Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/146 E. 2021/1581 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, eşinden aldığı ölüm aylığı yanında vefat eden babasından da ölüm aylığı alıp alamayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının babasının vefat tarihi itibariyle yürürlükte olan 1479 sayılı Kanun ve daha sonra yapılan lehe yasal değişiklikler ile 5510 sayılı Kanun'un Geçici 1. maddesi, 34. ve 54. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde davacının, eşinden aldığı ölüm aylığına ek olarak babasından da ölüm aylığı almaya hak kazandığı gözetilerek, yerel mahkemenin direnme kararı onanmış, ancak davalı Kurum'un sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Yargıtay 10. Hukuk Dairesine gönderilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali ve tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin vefat eden eşinden dolayı ölüm aylığı aldığını, babasının ise 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken vefat ettiğini, hem babasından hem de eşinden dolayı ölüm aylığı aldığını, ancak davalı Kurumun müvekkilinin eşinden dolayı aldığı aylığın brüt asgari ücretin üstünde olması nedeniyle babasından dolayı aldığı aylığın kesildiğinin bildirilerek tarafına borç tahakkuk ettirildiğini ileri sürerek Kurum işleminin iptali ile borçlu olmadığının tespitine, ödenmeyen ve kesilen aylıkların yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 17.07.2018 havale tarihli dilekçesi ile davacının aylıklarından yapılan toplam 6.575,88TL kesintinin faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; davacının babasının vefat tarihi 2000 yılından önce olması nedeniyle ölüm aylığı alabilmesinin geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak şartına bağlı olduğunu, denetim raporunda davacının bazı dönemlerde aylık gelirinin brüt asgari ücretin üzerinde olduğunun tespit edildiği, Kurum işleminin hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Amasya İş Mahkemesinin 18.07.2018 tarihli ve 2017/363 E., 2018/283 K. sayılı kararı ile; Yargıtay İçtihatlarında çift ölüm aylığı alınabilmesi için Kurum tarafından zaman içerisinde değişen mevzuat gerekçe gösterilerek dönemsel olarak değerlendirme yapıldığı hususuna değinildiği, hakkı doğuran olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan uygulamanın sigortalı hak sahipleri yönünden eşitlik ilkesine aykırılık teşkil edeceğinin kabul edildiği, bu kapsamda çift ölüm aylığı talep eden davacının haklı olduğu, gerekçesiyle davanın kabulüne, ölüm aylığını kesilmesine yönelik kurum işleminin iptali ile borçlu olmadığının tespitine, davacının babasından dolayı ödenmesi gereken aylıklarının her bir ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile hesaplanarak davalı Kurumdan alınarak davacıya verilmesine, yapılan toplam 6.575,88TL kesintinin her bir kesinti tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile hesaplanarak tahsiline karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. Amasya İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

8. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 14.02.2019 tarihli ve 2018/2727 E., 2019/397 K. sayılı kararı ile; Davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olan babasının 1982 yılında, 5510 sayılı Kanun'un 4/c maddesi kapsamında sigortalı olan eşinin 2011 yılında vefatı üzerine hem eşinden, hem babasından dolayı ölüm aylığı bağlanması talebiyle tahsis talebinde bulunduğu, Kurumca her ikisinden de ölüm aylığı bağlandığı, sonrasında yapılan denetimde babasından bağlanan ölüm aylığı açısından aylık aldığı bazı dönemlerde aylık gelirinin asgari ücretin üzerinde olduğu gerekçesiyle ödenen aylıkların kesilmesine ve borç çıkartılmasına karar verildiği, evrak üzerinde aylığın tekrar bağlandığı, borç çıkartılan aylıklar sebebiyle davacının aylığından kesinti yapıldığı, Kuruma yazılan müzekkereye verilen cevaba göre 26.01.2019 tarihi itibariyle yapılan kesinti toplamının 14.363,48TL olduğu, davacının hem babasından hem eşinden ölüm aylığı alma hakkı bulunması sebebiyle davalı Kurum vekilinin diğer istinaf sebepleri yerinde olmamakla birlikte davacının aylık kesme işlemi sebebiyle ödenmeyen aylığı bulunmadığı için bu talep açısından davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın tamamının kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, davacının babasından dolayı aldığı ölüm aylığını kesen Kurum işleminin iptali ile Kuruma borçlu olmadığının tespitine, taleple bağlı kalınarak davacının aylıklarından yapılan toplam 6.575,88TL kesintinin her bir kesinti tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile hesaplanarak davalı Kurumdan alınarak davacıya verilmesine, ödenmeyen aylığı bulunmadığından Kurum işlem tarihinden itibaren ödenmesi gereken aylıkların ödenmesine ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 18.06.2020 tarihli ve 2019/3247 E., 2020/3555 K. sayılı kararı ile; "...IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:

Davalı vekili, Kurum işleminin yerinde olduğunu belirterek, söz konusu mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:

Dosya kapsamı incelendiğinde, 11.05.2011 tarihinde yaşamını yitiren sigortalı eşi üzerinden 5434 sayılı Kanun hükümleri gereğince kendisine ölüm aylığı bağlanan davacının,15.12.1982 tarihinde vefat eden 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalı babası üzerinden de 01.06.2011 tarihinden itibaren bağlanan ölüm aylığının, Kurum Denetmen Raporu ile yapılan gelir araştırması sonucunda, asgari ücret brüt tutarı üzerinde geliri bulunan dönemlere ait aylıkların iptal edildiği, bu dönemler yönünden yersiz ödeme nedeniyle borç tahakkuk ettirildiği, ancak kendi çalışması bulunmadığı için aylığının 01.10.2016 tarihi itibari ile yeniden bağlandığı anlaşılmaktadır.

Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34. maddesinde, sigortalının evli olmayan, boşanan, dul kalan kızlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi, bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmama veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olma koşullarına bağlanmış, “Aylık ve gelirlerin birleşmesi” başlıklı 54. maddede ise bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.

Belirtilen açıklamalar ışığında dava dosyası incelendiğinde, babası üzerinden aylık alma açısından hakkı doğuran olay eşinin vefat ettiği tarih olacağından, söz konusu tarihteki (11.05.2011) ilgili mevzuatın yukarıda belirtilen maddeleri uyarınca davacının çift aylığa hak kazanamadığı belirgindir.

Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 2018/2727 Esas, 2019/397 Karar sayılı ilamı bozulmalıdır..” gerekçesiyle kararın bozulmasına, dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

11. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 17.09.2020 tarihli ve 2020/1042 E., 2020/1501 K. sayılı kararı ile; Kurumun, 1479 sayılı Kanun’da 4956 sayılı Kanun ile 08.08.2003 tarihinde yapılan değişiklikten sonra 45/2. madde hükmünde yer alan "bu Yasa ile diğer sosyal güvenlik Yasaları kapsamında çalışmayan, bu yasalar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine aylık bağlanır" hükmünü dikkate alarak 08.08.2003 tarihinden önce ölen Bağ-Kur sigortalılarının kız çocuklarına da ölüm aylığı bağlandığı, Kurumun farklı sigortalılık kanunlarına göre bağlanan aylıklar söz konusu olduğunda 1479 sayılı Kanun’un 46/2. maddesini hiçbir zaman uygulamadığı, zira 1479 sayılı Kanun’un 46/2. maddesinin aynı yasa kapsamında hem ana veya baba ile kocadan hak edilen aylıklardan fazla olanın bağlanacağını ifade ettiği, Kurumun yeni bir yasal düzenleme olmadığı hâlde 2013/ 26 sayılı genelgesiyle farklı uygulamaya başladığı, 04.10.2000–01.08.2001 ve 07.08.2003–01.10.2008 döneminde ölen Bağ-Kur sigortalılarının kız çocuklarına aylık bağlayarak ve daha önce bağlanan aylıklara, ölen eşlerinden dolayı 5434 veya 506 sayılı Kanunlardan bağlanan ölüm aylığının engel olmadığını kabul ederek iptal işlemi yapmadığı, 01.10.1972–03/10/2000 ve 08.08.2001–01.08.2003 döneminde ölen sigortalıların hak sahibi kız çocuklarına sonraki lehe olan yasal düzenlemeler gereğince bağladığı ölüm aylıklarını gelir testine tabi tutarak geçimini sağlayacak gelirleri bulunduğu gerekçesiyle iptal ettiği, Kurumun kestiği aylıkları yönetim kurulu kararı uyarınca 2016 Ekim ayından itibaren yeniden bağlamasına karşın, daha önce ödediği aylıkları borç kaydederek iade etmediği, dava konusu uyuşmazlıkta da Kurumca davacıya aylık bağlanmakla birlikte daha sonra gelir testine tabi tutularak aylığın kesildiği, akabinde ölüm aylığının tekrar bağlandığı, bu hâli ile davalı Kurumun da davacıya babasından ölüm aylığı bağlanması ile ilgili 5510 sayılı Kanun'un 54. maddesinin uygulanması gerektiği kabulünün bulunmadığı, aynı konu ile ilgili Yargıtay 21. Hukuk Dairesince hak sahibi olan kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin kabul edildiği, yasal düzenlemeler ve yapılan işlemler çerçevesinde davacının eşinden ölüm aylığı alması yanında babasından da ölüm aylığı almasına ilişkin verilen kararda isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Davacının 5434 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 11.05.2011 tarihinde vefat eden eşinden dolayı aldığı ölüm aylığının yanında ayrıca 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 15.12.1982 tarihinde vefat eden babasından dolayı da ölüm aylığı alıp alamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Bilindiği üzere, sosyal güvenlik hakkı temel insan haklarından olup, uluslararası hukuk normları ile 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyet Anayasası'nda güvence altına alınmıştır. Bireyleri toplum içinde iktisadi bakımdan desteklemeyi, muhtaçlığa düşmesini önlemeyi, sosyo–ekonomik ve fizyolojik risklerin sonuçlarına karşı korumayı hedef alan bir haktır (Arıcı, Kadir; Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s. 95).

