Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/450 E. 2022/1670 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca yapılan düzeltme işlemi sonucu orman sınırları içinde kaldığı belirlenen taşınmazın tapu kaydının iptali ve Hazine adına tescili ile el atmanın önlenmesi talebinin reddine ilişkin yerel mahkeme kararına karşı yapılan temyiz üzerine Yargıtay'ın bozma kararına direnilmesi nedeniyle uyuşmazlık Hukuk Genel Kurulu'na gelmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca yapılan düzeltme işlemine karşı açılan davanın reddi yönündeki kesinleşmiş mahkeme kararının taraflar için kesin delil, taraf olmayanlar için ise güçlü delil oluşturduğu, ayrıca orman kadastrosunun ikinci kadastro niteliğinde olmadığı ve kesinleşmiş orman tahdidini değiştiremeyeceği gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve tescil ile el atmanın önlenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; ... ilçesi ... beldesi ... Mahallesi ... mevkii sınırları içerisinde bulunan 305 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tapuya tescil edildiğini, dava konusu parsel üzerinde 4999 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile eklenen 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 9/son maddesi uyarınca düzeltme işlemi yapıldığını, yapılan işleme itiraz edilmesi üzerine ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/735 E., 2007/461 K., sayılı kesinleşen kararı ile taşınmazın dayanak teknik bilirkişi raporunda A1 ile gösterilen 351,31 m2 lik kısmının kesinleşmiş Devlet Ormanı tahdit sahası içerisinde kaldığının belirlendiğini ve ilgili hükmün kesinleştiğini, bu nedenle anılan kısma ait tapunun hukuken geçersiz olduğunu, parsel üzerinde davalılar lehine verilmiş olan şerhlerin terkin edilmesi gerektiğini ileri sürerek taşınmazın orman olan kısmının davalılar adına olan tapusunun iptali ile orman vasfı ile Maliye Hazinesi adına kayıt ve tesciline, tapu kaydında davalılar lehine verilmiş bulunan şerhlerin terkinine ve el atmanın önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalılar ... ve ... vekili cevap dilekçesinde; davalıların taşınmaz üzerindeki mevcut bağımsız bölümlerden K Blok 1 numaralı iki katlı meskeni 04.10.2006 tarihinde ...'ndan iyi niyetle satın aldıklarını, satın alınan tarihte taşınmaz üzerinde mevcut herhangi bir tedbir veya davalı olduğuna ya da orman sayılan yerlerden olduğuna dair bir şerh bulunmadığını, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin üzerinden 10 yıldan fazla bir zaman geçtiğini belirterek hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan davanın reddini savunmuştur.

6. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; 5841 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesi gereğince davanın öncelikle hak düşürücü süreden; aksi hâlde Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1023. maddesinin iyi niyetli kişinin iktisabının korunacağına ilişkin hükmü gereğince tapuya güvenerek iyi niyetle taşınmaz iktisap eden davalıya karşı açılan davanın esastan reddi gerektiğini, 1976 yılı kesinleşmiş orman tahdidine göre orman sayılmayan yerlerden olan dava konusu taşınmazla ilgili OTS nokta ve hatlarını değiştiren aplikasyon ve fenni hataların düzeltilmesi çalışmalarının bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılacağını belirterek davanın reddini savunmuş, savunmuş, ayrıca davanın dava dışı ... Anonim Şirketine ihbarına karar verilmesini talep etmiştir.

7. Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.

Mahkeme Kararı:

8. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.01.2012 tarihli ve 2009/560 E., 2012/41 K. sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazın üzerinde havuz ve iki katlı kargir bina bulunan 305 ada 1 nolu parselin A1 nolu (A Blok) bağımsız bölümün yer aldığı, 14.03.2011 tarihinde yapılan keşfe istinaden orman mühendisleri ve fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 24.07.2011 tarihli müşterek raporda dosyada mevcut orman tahdit haritası ve tutanakları ile kadastro paftası aynı ölçekte çakıştırılmak sureti ile 1/2500 ölçekli kroki oluşturulduğu, krokide dava konusu parselin 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulama tutanaklarına göre oluşturulan orman tahdit sınırına göre tamamının kültür arazilerinde (orman sayılmayan yerler) kaldığı, ayrıca parselin kapsadığı alanın tamamının Orman Kanunu’nun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulama çalışmalarına ait Orman Kadastro Komisyonunun düzenlemiş olduğu tutanak detaylarında tarifi yapılan OS.215-OS.216-OS.217-OS.218-OS.219 ve OS.220 nolu orman tahdit noktalarından oluşan orman tahdit hattının gidiş istikametine göre solunda ve orman sınırları dışında yer aldığının mütalaa edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Bozma Kararı:

9. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 01.07.2013 tarihli ve 2012/12973 E., 2013/7400 K. sayılı kararı ile; “..Davacı ... Yönetimi vekili, 16.10.2009 havale tarihli dilekçesiyle ... İlçesi, ... Beldesi, ... Mahallesinde bulunan 305 ada 1 parsel sayılı 8530,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın bulunduğu yörede 4999 sayılı Kanun ile değişik 9. madde uyarınca yapılan çalışmalara itiraz üzerine, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/735 E. - 2007/461 K. sayılı kesinleşen kararıyla, 305 ada 1 parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişi raporuna ekli krokide (A-1) ile gösterilen 351,31 m² yüzölçümündeki bölümünün kesinleşmiş orman tahdit sahası içerisinde kaldığının belirlendiği belirtilerek, taşınmazın kısmen kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı iddiasıyla taşınmazın kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde kalan bölümünün tapu kaydının iptali ve bu bölüme davalıların müdahalesinin önlenmesi istemleriyle dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil ile müdahalenin önlenmesi istemlerine ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1977 ilâ 1982 yılları arasında orman kadastrosu ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması yapılıp, ekip çalışması 17.08.1982, itirazların incelenmesiyle komisyon çalışmaları da 17.06.1983 tarihinde ilân edilmiş, 1990 yılında yapılan aplikasyon, sınırlandırılmamış ormanların kadastrosu ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması 04.06.1991 tarihinde ilân edilmiştir. Yörede 2005 yılında 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 9/son maddesi gereğince fennî hataların düzeltilmesi çalışması yapılmış, 31.03.2005 ilâ 30.04.2005 tarihleri arasında ilân edilmiştir. ... Beldesinde daha önce mahkeme kararıyla orman sınırları içine alınan taşınmazlarda 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulamasına 28.03.2005 tarihinde başlanmış, çalışmalar 06.04.2005 tarihinde bitirilmiş, 27.06.2005 tarihinde sonuçlandırılmış, 26.04.2006 tarihinde ilan edilmiştir

Mahkemece, davacı ... Yönetiminin müdahalenin önlenmesi istemi hususunda davanın reddi yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Zira, Türk Medenî Kanununun 683. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı bulunan malik, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde yararlanma, kullanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Somut olayda, dava açıldığı tarihte dava konusu taşınmaz davalı gerçek kişiler adına tapuda kayıtlıdır. Davalı gerçek kişiler, dava tarihinden önce taşınmaz üzerinde tapu kaydına dayanarak tasarrufta bulunduğundan, davalı gerçek kişilerin dava konusu taşınmaza haksız bir müdahalesinden söz edilemez.

