"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılardan ...’nin 09.05.2011 tarihinde kendisine ait aracı sevk ve idare ederken kırmızı ışık yandığı hâlde durmayarak karşıdan karşıya geçmeye çalışan müvekkiline çarpması sonucu yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, diğer davalının trafik sigortacısı olduğunu, kaza sonrası müvekkilinin ambulans ile hastaneye kaldırıldığını, davalının kaza günü ve gecesi müvekkili ile yakinen ilgilenip tüm maddi ve manevi zararlarını karşılayacağını bildirerek müvekkilini kandırıp şikâyetten vazgeçirdiğini ve cezai sorumluluktan kurtulduğunu, müvekkilinin evinde dört ay boyunca belindeki çelik korse ile yatalak olarak kalıp hayatını idame ettirmeye çalıştığını, kaza sonrası işe gidemediği gibi başkalarının yardımına muhtaç olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve davalı ... şirketi maddi tazminat ile sorumlu olmak kaydıyla 500TL maddi ve 30.000TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; kazanın yayanın kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçmesi sonucu meydana geldiğini, müvekkilinin davacıyı hemen hastaneye götürdüğünü ve acil servise yatırdıktan sonra tüm masraflarını tanıklar huzurunda karşıladığını, müvekkili hakkında takipsizlik kararı verildiğini, davacının sağlığında ve belinde problem olmadığı için aynı gün taburcu edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı .... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin kusuru ve poliçe limiti dâhilinde sorumlu olduğunu, kusur durumunun ve uzlaşma olup olmadığının tespit edilmesinin ve aktüer bilirkişi aracılığıyla zarar miktarının belirlenmesinin gerektiğini belirterek
davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
7. İzmir 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05.06.2014 tarihli ve 2013/120 E., 2014/185 K. sayılı kararı ile; davacının 10.05.2011 tarihinde şikâyetinden vazgeçtiğini beyan ettiği, davalı ...'nin davacıya 500TL para verdiğinin tarafların kabulünde olduğu, ispat külfeti kendisine düşen davacı tarafın davalının kazadan dolayı kusurlu olduğunu kanıtlayacak herhangi bir delil sunamadığı, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırlık evrakında da tarafların kusur oranlarını gösteren kaza tespit tutanağının düzenlenmediği, tarafların beyanları dışında başkaca bir delilin bulunmadığı, bu hâliyle davacı tarafın davasını kanıtlayamadığı, kusur kanıtlanamadan diğer taleplerle ilgili hesap yapılmasının anlamsız olduğu ve fuzuli masrafa neden olmak anlamı taşıyacağı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 02.02.2017 tarihli ve 2014/17604 E., 2017/912 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, trafik kazasından kaynaklanan maluliyet tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, her ne kadar davacının davasını ispatlayamadığı, keşif, bilirkişi incelemesi vs yapılmasının anlamsız olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de davacının iddiası, davalının kabulü, İzmir C. Başsavcılığının 2011/48009 soruşturma numaralı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ve tüm dosya kapsamına göre bir trafik kazasının vuku bulduğu ve davacı yayanın bu kaza nedeniyle yaralandığı sabittir.Buna rağmen, davacının kaza nedeniyle maluliyeti bulunup bulunmadığı ve var ise oranının tespiti için rapor alınmadığı gibi, kazanın meydana gelmesinde tarafların kusur oranının tespit edilmesi için kusur raporu da alınmamıştır. Eksik inceleme ile karar verilemez. Bu halde; davacının yaralanmasına ilişkin tüm hastahane evrakları, savcılık dosyası vs'nin getirtilmesi, gerektiğinde keşif yapılarak tarafların kazanın meydana gelmesinde kusur oranlarının belirlemesi için alanında uzman bir bilirkişiden rapor alınması, dava tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşleri Yönetmeliğine uygun şekilde maluliyet oranının tespiti ve maluliyetinin dava konusu kaza sonucu meydana gelip gelmeyeceğine ilişkin Üniversite hastanelerinin Adli Tıp kürsüsünden veya Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması, davacının maluliyeti var ise aktüer bilirkişiden maluliyet zararının hesaplanması için rapor alınması, kaza nedeniyle davacının manevi zararının da oluştuğu kabul edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozma nedeni yapılmıştır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.07.2017 tarihli ve 2017/598 E., 2017/691 K. sayılı kararı ile önceki gerekçe genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı, bu kapsamda;
a) Kusur durumunun belirlenmesi, maluliyet oranının usulüne uygun bir şekilde tespit edilmesi ve kaza sonucu oluşan bir maluliyeti bulunduğu takdirde zarar miktarının hesaplanması için bilirkişi raporları alınmasının gerekip gerekmediği,
b) Davacının manevi zararının oluştuğunun kabul edilip edilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.
14. Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararların belirlenmesinde Borçlar Kanunu hükümleri ile ve sorumluluk hukukuna ilişkin ilkeler dikkate alınır.
