"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali ve tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda ... İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline 02.07.2014 tarihli tahsis talebi üzerine 01.08.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığını ancak daha sonra yaşını büyütmüş olduğundan bahisle tahsis işlemlerinin durdurularak yaş tashihi kararından önceki kayıtlara göre emeklilik talebi değerlendirilerek 02.01.2020 tarihinde emekli olabileceğinin kendisine bildirildiğini, Kurumun bu hususta yanılgıya düştüğünü, zira davacının ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1987/703 E., 1987/478 K. sayılı kararından da anlaşılacağı üzere yaşını büyütmeyip tashih yoluna gittiğini, mahkeme kararının dayanağı olan ve ekte sunulan belgelerde müvekkilinin doğum tarihinin 1966 olarak göründüğünü, ilk işe giriş tarihinin ise 21.09.1984 olduğunu, bu nedenle Kurum işleminin sosyal güvenlik hakkı ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını ileri sürerek müvekkilinin 01.08.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine, ödenmeyen aylıklarının faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; 5510 sayılı Kanun’un 57. maddesi uyarınca sigortalı olarak çalışmaya başlandıktan sonra yapılan yaş düzeltmelerinin dikkate alınmasının mümkün olmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile 10. ve 21. Hukuk Dairelerinin kararlarının da bu yönde olduğunu, ayrıca Anayasa Mahkemesinin 19.11.2008 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 2008/64 E., 2008/129 K. sayılı kararında ilk defa sigortalı olunduktan sonra yapılmış yaş düzeltmelerinin emeklilik işlemlerinde geçerli sayılmamasının Anayasa’ya aykırı olmadığına karar verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. ... İş Mahkemesinin 04.02.2016 tarihli ve 2015/63 E., 2016/31 K. sayılı kararı ile; dosya kapsamına göre 1984 tarihli ilk işe giriş tarihinden sonra ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.10.1987 tarihli ve 1987/703 E., 1987/478 K. sayılı kararıyla davacının nüfus kaydında 1972 olan doğum tarihinin 1966 olarak tashihine karar verilmiş ve kanunda malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında sigortalıların ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihlerinin esas alınacağı hükme bağlanmış ise de davacının ilk sigortalı işe giriş bildirgesinde doğum tarihinin 27.05.1966 olarak yazılı olması, Kurum kayıtlarında ve sunulan öğrenim belgelerinde de 1966 olarak görünmesi karşısında tahsis işlemlerinde doğum tarihinin 1966 olarak esas alınması gerektiği, buna göre de tahsis talep tarihi itibariyle 25 yıl, 48 yaş ve 5225 gün şartlarını yerine getirildiği gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının 01.08.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine ve davalı Kurumun buna aykırı işleminin iptaline, davacıya ödenmeyen aylıklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
8. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 01.03.2018 tarihli ve 2016/11962 E., 2018/1921 K. sayılı kararı ile; "...Dava, davacının davalı kurum nezdinde ki sigortalılık işlemleri yönünden doğum tarihinin 27.05.1966 olduğu ve 01.08.2014 tarihinden itibaren bağlanan yaşlılık aylığını yaş tashihi nedeniyle kesen Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 21.09.1984 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığının bulunduğu, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1987/703-478 Esas-Karar sayılı Kararı ile davacının 1972 olan doğum tarihinin 1966 olarak düzeltilmesine karar verildiği, kararın 13.10.1987 tarihinde kesinleştiği, davacının Kuruma verdiği 02.07.2014 tarihli dilekçesi ile mahkeme kararına göre düzeltilen doğum tarihine göre emeklilik işlemlerinin yapılmasını talep ettiği, Kurum tarafından davacının talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır.
Davacının yaşlılık aylığı talebi ile ilgili olarak gerekli şartlar 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesinin (B) fıkrasında düzenlenmiş olup (e) bendinde “23/05/2002 tarihinde Sigortalılık süresi 14 (dahil) yıldan fazla, 15 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 17 yıl (dahil) dan fazla, 18 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları ve en az 5225 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.” düzenlemesi yer almaktadır. Davacının talep tarihinde 25 yıl sigortalılık süresinin bulunması, 48 yaşını tamamlaması ve en az 5225 gün prim ödemesinin bulunması gerekmektedir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 120/2 maddesi, (Bağ-Kur Yasanının 66. maddesi) bazı kötü uygulamaları önlemek amacı ile özel bir düzenleme getirmiş ve belli sigorta kollarında, hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlemiştir. Gerçekten anılan Yasa'nın 120/2. maddesi (66. maddesi) çok açık olarak "malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında "sigortalıların ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri .... esas tutulur. " hükmünü içermektedir. Hiçbir yoruma yer vermeyecek şekilde yapılan bu düzenleme karşısında sigortaya ilk tescil tarihinden sonra yapılan yaş tashihinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınamayacağı açıktır. Nitekim 5510 sayılı Yasanın 57. maddesinde de anılan maddeye paralel bir hüküm getirilmiştir. Hukuk Genel Kurulunun 9.10.2002 gün ve 2002/21-761 Esas; 14.04.2010 gün ve 2010/21-194 Esas 2010/219 Karar sayılı kararları da bu yöndedir. Bu özel düzenleme dışında ki kesinleşmiş bir yargı kararının uygulamalarda geçerliliğini koruyacağı tartışmasızdır.
