Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/15 E. 2022/1276 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İş kazasından kaynaklanan tazminat davasında, işverenin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı ve kazada kusurunun olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, işverenin iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uygun davranıp davranmadığının ve kazanın oluşumunda kusurunun bulunup bulunmadığının, 6331 sayılı Kanun’un öngördüğü koşullar da gözetilerek, uzman bilirkişi raporu ile tespiti gerektiği, alınan mevcut raporun ise bu hususları kapsamlı bir şekilde incelemediği ve denetime elverişli olmadığı gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “İş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... İş Mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararına yönelik ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin verilen karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin miras bırakanı ...’ın davalılardan ... Ltd. Şti. adına ... Park Projesi kapsamında nehir etrafına demir korkuluk yapım işinde çalışırken 09.05.2015 tarihinde nehre düşerek kaybolduğunu, cesedinin 20.05.2015 tarihinde bulunduğunu, olayın iş kazası olup davalı işveren ... Ltd. Şti.’nin ...’a gerekli araç ve gereçleri sağlamadığını, risk değerlendirmesini yapmadığını, işçiyi gözetme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, işverenin kusurundan dolayı kazanın meydana geldiğini ileri sürerek 1000TL maddi, davacı eş için 150.000TL, davacı çocuk için ise 100.000TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz oranıyla birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ... Mühendislik İnşaat Taahhüt İnşaat Malzemeleri Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde; ... Barajı Rekreasyon Sahası Çalışmaları İkmal İşinin müvekkili şirketin taahhünde olduğunu ve bu iş kapsamında ferforje imalatlarının yapım ve teslimi hususunda diğer davalı ... Ltd. Şti. ile anlaşma yapıldığını, ferforje işi kapsamında çalışanlarla müvekkili şirketin doğrudan ve dolaylı bir ilgisinin bulunmadığını, müteveffa işçinin müvekkili şirketinin işçisi olmadığı gibi davalılar arasında da asıl işveren-alt işveren ilişkisi gibi herhangi bir ilişki bulunmadığını, müteveffa işçinin diğer davalı ... Ltd. Şti.’nin işçisi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. ... Metal İnşaat Taahhüt Mobilya Makine Turizm Ticaret ve Limited Şirketi ve dahili davalı ... İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Danışmanlık Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekilleri davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:

7. ... İş Mahkemesinin 12.10.2017 tarihli ve 2016/467 E., 2017/467 K. sayılı kararı ile; davacılar murisinin davalı ... Ltd. Şti.’nde iş sözleşmesiyle çalışırken ... nehrine düşmesi neticesinde boğularak vefat ettiği, dosya kapsamındaki belgeler, ifadeler ile kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karardan vefat eden işçinin yağış nedeniyle o günlük işini bıraktıktan sonra balıkları seyretmek üzere nehir kenarına gittiği, yağış sebebiyle gevşeyen toprağın kayması nedeniyle nehre düştüğü, olayın işin yürütümü ve iş sahası dışında meydana geldiği, davalılara bu olay nedeniyle yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliyesi Mahkemesinin Birinci Kararı:

8. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf yoluna başvurulmuştur.

9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 08.11.2018 tarihli ve 2017/2718 E., 2018/2662 K. sayılı kararı ile; hükme dayanak alınan kusur raporunda 6331 sayılı Kanun’un 4. maddesinde yazılı koşulların dikkate alınmadığı, kusur raporları arasında çelişki bulunduğu ve hükme esas alınan kusur raporunun alanında uzman olmayan hukukçu bilirkişi tarafından düzenlediği, ilgili işkolunda iş güvenliği uzmanı olan bilirkişilerden yapılan işin niteliğine göre 6331 sayılı Kanun’un 4 ve devamı maddelerini de kapsayacak şekilde yeniden kusur raporu alınarak dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirerek karar verilmesi gerektiği, ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda dahili dava kurumu öngörülmediği, bu konuda ek dava açılmaksızın davalı ... Ltd. Şti’ye dahili dava yoluyla husumet yöneltilmesi ve aleyhine hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu ve kabule göre de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/3. maddesi dikkate alınmadan davalılar lehine vekâlet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın deliller toplanıp esasa ilişkin karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı

