"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... İş Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin verilen karar davalı ... Kurumu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı şirket vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirkete ait ... sicil numaralı işyeri ile ilgili olarak Kurum müfettişi tarafından düzenlenen rapora istinaden 2004 yılı otobüs işletmeciliği, kamyon işletmeciliği ve ... işletmesi için yapılan asgari işçilik hesaplamaları sonucunda Kuruma eksik bildirildiği belirtilen sigorta primine esas kazançları gösterir ek tahakkuk belgelerinin 26.05.2009 tarihli ve 6933627 sayılı yazı ekinde gönderilerek prim borcunun gecikme cezası ile birlikte ödenmesinin talep edildiğini, ayrıca idari para cezası uygulandığını, idari para cezasının kaldırılması için yapılan itirazın reddedildiğini, müfettiş raporunun soyut ve dayanaktan yoksun olduğunu, bildirimi yapılmayan çalışan bulunmadığı gibi ek tahakkuk belgelerindeki borcun hangi kıstas ve ölçütlere göre hesaplandığının belli olmadığını, Kurumca yapılan işlemlerinin 5510 sayılı Kanun’un 85/6. maddesine aykırı olduğunu ileri sürerek Kurumun 26.05.2009 tarihli ve 6933627 sayılı asgari işçilik hesaplamasından doğan fark prim borcuna ilişkin işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... Kurumu (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; ileri sürülen iddiaların yerinde olmadığını, yapılan hesaplamaların varsayıma dayanmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. (Kapatılan) ... İş Mahkemesinin 29.12.2010 tarihli ve 2009/979 E., 2010/1173 K. sayılı kararı ile; toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre davacı şirketin 2004 yılında mevcut ... üretim makineleri ve bunlarda çalışan işçi sayısı dikkate alındığında üretilen şekeri üretebilecek durumda olduğu gibi araç ve şoför sayısı itibariyle ürettiği şekeri taşıma kapasitesine sahip olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. (Kapatılan) ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
8. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 25.06.2012 tarihli ve 2011/1679 E., 2012/12247 K. sayılı kararı ile; "...Mahkemece, uyuşmazlık konusu dönemde müfettiş raporundaki tespitlerin tümü gözetilerek yolcu taşımasının yapıldığı yer ve mesafeler itibariyle şehirlerarası otobüslerde gereken çalışma süreleri ve kamyon işletmeciliği işyerinden ve küp ... imalatı ve paketleme işinden dolayı eksik bildirim yapılıp-yapılmadığı, gerektiğinde trafik ceza tutanakları, terminal giriş-çıkış kayıtları gibi yazılı belgeler araştırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
9. Bozma sonrası dosyanın tevzi edildiği ... İş Mahkemesinin 18.11.2014 tarihli ve 2012/1561 E., 2014/704 K. sayılı kararı ile bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu; uyulan bozma kararı doğrultusunda ilgili otogarlara, trafik tescil şube müdürlüklerine yazı yazılarak davacı şirkete ait taşıma konumunda olan araçların ve otobüslerin araştırıldığı, gelen yazı cevapları ile birlikte dosyanın bilirkişi heyetine tevdii edilerek rapor alındığı, raporda davacı şirketin resmi kayıtlara göre çalıştırdığı işçi sayısının üretim, nakliyat ve taşımacılık işlerini sağlayacak yeterlilikte olduğu, bu nedenle davalı Kurum işleminin yerinde olmadığı ve kök rapordaki tespitlere eklenecek başka bir husus bulunmadığının belirtildiği, dosya kapsamına göre de davalı Kurum yetkilisi tarafından düzenlenen raporu destekleyecek somut delil tespit edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne ve Kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
10. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
11. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 23.06.2016 tarihli ve 2015/3082 E., 2016/10418 K. sayılı kararı ile; "...Mahkemece, bozma sonrasında, Dairemizin yukarıda anılan bozma ilamına uyulmasına karar verilmekle birlikte, bozma ilamının gereğinin tam olarak yerine getirilemediği, müfettiş raporunda yer verilen prim borcunun dayanaklarının tamamının irdelenmediği gibi, bozmada araştırılması istenip de araştırılan trafik ceza ve terminal giriş-çıkış kayıtları gibi delillerden de uyuşmazlığı aydınlatmaya yeter bir sonuç elde edilemediği, buna rağmen araştırma genişletilmeden, mevcut delillere göre alınan, Yargıtay denetim ve irdelemesine elverişsiz nitelikte, müfettiş raporunu ve Dairemizin bozma ilamını karşılamaya yetersiz bulunan ek bilirkişi raporuna dayalı olarak, ilk hükme benzer gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin Üçüncü Kararı:
12. ... İş Mahkemesinin 10.01.2018 tarihli ve 2016/653 E., 2018/6 K. sayılı kararı ile; bozma sonrası alınan 14.04.2017 tarihli bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu, tüm deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında da belirtildiği üzere ücret tespitinde serbestliğin söz konusu olmadığı, senetle ispat sınırını aşan meblağların yazılı belge ile ispatı gerektiği, davalı Kurumun işçi sendikasından temin ettiği emsal ücreti tek taraflı ve doğrudan dikkate alarak asgari işçilik hesabı yapmasının ve neticeten ek prim tahakkuk ettirmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne ve Kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.
