Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/365 E. 2022/1465 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında tarafların kusur oranlarının belirlenmesi ve buna bağlı olarak maddi-manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Erkek eşin evi terk ederek evlilik birliğini devam ettirmek istememesi ve güven sarsıcı davranışlarda bulunması, kadın eşin ise tepkisel de olsa güven sarsıcı davranışlar sergilemiş olması karşısında, tarafların kusurlarının eşit olmadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu gözetilerek, yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “karşılıklı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen karar, davalı-karşı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı-Karşı Davalı İstemi:

4. Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde; tarafların 1998 yılında evlendiklerini, bu evlilikten bir tane ortak çocuklarının bulunduğunu, yaklaşık sekiz aydır ayrı yaşadıklarını, müvekkilinin evlilik birliği yükümlülüklerini yerine getirdiğini ancak davalının evlilik birliğinin yüklediği sorumlulukları yerine getirmediğini, müvekkilinin işi ile ilgili konularda aşırı kıskanç ve baskıcı davranarak müvekkiline ciddi sıkıntılar yaşattığını, davalının güven sarsıcı davranışlarından sonra tarafların boşanma konusunda anlaşarak Büyükçekmece Aile Mahkemesinde dava açtıklarını, ancak davalının boşanmaktan vazgeçtiğini, müvekkilin görüştüğü her kadınla ilişkisi olduğu yönünde suçladığını, bu durumun müvekkilini rencide ettiğini, sosyal medyada başka birileriyle yazışan davalının müvekkiline “seni kıskandırmak için yapıyorum” diyerek bu durumu kabul ettiğini, davalının müvekkilinin psikolojisini bozduğunu ileri sürerek tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı-Karşı Davacı İstemi:

5. Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına müvekkilinin değil davacının kusurlu davranışlarının neden olduğunu, tarafların tanıştıkları tarihte davacının ilkokul mezunu olduğunu ve mesleğinin bulunmadığını, müvekkilinin evlilik birliğinin yüklediği tüm sorumlulukları eksiksiz şekilde yerine getirdiğini, eşinden hiçbir karşılık beklemeden tüm yatırımlarını tek başına gerçekleştirdiğini, davacının açtığı tuhafiye dükkanı için yatırım yaptığını ve hâlen davacının ofis olarak kullandığı “Colorist” daki ofis dairesini de müvekkilinin satın aldığını, müvekkilinin çalıştığı banka tarafından emekliliğe zorlandığını ve 06.04.2015 tarihinde emekli olduğunu, davacının aşağılayıcı ifadeleri ve ihanetlerinden dolayı ruhsal dengesinin bozulduğunu belirterek asıl davanın reddine ve karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, müvekkili için 500.000TL maddi ve 500.000TL manevi tazminat,müşterek çocuk için aylık 5.000TL nafaka ile müvekkiline ait ofis için 1.500TL kiranın davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Büyükçekmece 1. Aile Mahkemesinin 13.12.2016 tarihli ve 2015/282 E., 2016/1401 K. sayılı kararı ile; boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin güven sarsıcı davranışlar sergilediği, ünlü olduktan sonra evlilik birliğinden kaynaklanan sorumluluklarını unuttuğu, buna karşılık kadınında erkeğin güven sarsıcı davranışları nedeniyle kendisinin de eşine karşı güven sarsıcı davranışlar sergilediği ve kıskanç olduğu, gerçekleşen bu kusurlu davranışa göre erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kabulüne, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 166/1-2. maddesi uyarınca boşanmalarına, müşterek çocuk Mert'in velâyetinin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki tesisine, müşterek çocuk için aylık 700TL tedbir-iştirak nafakası, kadın yararına 200.000TL maddi ve 50.000TL manevi tazminat ödenmesine; kadın eş tarafından ofis için kira talebine ilişkin usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davacı-karşı davalı vekilince istinaf isteminde bulunulmuştur.

8. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 29/05/2018 tarihli ve 2017/1121 E., 2018/729 K. sayılı kararı ile; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda; evden ayrılan, evlilik birliğini devam ettirmek istemeyen, güven sarsıcı davranışlarda bulunan erkek ile aşırı kıskanç olup eşine baskı yapan ve güven sarsıcı davranışlarda bulunan kadının eşit kusurlu olduğu, eşit kusur nedeniyle eş yararına maddi-manevi tazminata hükmedilemeyeceği gerekçesiyle kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Bozma Kararı:

9. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

10. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 23.05.2019 tarihli ve 2019/1370 E., 2019/6652 K. sayılı kararı ile; “...Taraflar arasında görülen karşılıklı boşanma davasında ilk derece mahkemesince davaların kabulüne karar verilerek ortak çocuğun velayeti davalı-davacı kadına verilmiş, baba ile kişisel ilişki tesis edilmiş; çocuk için tedbir-iştirak nafakasına, kadın için de maddi ve manevi tazminata hükmedilmiştir. Hükme karşı, erkek tarafından kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi ve aleyhine hükmedilen tazminatlar yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesi, erkeğin kadının kabul edilen davasına yönelik başvurusunun esastan reddine; kusur tespiti ve tazminatlara yönelik başvurunun da, tarafların eşit kusurlu olduğundan bahisle, kabulüne karar vermiş ve kadının tazminat taleplerini reddetmiştir.

