"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davalı ... yönünden davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili ve dahili davalılar (davalı ... mirasçıları) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ...’in diğer davalı ... ile ... marka araç satışı konusunda anlaştığını, müvekkilinin bu satışta kefil olarak yer aldığını ve davaya konu takip dayanağı 21.000TL bedelli senedi imzaladığını, davalı ...’ın anlaşmada kararlaştırılan aracı değil de farklı bir aracın anahtarını göndermek suretiyle teslim etmek istediğini, ... marka bu aracın kabul edilmediğini, bu aracın daha sonra dava dışı kişiye devredildiğini, müvekkilinin takibe konu senede mahsuben 1.000TL kaparo ile birlikte toplamda 14.000TL ödeme yaptığını, senet borcu bakiyesinin dava dışı ... tarafından takibe konulması üzerine müvekkilinin icra dosyasına 13.700TL daha ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek müvekkilinin dava konusu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitiyle, ödemek zorunda kaldığı toplam 27.700TL’nin davalılardan istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5.1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; iddiaların doğru olmadığını, senet metninden anlaşılacağı üzere araç alım satımında davacının kefil değil borçlu olduğunu, ... marka aracın 23.000TL bedelle satımı konusunda anlaştıklarını ve davacının bu araç için 1.000TL kaparo verdiğini, aracın tesliminden kısa süre sonra aracın hasarlı olduğu gerekçesiyle iade edilmesi üzerine bu kez ... marka bir başka aracın 22.000TL bedelle satımı konusunda anlaştıklarını, önceki araç için 1.000TL kaparo alınmış olduğundan 21.000TL bedelle senet tanzim edildiğini, davacının bu senetle ilgili olarak toplamda 10.500TL ödeme yaptığını, bakiye bedelin tahsili yönünde davaya konu icra takibinin başlatıldığını, davacının iddiasını kesin delille ispatla mükellef olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
5.2. Davalı ...’e velâyeten annesi ... cevap dilekçesinde; ...’in kısıtlı olmakla fiil ehliyetinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Birinci Kararı:
6. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.05.2013 tarihli ve 2012/28 E., 2013/154 K. sayılı kararı ile; senet metninde borçlu sıfatıyla yer alan davacının araç satımında kefil olarak yer aldığı yönündeki iddiasını ispatlayamadığı, menfi tespit davasına konu senedin ihdas nedeninin nakden olarak yazılmış olmasına rağmen tarafların senedin araç alım satımına ilişkin olarak verildiğini kabul etmek suretiyle senedi talil ettikleri, davalı ...’un senedin ... marka aracın satışı için tanzim edildiğini beyan etmesine karşın celp edilen araç satış sözleşmesinde bahsi geçen aracın devrinin dava dışı ... adına yapıldığının anlaşılması karşısında davalı ...’un aracın davacının isteği üzerine üçüncü kişiye devredildiğini kesin delillerle ispatla mükellef olduğu, hatırlatılan yemin deliline de başvurulmadığı gözetildiğinde, davalı ...’un araç satarak mülkiyetini davacıya veya davacının isteği üzerine aracı bir başkasına devrettiğini ispatlayamadığı, bu hâlde davacının senetten dolayı borçlu olmadığının tespiti ile ispatladığı kabul edilen 19.700TL’nin istirdadı isteminin yerinde olduğu, diğer davalı yönünden açılan davada ise davacının kendisi ile birlikte senette müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu kişiye karşı dava açmakta hukukî yararının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın davalı ... yönünden kısmen kabulüne, diğer davalı yönünden ise hukukî yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Birinci Bozma Kararı:
7. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 07.11.2013 tarihli ve 2013/13809 E., 2013/17485 K. sayılı kararı ile;