15. Borçlar Kanunu’nun haksız fiil hükümleri uyarınca, kusurlu ya da hukuka aykırı bir fiil ile bir başkasına zarar veren kimse, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören kişi, zararın varlığını ve kendisine zarar veren kimsenin kusurunu ispat ile mükelleftir. Zira hâkim verilecek tazminatın kapsamını ve ödenme şeklini belirlerken somut olayın özelliğini ve kusurun ağırlığını göz önüne alır.
16. Trafikte ilgililerin uymakla yükümlü olduğu kurallar; karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek amacıyla kabul edilen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda (KTK) ve Karayolları Trafik Yönetmeliği’nde belirlenmiştir. İşletenin hukukî sorumluluğu KTK’nın 85/1. maddesinde düzenlenmiş ve bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi hâlinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı belirtilmiştir. Kanun’un 91. maddesi ile işletenlerin bu madde uyarınca sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere malî sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 86. maddesinde ise işletenin sorumluluktan kurtulması veya azaltılması hâli düzenlenmiş olup sorumluluğun kaldırılması şartlarının bulunmadığı durumda kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hâkimin durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebileceği hükme bağlanmıştır.
17. Eldeki davada, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulmuş olup, mahkemece yukarıda yazılı gerekçelerle davacının davasını ispatlayamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
18. Bir davaya konu edilen ve talep sonucu olarak varlığı ileri sürülen sübjektif bir hakkın var olup olmadığının anlaşılabilmesi, ancak iddia edilen hakkın ve buna karşı olarak yapılan savunmanın dayandığı vakıaların tespiti ile mümkündür. Dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıanın var olup olmadığı hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemi ispat ve genel anlamda ispat için başvurulan vasıtalar ise delil olarak adlandırılmaktadır (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı; Kuru, Baki: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Ankara 2020, C. I., s .612 vd.).
19. Taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalarda deliller taraflarca hazırlanır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz.
20. Bir davada haklı çıkmak için yalın bir şekilde genel hatlarıyla iddiayı ve savunmayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı zamanda bu iddiaların ispata elverişli hâle getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak da somutlaştırılması gerekmektedir. Bir vakıa somutlaştırılmadan o vakıa hakkında ispat faaliyetine girişilmesi, savunma yapılması ve mahkemece değerlendirme yapılması mümkün değildir (Pekcanıtez, Hakan/ Özekes, Muhammet/ Akkan, Mine/ Taş Korkmaz, Hülya: Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2017, s. 1681).
21. Davayı somutlaştırma ödevi gereğince taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalı, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmelidirler. Ancak kanunda belirtilen istisnai durumlarda hâkim kendiliğinden de delil toplayabilir. Örneğin, hâlin icabına göre keşif ve bilirkişi incelemesine (deliline) hâkim re'sen başvurabilir.
22. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller” başlıklı 266. maddesinde bu husus;
“… Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. (Değişik cümle: 3/11/2016-6754/49 md.) Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. (Ek cümle: 3/11/2016-6754/49 md.) Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” şeklinde hükme bağlanmış iken; 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu'nun 3. maddesi ve 03.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren Bilirkişilik Yönetmeliği'nin 5. maddesi ile de bu hükme paralel düzenlemeler getirilmiştir.
23. Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının talebi, davalının kazanın olduğuna ilişkin kabulü, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/48009 soruşturma numaralı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı ve tüm dosya kapsamından olay tarihinde bir trafik kazasının meydana geldiği ve davacı yayanın bu kaza nedeniyle yaralandığı hususu sabittir. Buna rağmen mahkemece, kusur durumu ve davacının kaza nedeniyle maluliyetinin bulunup bulunmadığı ve var ise oranının tespiti için rapor alınmadan eksik inceleme ve araştırma ile davacının davasını ispatlayamadığı, 10.05.2011 tarihinde şikâyetinden vazgeçtiğini beyan ettiği, davalı ...'nin davacıya 500TL para verdiğinin tarafların kabulünde olduğu şeklinde hatalı ve çelişkili gerekçeler ile davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, ceza soruşturma dosyası içeriğine göre tarafların birbirlerinden şikâyetçi olmadıkları, ceza soruşturmasında şikâyetçi olmamanın kişisel haklardan da vazgeçildiği açıkça beyan edilmedikçe tazminat hakkını ortadan kaldırıcı bir neden teşkil etmediği, dosya içeriğinde davacının tazminat hakkından vazgeçtiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi, ceza usul hukuku uyarınca bir uzlaşma işleminin de yapılmadığı açıktır. Eksik inceleme ve araştırma ile karar verilemeyeceğinden mahkemece; davacının yaralanmasına ilişkin belgeler ile soruşturma dosyası getirtilerek ve gerektiğinde keşif de yapılarak kazanın meydana gelmesinde tarafların kusur oranlarının belirlemesi için alanında uzman bir bilirkişiden rapor alınması, dava tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşleri Yönetmeliğine uygun şekilde maluliyet oranının tespiti ve maluliyetin dava konusu kaza sonucu meydana gelip gelmeyeceğine ilişkin üniversite hastanelerinin Adli Tıp kürsüsünden veya Adli Tıp Kurumundan rapor alınması, davacının maluliyeti var ise aktüer bilirkişiden maluliyet zararının hesaplanması için rapor alınması, bu kapsamda manevi zarar da değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
24. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına, bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerle uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.