15. Ölüm ise gerçekleşmesi mutlak, ancak ne zaman gerçekleşeceği bilinmeyen tipik bir sosyal güvenlik riskidir (Arıcı, s. 386). Bu risk hak sahibi konumunda olan dul eş ve yetim çocuk yönünden etkili olacaktır. Sigortalının ölümü ile birlikte sağ kalan hak sahibi aile bireyleri gelir kaybına uğrayacak bu nedenle sosyal güvenlik yönünden bir korumaya gereksinim duyacaklardır. İşte bu noktada ölüm sigortası ile risk altında olan hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakları koruma altına alınmıştır.

16. Sadece hak sahibi niteliğini taşımak ölüm sigortasından aylık bağlanması için yeterli değildir. Bu niteliğe ek olarak birtakım koşulların gerçekleşmesi gereklidir. Bu koşullardan bir kısmı doğrudan doğruya hak sahibi kişiler ile ilgili iken, diğer kısmı ise sigortalıya ilişkindir.

17. Belirtilmelidir ki, ölüm olgusu, ölenin tabi olduğu sosyal güvenlik kanunu kapsamında sigortalı sayılması, belirli bir sigortalılık süresine ulaşılması ve belli gün sayısında prim ödenmesine ilişkin koşullar sigortalıya ilişkin koşullardandır.

18. Uyuşmazlığın çözümü için hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanması ile ilgili yasal mevzuatın incelenmesinde yarar vardır.

19. 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu’nun (1479 sayılı Kanun) “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45. maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile değişik 2. fıkrasının (c) bendinde, ölen sigortalının 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması hâlinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması hâlinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malul bulunan çocukları ile geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulu ile yaşları ne olursa olsun evlenmemiş kız çocuklarına aylık bağlanacağı belirtilmiş, daha sonra 04.10.2000 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (619 sayılı KHK) ile bentteki “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” koşulu, “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu Kanunlar kapsaındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilmiştir.

20. Öte yandan 619 sayılı KHK ile 1479 sayılı Kanun'un “Ölüm aylığının kesilmesi” başlıklı 46. maddesinin 2. fıkrasına, “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi eklenmiştir. Ancak söz konusu KHK, Anayasa Mahkemesinin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 tarihli ve 2000/61 E., 2000/34 K. sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

21. Bununla birlikte 24.07.2003 tarihinde kabul edilen ve 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun'un 45/c maddesi “yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine %25'i..” oranında aylık bağlanır şeklinde değiştirilmiştir. Aynı Kanun ile 1479 sayılı Kanun'un 46/2 maddesine de, "Ancak, evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olan ödenir." hükmü getirilmiştir.

22. 5510 sayılı Kanun'un ''Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması'' başlıklı 34. maddesine göre de;

“Ölen sigortalının 33 üncü madde hükümlerine göre hesaplanacak aylığının;

a) (Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Dul eşine % 50'si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaması veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde % 75'i,

b) (Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmayan veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış çocuklardan;

1) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanların veya,

2) Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirip malûl olduğu anlaşılanların veya,

3) Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının, her birine % 25'i..,” oranında aylık bağlanır.