Orman Yönetiminin dava konusu taşınmazın kısmen kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığına dair iddiasına gelince; mahkemece, davacı ... Yönetiminin çekişmeli taşınmazın kısmen kesinleşen orman tahdidi içinde kalan yerlerden olduğu iddiasıyla açtığı davanın da reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamı ile uyuşmadığı gibi usûl ve kanuna da aykırıdır. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazın bulunduğu ... Beldesinde 2005 yılında 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 9/son maddesi gereğince fennî hataların düzeltilmesi çalışması yapılmış; iş bu davanın davalılarından olan ... tarafından bu uygulamaya yapılan itiraz üzerine, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.06.2007 tarih ve 2005/735 E, 2007/461 K, sayılı kararıyla verilen davanın reddine dair karar, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 18.09.2008 tarih ve 2008/5085-11253 sayılı kararıyla özetle; "çekişmeli 305 ada 1 parsel sayılı taşınmazın krokide (A1) ile gösterilen 351,31 m² yüzölçümündeki bölümünün orman sınırları içinde, (B1) ile gösterilen 8178,55 m² yüzölçümündeki bölümünün ise orman sınırları dışında bırakıldığı, 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 9. maddesi gereğince yapılan fennî ve teknik hataların düzeltilmesi çalışmasının Kanun ve Yönetmelik hükümlerine uygun olduğu belirlenerek davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı" gerekçeleriyle onanmıştır. Ayrıca; yine, temyize konu iş bu davada, 14.03.2011 tarihinde yapılan keşifte görev alan üç kişilik orman bilirkişi kurulu da, 305 ada 1 parsel sayılı taşınmazın krokide (A) harfi ile gösterilen 8178,55 m² yüzölçümündeki bölümünün 4999 sayılı Kanun kapsamında yapılan uygulamalara göre orman tahdidi dışında, (B) harfi ile gösterilen 351,31 m² yüzölçümündeki bölümünün ise orman tahdidi içinde kaldığını ifade etmişlerdir. Her ne kadar 3 kişilik orman bilirkişi kurulu tarafından dava konusu 305 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tamamının 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulama tutanaklarına göre (haritasına göre değil) orman tahdidi dışında kaldığı ifade edilmiş ise de, bilirkişilerin yaptığı uygulama ifade edildiği şekilde 1744 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastro tutanakları ile de örtüşmemektedir. Şöyle ki; üç kişilik orman bilirkişi kurulunun yaptığı uygulamaya göre, çekişmeli taşınmazı ilgilendiren OS 216 ilâ 218 hattı düz hatla belirlenmiştir. Oysa, 1744 sayılı Kanuna göre yapılan orman tahdidinin tutanaklarında, dava konusu taşınmazı ilgilendiren OS noktaları “215 No.lu OS noktası ormanın güneyinde ve ... ile ... tarlaları müşterek sınırında. Buradan kuzeybatıya devamla ... tarlası ile ... tarlası müşterek sınırı doğu köşesinde ve orman kenarında 216 No.lu OS noktası tesis edildi. Buradan kuzeye devamla ... tarlası doğu kenarında 217 No.lu OS noktası tesis edildi. Buradan kuzeybatıya devamla ... tarlası ile ... tarlası müşterek sınırı doğu köşesinde ve orman kenarında 218 No.lu OS noktası tesis edildi.” şeklinde tarif edilmiştir. Görüleceği üzere, orman kadastro tutanaklarında 215 OS noktasından, önce kuzeybatı yönüne gidilerek 216 nolu OS noktası, daha sonra kuzey yönüne gidilerek 217 nolu OS noktası ve son olarak da kuzeybatı yönüne gidilerek 218 nolu OS noktasının oluşturulduğu ifade edilmiştir. Yani, 1744 sayılı Kanuna göre yapılan tahdidin dava konusu taşınmazı ilgilendiren orman sınır noktaları orman kadastro tutanaklarına göre de, üç kişilik orman bilirkişi kurulunun raporuna ekli krokide gösterildiği gibi düz bir hat ile ilerlememektedir. Ayrıca, 1744 sayılı Kanuna göre yapılan orman tahdit haritası ve tutanakları temel alındığında da, 4999 sayılı Kanuna göre yapılan düzeltme işleminin Kanun ve Yönetmelik hükümlerine uygun bir şekilde yapıldığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki; bundan daha da önemlisi, taraflar arasında çekişmeli OS sınır hatları hususunda kesinleşmiş ve tarafları bağlayan yukarıda anılan kesinleşmiş mahkeme hükmü de mevcuttur. Kesin hüküm, taraflar ile akdi ve irsi haleflerini bağlar. Taraf olmayanlar hakkında ise güçlü delil oluşturur.

Bu itibarla, mahkemece değinilen yönler gözetilerek davacı ... Yönetiminin davasının kısmen kabulü ile dava konusu 305 ada 1 parsel sayılı taşınmazın krokide (B) harfi ile gösterilen 351,31 m² yüzölçümündeki bölümünün tapusunun iptali ile bu bölümün orman niteliğiyle tapuya kayıt ve tesciline, müdahalenin önlenmesi talebiyle ilgili olarak da davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bilirkişi kurulunun hatalı değerlendirmelerine dayanılarak ve yukarıda belirtilen kesinleşen mahkeme hükmü de gözardı edilerek yazılı şekilde davanın tümden reddi yolunda hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır..” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

11. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.07.2014 tarihli ve 2014/103 E., 2014/278 K. sayılı kararı ile; ... köyünde 1976 yılında yapılan orman tahdidi esnasında dava konusu taşınmazın “... tarlası” olarak orman sınırları dışında bırakıldığının orman tahdit tutanağından açıkça anlaşıldığı, keza orman tahdit haritası ile çalışma tutanakları arasında çelişki bulunduğu durumlarda Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 12.11.2001 tarihli ve 2001/7829 E., 2001/8413 K. sayılı kararında belirtildiği üzere orman tahdidi çalışma tutanaklarına değer verilmesi gerektiği, orman tahdidi çalışma tutanaklarında dava konusu 305 ada 1 parsel sayılı taşınmazla 216, 217 ve 218 nolu OS noktalarının “216 nolu OS noktası ... ve ... tarlaları müşterek köşesinde, 217 nolu OS noktası ... tarlasının doğu köşesinde, 218 nolu OS noktası ise ... ve ... tarlaları müşterek sınırının doğu köşesinde” şeklinde tarif edildiği, dava konusu taşınmazın geldi kaydı olan 435 parsel sayılı “... tarlasının” kesinleşmiş orman tahdidi dışında orman sayılmayan yer olarak bırakıldığı, 1990 yılında yapılan 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulama çalışmaları sırasında düzenlenen aplikasyon haritasında evvelce 1976 yılı kesinleşmiş orman tahdidine göre “orman sayılmayan yer” olma durumu kesinleşmiş dava konusu taşınmazla ilgili 216 ve 217 nolu OS noktalarının yerlerinin değiştirilerek taşınmazın bir kısmının orman sınırları içinde gösterilmiş olmasının taşınmazın orman sayılmayan yer olma niteliğini değiştirmeyeceği, ... Köyünün 1976 yılında “ilk defa orman kadastrosu” programıyla yapılan orman tahdidinin “Hava Fotoğrafları Yöntemiyle” yapıldığı ve kesinleştiği, bu çalışma sırasında orman sınır (OS) nokta ve hatlarının hava fotoğraflarına işlendiği, keza hava fotoğrafları yöntemiyle yapılan orman tahditlerinde OS nokta ve hatlarının işlenmiş olduğu kontakt hava fotoğrafları değerlendirilerek orman tahdit haritaları elde edildiğinden orman tahdit haritalarının hava fotoğraflarına uygun olması mecburiyeti bulunduğu, bu kapsamda orman tahdit haritasının hava fotoğrafından elde edilmesi nedeniyle fotoğraf ile harita arasında çelişki olması hâlinde hava fotoğraflarına işlenmiş OS nokta ve hatlarına itibar edilmesi gerektiği, aplikasyonun tamamen teknik bir çalışma olup kesinleşmiş orman tahdidini değiştirmeyeceği, bu nedenlerle 1976 yılı orman tahdidine göre dava konusu taşınmazın “orman sayılmayan yer” olma nitelikleğinin devam ettiği, vasıf ve mülkiyet değişikliğine sebebiyet verecek şekilde kesinleşmiş orman tahdidini değiştiren aplikasyon, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan fennî hataların düzeltilmesi çalışmasının ve bu çalışma sonunda düzenlenen aplikasyon haritasının yok hükmünde ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olduğu, aksine kabulün fenni hataların düzeltilmesi çalışmasını “aynı yerde yapılmış ikinci kadastro” durumuna getireceği, bunun da 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22. maddesinde hükme bağlanan ikinci kadastro yasağı kapsamına gireceği, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 20.02.2003 tarihli ve 2003/1013 E., 2003/832 K. sayılı kararının da aynı yönde olduğu, bu itibarla taşınmazın 351,31 m2’lik kısmının orman tahdit sınırları içinde kaldığına ilişkin yapılan fenni hataların düzeltilmesi çalışmasının hükümsüz olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacı ... İdaresi tarafından kesinleşmiş orman tahdidi iddiasına dayalı olarak açılan eldeki davada; 305 ada 1 parsel sayılı taşınmazın krokide (B) harfi ile gösterilen 351,31 m² yüzölçümündeki bölümünün, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.06.2007 tarihli ve 2005/735 E., 2007/461 K. sayılı kesinleşmiş kararı kapsamında 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanun’un 9. maddesi gereğince yapılan fennî ve teknik hataların düzeltilmesi çalışmasının usul ve yasaya uygun olduğu kabul edilerek tapusunun iptali ile bu bölümün orman niteliğiyle tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle direnme adı altında verilen kararın Özel Daire denetiminden geçmemiş yeni ve değişik gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış ve ön sorun bulunmadığına oy birliğiyle karar verilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir

IV. GEREKÇE

15. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa)'nın 169. maddesinde ormanların korunması ve geliştirilmesiyle ilgili hükümlere yer verilmiş, Devlet ormanlarının yasaya göre Devletçe yönetilip işletileceği belirtilmiştir. Bunun için öncelikle Devlet ormanlarının mülkiyet ve sınırlarının kesin şekilde saptanması, daha sonra bu yerler ile ilgili bilimsel plan ve projelerin uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir (Sınmaz, Burhan/Karataş, İzzet: Orman Kadastrosu, Ankara 1995, s. 25).

