Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/1007 E. 2022/1529 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının yaşlılık aylığı talebinde bulunduğu tarihte çalışıyor olması nedeniyle, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 62. maddesindeki "çalıştığı işten ayrılma" şartının aranıp aranmayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Anayasa Mahkemesi'nin, 506 sayılı Kanun'un 62. maddesindeki "çalıştığı işten ayrıldıktan sonra" ibaresini iptal etmesiyle oluşan yeni hukuki durumun değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek, direnme kararı onanmış ve dosya Özel Daire'ye gönderilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki "Tespit ve alacak " davasından dolayı yapılan yargılama sonunda ... İş Mahkemesinin davanın reddine dair kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne ilişkin ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 05.05.2006 tarihinde Kuruma yaptığı yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin başvurusunun sigorta başlangıç tarihinin 02.12.1983 olduğu ve buna göre de 25 yıllık sigortalılık süresini 02.04.2007 tarihinde dolduracağından bahisle kabul edilmediğini, 16.10.2006 (11.10.2006) tarihli başvurusunun da aynı nedenle reddedildiğini, daha sonra müvekkiline 02.12.1983 sigorta başlangıç tarihine göre askerlik borçlanması da dikkate alınarak 01.05.2007 tarihinde yaşlılık aylığı bağlandığını, bu arada davacının ... İş Mahkemesinde açtığı davada sigorta başlangıç tarihinin 01.05.1983 olduğunun tespitine karar verildiğini, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, bunun üzerine davacı tarafından tekrar yapılan başvurunun Kurumun 11.05.2016 tarihli ile işlemi reddedildiğini ancak Kurum işleminin yerinde olmadığını ileri sürerek müvekkilinin 01.09.1981 sigorta başlangıç tarihi itibariyle 01.09.2006 tarihinde yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile bu tarihten itibaren aylık bağlanmasına ve 01.09.2006-01.05.2007 tarihleri arasında birikmiş olan aylıklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; Kurum işlemlerinin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. ... İş Mahkemesinin 13.09.2017 tarihli ve 2016/297 E., 2017/214 K. sayılı kararı ile; kesinleşen hizmet tespit davası ve askerlik borçlanması dikkate alındığında davacının sigorta başlangıç tarihinin 01.09.1981 olduğu, dosya içinde tahsis talebine rastlanmasa da Kurum yazısından davacının 11.10.2006 tarihinde tahsis talebinde bulunduğunun anlaşıldığı, ancak tahsis talep tarihinde çalıştığı işten ayrılmamış olan olan davacı yönünden 506 sayılı Kanun’un 61 (62). maddesinde öngörülen çalıştığı işten ayrıldıktan sonra yazılı istekte bulunma koşulunun gerçekleşmediği ve 01.09.2006 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurmuştur.

8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 07.03.2018 tarihli ve 2017/2340 E., 2018/404 K. sayılı kararı ile; dosya içinde 11.10.2006 tarihli tahsis talebine rastlanmasa da Kurumun 16.10.2006 tarihli yazısından bu tarihte tahsis talebinde bulunulduğunun anlaşıldığı, davacının tahsis talebinin reddi üzerine çalışmaya devam ettiği, ayrıca Kurumun niza çıkarması nedeniyle açtığı davada sigorta başlangıç tarihinin 02.04.1982 (01.05.1983) olduğunun tespit edildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, bu hâli ile 506 sayılı Kanun’un 62. maddesinde (5510 sayılı Kanun’un 28.) öngörülen çalıştığı işten ayrılma koşulunun 11.10.2006 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanma şartları oluşmasına karşın Kurumun talebini reddetmesi nedeniyle çalışmaya devam eden davacı aleyhine değerlendirilemeyeceği, bu döneme ilişkin sosyal güvenlik destek primi kesilmesinin de mümkün olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, davacıya 11.10.2006 tarihli tahsis talebine istinaden 01.11.2006 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı bağlanması ve 01.11.2006 ile 01.05.2007 tarihleri arasında ödenmesi gereken yaşlılık aylıklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 11.12.2019 tarihli ve 2018/2878 E., 2019/9711 sayılı kararı ile; "...Dosya kapsamı incelendiğinde, 02.12.1983 tarihi sigortalılık başlangıcı kabul edilerek 01.05.2007 den itibaren bağlanan aylığın, 01.09.2006 tarihinden bağlanması ile alacak talepli işbu davanın açıldığı, sigorta başlangıcının 01.05.1983 olduğunun tespiti istemli 22.12.2005 tarihinde açılan başka bir davada verilen kabul kararının 26.11.2015 tarihinde kesinleştiği, davacının 11.10.2006 tarihli tahsis talebini de içine alacak şekilde 02.04.2007 tarihine kadar aralıksız 506 sayılı Yasa kapsamında çalıştığı belirgin olup, Bölge Adliye Mahkemesince, şartlar oluştuğu halde Kurumun talebi reddetmesi üzerine davacının çalışmaya devam etmesi durumunun davacı aleyhine değerlendirilemeyeceği ile 11.10.2006 tahsis sonrası döneme ilişkin olmak üzere sosyal güvenlik destek primi kesilmesinin mümkün bulunmasına göre davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmış ise de; söz konusu hüküm yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.

