Logo

Hukuk Genel Kurulu2019/715 E. 2022/1373 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Müşterek mülkiyete konu taşınmazla ilgili uygulama kadastrosuna itiraz davasının, tüm paydaşların katılımı olmadan açılıp açılamayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Müşterek mülkiyete konu taşınmazda uygulama kadastrosuna itiraz davasının, TMK m.693/3 uyarınca bölünmeyen ortak menfaatin korunması kapsamında değerlendirilerek paydaşlardan birinin diğer paydaşları temsilen açabileceği gözetilerek direnme kararı onanmış, ancak davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Yargıtay'a gönderilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİKadastro Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “uygulama kadastrosuna itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Batı Kadastro Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin dava konusu ... ili ... ilçesi Yenipeçenek mahallesi Pazaryolu mevkiinde kâin eski 224 parsel (yeni 104 ada 78 parsel) sayılı taşınmazın maliki ve hissedarı olduğunu, parselin bitişiğindeki eski 222 parselinde (yeni 104 ada 77 parsel) davalı adına kayıtlı olduğunu, daha önce her iki taşınmazda müşterek mülkiyet söz konusu iken 1954 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ayrı ayrı taraflar adına tespit ve tescil edildiğini, tarafların akraba olup her iki parselin ortak muristen gelmesi sebebiyle miras hisseleri oranında eşit şekilde tespit ve tescil yapıldığını, 2014 yılında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi gereği bölgede uygulama yapıldığını, yapılan çalışma sonucu müvekkilleri adına kayıtlı olan parselin yüzölçümünün 52.500m2 iken 50.105,65m2 ye düştüğünü, 2.394,35 m2 eksik tespit edildiğini, kadastro paftası üzerinde yaptıkları inceleme sonucunda fiili zeminde komşu 222 parsel lehine müvekkillerine ait 224 parsel aleyhine bir daralmanın tespit edildiğini, davalıya ait 222 parselin önceki yüzölçümünün 52.625m2 iken yeni yüzölçümünün 56.597,04m2 olduğunu, 3972,04m2 artış olduğunu belirterek dava konusu parsele ilişkin kadastro tespit komisyonu kararının iptali ile müvekkillerine ait 224 parselin yüz ölçümünün 52.500m2 olduğunun tespiti ile davacılar ve diğer hissedarlar adına hisseleri oranında tapuya kayıt ve tescilini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; parsellerin müstakil olup ayrı ayrı tespit yapıldığını, ilk tapulama esnasında yapılan ölçüm ve hesaplama hatasının düzeltilerek gerçeğe uygun tespitin söz konusu olduğunu, düzeltmenin yanlış yapıldığının davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, davacının yaptığı itirazın hukukî değerinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. .Kadastro Mahkemesinin 02.02.2016 tarihli ve 2014/135 E., 2016/14 K. sayılı kararı ile; davaya konu taşınmazların yenilemedeki konumunun uygulama tutanağında açıklanan değerlendirme ve edinme sebebine uygun olduğu, taşınmazların rapora ekli krokilerde üst üste çakıştırıldığında davacılara ait eski 224 (yeni 104 ada 78) parselin eski 222 (yeni 104 ada 77) parsel ile sınırlaşan kenarlarında herhangi bir değişikliğin olmadığı, eski ve yeni tarihli hava fotoğrafları üzerinde yapılan değerlendirmeler sonucunda da zeminle uyumlu olduğu belirlendiği, parsellerin yeni konumlarının yeni ve eski tarihli hava fotoğrafları üzerinde de değerlendirilmeleri sonucu pafta zemin uyumunun mevcut bulunduğunun kesin olarak tespit edildiği, bu durumda 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 22/a maddesi çalışmalarında davacılara ait parselin belirlenen miktarının yerinde olup 22/a maddesi uyarınca yapılan uygulama çalışmasının doğru olduğu, iptali istenen çalışmanın kanun ve yönetmelik hükümlerine uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddi ile taşınmazların Kadastro Kanununun 22/a maddesi hükmüne göre yapılan çalışmada belirlenen sınırlarına ve krokisine göre tescil işlemlerinin yapılması için kararın kesinleşmesini takiben dosyanın Tapu Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. .Kadastro Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince 02.04.2019 tarihli ve 2016/4782 E., 2019/2329 K. sayılı kararı ile; “… Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesinden kaynaklanan kadastro tespitine itiraza ilişkindir. Davaya konu eski 224 parsel yeni 104 ada 78 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydından, davacıların taşınmazda tam paylı malik olmadıkları, taşınmazın müşterek mülkiyete tabi olduğu ve davacılar dışında başka paydaşların da bulunduğu anlaşılmaktadır. Davanın niteliği itibariyle, dava sonucunda verilecek hüküm müşterek maliklerin tamamının hukukunu etkileyeceğinden diğer paydaşların da davaya katılımının sağlanması zorunludur. Hal böyle olunca, mahkemece, davacılara diğer paydaşların davaya katılımını sağlamaları için süre ve imkan tanınmalı, bundan sonra yargılamaya devamla sonucuna göre karar verilmelidir….” gerekçesiyle bozma nedenine göre sair yönler incelenmeksizin hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

