"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... İş Mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kurumdan yaşlılık aylığı almakta iken Kurumun 21.11.2015 tarihli ve 16310471 sayılı yazısı ile "sahte hizmet kazandırılmak suretiyle yardımlardan yararlandırılması ile gelir veya aylık bağlanması" sebebiyle 01.06.2008-22.11.2015 tarihleri arasında ödenen 81.462,16TL’nin adına borç kaydedildiğinin bildirildiğini, davalı Kurum nezdinde yaptığı itirazın reddedildiğini, müvekkilinin anılan dönemde ... ilçesinde bir evin inşaatında metal aksamları yaptığından çalıştığı işyerinin ve şahsın ismini, adresini bilmediğini, araştırmalara rağmen bulamadığını, bu nedenle hizmet tespiti davası açma imkânı da olmadığını, müvekkilinin uzun süreli çalıştığı işyerleri olduğu gibi inşaat başı veya iş başı çalıştığı işyerlerin de mevcut olduğunu, Kurumun hangi çalışmalarını sahte olduğundan dolayı iptal ettiğini bildirmediğini, müvekkilinin beyanı dahi alınmadan tek taraflı olarak yapılan işlemin Anayasa'daki sosyal devlet ilkelerine aykırı olduğunu, davalı Kurum sahte olduğunu iddia ettiği tescil işlemini yapan işvereni tespit edip işçiyi korumakla görevliyken bunun yerine borç kaydedilerek aylıkların ve sağlık hizmetlerinin kesilmesinin Kanuna ve hakkaniyete aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla iptal işleminin uygulanacağı varsayılsa bile 09.01.2010 tarihinde müvekkilinin yaş şartını sağlayarak emekliliğe hak kazandığını ileri sürerek davalı ... Kurumunun 21.11.2015 tarih ve 16310471 sayılı kararı ile 01.06.2008-22.11.2015 süresi için 81.462,16TL borç kaydedilmesine ilişkin işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... (Kurum/SGK) vekili cevap dilekçesinde; müvekkili Kurumun denetim görevlileri tarafından düzenlenen rapora istinaden davacının çalışmalarının iptali üzerine aylık bağlanma şartlarını yerine getiremediğinden ödenen aylıkların baştan itibaren iptal edildiğini, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından tutulan tutanakların aksi ispat oluncaya kadar geçerli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Kararı:
6. ... İş Mahkemesinin 04.04.2017 tarihli ve 2016/95 E., 2017/138 K. sayılı kararı ile; davacının ... sicil numaralı dava dışı ... Alüminyum Ltd. Şti'deki çalışmalarının 20.12.2013 tarihli rapor doğrultusunda iptal edildiği, davacının fiili ve gerçek çalışma iddiasını ispatlayamadığı, 5510 sayılı Kanun’un 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu somut olayda raporun aksinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin Kararı:
7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf yoluna başvurulmuştur.
8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 19.07.2018 tarihli ve 2017/1427 E., 2018/1314 K. sayılı kararı ile; davacı tarafından ... sicil numaralı dava dışı ... Alüminyum İnş. Oto. Turz. Gıda. San ve Tic. Ltd. Şti. unvanlı işyerinde çalışmasının bulunmadığının kabul edildiği, davacının çalışmanın gerçekte geçtiği işverenin kimliği konusunda bilgisinin olmadığı ve bu nedenle gerçek işveren hakkında hizmet tespitine yönelik dava açma olanağı da bulunmadığını beyan etmesi karşısında çalışma süresinin iptali ve buna bağlı olarak prim ödeme gün sayısındaki düşmeye bağlı olarak yaşlılık aylığının iptalinin yasaya uygun olduğu, sahte işyerinden yapılan bildirimin iptali ile prim ödeme gün sayısının 4979 güne düşmesi sonrası davacının 07.01.2016 tarihli başvurusu üzerine 3600 gün üzerinden 01.02.2016 tarihi itibariyle yeniden aylık bağlandığı, davacının 3600 gün prim ödeme ve yaş koşuluna bağlı olarak yaşlılık aylığından yararlanma başvurusunun 07.01.2016 tarihinde yapılmasının Kurum tarafından gerçekleştirilen iptal işlemindeki gecikmeden kaynaklandığı, yaşlılık aylığı bağlanması konusundaki iradesini Kuruma ileten ve aylıktan yararlanmakta olan davacının 55 yaş ve 3600 prim ödeme gün sayısına bağlı yaşlılık aylığı başlangıç tarihinin 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C-bc maddesindeki koşulların gerçekleştiği 09.01.2013 tarihini izleyen 01.02.2013 tarihi olarak belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, davacıya 01.02.2013 tarihi itibariyle 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C-bc maddesi uyarınca yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğine; 21.11.2015 tarihli ve 16310471 sayılı ... Sosyal Güvenlik Merkezi yazısındaki yersiz ödemeden kaynaklı borç tutarının bu aylık bağlama tarihine göre belirlenmesine ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 12.02.2020 tarihli ve 2018/6321 E., 2020/1070 K. sayılı kararı ile; “...IV- TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı, kurum işleminin iptali aksi halde yaşlılık aylığı alma başlangıcı olarak 5000 iş gününün dolduğu 01.02.2010 tarihinin belirlenmesi gerektiğinden kararın bozulmasını istemiştir.