Davanın yasal dayanaklarından 506 sayılı Yasa’nın 62. maddesi “Sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra yazılı istekte bulunan ve yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıya bu isteğinden sonraki ay başından başlanarak yaşlılık aylığı bağlanır.” hükmüne amir olup, tahsis talep tarihinde işten ayrılmadığı belirgin olan davacı yönünden, kurum işleminin yerinde olduğu ve dolayısıyla davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmü bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 08.07.2020 tarihli ve 2020/303 E., 2020/918 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; sigortalılık başlangıç tarihi 02.12.1983 kabul edilerek 01.05.2007 tarihinden itibaren bağlanan yaşlılık aylığının 01.09.2006 tarihinden itibaren bağlanması ve birikmiş aylıkların yasal faiziyle birlikte tahsili istemiyle açılan eldeki davada, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 01.05.1983 olduğunun tespiti için açtığı davanın kabulüne ilişkin kararın 26.11.2015 tarihinde kesinleştiği ve 11.10.2006 tarihli tahsis talebini de içine alacak şekilde 02.04.2007 tarihine kadar aralıksız 506 sayılı Kanun kapsamında çalıştığı dikkate alındığında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7/1. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 62. maddesindeki çalıştığı işten ayrılma koşulunun davacı yönünden aranıp aranmayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve mevzuat hükümlerine kısaca değinmekte fayda bulunmaktadır.

15. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 153. maddesinin 6. fıkrası; “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazete'de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” şeklinde düzenlenmiştir.

16. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 153. maddesi gereğince Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ancak Resmî Gazete'de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idari makamları, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.

17. Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 33. maddesinde “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.

18. Bu nedenle Anayasa'nın 153/6. ve HMK'nın 33. maddelerindeki hükümler birlikte gözetildiğinde Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm hâlini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Hukuk Genel Kurulunun 17.06.2021 tarihli ve 2017/1-1219 E., 2021/791 K. 09.11.2021 tarihli ve 2018/(8)1-447 E., 2021/1360 K. ile 21.12.2021 tarihli ve 2019/9-8 E., 2021/1720 K. sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.

19. Başka bir deyişle Anayasa’nın 153/5. maddesi gereğince Anayasa Mahkemesinin iptal kararları geriye yürümez. Bununla kastedilen husus Anayasa Mahkemesi kararının derhal etkisini göstereceği, 10.03.1969 tarihli ve 1969/1 E., 1969/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde de belirtildiği üzere iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği ve ancak derdest olan henüz anlaşmazlık hâlinin devam ettiği uyuşmazlıkların iptalin kapsamına gireceğidir (HGK'nın 18.02.2021 tarihli ve 2017/11-59 E., 2021/106 K. sayılı kararı).