10. ... İş Mahkemesinin 02.04.2019 tarihli ve 2018/655 E., 2019/302 K. sayılı kararı ile; dosya kapsamındaki belgeler, ifadeler ile kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar ve bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde vefat eden işçinin yağış nedeniyle o günlük işini bıraktıktan sonra balıkları seyretmek üzere nehir kenarına gittiği, yağış sebebiyle gevşeyen toprağın kayması nedeniyle nehre düştüğü, olayın işin yürütümü ve iş sahası dışında meydana geldiği, davalılara bu olay nedeniyle yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı, dahili davalının da davaya dahil edilmesi mümkün olmadığından hakkında hüküm kurulmaması gerektiği gerekçesiyle davalılardan ... Ltd. Şti. ile ... Ltd. Şti. yönünden davanın sübut bulmadığından reddine, dahili davalı ... Ltd. Şti. yönünden ise davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliyesi Mahkemesinin İkinci Kararı:

11. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf yoluna başvurulmuştur.

12. ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 23.05.2019 tarihli ve 2019/1948 E., 2019/1887 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukukî değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve özellikle iş müfettişi tarafından düzenlenen rapor içeriği ile hükme esas alınan 23.02.2019 tarihli bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen kusur raporunun dosya kapsamı ile uyumlu olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Bozma Kararı:

13. ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

14. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 11.02.2020 tarihli ve 2019/4514 E., 2020/738 K. sayılı kararı ile; “..Dava, iş kazası nedeniyle vefat eden sigortalının eş ve çocuğunun maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesince; davalılara bu olay nedeniyle yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, bu kararın davacılar vekillerince istinaf yoluna götürüldüğü, ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince davacılar vekilinin istinaf talebinin HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık, meydana gelen iş kazasında sorumluluğun tespiti noktasında toplanmaktadır.

Geniş anlamıyla sorumluluk kavramı, bir kişinin başka bir kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğü olarak açıklanmıştır. Hukuki anlamda sorumluluk ise, taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi (tazmin edilmesi) yükümlülüğünü içerir.

İşçi ve işverenin hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sıkı iş ilişkisi, işçi yönünden işverene içten bağlılık (sadakat borcu), işveren yönünden işçiyi korumak ve gözetmek borcu şeklinde ortaya çıkar. Gerçekten işçi, işverenin işi ve iş yeri ile ilgili çıkarlarını korumak, çıkarlarına zarar verebilecek davranışlardan kaçınmak, buna karşı işveren de, işçinin kişiliğine saygı göstermek, işçiyi korumak, iş yeri tehlikelerinden zarar görmemesi için iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak, işçinin özlük hakları ve diğer maddi çıkarlarının gerektirdiği uygun bildirimlerde ve davranışlarda bulunmak, işçinin çıkarına aykırı davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür.

Sanayi ve teknolojideki gelişmeler, yeni işletmelerin açılması, fabrikaların kurulması iş yerlerindeki makinalaşmanın artmasına yol açmış, bu durum iş kazaları ile meslek hastalıklarında artışlara neden olmuştur. Bu gelişme, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin daha etkili şekilde alınması gereğini ortaya çıkarmıştır.

İşveren, gözetme borcu gereği, çalıştırdığı işçileri, iş yerinde meydana gelen tehlikelerden korumak, onların yaşam, bedensel ve ruhsal sağlık bütünlüklerini korumak için iş yerinde teknik ve tıbbi önlemler dahil olmak üzere bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı tüm önlemleri almak zorundadır.

Anayasanın 17. maddesinde; "Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz." hükmü getirilerek yaşama hakkı güvence altına alınmış, bu yasal güvencenin yaşama geçirilmesinde İş ve Sosyal Güvenlik Mevzuatında da işçilerin korunması, işin düzenlenmesi, iş güvenliği, sosyal düzen ve adaletin sağlanması düşüncesi ile koruyucu bir takım hükümler getirilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 332. maddesinde; "İş sahibi, aktin özel halleri ve işin mahiyeti noktasından hakkaniyet dairesinde kendisinden istenilebileceği derecede çalışmak dolayısıyla maruz kaldığı tehlikelere karşı icabeden tedbirleri ittihaza ve münasip ve sıhhi çalışma mahalleri ile, işçi birlikte ikamet etmekte ise sıhhi yatacak bir yer tedarikine mecburdur.

İş sahibinin yukarıdaki fıkra hükmüne aykırı hareketi neticesinde işçinin ölmesi halinde onun yardımından mahrum kalanların bu yüzden uğradıkları zararlara karşı isteyebilecekleri tazminat dahi akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabi olur." hükmü düzenlenmiştir.