9. .Kadastro Mahkemesinin 01.08.2019 tarihli ve 2019/28 E., 2019/57 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, dava konusu eski 224 parsel (yeni 104 ada 78 parsel) sayılı taşınmazın tapu kaydından taşınmazda müşterek mülkiyetin bulunduğu ve davacıların da taşınmazda müşterek malik oldukları, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 693. maddesinin 3. fıkrası gereği müşterek mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda maliklerden her birinin müşterek menfaatlere yönelik bir davayı yalnız başına açabilmesinin mümkün olması sebebiyle dava konusu taşınmazın tüm paydaşlarının davaya katılımına gerek olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davaya konu olan taşınmazın müşterek mülkiyete tabi olup davacılar dışında başka paydaşlarının da bulunduğu dikkate alındığında, eldeki davanın niteliği gereği müşterek maliklerin tamamının davaya katılımının davacılar tarafından sağlanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'na 22.02.2005 tarihli ve 5304 sayılı Kanun ile getirilen 22/a maddesi; "Evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci defa kadastroya tâbi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve Türk Medenî Kanununun 1026 ncı maddesine göre işlem yapılır. Süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastro, tapu sicil müdürlüğünce re’sen iptal edilir.

Ancak;

a)Tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek üzere uygulama niteliğini kaybeden, teknik nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tespit edilen kadastro haritalarının tekrar düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin sağlanması amacıyla tapulama ve kadastro görmüş yerlerde,

Birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

İkinci fıkranın (a) bendinin uygulanacağı alanlar Tapu ve Kadastro Genel Müdürünün onayı ile belirlenir ve çalışmalara başlanmadan en az onbeş gün önce çalışma alanında, bölge merkezinde ve bölgenin bağlı olduğu il merkezinde alışılmış vasıtalarla duyurulur, ayrıca varsa yerel gazete ile ilân edilir. Yapılacak çalışmalarda 2, 4, 14, 17, 19 ve 21 inci maddeler ile 13 üncü maddenin (B) ve 20 nci maddenin (B), (C) ve (D) bentleri hükümleri uygulanmaz…" şeklindedir.

13. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/a ve bu madde uyarınca 29.11.2006 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilindeki Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uygulanacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik (28.10.2018 tarihli ve 30576 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi Ve Tapu Sicilinde Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında Uyulacak Usul Ve Esaslara İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile yönetmeliğin adı "Kadastro Güncelleme Yönetmeliği” olarak değiştirilmiştir) hükümlerine göre yapılan uygulama kadastrosunun amacı; tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek; uygulama niteliğini kaybeden, teknik nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tespit edilen kadastro haritalarını yeniden üretip ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin yapılmasını sağlamaktır.

14. Uygulama kadastrosundan kaynaklanan davalar, uygulama kadastrosu faaliyetinin yöntemine uygun yapılıp yapılmadığının denetlenmesine yönelik davalardır. Uygulama kadastrosunda, tesis kadastrosu sırasında yapılan teknik hataların belirlenerek haritaların zeminle uyumlu, teknik ihtiyaçlara cevap verir şekilde güvenli hâle getirilmesi amaçlanır.

15. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesi gereğince yapılan tespitte taşınmazın mülkiyeti, çapı ve yüzölçümü tartışma konusu edilemez, bu işlemde uygulama kabiliyeti bulunmayan ve harita tekniğine uymayan haritalar yerine, ülke koordinat sistemine uygun sayısal haritaları düzenlenerek, bu tespitin kesinleşmesi hâlinde tapu malikleri adına tapuya tescil edilir.

16. Uygulama kadastrosunun amacı mülkiyet uyuşmazlıklarını çözmek olmadığından, yetersiz kadastro paftalarının yenilenmesi, yüzölçümlerinin ve teknik hataların düzeltilmesi işleminin yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun yapılmadığı savıyla açılan davada, taşınmazın mülkiyetine ve niteliğine ilişkin ihtilaflar inceleme konusu yapılmaz.

17. Kadastro mahkemesinde görülmekte olan davalarda yargılama usulü 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 29. maddesinde “Yargılama Usulü” başlığı altında; “Kadastro mahkemesinde gelmeyen tarafın yokluğunda duruşma yapılır. Taraflardan hiç biri gelmez ise dosya işlemden kaldırılmaz. Hakim, toplanması mümkün olan delilleri inceler ve 30 uncu madde hükmünce işi karara bağlar.

