Logo

Hukuk Genel Kurulu2020/95 E. 2022/1550 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, velayeti kendisine verilmeyen baba aleyhine hükmedilen iştirak nafakası miktarının fazla olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile nafakanın niteliği, çocuğun ihtiyaçları ve babanın ödeme gücü dikkate alınarak, hükmedilen iştirak nafakası miktarının uygun olduğu kanaatine varılarak direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

1. Taraflar arasında görülen “karşılıklı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 2. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı-Karşı Davalı İstemi:

4. Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının 04.08.2001 yılından beri evli olup iki çocuklarının bulunduğunu, davalının soğuk, agresif ve sert bir kişilik yapısına sahip olduğunu, müvekkiline hakaret ettiğini, müvekkilinden farklı cinsel isteklerde bulunduğunu, başka kadınlarla ilişkisi olup sadakatsiz davranışlar sergilediğini, müvekkiline fiziksel şiddet uyguladığını ayrıca tehdit ettiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına ayrı ayrı 4000TL tedbir-iştirak nafakası ile müvekkili yararına 300.000TL maddi ve 300.000TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı-Karşı Davacı Cevabı:

5. Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; davanın haksız ve hukukî dayanaktan yoksun olduğunu, davacının aşırı kıskanç davranışlar sergilediğini, müvekkilinin cep telefonu ve mailini karıştırmak suretiyle kavga çıkardığını, yaşanan tartışmalarda eşine tokat attığını, davacının müvekkilini darp ettiğini, müvekkilinin bu şiddet ve baskılara dayanamayarak ayrı bir evde yaşamaya başladığını belirterek karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:

6. Bakırköy 2. Aile Mahkemesinin 22.10.2015 tarihli ve 2014/495 E., 2015/639 K. sayılı kararı ile; erkeğin eşine şiddet uyguladığı ve aldattığı, bu nedenle taraflar arasında şiddetli geçimsizliğin başladığı, boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuklardan her biri için ara karar ile takdir edilen 1000TL tedbir nafakasının 3000TL’ye yükseltilmesine, karar kesinleştiğinde iştirak nafakasına dönüştürülmesine, toplam 6000TL tedbir nafakasının, 150.000TL maddi tazminatın ve 100.000TL manevi tazminatın davalı-karşı davacıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı-karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 20.06.2017 tarihli ve 2016/2497 E., 2017/7814 K. sayılı kararı ile; “..Mahkemece; tefhim edilen kısa kararda "davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına" hükmedilmiş, davalı karşı davacı erkeğin boşanma davasının kabul veya reddine yönelik bir karar verilmediği halde, gerekçeli kararın hüküm kısmının 12. bendinde “Davalı-karşı davacının karşı davasının ve tazminat taleplerinin reddine" denilerek hüküm kurulmuştur. Böylece gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki yaratılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 294/3. maddesi uyarınca, hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz (HMK m.298/2). Buna göre, tefhim edilen hüküm sonucu yanlış da olsa, gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna uygun düzenlenmesi gerekmektedir. Yanlışlık ancak temyiz kanun yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebilir. Tefhim edilen ve duruşma tutanağına geçirilen hüküm sonucu ile gerekçeli karar arasındaki aykırılık diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olur. O halde mahkemece yapılacak iş, 10.04.1992 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gözetilerek yeniden karar oluşturmaktan ibarettir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:

9. Bakırköy 2. Aile Mahkemesinin 17.10.2017 tarihli ve 2017/668 E., 2017/663 K. sayılı kararı ile; mahkemece bozma ilamında gösterilen usulî hata giderilerek önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle hüküm kurulmuştur.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:

10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı-karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04.10.2018 tarihli ve 2018/230 E., 2018/10630 K. sayılı kararı ile; “…1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davalı-karşı davacı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuklar 2008 doğumlu ... ve Ahmet Yusuf lehine takdir edilen iştirak nafakası çoktur. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. Bakırköy 2. Aile Mahkemesinin 12.09.2019 tarihli ve 2019/516 E., 2019/552 K. sayılı kararı ile; önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına, göre ortak çocuklar için takdir edilen iştirak nafakasının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak hak ve nesafete uygun olduğu kanaat ve sonucuna varıldığından önceki gibi iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile nafakanın niteliği de gözetildiğinde ortak çocuklar için takdir edilen iştirak nafakası miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. Uyuşmazlığın çözümü için ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

16. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 182. maddesinin 2. fıkrası ile “Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır” hükmü düzenleme altına alınmıştır. İşte boşanma davası sonucunda velâyeti kendisine verilmeyen eş aleyhine, çocuğun giderlerine katılmasını sağlamak üzere hükmedilen bu nafaka türüne iştirak nafakası denilmektedir.

17. Türk Medeni Kanunu’nun 327. maddesine göre, çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır. Ana ve babanın bakım borcu çocuğun ergin olmasına kadar devam eder (TMK m. 328/1). Küçüğe fiilen ana veya babadan her biri diğerine karşı “çocuğun bakım ve eğitim giderlerine harcanmak üzere” çocuk adına nafaka davası açabilir (TMK m. 329). Nafaka miktarının tayininde çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınır ve ayrıca varsa çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur (TMK m. 330/1). Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır (TMK m. 331).

18. Yukarıda da açıklandığı üzere, ana babanın bakım yükümünün doğal sonucu olan iştirak nafakası, çocuğun korunmasına yönelik olup, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenledir ki hâkim talep bulunmasa dahi kendiliğinden iştirak nafakasına hükmetmelidir.

19. Eldeki davada; tarafların 24.08.2001 tarihinde evlendikleri, ortak iki çocuklarının bulunduğu, çocuklardan ...’nın 2006, ...’un ise 2008 doğumlu olduğu, boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin tam kusurlu davranışlarının sebep olduğu, mahkemece ortak çocukların velâyetinin anneye verildiği ve her bir çocuk yararına ayrı ayrı 3000TL tedbir-iştirak nafakası ödenmesine karar verildiği, davalı-karşı davacı vekilinin temyizi üzerine hükmün ortak çocuklar yararına takdir edilen iştirak nafakasının çok olduğu gerekçesiyle Özel Daire tarafından bozulduğu anlaşılmaktadır.

20. Dosya kapsamı itibari ile tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin bilgiler ve toplanan tüm deliller incelendiğinde; davacı-karşı davalı kadın yüksek mimar olup aylık gelirinin 6.000TL olduğu, davalı-karşı davacı erkeğin ise, doktor olup aylık maaşının 5.000TL olduğu, üzerine kayıtlı taşınmaz ve arabasının bulunduğu, davalı erkeğin çocukların masraflarına katkıda bulunması gerektiği, dosya kapsamında erkeğin ek gelirlerinin de bulunduğu anlaşıldığından her bir çocuk yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarının uygun olduğu sonucuna varılmıştır.

21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; karar tarihinde davalı erkeğin 5.000TL gelirinin bulunduğu, hüküm altına alınan iştirak nafakası miktarının fazla olduğu gerekçesiyle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

22. O hâlde, usul ve yasaya uygun direnme kararı onanmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı-karşı davacı vekilinin iştirak nafakasına ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.11.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.