Özel Dairenin Üçüncü Bozma Kararı:
13. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
14. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 19.11.2018 tarihli ve 2018/1522 E., 2018/9513 K. sayılı kararı ile; "...“…Mahkemece uyulan bozma ilamımızda, “…Davalı Kurumun 26.05.2009 tarih ve 6933627 sayılı yazısı ile davacı şirketin ... sicil nolu şube işyeri ile ilgili olarak kurum müfettişince düzenlenen rapora istinaden 2004 yılı otobüs işletmeciliği, kamyon işletmeciliği ve ... İşletmesi için yapılan asgari işçilik hesaplamaları sonucunda kuruma bildirilmediğinden bahisle resen prim tahakkuku yapılarak, ek tahakkuk belgelerine göre primlerin gecikme cezası ile birlikte ödenmesinin talep edildiği, eldeki dava ile de, eksik işçilik bildirimi bulunmadığı gerekçesiyle prim borcunun iptalinin talep edildiği, Mahkemece bozma öncesinde yapılan yargılama sonucu, davacı şirkete ait üretim araçları ve üretim kapasitesine göre bildirilen işçi sayısının yeterli olduğu, eksik bildirim bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece verilen 29.12.2010 tarihli bu hükmün, Dairemizin 25.06.2012 gün, 2011/1679 E. 2012/12247 K. sayılı ilamı ile, kararın eksik incelemeye dayalı olduğu, müfettiş raporundaki tespitlerin tümünün gerekçeli olarak irdelenmediği, şehirlerarası otobüs işletmeciliği, kamyon işletmeciliği ve küp ... imalatı ve paketleme işi nedeniyle trafik ceza tutanakları, terminal giriş-çıkış kayıtları gibi delillerin araştırılması gerektiği belirtilerek bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma sonrasında, Dairemizin yukarıda anılan bozma ilamına uyulmasına karar verilmekle birlikte, bozma ilamının gereğinin tam olarak yerine getirilemediği, müfettiş raporunda yer verilen prim borcunun dayanaklarının tamamının irdelenmediği gibi, bozmada araştırılması istenip de araştırılan trafik ceza ve terminal giriş-çıkış kayıtları gibi delillerden de uyuşmazlığı aydınlatmaya yeter bir sonuç elde edilemediği, buna rağmen araştırma genişletilmeden, mevcut delillere göre alınan, Yargıtay denetim ve irdelemesine elverişsiz nitelikte, müfettiş raporunu ve Dairemizin bozma ilamını karşılamaya yetersiz bulunan ek bilirkişi raporuna dayalı olarak, ilk hükme benzer gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. .....” hususları belirtilmiş olup,bozma ilamı gerekleri tam olarak yerine getirilmeden karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; dava konusu edilen ek prim tahakkukunun dayanağı olan asgari işçilik inceleme raporunda;kamyon işletmeciliği işyerinde 2004/1-5 ayları arasında kalan dönem için işletmede çalışmış olduğu belirlenen en az kamyon şoförü sayısının tabldot sayısına göre belirlendiği,otobüs işletmeciliği işyerinde çalışan şoförlerin prime esas kazanç ücretlerinin işçi sendikası vasıtasıyla yapılan emsal araştırma sonucuna göre belirlenerek tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilen zorunlu sigortalılık sürelerinde asgari ücretin üzerinde ücretle çalışıldığının tespitine ilişkin davanın yasal dayanakları olan 506 sayılı Kanunun “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77. maddesinin 1. fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun “Prime esas kazançlar” başlıklı 80. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, sigortalıların prime esas kazançlarının nasıl belirleneceği açıklanmıştır.
Diğer taraftan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun; 288. maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri belirli bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri, ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belirli bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz kanıtlanamayacağı bildirilmiş, 289. maddesinde, 288. madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 292. maddesinde de, senetle kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça verilen kağıt ve belgeler olduğu belirtilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200. ve 202. maddelerinde de bu düzenlemeler korunarak senetle kanıtlama zorunluluğunda parasal sınır 2.500 TL. olarak belirlenmiş, anılan Kanunun geçici 1. maddesinin 2. fıkrasında, bu Kanunun, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümlerinin Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır. Şu durumda senetle kanıtlamada parasal sınırlar; 2005 yılı için 400 TL., 2006 yılı için 430 TL., 2007 yılı için 460 TL., 2008 yılı için 490 TL., 2009 yılı için 540 TL., 2010 yılı için 550 TL., 2011 yılı için 590 TL., 01.10.2011 gününden itibaren açılan davalar yönünden ise 01.10.2011 tarihinden itibaren 2.500 TL. olarak uygulanmaktadır.
Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusu her türlü kanıtla ispatlanabilmesine karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas - 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas - 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas - 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas - 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas - 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Otobüs işletmeciliği işyeriyle ilgili ek prim tahakkukunda şoförlerin ücretlerinin emsale göre belirlenip esas alınması hatalıdır.