23. 5510 sayılı Kanun'un ''Aylık ve gelirlerin birleşmesi' başlıklı 54. maddesinin ilgili kısmı ise şöyledir:

''Bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda;

a) Uzun vadeli sigorta kollarından;

...

5) (Değişik: 17/4/2008-5754/34 md.) Hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığı, ... bağlanır.

...

b) Kısa vadeli sigorta kollarından;

...

4) (Değişik: 17/4/2008-5754/34 md.) Hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm gelirine hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak geliri,... bağlanır...''. Maddede “Bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda” uygulanacağı açıkça vurgulanmıştır. Başka bir anlatımla, birleşecek gelir ve aylıkların 5510 sayılı Kanun hükümlerine göre bağlanmış olması gerekmektedir.

24. Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin geçiş hükümlerini düzenleyen 5510 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin 2. fıkrasında; “7/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.

25. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki; tüm modern sosyal güvenlik sistemlerinde yer alan ölüm sigortası, sigortalının yaşamını yitirmesi durumunda geride kalan ve hak sahibi olarak nitelendirilen (tanımlanan) kişilerin geleceklerini güvence altına almayı amaçlamaktadır.

26. Ölüm sigortasından aylık bağlama koşulları değerlendirilirken temel kural olarak hakkı doğuran ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte olan yasal düzenlemenin uygulanması, bununla birlikte, Kanun koyucu tarafından daha sonra yapılan lehe yasal değişikliklerden de hak sahiplerinin faydalandırılması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2012 tarihli ve 2012/21-21 E., 2012/223 K., 25.04.2018 tarihli ve 2018/21-427 E., 2018/949 K. sayılı kararlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.

27. Somut olayda; davacının 5434 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanun 4/1-c) kapsamında sigortalı iken 11.05.2011 tarihinde vefat eden eşinden dolayı ölüm aylığı aldığı ayrıca 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 15.12.1982 tarihinde vefat eden babasından dolayı da ölüm aylığı bağlanması talebi üzerine 01.06.2011 tarihinden itiberen babasından da ölüm aylığı bağlandığı, Kurum tarafından davacının bazı dönemlerde aylık gelirinin brüt asgari ücretin üzerinde olması nedeniyle babasından aldığı ölüm aylığının kesilerek ödenen aylıkların borç çıkarıldığı anlaşılmaktadır.

28. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalar ile somut olaya ilişkin maddi ve hukukî olgulara göre anılan yasal düzenlemeler kapsamında dava irdelendiğinde; davacının babasının 01.10.2008 tarihinden önce vefat ettiği, 5510 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesine göre ölüm aylığının 1479 sayılı Kanun hükmüne göre bağlanacağı, babadan bağlanan aylığın 5510 sayılı Kanun kapsamında bağlanan aylık olmadığı, 5510 sayılı Kanun’un 54. maddesinde “Bu kanuna” göre bağlanacak aylıktan bahsedildiği için 5510 sayılı Kanun’un uygulanmayacağı, davacının 5434 sayılı Kanun kapsamında sigortalı (5510 sayılı Kanun 4/1-c) eşi üzerinden ölüm aylığı aldığı, babasının da 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken vefat ettiği, 1479 sayılı Kanun’un 46/2. maddesi hükmünün sadece 1479 sayılı Kanun’a göre hem kocadan hem ana veya babadan ölüm aylığına hak kazanılması hâlinde uygulanacağı, aynı Kanun’un 45. maddesine göre bu kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan davacının babasından dolayı da ölüm aylığına hak kazandığının kabulü gerekmektedir.

29. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında hakkı doğuran olayın eşin ölüm tarihi olduğu, 5510 sayılı Kanun’un 35. maddesi gereği hak sahibi olma niteliğinin eşin ölüm tarihinden sonra kazanıldığından eşin ölüm tarihinde yürürlükte olan yasal mevzuatın uygulanması gerektiği, 5510 sayılı Kanun’un 34. ve 54. maddeleri gereği hak sahibinin tercihine göre ana/baba veya eşe ait dosyaların birinden aylık bağlanacağı gözetildiğinde Özel Daire kararında gösterilen nedenlerle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüşse de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

30. Hâl böyle olunca direnme kararı usul ve yasaya uygundur.

31. Ne var ki, bozma nedenine göre Özel Dairece sair hususlara ilişkin temyiz incelemesi yapılmadığından davalı Kurumun bu yöndeki temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Direnme uygun bulunduğundan davalı Sosyal Güvenlik Kurumunun sair hususlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 07.12.2021 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.