Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/337 E. 2022/893 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı idarenin sorumluluğunda bulunan hemzemin geçitte, davacı idare tarafından vekâletsiz olarak yerine getirilen bekçili bariyer hizmeti nedeniyle yapılan masrafların davalıdan tahsil edilip edilemeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Hemzemin geçitteki bekçili bariyer hizmetinin davalı idarenin sorumluluğunda olması ve davacı idarenin bu hizmeti vekâletsiz olarak yerine getirmesi nedeniyle, davalı idarenin Borçlar Kanunu'nun 413. maddesi uyarınca masrafları tazminle yükümlü olduğu gözetilerek, yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar her iki taraf vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı her iki taraf vekili tarafından temyizedilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun uyarınca karayollarının bakımından şehir merkezlerinde belediyelerin, şehir dışında ise karayolunun bağlı olduğu kurum ve kuruluşların sorumlu olduğunu, hemzemin geçitlerde her türlü önlemi alma yükümlülüğünün de bu sorumluluk kapsamına girdiğini, bu nedenle davaya konu TCDD Manisa-Bandırma hattında bulunan hemzemin geçit için de kazaların önlenmesi, can ve mal güvenliğinin sağlanması sorumluluğunun davalıya ait olduğunu, hemzemin geçitlerden geçiş konforunun arttırılması için uygulanan bekçili bariyerli hemzemin geçit hizmetinin davalı tarafından yerine getirilmemesi nedeniyle müvekkilinin vekâletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde yirmi dört saat çalışan bekçilik hizmeti alımı yaptığını, bu çerçevede Kasım 2004 - Şubat 2010 dönemi bekçilik hizmet bedelinin KDV dâhil 242.369,10TL olduğunu ve yapılan yazışmalara rağmen davalı kurum tarafından hizmet bedelinin müvekkili kuruma ödenmediğini ileri sürerek bu bedelin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; 2918 sayılı Kanun’da hemzemin geçitlerde müvekkiline alt-üst geçit yapmak yahut bekçili-bekçisiz bariyer sistemi kurmak gibi bir yükümlülüğün yüklenmediğini, 6461 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinin (01.05.2013) davaya konu dönemden sonra olmakla somut olaya uygulanamayacağını, Genel Müdürlüğü ile TCDD Genel Müdürlüğü arasında imzalanan 23.01.2004 tarihli protokol bulunmakta ise de, bu protokolün hemzemin kavşaklarda ray devreli otomatik bariyer koruma sistemlerinin kurulması ve işletilmesine ilişkin olduğunu, herhangi bir şekilde bekçilik hizmetinin yaptırılarak bedelinin müvekkilinden alınacağına ilişkin hüküm içermediğini, dolayısıyla protokol dışına çıkılarak ek bir faaliyet içine girişilmesi ve akabinde bunun faturasının müvekkiline yükletilmesine muvafakatlerinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.03.2014 tarihli, 2014/119 E., 2014/108 K. sayılı kararıyla; taraflar arasındaki uyuşmazlığın 3533 sayılı Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediyeye veya Hususu İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolu ile Halli Hakkında Kanun çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle görev yönünden davanın usulden reddine karar verilmiştir.

7. Karara karşı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 30.06.2014 tarihli, 2014/22195 E., 2014/21659 K. sayılı kararıyla; davacı ...’nin Ulaştırma Bakanlığına bağlı bir kamu iktisadi teşebbüsü olduğu ve 3533 sayılı Kanun kapsamında kalmadığı gözetildiğinde mecburi hakem yargılamasına tâbi olunmadığından uyuşmazlığın esasına girerek çözümlenmesi gerektiği yönündeki gerekçeyle bozma kararı verilmiştir.

8. Bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemenin 25.12.2014 tarihli, 2014/433 E., 2014/645 K. sayılı kararıyla; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda davalının bağlı olduğu Genel Müdürlüğün görev ve yetkileri sıralanırken Karayolları Genel Müdürlüğünün bakım ve onarım görevlerinden bahsedildiği, ayrıca 6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmanın Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun’da demiryolu ile karayolu kesişmelerinde yapılan yeni yolun bağlı olduğu kurum veya kuruluşun alt veya üst geçit yapmak ve diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlü olduğunun belirtildiği, açıklanan mevzuat hükümleri ve yine benzer konulara ilişkin Yargıtay içtihatları incelendiğinde kesişen yollarda bakım ve onarım çalışmaları yapma, hemzemin geçidi bekçili bariyerli hâle getirme, otomatik koruma tesisini kurma ve diğer emniyet tedbirlerini alma görev ve sorumluğunun Karayolları Genel Müdürlüğüne ait olduğunun anlaşıldığı, davaya konu hemzemin geçidin karayolu ile demiryolunun kesiştiği, her ikisinin de ortak kullandığı alan olduğu, hemzemin geçitteki görevlinin kazaların önlenmesi amacıyla oradaki güvenlik bariyerinin çalışmasını fiziken kontrol ettiği, bu itibarla hem karayoluna hem de demiryolları işletmesine birlikte hizmet ettiği, bilirkişilerce davacı kurum tarafından alınan hizmet bedelinin 243.708,23TL olduğu ve davacının bu bedeli davalıdan talep etme hakkı olduğu yönünde kanaat bildirilmiş ise de, bekçilik görevi davanın her iki tarafına da hizmet ettiğinden, ödenen hizmet alım bedelinden her iki tarafın da yarı yarıya sorumlu tutulması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 121.854,11TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 25.10.2017tarihli ve 2015/21825 E., 2017/10192 K. sayılı kararı ile; “1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davacı eldeki dava ile, davalının sorumluluk sahasında olan ve davalı tarafından yaptırılması gerekin bariyer tesis bedelinin davalıdan tahsilini istemiş, davalı ise davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, hattın şehirler arası bölgede yer aldığı, ancak davaya konu hemzemin geçidin karayolu ile demiryolunun kesiştiği, her ikisinin de ortak kullandığı alan olduğu, hem karayoluna hem de devlet demiryolları işletmesine birlikte hizmet ettiği, bu nedenle hizmet alım bedelinden her iki tarafın da yarı yarıya sorumlu tutulması gerektiği gerekçe gösterilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, davacının talebi vekaletsiz iş görme hükümlerine dayanmakta olup, verilen bekçili bariyerli hemzemin geçit hizmetinin de davalının sorumluluk alanında kaldığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. Mahkemenin 22.03.2018 tarihli ve 2018/45 E., 2018/110 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek ve kısmen kabul kararının hakkaniyete daha uygun olacağı belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;bariyerli ve bekçili hemzemin geçit hizmeti nedeniyle davacı ... tarafından ödenen ücretin vekâletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde davalı ... Müdürlüğünden rücuen tahsilinin talep edildiği olayda, geçitteki hizmetten her iki tarafın da istifade ettiği gerekçesiyle hizmet bedelinden tarafların yarı yarıya sorumlu olduğunun kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A- Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan inceleme:

14. Hukukî yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır.

15. Somut olayda davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen ilk karar davalı vekili tarafından da temyiz edilmiş ve davaya konu alacak iddiası yönünden kendilerinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, davanın reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki itirazları bildirilmiştir. Bu temyiz itirazları Özel Dairece incelenip tümüyle reddedilmiştir. Bu nedenle davalı tarafın kesinleşmiş yönlere ilişkin olarak direnme kararını temyizinde hukukî yarar bulunmamaktadır.

16. Hâl böyle olunca, davalı vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.

B- Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan inceleme:

17. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle hemzemin geçitlerdeki bariyerli bekçilik hizmetlerine ilişkin olarak mevzuat hükümlerinin irdelenmesi gerekir.

