"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “itirazın iptali” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen asıl ve birleştirilen davanın kabulüne ilişkin karar asıl ve birleştirilen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl ve birleştirilen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin 2. fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından asıl ve birleştirilen davada davalı vekilinin duruşma isteminin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl Davada;
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirkete trafik sigortalı davalının maliki olduğu aracın 14.06.2014 tarihinde saat 05.35 civarında davalının çalışanı dava dışı ...’un sevk ve idaresinde iken park hâlindeki birçok araca çarparak hasar verdiğini, sürücünün tam kusurlu ve güvenli sürüş yeteneğini kaybedecek kadar alkollü olduğunu, ehliyetini kaybetmemek için olay yerinden kaçtığını, müvekkilinin hasar gören üç araç için toplam 12.659,65TL ödediğini, ödenen bedelin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalı tarafça haksız yere itiraz edildiğini ileri sürerek takibe vaki itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan aracın şirketin bilgisi ve izni dışında dava dışı sürücü tarafından garajdan alınıp götürüldüğünü ve daha sonra müvekkilinin kendi imkânları ile yaptığı araştırmalar sonucu terk edilmiş hâlde bulunduğunu, sürücünün mahkemeye alkollü olduğunu beyan etmediğini, ancak her nasılsa sigortaya alkolü olduğunu belirten yazı verdiğini, yazının şirketi zarara uğratmak amacıyla verildiğini, dava dışı sürücü hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu ve sanığın eyleminin sabit görüldüğünü, araç çalınmış olduğundan rücu şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen Davada;
Davacı İstemi:
6. Davacı vekili dava dilekçesinde; asıl davada belirtilen nedenlerle park hâlinde olan ve zarar gören araç sahibinin başvurusu üzerine ödenen 3.795TL’nin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalı tarafından haksız yere itiraz edildiğini ileri sürerek takibe vaki itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
7. Davalı vekili cevap dilekçesinde; birleştirilen dava dilekçesi ve eklerinin kendilerine tebliğ edilmediğini, asıl talebin dava dışı sürücüye yöneltilmesinin gerektiğini, asıl davada belirtilen gerekçelerle rücu şartları oluşmadığının kabulünün gerektiğini, kusur ve hasar durumunu da kabul etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
8. ... 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.03.2016 tarihli ve 2015/37 E., 2016/296 K. sayılı kararı ile; 14.06.2014 tarihinde saat 06.00 sıralarında davalı araç sürücüsü dava dışı ...'un, sevk ve idaresindeki araç ile sokakta park hâlinde bulunan araçlara çarparak hasarlanmalarına sebebiyet verdiği, kazanın oluşumunda davalı sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu, kazanın münhasıran sürücünün almış olduğu alkolün etkisi ile meydana geldiği, münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelen kazalarda sigorta şirketinin sigorta ettirene rücü hakkının bulunduğu, her ne kadar davalı şirket tarafından, talep olunan bedelden sorumlu olmadığı, aracın bilgisi dışında çalışanı tarafından alındığı, husumetin dava dışı sürücüye yönlendirilmesi gerektiği beyan edilmiş ise de; dava dışı sürücünün davalı şirketin çalışanı olup, davalı şirket tarafından tır şöförü olarak işe alındığı, aracın davalı şirket tarafından sürücüye rızası ile teslim edildiği, bu hususun ceza mahkemesi dosya içeriği ile sabit olduğu, dava dışı sürücü hakkında görevi kötüye kullanma eylemi nedeniyle mahkumiyet kararı verildiği, bu durumda davalı şirketin, davacıya olan sorumluluğundan kurtulamayacağı ancak kendi çalışanına rücu edebileceği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne asıl dava dosyasında; davalının ... 19. İcra Müdürlüğünün 2014/11889 E. sayılı takip dosyasına yaptığı itirazının 12.659,65TL asıl alacak, 220,83TL işlemiş faiz, icra gideri, vekâlet ücreti ile 12.659,65TL asıl alacağa, takip tarihinden tahsil gününe kadar yürütülecek değişen oranlarda avans faiziyle birlikte sınırlı olarak iptaline, birleştirilen davada davalının ... 20. İcra Müdürlüğünün 2015/6394 E. sayılı takip dosyasına yaptığı itirazının 3.795TL asıl alacak, 270,87TL işlemiş faiz, icra gideri, vekâlet ücreti ile 3.795TL asıl alacağa, takip tarihinden tahsil gününe kadar yürütülecek değişen oranlarda avans faiziyle birlikte sınırlı olarak iptaline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 16.01.2019 tarihli ve 2018/5638 E., 2019/225 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Asıl ve birleşen davada davacı ... şirketinin davalının çalışanının sevk ve idaresindeki, davalıya ait araçla park halindeki birden çok araca hasar verdiğini belirterek, hasar gören araçlar için ödediği hasar bedelini icra yoluyla talep ettiği, davalının itirazı üzerine duran takiplerin devamı için de eldeki davayı açtığı görülmüştür. Davalı taraf ise çalışanının sevk ve idaresindeki aracın kendilerinin izni ve haberi olmaksızın alındığı, sürücü hakkında ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan yargılama yapıldığı, mahkumiyetine karar verildiği savunmasında bulunmuştur.