Yasa koyucu 818 sayılı Borçlar Kanununun 332. maddesinin karşılığını 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 417. maddesinin 2. fıkrasında düzenlemiştir.

Anılan fıkrada "İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli olan her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür." hükmü yer almaktadır. Bu fıkraya göre, işverenin, işçinin yaşam, sağlık ve bedensel bütünlüğünü korumak için gerekli önlemleri alma yükümlülüğü öngörülmektedir. Burada işverenin özellikle iş kazalarına karşı gerekli önlemleri alma yükümlülüğü söz konusudur. Buna göre işveren, hizmet ilişkisinin ve yapılan işin niteliği göz önünde tutulduğunda, hakkaniyet gereği kendisinden beklenen; deneyimlerin zorunlu kıldığı, teknik açıdan uygulanabilir ve iş yerinin özelliklerine uygun olan önlemleri almakla yükümlüdür.

Aynı maddelere paralel olarak, 4857 sayılı İş Kanununun "İşverenlerin ve İşçilerin Yükümlülükleri" kenar başlıklı 77. maddesinin 1. fıkrasında da benzer bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu fıkraya göre "İşverenler iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler."

Bundan başka işveren, mevzuatta öngörülmemiş olsa dahi bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak zorundadır. Bilim, teknik ve örgütlenme düşüncesi yönünden alınabilme olanağı bulunan, yapılacak gider ve emek ne olursa olsun bilimin, tekniğin ve örgütlenme düşüncesinin en yeni verileri göz önünde tutulduğunda işçi sakatlanmayacak, hastalanmayacak ve ölmeyecek ya da bu kötü sonuçlar daha da azalacaksa her önlem işverenin koruma önlemi alma borcu içine girer.

Bu önlemler konusunda işveren iş yerini yeni açması nedeniyle tecrübesizliğini, bilimsel ve teknik gelişmeler yönünden bilgisizliğini, ekonomik durumunun zayıflığını, benzer iş yerlerinde bu iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını savunarak sorumluluktan kurtulamaz. Gerçekten, çalışma hayatında süregelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı işverenin önlem alma borcunu etkilemez. Işverenlerce, iş güvenliği açısından yaşamsal önem taşıyan araç ve gereçlerin işçiler tarafından kullanılması sağlandığında, kaza olasılığının tamamen ortadan kalkabileceği de tartışmasız bir gerçektir.

Nitekim, günümüzde gelişen sanayi ve teknoloji karşısında yukarıda açıklanan hükümler yeterli görülmemiş, insan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin, iş yerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanununun 77. maddesinin açık buyruğu iken, İş Kanununun 77. ve devamı bir kısım maddeler 30/06/2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 37. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümlülüğünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun "İşverenin Genel Yükümlülüğü" kenar başlıklı 4. maddesine göre;

(1) İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup, bu çerçevede;

a) Mesleki risklerin önlenmesi eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.

b) İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.

c) Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.

ç) Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğu göz önüne alır.

d) Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.

(2) İşyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.

(3) Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez.

(4) İşveren , iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz.

Aynı kanunun " Risklerden Korunma İlkeleri " kenar başlıklı 5.maddesine göre;

(1) İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler gözönünde bulundurulur.

a)Risklerden kaçınmak.

b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek.

c) Risklerde kaynağında mücadele etmek.

ç) İşin kişilere uygun hale getirilmesi için işyerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı çalışma şekli ve üretim metodlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek.

d) Teknik gelişmelere uyum sağlamak.

e) Tehlikeli olanı tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek.

f) Teknoloji, iş organizasyonu, çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek.

g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine göre öncelik vermek.

ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek.

Yine 6331 sayılı Kanun " Risk Değerlendirmesi; Kontrol, Ölçüm ve Araştırma" karar başlıklı 10. maddesinde şu hüküm düzenlenmiştir.

(1) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. Risk değerlendirmesi yapılırken aşağıdaki hususlar dikkate alınır.

a) Belirli risklerden etkilenecek çalışanların durumu,

b) Kullanılacak iş ekipmanı ile kimyasal madde ve müstahzarların seçimi,

c) İşyerinin tertip ve düzeni,

ç) Genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalışanlar gibi özel politika gerektiren gruplar ile kadın çalışanların durumu,

2) İşveren, yapılacak risk değerlendirmesi sonucu alınacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri ile kullanılması gereken koruyucu donanım veya ekipmanı belirler.