18. 01.05.2013 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6461 sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun’un 9. maddesinde demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yol ile gerçekleşen kesişmelerinde demiryolunun ana yol sayılacağı ve demiryolu araçlarının geçiş üstünlüğü bulunduğu, bu kesişmelerde, yapılan yeni yolun bağlı olduğu kurum veya kuruluş alt veya üst geçit yapmak ve diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlü olduğu düzenlenmesi yer almakta ise de bu Kanun’un yürürlük tarihi itibariyle somut olayda uygulanma imkânı bulunmamaktadır.

19. 2918 sayılı Karayoları Trafik Kanunu karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlama ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirleme amacını taşır (m.1). Kanun’un 3. maddesinde hemzemin geçit “karayolu ile demiryolunun aynı seviyede kesiştiği bariyerli veya bariyersiz geçit” olarak tanımlanmıştır.

20. Anılan Kanun’un 7. maddesinde Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri sıralanmış olup bunlardan bazıları; yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak, bunun yanı sıra kendi sorumluluğundaki alanlarda trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmektir.

21. Trafik güvenliğinin sağlanması için gerekenlerin yapılması görevi köy yolları için Tarım ve Orman Bakanlığına (2918 sayılı Kanun, m. 9), belediyelerin sorumluluğundaki alanlar için ise belediye trafik birimlerine verilmiştir (m.10). Nitekim kanun koyucu 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14. maddesinde belediyelerin görev ve sorumluluklarını sıralarken ulaşıma ilişkin kentsel alt yapı ve şehir içi trafik hizmetlerinin sağlanmasından sorumlu tutulmuştur.

22. 03.01.1996 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Hemzemin Geçitlerin Korunması Bakımı Ve Yönetimi İle Geçit Bekçilerinin Görevlerine Ait Yönetmelik ise TCDD Genel Müdürlüğünce işletilen demiryolu hatları üzerindeki hemzemin geçitlerin korunması, bakımı ve geçit bekçilerinin görevlerine ait hususlar düzenlenmiş olup (m.1) ilgili kamu kurum ve kuruluşların kendi sorumluluklarındaki yollarda yer alan hemzemin geçitlerde bekçili bariyer konulması taleplerinin varlığı hâlinde istihdam edilecek personelin vasıflarının ne olması gerektiği açıklanmıştır (m.24).

23. TCDD Anastatüsünün Ek 2. maddesi de “Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yollarile yaptığı kesişmelerde demiryolu ana yol sayılır.

Bu kesişmelerde yapılan yeni yolun bağlı olduğu Kurum veya Kuruluş alt ve üst geçit yapmak ve diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlüdür.

Demiryolu trafik düzeninin gerektirdiği hallerde söz konusu yollara ait geçitler ile görüşe engel teşkil eden tesisler kime ait olursa olsun kaldırtılır.

Demiryolu üstünde seyreden araçların karayolu köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğü vardır”

düzenlemesini içermektedir.

24. Açıklanan hükümler dikkate alındığında karayollarıyla demiryollarının kesiştiği yerlerde trafik güvenliğinin sağlanması ve bu amaçla yapılması gereken hizmetin ifası görevi, bulunulan mahallin niteliğine göre Karayolları Genel Müdürlüğüne, Tarım ve Orman Bakanlığına veya ilgili belediyeye ait olacaktır.

25. Somut olayda, hemzemin geçitin bulunduğu yer davalı ... Müdürlüğünün sorumluluk sahasındadır. Davacı ..., davalının ifa etmediği görevi, vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamak için onun adına yerine getirmek zorunda kaldığını ve bu yolda harcamalarda bulunduğunu ileri sürerek bu bedelin rücuen davalıdan tahsilini istemiş olup gelinen aşamada vekâletsiz iş görme hükümlerinin kapsamına değinmek gerekir.

26. Bir kişinin başkasının işini görebilmesi için, o kişinin kural olarak kendisine vekâlet vermiş olması gerekir. Eğer vekâleti olmadan bir başkası hesabına bir iş görülürse buna vekâletsiz iş görme veya vekâleti olmadan iş görme denir (Zevkliler, Aydın/ Gökyayla, Emre: Özel Borç İlişkileri, 11. Baskı, Ankara 2010, s. 509).