Yukarıda belirtilen davacı şirkete ait işyerlerinin tek tescil numarası ile tescil ettirildiği anlaşılmakta olup, mahkemece; kamyon işletmeciliğinin fiilen yapıldığı işyerinde keşif yapılmak suretiyle, şoförler dışında çalışan olup olmadığı, işyerinin niteliği itibariyle şoför dışında çalışanların çalışmasına uygun olup olmadığı denetlenerek 2004/1-5 aylar arası dönemde işyerinde çalışanların tümü tespit edilerek tabldot yemekten tüm çalışanların yararlanıp yararlanmadıkları belirlenerek yararlanan çalışan sayısına göre asgari işçilik inceleme raporunda izlenen yönteme göre bu dönem için en az kamyon şoför sayısı tespit edilmelidir.
Mahkemece, otobüs işletmeciliği işyerinde en az çalışan sayısı olarak belirlenen şoförlerin ücretlerinin bildirim gibi olduğu kabul edilerek ve kamyon işletmeciliği işyerinde 2004/1-5 dönemleri arası dönemleri için yukarıda belirtildiği şekilde en az çalışan şoför sayısı belirlenerek, diğer hususlarda müfettiş raporuna itibar edilip, yapılan tespitlerin Kurum ek prim tahakkuku miktarına etkisi kapsamında Kurumdan sorulmak suretiyle veya uzmanı bilirkişiden rapor alınmak suretiyle kısmen iptali gereken prim tahakkuku olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
15. ... İş Mahkemesinin 19.02.2019 tarihli ve 2018/583 E., 2019/94 K. sayılı kararı ile; önceki hükmün gerekçesi ve yapılan inceleme ve araştırmalar dikkate alındığında davalı Kurumun fark prim borcuna ilişkin işleminin hukuka uygun olmadığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararını Temyiz:
16. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
17. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; asgari işçilik uygulaması kapsamında ek prim tahakkukuna ilişkin Kurum işleminin iptali istemiyle açılan eldeki davada mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre 19.11.2018 tarihli üçüncü bozma kararında belirtilen araştırmaların yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
18. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
19. Prim, sosyal sigortalarda sosyal riskleri ve Kurumun yönetim giderleri karşılığı olarak sigortalı ve/veya işverenden prime esas kazançlarının belirli bir oranında alınan miktardır (Arıcı Kadir:Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s.206). Diğer bir anlatımla sosyal sigortalar primleri, Kanunun kendilerine karşı güvence sağladığı sosyal risklerden birinin gerçekleşmesi hâlinde yapılacak sigorta yardımları ile Kurum yönetim giderlerinin karşılığı olarak alınan parayı ifade eder (Güzel, Ali /Okur, Ali Rıza /Caniklioğlu, Nurşen: Sosyal Güvenlik Hukuku, İstanbul 2016, s. 222). 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun (506 sayılı Kanun) 72. maddesinde de iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının gerektirdiği her türlü yardım ve ödemelerle her çeşit yönetim giderlerini karşılamak üzere, Kurumca bu kanun hükümlerine göre prim alınacağı hükme bağlanmıştır. Aynı yöndeki düzenleme 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) 79. maddesinde de bulunmaktadır.
20. Prim ödeme yükümlülüğü ve Kurumun prim talep hakkı kanunda belirtilen koşulların oluşması ile kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle prim ödeme yükümlülüğünün doğması prim alacaklısı olan Kurumun herhangi bir karar ve işlemine bağlı değildir.
21. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre sigortalı çalışanlar yönünden sosyal sigorta primlerinin ödeme yükümlüsü, bu kişileri çalıştıran işverenler olup bu Kanun’un “Primlerin ödenmesi” başlıklı 80. maddesinde işverenin çalıştırdığı sigortalıların prime esas kazançları üzerinden hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecbur olduğu belirtilmiştir (Aynı yönde 5510 sayılı Kanun m.88/1).
22. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 29.07.2003 tarihli ve 4958 sayılı Kanun'un 37. maddesi ile değişik 79. maddesinin 1. fıkrasına göre işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalının sigorta primleri ve destek primi hesabına esas tutulan kazançlar toplamı ve prim ödeme gün sayıları ile bu primleri gösteren ve örneği yönetmelikle belirlenen asıl veya ek belgeleri ait olduğu ay veya dönemi takip eden ayın sonuna kadar Kuruma vermekle ve Kurumca istenilmesi hâlinde işyeri kayıtlarını ibraz etmekle veya sigortalı çalıştırmadığı takdirde, bu hususu sigortalı çalıştırmaya son verdiği tarihten itibaren bir ay içinde yazılı olarak Kuruma bildirmekle yükümlüdür. 