İlk derece mahkemesi kararında, davacı-davalı erkeğin güven sarsıcı davranışlarının olduğu, ayrıca evlilik birliği sorumluluklarını yerine getirmediği; davalı-davacı kadının da güven sarsıcı davranışlarının olduğu belirtilerek boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin ağır, kadının da hafif kusurlu olduğuna hükmedilmiştir. İlk derece mahkemesi hükmüne karşı erkek tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesi; erkeğin evlilik birliğini devam ettirmek istemeyerek evden ayrıldığı ve güven sarsıcı davranışlarının olduğu; kadının da güven sarsıcı davranışlarının olduğu ve aşırı kıskanç olup eşine baskı yaptığından bahisle tarafların eşit kusurlu olduğunu belirterek erkeğin kusur tespiti ile tazminatlara yönelik başvurusunu kabul etmiş ve kadının tazminat taleplerinin reddine karar vermiştir.

Bölge adliye mahkemesi hükmü sadece davalı-davacı kadın tarafından temyiz edildiğinden, bölge adliye mahkemesince erkeğe yüklenen kusurlar kadın yönünden usuli kazanılmış hak teşkil etmiştir. Bu durumda, davacı-davalı erkeğin evden ayrılarak evlilik birliğini devam ettirmek istemediği ve güven sarsıcı davranışlarının olduğu sabittir. Bölge adliye mahkemesince kadına kıskançlık nedeniyle eşine baskı yaptığı kusuru yüklenmişse de, kadının kıskançlığı erkeğin süregelen güven sarsıcı davranışlarına tepki niteliğinde olduğundan, kadına bu kusurun yüklenmesi yerinde görülmemiştir. Bu durumda; boşanmaya sebebiyet veren olaylarda gerçekleşen ve bölge adliye mahkemesince kabul edilerek erkek tarafından temyiz edilmediğinden kesinleşen kusurlara göre; evden ayrılarak evlilik birliğini devam ettirmek istemeyen ve güven sarsıcı davranışları bulunan erkek güven sarsıcı davranışları bulunan kadına göre ağır kusurludur. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları zarar gören, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen az kusurlu davalı-davacı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2.maddesi gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, erkeğin kusur belirlemesi ve tazminatlara yönelik istinaf talebinin kabul edilerek kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi yerinde görülmemiştir …” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 24.10.2019 tarihli ve 2019/1373 E., 2019/1717 K. ile; önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; her ne kadar Yargıtay bozma ilamında davalı-davacı kadının kıskançlığı erkeğin süregelen güven sarsıcı davranışlarına tepki niteliğinde olduğundan kadına bu kusurun yüklenmesi yerinde görülmediği belirtilmiş ise de, kadının kıskançlık eylemlerinin erkeğin güven sarsıcı davranışlarına tepkiyi aşar nitelikte olduğu sabit olmakla bu eylemlerin diğer kusurdan bağımsız bir kusur olduğu kanaatine varılmış olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davalı-karşı davacı eş yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2. maddesi gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddeleri ve kavramların incelenmesinde yarar görülmektedir.

15. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;

"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.

16. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.

17. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’îleri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.

18. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve malî olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi-manevi tazminat talepleri boşanmanın eşlerle ilgili malî sonuçlarındandır.

19. Türk Medeni Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174. maddesinde "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.

20. Maddi tazminat, kişinin mal varlığında iradesi dışında gerçekleşen azalmanın karşılığını oluşturan giderimdir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 746). Boşanma nedeniyle, mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda tazminat talep edebilir. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.

21. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesinde düzenlenen manevi tazminata boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlâl edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak TMK’nın 174/2. maddesi genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlâl edilen eşe “uygun bir tazminat” verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.

22. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; tarafların 16.08.1998 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten ortak bir çocuklarının bulunduğu, dosyada dinlenen kadın eşin tanıkları ...’in “…Sanırım 1 ay geçti veya geçmedi yaz aylarıydı Temmuz ayı olabilir Uğur beyin tamamen evden ayrıldığını duydum. Bu dönemde ilk evden ayrıldığını öğrendikten sonra Gülsen hanımla konuştuğumuzda Uğur beyin daha önce de bir kaç kez evden ayrılıp geri döndüğünü anlattı. Ancak ben fark etmemiştim.” şeklinde, ...’ın ise “…Aynı iş yerinde çalışan avukatı Özlem hanımla ilişkisi başlayınca sorun başladı. Ben onların fotoğraflarını gördüm. Benim yanımda tarafların tartışması olmadı...” şeklinde beyanda bulundukları, buna karşılık erkek eşin annesi olan ve dosyada tanık olarak dinlenen ...’ın beyanında ise; “…taraflar sabaha kadar tartışmışlar. Ancak ben duymadım. Ne olduğunu sorduğumda davalı gelinim bana Adana’da yaşayan bir erkekle yazışıyordum. Uğur bundan şüphelenmiş gece benim telefonumu kontrol etmiş, bu yazışmaları görerek bana çok kızdı, bu nedenle tartıştık…” dediği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; erkek eşin evi terk ederek evlilik birliğini devam ettirmek istemediği ve güven sarsıcı davranışlar sergilediği, buna karşılık kadın eşin ise; güven sarsıcı davranışları olduğu olduğu görülmektedir. Gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında tarafların kusurlarının birbirine denk olduğundan bahisle, eşit kusurlu sayılamayacakları, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu hususu tartışmasızdır. Hâl böyle olunca tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eş tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değildir.

23. O hâlde; aynı hususlara işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

24. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 09.11.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.