Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/64 E. 2022/547 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Asliye Ceza ve Ağır Ceza Mahkemeleri hakimlerinin yargılama faaliyetleri nedeniyle açılan tazminat davasında görevli mahkemenin tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: 5271 sayılı CMK'nın 141. ve 142. maddeleri uyarınca hakimlerin yargılama faaliyetleri nedeniyle açılan tazminat davalarında yetkili mahkemenin davacıların oturduğu yer ağır ceza mahkemesi olduğu gözetilerek, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin görevsizlik kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Yargıtay 10. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)

1. Taraflar arasındaki “Tazminat” davasından dolayı Yargıtay 10. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

2. Karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı ... kendi adına asaleten, davacı ... ve Gıda Sanayi Ticaret Limited Şirketini temsilen dava dilekçesinde; başka bir işyerinde çalışmakta iken emekli olarak davacı şirkette işe başlayan dava dışı Süleyman Kılıç’ın çalışma süresi itibariyle yıllık izne hak kazanmadığı için 04.07.2009 tarihinde bir gün ücretsiz izin yaptığını, 10-11-12.07.2009 tarihlerinde de ücretsiz izin kullandığını, bu durumun Sosyal Güvenlik Kurumuna (Kurum/SGK) verilen eksik gün bildirim belgeleri ile bildirildiğini, 04.08.2016 tarihinde tebliğ edilen Kurum yazısından işyeri dosyasının Keçiören Sosyal Güvenlik Merkezinden Ostim Sosyal Güvenlik Merkezine nakli sırasında bu belgelerin kaybolduğunun anlaşıldığını, Kurumun idari para cezasına ilişkin 17.01.2017 tarihli yazısının da şirket müdürü olan kendisine tebliğ edildiğini, Kurumdan idari para cezasının nedeninin sorulduğunu, eksik gün bildirim belgelerinin verilmemesinden kaynaklandığının bildirilmesi üzerine borca itiraz edilip yatırılan paranın da iadesinin istendiğini, itirazın reddi üzerine Ankara 5. İş Mahkemesinde 2017/77 E. sırasına kayden dava açıldığını, tebligat zarfı içinden çıkan tensip zaptının ıslak imzasız ve onaysız olması nedeniyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 445. maddesindeki niteliklere sahip bir nüshasının teslimi ve cevap dilekçesi verilmiş ise bunun tebliği için gerek yazılı gerekse duruşmada sözlü talepte bulunulduğunu, mahkeme hâkiminin duruşmada Kuruma dava açılmasının yeterli olmadığını, sigortalıya da davanın yöneltilmesi gerektiğini bildirdiğini ancak duruşma zaptına davaya dahil etme ifadesini yazdığını, cevap dilekçesinin verilmediğinin duruşma zaptına geçirilmesi isteminin hâkim tarafından sözlü olarak reddedildiğini, daha sonra mahkeme hâkimi tarafından eski çalışma arkadaşının davaya dahil edilmemesi durumunda davanın reddedileceğinin duruşma tutanağına geçirildiğini, duruşma tutanaklarının onaylı örneğinin alındığını, suret harçlarının tahakkuku için mahkeme yazı işleri müdürüne yapılan başvurunun duruşma tutanaklarının suret harcına tabi olmadığı gerekçesiyle yerine getirilmediğini, ısrarlarının da sonuç vermediğini, en son vezne görevlisinin telefonla araması üzerine suret harçlarının tahakkuk ettirildiğini, nihayet çalışma arkadaşına karşı dava açmayı reddetmesi nedeniyle dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verildiğini, kanuna aykırı olarak Kurum lehine vekâlet ücreti takdir edildiğini, kararın tebliği üzerine dava dosyası içinde bulunan ve kendileri tarafından sunulmayan evrakın iki suret onaylı örneklerinin mahkeme kaleminden alındığını, onaylı nüshalarda sayfa numaraları olmadığını bildirmesinden sonra yazı işleri müdürünün “ben senin uşağın mıyım” diye bağırarak şirket müdürü olan kendisinin üzerine yürüdüğünü, mahkeme yazı işleri müdürü hakkında karakola giderek şikâyetçi olduğunu, daha sonra istinaf başvuru dilekçesini mahkeme kalemine verdiğini, bu arada durumu ispat için cep telefonu ile kayıt yapmaya başladığını, bunun üzerine güvenlik görevlilerinin çağrıldığını, polis memurunun kaydı durdurmasını istediğini, yazı işleri müdürünün daha önce üzerine saldırması nedeniyle güvenlik amacıyla kayıt yapıldığının bildirildiğini, istinaf başvurusunda bulunduğuna dair imzalı ve kaşeli belge talep ettiğini, müdürün karalama imza ile belge vermek istemesi üzerine belgeleri bırakıp karakola giderek şikâyetçi olduğunu, ertesi gün karakoldan aranarak hakkında şikâyet olduğunun bildirildiğini, daha sonra göz altına alınarak Ankara Adliyesine götürüldüğünü, savcı tarafından azarlanıp başvuruların PTT aracılığıyla yapılması ve kalem personelinin rahatsız edilmemesi konusunda uyarılarak serbest bırakıldığını, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 2018/132863 ve 2018/88019 sayılı kararlar ile Ankara 5. İş Mahkemesi kalem personeli hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, kendisi hakkında ise 2018/132863 sor., 2018/26544 E., 2018/23209 K. sayılı iddianame ile yazı işleri müdürünün çalışma hürriyetini ihlal ettiği iddiası ile kamu davası açıldığını, Ankara 43. Asliye Ceza Mahkemesinde 2018/1352 Esas numarası ile görülen davada Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi psikiyatri polikliniğine sevkedildiğini, 649 sayfalık itiraz ve istinaf başvurusuna ilişkin evrakın mahkeme tarafından alınmayarak nöbetçi asliye ceza mahkemesine yönlendirildiğini, buradan tekrar Ankara 43. Asliye Ceza Mahkemesine gönderildiğini, kalem personelinin kendisini görünce kaçtığını, ancak daha sonra başvurunun bir nüshasına alındı şerhi oluşturulduğunu, bu arada Ankara 5. İş Mahkemesindeki davada davalı Kurum lehine takdir edilen vekâlet ücretinin ödenmemesi nedeniyle başlatılan icra takibi nedeniyle Kurum hesabına belirtilen miktarı yatırdığını, 11.10.2019 tarihli başvurusunun dilekçenin arkasına yazılan notla Ankara 43. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi tarafından reddedildiğini, duruşmanın sesli ve görüntülü kaydedilmesi talebinin kabul edilmediğini, hâkimin reddi talebinin Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/892 D. İş ve Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/296 D. İş sayılı kararları ile reddedildiğini, bu süreçte şirkete ve şirket müdürü olarak kendisine karşı işlenen suçların görmezden gelindiğini, suçlulara ceza verilmediğini, tebliğ edilen belgelerin mevzuata aykırı olduğunu, dilekçe ve başvurularının teslim alınması sırasında alındı belgesi düzenlenmediğini, duruşma tarih ve saatlerinin tebligat zarfının üzerine veya zarfsız çağrı kağıdında herkesin görebileceği şekilde tebliğ edildiğini, savunma hakkının kısıtlandığını, duruşmalarda sesli ve görüntülü kayıt yapılmasını yasaklayan kanun hükümleri ile tanıklara doğrudan soru sorulmasını engelleyen kanun hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak açılan davada maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

