Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/446 E. 2022/431 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının 01.07.1989-31.01.2004 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen ve Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirilmeyen çalışmalarının tespiti için mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı Sendika Şube Başkanı'nın davacının uzun süre sigortasız çalıştırıldığına dair beyanı, tanık ifadeleri ve davalı Sendika tarafından 01.02.2004 tarihinden itibaren davacının çalışmalarının düzenli olarak Kuruma bildirilmiş olması birlikte değerlendirilerek davacının belirtilen tarihler arasında çalıştığı sonucuna varıldığından direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “Tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 33. İş Mahkemesinin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararına yönelik davalılar vekillerinin istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi tarafından verilen davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar davalılar vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, ilk derece mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ... İşçileri Sendikasında 1985 yılının yaz aylarında işe başlayarak 18.02.2014 tarihine kadar temizlik, çay ve ofis elemanı olarak asgari ücretle kesintisiz çalıştığını, çalışmasının 15 yıl boyunca davalı Sendikanın Mithatpaşa Caddesinde, sonrasında Tunus Caddesinde bulunan işyerinde devam ettiğini, sigorta girişinin yapılmadığını, primlerinin de ödenmediğini, sigortasının yapılmasını talep etiğini ancak yetkililer tarafından sürekli oyalandığını, maddi imkânsızlık nedeniyle çalışmak zorunda kaldığını, ücretini elden aldığını, son yıllarda bordro imzalatıldığını ileri sürerek 1985 yılı yaz ayları ilâ 18.02.2014 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespitini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ... İşçileri Sendikası (Sendika) vekili cevap dilekçesinde; davacının iş sözleşmesiyle daimi işçi olarak çalışmadığını, son birkaç yıldır düzenli ve sürekli olmamak kaydıyla 1 veya 2 saatliğine temizlik ve benzeri işler için kendisinden istisna akdi kapsamında hizmet alındığını gösterdiği iddia edilen 2007 yılına ait makbuzun kim tarafından imzalandığı anlaşılamadığından müvekkilini bağlamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. Davalı Sendika vekili 28.01.2015 tarihli dilekçesinde ise, davacının 18.02.2004-18.02.2014 tarihleri arasındaki hizmet süresini kabul ettiklerini belirterek 18.02.2004 ilâ 18.02.2014 tarihleri dışındaki istemin reddini savunmuştur.

7. Davalı ... vekili; Yargıtay içtihatları doğrultusunda eldeki davanın kamu düzenine ilişkin olduğunu, re’sen araştırmanın genişletilerek sonuca göre karar verilmesi ve davanın esastan reddi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

8. Ankara 33. İş Mahkemesinin 28.11.2017 tarihli ve 2016/328 E., 2017/516 K. sayılı kararı ile; davalı Sendikaya ait işyerinin 01.11.1984 tarihinde yasa kapsamına alındığı, özellikle davacı tanığı Esat Özbayramoğlu ve ...’in beyanına göre davacının 1989 yılında çalışmaya başladığı kanaatine varıldığı, tanıkların, davacının işe başladığında kırklı yaşlarda olduğu, 3 veya 4 saat işyerinde kaldığı şeklinde beyanda bulunmaları ve davacının Kurum tarafından yapılan denetim sırasında 6 saat çalıştığını beyan etmesi karşısında davacının kısmi zamanlı 4 saat çalıştığının kabul edildiği, davacının 1985 ilâ 1989 yılları arasında çalıştığına dair delil bulunamadığından bu döneme ilişkin hizmet tespiti isteminin yerinde olmadığı, tanıkların beyanı 1989 yılına ilişkin olması ve davacının yaz aylarında çalışmaya başladığını iddia etmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde hizmet başlangıcının 01.07.1989 tarihi olduğunun kabul edildiği, 27.10.2017 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alındığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının 01.07.1989-31.01.2004 tarihleri arasında iş sözleşmesine dayalı olarak davalı işverende haftada 5 gün ve günde 4 saat olmak üzere toplam 2027 gün; 01.02.2014-18.02.2014 tarihleri arasında 18 gün çalıştığının tespitine, yargılama aşamasında davalı tarafından Kuruma bildirilen 01.02.2004-31.01.2014 tarihleri arasındaki hizmet tespiti istemi hakkında davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

