"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 19. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne dair karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işverene ait İzmit şantiyesinde inşaat teknolojisi teknikeri olarak 2009 yılında işe başladığını, 2011 yılında davalı şirketin Ankara’da bulunan Next Level şantiyesine gönderildiğini, bu şantiyede rezidans bölümünün kaba ve ince işlerinde inşaat saha ve teknoloji teknikeri olarak çalıştığını, müvekkilinin şantiye evinde kaldığı için haftanın 7 günü sürekli çalıştığını, iş sözleşmesinin 30.09.2014 tarihinde feshedildiğini, kıdem ve ihbar tazminatlarının eksik ödendiğini ileri sürerek bakiye kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin, hafta tatili, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ...Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacının 14.09.2011 tarihli iş sözleşmesi ile müvekkili şirket bünyesinde inşaat teknikeri olarak çalışmaya başladığını, işin tamamlanması neticesinde istihdam edildiği kadroda çalışmasına gerek kalmaması sebebi ile iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17 ve 18. maddeleri uyarınca feshedilerek işçilik alacaklarının ödendiğini, davacının mesai saatlerine ilişkin beyanının gerçeği yansıtmadığını, pazar günü çalışılmadığını, davacının şantiye evinde kaldığı iddiasının da doğru olmadığını, tanık olarak bildirilen Sefa Şengül ve ...’in müvekkili şirket aleyhine davaları bulunduğundan tanık olarak dinlenmelerine muvafakatlerinin olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Ankara 19. İş Mahkemesinin 21.04.2016 tarihli ve 2014/1372 E., 2016/411 K. sayılı kararı ile; kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti ödenmek suretiyle davacının iş sözleşmesinin feshedildiği ancak yapılan ödemelerin eksik olması sebebi ile davacının bakiye kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücretinin bulunduğu, davacı tanıklarının davalı aleyhine davaları bulunduğundan beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, hâl böyle olunca fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları ispat edilemediğinden reddi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Ankara 19. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 02.07.2019 tarihli ve 2016/17667 E., 2019/14742 K. sayılı kararı ile; 1. bendinde davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, “…2-Davacı işçinin hafta tatillerinde çalışıp çalışmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
…Somut uyuşmazlıkta, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı tarafça alacağın ispatı hususunda dinletilen tanıkların davalıya karşı açmiş oldukları işçilik alacak taleplerine dair davalarının mevcut olması nedeniyle husumetli bulundukları bu nedenle beyanlarının dayanak alınamayacağı açıklanarak takdire sunulmak üzere hesaplama yapılmış olup, Mahkeme tarafından da hafta tatili ücret alacağı talebi reddedilmiştir.
Ne var ki, davacı tanıklarının husumetli bulunmaları sebebiyle beyanları dikkate alınamayacaksa da, yapılan işin niteliği, Dairemizce 2015/34965 esas sayılı dosyadan temyiz incelemesine tabi tutulan ve 21.06.2018 tarihinde onama kararı verildiği anlaşılan Mahkemenin aynı mahiyetteki dava dosyası ile eldeki dava dosyası birlikte değerlendirildiğinde, emsal dosyadaki tespitler doğrultusunda, davacı tanıklarının Mayıs 2013 tarihinden itibaren davalı işyerinde çalışmalarının başladığı gözetilerek, inşaat teknikeri olan davacının Mayıs 2013-Eylül 2014 tarihleri arasında ayda iki hafta tatili gününde çalıştığı kabulüne göre hesaplama yapılması gerektiği sonucuna varılmakla, aksi yönde değerlendirmeyle hafta tatili ücret alacaklarının reddine dair verilen karar hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Ankara 19. İş Mahkemesinin 07.11.2019 tarihli ve 2019/420 E., 2019/568 K. sayılı kararı ile; davacı tanıklarının davalıya karşı açtıkları davalarının bulunduğu, tanık beyanlarını tevsik edici başka bilgi ve belge bulunmadığı, hâl böyle olunca sırf davacı ile menfaat birliği olan tanık beyanlarına itibar edilerek karar verilmesinin mümkün olmadığı, kaldı ki bozma kararında bahsi geçen dava dosyasında dinlenilen tanıkların da davalıya karşı açmış oldukları davalarının bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; hafta tatili günlerinde çalıştığını ispat yükü üzerinde olan davacı işçinin bu alacağını tanık beyanları ile ispat etme yoluna gittiği, dinlenilen davacı tanıklarının husumetli olduğu ve tanık beyanlarını tevsik edici başka bilgi, belge bulunmadığından talebin reddine karar verildiği eldeki davada; Özel Dairenin bozma kararında belirtilen emsal dava dosyasındaki işçinin ayda 2 hafta tatilinde çalışma yaptığından hareketle, yapılan işin niteliği ve emsal dava dosyası dikkate alınarak davacının ayda 2 hafta tatilinde çalıştığının kabulü ile sonuca gidilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Davalı nezdindeki çalışması sona eren ve işçilik alacaklarının tahsili istemiyle kısmî dava şeklinde açılan eldeki davada, direnmeye konu uyuşmazlığın hafta tatili ücreti olduğu ve davacının fazlaya dair hakkı saklı kalmak üzere ıslahla talep ettiği hafta tatili ücretinin 2.987,88TL olduğu dikkate alındığında; direnme kararını temyiz eden davacı vekilinin temyiz isteminin direnme kararının verildiği 07.11.2019 tarihindeki 3.200TL olan temyiz kesinlik sınırı altında kalıp kalmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan reddinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
13. 01.10.2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanun’un 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte kanun koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