506 sayılı Kanun'un 135. maddesinin (B) bendinin (a), (b) ve (c) alt bentlerinde ise, "...a) Sigortalıların kazançları toplamı ile prim ödeme gün sayılarını ve sigorta primlerini gösteren kayıt ve belgelerin ve sigortalı hesap kartlarının nitelik usul ve esasları ile verilme süreleri; b) Primler hesabına esas tutulacak kazançlar toplamının hangi usul ve esaslara göre Kurumca ölçümleneceği ve prim itiraz komisyonlarının teşekkül tarzı, çalışma usul ve esasları ile üyelerinin ücretleri, c) Sigortalıların tescili, işverenler tarafından tutulacak kayıtlar ve işverenlerin uymaya mecbur bulundukları usul ve esaslar isteğe bağlı sigortaya tabi tutulanların prim ödeme şekilleri; nin Kurumca hazırlanacak bir Yönetmelik ile tespit edileceği hükmü yer almaktadır. Uyuşmazlık döneminin büyük kısmını kapsayan dönemde yürürlükte bulunan ve 16 Ocak 2004 tarihli 25348 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigortalar Kurumu Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 20. maddesinde de işverenin, bir ay içinde gerek kendisinin çalıştırdığı, gerek 4857 sayılı İş Kanunu'nun 7. maddesine göre iş görme edimini yerine getirmek üzere başka işverene geçici olarak devrettiği sigortalıların sigorta sicil numaralarını, T.C. kimlik numaralarını, ad ve soyadlarını, sigorta, işsizlik ve aylık sosyal güvenlik destek primlerini, prime esas kazançlar tutarını, prim ödeme gün sayılarını, varsa serbest muhasebecisinin, serbest muhasebeci mali müşavirinin adı ve soyadını, bunların mesleki oda kayıt numarasını ve imzaları ile gerekli diğer bilgileri taşıyan, örneği Yönetmelik ekinde yer alan aylık prim ve hizmet belgesini en geç ait olduğu ayı izleyen ayın sonuna kadar Kuruma vermekle veya Acele Posta Servisi (APS), iadeli taahhütlü ya da taahhütlü olarak göndermekle, sigortalı çalıştırmadığı takdirde ise bu hususu bir ay içinde bildirmekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
23. Ayrıca işveren 506 sayılı Kanun'un 79/1. maddesinde belirtildiği üzere işyeri kayıtlarını Kurumca talep edildiği takdirde ibraz etmekle yükümlü olup Yönetmeliğin 25. maddesinde işverenlerce tutulması gereken kayıt ve belgelerin neler olduğu belirtilmiştir. Bu hüküm uyarınca işverenlerin diğer kanunlar gereğince tutmak zorunda oldukları defterlerle dayanağı belgeler, aylık prim ve hizmet belgesinin dayanağı belgeler niteliğinde sayılır. Ancak kullanılmaya başlanmadan önce tasdik ettirilmesi zorunlu olduğu hâlde tasdiksiz tutulmuş olan defterler; kanuni tasdik süresi geçtikten sonra tasdik ettirilmiş olan defterlerin tasdik tarihinden önceki kısmı; işçilikle ilgili giderlerin işlenmemiş olduğu tespit edilen defterler; sigorta primleri hesabına esas tutulan kazançların kesin olarak tespitine imkân vermeyecek şekilde usulsüz, karışık veya noksan tutulmuş defterler; herhangi bir ay için sigorta primleri hesabına esas tutulması gereken kazançların ve kazançlarla ilgili ödemelerin (sigorta primine esas kazancın ödemeye bağlı olduğu durumlar dahil) o ayın dahil bulunduğu hesap dönemine ait defterlere işlenmemiş olması hâlinde ise, o aya ait defter kayıtları ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (213 sayılı Kanun) gereğince bilanço esasına göre defter tutulması gerekirken işletme hesabı esasına göre tutulmuş defterler geçerli kabul edilmeyecektir.
24. Sosyal Sigortalar Kurumu Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin 26. maddesinde ise diğer kanunlara göre defter tutmak mecburiyetinde bulunmayan işverenlerin, Kuruma verdikleri aylık prim ve hizmet belgesinde yazılı olanları doğrulayıcı nitelikte olmak üzere aylık ücret tediye bordrosu düzenlemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. Ücretlerin ve diğer ödemelerin makbuz mukabilinde veya banka aracılığı ile yapılması hâlinde ücret tediye bordrosunda imza şartı aranmayacaktır (Yönetmelik m.27).
25. Sosyal Sigortalar Kurumu Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin 30. maddesinde 506 sayılı Kanun'un 79/1. maddesindeki hükme benzer şekilde; "İşverenler, aracılar ve sigortalıyı devir alan işverenler işyeri ile ilgili tüm defter ve belgeleri, gerektiğinde istenilmesi halinde, Kurum denetim elemanı ile bilanço esası dışında defter tutan veya defter tutmak zorunda olmayan işyerleri için de sigorta yoklama memuruna göstermek üzere, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak 5 yıl süreyle saklamak zorundadırlar.
Yapılacak tebligat üzerine defter ve belgeler, incelemeyi yapacak ilgili denetim elemanı veya sigorta yoklama memurunun tebligatta gösterdiği adrese getirilir. Ancak, işveren, aracı ya da sigortalıyı devir alan işveren tarafından defter ve belgelerin işyerinde ya da belge ile kanıtlanması kaydıyla işletme merkezinde, işletme merkezi bulunmuyorsa kanuni ikametgahında incelenmesi yazılı olarak istenir veya bu istek bir tutanak ile tespit edilir ve ilgili denetim elemanınca veya sigorta yoklama memurunca da teftişe elverişli bulunursa inceleme orada yapılır..." düzenlemesi yer almıştır.
26. Yukarıda belirtilen Yönetmelik hükümlerine benzer yöndeki düzenlemeler 2004 tarihli Yönetmeliğin 88. maddesi ile yürürlükte kaldırılan 30.10.1987 tarihli ve 19619 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin 16. vd maddelerinde de bulunmakta olup Yönetmeliğin 17. maddesinde işverenin diğer belgeler yanında dört aylık sigorta prim bordrosu vermesi gerektiği belirtilmiştir. Öte yandan 2004 tarihli Yönetmeliği yürürlükten kaldıran 28.08.2008 tarihli ve 26981 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun'un 107. maddesine dayanılarak hazırlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin 109. vd maddeleri ile bu Yönetmeliği 125. maddesi uyarınca yürürlükten kaldıran 12.05.2010 tarihli ve 27579 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlük kazanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin 102. vd maddelerinde de benzer şekilde hükümler bulunmaktadır.