9. Ankara 33. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

10. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 29.05.2018 tarihli ve 2018/373 E., 2018/1066 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

11. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

12. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 19.09.2019 tarihli ve 2018/4720 E., 2019/5278 K. sayılı kararı ile; “…Somut olayda; Davacının çalışmalarının geçtiğini ileri sürdüğü işyeri bir sendikadır. Sendikalarda çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması asıldır. Bununla birlikte davacının, kayıtlarda gözükmeyen 01/07/1989 - 31/01/2004 tarihleri arasındaki çalışmalarının hangi nedenle bildirim dışı kaldığı gereğince ve yeterince araştırma konusu yapılmamıştır.

Yapılacak iş, ihtilaf konusu olan 01/07/1989 - 31/01/2004 tarihleri arasındaki dönem yönünden; davalı Sendika nezdindeki ihtilaflı döneme ait ücret tediye bordrolarının ve puantaj kayıtlarının tamamının aslını veya onaylı ve okunaklı örneklerini getirtmek, ücret ödeme bordrolarında davacının imzasının bulunup bulunmadığını saptamak, davacının işyeri özlük dosyasının eksiksiz ve onaylı bir örneğini işyerinden istemek, ihtilaf konusu dönem içerisinde davacının davalı Sendika nezdinde hizmetinin olup olmadığına yönelik olarak davalı Sendika ilgili yetkili şef, amir, müdür, muhasebe çalışanı gibi yetkili kişilerini dinlemek, davacının dönem bordrolarındaki çalışmalarının dışındaki dönemde ücretini ne şekilde aldığını araştırmak, bu dönemde çalıştığına ve ücret aldığına ilişkin belgeleri getirtmek, davacının resmi kayıtlara geçmeyen dönemlerde çalıştığını ve ücretini aldığını gösterir belgelerin ibraz edilememesi halinde bunun nedenini araştırmak ve davalı Sendika nezdinde davacı sigortalının çalışmalarına ilişkin herhangi bir kayıt içeren belgelerin bulunmamasının haklı ve izah edilebilir nedene (sel, yangın v.b. nedenlerle kaybolması gibi) dayanması halinde dinlenen tanık beyanlarına itibar etmek ve hizmet tespiti davalarının niteliği gereği re'sen delil araştırması ilkesi de gözetilerek çalışıldığı iddia edilen süreler yönünden şüpheye yer vermeyecek şekilde olabildiğince tüm delilleri toplayıp bunları birlikte değerlendirerek sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.

İlk derece Mahkemesince, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

13. Ankara 33. İş Mahkemesinin 27.02.2020 tarihli ve 2019/309 E., 2020/32 K. sayılı kararı ile; ilk kararda açıklanan gerekçe gözetildiğinde gider pusulaları, durum tespit tutanağı ve tanık anlatımlarının değerlendirildiği, özellikle gider pusulalarının çalışma karşılığı verilen ücrete ilişkin olduğunun sendika sekreteri, makam şoförü ve hukuk danışmanı olan bordro tanıklarının beyanları ile de tespit edildiği, çalışma olgusunun bordro ve komşu işyeri tanıklarının beyanları ve ödeme belgeleri ile ispatlandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

14. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

15. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacının 01.07.1989-31.01.2004 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespiti bakımından mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

16. 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20'inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” yönünde düzenleme bulunmaktadır.

17. Bu durumda 01.10.2008 tarihinden önceki döneme ilişkin hizmet tespiti uyuşmazlıklarında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun); bu tarihten sonraki dönem bakımından ise 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekecektir.

