Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/364 E. 2022/1618 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Anlaşmalı boşanma protokolü ve boşanma ilamı kapsamında davacı aleyhine başlatılan ilamlı icra takibi nedeniyle açılan menfi tespit davasında, davacının borçlu olmadığı tutarın tespiti ve davalının icra takibindeki kötü niyet tazminatından sorumluluğu.

Gerekçe ve Sonuç: Direnme kararının verildiği tarihte, uyuşmazlığa konu alacak miktarının temyiz kesinlik sınırının altında kalması nedeniyle, davalı vekilinin temyiz isteminin miktar yönünden reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 2. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Ankara 2. Aile Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 14.12.2016 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 28.06.1997 tarihinde evlendiklerini, Ankara 8. Aile Mahkemesinin 23.11.2015 tarihli ve 2015/1958 E., 2015/1705 K. sayılı kararı ile boşanmalarına karar verildiğini, adı anılan karar ile boşanmanın yanında aynen “Davalı ve davacı adına 1/2 oranında kayıtlı bulunan Ankara ili, Çankaya ilçesi, Cevizlidere mahallesi, 1219 sokak, Aydan Apt. 12/9 adresinde bulunan evin mülkiyetinin davalıya ait olan 1/2 sinin davacıya devredileceğinin tespitine, bu evin kalan kredi borcunun davacı tarafından ödeneceğinin tespitine, bu taşınmazdan dolayı davacının babasından alınan toplam 27.000 USD borcun davacı tarafından ödeneceğinin tespitine, ayrıca bu taşınmazla ilgili olarak davacı tarafından davalıya 66.150 TL ödeneceğinin tespitine” şeklinde karar verildiğini, kararın 01.12.2015 tarihinde kesinleştiğini, müvekkili tarafından üzerine düşen ödemenin davalıya yapılması neticesinde taşınmazın ½ hissesinin davalı tarafından davacıya devredildiğini, buna rağmen davalı tarafından müvekkili aleyhine Ankara 9. İcra Müdürlüğünün 2016/21863 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ileri sürerek davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, haksız ve kötü niyetli icra takibi nedeniyle davalının dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminat ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili 25.01.2017 tarihli cevap dilekçesinde; tarafların boşanmasına dayanak kararda belirtilen 66.150TL bedelin müvekkiline ödenmediğini, ödeme hususunda ispat yükünün davacıda bulunduğunu, davanın miktar itibari ile yazılı belge ile ispatlanmak zorunda olduğunu ancak ödemeye ilişkin belge sunulmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Görevsizliğe İlişkin Kararı:

6. Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.06.2017 tarihli ve 2016/518 E., 2017/196 K. sayılı kararı ile; taraflar arasındaki ihtilafın sebebinin aile hukukundan kaynakladığı, 4787 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca bu davalara bakmakla görevli mahkemenin aile mahkemeleri olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

7. Ankara 2. Aile Mahkemesinin 03.04.2018 tarihli ve 2017/834 E., 2018/332 K. sayılı kararı ile; Ankara 9. İcra Müdürlüğünün 2016/21863 sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde alacaklının ..., borçlunun Şenay Çayir olduğu, alacaklının takip talebinde Ankara 8. Aile Mahkemesinin 23.11.2015 tarihli ve 2015/1958 E., 2015/1705 K. sayılı kararına dayanarak 18.11.2016 tarihinde ilamlı icra yolu ile borçlu aleyhine 66.150TL asıl alacak, 5.708TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 71.858TL üzerinden takip başlattığı, Çankaya Tapu Müdürlüğü tarafından düzenlenen 10.12.2015 tarihli ve 78261 sayılı resmî senet ile davalının dava konusu taşınmazda maliki olduğu ½ hissesini davacıya satış yolu ile devrettiği, satış işleminin bizzat taraflarca yerine getirildiği, resmî senette satıcı Güngür Çayir'in “satış bedelini nakden ve tamamen aldığını” beyan ettiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 204. maddesinde “İlamlar ile düzenleme şeklindeki noter senetleri, sahteliği ispat olunmadıkça kesin delil sayılırlar. İlgililerin beyanına dayanılarak noterlerin tasdik ettikleri senetlerle diğer yetkili memurların görevleri içinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgeler, aksi ispatlanıncaya kadar kesin delil sayılırlar. Mahkeme, yukarıdaki belgelerden biri hakkında şüphe uyandıran bir hâl görürse, ilgili daireden açıklama isteyebilir” hükmünün düzenleme altına alındığı, davalı tarafından tapuda resmî olarak yapılan senedin sahteliği ileri sürülmediği gibi bunun aksini kanıtlar yazılı delil de sunulmadığı, dolayısıyla alacaklının “satış bedelini nakden ve tamamen aldığını” içeren beyanın kesin delil olup kendisini bağlayacağı, hâl böyle olunca davalının davacı aleyhine başlatmış olduğu icra takibinde haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının 71.858TL üzerinden %20 tazminat ödemesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

8. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.