Davalı Cevabı:

5. Özel Dairece tensiple Ankara 43. Asliye Ceza Mahkemesi ile Ankara 8. ve 9. Ağır Ceza Mahkemelerindeki yargılama ile ilgili açılan davanın Ankara 5. İş Mahkemesindeki yargılamaya ilişkin davadan tefrikine karar verilmiş olup davalı ... Hazinesinin davaya cevap verme imkanı olmamıştır.

Özel Daire Kararı:

6. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 27.11.2019 tarihli ve 2019/2 E., 2019/1 K. sayılı kararı ile; “…Dava, ihbar olunan Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerinin yargısal faaliyetleri nedeniyle tazminat istemine (belirsiz alacak davası) ilişkindir.

Dava şartı niteliğindeki görev sorunu kendiliğinden ve öncelikle irdelenmeli ve ön inceleme aşamasında bu konuda bir karar verilmelidir (HMK m.114, 115 ve 138).

28.6.2914 gün 6545 sayılı Kanunla değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.141’in ek 3. fıkrasında; “...Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk halleri de dahil olmak üzere hakimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.” hükmü yer almaktadır. 142. maddesi ile de bu davalarda zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinin yetkili olduğu düzenlenmiştir.

Belirtilen yasal düzenleme karşısında Asliye Ceza Mahkemesi hakimi ile Ağır Ceza Mahkemesi Hakimlerinin yargısal işlemleri nedeniyle açılan tazminat davasında Dairemiz görevsiz olduğundan aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM:

1-6545 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu madde 141 ve 142 ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca dava dilekçesinin mahkememizin görevsizliği nedeniyle usulden reddine,

2- Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli nöbetçi Ankara Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine,

3- Takdiren para cezası tayinine yer olmadığına,…” karar verilmiştir.

Kararın Temyizi:

7. Özel Daire kararı süresi içinde davacı ... tarafından kendisi adına asaleten davacı şirketi temsilen temyiz edilmiştir.

II. GEREKÇE

8. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 573 ve devamı maddelerinde, “hâkim ve icra reisi” aleyhine 573. maddede belirtilen yedi bent ile sınırlı olmak üzere tazminat davası açılabileceği düzenlenmiş, 25.03.1931 tarihli ve 19/35 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ceza hâkimlerinin de hâkim kavramı içinde olduğu kabul edilmiştir. Cumhuriyet savcıları ise başlık ve madde metni dikkate alındığında HUMK’nın 573 ve devamı maddeleri kapsamına alınmamış, haklarında genel sorumluluk sebepleri çerçevesinde tazminat davası açılabileceği içtihatlar ile kabul edilmiştir.