Davalı Kurum vekili; re’sen tespit edilecek durumlar ışığında kararın bozulmasını istemiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Eldeki davada, 07.05.2008 tarihli tahsis talebine istianden davacıya 01.06.2008 tarihinden itibaren aylık bağlandığı; ... sicilli işyerindeki 01.04.2008 – 31.5.2008 dönem çalışmalarının sahte olduğundan bahisle iptal edildiği; davacının 07.01.2016 da 506 sayılı Yasa'nın Geçici 81/ C – bc uyarınca aylık bağlama talebinin olduğu ve 01.02.2016 itibari ile yeniden aylık bağlandığı anlaşılmaktadır.
Somut veriler ışığında, iptale konu çalışmanın fiili ve gerçek olmadığının belirgin olması ve iptal edilen tahsis dışında; davacının ilk ve tek tahsis talebinin 07.01.2016 tarihli olup; davanın da 19.2.2016 tarihinde açılması karşısında, gerek tespite, gerek tahsise ilişkin istemlerin reddi gerekir .
O hâlde, tarafların belirtilen hususları amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi'nin istinaf başvurusunun kısmen kabul kısmen reddine ilişkin hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarihli ve 2020/570 E., 2020/929 K. sayılı kararı ile; davacının aylık almayı sürdürdüğü ve aylığının kesilmesi yönünde herhangi bir işlemin gerçekleşmediği 01.02.2013 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunmasının mümkün olmadığı gibi aylık almakta iken bu kez 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C maddesi uyarınca yeni bir aylık talebine yasal olanak bulunmadığı, böyle bir talebin yaşamın olağan akışına aykırılık oluşturacağı, 01.06.2008 tarihi itibariyle aylık bağlanmış olan davacının ilk ve tek aylık başvurusunun 07.01.2016 tarihli olduğundan da söz edilemeyeceği, davacının 2008 yılındaki hizmetlerinin 01.06.2008 tarihinde aylık bağlandıktan uzun süre sonra 20.12.2013 tarihli denetim raporuna dayalı olarak 2015 yılı içerisinde iptal edildiği, denetim görevinin makul sürede yerine getirilmemesinin tüm sorumluluğunu davacıya yüklemenin hakkaniyete uygun olmadığı, davacıya 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C maddesi uyarınca bağlanan aylığa esas prim ödeme gün sayısı çekişmesiz bulunduğundan, iptal edilen çalışmalar nedeniyle iyi niyet sorgulamasının da bu aylık üzerinde herhangi bir etki yaratma olasılığı bulunmadığı, denetim görevi süresinde yapılıp uyarı yapılmış olması hâlinde 2008 yılı itibariyle yaşlılık aylığından yararlanma iradesini ortaya koymuş olan davacının 2013 yılında da bu yöndeki iradesini sürdüreceğinin yaşamın olağan akışına uygun olduğu, yapılan değerlendirme sonucunda özellikle bozmaya konu karar gerekçesinde de belirtildiği üzere Kurum tarafından denetim işlemlerinin hukuk devleti ilkesine uygun biçimde ve makul sürede yerine getirilmemesi nedeniyle daha düşük prim ödeme gün sayısı üzerinden aylık koşulları gerçekleşmiş bulunan davacının aylıklarının henüz iptal edilmediği dönemde yeniden başvuruda bulunması zorunluluğu arayan bozma ilamının davacının sosyal güvenlik hakkının ihlali sonucunu doğuracağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında davacının çalışma süresinin iptali yönündeki Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmayan eldeki davada; davacının dava dışı işyerinden bildirilen 01.04.2008-31.05.2008 tarihleri arasındaki hizmetlerinin iptali ile 506 sayılı Kanun’un geçici 81/A maddesine göre bağlanan yaşlılık aylığının kesilmesinden sonra geri kalan prim gün sayısı itibariyle 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C-bc maddesine göre bağlanan yaşlılık aylığının Kuruma başvurduğu 07.01.2016 tarihini takip eden ay başı olan 01.02.2016 tarihinden itibaren mi yoksa yeni bir tahsis talebi aranmaksızın 58 yaşını doldurduğu 09.01.2013 tarihini takip eden 01.02.2013 tarihinden itibaren mi bağlanması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
15. Sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti tanımı içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir. Sosyal güvenlik alanında oluşturulacak tüm kuralların, özde sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olması zorunludur. Sosyal hukuk devleti, niteliğinin bir gereği olarak “sosyal güvenlik” kavramını yaşama geçirerek somutlaştırır. Sosyal devletin gerçekleşme aracı olan sosyal güvenlik kavramı insanlığın en derin gereksiniminin bir sonucudur. Bu gereksinim, gelecekten emin olma düşüncesinin, bireyin karşılaşacağı ve yaşamı için tehlike oluşturan olaylara karşı bir güvence arayışının ürünüdür. Tehlikeye ve yoksulluğa düşen birey için asgari bir güvence sağlamak sosyal güvenliğin varlık koşulu, diğer bir ifadeyle olmazsa olmazıdır.