20. Öte yandan Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2015/10-3431 E., 2019/1 Değişik İş sayılı kararı ile temyiz incelemesi yapılmakta olan uyuşmazlıkta uygulanması gereken 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun (506 sayılı Kanun) 62. maddesinin 1. fıkrasındaki "çalıştığı işten ayrıldıktan sonra" ifadesinin Anayasa'nın 10, 48, 49 ve 60. maddelerine aykırı olduğu kanısına varılarak iptali ve yürürlüğünün durdurulması için Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulmuş olup Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucu 03.03.2021 tarihli ve 31412 sayı Resmî Gazete'de yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2019/104 E., 2021/3 K. sayılı kararı ile;

"....5. 506 sayılı Kanun’un mülga 62. maddesinin birinci fıkrasında sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra yazılı istekte bulunan ve yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıya, bu isteğinden sonraki aybaşından başlanarak yaşlılık aylığı bağlanacağı öngörülmüş olup anılan fıkrada yer alan “…çalıştığı işten ayrıldıktan sonra…” ibaresi itiraz konusu kuralı oluşturmaktadır.

6. Anayasa’nın 60. maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir./ Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” denmektedir. Buna göre sosyal güvenlik herkes için bir hak ve bunu gerçekleştirmek devlet için bir görevdir.

7. Sosyal güvenlik; bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerinin en aza indirilmesi, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardının güvence altına alınmasıdır. Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak kişilerin yaşlılık, hastalık, malullük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır. Kişilere sağlanan bu anayasal güvencelerin yaşama geçirilebilmesi için devlet, tüm çalışanlara sosyal güvenlik hakkını sağlamak ve bunun için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

8. Hizmet akdine bağlı olarak çalışan sigortalının yaşlılık aylığına hak kazanabilmesi için yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi şartlarının yanı sıra yazılı olarak tahsis talebinde bulunmadan önce kural uyarınca çalıştığı işten ayrılması gerekmektedir.

9. Yaşlılık aylığı sigortalıya uzun vadeli sigorta kollarından ömür boyu ödeme vadeden bir sigorta türü olup sosyal güvenlik hakkı kapsamındadır. Aylık tahsis talebinde bulunabilmek için birtakım koşulların öngörülmesi, söz konusu hakkı sınırlamaktadır. Bu itibarla hizmet akdiyle çalışanlar bakımından yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunabilmek için itiraz konusu kural uyarınca aranan işten ayrılmış olma, bir başka deyişle aktif çalışma hayatını sona erdirme koşulunun da bu çerçevede bir sınırlama olduğu açıktır.

....

14. Kuralın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla yaşlılık aylığı bağlanan sigortalıların yeniden çalışmaya başlamaları hâlinde aylıkları kesilirken 506 sayılı Kanun’un mülga 63. maddesinde 3279 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle yaşlılık aylığı alanlara talep etmeleri ve kendilerinden sosyal güvenlik destek primi kesilmesi şartıyla hem yaşlılık aylığı alma hem de aktif çalışmaya başlama imkânı getirilmiştir. Sigortalının çalıştığı işten ayrılmadan da pasif sigortalı statüsüne geçirilerek prim ödemelerinin buna göre düzenlenmesinin sosyal güvenlik sisteminin düzenli işleyişi üzerinde olumsuz bir etkisinin olacağı söylenemez. Mülga maddenin ilk hâlinde bulunmayan bu yeni imkân karşısında itiraz konusu kuralla kişinin yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunabilmesi için işten ayrılma şartının öngörülmesinin sosyal güvenlik sisteminin düzenli işleyişini sağlama bakımından elverişli bir sınırlama olduğundan bahsedilemez.

15. Bir hakka getirilen sınırlamanın gerekli kabul edilebilmesi için ulaşılmak istenen amaç bakımından getirilen önlemin zorunlu olması, diğer bir ifadeyle aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olmaması gerekir. Yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunan sigortalının ya da SGK’nın tahsis talebinde bulunulduğunu işverene bildirmesi ve SGK ile işveren kayıtlarının buna göre düzenlenmesi mümkündür. Sigortalının yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunmadan önce çalıştığı işten fiilen ayrılmasını gerektirmeyecek daha hafif nitelikteki tedbirlerle de sosyal güvenlik sisteminin düzenli bir şekilde işleyişinin sağlanması amacına ulaşılabileceği gözetildiğinde kuralla öngörülen sınırlamanın anılan amaca ulaşma bakımından gerekli olmadığı da anlaşılmaktadır.