27. İşverenin 506 sayılı Kanun’un 79. maddesinde ve bu hükme paralel düzenlemeler içeren Yönetmeliklerde belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmemesi hâlinde sigortalıların sosyal risklere karşı savunmasız kalma ihtimali ortaya çıkacaktır. İşte bu durumun önüne geçilebilmesi için koşulları oluştuğunda Sosyal Güvenlik Kurumuna yükümlülüğünü yerine getirmeyen işverene yönelik olarak asgari işçilik uygulaması ile re'sen belge düzenleme ve prim tahakkuk etme yetkisi tanınmıştır.
28. Asgari işçilik miktarının tespiti işlemi yasadan doğan tek taraflı bir işlemdir. Bu işlemle işverenlerce yapılan işlerde Kuruma bildirilmesi gereken sigortalı sayısı, çalışma süresi, prime esas kazançların altında beyanda bulunulması nedeniyle sigorta müfettişlerince yapılan incelemede işin niteliği gereği benzer işyerlerindeki prim matrahı, işyerinde kullanılan teknoloji gibi kıstaslar esas alınarak geriye dönük olarak ve sigortalılarla ilişkilendirilmeksizin sadece işverene yönelik olarak re’sen prim tahakkuku yapılır. Asgari işçilik uygulamasının iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi çalışanların işverenlerce bildirilmemesi ya da eksik bildirilmesi nedeniyle ortaya çıkan kayıt dışı istihdamın önlenmesidir. İkincisi ise bu nedenle Kurumun prim ve devletin vergi gelirini güvence altına almaktır ( Tuncay, A. Can/ Ekmekçi, Ömer: Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, Güncelleştirilmiş 15. Bası, İstanbul 2012, s.199).
29. Asgari işçilik uygulamasına ilişkin düzenlemeler 506 sayılı Kanun’un 79. maddesinde yer almakta olup anılan maddenin 4958 sayılı Kanun’un 37. maddesi ile değişik 7. fıkrasında; “Fiilen veya iş yeri kayıtlarından tespit edilecek her türlü bilgiden ya da kamu kuruluşları tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı tespit edilen sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi veya noksan verilmesi halinde, bu belgeler Kurumca re'sen düzenlenir ve muhteviyatı sigorta primleri Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
30. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 79. maddesinin 12. fıkrası ise; (Ek fıkra: 29/07/2003 - 4958 S.K./37. md.) Bu Kanunun 83'üncü maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından ihale yoluyla yaptırılan her türlü işler, gerçek veya tüzel kişilerce yapılan inşaatlardan dolayı yeterli işçilik bildirmiş olup olmadığı Kurumca araştırılır. Usul ve esasları yönetmelikle belirlenecek bu araştırma sonucunda yeterli işçiliğin bildirilmemiş olduğunun anlaşılması hâlinde, bildirilmemiş olan işçilik tutarı üzerinden hesaplanan prim tutarı, gecikme zammı ile birlikte sigorta müfettişince inceleme yapılması istenilmeksizin işveren tarafından ödendiği takdirde, işyeri hakkında sigorta müfettişine inceleme yaptırılmayabilir.” şeklindedir.
31. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 83. maddesinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşları ise genel ve katma bütçeli kuruluşlar, il ve belediyeler veya sermayesinin en az yarısı genel ve katma bütçeli kuruluşlar ile il ve belediyelere ait olan teşekkül ve müesseseler, kamu iktisadi kuruluşları ve bunların müessese ve bağlı ortaklık ve iştirakleri, ayrıca kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanarak kurulan kurum ve kuruluşlar ile döner sermayeli kuruluşlar olarak gösterilmiştir.
32. 506 sayılı Sosyal Sigortalan Kanunu'nun 79. maddesinin 16. fıkrasında, yeterli işçilik bildirilmiş olup olmadığının araştırılmasına ilişkin yöntem, uygulanacak asgari işçilik oranlarının saptanması ve asgari işçilik oranlarına yönelik itirazların incelenip karara bağlanması amacıyla Kurum bünyesinde yedi kişiden oluşan Asgari İşçilik Tespit Komisyonu kurulabileceği, bu komisyonun çalışma usul ve esasları ile üyelere yapılacak ek ödeme ile ilgili hususların yönetmelikle belirleneceği hükme bağlanmıştır.
33. 29.03.2005 tarihli ve 25770 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan mülga Asgari İşçilik Tespit Komisyonunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmeliğin 10. maddesinde, "Çeşitli işkollarına ait işlerin asgari işçilik oranları, Komisyonca tespit edilerek tebliğ ile Resmî Gazete’de yayımlanır.
Tebliğde oranlarla birlikte; oranın belirlenmesinde esas alınan kriterler, iş kalemleri, çalışma şekilleri ve teknolojiden faydalanma durumu gibi açıklayıcı bilgilere yer verilir." hükmü yer almaktadır.