27. Yürürlük tarihi itibariyle taraflar arasındaki uyuşmazlıkta uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) “Vekâleti olmadan başkası hesabına tasarruf” başlıklı 410. maddesinde:

“Vekâleti olmaksızın başkasının hesabına tasarrufta bulunan kimse, o işi sahibinin menfaatine ve tahmin olunan maksadına göre yapmaya mecburdur” hükmü yer almaktadır.

28. Vekâletsiz iş görmeyi düzenleyen bu maddeye göre, vekâletsiz iş görmenin unsurları; iş görme, işin başkasına ait olması, vekâletin bulunmaması ve iş görme iradesinin varlığıdır.

29. İş görmek, insanın herhangi bir ihtiyacını karşılamak üzere hukuk düzeni içinde yapılabilen her çeşit iş görme veya yönetmedir. Bunun için iş sahibinin yetki vermesi söz konusu değildir. Genel olarak iş sahibinin yararları kapsamına giren işlerin görülmüş olması bu tarifin içine girer. Buna karşılık işin niteliği, bir yetkinin varlığını gerektiren işlerde bir başkasının hesabına iş görme söz konusu olamaz.

30. Vekâletsiz iş görmenin öğelerinden biri de yapılan işin başkasına ait olmasıdır. Bu öğe, iş görenin yaptığı iş ile başkasının hukukî çerçevesine müdahalede bulunduğunu ifade eder.

31. Diğer taraftan, vekâletsiz iş görmeden söz edilebilmesi için, iş görenin bu işi yapmaya mezun bulunmaması da gerekir. Nitekim BK’nın 410. maddesinde mevcut olan “vekâleti olmaksızın” tabiri de bunu ifade eder.

32. Bu nedenle vekâletsiz iş görmenin söz konusu olabilmesi için, başkasına ait işin vekâlet olmaksızın yapılması gerekir. Vekâleti olmama, hiç temsil yetkisi verilmemiş olması anlamına geldiği gibi; verilen talimat ya da temsil yetkisinin aşılmış olması da vekâleti olmama kavramı içinde yer alır.

33. Vekâletsiz iş görmenin son unsuru, başkasının işini görme unsurudur. İş görenin başkası menfaatine hareket iradesini taşıması veya işin başkasına ait olduğunu bilerek faaliyette bulunması şart değildir. Onun genel olarak bir iş görme iradesine sahip olması, yani iradesinin işin fiili sonucuna yönelmiş olması yeterlidir (Zevkliler/Gökyayla, s. 510).

34. Borçlar Kanunu’nun 410 ve devamı maddelerinde tanımını bulan vekâletsiz iş görme, niteliği gereği, iş sahibinin bilgisi dışında gerçekleşen bir olgudur. Diğer taraftan vekâletsiz iş görmenin varlığından bahsedebilmek için iş görenin işi görmeye başladığı zamana göre, dürüstlük kuralı ışığında iş sahibinin bakış açısıyla yapılacak objektif bir değerlendirmeyle işin görülmesi, iş sahibinin menfaatine olmalı veya bunun da ötesinde zorunlu kabul edilmelidir. “Zorunlu” kavramı, iş görmenin, iş sahibinin menfaatine olmasının ötesinde gerekliliğe de vurgu yapan bir anlama sahiptir. Başka deyişle dürüstlük kuralı ışığında işin görülmesi iş sahibinin menfaatine değilse veya zorunluluk arz etmiyorsa vekâletsiz iş görmeden bahsedilemeyecektir (Eren, Fikret; Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2017, s. 835).

35. Bu kavram, gerçek (caiz olan) vekâletsiz iş görme ve gerçek olmayan vekâletsiz iş görme olmak üzere ikili bir ayrıma tabidir .