16. Orman sınırlandırılması, genel anlatımla, ülke ormanlarının geometrik ve hukukî durumlarını ortaya koyan teknik çalışmaların bütününü ifade eder. Orman kadastrosu özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden özel kanun olan Orman Kanunu'nda düzenlenmiştir.

17. Orman sınırlandırılması işlemlerine ilk kez 18.02.1937 tarihli ve 3116 sayılı Orman Kanunu'nda yer verilmiş olup anılan Kanun ile sadece devlet ormanlarının tahdit ve kadastrosunun yapılması öngörülmüştür. 1956 yılında 6831 sayılı Orman Kanunu (6831 sayılı Kanun) yürürlüğe girmiş, 6831 sayılı Kanun ile tüm ormanların tahdit ve kadastrosunun yapılması hüküm altına alınmıştır. Bu Kanun'da 20.06.1973 tarihinde 1744, 23.09.1983 tarihinde 2896, 05.06.1986 tarihinde 3302, 28.05.1987 tarihinde 3373, 05.11.2003 tarihinde 4999, 15.01.2009 tarihinde 5831 sayılı Kanun'larla bazı değişiklikler yapılmıştır.

18. 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile değişik 7. maddesinin 1. fıkrasına göre orman kadastrosunun amacı;“Devlet ormanları ile evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanların, hususi ormanların, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti ile 2 nci madde uygulamaları ile ilgili olarak kadastrosu kesinleşmiş yerlerde tespit edilen fennî hataların düzeltilmesi işleri ...” olarak açıklanmıştır.

19. Bu kapsamda 4999 sayılı Kanun ile 6831 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 4. fıkrası değiştirilmiş ve maddeye; "Orman tahdidi veya kadastrosu yapılıp ilân edilerek kesinleşmiş yerlerde, vasıf ve mülkiyet değişikliği dışında aplikasyon, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan yüzölçümü ve fennî hatalar tespit edildiğinde, bu hatalar Orman Genel Müdürlüğünün bilgisi ve denetimi altında orman kadastro komisyonlarınca düzeltilir. Düzeltme, 10 uncu maddeye göre ilân olunur. İlân tarihinden itibaren otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması amacıyla sulh hukuk mahkemesine dava açılmadığı takdirde yapılan düzeltme kesinleşir. Düzeltmelerde 11 inci maddedeki hak düşürücü süre aranmaz.” şeklinde son fıkra eklenmiştir.

20. Daha sonra 6831 sayılı Kanun’un 9. maddesinin son fıkrasına ek cümleler eklenerek; “Orman tahdidi veya kadastrosu yapılıp ilân edilerek kesinleşmiş yerlerde, vasıf ve mülkiyet değişikliği dışında aplikasyon, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan yüzölçümü ve fennî hatalar tespit edildiğinde, bu hatalar Orman Genel Müdürlüğünün bilgisi ve denetimi altında orman kadastro komisyonlarınca düzeltilir. (Ek cümle: 19/4/2012-6292/13 md.) Düzeltme işlemleri en son ilan edilen çalışma esas alınarak yapılır. (Ek cümleler: 15/1/2009-5831/3 md.) 3402 sayılı Kadastro Kanununa göre kadastrosuna başlanan çalışma alanlarında evvelce kesinleşmiş olan orman haritalarının kontrolü sonucunda tespit edilecek hesaplamalardan kaynaklanan yüzölçümü hataları 3402 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre oluşan kadastro ekibince düzeltilir. Diğer vasıf ve mülkiyet değişikliği dışında kalan aplikasyon, ölçü ve çizimden kaynaklanan yüzölçümü ve fenni hatalar ise kadastro müdürlüğünce mahalli orman kuruluşuna bildirilir. Bildirim tarihinden itibaren onbeş günlük süre içerisinde orman kadastro komisyonu görevlendirilir. Düzeltme, 10 uncu maddeye göre ilân olunur. (Değişik yedinci cümle: 19/4/2018-7139/10 md.) İlan tarihinden itibaren otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması maksadıyla kadastro mahkemelerine, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemelere dava açılmadığı takdirde yapılan düzeltme kesinleşir. Düzeltmelerde 11 inci maddedeki hak düşürücü süre aranmaz.” şeklinde son hâlini almıştır.