34. Nitekim komisyonun Asgari İşçilik Oranlarına İlişkin Tebliği 29.09.2005 tarihli ve 25951 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
35. Yukarıda belirtilen açıklamalar kapsamında Kurumun asgari işçilik uygulamasına ilişkin yetkisinin Kanun'un 83. maddesinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşları tarafından ihale yoluyla yaptırılan işler ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yaptırılan inşaatlar nedeniyle bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak mülga 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun 6. maddesine 01.12.1993 tarihli ve 3917 sayılı Kanun ile eklenen ve uygulamada "ölçümleme" olarak adlandırılan düzenlemede "Sigorta müfettişlerinin işverenin Kuruma emsaline veya yapılan işin nitelik ve kapsamına göre işin yürütümü için gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunu saptamaları halinde sigorta primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı, sigorta müfettişi raporuna dayanılarak Kurumca resen hesaplanır ve buna göre bulunacak sigorta primleri 506 sayılı Kanununun 80 inci maddesine göre tahsil olunur.
İşin yürütümü için gerekli olan asgari işçilik miktarı, yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek ve kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurlar dikkate alınarak sigorta müfettişince saptanır..." hükmü bulunmakta iken, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe giren 616 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 4792 sayılı Kanun'un 6. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Bunun üzerine Kurumun ölçümleme yetkisinin bulunup bulunmadığı konusunda uygulamada tereddüt oluşmuş ise de 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanun'un 37. ve 49. maddeleri ile Kurumun ölçümleme yetkisine benzer düzenleme yeniden kanun hükmü hâline getirilmiştir.
36. Nitekim 506 sayılı Kanun'un 29.07.2003 tarihli ve 4958 sayılı Kanun ile değişik "Teftiş, kontrol ve denetleme yetkisi" başlıklı 130. maddesine göre;
"Sigorta müfettişleri, bu Kanunun uygulanması bakımından, İş Kanununda belirtilen teftiş, kontrol ve denetleme yetkisini haizdirler.
(Ek fıkra:29/7/2003-4958/49 md.) İşverenin Kuruma, emsaline, yapılan işin nitelik, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütülmesi için gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunun Kurumca saptanması halinde, işin yürütülmesi için gerekli olan asgari işçilik miktarı, yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, iş yerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurları dikkate alarak sigorta müfettişi tarafından tespit edilir.
(Ek fıkra:29/7/2003-4958/49 md.) Sigorta müfettişlerince görevleri sırasında saptanan Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir.
(Ek fıkra:29/7/2003-4958/49 md.) Bu maddenin uygulamasında teftiş, kontrol ve denetleme yetkisine sahip olanlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar muteberdir.
(Ek fıkra:29/7/2003-4958/49 md.) İşverenler ve sigortalılar ile işle ilgili Kurum personeli, görevli sigorta müfettişleri tarafından bilgi vermek üzere çağrıldıkları zaman gelmek, gerekli olan belge ve delilleri getirip göstermek ve vermek, görevlerini yapmak için her türlü kolaylığı sağlamak ve bu yoldaki isteklerini geciktirmeksizin yerine getirmekle yükümlüdürler.
(Ek fıkra:29/7/2003-4958/49 md.) Sigorta müfettişlerine bu görevleri yaparken, tüm kamu görevlileri gerekli kolaylığı gösterir ve yardımcı olurlar.
(Ek fıkra:29/7/2003-4958/49 md.) Kurum, sigorta yoklama memurları vasıtasıyla iş yerlerinin mevcut durumları, faal olup olmadığı, sigortalı çalıştırılıp çalıştırılmadığı, çalıştırılıyorsa kimlerin, hangi sürede ve ücretle çalıştırıldıkları, prime esas kazanç ve prim ödeme gün sayılarıyla diğer bilgileri içeren ilgili belgelerin işyerlerinde asılı olup olmadığı ile bu hususların tutanağa kaydedilmesi, adres, mal varlığı ve sağlık yardımlarına müstahaklık ve kendilerine verilecek benzeri görevlerde inceleme, araştırma, tespit ve yoklama yaptırabilir...".
37. Benzer yönde düzenleme 5510 sayılı Kanun’un 85. maddesinde de yer almaktadır. Nitekim 85. maddenin 1. fıkrasına göre; “İşverenin, işin emsaline, niteliğine, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütümü açısından gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunun tespiti halinde, işin yürütümü açısından gerekli olan asgarî işçilik tutarı; yapılan işin niteliği, kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan sigortalı sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurlar dikkate alınarak tespit edilir. Söz konusu tespitler, Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurları tarafından yapılır”.
38. 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 29.07.2003 tarihli ve 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun 8. maddesinde Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının (SSK) birimleri sayılmış, 9. maddede Sosyal Sigorta Teftiş Kurulu Başkanlığı bu birimler arasında gösterilmiştir. Sözü edilen maddedeki hükme göre Sosyal Sigorta Teftiş Kurulu Başkanlığının görevleri arasında; işin yürütülmesi için gerekli olan asgari işçilik miktarını saptamak da yer almaktadır. Aynı yöndeki düzenlemeye 4958 sayılı Kanun'u yürürlükten kaldıran 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu'nun 17. maddesinin (d) bendinde de yer verilmiştir. Buna göre Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı işin yürütümü açısından gerekli olan asgari işçilik tutarını tespit etmekle de görevlidir. 5502 sayılı Kanun'un 17. maddesi dahil bazı hükümleri daha sonra 02.07.2018 tarihli ve 703 sayılı Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 88. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve 15.07.2018 tarihli 30479 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar İle Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 403 ve devamı maddelerinde Sosyal Güvenlik Kurumuna ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Kararname'nin 418. maddesinde Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığının görevleri arasında "İşin yürütümü açısından gerekli olan asgarî işçilik tutarını tespit etmek" de gösterilmiştir.