“…Dava konusu senedin ihdas (düzenleme) nedeni bölümünde “nakden” kaydı bulunmaktadır. Davacı ve davalı ... senedin otomobil satışı nedeni ile yani mal karşılığı düzenlendiği konusunda hem fikirdirler. Bu durumda senedin ihdas nedeni her iki tarafça talil edilmiş bulunmaktadır. Başka bir anlatımla somut olayda çift taraflı talil söz konusudur. Çift taraflı talilde ispat külfeti yer değiştirmez. Bu durumda mahkemece olay bakımından ispat külfetinin davacıda olduğu gözetilmeden ispat külfeti davalıya yüklenerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Birinci Direnme Kararı:
9. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.05.2014 tarihli ve 2014/74 E., 2014/115 K. sayılı kararı ile; davalı ... hakkında açılan davanın hukukî yarar yokluğu nedeniyle reddine ilişkin hüküm davacı tarafça temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalı ... yönünden ise önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Birinci Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Usule İlişkin Bozma Kararı:
11. Hukuk Genel Kurulunun 05.04.2017 tarihli ve 2017/19-909 E., 2017/622 K. sayılı kararı ile; mahkemenin direnme kararı verilmesi sırasında, kararın hüküm fıkrasında yer alan ve bozmaya konu yapılmayan kısım yönüyle de ilk hükümdeki gibi karar vermesi gerektiği gerekçesiyle karar usulden bozulmuş, bozma nedenine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:
12. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.02.2018 tarihli ve 2017/672 E., 2018/90 K. sayılı kararı ile; Hukuk Genel Kurulu bozma kararına uyulup uyulmadığı belirtilmeksizin davacının davalı ... hakkında açtığı davanın hukukî yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine, davanın diğer davalı ... yönünden ispat edilemediğinden reddine, davacı taraf ihtiyati tedbir yoluyla icra takibini durdurmadığından davalının İİK’nın 72/4 maddesi gereğince talep ettiği tazminatın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire İkinci Bozma Kararı:
13. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
14. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 17.09.2019 tarihli ve 2018/1428 E., 2019/4387K. sayılı kararı ile;
“…Mahkeme, HMK'nın 373/7. maddesi uyarınca Hukuk Genel Kurulu'nun verdiği karara uymak zorundadır. Mahkemece Hukuk Genel Kurulu'nun kararına uyulduğuna dair bir ara kararı kurulmadığı gibi, Hukuk Genel Kurulu'nun kararına uyulmayarak, direnme kararından da örtülü olarak vazgeçerek Dairemizin bozma kararına uygun karar verilmiştir. Ancak mahkeme bu konuda da ara kararı kurmamıştır. Belirtilen bu usule aykırılıklar mutlak bozma sebebidir. Mahkemece yapılacak iş, uyulması gerekli Hukuk Genel Kurulu kararına uyularak, hükümde işaret edildiği gibi usulüne uygun direnme kararı oluşturmaktan ibarettir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İkinci Direnme Kararı:
15. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.07.2020 tarihli ve 2020/71 E., 2020/535 K. sayılı kararı ile; menfi tespit davasına konu senedin ihdas nedeni olarak nakden kaydının bulunduğu, davacının bu ihdas nedeninden farklı olarak senedin araç alım satımı ile ilgili verildiğini bildirdiği, davalının da lehine olan nakden kaydından ayrılmak suretiyle dava konusu senedin araç alım satımına ilişkin olarak verildiğini kabul etmek suretiyle senedi talil ettiği, davalı ...'ın taraflar arasındaki anlaşmaya göre ... marka araç yerine ... araç verildiğini ve bunun davacının istediği bir kişiye devir ve satışının yapıldığını beyan ettiği, celp edilen noter sözleşmesine göre aracın satışının ... adına yapıldığı, dolayısıyla taraflar senedin araç alım satımı nedeniyle verildiği konusunda uyuştuklarından ve satıma konu aracın devri davacı üzerine olmadığından satıma konu aracın davacının isteği üzerine üçüncü bir kişiye yapıldığını ve devredildiğini ispat yükümlülüğünün davacıda olduğu davacının davalı ...a karşı açılan davasının ispat edilemediğinden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ve kısmen reddine dair direnme kararı verilmiştir.