21. Orman kadastrosu faaliyetleri 1937 yılından günümüze kadar orman kadastro komisyonları ve orman kadastro ekipleri tarafından yapılmaktadır. Orman kadastro komisyonlarının nitelikleri ve sayısı 6831 sayılı Kanun’un 7. maddesinde düzenlenmiş ve aynı maddenin son fıkrasında komisyonların çalışma usul ve esaslarının yönetmelikle düzenleneceği açıklanmıştır.

22. Gelinen bu noktada uyuşmazlığın çözümü için “delil”, “kesin hüküm” ve “kuvvetli (güçlü) delil” kavramlarına değinilmelidir.

23. Medeni usul hukukunda deliller, kesin deliller ve takdiri deliller olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Hukukumuzda kesin deliller, ikrar (HMK m. 188), senet (HMK m. 199 vd.), yemin (HMK m. 225 vd.) ve kesin hüküm (HMK m. 303) olmak üzere dört tanedir. Takdiri deliller ise tanık (HMK m.240 vd.), bilirkişi (HMK m. 266 vd.), keşif (HMK m.288 vd.) ve kanunda düzenlenmemiş diğer deliller (HMK m. 192) olarak sayılmaktadır. Takdiri deliller yönünden delil türlerinin sınırlı olarak sayılmadığı kabul edilmektedir (Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder/ Taşpınar Ayvaz, Sema: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2017, s. 389-390). Bu açıdan kuvvetli (güçlü) delil takdiri bir delil türü olarak nitelendirilebilir.

24. Kesin hükme gelince, kesin hüküm HMK'nın 303. maddesinde düzenlenmiş olup, şekli ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere olarak ikiye ayrılır. Verilen bir hükme karşı kanun yolları kapalı ise veya kanun yolları açık olsa bile süresinde gidilmemişse veya tüm kanun yolları tükenmişse hüküm şeklen kesinlik kazanmıştır.

25. Maddi anlamda kesin hükümde ise dava sebebinin (maddi vakıaların), taraflarının ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.

26. Önemle vurgulanmadır ki; maddi anlamda kesinlik yalnız hüküm fıkrası için söz konusudur. Hüküm fıkrası, davada (veya karşı davada) istenen hususlar (talep sonucu) hakkında mahkemece verilen kararı (hükmü) gösterir. Hükmün gerekçesinin kesin hüküm gücü bulunmamaktadır. Bununla beraber gerekçe maddi anlamda kesinlikten tamamen soyutlanmış da değildir.

27. Maddi anlamda kesinlik, yalnız hüküm fıkrasına ilişkin olduğundan hükümde tarafların talep sonuçları (veya talep sonuçlarının bazı kalemleri) hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemişse hakkında karar verilmemiş olan hususlar bakımından maddi anlamda kesin hüküm söz konusu olmaz.

28. Maddi anlamda kesin hükmün amacı da bu hâli ile mahkeme kararlarına güvenilmesini ve uyulmasını sağlamak, taraflar arasındaki uyuşmazlığı kararın maddi anlamda kesinleştiği andan itibaren geleceğe yönelik olarak sona erdirmek ve nihayet çelişkili kararlar verilmesini önleyerek toplum hayatında hukukî istikrar ve güvenliği tesis etmektir.

29. İspat bakımından değerlendirmek gerekir ise HMK'nın 204. maddesinin 1. fıkrasına göre ilamlar kesin delil sayılmaktadır.

30. Birinci davada verilmiş olan hüküm, aynı taraflar arasında aynı dava sebebine dayanarak aynı konuya ilişkin olarak açılan ikinci davada kesin hükme bağlanmış olan husus yönünden kesin delil teşkil eder (HMK m.303/1,2).

31. Aynı taraflar arasında aynı dava sebebine dayanarak ve aynı hukukî ilişki hakkında açılan ikinci davanın konusu, birinci davadakinden farklı olsa bile iki davanın da temelini oluşturan aynı hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığı hakkında (birinci davada) verilmiş olan (kesin) hüküm, ikinci davada kesin delil teşkil eder.