39. Diğer taraftan 6 Kasım 2001 tarihli ve 24575 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı Sigorta Teftiş Kurulu Yönetmeliğinde ayrıntılı düzenlemeler yapılmış ve Yönetmeliğin 12. maddesinde sigorta müfettişlerinin "İşverenin Kuruma, emsaline, yapılan işin nitelik, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütülmesi için gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunu saptaması halinde, işin yürütülmesi için gerekli olan asgari işçilik miktarını, yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalışan işçi sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurları dikkate alarak tespit etmek"le görevli olduğu hükme bağlanmıştır. Aynı yöndeki hükümler bu Yönetmeliği yürürlükten kaldıran 10.08.2007 tarihli ve 26609 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı Yönetmeliği'nde de yer almıştır.
40. Yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri kapsamında değerlendirme yapıldığında Kurumun ihaleli işler ve özel bina inşaatı dışındaki işyerlerinde de 506 sayılı Kanun'un 79. maddesindeki (5510 sayılı Kanun'un 85/1) yöntem ve usullerle bağlı olmaksızın genel denetim yetkisi kapsamında asgari işçilik incelemesi yapabileceği anlaşılmaktadır. HGK'nın 06.11.2013 tarihli ve 2013/21-310 E., 2013/1544 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.
41. Asgari işçilik uygulaması ise işverenin emsaline, yapılan işin nitelik, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütülmesi için gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunun Kurumca saptanması hâlinde yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurlar dikkate alınarak işin yürütülmesi için gerekli olan asgari işçilik miktarının belirlenmesi için yapılan araştırma ve incelemedir (Öztürk, Sezai: İnşaat ve İhale Konusu İşlerde Asgari İşçilik Uygulaması, Ankara 2013, s. 29).
42. Somut olayda karayoluyla düzenli yolcu taşımacılığı yapan otobüs işyerleri ile ilgili olarak 2006 yılı genel çalışma plan ve programı gereğince 2004 yılı faaliyetleri incelemeye alınan ... firmasının sözleşmeyle davacı şirkete ait ... plaka sayılı otobüsü de kullandığının tespit edilmesi üzerine davacı şirketle ilgili başlatılan inceleme kapsamında otobüs işletmeciliğinin ayrı bir işyeri olarak tescil edilmediği, bu faaliyetlerin şirketin asıl iştigal konusu olan küp ... imalatı ve ... paketleme işyerinden yürütüldüğü ve şoförlerin bildiriminin iki ayrı işyerinden yapıldığının anlaşılması sonrasında bu faaliyetlerin tümünün incelenmesi sonucu düzenlenen 04.07.2008 tarihli ve 49/A.İ.R. 28 sayılı müfettiş raporunda şirket müdürü ve vardiya amiri ile ... Turizm Taşımacılık Limited Şirketinin ... otogar müdürünün beyanı alınıp şirkete ait ticari defter ve diğer belgeler, kapasite raporları ile stok belgeleri incelendikten sonra sefer yapılan güzergahlar ve sefer sayıları ile sefer süreleri belirlenerek otobüs işletmeciği işinde çalışan ve Kuruma bildirimi yapılan iki otobüs şoförünün prime esas kazançlarının sendikanın bildirdiği emsal ücret kadar olması gerektiği hâlde asgari tutar üzerinden bildirildiği gerekçesiyle otobüs şoförleri için eksik işçilik hesaplaması yapıldığı gibi otobüste çalıştırılmasının zorunlu olduğu belirtilen bir muavin için de yine asgari işçilik hesaplaması yoluna gidildiği, öte yandan üretilen küp ... ile paketlenen toz şekerin nakliyesinin gerçekleştirildiği kamyon işletmeciliği için 2004 yılının 1 ila 5. ayları arasındaki dönemde kamyon şoförleri için temin edildiği ileri sürülen tabldot yemek sayısının çalışan gün sayısına bölünmesi suretiyle bulunan şoför sayısı ile Kuruma bildirilen şoför sayısı karşılaştırılarak, 2004 yılının diğer ayları yönünden ise kamyonla nakliye yapılan güzergahlar, sefer sayıları ve sefer sürelerine göre; küp ... imalatı ile toz ... paketlemesinin yapıldığı ... işletmesi için de yine üretilen ... ve küp ... miktarları ile belirlenen çalışma süreleri esas alınarak her üç faaliyet için toplam 24 işçinin Kuruma bildirilmediği tespitinden hareketle asgari işçilik hesaplaması yapıldığı, raporda ayrıca kamyon ile nakliye işinin yapıldığı işyerinin 2006 yılının 3. ayından itibaren gayri faal olduğu, irtibat bürosu olarak kullanılan işyerinde işçi çalışmadığının belirtildiği, raporun ekinde kapasite raporları ve stok ekstrelerinin yanı sıra kayıt inceleme tutanağının bulunduğu, davacı şirkete tespit edilen eksik bildirim nedeniyle