14. Bu bağlamda HMK’nın Geçici 3. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır”.
15. Yukarıdaki düzenlemelerden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilmiş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar HUMK’nın 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
16. Bilindiği üzere 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarihli ve 5219 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un yürürlük tarihinden sonra mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1. maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
17. Somut olayda, Özel Daire bozma kararı sonrasında mahkemece yapılan yargılama sonucunda direnme kararının verildiği 07.11.2019 tarihinde bu miktar 3.200TL’dir.
18. 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un Geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş, dolayısıyla dava hangi tarihte açılmış olursa olsun temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
19. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
20. Eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar bulunmakta olup, davacı, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin, hafta tatili, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
21. Mahkemece davanın kısmen kabulü yönünde verilen kararın taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece davalının tüm, davacının ise sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra; davacının Mayıs 2013-Eylül 2014 tarihleri arasında ayda iki hafta tatili gününde çalıştığı kabulüne göre hesaplama yapılması gerekirken hafta tatili ücreti alacağının reddine karar verilmesinin hatalı olduğundan bahisle bozma kararı verilmiş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
22. Görüldüğü üzere mahkeme ile Özel Daire arasında davacının hafta tatili ücreti alacağına hak kazanıp kazanmadığı noktasında uyuşmazlık bulunduğu ve direnmeye konu alacağın hafta tatili ücreti olduğu açıktır.
23. Dava, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 100TL hafta tatili ücreti alacağının tahsili istemiyle açılmış, davacının hak kazandığı toplam alacak tutarı 08.01.2016 tarihli bilirkişi ek raporunda brüt 4.268,39TL olarak hesaplanmış, %30 oranında karineye dayalı indirim yapılmak suretiyle brüt 2.987,88TL hafta tatili ücreti alacağının olduğu görüşüne yer verilmiş, davacı talebini fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 2.987,88TL olarak ıslah etmiştir.
24. Mahkemece, davacı tanıklarının davalı aleyhine davaları olduğundan beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesine yer verildikten sonra hafta tatili ücreti isteminin reddine karar verilmiştir.
25. Hafta tatili ücreti alacağının yazılı belgelere ve işyeri kayıtlarına dayanmayıp tanık anlatımlarına dayanması hâlinde, hesaba esas alınan süre ve alacağın miktarı nazara alınarak takdir edilecek uygun oranda karineye dayalı indirim yapılması gerekliliği kabul edilmektedir. Ancak hesaba esas alınan süre ve alacağın miktarı dikkate alındığında karineye dayalı indirimi yapıp yapmamak, indirim yapılacaksa da bu indirimin oranı hâkimin takdir yetkisindedir. Genel uygulamaya bakıldığında indirim oranının %30 olarak belirlendiği görülmekle birlikte, oranın farklı kabul edilmesi hatta alacak miktarının azlığı sebebi ile hiç indirim yapılmaksızın karar verilmesi de mümkündür.
26. Direnme kararının verildiği 07.11.2019 tarihinde temyiz edilebilirlik sınırı 3.200TL olup, direnme kararında hafta tatili ücretinin reddi yönünde hüküm kurulmuştur. Davacı, hafta tatili ücretini 2.987,88TL olarak ıslah etmişse de, fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmuş, karineye dayalı indirim yapılmadan hak edilen hafta tatili ücreti alacağının ise brüt 4.268,39TL olduğu görülmüştür.