32. Bir davada verilen kesin hüküm, bu davanın tarafları dışındaki başka birine (üçüncü kişiye) karşı açılan (veya üçüncü kişi tarafından birinci davanın taraflarından birine karşı açılan) ve konusu ile dava sebebi (vakıalar) aynı olan ikinci davada kesin delil teşkil etmez; çünkü iki davanın tarafları farklıdır. Fakat birinci davada verilen kesin hüküm, ikinci davada kuvvetli (güçlü) bir takdiri delil teşkil eder. Aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.03.2021 tarihli ve 2017/(22)9-3108 E., 2021/380 K.; 09.02.2021 tarihli ve 2016/(7)9-1247 E., 2021/54 K.; 17.11.2020 tarihli ve 2016/(7)9-1867 E., 2020/908 K. ve 15.09.2020 tarihli ve 2017/(22)9-1293 E., 2020/588 K. sayılı kararlarında da yer verilmiştir.

33. Orman kadastrosunun ikinci kadastro olup olmadığı konusuna gelince; ikinci kadastro konusu ilk defa 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun 46. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde;

"…Birlik sınırları içinde evvelce kadastro veya tapulaması yapılmış yerler, yanlışlıkla ikinci bir defa tapulamaya tabi tutulmuşsa, ikinci tapulama ne safhada bulunursa bulunsun, bütün sonuçları ile hükümsüz sayılır.

Orman Kanunu uyarınca tahditleri yapılarak kesinleşmiş ve tescil edilmiş ormanlara ait kayıtlar, müseccel bulunduğu birliğin tapu kütüğüne olduğu gibi aktarılır" (m. 46/2-3) şeklindedir. Bu madde ile aynı yer hakkında iki kez tapu kaydı oluşturulması önlenmek istenmiştir. Ormanların sınırlandırma ve kadastrosu Orman Kanunu'nun 7. ve onu izleyen maddeleri hükümleri gereği özel komisyonlar tarafından yapılacağından orman kadastrosu kesinleşmemiş olsa bile 766 sayılı Kanun'un o yerde uygulanması mümkün olmayacaktır (Ozanalp, A. Nusret: Tapulama Kanunu Şerhi, 1976, s. 691).

34. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/1. maddesinde de; "Evvelce tesbit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci bir defa kadastroya tabi tutulmuşsa ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır" hükmüne yer verilmiş, maddenin 2. ve 3. fıkralarında bu maddenin uygulanamayacağı hâller belirtilmiştir. Kadastro Kanunu'ndaki bu maddenin amacı da aynı yerde yeni bir arazi kadastro çalışması yapılmasını ve mükerrer tapu oluşmasını önlemek olup, orman kadastrosu bu kapsamda değildir. Nitekim 3402 sayılı Kadastro Kanunu'na 12.07.2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun’un 31. maddesi ile eklenen Ek 5. madde kadastrosu veya tapulaması tamamlanan çalışma alanlarında, orman kadastrosu ya da tahdidi yapılmamış ormanların aynı Kanun'un 4 ve 39. maddelerde yer alan esaslar çerçevesinde kadastroya tabî tutulacağı hükme bağlanmıştır.

35. O hâlde yukarıda açıklandığı üzere Orman Kanunu’nun özel kanun olması, arazi kadastrosunun yapılış yöntemi ve kadastro ekibinin oluşumu, orman kadastrosunun özel ve teknik bilgi gerektirmesi, orman kanunlardaki “orman kadastrosu orman kadastrosu komisyonları tarafından yapılır” şeklindeki kesin düzenleme karşısında, orman kadastrosunun ikinci kadastro olduğunu söylemek mümkün değildir.

36. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 2017/(20)8-1126 E. ve 2021/800 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

37. Somut olayda dava konusu ... köyü 305 ada 1 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu ... Köyü'nde kadastro çalışmalarına 02.09.1955 tarihinde başlanmış, 21.04.1956 tarihinde askı ilanı kesinleştirilerek 21.06.1956 tarihinde tapuya devir işlemi yapılmıştır. ... köyünde ilk defa orman kadastrosu ve Orman Kanunu’nun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde çalışmalarına 3 nolu Orman Kadastro Komisyonu ve 3 nolu ekip tarafından 14.09.1976 yılında başlanmış, 30.09.1976 tarihinde tamamlanarak çalışmalar 16.03.1978 tarihinde ilan edilmiştir. İlan tutanaklarına yapılan itirazlar incelenerek itiraz inceleme sonuçları 10.09.1979 tarihinde ilan edilmiştir. İtiraz edilmeyen yerler 16.03.1979; itiraz edilen yerler komisyon ilan tarihinden sonra 1. madde uygulamaları 10.09.1980; 2. madde uygulamaları ise 10.10.1979 tarihinde kesinleşmiştir. 3302 sayılı Kanun ile değişik 2B madde uygulama çalışmalarına 06.11.1989 tarihinde başlanmış ve 19.10.1990 tarihinde kesinleşmiştir.