16. Bu nedendir ki sosyal güvenlik hakkına temel insan hakları arasında yer verilmiş ve uluslararası hukuk normları ile Anayasalarda güvence altına alınmıştır. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 60. maddesinde de herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu ve devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alacağı ve teşkilatı kuracağı hükme bağlanmıştır.
17. Sosyal güvenlik hakkı kapsamında sigortalılara sağlanan haklardan biri de yaşlılık aylığı bağlanmasıdır. Zira insanlar genellikle belli bir yaşa ulaştıktan sonra çalışma gücünü kısmen ya da tamamen kaybetmeleri nedeniyle aktif çalışma hayatına son verme ihtiyacı duyarlar. Aktif olarak çalışıp gelir elde etme imkânından yoksun oldukları bu dönemde gelir kaybına uğrarlar. İşte uzun vadeli sigortalı kollarından biri olan yaşlılık sigortasının temel amacı sigortalıya ömrünün iş göremediği geri kalan kısmında yardım etmek ve geçimini sağlayacak sürekli bir gelir sağlamaktır.
18. Ancak yaşlılık aylığı bağlanması kanunlarda belli koşullara bağlanmıştır. Bunlar hizmet akdine tabi olarak çalışan sigortalılar yönünden belli bir yaşa ulaşma, belli bir süre sigortalı olma ve prim ödeme, çalıştığı işten ayrılma ile yaşlılık aylığı bağlanması için Kuruma yazılı istekte bulunma olarak sayılabilir. Türk sosyal güvenlik sisteminde hizmet akdine tabi olarak çalışanlar ile kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan sigortalılar yönünden zorunlu emeklilik öngörülmediğinden yaşlılık aylığı tahsis koşullarının oluşması üzerine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sigortalının talebi olmadan aylık bağlanması mümkün değildir. Bu itibarla sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte bulunması zorunludur.
19. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) geçici 1. maddesinin 2. fıkrasındaki; "17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır." hükmü uyarınca davanın yasal dayanağını mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 62. ve geçici 81. maddeleri oluşturmaktadır.
20. 25.08.1999 tarihinde kabul edilerek 08.09.1999 tarihli ve 23810 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile eklenen, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve sonrasında 4759 sayılı Kanun ile bir bölümü değişikliğe uğrayan 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesindeki düzenlemeler kapsamında yaşlılık aylığı bağlama koşullarının 4447 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 08.09.1999 ve 4759 sayılı Kanun’un kabul edildiği 23.05.2002 tarihindeki “sigortalılık süresi”nin kaç yıl olduğu dikkate alınarak belirlenmesi gerekir.
21. Buna göre, 506 sayılı Kanun’un geçici 81. maddenin maddenin (A) bendi uyarınca 4447 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile 08.09.1999 tarihinde sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında 4447 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanacaktır.
22. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 4447 ve 4759 sayılı Kanunlar ile değiştirilmeden önceki 60. maddesinin (A) bendinin (b) alt bendinde yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için sigortalının kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması, 15 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 3600 gün malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması gerektiği hükme bağlanmıştır.
23. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici 81. maddenin (B) bendinin (a) alt bendi uyarınca maddenin (A) bendi kapsamında kalanlar dışında 23.05.2002 tarihinde; sigortalılık süresi 18 yıldan fazla olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 40 yaşını doldurmaları; sigortalılık süresi 23 yıldan fazla olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları ve en az 5000 gün; (r) bendinde ise sigortalılık süresi 2 yıl 8 ay 15 (dahil) günden fazla, 3 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 56 yaşını doldurmaları ve en az 5975 gün, sigortalılık süresi 2 yıl 8 ay 15 günden fazla, 3 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 58 yaşını doldurmaları ve en az 5975 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabileceklerdir.
24. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu geçici 81. maddenin (C) bendinin (a) alt bendine göre ise 23.05.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri hâlinde yaşlılık aylığı bağlanacaktır.
25. Geçici 81. maddenin (C) bendinin (b) alt bendinde ise; 23.05.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getirmeyenlerin bu şartları yerine getirdikleri tarih aralığına göre doldurması gerektiği yaş, kadın ve erkek için ayrı ayrı belirlenmiştir.
