Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/341 E. 2022/845 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ayıplı mal nedeniyle uğranılan zararın tazmini için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasında, davalının daha önce yaptığı ödemenin alacaktan mahsup edilip edilemeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: İtirazın iptali davalarının icra takibine sıkı sıkıya bağlı olması ve takip sebebi ile sınırlı olarak incelenmesi gerektiği, bu durumda takip sebebi olan tespit raporunda yer alan tamir-tadilat masraflarına ilişkin sulh ile ödenen bedelin mahsubu dışında sonradan meydana gelen ayıba dair taleplerin bu davada ileri sürülemeyeceği gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 5. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkilinin evindeki tüm su tesisatını 2005 yılı Ağustos ayında davalı firmanın ürettiği borular kullanarak yenilettiğini, bu yenileme için işçilik ve malzeme bedeli dâhil dava dışı firmaya 4.000TL ödediğini, reklamlarında yüz yıl garantili olduğu belirtildiğinden söz konusu markanın tercih edildiğini, ne var ki 2010 Ağustos ve 2011 Şubat-Mart aylarında tesisatta arıza meydana geldiğini, duvar kırılarak borular kontrol edildiğinde davalı firmaya ait boruda delinme olduğunun tespit edildiğini, yapılan incelemede sorunun üretim hatasından kaynaklandığının anlaşıldığını, sonrasında Ağustos 2011’de yine su kaçağı yaşandığını, bu kez yalnızca müvekkilinin değil alt komşuya ait evin de zarar gördüğünü ve arızanın yine borudaki imalat hatasından kaynaklı delinmeden meydana geldiğinin ortaya çıktığını, müvekkilinin evinde 10.000TL kadar zarar olduğunu, hasarın tespiti için Kartal Sulh Hukuk Mahkemesine başvurulduğunu ve bilirkişinin malzeme ve işçilik bedelinin 7.300TL tutacağını mütalaa ettiğini, bu tespitten sonra üç arızadan doğan zarar, tespit masrafları ve avukatlık ücretine karşılık karşı tarafla 5.000TL +KDV üzerinde anlaşıldığını ve davalının bu bedeli ödediğini, ayrıca davalı çalışanlarının evde kontrol ve basınç testleri yaparak arızanın artık gerçekleşmeyeceğini söylediğini, buna karşın söz konusu kontrolün üzerinden bir ay geçmeden 15.01.2012 tarihinde bu kez evin başka bir yerinde aynı şekilde arıza meydana geldiğini, bu durumun davalıya ait kullanılan tüm boruların arızalı olduğunu gösterdiğini ve tüm evin tesisatının yeniden değiştirilmesini gerektirdiğini, davalı şirketin 26.01.2012 tarihli elektronik postayla evdeki tüm tesisatı değiştireceklerini taahhüt ettiğini ancak bu taahhüdü yerine getirmeyip müvekkilini oyaladığını, 05.07.2012 tarihli ihtarnameyle taahhüdün yerine getirilmesi talep edilmiş ise de sonuç alınamadığını, bunun üzerine 2011 yılında yapılan ilk tespit raporunda tamirat ve tadilat için gereken masraf olarak belirlenen 7.300TL bedelin Büyükçekmece 2. İcra Müdürlüğünün 2012/6468 sayılı dosyasıyla takibe konulduğunu, davalının takibe haksız şekilde itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; davacının Ağustos 2010-Ağustos 2011 tarihleri arasında meydana gelen dört ayrı arıza nedeniyle tespit yaptırdığını ve bilirkişilerin tespitleri çerçevesinde tarafların 5.000TL+KDV tutarında bedelin ödenmesi yönünde sulh olduklarını, müvekkilinin bu bedeli 17.01.2012 tarihinde ödediğini, davacının bundan sonra Ocak 2012’de yeniden arıza meydana geldiğini iddia ettiğini ancak müvekkili tarafından ödenen meblağ ile evin tüm tesisatının değiştirilip değiştirilmediğinin bilinmediğini, sulhten sonra meydana gelen hasarla ilgili müvekkilinin sorumlu tutulamayacağı gibi önceki arıza nedeniyle yapılan tespite dayanılarak sulh yapılmamış gibi talepte bulunulduğunu, önceki arızalara ilişkin verilen raporun sonradan çıktığı ileri sürülen arıza yönünden illiyet bağını ortaya koymayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İstanbul 5. Tüketici Mahkemesinin 19.03.2013 tarihli, 2012/1334 E., 2013/257 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğu, davanın genel görevli asliye hukuk mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden bahisle davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

7. Davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 19.11.2013 tarihli, 2013/4504 E., 2013/6084 K. sayılı kararıyla, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta tüketici mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.

8. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda 02.03.2015 tarihli, 2014/252 E., 2015/268 K. sayılı kararla; davalı şirket tarafından üretilen ve davacıya ait evin tesisatında kullanılan boruların üretimden kaynaklı ayıp nedeniyle üç kez arızalandığı, yapılan tespit sonucunda davalı şirket ile anlaşıldığı ve bu kapsamda davalının 17.01.2012 tarihinde hasar bedeli olarak 5.000TL ödediği, 15.01.2012 tarihinde tekrar meydana gelen arıza üzerine davacı tarafından yapılan harcamalara ilişkin faturaların ibraz edildiği ve bilirkişi raporu ile ayıplı ürün nedeniyle davacı zararının 11.080,82TL olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, takibe vaki itirazın iptaline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 22.10.2018 tarihli ve 2016/2061 E., 2018/9851 K. sayılı kararı ile; “…Davacı eldeki davada davalı firmaya ait su borularının ayıplı olması nedeniyle uğradığı zararın tazmini için başlatılan takibe davalı yanca yapılan itirazın iptalini istemiştir. Davalı, davacının evinde Ağustos 2010, Şubat-Mart 2011 ve Ağustos 2011 de meydana gelen arızalarla ilgili olarak davacı ile arasında sulh anlaşması yapılarak evin tesisat sisteminin tamiri için 5.000,00- TL + %18 KDV tutarındaki ödemenin firma tarafından 17.01.2012 tarihinde yapıldığı 15.01.2012 tarihli arıza ile ilgili olarak ödenilen meblağ ile davacı tarafın evinin tesisatının değiştirip değiştirilmediğinin bilinmediği, dolayısıyla sulh olunmasından sonra meydana gelen hasarla ilgili olarak sorumlu tutulmalarının haksız ve hukuka aykırı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece davalı şirket tarafından üretilen ve davacı evindeki tesisatın yenilenmesinde kullanılan Fıratpen Marka boruların ayıplı olması nedeniyle yapılan tesbit sonucunda davalı şirketin 17.01.2012 tarihinde hasar bedeli olarak, 5.000,00-TL'nin ödendiği, 15.01.2012 tarihinde tekrar meydana gelen arıza üzerine davacı tarafından yapılan harcamalara ilişkin faturaların ibraz edildiği ve bilirkişi raporu ile ayıplı ürün nedeniyle davacı zararının 11.080,82-TL olduğu tesbit edildiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş ise de; davacı tarafından yapılan delil tespiti raporunda tespite konu dairede bulunan mevcut tüm su tesisatının sökülerek yeniden değiştirilmesi için gereken tamir ve tadilat işlerinin yapımı için, tespit tarihindeki piyasa rayiçlerine göre KDV hariç 7.300,00,-TL tutarında parasal harcama gerektiği belirtilmiştir. Anılan delil tespiti raporundan sonra davalı yanca davacıya 17.01.2012 tarihli olup 5.782,00 TL gönderilmiştir. Mahkemece, yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporunda davacının zararı tespit edilmiş ise de davalı tarafından ayıp nedeniyle yapılan ödeme mahsup edilmemiştir. Hal böyleyken mahkemece, davacının zararının, davalı tarafından yapılan ödemenin mahsup edilerek tespit edilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. Mahkemenin 07.11.2019 tarihli ve 2019/194 E., 2019/617 K. sayılı kararı ile; ilk karar gerekçesi yanında, davalı tarafından yapılan ve bozma kararında bahsi geçen ödemenin önceki hasarlar ile ilgili olduğu, tesisatın yenilenmesi ile ilgili bir talepte bulunulmadığı, ödenen tutar yenileme masrafları ile ilgili olmadığından mahsup edilemeyeceği de belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ayıplı mal nedeniyle uğranıldığı iddia olunan zararın tazmini yönünde başlatılan takibe vaki itirazın iptali davasında, davalının 17.01.2012 tarihinde yaptığı ödemenin alacaktan mahsup edilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Mahkeme ve Özel Daire arasındaki uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce itirazın iptali davalarıyla ilgili açıklamada bulunulması yerinde olacaktır.

15. İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.

16. Buna göre; ilamsız takip yapılmış olması, borçlunun bu takibe itiraz etmesi ve itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren bir yıl içinde alacaklının mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.

17. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı kararı).

18. Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.

19. Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.

20. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davacı, davalının ürettiği su borularının ayıplı çıkması nedeniyle 2010-2011 yıllarında su kaçağı arızası yaşamış, en son Ağustos 2011 tarihinde aynı arızanın meydana gelmesi üzerine delil tespiti talebiyle mahkemeye başvurmuş, Kartal 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/170 Değişik İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda arızalar nedeniyle evde oluşan mevcut hasarın giderilmesinin 1.750TL’ye mal olacağı, tesisatın komple değiştirilmesi için ise 7.300TL maliyet hesaplandığı mütalaa edilmiştir. Tarafların bu tespit çerçevesinde sulh oldukları ve davalının sulhle kararlaştırılan bedeli ödediği çekişmesizdir.

21. Davacı, sulhten sonra yeniden arıza meydana geldiği için tesisatın komple değişim bedelini tahsil amacıyla takip başlattıklarını belirtmiş ve bu takibe haksız şekilde itiraz edildiğini ileri sürmüştür. Mahkeme davalının 2012 yılında meydana gelen arıza sebebiyle tesisatın komple değiştirilmesinden sorumlu olduğunu kabul etmiş, Özel Daire ise önceki ödemenin mahsubu konusu bozma nedeni yapmıştır.

22. Ne var ki alacağın var olup olmadığı yahut mahsubun yapılıp yapılamayacağı tartışmasından önce itirazın iptali davalarının, yukarıda belirtildiği üzere, icra takibine sıkı sıkıya bağlı olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın icra takibine dayanak yapılan belgelerle sınırlı olarak incelenip çözümlenmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.

23. Bu çerçevede, davaya konu Büyükçekmece 2. İcra Müdürlüğünün 2012/6468 sayılı ilamsız icra takibi incelendiğinde; takip sebebi “31.07.2012 Kartal 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/170 D.İş sayılı dosyasında hesaplanan tamir ve tadilat masrafı” olarak açıklanmıştır. Takip sebebi, tarafların sulhle anlaşmaya vardıkları tespit raporuyken, borcun sebebi olarak gösterilen bu rapordan ve sulh ile ödeme yapıldıktan sonra meydana gelen ayıplardan zarar doğduğu ve davalının zararın giderileceği yönünde taahhütte bulunduğu iddiaları, bu takibe sıkı sıkıya bağlı olan itirazın iptali davasında dinlenemez; sonradan ortaya çıkan ayıpla ilgili iddialar ancak ayrı bir davanın yahut takibin konusu edilebilir.

24. Mahkemece bu husus dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekir.

25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde, davacı takip sebebi olarak alacak iddiasını doğuran son arızadan önce meydana gelen zararları tespit eden raporu göstermiş ise de, taraflar arasındaki sulhun tesisatın komple değişimi değil o ana kadar çıkan ayıpların giderilmesi için yapıldığı, ödemenin de bu çerçevede yapıldığı, ancak yeni bir arızanın ortaya çıkması üzerine bu kez tespit raporunun komple değişim için gereken masraf hesabı çerçevesinde talepte bulunularak takip başlatıldığı, bu nedenle mahkemece yapılan değerlendirmenin haklı ve yerinde olduğu, direnme kararının bu nedenle onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

26. Hâl böyle olunca direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” hükmü atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesine göre karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.06.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.