O halde, sürücünün ceza mahkemesinde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan mahkum olması, söz konusu mahkumiyet kararının kesinleşmiş olması, ceza mahkemesi kararı ile aracın şirket izni olmadan garajdan alındığının belirlenmesine bu durumda davalı malikin kusuru bulunmadığının ve sigorta şirketinin davalı malike rücu edemeyeceğinin anlaşılması karşısında mahkemece asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. ... 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.11.2019 tarihli ve 2019/687 E., 2019/1574 K. sayılı kararı ile; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında sigortacının rücu hakkının 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 95/2 maddesi ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) Genel Şartlarında düzenlemeye tabi tutulduğu, ZMSS Poliçe Genel Şartları’nın 4. maddesine göre, kazanın salt alkolün etkisi ile meydana geldiği sabit olduğundan sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı bulunduğu, gasp ve hırsızlık iddiası ile sigorta ettirenin bu suçların işlenmesinde kusurunun olmadığını ispat ederse ancak o zaman rücudan kurtulabileceği, Genel Şartlar’da gasp ve hırsızlık hâlinin tahdidi olarak sayıldığı, sigorta ettirenin olayda emniyeti suistimal vardır diyerek ve kendisinin bu suçun işlenmesinde bir kusurunun olmadığını iddia ederek sorumluktan kurtulamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda dosya kapsamı ve dava dışı sürücü hakkında verilen kesinleşen ceza mahkemesi kararında yapılan belirlemeye göre davacı ... şirketinin zarar gören üçüncü kişilere ödenen hasar bedelini davalı sigortalısından rücu etme hakkının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili yasal düzenlemelerin ve kavramların incelenmesi gerekmektedir.
15. Karayolları Trafik Kanununun 85/1 maddesinde; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı; aynı Kanun’un 85/son maddesinde; işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibinin, aracın sürücüsü veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olacağı; 107. maddesinde ise, işletenin, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerden birinin, aracın çalınmasından veya gasp edilmesinden kusurlu olmadığını ispat etmesi durumunda zarardan sorumlu tutulamayacağı düzenlenmiştir.
16. Karayolları Trafik Kanunu’nun “Tazminatın azaltılması veya kaldırılması sonucunu doğuran haller” başlıklı 95. maddesi uyarınca; sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hâller zarar görene karşı ileri sürülemeyeceğinden, ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebilecektir. Bu düzenlemeye paralel olarak; poliçenin düzenlendiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) Genel Şartları’nın “Zarar görenlerin haklarının saklı tutulması ve sigortacının işletene rücu” başlıklı B.4. maddesinde sigortacının sigortalısına rücu edebileceği durumlar sıralanmıştır.
17. Eldeki davada da davacı, sigortalı aracı kullanan kişinin kazayı münhasıran alkolün etkisi ile işlediğini ileri sürerek KTK’nın 95. ve Genel Şartlar’ın B.4.d maddesince poliçe kapsamında ödediği tazminatı sigortalıdan rücuen tazmini talebinde bulunmuştur. Davalı tarafça, işletenin sorumlu olmadığı, işletenin sorumluluğunu üstlenen sigorta şirketinin de sorumluluğu bulunmadığından rücu şartlarının oluşmadığı savunulmuştur.
18. Karayolları Trafik Kanunu’nun 107. maddesi uyarınca işletenin sorumluluktan kurtulabilmesi için aracın sadece çalınması ya da gaspedilmesinin kanıtlanması yetmemekte, bunun önlenmesi bakımından olağan, makul, uygulanabilir türden gerekli tüm önlemlerin yerine getirildiği hâlde çalınma ya da gasp eyleminin önüne geçilemediğinin de kanıtlanması gerekmektedir. Çalınma veya gasp eylemi sınırlı olarak sayılmıştır. Benzer düzenlemeler Genel Şartlar’ın A.3.-j maddesi ve rücu bakımından B.4.-g maddelerinde de yer almaktadır. Somut olayda kesinleşmiş ceza dosyasındaki maddi vakıa ve sanığa yüklenen suç tanımına göre araç anahtarlarının ve aracın zilyetliğinin sürücüye rıza ile verilip, güveni kötüye kullanmanın söz konusu olduğu sabit olduğundan KTK’nın 107. maddesinin somut olayda uygulama yerinin bulunmadığı ve işletenin bu belirlemeye göre sorumluluktan kurtulamayacağı açıktır.
19. Poliçenin geçerli olduğu dönemde yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken Zorunlu Malî Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa, sigortacının sigorta ettirene rücu hakkının olduğu açıklanmıştır. Zorunlu Malî Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nın 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik düzenlemesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hüküm dikkate alınmadan salt (mücerret) 0.50 promil üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin, yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
20. O hâlde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibarıyla sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması, tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü, sigortacıya düşmektedir. Somut olayda davacı ..., Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası Genel Şartları uyarınca, sürücünün alkollü bulunduğunu, kazanın alkolün etkisiyle meydana geldiğini bilirkişi raporu ve hasar dosyasında yer alan diğer somut deliller ile kanıtlamıştır.
21. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece yukarıda açıklanan hususlara değinilerek rücu koşullarının oluştuğu gözetilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.
22. Ne var ki, Özel Dairece tazminat kapsamı yönünden bir inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Direnme uygun olduğundan, hükmedilen tazminat kapsamına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28.12.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.