(3) İşyerinde uygulanacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri, çalışma şekilleri ve üretim yöntemleri, çalışanların sağlık ve güvenlik yönünden korunma düzeyini yükseltecek ve işyerinin idari yapılanmasının her kademesinde uygulanabilir nitelikte olmalıdır.

(4) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden çalışma ortamına ve çalışanların bu ortamda maruz kaldığı risklerin belirlenmesine yönelik gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların yapılmasını sağlar.

Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümlülüğünün çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4. maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, " Çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı bir takım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5.maddede işverenin anılan yükümlülüklerle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir. (HGK . 09/10/2013 tarih, 2013/21-102 Esas, 2013/1456 Karar )

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işverenlerin yükümlülüklerini belirlerken aynı zamanda çalışanların da yükümlülüklerini belirlemiştir.

Kanunun 19. Maddesine göre;

(1) Çalışanlar, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşünmemekle yükümlüdür.

(2) Çalışanların, işveren tarafından verilen eğitim talimatları doğrultusunda yükümlülükleri şunlardır.

a) İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tehlikeli madde, taşıma ekipmanı ve diğer üretim araçlarını kurallara uygun şekilde kullanmak, bunların güvenlik donanımlarını doğru olarak kullanmak, keyfi olarak çıkarmamak ve değiştirmemek.

b) Kendilerine sağlanan kişisel koruyucu donanımı doğru kullanmak ve korumak.

c) İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tesis ve binalarda sağlık ve güvenlik yönünden ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıklarında ve koruma tedbirlerinde bir eksiklik gördüklerinde, işverene veya çalışan temsilcisine derhal haber vermek,

ç) Teftişe yetkili makam tarafından işyerinde tespit edilen noksanlık ve mevzuata aykırılıkların giderilmesi konusunda, işveren ve çalışan temsilcisi ile işbirliği yapmak.

d) Kendi görev alanında iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için işveren ve çalışan temsilcisi ile işbirliği yapmak.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 37. maddesiyle 4857 sayılı Kanunun 2. maddesinin dördüncü fıkrası, 63. maddesinin dördüncü fıkrası, 69, maddesinin dördüncü, beşinci ve altınca fıkraları, 77,78,79,80,81,83,84,85,86,87,88,89,95,105 ve geçici 2. maddeleri yürürlükten kaldırılmış, 4857 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan " İş Sağlığı ve güvenliği hükümleri saklı kalmak üzere" ifadesi ile 98. maddesinin birinci fıkrasında yer alan " 85. madde kapsamındaki işyerlerinde ise çalıştırılan her işçi için bin Yeni Türk Lirası" ifadesi metinden çıkartılmıştır.

Yine 6331 sayılı Kanunun "Atıflar " kenar başlığını taşıyan geçici 1. maddesinde "(1) Diğer mevzuatta iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak 4857 sayılı Kanuna yapılan atıflar bu kanuna yapılmış sayılır" hükmü düzenlenmiştir.

Yukarıda yapılan bu açıklamalardan sonra 818 sayılı Borçlar Kanununun 332. maddesinin karşılığı olarak çağdaş yaklaşımla düzenlenen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 417. maddesinin 2. fıkrasında; "İşveren, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçilerde iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlü" olacağı belirtilerek, İş Kanununun 77/1. maddesiyle bütünlük sağlandığı gibi 3. fıkrasında; "İşverenin yukarıdaki hükümler dahil kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabi" olduğu hükme bağlanmak suretiyle, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğun hukuki niteliği konusunda tartışmalar sona erdirilmiş, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan ölüme ve vücut bütünlüğünün zedelenmesine veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmininde sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.

4857 sayılı İş Kanununun 77. ve devamı maddelerini yürürlükten kaldıran 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 4. ve 5. maddelerde işverenin yükümlülüklerini, 19. maddede de çalışanların yükümlülüklerinin çağdaş anlaşıyla daha ayrıntılı ve somut olarak ortaya koymuş ve kusur sorumluluğunun sınırlarını kusursuz sorumluluğun sınırlarına yaklaştırmıştır.

6331 sayılı Kanunun 4. ve 5. maddeleri ile buna uygun olarak çıkarılan iş sağlığı ve güvenliği yönetmelikleri hükümleri işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan tenik iş kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır.

Öte yandan objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştüremez. Çünkü, bazı istisnalar dışında işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Ancak Türk Borçlar Kanununun 417/2. maddesi, Anayasa ve 6331 sayılı Kanun hükümleri objektifleştirilmiş kusur sorumluluğu ilkesi gereğince işverenin sorumluluğunu oldukça genişletmiştir.