18. Öncelikle ifade etmek gerekir ki, mülga 506 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı niteliğini kazanmanın koşulları başlıca üç başlık altında toplanmaktadır.

19. Bunlar: a) Çalışma ilişkisinin kural olarak hizmet sözleşmesine dayanması, b) İşin işverene ait işyerinde ya da işyerinden sayılan yerlerde iş organizasyonu içerisinde yapılması, c) Çalışanın 506 sayılı Kanun’un 3. maddesinde (5510 sayılı Kanun’un 6. maddesi) belirtilen istisnalardan olmaması şeklinde sıralanabilir. Sigortalı olabilmek için bu koşulların bir arada bulunması zorunludur.

20. Dolayısıyla sigortalı olarak çalışabilmenin temel koşulu, hizmet sözleşmesine dayalı çalışmanın bulunmasıdır. Bu anlamda bir sözleşme, hizmet sözleşmesi olarak kabul edilmediğinde sigortalılıktan söz edilmesi de mümkün olmayacaktır.

21. Sigortalılık niteliğinin kazanılması açısından işveren ile çalıştırılan kişi arasında hizmet sözleşmesinin yapılması tek başına yeterli değildir. Ayrıca işin işverene ait işyerinde ya da işyerinden sayılan yerlerde yapılması gerekmektedir. Mülga 506 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre (5510 sayılı Kanun’un md. 11) işyeri, bir hizmet sözleşmesine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların işlerini yaptıkları yerdir. İşin niteliği ve yürütümü bakımından işyerine bağlı bulunan yerlerle dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır.

22. Ayrıca 5510 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesi uyarınca, uygulama yeri bulan 506 sayılı Kanun'un 2. ve 6. maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak, bu kimselerin ayrıca aynı Kanun’un 3. maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 sayılı Kanun'un 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan açık hüküm gereğidir (5510 sayılı Kanun 4 ve 92. maddeleri).

23. Ne var ki, sigortalıların bazı haklardan yararlanmaları öncelikle Kuruma bildirilmeleri, belirli süre prim ödemiş olmaları ve Kanunun gerektirdiği bilgilerin açık bir şekilde bilinmesi koşullarına bağlıdır. Anılan bilgi ve belgelerin Kuruma ulaştırılmaması veya eksik ulaştırılması hâlinde ise bildirimsiz (kaçak) çalıştırma olgusu ortaya çıkacaktır. Bu durum, prim ve gelir vergisi ödememek için işverenlerce sıklıkla başvurulan bir yoldur. İşte bu noktada, işçinin birtakım yasal haklardan yararlanabilmesi için sigortalı hizmetinin tespitini istemesi gereği ortaya çıkmaktadır.

24. Bilindiği üzere, sigortalı hizmetin tespiti davaları kamu düzenini ilgilendirmekte olup bu niteliği gereği özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekmektedir. Bu davaların yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinin 10. fıkrasında; “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri” düzenlenmiştir.

25. Sigortasız çalışmaların tespiti yönünden dava açma ve hak arama özgürlüğüne getirilen süre sınırlaması başka bir deyişle dava açma süresinin 5 yıl ile sınırlandırılması doğrudan doğruya hakkın mevcudiyetini etkilediğinden hak düşürücü niteliktedir ve bu sürenin geçmesi ile hak bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanun'un kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 5 yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle 10 yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanun'un 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak düzenlenmiş olup 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesinin 9. fıkrasında da bu süre 5 yıl olarak geçerliliğini korumaktadır.

26. Bu kapsamda işe giriş bildirgesi düzenlenmemiş veya düzenlenmesine karşın hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmemiş, süresi içerisinde Kuruma verilen dönem bordroları ile bildirim yapılmamış, çalışmanın varlığı yönünde sigorta müfettişince herhangi bir tespit yapılmamış ise, hizmetlerin tespitini talep eden kişilerin hak düşürücü süre geçmeden dava açması zorunludur.

27. İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinin 1. fıkrasında açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi vs.'dir. 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesinin 9. fıkrasında bu belgeler aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi olarak belirtilmiştir. Sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması hâlinde artık Kanun'un 79. maddesinin 10. fıkrasında ve 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesinin 9. fıkrasında düzenlenen hak düşürücü süreden söz edilemez.

28. Yargıtayın yerleşmiş uygulamalarına göre eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun sigortalının çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.

29. Diğer taraftan, Kurum tarafından yapılan bir tespitin olması hâlinde de aynı sonuca ulaşılmaktadır. Bu kabulün temelinde yatan neden; hiç bildirim yapılmayan sigortalılarla, kısmi bildirim yapılan sigortalıların aynı hukuksal statüye tabi tutulmalarının hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağının düşünülmesidir.

30. Somut olayda davacı vekili, müvekkilinin 1985 yılı yaz ayları ilâ 18.02.2014 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespitini istemiş; davalı Sendika vekili ise davacının 18.02.2004-18.02.2014 tarihleri arasındaki çalışmalarını kabul ettiklerini belirterek bu tarihler dışındaki taleplerin reddini savunmuştur.

31. Davacının 12.02.2014 tarihinde tespitini talep ettiği dönem bakımından şikayette bulunması üzerine Kurum tarafından yapılan denetim sırasında dinlenilen davalı Sendika Şube Başkanı Yaşar Seymen, davacının yaklaşık 20 yıldır aralıklı olarak büroda çay, kahve servisi yaptığını, işe başladığında 40 yaşının üzerinde olması ve okuma, yazma bilmemesi nedeniyle sigortalı çalışan olarak gösterilmediğini, kendisinin herhangi bir belgede imzasının bulunmadığını belirtmiştir.

32. Öte yandan yargılama sırasında dinlenilen davacı tanığı ..., 1989 ilâ 2007 yılları arasında davalı Sendikada büro işçisi olarak çalıştığını, davacının davalı Sendikada çay ve yemek servisi ile temizlik işlerini yaptığını, işe her gün saat 09.00’da geldiğini, işten erken çıktığını, kendisi emekli olduktan sonra da işyerine uğradığını ve davacının çalıştığını gördüğünü; davalı tanığı ... ise, 1989 yılından beri davalı Sendika Genel Sekreterinin makam şoförü olarak çalıştığını, davacının davalı Sendika Başkanının işyerinde bulunduğu günlerde 10.00-14.00 saatler arasında çay ve yemek servisi ile temizlik işinde çalıştığını beyan etmiştir.

33. Diğer taraftan hizmet döküm cetveline göre davalı Sendika tarafından 02.10.1948 doğum tarihli davacının 01.02.2004- 31.01.2014 tarihleri arasında her ay 30 gün üzerinden çalışmalarının Kuruma bildirildiği görülmüştür.

34. Bu itibarla davalı Sendika Şube Başkanı ...’in davacının 20 yıldır davalı Sendikada çalıştığı ancak sigortalı gösterilmediğine dair açık beyanı, davalı Sendikada 1989 yılından itibaren çalışmış olan davacı ... davalı tanıklarının davacının iddiasını doğrulayan ifadeleri ve davalı Sendika tarafından 01.02.2004 tarihinden itibaren düzenli olarak 30 gün üzerinden davacının çalışmasının Kuruma bildirilmesi karşısında davacının 01.07.1989-31.01.2004 tarihleri arasında iş sözleşmesine dayalı olarak davalı Sendikada haftada 5 gün ve günde 4 saat olmak üzere toplam 2027 gün çalıştığının kabulü gerekir.

35. Hâl böyle olunca mahkemenin yukarıda açıklanan hususlara değinen direnme kararı yerindedir.

36. O hâlde direnme kararı onanmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalılar Sosyal Güvenlik Kurumu ve Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 30.03.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.