/31 E., 2011/77 K. sayılı karar ile anılan hükümlerin iptaline karar verilmiştir.
19. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı vekili, ... ili, ... ilçesi, ... köyünde 06.08.1979 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları ile dava konusu taşınmazın 367 nolu parsel olarak mera vasfında tespit ve tescil edildiğini, tespit gören dava konusu 367 nolu parselin ... köyü sınırları dışında olmasına rağmen, ... sınırları içerisinde ilân edilmediğini, kadastro tespit tutanaklarının da müvekkiline tebliğ edilmediğini, bu nedenle müvekkili için on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmayacağını, müvekkiline ait 03.11.1989 tarihli tapu kaydının mera olarak tespit edilen 367 nolu parselin bir kısmına uyduğunu ileri sürerek ... Köyü sınırları içerisinde tespit gören 367 nolu parselin zeminde müvekkili tarafından kullanılan kısmının mera kaydının iptali ile müvekkili adına tescil edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
20. Dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... köyünde yer alan 367 nolu parselin tapulama tutanağı incelendiğinde, söz konusu taşınmazın 1979 tarihinde ... köyünde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 25.03.1980 tarihinde mera olarak sınırlandırıldığı ve bu sınırlandırmanın 26.03.1980 tarihinde kesinleşmesi üzerine taşınmazın aynı tarihte özel siciline tescil edildiği anlaşılmaktadır.
21. Dosya içerisinde yer alan ... ili ... ilçesi, ... köyünde yer alan 125 ada 16 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının incelenmesinde ise, söz konusu taşınmazın 2004 yılında ...’de yapılan kadastro çalışmaları sırasında davacı adına senetsizden tespitinin yapıldığı, yapılan tespitin 23.08.2005 tarihinde kesinleşmesi üzerine taşınmazın davacı adına tescil edildiği görülmektedir.
22. Mahkemece yapılan keşif sonrası düzenlenen ve hükme esas alınan 22.11.2013 tarihli bilirkişi raporuna göre, davacının dayandığı 03.11.1989 tarihli tapu kaydının, ...’de senetsizden davacı adına tespiti yapılan 125 ada 16 nolu parselin tamamı ile ... köyü 367 nolu parselin krokide (A) harfi ile gösterilen 594,05 m2’lik bölümünü kapsadığı, davacı adına tescil gören 125 ada 16 nolu parselin 3541,95 m2, davacının dayandığı tapu kaydının ise 4136 m2 olduğu, davacıya 125 ada 16 nolu parselde 594,05 m2 eksik alanın verildiği, söz konusu alanın krokide ... köyü 367 nolu parselde mera olarak tespit gören taşınmaz içerisinde kaldığı belirtilmiştir.
23. Davacının dayandığı 03.11.1989 tarihli tapu kaydı, dava konusu ... köyü 367 nolu ve mera olarak özel sicile kaydedilen taşınmazın 26.03.1980 tarihinde kesinleşmesi üzerine delil durumuna düşmüştür.
24. ... köyü 367 nolu parselin tapulama tutanağı 26.03.1980 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki dava ise 18.07.2002 tarihinde açıldığından 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesinde belirtilen on yıllık hak düşürücü süre geçmiştir. Davacı, senetsizden adına tespit gören ve tescil edilen ... 125 ada 16 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tespiti yapılırken, dayandığı 03.11.1989 tarihli tapu kaydının bu yere uygulanması gerektiğine yönelik itirazda da bulunmamıştır.
25. Söz konusu çalışma alanları kadastro ekiplerince belirlenen yapay sınırlar olup bu sınırlar ilgili il, ilçe ya da mahallelerin idari sınırları değildir. Düzenlenen kadastro tutanakları bu sınırlar içerisinde yer alan mahallede askıya çıkartıldığından, komşu mahallelerde askıya çıkarılmasına gerek bulunmamaktadır. Aksi hâlde birbirine komşu mahallelerde oturan kişilerin ilgili taşınmazın kendi mahallesi idari sınırlarında kaldığını iddia ederek 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmasını bertaraf edebilecek davalar açılmasına neden olacağının kabulü gerekir.
26. Bu durumda 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesi uyarınca on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği dikkate alınarak davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, taşınmazın idari yönden başka yer sınırları içerisinde kaldığı ve on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı gerekçesiyle verilen direnme kararı yerinde değildir.
27. Diğer taraftan dava tarihi 18.07.2002 olduğu hâlde direnmeye ilişkin gerekçeli karar başlığında 20.03.2019 olarak gösterilmiş ise de; bu yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
28. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
29. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Bozma nedenine göre davalı ... vekilinin diğer temyiz itirazlarının ŞİMDİLİK İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.