Öte yandan işvereni, zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluktan kurtaracak olan durum, eylem ile meydana gelen zarar arasındaki uygun illiyet rabıtasının kesilmesidir. Kusursuz sorumlulukta olduğu gibi kusur sorumluluğunda da illiyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin ve üçüncü kişinin ağır kusuru nedenleriyle kesilebilir. Uygun illiyet bağının kesildiğinin ispatı halinde, işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir. (HGK, 20/03/2013 tarih, 2012/21-1121 Esas, 2013/386 Karar)

Somut olayda, davalı şirketler nezdinde kaynakçı olarak çalışan müteveffa sigortalının 09/05/2015 tarihinde yağışlı hava nedeniyle çalışmayı bırakarak, işveren tarafından işçilere sağlanmış olan işyeri dışındaki eve giderken, balıkları izlemek amacıyla ... Nehri kıyısına inmeye çalıştığı sırada, ayağının kayması sonucu nehre düşerek vefat ettiği anlaşılmaktadır.

Hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunda, olayın meydana gelmesinde işverenin veya işçinin kusurunun bulunmadığı belirtilmiş ise de, anılan raporu düzenleyen bilirkişiler olayın niteliğine göre yeterli olmadığı gibi, tahmine dayalı olarak düzenlenen raporda; olayın meydana gelmesini önleme yönünden işverenin alması gerekli veya alabileceği önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hususlarının duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmadığı anlaşılmaktadır.

Mahkemece, dinlenen tanık beyanları da gözetilmek suretiyle maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, özellikle olaydan önceki günün de yağışlı olmasının gözetilmesi suretiyle sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi ve sonrasında işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzmanlarından oluşturulacak üç kişilik bilirkişi heyetinden, 6331 sayılı Kanun‘un öngördüğü koşullar da gözetilerek olayın niteliğine göre işverenin alması gerekli veya alabileceği önlemlerin olup olmadığı, varsa bunlardan hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar belirtilerek, işverene atfedilebilecek bir kusur bulunup bulunmadığı hususları ile, olayda mevcut ise kusurun aidiyeti ve oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirleneceği bir rapor alınıp irdelenerek, sonucuna göre karar verilmelidir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılmasına, ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir...” gerekçesiyle temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

15. ... İş Mahkemesinin 24.06.2020 tarihli ve 2020/64 E., 2020/120 K. sayılı kararı ile; kazanın davacılar murisinin çalıştığı yerden işveren tarafından işçilerin kalması için tahsis edilen yere gidiş güzergâhında değil o güzergâhın dışında meydana geldiği, vefat eden işçinin olay günü yağış nedeniyle işini bıraktıktan sonra iş sahasından çıkarak köprü vasıtasıyla nehrin karşı tarafına geçtiği, balıkları seyretmek niyetliyle işçilerin kalması için tahsis edilen güzergâhın dışına çıkarak nehir kenarına gittiği, yağış nedeniyle gevşeyen toprağın kayması sonucu nehre düşerek vefat ettiği, mahkemenin olayı kabulünün bu şekilde olduğu, diğer yandan kusurun tamamen teknik bir konu olmadığı, bu nedenle kusura ilişkin bilirkişi raporunun da kesin delil değil takdiri delil olduğu belirtilerek önceki gerekçe de tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

16. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

17. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; iş kazasından kaynaklanan tazminat istemli eldeki davada ilk derece mahkemesince kusura yönelik alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre kusur aidiyet ve oranlarının belirlenmesi için Özel Daire bozma kararında belirtildiği şekilde yeniden bilirkişi raporu alınmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

18. Öncelikle işverenin iş kazasından kaynaklanan sorumluluğunun hukukî niteliğine ilişkin kısaca açıklama yapılmasında fayda bulunmaktadır.

19. İşçi kavramının tanımında hizmet sözleşmesinden hareket edilmekteyse de mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nda bu sözleşmenin tanımına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8. maddesinde, “İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.” tanımı yapılmıştır.

20. Hizmet akdi, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 313/1. maddesinde “Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımda sadece hizmet ve ücret unsurları belirgin iken, 4857 sayılı İş Kanunu’nda, daha önce Anayasa Mahkemesi ve öğretinin de kabul ettiği gibi “bağımlılık” unsuruna da yer verilmiştir.

21. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 393/1. maddesinde ise hizmet sözleşmesi “işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi, işverenin de ona zamana ve yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanmıştır.

22. Bu hâliyle denilebilir ki, hizmet sözleşmesi bir yanda işçinin iş görme borcunu, öte yanda işverenin ücret ödeme borcunu ihtiva eden, taraflardan her birinin öteki tarafın edimine karşı borç yüklendiği, iki taraflı bir sözleşmedir.

23. Hizmet sözleşmesinden kaynaklanan iş ilişkisi ise, işçi yönünden işverene içten bağlılık (sadakat borcu), işveren yönünden işçiyi korumak ve gözetmek borcu şeklinde ortaya çıkar. Gerçekten işçi, işverenin işi ve işyeri ile ilgili çıkarlarını korumak, çıkarlarına zarar verebilecek davranışlardan kaçınmak; buna karşı işveren de işçinin kişiliğine saygı göstermek, işçiyi korumak, işyeri tehlikelerinden zarar görmemesi için iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak, işçinin özlük hakları ve diğer maddi çıkarlarının gerektirdiği uygun bildirimlerde ve davranışlarda bulunmak, işçinin çıkarına aykırı davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür. İşveren gözetme borcu gereği çalıştırdığı işçileri işyerinde meydana gelen tehlikelerden korumak, onların yaşamlarını, bedensel ve ruhsal sağlık bütünlüklerini korumak için işyerinde teknik ve tıbbi önlemler dâhil olmak üzere bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı tüm önlemleri almak zorundadır.

24. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 17. maddesinde;

“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.” yönündeki düzenleme ile yaşama hakkı güvence altına alınmış, bu yasal güvencenin yaşama geçirilmesinde İş ve Sosyal Güvenlik Mevzuatında da işçilerin korunması, işin düzenlenmesi, iş güvenliği, sosyal düzen ve adaletin sağlanması düşüncesi ile koruyucu bir takım hükümlere yer verilmiştir.

25. 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 332. maddesinin karşılığı 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 417. maddesinde; “İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.

İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.” hükmüne yer verilmiştir.

26. 10.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’nun "İşverenlerin ve işçilerin yükümlülükleri" kenar başlıklı 77. maddesinin 1. fıkrasında da benzer bir düzenlemeye yer verilmiştir. Buna göre, işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.

27. Mevzuatta bulunan bir kısım boşluklar kanun koyucu tarafından 30.06.2012 yürürlük tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (6331 sayılı Kanun) ile doldurulmaya çalışılmıştır. 6331 sayılı Kanun'un 37. maddesiyle 4857 sayılı Kanun'un 77 ve devamı bir kısım maddeler yürürlükten kaldırılarak, iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeni düzenlemeler getirilmiştir. 6331 sayılı Kanun ile işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerinin düzenlemesi amaçlanmıştır.

28. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun "İşverenin Genel Yükümlülüğü" kenar başlıklı 4. maddesine göre:

“(1) İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;

a) Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hâle getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.

b) İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.

c) Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.

ç) Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.

d) Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışında ki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.

(2)İşyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.

(3)Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez.

(4) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlarına yansıtamaz.”

29. Aynı Kanun’un "Risklerden Korunma İlkeleri" kenar başlıklı 5. maddesine göre;

“(1) İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:

a)Risklerden kaçınmak,

b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek,

c)Risklerde kaynağında mücadele etmek,

ç)İşin kişilere uygun hale getirilmesi için iş yerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek,

d)Teknik gelişmelere uyum sağlamak,

e)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek,

f)Teknoloji, iş organizasyonu çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek,

g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine göre öncelik vermek,

ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek."

30. Yine 6331 sayılı Kanun “Risk Değerlendirmesi; Kontrol, Ölçüm ve Araştırma” karar başlıklı 10. maddesinde,

"(1) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. Risk değerlendirmesi yapılırken aşağıdaki hususlar dikkate alınır:

a) Belirli risklerden etkilenecek çalışanların durumu.

b) Kullanılacak iş ekipmanı ile kimyasal madde ve müstahzarların seçimi.

c) İşyerinin tertip ve düzeni.

ç) Genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalışanlar gibi özel politika gerektiren gruplar ile kadın çalışanların durumu.

(2) İşveren, yapılacak risk değerlendirmesi sonucu alınacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri ile kullanılması gereken koruyucu donanım veya ekipmanı belirler.