16. Öte yandan 506 sayılı Kanun’un mülga 31. maddesinin birinci fıkrası ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 42. maddesinde yaşlılık aylığı bağlanacak sigortalıların tahsis taleplerine SGK tarafından gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde yazılı olarak cevap verilmesi öngörülmüştür. İtiraz konusu kural uyarınca sigortalının yaşlılık aylığı talebinde bulunabilmesi için işten ayrılması gerektiği gözetildiğinde kural, sigortalının söz konusu üç aylık dönemi herhangi bir gelir elde etmeksizin geçirmek zorunda kalmasına neden olmaktadır. Her ne kadar daha sonra aylık bağlandığında sigortalıya aylık bağlanmayan dönemlerin ödemesi yapılabilmekte ise de bu durum sigortalının aylar boyunca ekonomik olarak hiçbir gelir elde edememesinin neden olduğu mağduriyetleri tümüyle ortadan kaldırmamaktadır. Dolayısıyla kuralın getirdiği sınırlamanın sonuçları itibarıyla orantılı olduğundan da bahsedilemez.

17. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 60. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir..." gerekçesiyle 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “…çalıştığı işten ayrıldıktan sonra…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.

21. Somut olayda davacı vekili, müvekkiline 02.12.1983 sigorta başlangıç tarihi kabul edilerek 01.05.2007 tarihi itibariyle bağlanan aylığın 01.09.2006 tarihi itibariyle bağlanarak 01.09.2006-01.05.2007 tarihleri arasına ait birikmiş aylıklarının yasal faiziyle birlikte davalı Kurumdan tahsilini talep etmiş, İlk Derece Mahkemesince 11.10.2006 tahsis talep tarihi itibariyle çalıştığı işten ayrılma koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davacının 11.10.2006 tarihli tahsis talebinin Kurumca reddedilmesi ve sigorta başlangıç tarihi konusunda niza çıkarılması nedeniyle çalışmaya devam ettiği gibi açtığı davada sigorta başlangıç tarihinin 02.04.1982 (01.05.1983) olarak tespite karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, bu hâli ile 506 sayılı Kanun'un 62. (5510 sayılı Kanun'un 28.) maddesinde öngörülen "çalıştığı işten ayrılma" koşulunun davacı aleyhine değerlendirilemeyeceği ve bu döneme ilişkin sosyal güvenlik destek primi kesilmesinin de mümkün olduğu belirtilerek ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle istek kısmen hüküm altına alınmış olup Özel Dairece 11.10.2006 tahsis talep tarihi itibariyle 506 sayılı Kanun'un 62. maddesinde belirtilen çalıştığı işten ayrılma şartının yerine getirilmediği vurgulanmak suretiyle davalı Kurum vekilinin temyizi kapsamında karar bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince önceki hükümde direnilmiştir.

22. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; uyuşmazlık konusunu davacının 11.10.2006 tahsis talep tarihinde 506 sayılı Kanun'un 62. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen çalıştığı işten ayrılma koşulunu yerine getirip getirmediği oluşturduğuna ve sözü edilen 62. maddenin 1. fıkrasındaki "çalıştığı işten ayrıldıktan sonra" ibaresi de Anayasa Mahkemesince iptal edildiğine göre direnme kararı bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı yerinde olmakla birlikte Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrası oluşan yeni hukukî durum kapsamında irdeleme ve değerlendirme yapılması için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

23. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun aynı mahiyetteki bir uyuşmazlıkta verdiği 22.10.2022 tarihli ve 2020/(21)10-678 E., 2022/1355 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.

24. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda belirtilen bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı yerinde olup karar tarihinden sonra Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı sonucu oluşan yeni hukukî durum kapsamında irdeleme ve değerlendirme yapılması için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme kararı yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı uygun bulunduğundan davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi ve Anayasa Mahkemesinin 506 sayılı Kanun'un 62. maddesinin 1. fıkrasındaki "çalıştığı işten ayrıldıktan sonra" ibaresini iptal etmesi ile oluşan yeni hukukî durum kapsamında irdeleme ve değerlendirme yapılması için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 17.11.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.