9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 05.02.2019 tarihli ve 2018/2107 E., 2019/161 K. sayılı kararı ile; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak bir vakıadan kendi yararına hak ileri süren tarafın o vakıayı ispat etmeye mecbur olduğu, ispat yüküne ilişkin bu genel kuralın menfi tespit davaları için de geçerli olduğu, menfi tespit davasında borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa bu durumda ispat yükünün davalı durumunda olmasına rağmen alacaklıya düştüğü, diğer bir ifadeyle menfi tespit davalarında kural olarak hukukî ilişkinin varlığını ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu, 10.12.2015 tarihli resmî senette davalının “satış bedelini nakden ve tamamen aldığı” şeklindeki beyanının kesin delil olup kendisini bağlayacağı, bu durumda ispat yükünün davalıya geçtiği, davalının ise resmî senedin aksini ispatlayacak nitelikte kesin delil sunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

10. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

11. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 23.09.2019 tarihli ve 2019/4455 E. ve 2019/8968 K. sayılı kararı ile;

“…Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; tarafların TMK'nun 166/3. maddesi uyarınca anlaşmalı olarak boşandıkları, boşanma kararının 01.12.2015 tarihinde kesinleştiği, kararda ve boşanma protokolünde "taraflar adına 1/2 oranında kayıtlı bulunan evin mülkiyetinin davalı erkeğe ait olan 1/2 sinin davacı kadına devredileceğinin tespitine, bu evin kalan kredi borcunun davacı kadın tarafından ödeneceğinin tespitine, bu taşınmazdan dolayı davacı kadının babasından alınan 27.000 Dolar borcun davacı kadın tarafından ödeneceğinin tespitine ayrıca bu taşınmazla ilgili olarak davacı kadın tarafından davalı erkeğe 66.150,00 TL ödeneceğinin tespitine” karar verildiği, bunun üzerine dava konusu taşınmazın davalı erkek adına kayıtlı 1/2 hissesinin davacı kadına 10.12.2015 tarihinde tapuda satış-birleştirme yoluyla devredildiği, resmi senette davalı ...'ın davacı ...'e hissesinin tamamını 56.000 TL bedelle sattığını ve satış bedelini nakden ve tamamen aldığını beyan ettiği, her iki tarafın bu beyanın altını imzaladığı anlaşılmaktadır. Her iki tarafın da yapılan bu işleme ve resmi senet altındaki imzalarına bir itirazları olmamıştır. Bu durumda taşınmazın devri karşılığında davacı kadının davalı erkeğe 56.000TL ödemiş olduğunun kabulü gerekir. Hal böyleyken mahkemece 56.000TL bedel üzerinden davanın kabulü ile davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken davalının Ankara 9. İcra Dairesi'nin 2016/21863 sayılı dosyası ile yaptığı 66.150TL asıl alacak ve 5.708TL işlemiş faiz alacağı olmak üzere toplam 71.858TL bedel üzerinden davanın kabulü ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi ve davalının yapmış olduğu takibin haksız ve kötü niyetli olduğu gerekçesi ile aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. Ankara 2. Aile Mahkemesinin 04.02.2020 tarihli ve 2019/683 E., 2020/59 K. sayılı kararı ile önceki kararda yer alan aynı gerekçenin yanında; tapu kayıtlarında yazılı satış bedelinin gerçek satış bedelini yansıtmadığı hususunun bilinen bir gerçek olduğu dolayısıyla davalının “satış bedelini nakden ve tamamen aldığını” içeren beyanının kesin delil olup kendisini bağlayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki anlaşmalı boşanma protokolü ve buna bağlı boşanma ilamı kapsamında davacı aleyhine yapılan ilamlı icra takibi nedeniyle 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesi uyarınca açılan eldeki menfi tespit davasında; davacının borçlu olmadığı tutarın taşınmazın devrine ilişkin resmî senette gösterilen “56.000TL bedelle” sınırlı olup olmadığı, ayrıca somut olayda davalının icra takibinde haksız ve kötü niyetli olduğunun kabulü ile kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce; direnme kararına yönelik davalı vekilinin temyiz isteminin kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz isteminin miktar yönünden reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

16. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un Geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiilî olarak göreve başlamıştır.

17. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar, aynı Kanun’un 361 ve 362. maddelerinde de temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar düzenleme altına alınmıştır. HMK’nın 362/1-(a) maddesi uyarınca “miktar veya değeri kırkbin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamaz. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir.

18. 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle HMK'ya eklenen Ek 1. madde ile aynı Kanun’un 362/1-(a) maddesinde öngörülen parasal sınırı her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle ile belirlenmektedir. Anılan Ek 1 maddenin 2. fıkrasında ise HMK’nın 341, 362 ve 369. maddelerindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı hükme bağlanmıştır.

19. Belirtilmelidir ki; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye veya duruma göre ilk derece mahkemesinin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağından duraksama bulunmamaktadır.

20. Bu açıklamalara göre direnme kararının verildiği 04.02.2020 tarihinde HMK’nın 362/1-(a) maddesinde öngörülen temyiz kesinlik sınırı 72.060TL’dir.

21. Yapılan açıklamaların ışığı altında somut olaya gelince; davacı tarafından aleyhine başlatılan Ankara 9. İcra Müdürlüğünün 2016/21863 E. sayılı dosyası ile davalı alacaklıya 71.858TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesinin talep edildiği, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne yönelik verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, verilen kararın davalı vekilince temyizi üzerine kararın bozulması sonrası İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne yönelik önceki kararda direnildiği gözetildiğinde direnme kararının verildiği 04.02.2020 tarihinde HMK’nın 362/1-(a) maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 72.070TL olup Özel Daire ile İlk Derece Mahkemesi arasındaki uyuşmazlığa konu toplam alacağın 71.858TL dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesi kararı temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.

22. Hâl böyle olunca davalı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekmektedir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye mahkemesine gönderilmesine, 29.11.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.