Somut olayda; davacının 21.09.1984 tarihinde sigortalılığının başladığı, doğum tarihinin sonradan 13.10.1987 kesinleşme tarihli yaş tashihi kararı ile 1966 olarak düzeltilmesine karar verildiği anlaşıldığından 506 sayılı yasanın 120/2 maddesi dikkate alındığında, yaş tashihinin yapılmış olması sonuca etkili olmayıp, ilk tescil tarihinden sonra yapılan bu yaş tashihinin, sigorta işlemlerinde dikkate alınamayacağı ortadadır.
Yapılacak iş, davacının sigorta başlangıcı olan 21.09.1984 tarihinde geçerli doğum tarihine (1966) göre talep tarihinde 48 yaşını tamamlamadığını göz önünde bulundurarak davanın reddine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. ... İş Mahkemesinin 19.03.2019 tarihli ve 2019/9 E., 2019/94 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten bozma ilamında 21.09.1984 tarihinde geçerli doğum tarihine göre ibaresi kullanıldığı hâlde parantez içinde 1966 olarak yazılmış olması karşısında bu uyumsuzluğun pasif bir maddi hata olarak değerlendirilemeyeceği ve esasen önceki kararın isabetli olduğu kanaatine varıldığı belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararını Temyiz:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının ilk sigortalılığının başladığı tarihten sonra 1972 olan doğum tarihinin mahkeme kararı ile 1966 olarak düzeltildiği somut olayda bozma kararındaki “davacının sigorta başlangıcı olan 21.09.1984 tarihinde geçerli doğum tarihine (1966)” ifadesindeki “1966” ibaresinin maddi hata olarak kabul edilip edilemeyeceği ile dosya içinde bilgi ve belgeler dikkate alındığında düzeltilen tarihin sigorta işlemlerinde esas alınmasının mümkün olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre 02.07.2014 tahsis talep tarihini takip eden 01.08.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
13. Yaş tashihi hukuki bir terim olarak "kişinin nüfus tesciline esas olan tarihlerin ve yaş kaydının nüfus kütüğündeki düzeltme" işlemini ifade etmektedir. Bireyin evlenmesi, askere alınması, seçme ve seçilme hakkını kullanması, sigortalı olabilmesi, emeklilik hakkına kavuşması gibi birçok sosyal, ekonomik, siyasal hak ya da ödevin yaş şartına bağlanmış olması birtakım hakların kazanılmasında ya da ödevlerden imtina edilmesinde yaş unsurunun önemli bir parametre olduğunu ortaya koymaktadır.
14. Sosyal güvenlik mevzuatında sigortalının doğumu ya da yaşının belirlenmesine ilişkin düzenlemelere 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun (5434 sayılı Kanun) 105., 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun (1479 sayılı Kanun) 66., 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun (506 sayılı Kanun) 120. ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) 57. maddelerinde yer verilmiştir.
15. Somut olay bakımından uygulanması gereken 506 sayılı Kanun'un 120. maddesinin 2. fıkrasında; "Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu Kanuna tâbi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulacağı" belirtilmiş, aynı maddenin 24.06.2004 tarihli ve 5198 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu, Sosyal Sigortalar Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 16. maddesi ile eklenen 3. fıkrasında ise "…sigortalıların yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya 506 sayılı Kanun ile diğer sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş tashihleri dikkate alınmaz." hükmüne yer verilmiştir.
