"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 2. Aile Mahkemesince verilen her iki davanın da kabulüne ilişkin karar, asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl Davada Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının eşine ve ortak çocuklara hakaret edip aşağıladığını, ayrıca çocuklara şiddet uyguladığını, ortak konutu sebepsiz yere terk ettiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetlerinin babaya verilmesine, müvekkili yararına 100.000TL maddi, 100.000TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl Davada Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı aleyhine 18.08.2014 tarihinde İstanbul 15. Aile Mahkemesinin 2014/541 esas sayılı dosyasıyla boşanma davası açıldığını, müvekkiline yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, eldeki davanın belirtilen dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesi gerektiğini, davacının müvekkiline fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını, evlilik birliğinin sarsılmasında müvekkilinin hiçbir kusurunun bulunmadığını, davacı tarafın müvekkilini aldatmak suretiyle cinsel şiddet uyguladığını, buna ilişkin fotoğrafları evde bulunan bilgisayara kaydettiğini, bu durumun müvekkilinde büyük üzüntü yarattığını belirterek davanın reddine, kendi açtıkları boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetlerinin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına ayrı ayrı 1.000TL tedbir-iştirak nafakası ile müvekkili yararına 300.000TL maddi, 300.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen Davada Davacı İstemi:
6. Birleşen davada davacı vekili; davalının müvekkiline psikolojik cinsel ve fiziksel şiddet uyguladığını, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velâyetlerinin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına ayrı ayrı 1.000TL tedbir-iştirak nafakası ile müvekkili yararına 300.000TL maddi, 300.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen Davada Davalı Cevabı:
7. Birleşen davada davalı vekili; tüm iddiaları inkârla davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
8. Ankara 2. Aile Mahkemesinin 31.05.2016 tarihli ve 2014/1068 E., 2016/522 K. sayılı kararı ile; boşanmaya sebep olan olaylarda kadının çocuklara ağır fiziksel şiddet uyguladığı, küfür ve hakaret ettiği, aynı şekilde eşine de ağır hakaretlerde bulunduğu, sürekli sevmediğini ve gideceğini söylediği, size bakacağıma gider ana babama bakarım dediği, buna karşılık erkeğin de eşine sürekli şiddet uyguladığı, eşini sürekli aşağıladığı, evinin geçimini sağlamadığı, iddia edilen aldatma olayından sonra ise tarafların barıştığı, evliliklerinin devam ettiği, davalı-davacı kadın hakkında çocuklara şiddet uygulamaktan dolayı davalar açıldığı, taraflar arasında boşanma davasından sonra açılan ceza davalarının da bulunduğu, bu davaların bir kısmının derdest olduğu, bir kısmında ise kadının hüküm giydiği, ayrıca erkeğin 03.07.2014 tarihinde eşine şiddet uygulamaktan dolayı Ankara 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/1626 E. sayılı dosyasında mahkûmiyetine karar verildiği, gerçekleşen olaylara göre eşlerin eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle her iki davanın da davanın kabulü ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 166/1. maddesi uyarınca boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin babaya verilmesine, anne ile çocuklar arasında kişisel ilişki kurulmasına, davalı-davacı kadın için TMK’nın 169. maddesi uyarınca tedbir nafakası takdirine, yukarıda belirtilen kusur durumu ve yasal koşulları oluşmadığından tarafların maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, davalı-davacı kadının asgari ücretle çalıştığı ve evinin olduğu anlaşılmakla TMK’nın 175. maddesinde belirtilen koşullar gerçekleşmediğinden yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
10. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 12.09.2018 tarihli ve 2016/22120 E., 2018/9050 K. sayılı kararı ile; "...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. (TMK m.175) Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-davacı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, davalı-davacı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir …” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Ankara 2. Aile Mahkemesinin 17.01.2019 tarihli ve 2018/1029 E., 2019/27 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında; yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasına göre davacı-davalı erkeğin hurda işi ile uğraştığı, aylık gelirinin 1.500 ilâ 2.000TL civarında olduğu, davalı-birleşen davacı kadının ise asgari ücret seviyesinde gelir elde ettiği, adına kayıtlı evinin bulunduğu, tarafların eşit gelir sahibi oldukları, bu nedenlerle TMK’nın 175. maddesindeki koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davalı-birleşen davada davacı eş yararına Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.
15. Türk Medeni Kanunu’nun “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175. maddesi ile “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 1998/688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 2007/275 K.; 20.06.2019 tarihli ve 2017/2-2424 E., 2019/751 K. sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi malî kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.
16. Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, sosyal ve ahlâki düşünceler yer almaktadır. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk, T./Ateş, D., Aile Hukuku, C. 2, İstanbul 2019, s. 302).
17. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünüldüğünden, yoksulluk nafakasının amacı hiçbir zaman nafaka alacaklısını zenginleştirmek olamaz. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve ahlâki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini göstermektedir. Dolayısıyla boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacını taşıyan yoksulluk nafakası, hiçbir surette nafaka yükümlüsüne yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmamalıdır.
18. Eldeki davada; tarafların 28.06.2001 tarihinde evlendikleri, ortak üç çocuklarının bulunduğu, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları, mahkemece davalı-birleşen davada davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verildiği, hükmün davalı-birleşen davada davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece kadının herhangi bir geliri ve mal varlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerektiği belirtilerek kararın bozulduğu anlaşılmaktadır.
19. Dosya kapsamı itibari ile tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin bilgiler ve toplanan tüm deliller incelendiğinde; davacı-birleşen davada davalı erkeğin çıkma hurda ve yedek parça işiyle uğraştığı, aylık gelirinin 1.500TL olduğu, üzerine kayıtlı taşınmaz bulunmadığı, davalı-birleşen davada davacı kadının ise, asgari ücret seviyesinde gelirinin bulunduğu, üzerine kayıtlı taşınmaz olduğu anlaşıldığından tarafların eşit gelire sahip olmalarından dolayı davalı-birleşen davada davacı kadın yararına TMK’nın 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası isteme koşullarının oluşmadığı sonucuna varılmıştır.
20. O hâlde, usul ve yasaya uygun direnme kararı onanmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı-birleşen davada davacı vekilinin yoksulluk nafakasına ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.