idari para cezası uygulandığı, Kurumun 26.05.2009 tarihli yazısı ekinde ek prim tahakkuk belgelerinin gönderilerek ... işletmesi için 14.984,22TL, 2004 yılı otobüs işletmeciliği için 8.261,67TL, 2004 yılı kamyon işletmeciliği için 8.579,97TL ödeme tarihine kadar gecikme zammı ile birlikte ödenmesi gerektiğinin bildirildiği, Kurum içi itirazın reddedildiği, idari para cezasının iptali istemiyle açılan davada ... İdare Mahkemesinin 30.06.2010 tarihli ve 2009/1553 E., 2010/1027 K. sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verildiği, kararın Danıştay 5. Dairesinin 10.09.2015 tarihli ilamı ile onandığı, karar düzeltme isteminin de aynı Daire tarafından reddedilerek kararın bu şekilde kesinleştiği, asgari işçilik hesaplamasına ilişkin Kurum işleminin iptali için açılan eldeki davada mahkemece alınan ilk raporda sadece ... paketleme ve küp ... imalatı faaliyetleri ile irdeleme ve değerlendirme yapıldığı, diğer iki faaliyetle ilgili tespit ve değerlendirme bulunmadığı, mahkemece bu rapor esas alınarak verilen kararın Özel Dairece eksik inceleme nedeniyle bozulması üzerine bozmaya uyularak alınan ikinci bilirkişi raporunda da bozma kararında müfettiş raporundaki tüm tespitlerin dayanakları ile birlikte irdelenmesi gerektiğinin belirtilmesine rağmen bozma kararı doğrultusunda otobüs işletmeciliği faaliyeti ile ilgili gelen yetersiz müzekkere cevaplarına değinildikten sonra müfettiş tarafından yapılan tespitlerin tümü irdelenmeden Kuruma bildirimi yapılan çalışan sayısının mevcut işleri yapabilecek yeterlilikte olduğu, Kurum müfettişinin yaptığı tespitlerin somut, ölçülebilir ve hüküm kurmaya elverişli delillere dayandırılmadığının belirtildiği, bu rapora göre verilen ikinci kararın da Özel Dairece uyulan bozma kararı gereklerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle bozulduğu, bozmaya uyan mahkemece alınan 14.04.2017 tarihli üçüncü raporda yazılı delil ile ispatlanmadığı hâlde otobüs şoförlerinin ücretlerinin sendikanın bildirdiği emsal ücrete göre belirlenmesinin hatalı olduğunun bildirildiği, diğer hususlar da müfettiş raporundaki bazı hesaplama tablolarındaki verilerin irdelendiği, varsayıma dayalı ya da hatalı olduğunun belirtilmesi ile yetinildiği, bu rapora göre verilen kararın da tekrar bozulduğu ve üçüncü bozma kararına uymayan mahkemece direnme kararı verildiği anlaşılmıştır.
43. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olaya ilişkin maddi ve hukukî olgular değerlendirildiğinde; Özel Daire ile mahkeme arasında ihtilafsız olduğu üzere Kuruma bildirimi yapılan otobüs şoförlerinin prime esas kazançlarının bildirim gibi olduğu kabul edilmelidir. Ancak Özel Dairece nakliye işinin yapıldığı kamyon işletmeciliği yönünden işyerinde keşif yapılarak şoförler dışında çalışan olup olmadığı, işyerinin şoför dışındakilerin çalışmasına uygun olup olmadığı ve bu suretle 2004 yılının 1 ila 5. ayları arasındaki dönemde işyerinde çalışanların tümünün tespiti ile tabldot yemekten tüm çalışanlarının yararlanıp yararlanmadıklarının belirlenmesi gereğine işaret edilmiş ise de müfettiş raporunda nakliye işinin yapıldığı işyerinin 2006 yılının 3. ayından itibaren gayri faal olduğu, işçi çalıştırılmadığı ve irtibat bürosu olarak kullanıldığı belirtildiğinden aradan geçen zaman da dikkate alındığında yapılacak keşfin yargılamaya yenilik katmayacağı açıktır. Bundan başka Özel Dairece ilk iki bozma kararında da belirtildiği üzere mahkemece alınan bilirkişi raporları müfettiş raporundaki tüm tespitleri irdeleyecek mahiyette olmadığından müfettiş raporundaki tespitler ve bu rapor sonucu çıkarılan prim borcunun tüm dayanaklarını irdeleyen, değerlendiren denetime elverişli bilirkişi raporu alınması gerektiği sonucuna varılmıştır.
44. Hâl böyle olunca davacı şirkete ait işyerinden Kuruma bildirimi yapılan otobüs şoförlerinin prime esas kazançlarının bildirim gibi olduğu kabul edilmeli, diğer hususlarda müfettiş raporundaki tespitlerin ve bu rapora dayanılarak tahakkuk ettirilen ek prim borcunun tüm dayanaklarını irdeleyen, değerlendiren, Kurum müfettiş raporundan ayrılma nedenlerini net bir şekilde ortaya koyan, aralarında hesaplama ve kıyaslama yapılabilecek nitelikte denetime elverişli rapor alındıktan sonra sonucuna göre karar verilmelidir.
45. O hâlde direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.09.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.