Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/470 E. 2022/1516 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı kooperatif ile davalı şirket arasında görülen rücuen tazminat davasında görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi mi yoksa asliye ticaret mahkemesi mi olduğu hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı kooperatifin ve davalı şirketin tacir sıfatının bulunduğu ve uyuşmazlığın tarafların ticari işletmelerinden kaynaklandığı gözetilerek, davanın asliye ticaret mahkemesinin görev alanına girdiğinden bahisle yerel mahkemenin görevsizlik kararı direnme yoluyla onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili kooperatif ile davalı arasında villa inşaatlarının yapımına dair eser sözleşmesi imzalandığını, ayrıca noterde 03.12.2009 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşmelere göre inşaatta çalıştırılacak tüm işçilerin her türlü hak ve borçlarından davalı yüklenicinin sorumlu olduğunu, davalı tarafından istihdam edilen ancak sigortası yaptırılmayan ... isimli işçi tarafından müvekkili kooperatif aleyhine iş mahkemesinde açılan dava sonucunda verilen karar üzerine, müvekkilinin borçlu olmadığı hâlde, cebri icra tehdidi altında 06.04.2015 tarihinde 55.000TL, 23.06.2015 tarihinde de 1.485,87TL olmak üzere toplam 56.485,87TL ödediğini, icra dosyasına yapılan ödemeden davalının tek başına istihdam eden ve yüklenici sıfatıyla sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 56.485,87TL’nin ayrı ayrı icra dosyasına yapılan ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek en yüksek ticarî faizi ile, mümkün görülmez ise yasal faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile imzalanan 07.03.2005 tarihli elli sekiz adet villanın yapımına dair sözleşmenin 34. maddesi gereğince davanın tahkim şartı nedeniyle reddi gerektiğini, taraflar arasındaki tüm hak ve yükümlülüklerin Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/91 E., 2013/543 K. sayılı dosyasında dava konusu edildiğini, davanın tahkim şartı nedeniyle reddedilerek kararın kesinleştiğini, bunun üzerine sözleşmedeki tahkim şartının uygulandığını, ancak tarafların hakem konusunda mutabakat sağlayamamaları nedeniyle Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/261 E., 2014/384 K. sayılı dosyası ile hakem heyeti oluşturulduğunu, hakem heyetinde görülen davanın konusuna bu davada talep edilen işçilik alacaklarının da dahil edildiğini, davanın hâlen derdest olduğunu, bu nedenle derdestlik itirazında bulunduklarını, ...’a yapılan ödemenin görülmekte olan derdest davada takas mahsup yolu ile talep edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Kararı:

6. Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.05.2016 tarihli ve 2015/511 E., 2016/236 K. sayılı kararı ile; eldeki davadaki uyuşmazlığın ticarî nitelikli eser sözleşmesinden kaynaklandığı, davacı kooperatifin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 124/1. ve 16. maddesine göre tacir sayıldığı, davalının da Ankara Ticaret Odası Ticaret Sicili Müdürlüğünde 199590 ticaret sicil numarasında kayıtlı olup, TTK’nın 12/1. maddesine göre tacir sayıldığı, davanın tarafların ticaret işletmesiyle ilgili olduğu gibi her iki taraf da tacir olduğundan TTK’nın 4/1. maddesine göre ticarî dava olduğu, davaya bakma görevinin TTK’nın 5/1. maddesine göre Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğu, mahkemenin görevli olmasının dava şartı olduğu ve eldeki davada dava şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114/1-c ve 115/1-2. maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 29.05.2019 tarihli ve 2016/5646 E., 2019/2469 K. sayılı kararı ile;

“…Kooperatiflar Kanunu'nun 1. maddesi gereğince kooperatif, ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar olup, tacir sıfatına haiz değildir. Bu itibarla uyuşmazlığı çözme görevi Asliye Hukuk Mahkemesine ait olup, mahkemece yargılamaya devam edilerek esas hakkında karar verilmesi gerekirken görev dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.11.2019 tarihli ve 2019/423 E., 2019/535 K. sayılı kararı ile; önceki kararın gerekçesi ve bozma kararındaki karşı oy görüşü aynen tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı ... ile davalı ... Yapı Tasarım- ... arasında görülen eldeki davada; görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi mi, yoksa asliye ticaret mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Bilindiği üzere görev, HMK’nın 1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir” şeklinde düzenlenmiştir. Usul Hukuku açısından görev, bir yargı yerinin davanın konusu yönünden yetkili olması durumudur. Birden çok yargı düzeninin bulunması veya bir yargı düzeni içinde birden çok yargı yerinin yer alması yargı düzenleri veya aynı yargı düzeni içindeki yargı yerleri arasında görev dağılımı sorununa sebep olabilir. Hem adlî yargıda, hem de idari yargıda görev alanının belirlenmesi kamu düzeni ile ilgilidir. Taraflar aralarında anlaşsalar bile bir mahkemenin görev alanını değiştiremezler. Görevsizlik itirazı yapılmadan da mahkeme kendiliğinden görev konusunu inceleyerek bu konudaki kararını verir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 425).

13. Dava şartlarının neler olduğu HMK’nın 114. maddesinde belirtilmiş olup, anılan düzenlemenin 1. bendinin (c) alt bendinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, bir dava ancak görevli mahkemece incelenebilir. Mahkeme her şeyden önce görevli olmalıdır. Görevsiz mahkemede açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekir (Pekcanıtez, Hakan/Özekes, Muhammet/ Akkan, Mine/ Taş Korkmaz, Hülya: Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 930).