9. 09.02.2011 tarihli ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14. maddesi ile HUMK’nın 573. maddesinde değişiklik yapılmış, hâkimlerin yargılama faaliyetlerinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenleme altına alınmıştır. Aynı Kanun’un 12. maddesi ile 24.02.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na 93. maddeden sonra gelmek üzere 93/A maddesi eklenmiş; hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği, hâkim ve savcılar aleyhine kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa tazminat davası açılamayacağı hükme bağlanmıştır.

10. 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 2. maddesinde görevli mahkeme düzenlenmiş olup 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüğe girinceye kadar mülga HUMK’nın 573. maddesindeki sebeplere dayanılarak açılacak tazminat ve rücu davalarında hâkimlerin bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle Devlet aleyhine açılan tazminat davasının Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacağı ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görüleceği belirtilmiştir.

11. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nın 46. maddesinde hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenlenmiş, madde gerekçesinde “Hükümde geçen “hâkim” kavramı, genel anlamda kullanılmıştır. Buna, yargı yetkisini kullanan tüm hâkimler dahildir. Örneğin, İlk derece mahkemesi hâkimleri, bölge adliye mahkemesi hâkimleri, Yargıtay, Danıştay başkan ve üyeleri, keza ceza mahkemesi hâkimleri de buraya dahildir.” açıklamasına yer verilmiştir.

12. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesine istinaden açılan tazminat davalarında görevli mahkeme 47. maddede düzenlenmiş; ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı Devlet aleyhine tazminat davasının Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacağı ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görüleceği hükmü getirilmiştir.

13. 21.02.2014 tarihli ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 19. maddesi ile 24.02.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Böylelikle “Cumhuriyet savcıları” hakkında açılacak tüm tazminat davalarında; “ceza hâkimleri” hakkında ise HMK’nın 46. maddesi haricindeki hukuksal nedene dayalı olarak açılan tazminat davalarında görevli mahkemenin neresi olduğu sorunu ortaya çıkmıştır.

14. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” başlıklı 141. maddesinde suç soruşturması veya kovuşturması sırasında 141. maddenin 1. fıkrasında düzenlenen hâller nedeni ile zarar gördüğünü iddia eden kişilerin maddî ve manevî her türlü zararlarını Devletten isteyebilecekleri düzenlenmiştir.

15. Aynı Kanun’un 142. maddesinde ise koruma tedbirleri nedeni ile tazminat isteminin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı belirtilmiştir.

16. 18.06.2014 tarihli ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (6545 sayılı Kanun)’un 70. maddesi ile CMK’nın 141. maddesine;

“(3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.

(4) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.” şeklinde üçüncü ve dördüncü fıkralar eklenmiştir.

17. Ayrıca 6545 sayılı Kanun’un 86. maddesi ile de “Ceza hâkimleri” ve “Cumhuriyet savcıları” hakkında açılmış ve derdest olan davalar hakkında 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a geçici 8. madde eklenerek bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce suç soruşturması ve kovuşturması sırasında yapılan her türlü işlem veya alınan karar nedeniyle hâkimler ve Cumhuriyet savcıları hakkında hukuk mahkemelerinde açılan ve hâlen derdest olan tazminat davalarına ilişkin dosyaların mahkemesince, Yargıtay incelemesinde bulunan dosyaların ise esası incelenmeksizin ilgili dairece yetkili ağır ceza mahkemesine gönderileceği ve bu davaların ağır ceza mahkemelerince CMK’nın 141 ve devamı maddeleri uyarınca Devlet aleyhine yürütülmek suretiyle karara bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.

18. Somut olayda davacılar Ankara 43. Asliye Ceza Mahkemesince ayrıca Ankara 8. ve 9. Ağır Ceza Mahkemelerince yapılan işlemler nedeniyle tazminat talep etmiş olup yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler uyarınca görevli mahkeme davacıların oturduğu yer ağır ceza mahkemesidir.

19. Hukuk Genel Kurulunun 09.02.2021 tarihli ve 2020/4-98 E., 2021/48 K. ile 18.05.2021 tarihli ve 2018/4-570 E., 2021/566 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.

20. Öte yandan 6545 sayılı Kanun’un tarihi 18.06.2014 olduğu hâlde Özel Daire kararının gerekçe bölümünde “28.6.2914” olarak yazılmış ise de bu yanlışlık mahallinde her zaman düzeltilebilecek maddi hata olarak kabul edilmiş ve işin esasına etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

21. Hâl böyle olunca Özel Dairece verilen dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle usulden reddine ilişkin karar usul ve yasaya uygun olup onanması gerekmektedir.

III. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacıların temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 14.04.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.