27. Eldeki davada mahkemece hafta tatili ücreti alacağı kabul edilseydi ne miktarda indirim yapılacağı, hatta bu alacak bakımından indirim yapılıp yapılmayacağı bile belirsizdir. Fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş olan davacının ek bilirkişi raporu ile belirlenen hafta tatili ücreti alacağının miktarı 4.268,39TL’dir. Bu miktarın ise kesinlik sınırının üzerinde olduğu anlaşıldığından ön sorunun bulunmadığı oybirliği ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
IV. GEREKÇE
28. Öncelikle uyuşmazlık konusu ile ilgili yasal düzenlemelere kısaca değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
29. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 46. maddesinde hafta tatili ücretine ilişkin düzenlemeye yer verilmiş olup, anılan maddeye göre;
“Bu Kanun kapsamına giren işyerlerinde, işçilere tatil gününden önce 63 üncü maddeye göre belirlenen iş günlerinde çalışmış olmaları koşulu ile yedi günlük bir zaman dilimi içinde kesintisiz en az yirmidört saat dinlenme (hafta tatili) verilir.
Çalışılmayan hafta tatili günü için işveren tarafından bir iş karşılığı olmaksızın o günün ücreti tam olarak ödenir.
Şu kadar ki;
a) Çalışmadığı halde kanunen çalışma süresinden sayılan zamanlar ile günlük ücret ödenen veya ödenmeyen kanundan veya sözleşmeden doğan tatil günleri,
b) (Değişik: 4/4/2015-6645/35 md.) Ek 2 nci maddede sayılan izin süreleri,
c) Bir haftalık süre içinde kalmak üzere işveren tarafından verilen diğer izinlerle hekim raporuyla verilen hastalık ve dinlenme izinleri,
Çalışılmış günler gibi hesaba katılır.
Zorlayıcı ve ekonomik bir sebep olmadan işyerindeki çalışmanın haftanın bir veya birkaç gününde işveren tarafından tatil edilmesi halinde haftanın çalışılmayan günleri ücretli hafta tatiline hak kazanmak için çalışılmış sayılır.
Bir işyerinde işin bir haftadan fazla bir süre ile tatil edilmesini gerektiren zorlayıcı sebepler ortaya çıktığı zaman, 24 ve 25 inci maddelerin (III) numaralı bentlerinde gösterilen zorlayıcı sebeplerden ötürü çalışılmayan günler için işçilere ödenen yarım ücret hafta tatili günü için de ödenir.
Yüzde usulünün uygulandığı işyerlerinde hafta tatili ücreti işverence işçiye ödenir”.
30. Bu noktada hafta tatili ücreti alacağının ispatına ilişkin açıklama yapmakta yarar bulunmaktadır.
31. Gerek mülga 1475 sayılı İş Kanunu, gerekse hâlen yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu’nda ispat ile ilgili olarak özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle hafta tatili günlerinde çalışma yapıldığının ispatı genel hükümlere tabidir.
32. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”.
33. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinde de;
“(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
34. Yukarıda belirtilen maddenin 1. fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü üzerinde taşıyacaktır. 2. fıkrasında ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir.
35. Dolayısıyla hafta tatili günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, kural olarak, bu iddiasını ispat etmek zorundadır. Çalışma olduğunun ispatı hâlinde söz konusu ücretlerin ödendiğini ispat yükü ise işverenin üzerindedir.
36. Fiili bir olgu söz konusu olduğundan kural olarak işçi, hafta tatili günlerinde çalıştığını her türlü delille ispat edebilir. İspat konusunda en önemli deliller yazılı belgelerdir. İşyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak iddianın bu tür belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de hafta tatillerinde çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
37. Açıklanan bu maddi ve hukukî olgular ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece davacı tanıklarının davalıya karşı açmış olduğu davalarının bulunması nedeniyle bu tanıkların beyanlarına itibar edilmediği, davacının hafta tatili günlerinde çalıştığını ispatlayamadığı gerekçesiyle hafta tatili ücreti alacağının reddine karar verilmiştir. Her ne kadar davacı tanıkları davalıya karşı açtıkları davalarının bulunduğunu beyan etmişlerse de, davacının yaptığı işin, hafta tatillerinde çalışmaya uygun olup olmadığı da önemlidir. Davacı, inşaat teknikeri olarak şantiyelerde çalışmaktadır ve söz konusu iş inşaat işidir. Dolayısıyla tanıkların davacı ile birlikte çalıştıkları Mayıs 2013-Eylül 2014 tarihleri arasında yapılan işin niteliği dikkate alındığında ayda iki hafta tatilinde çalışmanın kabulü uygun olacaktır.
38. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
39. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10.03.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.