14. Bu noktada uyuşmazlık bakımından asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesinin görev ayrımı önem taşıdığından “ticarî dava” kavramına değinmekte fayda vardır.

15. Her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen ve bu Kanun’un 4. maddesinde belirtilen diğer düzenlemelerden doğan hukuk davaları “ticarî dava” sayılır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 1106).

16. Ticarî davalar; mutlak ticarî davalar, nispi ticarî davalar ve yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.

17. Mutlak ticarî davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin ticarî bir işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticarî sayılan davalardır. Mutlak ticarî davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunlar yanında Kooperatifler Kanunu m. 99, İcra ve İflas Kanunu m. 154, Finansal Kiralama Kanunu m. 31, Ticarî İşletme Rehni Kanunu m. 22 gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticarî davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticarî dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticarî işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticarî dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticarî dava sayılan davalardır.

18. Nispi ticarî davalar, her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticarî nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları “ticarî dava” sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî iş sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. Ticarî iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan bir işin diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiştir.

19. Üçüncü grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticarî dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticarî davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.

20. 6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası;

“Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticarî nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir”

5. maddesinin 3. fıkrası;

“Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır”

şeklinde düzenlenmiştir.

21. Anılan TTK’nın 5/3. maddesinde yapılan düzenleme ile asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi hâline gelmiştir. Bu değişiklikten sonra, ticarî davalara sadece asliye ticaret mahkemeleri bakacaktır. 6335 sayılı Kanun ile yapılan göreve ilişkin bu değişiklik 6335 sayılı Kanun’un geçici 9. maddesi gereğince 01.07.2012 tarihinden önce açılmış olan davalara uygulanmaz (Börü, Levent/ Koçyiğit, İlker; Ticari Dava, 2. Baskı, Ankara 2021, s. 894-895).

22. Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olduğundan, göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanmasını gerektirir. Buna göre asliye ticaret mahkemesi bulunan bir yargı çevresinde dava asliye hukuk mahkemesinde açılmış olursa, mahkeme görevli olup olmadığını kendiliğinden veya tarafların itirazı üzerine hüküm verilinceye kadar inceleyerek görevsizlik kararı verebilmelidir (Börü/Koçyiğit, s. 895).

23. Gelinen aşamada, “kooperatiflerin/yapı kooperatiflerinin tacir sayılıp sayılmayacağına” ilişkin düzenlemeleri açıklamak gereklidir.

24. Kooperatifler Kanunu’nun 99. maddesi gereğince anılan Kanun’da düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticarî dava sayılır. Buradan hareketle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticarî davanın kapsamı içerisine, Kooperatifler Kanunu’nda düzenlenen hususlardan doğan davalar da dâhildir. Mutlak ticarî davaların belirlenmesinde aranan kriter kanunî düzenleme olup tarafların sıfatları ile yargılama konusu işlemin niteliği bu belirlemede önem arz etmemektedir. Bu itibarla Kooperatifler Kanunu’nun 99. maddesi gereğince anılan Kanun’da düzenlenen hususlardan doğan hukuk davalarının, tarafların tacir olup olmadıklarına veya dava konusunu oluşturan vakıanın ticarî iş olup olmadığına bakılmaksızın ticarî dava sayılacağı açıktır (Börü/Koçyiğit, s. 33, 52).

25. 1163 sayılı Kanun ile 6102 sayılı TTK’da yer alan yasal düzenlemeler ile anılan düzenlemelere ilişkin kanun koyucunun iradesini ortaya koyan gerekçeler nazara alındığında; kooperatiflerin nitelikleri itibariyle ticaret şirketi ve bir ticarî işletmenin işletilmesi kriterinden bağımsız olarak tacir oldukları açıktır. Bu açık kanun hükümleri karşısında ticaret siciline tescili zorunlu olan, ancak bu şekilde tüzel kişilik kazanabilen, ticarî defterler tutan, ortaklarının sermaye koyma borcu bulunan, şirketler ile birlikte düzenleme yapılıp birleşme, bölünme ve tür değiştirme şartları düzenlenen ve iflasa tabi olan kooperatiflerin ticaret şirketi ve tacir sayılmaları gerekmektedir.

26. Nitekim kooperatiflerin/yapı kooperatiflerinin TTK kapsamında tacir/ticaret şirketi olduklarına dair bu hususlar Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 12.11.2021 tarihli ve 2020/2 E., 2021/3 K. sayılı kararında açıkça vurgulanmıştır.

27. Yapılan tüm bu açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 12.11.2021 tarihli ve 2020/2 E., 2021/3 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere davacı SS. Ünsal Konut Yapı Kooperatifinin TTK kapsamında tacir/ticaret şirketi; davalı ... Yapı Tasarım/...’in ise ticaret sicilinde kaydı bulunan gerçek kişi tacir olduğu, dolayısıyla eldeki davanın taraflarının tacir olup uyuşmazlığın da tarafların ticarî işletmesinden kaynaklandığı anlaşılmakla davaya bakma görevinin ticaret mahkemesine ait olduğunun kabul edilmesi gerekir.

28. Hâl böyle olunca; Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesince TTK’nın 4/1. maddesi uyarınca eldeki davaya bakma görevinin ticaret mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik nedeniyle davanın HMK’nın 114/1-c ve 115/1-2. maddeleri gereğince usulden reddine ilişkin olarak verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçeyle onanmalıdır.

IV. SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının GENİŞLETİLMİŞ GEREKÇEYLE ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440/III-3. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,15.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.