(3) İşyerinde uygulanacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri, çalışma şekilleri ve üretim yöntemleri; çalışanların sağlık ve güvenlik yönünden korunma düzeyini yükseltecek ve işyerinin idari yapılanmasının her kademesinde uygulanabilir nitelikte olmalıdır.

(4) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden çalışma ortamına ve çalışanların bu ortamda maruz kaldığı risklerin belirlenmesine yönelik gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların yapılmasını sağlar.” hükmü yer almaktadır.

31. Görüldüğü üzere işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümlülüğünün çerçevesi, 6331 sayılı Kanunun 4. maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı bir takım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5. maddede işverenin anılan yükümlülüklerle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir (Centel Tankut, İşverenin İşyerinde Sağlık ve Güvenliği Sağlama Yükümü, Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası, Cilt: 27 Sayı: 3 Mayıs 2013).

32. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu işverenlerin yükümlülüklerini belirlerken aynı zamanda çalışanların da yükümlülüklerini belirlemiştir. Kanun’un 19. maddesinde;

"(1) Çalışanlar, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşürmemekle yükümlüdür.

(2) Çalışanların, işveren tarafından verilen eğitim talimatları doğrultusunda yükümlülükleri şunlardır.

a) İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tehlikeli madde, taşıma ekipmanı ve diğer üretim araçlarını kurallara uygun şekilde kullanmak, bunların güvenlik donanımlarını doğru olarak kullanmak, keyfi olarak çıkarmamak ve değiştirmemek.

b) Kendilerine sağlanan kişisel koruyucu donanımı doğru kullanmak ve korumak.

c) İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tesis ve binalarda sağlık ve güvenlik yönünden ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıklarında ve koruma tedbirlerinde bir eksiklik gördüklerinde, işverene veya çalışan temsilcisine derhal haber vermek,

ç) Teftişe yetkili makam tarafından işyerinde tespit edilen noksanlık ve mevzuata aykırılıkların giderilmesi konusunda, işveren ve çalışan temsilcisi ile işbirliği yapmak.

d) Kendi görev alanında iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için işveren ve çalışan temsilcisi ile işbirliği yapmak." hükmü mevcuttur.

33. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 19. maddede çalışanların yükümlülüklerini çağdaş anlayışla daha ayrıntılı ve somut olarak ortaya koymuştur.

34. İşverenin yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler çerçevesinde işçiyi gözetme borcu kapsamında işyerinde gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alması gerekmekte olup ayrıca mevzuatta öngörülmemiş olsa dahi bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak zorundadır. Bilim, teknik ve örgütlenme düşüncesi yönünden alınabilme olanağı bulunan, yapılacak gider ve emek ne olursa olsun bilimin, tekniğin ve örgütlenme düşüncesinin en yeni verileri göz önünde tutulduğunda işçi sakatlanmayacak, hastalanmayacak ve ölmeyecek ya da bu kötü sonuçlar daha da azalacaksa her önlem işverenin koruma önlemi alma borcu içine girer.

35. Bu önlemler konusunda işveren işyerini yeni açması nedeniyle tecrübesizliğini, bilimsel ve teknik gelişmeler yönünden bilgisizliğini, ekonomik durumunun zayıflığını, benzer işyerlerinde bu iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını savunarak sorumluluktan kurtulamaz. Gerçekten, çalışma hayatında süregelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı işverenin önlem alma borcunu etkilemez. İşverenlerce, iş güvenliği açısından yaşamsal önem taşıyan araç ve gereçlerin işçiler tarafından kullanılması sağlandığında, kaza olasılığının tamamen ortadan kalkabileceği de tartışmasız bir gerçektir. Bu açıklamalara göre, iş kazasının oluşumuna etki eden kusur oranlarının saptanmasına yönelik olarak yapılan incelemede, ihlâl edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.

36. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 20.06.2019 tarihli ve 2017/10-2359 E., 2019/749 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

37. Somut olayda; ... Park Projesi kapsamında ferforje korkuluk yapımında kaynakçı olarak çalışan davacıların murisi ...’ın, dava dışı ... ve ... ile birlikte 09.05.2015 tarihinde yağışlı hava nedeniyle çalışmayı bırakarak işveren tarafından işçilere sağlanmış olan lojmana doğru hareket ettikleri, bu arada murisin ... ile birlikte balıkları izlemek amacıyla ... Nehri kıyısına inmeye çalıştığı sırada ayağının kayması sonucu nehre düşerek akıntıya kapıldığı ve cesedine arama kurtarma faaliyetleri sırasında 20.05.2015 tarinde ulaşıldığı, vefat eden kazalı işçinin mirasçıları tarafından eldeki maddi manevi tazminat davasının açıldığı anlaşılmaktadır.