İkinci Direnme Kararının Temyizi:
16. İkinci direnme kararı süresi içinde davacı vekili ve dahili davalılar (... mirasçıları) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
17. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık dava konusu senedin nakden düzenlendiği ancak alacaklı ve borçlunun otomobil satışı nedeniyle mal karşılığı düzenlendiği yönünde hem fikir oldukları eldeki davada, çift taraflı talilden söz edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre ispat külfetinin davanın taraflarından hangisine ait olduğu noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
18. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; mahkemece verilen direnme kararının gerekçesi ile hüküm kısmı arasında çelişki bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre direnme kararının usulden bozulmasının gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
I) Davacı vekilinin temyiz talebinin incelenmesinde;
19. Bilindiği üzere hukukî yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır.
20. Davacı vekili müvekkili aleyhine mahkemece reddedilen kısım bakımından direnme kararını temyiz etmiş ise de, mahkemece aynı şekilde verilen 07.05.2013 tarihli ilk karar davacı tarafından temyiz edilmeyerek davanın kısmen reddine ilişkin hüküm kesinleşmiştir. Dolayısıyla kesinleşen bu yön bakımından davacı vekilinin direnme kararını temyiz etmesinde hukukî yarar bulunmamaktadır.
21. O hâlde davacı vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
II) Dahili davalılar vekilinin temyiz talebinin incelenmesinde;
22. Ön sorunun çözümünde öncelikle usul hukukunda “hüküm” ile ilişkili kavram ve kuralların kısaca incelenmesi yerinde olacaktır.
23. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 294. maddesinde düzenlendiği üzere; hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada oluşturulur ve tefhim edilir. Hükmün tefhimi, hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle gerçekleştirilir.
24. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 141. maddesi uyarınca yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus HMK'nın 297. maddesinde de düzenlenmiştir. Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukukî bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrasının birbirine aykırı olmaması gerekir (Bu ilkeler 10.04.1992 tarihli ve 1991/7 E., 1992/4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır).
25. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, HMK’nın 298/2. maddesinde de belirtildiği üzere gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, kararın gerekçesinin sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
26. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ile bu yönde düzenleme içeren HMK hükümleri, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
27. Somut olay bakımından; mahkemece verilen direnme kararının gerekçesinin 3. sayfasının 3. paragrafında “…Menfi tespit davasına konu senedin ihdas nedeni olarak nakden kaydının bulunduğu, davacının bu ihdas nedeninden farklı olarak senedin araç alım satımı ile ilgili verildiğini bildirdiği, davalının da lehine olan nakden kaydından ayrılmak suretiyle dava konusu senedin araç alım satımına ilişkin olarak verildiğini kabul etmek suretiyle senedi talil ettiği, davalı ...'ın taraflar arasındaki anlaşmaya göre ... marka araç yerine ... araç verildiğini ve bunun davacının istediği bir kişiye devir ve satışının yapıldığını beyan ettiği, celbedilen noter sözleşmesine göre aracın satışının ... adına yapıldığı, dolayısıyla taraflar senedin araç alım satımı nedeniyle verildiği konusunda uyuştuklarından ve satıma konu aracın devri davacı üzerine olmadığından satıma konu aracın davacının isteği üzerine üçüncü bir kişiye yapıldığını ve devredildiğini ispat yükümlülüğünün davacıda olduğu davacının davalı ...a karşı açılan davasının ispat edilemediğinden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır,…” gerekçeye yer verilmesine rağmen, hüküm kısmında davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair hüküm kurulmuş, başka bir deyişle hükümle uyumlu olmayan gerekçeye dayanılmıştır.
28. Mahkemece bu şekilde, hüküm ile direnme kararının gerekçesi arasında çelişki oluşturulmuştur. Oysa direnme kararı verildikten sonra mahkemece yapılması gereken, HMK'nın 298/2 maddesine uygun olarak hüküm kurmak ve buna uygun gerekçeli karar yazmaktır.
29. Bu nedenle usule uygun bir direnme kararının varlığından bahsedilemez. Hukuk Genel Kurulunca inceleme yapılabilmesi için öncelikle usulüne uygun şekilde tesis edilmiş bir direnme kararının varlığı şart olup bu husus re’sen gözetilebilecek niteliktedir.
30. O hâlde mahkemece yapılacak iş; dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında belirtildiği, açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı nitelikleri haiz hüküm ile buna uygun gerekçe oluşturulmasıdır.
31. Hâl böyle olunca, açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler çerçevesinde usulünce oluşturulmuş bir direnme kararı bulunmadığından, sair yönler incelenmeksizin direnme kararının salt usulî gerekçeyle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan REDDİNE, (I. Bent)
Direnme kararının 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA, (II. Bent)
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Bozma nedenine göre dahili davalılar (... mirasçıları) vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Aynı Kanun'un 440/III-1. maddesi uyarınca miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08.11.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.