Bir mirasçı diğerlerinin muvafakatı olmadan dava açabilir ve yalnız başına davaya devam edebilir. Mirasçılarının tayin edilememesi sebebiyle ölü olduğu belirtilerek kayıt sahibi adına tespiti yapılan taşınmaz mallar hakkında, ölünün ismi açıklanarak mirasçıları denilmek suretiyle mirasçılar aleyhinde dava açılabilir. Dava sırasında davalının davadan önce öldüğünün anlaşılması halinde davaya mirasçıları aleyhine devam edilir.

Bu Kanunun tatbikinde ayrıca açıklık bulunmıyan hallerde basit yargılama usulü uygulanır.

Kadastro mahkemeleri adli tatile tabi değildir.” şeklinde düzenlenmiştir.

18. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun bu düzenlemesi ile kadastro mahkemesine açılan davanın sevk ve idaresi, elbirliği mülkiyeti durumunda bulunan taşınmazlarla ilgili davaların açılması ve yürütülmesi, Kadastro Kanunu'nda açıklık bulunmayan hâllerde uygulanacak yargılama usulü ve kadastro davalarının adli tatil içerisinde yürütülmesine ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.

19. Müşterek mülkiyet durumunda bulunan taşınmazlara ilişkin ilgili kanunda doğrudan bir hüküm bulunmamakla birlikte aynı kanunun 23. maddesinde; “Bu bölümde aksine hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümleri uygulanır.” düzenlemesi bulunmaktadır.

20. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) paylı mülkiyeti düzenleyen hükümleri arasında yer alan “Yararlanma, kullanma ve koruma” başlıklı 693. maddesi; “Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir.

Uyuşmazlık hâlinde yararlanma ve kullanma şeklini hâkim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibarıyla paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir.

Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir.” şeklindedir.

21. Ortak menfaatlerin korunmasını temsilen sağlayabilmenin kapsamına, paylı malın kullanılabilirliğinin ve değerinin korunması için zorunlu olan yönetim işlerini yapmak ve gerektiğinde mahkemeden önlem alınmasını istemek ile eşyayı zarar tehlikesinden veya zararın artmasından korumak için derhal alınması gereken önlemleri almak yetkisi girer. O hâlde buradaki temsilden, paydaşın ancak bölünmesi mümkün olmayan hususlarda paylı mülkü muhafaza amacıyla mülkiyeti ihlâli hâlinde el atmanın önlenmesi veya tapu kaydının düzeltilmesi davasını açmak ve zilyetliğin korunması yollarına başvurma yetkisi anlaşılmalıdır (Esener,Turhan / Güven,Kudret: Eşya Hukuku, 2012, ..., s.182).

22. Sonuç itibariyle müşterek mülkiyete tâbi bir taşınmazda paydaşlardan her birinin, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen sağlayabileceği belirtilmiştir. Uygulama kadastrosuna ilişkin ihtilaflarda da paydaşlardan birisinin payı miktarında işlemin doğruluğunun denetlenmesini istemesinin davanın niteliği gereği mümkün bulunmadığı, bir diğer ifade ile talebin bölünemez nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, uygulama kadastrosuna ilişkin davaların tüm paydaşlar tarafından birlikte açılmasını gerektirir yasal bir zorunluluk da bulunmamaktadır. Ayrıca söz konusu dava sonunda müşterek maliklerin menfaatlerini de olumsuz etkileyecek bir durum yaratılmamaktadır. Bu durumda 4721 sayılı TMK'nın 693. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, her bir paydaşın diğer paydaşları temsilen dava açabileceğinin kabulü gerekir.

23. Yapılan açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesine gelince; bir bütün olan dava konusu taşınmazların 1954 yılında yörede yapılan genel kadastro çalışmaları sırasında ayrı parseller olarak tapuya tescil edildiği, eldeki davanın ise daha sonra 2014 yılında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/a maddesi gereği yapılan uygulama kadastrosu sonucu oluşan fiili duruma itiraz niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

24. Davada çekişme konusu, davacılar dışında başkaca müşterek maliklerin de olduğu tapu kaydından anlaşılan 104 ada 78 parsel (eski 224 parsel) sayılı taşınmazın uygulama kadastrosu sırasında yüzölçümünün küçülerek bir kısmının davalının malik olduğu 104 ada 77 parsel (eski 222 parsel) sayılı taşınmaza eklenerek tespit yapıldığı hususu olmakla TMK'nın 693. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca paydaşlardan her birinin, bir diğerinin menfaatini olumsuz etkilemeyecek şekilde bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen sağlayabileceği dikkate alındığında, davacıların bu davayı açmasının mümkün olduğu sonucuna varılmıştır.

25. Hâl böyle olunca, ilk derece mahkemesince verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.

26. Ne var ki, davacılar vekilinin sair temyiz itirazları yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Direnme uygun bulunduğundan, davacılar vekilinin işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemece Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.10.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.