38. Sosyal Güvenlik Kurumunun 04.11.2015 tarihli ve ... sayılı inceleme raporunda kazalı mütevveffa işçi ...’ın 09.05.2015 tarihinde maruz kaldığı olayın 5510 sayılı Kanun’un 13. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca iş kazası olduğu ve kazanın meydana gelmesinde kazalı işçi ...’ın %100 kusurlu olduğu; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulunun 25.02.2016 tarihli inceleme raporunda ise mevzuata aykırılıklar ile analiz ve değerlendirme yapılarak olayın 6331 sayılı Kanun’un 3. maddesi (g) bendi ve aynı zamanda 5510 sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarınca iş kazası olduğu yönünde tespit yapılmıştır.

39. ... Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/614 Soruşturma numaralı dosyasında alınan ifadeler ve yapılan değerlendirme neticesinde olayın ölenin balık izlemek amacıyla yaklaştığı ... Nehri kenarından yaklaşık 6-8 metre yükseklikten ayağının kayması nedeniyle düşme sonucu gerçekleştiği, olayla ilgili kimseye atfedilebilecek bir suç ve suç unsuruna rastlanmadığı ve neticede olay kaza sonucu ölüm olarak değerlendirilerek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir.

40. İlk derece mahkemesince mütevvaffa sigortalı ile birlikte kaza günü çalışan ... ve ...’nın tanık olarak dinlendiği, iş güvenliği uzmanı bilirkişiden 03.04.2017 havale tarihli rapor ile 19.06.2017 tarihli ek raporun yine iş ve sosyal güvenlik uzmanı bilirkişiden 18.08.2017 tarihli kusur raporunun alındığı ve son rapora göre davalılara kusur yüklenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, verilen kararın Bölge Adliye Mahkemesince kusur raporları arasında çelişki bulunduğu ve hükme esas alınan kusur raporunun alanında uzman olmayan hukukçu bilirkişi tarafından düzenlediği, ilgili işkolunda iş güvenliği uzmanı olan bilirkişilerden yapılan işin niteliğine göre 6331 sayılı Kanun’un 4 ve devamı maddelerini de kapsayacak şekilde yeniden kusur raporu alınması gereçesiyle kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine iade edilmesi üzerine bu defa iş güvenliği uzmanı iki inşaat mühendisi ve makine mühendisinden oluşan üç kişilik kuruldan alınan 23.02.2019 tarihli rapor hükme esas alınarak mütevvefa kazalı işçi ...’ın olayın oluşumunda %100 kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği tespit edilmiştir.

41. Ne var ki ilk derece mahkemesince hükme esas alınan 23.02.2019 tarihli raporun ilk sayfasında raporun 6 sayfadan oluştuğunun belirtilmesine rağmen raporun devam eden sayfaları incelendiğinde düzenli numara sırası ile devam etttiği görülse de içerik olarak raporun bütünlük içermediği, tespit edilen hususlar, inceleme ve değerlendirme gibi bölümlerin devam eden sayfalarında eksiklik olduğu belirlenmiş olup bu yönüyle olayın meydana gelmesini önleme yönünden işverenin alması gerekli veya alabileceği önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususların ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hususlarının duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmadığı, raporun denetime elverişli ve yeterli olmadığı görülmüştür.

42. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dinlenen tanık beyanları da gözetilerek maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, özellikle olaydan önceki günün de yağışlı olmasının göz önünde bulundurulması suretiyle sorumluluğu gerektiren her koşul kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenerek işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında oluşturulacak uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden, 6331 sayılı Kanun‘un öngördüğü koşullar da dikkate alınarak olayın niteliğine göre işverenin alması gerekli veya alabileceği önlemlerin olup olmadığı varsa hangi önlemlerin alınıp, hangi önlemlerin alınmadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar belirtilerek işverene atfedilebilecek bir kusur bulunup bulunmadığı ile olayda mevcut ise kusur oran ve aidiyetlerinin usulünce duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirleneceği yeni bir rapor alınıp değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının eksik inceleme ve araştırmaya dayandığı sonucuna varılmıştır.

43. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen genişletilmiş gerekçe ve nedenlerden dolayı ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 11.10.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.