16. Öte yandan 506 sayılı Kanun'un 120. maddesinin 5198 sayılı Kanun ile eklenen ve yukarıda içeriğine yer verilen 3. fıkrasının Anayasa'nın 10.,11., 60., 61. ve 138. maddelerine aykırı olduğu iddiasıyla itiraz yoluna başvurulması üzerine Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucu 18.01.2005 tarihli ve 2005/4 E., 2005/7. K. sayılı kararı ile;
"...Devletin, personel politikasını belirlemede büyük önemi olan emeklilik düzenini, aktüeryal dengeleri gözeterek bilimsel verilere göre belirlemesi ve buna göre gerekli yasal düzenlemeleri yapması doğaldır. Devletin bilimsel verilere dayanarak kurduğu bu düzenin korunması Anayasa'nın 60. maddesinde yer alan sosyal güvenlik hakkının güvenceye alınması için de zorunlu bir gerekliliktir. Nesnel ve sürekli kurallarla sağlam ve sağlıklı temellere oturtulmayan bir sosyal güvenlik kuruluşunun, mahkeme kararları ile alınan yaş düzeltmeleri sonucu ortaya çıkan erken emeklilik gibi nedenlerle aktüeryal dengesinin bozulması, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülemez bir duruma gelmesine sebep olabilir.
Sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak çalışılmaya başlanıldığı tarihten sonraki yaş düzeltmelerinin dikkate alınmayacağını öngören itiraz konusu kuralın, sosyal güvenlik sisteminin kimi aksaklıklara yol açmadan sürdürülmesi amacına yönelik olarak düzenlendiği kuşkusuzdur. Burada yargı kararı hukuksal olarak değerini ve geçerliliğini korumakta, sadece emeklilik yönünden sonuç doğurmamaktadır..." yönünde değerlendirmelere yer verilmek suretiyle itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 10., 60. ve 138. maddelerine aykırı olmadığına, itirazın reddine karar verilmiştir.
17. Anayasa Mahkemesinin 22.07.2008 tarihli ve 2008/64 E., 2008/129 K. sayılı kararı ile de 506 sayılı Kanun'un 120. maddesinin 2. fıkrası ile 1479 sayılı Kanun'un 66. maddesinin 1. fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğunun yine itiraz yoluyla ileri sürülmesi üzerine yapılan inceleme sonucu aynı gerekçe ile itiraz konusu kuralların Anayasa'ya aykırı olmadığı belirtilerek itiraz reddedilmiştir.
18. Yeri gelmişken 5510 sayılı Kanun'un 57. maddesine de değinilmelidir.
19. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 57. maddesinin 3. fıkrasında;
"İş kazası, meslek hastalığı, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından gelir ve aylık tahsisleri ile sermaye değerinin hesabında, iş kazasının olduğu veya meslek hastalığının hekim raporuyla ilk defa tespit edildiği veya sigortalıların bu Kanuna ve bu Kanunla yürürlükten kaldırılmış kanunlara tâbi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş düzeltmeleri dikkate alınmaz." hükme bağlanmış olup bu hükmün de Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla itiraz yoluna başvurulmuş, Anayasa Mahkemesinin 11.04.2019 tarihli ve 2019/5 E., 2019/24 K. sayılı kararı ile "yaşlılık" ibaresi ile sınırlı olarak inceleme yapılarak yukarıda belirtilen diğer iki kararındaki aynı gerekçe ile itiraz reddedilmiştir.
20. Yasal düzenlemeler ve Anayasa Mahkemesinin iptal istemlerinin reddine ilişkin kararlarında yer verilen tespit ve değerlendirmeler birlikte değerlendirildiğinde sigortalı olarak ilk tescil tarihinden sonra yapılan yaş tashihlerinin yaşlılık aylığı bağlanmasında dikkate alınamayacağı açık olup düzenlemelerin asıl amacı yaş büyütmek suretiyle daha erken yaşlılık aylığı almak gibi kötü niyetli uygulamaların önüne geçmektir. Böylesi bir durumda yaş tashihine ilişkin mahkeme kararı geçerliliğini ve değerini korumakla birlikte sadece kanun hükmü nedeniyle emeklilik yönünden sonuç doğurmamaktadır.
21. Gelinen bu noktada yaşlılık aylığı ile ilgili yasal düzenlemeye bakıldığında ise 5510 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin 1. fıkrası hükmü gereğince uygulanması gereken ve 25.08.1999 tarihinde kabul edilerek 08.09.1999 tarihli ve 23810 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile eklenen, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve sonrasında 4759 sayılı Kanun ile bir bölümü değişikliğe uğrayan 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesindeki düzenlemeler kapsamında yaşlılık aylığı bağlama koşullarının 4447 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 08.09.1999 ve 4759 sayılı Kanun’un kabul edildiği 23.05.2002 tarihindeki “sigortalılık süresi”nin kaç yıl olduğu dikkate alınarak belirlenmesi gerekmektedir.
22. Buna göre 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddenin (A) bendi uyarınca 4447 sayılı Kanun'un yürürlükten tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında 4447 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanacaktır.