38. Son olarak Orman Kanunu’nun 4999 sayılı Kanun ile değişik 9. maddesi kapsamında orman tahididi veya kadastrosu yapılıp ilan edilerek kesinleşmiş yerlerde vasıf ve mülkiyet değişikliği dışında aplikasyon, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan yüzölçümü ve fenni hatalar düzeltme çalışmaları 111 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 25.03.2005 tarihinde yapılmış ve düzeltme çalışmaları itiraz edilmeyen yerler için 07.05.2005 tarihinde kesinleşmiştir.

39. Dava konusu taşınmazın bulunduğu yer hakkında da ilan süresi içinde itiraz edilerek 06.05.2005 tarihinde eldeki dava davalısı ... tarafından dava açılmış ve ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.06.2007 tarihli ve 2005/735 E., 2007/461 K., sayılı kararıyla davanın reddine dair verilen karar, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 18.09.2008 tarihli ve 2008/5085 E., 2008/11253 K. sayılı kararıyla çekişmeli parselin A1 ile gösterilen 351,31 m2’lik bölümünün orman sınırları içinde, B1 ile gösterilen 8178.55 m2 yüzölçümündeki bölümünün ise orman sınırları dışında bırakıldığı, 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanun’un 9. maddesi gereğince yapılan fenni ve teknik hataların düzeltilmesi çalışmasının yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun olduğu belirlenerek davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle karar onanmış, böylece 4999 sayılı Kanun kapsamında yapılan çalışmanın 6831 sayılı Kanun’un 9. maddesine uygun olduğu ve yapılan çalışma ile dava konusu taşınmazda vasıf ve mülkiyet değişikliği yapılmadığı sonucuna varılmıştır.

40. Mahkemece yargılama sırasında üç kişilik orman mühendisi ve bir harita mühendisinden oluşan bilirkişi kurulundan alınan 24.07.2011 tarihli raporda uyuşmazlık konusu parselin 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulama tutanaklarına göre oluşturulan orman tahdit sınırlarına göre tamamen kültür arazilerinde (orman sayılmayan yerler) kaldığının tespit edildiği, yine üç kişilik orman mühendisi bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 22.09.2011 tarihli raporda dava konusu parselin kapsadığı alanın tamamının 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulama çalışmalarına ait Orman Kadastro Komisyonunun düzenlemiş olduğu tutanak detaylarında tarifi yapılan OS.215- OS.216- OS.217- OS.218- OS.219 ve OS.220 nolu orman tahdit noktalarından oluşan orman tahdit hattının gidiş istikametine göre solunda, orman sınırları dışında kaldığı tespit edilmiş ise de 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulama çalışmalarına ait orman kadastro tutanaklarında tahdidin 215 OS noktasından, önce kuzeybatı yönüne gidilerek 216 nolu OS noktası, daha sonra kuzey yönüne gidilerek 217 nolu OS noktası ve son olarak da kuzeybatı yönüne gidilerek 218 nolu OS noktasının oluşturulduğunun anlaşılması karşısında 1744 sayılı Kanuna göre yapılan tahdidin dava konusu taşınmazı ilgilendiren orman sınır noktalarının üç kişilik orman bilirkişi kurulunun raporuna ekli krokide gösterildiği gibi düz bir hat ile ilerlemediği görülmektedir.

41. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalara, somut olaya ilişkin maddi ve hukukî olgulara göre; yörede 4999 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile 6831 sayılı Kanun’un 9. maddesine yapılan ekleme ile 2005 yılında fenni hataların düzeltilmesi çalışması yapıldığı, bu işleme karşı açılan dava üzerine ... Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından verilen ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen hükmün tarafları yönünden kesin delil, taraf olmayanlar yönünden ise güçlü delil niteliğinde olduğu gözetilerek, dava konusu 305 ada 1 parsel sayılı taşınmazın krokide (B) harfi ile gösterilen 351,31 m² yüzölçümündeki bölümünün tapusunun iptali ile bu bölümün orman niteliği ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, müdahalenin önlenmesi talebiyle ilgili olarak da şimdiki olduğu gibi davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

42. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

43. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı ... Müdürlüğüne İzafeten Orman İşletme Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanması gereken 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.