"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “kullanmama nedenine dayalı olarak marka iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, ilk derece mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; müvekkilinin üretim yeri ... olan dünyaca ünlü “...” markalı hoparlörün ithalatını yaptığını, davalı ...’nin 2012/17537 sayılı “...” ibareli 09. sınıfta tescilli markaya dayanarak müvekkilinin ithal ettiği orijinal ürünler nedeniyle müvekkili aleyhine markaya tecavüz iddiasında bulunduğunu ve orijinal ürünlerin toplatılmasına karar verildiğini, oysa “...” markasının gerçekte davalıya ait olmadığını, davalının bu marka ile üretim yapmadığını ve dolayısıyla markayı kullanmadığını, bu markayı kendisine haksız kazanç elde etmek için aldığını ileri sürerek markanın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5.1. Davalı ... vekili; davacının eldeki davayı açma konusunda husumetinin bulunmadığını, ayrıca müvekkilinin marka başvurusuna davacı tarafından herhangi bir itiraz olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
5.2. Davalı ... ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) vekili; kullanmama nedenine dayalı olarak açılan iptal davalarında müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. ... Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 13.09.2017 tarihli ve 2016/151 E., 2017/282 K. sayılı kararı ile; dava konusu edilen marka yönünden Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararı olmadığı, bu nedenle TÜRKPATENT yönünden davanın reddi gerektiği, davanın açıldığı tarihte yürürlükteki 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 14. maddesindeki markanın iptali hükümlerini içeren düzenlemenin Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli ve 2016/148 E., 2016/189 K. sayılı kararı ile iptal edildiği, iptal kararının 06.01.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandığı, markanın kullanmama nedeniyle iptalinin düzenlendiği 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun ise 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girdiği, 06.01.2017 ile 10.01.2017 tarihleri arasında markanın kullanmama nedeniyle iptaline ilişkin hukukî boşluk oluştuğu, dolayısıyla davalı ... yönünden davanın hukukî dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 17.05.2018 tarihli ve 2017/1729 E., 2018/559 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.11.2019 tarihli ve 2018/4658 E., 2019/7259 K. sayılı kararı ile; “…Dava, kullanmama nedenine dayalı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi'nin 14/12/2016 tarih, 2016/148/ E-2016/189 K. sayılı kararı ile iptal edildiğinden oluşan hukuki boşluk nedeniyle davanın reddine ve yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmiştir. Davanın dayanağı olan 556 sayılı KHK’nın 14. ve 42. maddelerinin Anayasa Mahkemesince iptali nedeniyle hukuki dayanağı kalmayan dava hakkında konusuz kaldığı için karar verilmesine yer olmadığına ve yargılama masrafları ile vekalet ücretine ilişkin olarak davanın açılma tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olup olmadığı değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. ... Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 11.03.2020 tarihli ve 2020/5 E., 2020/88 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, somut olayda davanın konusunun bulunduğu, zira tescilli olan ve koruması devam eden 2012/17537 sayılı markanın kullanılmaması nedeniyle iptalinin davanın konusu olduğu, Anayasa Mahkemesince iptal edilen hususun ise davanın konusu yani davalı markası değil 556 sayılı KHK’nın 14. maddesindeki düzenleme olduğu, öte yandan dava konusu markanın 07.05.2013 tarihinde tescil edildiği ve davanın açıldığı 18.04.2016 tarihi itibariyle beş yıllık sürenin dolmadığı, başka bir deyişle eğer Anayasa Mahkemesince 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi iptal edilmeseydi dahi 07.05.2018 tarihinden önce bu davanın açılamayacağı, davacının süre yönünden de açılan davada haksız olduğu, ancak bu durumun davacı açısından davanın reddi ile birlikte yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesi şeklinde önceki kararı değiştirmeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yargılama aşamasında Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli ve 2016/148 E., 2016/189 K. sayılı kararı ile kullanmama nedeniyle markanın iptalinin düzenlendiği 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptal edilmesi karşısında davanın reddine mi yoksa konusuz kaldığı için karar verilmesine yer olmadığına mı karar verileceği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
15. Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
16. Mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar ... olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez. Başka bir deyişle mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar, direnme kararı olmayıp yeni hüküm olarak kabul edilir.
17. Somut olayda ise mahkemece verilen ilk kararda; “Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrasında markanın kullanmama nedeniyle iptaline ilişkin hukuki boşluk oluştuğu, dolayısıyla davalı ... yönünden davanın hukuki dayanağı bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel Dairece; Anayasa Mahkemesince iptali nedeniyle hukukî dayanağı kalmayan dava hakkında konusuz kaldığı için karar verilmesine yer olmadığına ve yargılama masrafları ile vekâlet ücretine ilişkin olarak davanın açılma tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olup olmadığı değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Bozmadan sonra mahkemece bu sefer önceki kararda hiç yer almayan; “öte yandan dava konusu markanın 07.05.2013 tarihinde tescil edildiği ve davanın açıldığı 18.04.2016 tarihi itibariyle zaten beş yıllık sürenin de dolmadığı, dolayısıyla Anayasa Mahkemesince 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi iptal edilmeseydi dahi 07.05.2018 tarihinden önce bu davanın açılamayacağı ve davacının süre yönünden de açılan davada haksız olduğu” gerekçesi de eklenmek suretiyle davanın reddine dair direnme kararı verilmiştir.
18. Görüldüğü üzere mahkemece, önceki kararda yer almayan ve farklı değerlendirmelerin yer aldığı bir gerekçeyle direnme kararı verilmiştir. Bu durumda usulüne uygun verilmiş bir direnme kararının varlığından söz edilemeyeceğinden, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu karar yeni hüküm niteliğindedir.
19. Hâl böyle olunca; mahkemece verilen bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 20.09.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.