23. 506 sayılı Kanun’un geçici 81. maddesinin (B) bendi ile maddenin (A) bendindeki şartları taşımayan sigortalılar yönünden 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık süresi esas alınarak kademeli bir sistem benimsenmiştir. Bu nedenle 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık süresi esas alınarak yaşlılık aylığı bağlanma koşullarının olup oluşmadığı belirlenecektir.
24. Bu kapsamda 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesinin (B) bendinin (e) alt bendi uyarınca sigortalılık süresi 17 yıl (dahil) dan fazla, 18 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları ve en az 5225 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.
25. Somut olayda ilk sigortalılık tescili tarihi 21.09.1984 olan davacıya ait işe giriş bildirgesi ile evlilik cüzdanı, lise ve ortaokul öğrenim belgelerinde doğum tarihinin 27.05.1966 olarak yazılı olduğu, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.10.1987 tarihli ve 1987/703 E., 1987/478 K. sayılı kararı ile davacının nüfus kayıtlarında 1972 olarak kayıtlı bulunan doğum tarihinin 1966 olarak tashihine karar verildiği, kararın 13.10.1987 tarihinde kesinleştiği, karar içeriğinden kemik yaşına ilişkin rapor alınıp tanık beyanlarına başvurulduğunun anlaşıldığı, ... Nüfus Müdürlüğünün ... Sosyal Güvenlik Merkezine hitaben yazdığı 11.09.2014 tarihli yazıda ... İlçesi ... Köyünde 1980 yılında yerel yazım yapıldığından ilgilinin nüfusa yazımına dayanak teşkil eden doğum tutanağı bulunmadığı, ayrıca ... Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile sadece doğum yılının 1966 olarak düzeltildiği, Yönetmelik hükümleri gereğince nüfus kütüğünde sadece doğum yılı yazılı olanların doğum tarihlerinin gün ve ay olarak "01.07..." eklenerek tamamlandığının bildirildiği, davacının nüfus kaydında doğum tarihi 01.07.1966 olarak yazılı olmakla birlikte düşünceler bölümünde kayıt düzeltme ile doğum tarihinin 00/00/1966 olarak tashih gördüğü ve 5490 sayılı Kanun'un 39. maddesi ve Nüfus Vatandaşlık Genel Müdürlüğünün 07.08.2006 tarihli oluruna dayanılarak doğum tarihi tamamlama işlemi yapıldığı yönünde açıklamalar bulunduğu, davacının 02.07.2014 tarihli tahsis talebi üzerine Kurum içi yazışma kapsamında mahkeme kararı ile yapılan işlem yaş büyütme değil nüfus kayıtlarının düzeltilmesi olarak değerlendirilmek suretiyle davacıya 01.08.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı ancak daha sonra ilk tescil tarihindeki 1972 doğum tarihinin esas alınması gerektiği gerekçesiyle tahsis işlemleri iptal edilerek 25.12.2014 tarihli yazıyla ilk tescil tarihindeki doğum tarihine göre 48 yaşını 02.01.2020 tarihinde dolduracağı belirtilerek tahsis talebinin reddedildiği, bunun üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
26. Şu hâlde yukarıda değinilen yasal düzenlemeler, Anayasa Mahkemesi kararları ile yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının ilk sigortalılık tescil tarihinin 21.09.1984; bu tarihte nüfusta kayıtlı doğum tarihinin 1972 olduğu, ilk tescil tarihinden sonra ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.10.1987 tarihli ve 1987/703 E., 1987/478 K. sayılı kararı ile doğum tarihinin 1966 olarak tashih edildiği ve davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanun'un 120/2. maddesindeki hüküm karşısında ilk sigortalılık tescilinden sonra yapılan yaş tashihlerin emeklilik işlemlerinde dikkate alınmasının mümkün olmadığı gözetildiğinde ilk tescil tarihindeki doğum tarihine göre 48 yaşını doldurmamış olan davacının açtığı davanın reddi gerektiği, öte yandan davacının sigorta başlangıç tarihinde geçerli doğum tarihinin 1972 olduğu, bu nedenle bozma kararının "Yapılacak iş, davacının sigorta başlangıcı olan 21.09.1984 tarihinde geçerli doğum tarihine (1966) göre talep tarihinde 48 yaşını tamamlamadığını gözönünde bulundurarak davanın reddine karar vermekten ibarettir." paragrafında parantez içinde yazılan "1966" ibaresinin maddi hata olduğu anlaşılmakla bu şekilde yazılmasının pasif bir maddi hata olmadığına ilişkin direnme gerekçesinin de isabetsiz olduğu sonucuna varılmıştır.
27. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
28. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarı açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 27.10.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.