"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 4. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı dava dilekçesinde; kiracısı olduğu taşınmazla ilgili olarak hakkında icra takibi başlatıldığını, borca itiraz ettiğini, karşı tarafın itirazın iptalini istemesi üzerine mahkemece itirazın iptaline ve tahliyeye karar verildiğini, kira akdinin kendisine ait olmadığını, sahte bir belge olduğunu ve bu belgenin icra dosyasından yok edildiğini, karşı taraf avukatının eve dört polisle gelerek zorla tahliye tutanağı imzalattığını, kararı veren hâkim hakkında Yargıtay 3. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülen davada 29.02.2019 tarihinde üç aylık süre içinde yenileme talebini içerir bir dilekçe sunulmadığı, davacının Dairece avukat görevlendirilmesi talebinin usulüne uygun bulunmadığı belirtilerek açılmamış sayılmasına karar verildiğini, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 197. maddesinin amir hükmü uyarınca beyanının Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesince istinabe yolu ile alınmasını istediğini, yol parasının olmadığını, bu talebine rağmen dosyanın müracaata bırakıldığını, kararın kendisine tebliğ edilmediğini, 06.11.2018 tarihli oturumdan sonra Daireye ulaştığı belirtilen dilekçesinin 02.11.2018 tarihinde Daire çalışanına teslim edildiğini, istinabe ve avukat temini taleplerinin sebepsiz yere reddedildiğini, yoksulluğunun geçerli özür olarak kabul edilmesi gerektiğini ve davalı vekilinin dosyayı takip etmek istememesine rağmen vekâlet ücretine hükmedilmesinin yanlış olduğunu ileri sürerek yararına toplamda 35.000.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı Hazine vekili; zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının iddialarının temyize konu edilebileceğini, davacının 22.04.2019 tarihli dilekçesiyle temyiz yoluna başvurduğunu ve dosyasının Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda olduğunu ve henüz bir zararın doğmadığını, yenileme dilekçesinin süresinde verilmediğini, davacının avukat talebi hususunda baroya başvurması gerektiğini, istinabe yoluyla davanın takibinin mümkün olmadığını, HMK’nın 46. maddesi koşullarının oluşmadığını, kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir eylemin bulunmadığını, davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğinde AAÜT'nin 7. maddesine göre vekâlet ücretine hükmedileceğini ileri sürerek davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle, olmadığı takdirde esastan reddini savunmuştur.
Özel Daire Kararı:
6. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 30.06.2020 tarihli ve 2019/23 E., 2020/13 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, hâkimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülen 2017/3 E., 2019/3 K. sayılı dosyasının örneği getirtilerek incelenmiştir.
Dosya kapsamından; ihbar olunanlarca verilen 27.03.2019 günlü davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararın davacı tarafından temyiz edildiği ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2019/471 esas sırasına kaydının yapıldığı ancak henüz bir karar verilmediği anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK'nın 46. maddesine göre Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a)Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b)Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c)Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç)Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d)Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.
Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Davacının iddiası ve gelişim biçimi itibariyle, hukuki süreç işlemiş, ancak henüz tamamlanmamış, yasa yolları tüketilmemiştir. Bu aşamada zararın varlığından söz edilemez. Bu nedenle dava açma koşulları oluşmadığından davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda gösterilen nedenlerle;
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 46. maddesince dava açma koşullarının gerçekleşmediği anlaşıldığından davanın usulden reddine,
2-HMK'nın 49. maddesi gereğince dava usulden reddedildiğinden disiplin para cezası tayinine yer olmadığına,
3-Alınması gerekli 54,40-TL maktu harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 4.950,00-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-HMK'nın 335/1. maddesi uyarınca adli yardım yargılama giderlerinden geçici koruma sağladığından hazineden karşılanan 18 adet tebligat gideri olan 297,00-TL'nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,…” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
7. Özel Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı tarafından süresi içinde temyiz isteminde bulunulmuştur.
II. GEREKÇE
8. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
9. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.
10. Somut olayda HMK'nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat davası açma şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
11. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
III. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacının temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA, 05.04.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.