26. Görüldüğü üzere geçici 81. madde ile yaşlılık aylığı bağlanmasında kademeli bir geçiş sistemi kabul edilmiştir. 4447 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 08.09.1999 tarihinden önce yaşlılık aylığına hak kazananlar yönünden ise herhangi bir değişiklik yapılmamış, 4447 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlere atıfta bulunulmuştur.
27. Yaşlılık aylığı tahsis koşullarındaki bu kademeli geçiş nedeniyle 1999 ve 2002 yılları itibariyle belirlenecek sigortalılık süresi, yaşlılık aylığına hak kazanabilmek için aranacak yaş şartı yönünden anahtar rol üstlenmektedir.
28. Öte yandan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 62. maddesinde yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarını taşıyan sigortalıya yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren yaşlılık aylığı bağlanacağı belirtilmiştir. Aynı yöndeki düzenlemeye 5510 sayılı Kanun'un 28. maddesinde de yer verilmiştir. Bu nedenle yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte (tahsis talebinde) bulunulması gerekmektedir.
29. Somut olayda 09.01.1955 doğum tarihli davacı ...’nın sigortalılık başlangıç tarihinin 10.04.1973 olduğu, 07.05.2008 tarihli tahsis talebi üzerine 5039 prim gün sayısı üzerinden 01.06.2008 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesinin (A) bendi gereğince yaşlılık aylığı bağlandığı, Sosyal Güvenlik Denetmenliğince düzenlenen 20.12.2013 tarihli ve 2013/GY-116 sayılı rapor ile ... sicil numaralı dava dışı işyerinin sahte sigortalılık bildirimi işlemlerinde kullanılmış olduğunun tespit edilmesi üzerine davacının söz konusu işyerinden yapılan tüm sigortalılık bildirimlerinin iptal edildiği, buna bağlı olarak yaşlılık aylığının başlangıçtan itibaren kesilerek 01.06.2008-22.11.2015 tarihleri arasında yapılan ödemelerin borç kaydedildiği, 21.11.2015 tarihli yazı ile davacıya 81.462,16TL tutarındaki borcu ödemesi gerektiğinin bildirildiği, davacının Kurum kayıtlarına 21.12.2015 tarihinde giren dilekçesinde iptal edilen çalışmalarının fiili olduğunu belirterek Kurum işleminin iptalini talep ettiği, davacının ayrıca 07.01.2016 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, davalı Kurum tarafından 4979 prim gün sayısı esas alınarak 01.02.2016 tarihinden itibaren davacıya yaşlılık aylığı bağlandığı tespit edilmiştir.
30. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 07.05.2008 tarihli tahsis talebi üzerine yaşlılık aylığı almakta olan davacının dava dışı ... sicil numaralı işyerinden Kuruma bildirilen 01.04.2008-31.05.2008 tarihleri arasındaki sigortalılık süresinin iptal edilmesinden sonra geri kalan 4979 prim gün sayısının bulunduğu ve davacının sosyal güvenlik denetmeni tarafından yapılan inceleme sırasında aylığını almaya devam ettiği ve 2008 yılında yapılmış bir tahsis talebi bulunduğu da dikkate alındığında artık yeni bir tahsis talebine gerek olmaksızın 506 sayılı Kanun'un geçici 81. maddesinin (A) bendine göre bağlanan aylığın kesilmesinden sonra tahsis koşullarının oluştuğu tarihin belirlenerek takip eden ay başından itibaren aylığının tekrar bağlanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu kabul ise sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortaların yanı sıra bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasını esas alan sosyal güvenlik hukukunun ilkelerine uygundur.
31. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2011 tarihli ve 2011/10-291 E., 2011/399 K.; 28.09.2011 tarihli ve 2011/10-475 E., 2011/560 K. ile 30.03.2022 tarihli ve 2019/(21)10-803 E., 2022/425 K. sayılı kararlarında da aynı yaklaşım benimsenmiştir.
32. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında davacının yaşlılık aylığının 01.04.2008-31.05.2008 tarihleri arasındaki çalışmasının sahte olduğunun tespiti üzerine iptal edilmesi karşısında yeni bir tahsis talebi olmadan yaş şartını gerçekleştirdiği tarihi takip eden ay başından itibaren aylık bağlanmasının mümkün olmadığı, Kurumun da tahsis talebi üzerine davacıya 01.02.2016 tarihinden itibaren aylık bağladığı, bu nedenle bozma kararının yerinde olduğu ve direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
33. Hâl böyle olunca direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
34. Ne var ki Özel Dairece davacı vekilinin temyiz itirazları ile davalı ... vekilinin sair temyiz itirazları incelenmediğinden bu yönde inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme uygun bulunduğundan davacı vekilinin temyiz itirazları ile davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 02.11.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.