36. Gerçek vekâletsiz iş görmede, bir kimse başkasına ait bir işin görülmesi iradesiyle, onun hukuk alanına bir yetkisi bulunmaksızın müdahale etmektedir. BK’nın 413. maddesine göre; “İş sahibinin menfaati için yapılmış olan bir işte yapan kimsenin hâl icabına göre zaruri veya faideli bulunan bilümum masraflarını faizi ile edaya ve bu kabil taahhütlerini ifaya ve hakimin takdir edeceği zararı tazmine, iş sahibi mecburdur.

Maksadı hasıl olmasa bile, işi yaparken icabeden ihtimamda bulunan kimse hakkında dahi bu hüküm tatbik olunur.

İşi yapan kimse yaptığı masrafı istifa edemediği takdirde, haksız bir fiil ile mal iktisabı faslındaki hükümlere göre yaptığı şeyi ref ettirebilir.”

37. Bu hükme göre kanun koyucu, iş görenin haklarını düzenlerken başkasının menfaatinin gerektirdiği bir işe kalkışan kimsenin bu mühadale ile kendi malvarlığında bir azalma olmamasını sağlamak ve bu suretle herkesi başkalarına yardıma teşvik etmek amacıyla iş görene malvarlığında meydana gelen azalmanın telafisini isteme yetkisini vermiştir. Diğer taraftan, vekâletsiz iş görme işi yapan için bir kâr teminine de vesile teşkil etmemelidir (Tandoğan, Haluk: Vekâletsiz İş Görme, Ankara 1957, s. 267).

38. Borçlar Kanunu’nun 413. maddesinde bahsi geçen “masraf” tabirinden iş görme nedeniyle iş görenin malvarlığında kendi iradesiyle meydana gelen yahut meydana gelmesine katlandığı azalmalar anlaşılmalıdır.

39. Gerçek olmayan vekâletsiz iş görmede ise; iş görenin bir başkasının işini haksız bir biçimde ve kötü niyetli olarak kendisinin veya üçüncü bir kişinin menfaatine görmesi yahut bilerek ya da bilmeyerek başkasının işini kendi işiymiş gibi ve kendisine menfaat sağlamak üzere görmesi hâlidir ve BK’nın 414. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, “Kendi menfaati için yapılmamış olsa bile iş sahibi yapılan işten hasıl olan faydaları temellük etmek hakkını haizdir. Temellük ettiği faydalara göre, işi yapan kimsenin masrafını tazmin ve yapmış olduğu taahhütlerden onu tahlis eder.”

40. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 526 ve devamı maddelerinde de benzer düzenlemeler yer almaktadır. Nitekim anılan Kanun’un 529. maddesinde, BK’nın 413. maddesine paralel olarak “İşsahibi, işin kendi menfaatine yapılması hâlinde, işgörenin, durumun gereğine göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün masrafları faiziyle ödemek ve gördüğü iş dolayısıyla üstlendiği edimleri ifa etmek ve hâkimin takdir edeceği zararı gidermekle yükümlüdür. Bu hüküm, umulan sonuç gerçekleşmemiş olsa bile, işi yaparken gereken özeni göstermiş olan işgören hakkında da uygulanır.

İşgören, yapmış olduğu giderleri alamadığı takdirde, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ayırıp alma hakkına sahiptir” hükmü mevcuttur.

41. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı ..., davalı ... Müdürlüğünün sorumluluğunda bulunan hemzemin geçitteki bariyerli bekçilik hizmetini gerçek vekâletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde yerine getirmiş ve bundan doğan masraflarını talep etmiştir. Bu hâlde davalının tazmin sorumluluğu BK’nın 413. maddesi çerçevesinde belirlenmelidir. Sorumluluk davalıdayken Mahkemece, dava konusu bariyerli hemzemin geçitlerde sunulan hizmetten davacının da fayda sağladığı gerekçesiyle tarafların yarı yarıya mesul tutulması gerektiği yönündeki kabulünde isabet bulunmamaktadır.

42. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

43. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının hukukî yarar yokluğundan REDDİNE (III-A),

2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA(III-B),

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.